Yazılarıma başlık bulamayınca üzüldüğümü farkettim bu ara, misal bu yazıya başka bir başlık da yakışırdı belki. Başka kelimeler olacaktı önce aslında, bol virgüllü dahi olsa. "2020 Yazı" son günlerimizi çok iyi tanımlıyor deyip geçtim sonra, bu yaz başka bir yaz neticede... :)
Temmuz'un İlk Haftası geçti gitti bile, 1'inden 7'sine olmak üzere bahsediyorum öncelikle... Bir önceki yazımda yazmıştım, doğum tarihlerimizin içeriğinde olduğu gerekçesiyle yeğenim Kağan ve benim için önemli "Temmuz ayı" diye... Her yaz tatillerde beraber olmaya, en az iki yolculuk yapmaya alışmış olduğumuz için; bu yaz bize garip de gelmiyor değil hani! :) Deniz kenarında olmayı, deniz sonrası eve yorgun dönüp uyumayı nasıl özledim ah bir bilseniz...
2020 Yazına gelince, hiç geçen senenin sonundan umduğumuz gibi gelmedi, öyle geçemiyor tabi... Ama kendi halinde de güzel sanırım; her an, her gün ve her dakika. Abartısız böyle. Her şey kendi halinde güzelmiş meğer. Büyük planlar yapmamam gerektiğini, her beklentimin çöküşe uğramasıyla tekrar kavrıyorum; yine böyle oldu tabi... =)
Evimizdeyiz, E-Kpss hazırlıklarım sürüyor. Çok şükür fena da gitmiyor, bir ara olamayacak, devam edemeyeceğim sanırken; devam edebilir olduğumu görmek bu sıra beni rahatlatıyor... Üstte görsellerini gördüğünüz üzere, bir kağıdı ikiye bölerek çalışıyorum; ikiye bölünmüş oradaki kağıt çok küçüktü ama elimdeki müsvette kıvamına gelmiş tek tarafı dolu tüm kağıtlarımı değerlendirmeye devam ediyorum. Lise ve üniversiteden kalma garip bir alışkanlık; ön yüzü kullanılmış ama bir daha kullanılmayacak bir kağıdın, arka tarafını kullanmadan atmamak gibi bir huyum var. Tüm birikmiş kağıtlarımı bitirmek üzereyim, o derece diyeyim...
Coğrafya ve Matematik çalışmaya devam ediyorum şu ara, meğer bilmediğim ne çok coğrafi terim ve konu varmış! Bu ara buna şaşırıp duruyorum. Gerçekten coğrafi bilgimi zayıf bulurdum, bulurduk. Şimdi o eksik ve zayıf kalan yanımı tamamlıyorum... :) Tarih kadar değerli, kendi coğrafyanı bilmemek ve bilmemeyi umursamamak biraz da zararlı bence. Neticede, hayatı ciddiye almaman gerektiği kadardan öteye, garip bir yaşamayış gibi. Hayatı çok ciddiye almayacaksın, tamam ama tamamıyla da dalga geçmeyeceksin aslında...
Sorguluyor musunuz şimdi acaba, ders mi çalışıyor bu kız yoksa başka bir şey mi yapıyor! Her ikisi birden, ders çalışırken sorguluyorum da içinde bulunduğum durumu... Bir şeyler hep başka bir şeylere sebep olmaya devam ediyor. Bizim bu eve taşınmamıza sebep olan durum, hayatımızı bir hali yoluna koydu önce. Sonra devamında bu sınava kayıt olabilmemi, yani nicedir istediğim bir şeyi gerçekleştirebilmek için somut bir girişimde bulunabilmemi sağladı. Sonu nereye varacak bilmiyorum da, ders çalışmamı bile bir noktaya kadar planlayabiliyorum aslında. "Sadece yapmam gerekiyor, çok kurgulamadan" farkındayım artık diyelim... =)
Geçtiğimiz hafta, Temmuz'un başlangıcıyla beraber; nicedir beklettiğim biriktirme konusunu ele aldım. Okuduğum ve bir daha okumayı düşünmediğim kitapları biriktirme mevzusunu, iş edinme uğraşında olduğum Farmasi mevzusunu başka boyutlara da taşıyabildim... Diğer İnstagram sayfamı "
yillargecerkendidem" ismiyle değiştirip, aktifleştirmeye uğraştığımdan bahsetmiştim hani! Başka bir boyuta daha taşıyıp, dolap uygulamasına da giriş yaptım... Nihayet diyorum, çünkü okuduğum kitaplar bağış neticesinde de yeri geliyor çok kıymetli olamıyor; okuduğum kitapların içerisinde klasikler de pek az olduğu için...
İnstagramımdan yapmayı sürdürdüğüm bir diğer paylaşım grubuma, Farmasi içerikli deneyimlerimi de eklemeye giriştim. Farkettim, yazmanın her alanı mutlu ediyor beni; kendi birikimim adına yaptığım bu iş beni mutlu etmez sandığım da bir yanılgıymış meğer. Ürünlerimi fotoğraflıyordum, yavaş yavaş da olsa başlangıç yapıyor olmak bile mutlu etti beni...
Bir diğer konu izleyeceğim deyip epeydir birikmiş bulunan dizi ve film başlıkları idi. Onlara da geçtiğimiz hafta el attım ve Aşk 101'i izledim, annem ve babamla. Farkettim, çok fazla söylenenlere inanıyorum. Bu dizi için, oyunculuklardan tutun, senaryonun içeriği için o kadar çok söylenen vardı ki; şans vermemeyi düşünsem, izlemeden "amma da sapıtmışlar, izlemeyeceğim" diyebilirdim. İzlediğimde, fazlasıyla acımasız eleştiri yapıldığını fark ettim.
Aşk 101, son zamanlarda izlediğim klasik dizi karakterlerini içermeyen ve bir derdi olduğunu çok net hissettiren bir diziydi. O derdi çok güzel savunuyordu, senaryonun çoğu kısmında absürt derecede abartı bulunuyor olsa bile! Derdi olan dizi ve filmleri hep sevdim, klasikleşmenin ötesine geçebilenleri hep eleştirdikleri üzere; yeni ve değişik bir bakış açısına karşı olan bir milletin, fazla acımasız olduğunu düşünüyorum. Üzücü ama durum tam da böyle...
Aşk 101 ile ilgili tam görüşlerimi bir başka yazıma saklıyorum... :)
Pandemi dönemi başladığından beri, açık bir alanda oturup rahatça sıcak ve serin hava değişimlerine maruz kalamamıştım. Ki geçtiğimiz Cuma günü yeniden temiz hava alabilme şansıma erişebilene kadar...
Renklerin cümbüşünü, bir evin bahçesinde oturup hava alabilmeyi, öğleden gece yarısına kadar o havada ders çalışabilmeyi, kitap okuyabilmeyi, yeşillikleri izleyebilmeyi, kedileri gözlemlemeyi, sevdiklerimle sohbet edebilmeyi ve sonunda da eve o havanın yorgunluğuyla dönmeyi öylesi özlemişim ki... Bu şansa, annemin dayısının yakınımızdaki bir köydeki evine gidince erdik yine. İkinci evleri kategorisindeki bu evlerine, diğer evdeki tüm eşyalarını taşıma süreçlerinde yerleşmelerine yardımcı olmak adına gittik; annem ve babamla beraber...
Önce babamlar dayımla birkaç eşya taşıdılar, annem yengem ve ben oturup kahvelerimizi içip sohbet edebildik bu aralıkta. Sonra onlar geldi çaylarımızı içtik, bir şeyler atıştırdık. Derken herkes kendi işine döndü, bahçedeki çardağın içerisindeki masanın başında; ders çalışmalarıma ve kitabıma yoğunlaşabildim. Ara sıra yanıma soluklanmak için gelip giden yengem ve annemin sohbetleriyle, gün sürdü de sürdü...
Akşam babam ve dayım geri döndüler eve, yemek hazırlıkları tamamlandı ve sonrasında da çay sohbetinin sessizliğine bırakıldı. O yorgunluk ve sakinlik içerikli güne bıraktım kendimi. Canım yer yer çalışmak istemedi, birkaç dakika duraklayıp sadece ortamı izledim. Güzeldi, ara sıra gerçekleştirmem gerektiğini farkettiğim bir film karesi gibi aklımda o günden beri şimdi... :))
Üstteki görsellerin içeriğini böyle anlatabilirdim size, kavradınız bence neler olup bittiğini siz de... :)
Temmuz'un ilk günlerinde bizim için bir diğer konu, ablamın doğum izninin bitip iş hayatına yeniden geri dönmesi oldu. 21 Mart günü doğum yaptığı üzere, bir buçuk ay öncesinden işten ayrıldığı zaman dilimiyle beraber 5 aylık evde olma süresi bitti gitti. Defnem dört aylık bir bebiş şimdi, ablamın ise Pazartesi ilk iş günü idi... :) Geçen hafta, dayımların evine gittiğimiz günden önceki gün belli olmuştu "pazartesi günü başlayacağı". O yüzden bizim için geçtiğimiz hafta sonu ayrı yoğun geçti, bu hafta başı ayrı yoğun başladı...
Dün Mart ayında abi de olan Kağanımızın, yani ilk göz ağrımızın doğum günü idi. Nice güzel yaşları olur inşallah, kardeşiyle ailesiyle ve bizlerle... :) İlk defa burada paylaştığım abi kardeş fotoğraflarıyla, yeğenim Defne'yi de Kağanımla yeni bir rutin halini alabileceğini umduğum fotoğraf çekimleriyle paylaşmayı başlattık bence... Abi ve kardeşe maşallah, Allahıma bin şükür; isteyen herkese de nasip olsun inşallah... =)
Bu sene Kağanımızın doğum günü için, yeni taşındığımız sitedeki komşu çocuklarıyla tanışsın kaynaşsın diye plan yapmıştık. Ama planladığımız gibi olmayınca, bir gün öncesinde planı gerçekleştirmek durumunda kaldık. Çünkü dün için çocuklu komşularımızın çoğunluğunun planladıkları yolculukları varmış. Hal böyle olunca, plan haftanın ilk gününe alındı gitti...
Haftaya, doğum günü kutlaması planını ilk günün akşamı için planlayarak başladık. Ablamın iş günü, küçük yeğenim Defne'nin annesiz bizimle kalacağı ilk gün olması sebebiyle; sağolsun komşularımız destek olup, birkaç atıştırmalık hazırladılar da, bize pasta ve birkaç atıştırmalık alıp çayları hazırlamak kaldı bir tek. "Ev alma, komşu al!" dedikleri böyle bir şey sanırım. Çok şükür ki... :)
Bu hafta başı ilk kez sosyal mesafeyi bu kadar aşarak bir kalabalığa girme durumumuz oldu böylece... Açık havada, apartmanımızın önüne masaları kurduk. Mesafeye özen göstermeye devam ettik. Pastaları atıştırmaları alıp, biz büyükler çaylarımızı içip sohbetimizi ederken, küçükler oyunlarını oynadılar. Haftaya şükürleri sıralayarak başladık sonrasında da.
- Yeğenim Defne ile hiç fena başlamadık misal haftaya. İlk iki gün bizim evde başladı ve zorluydu. Ama bugünden itibaren ablamların evinde bakmaya başladı annem ve öyle de devam edecek istisnalar dışında inşallah...
- Komşularımızla güzel bir akşamla başladık haftaya, sosyal mesafeyi ve sağlığımız için tedbirleri ihmal etmedik. Hem çocukların enerjilerini atmalarına şahit olduk hem de komşularla sohbetin tadını çıkardık işte... İyi komşular edinebildiğimize seviniyoruz şu ara. Toplu fotoğrafta gördükleriniz komşularımızın bir kısmı... Eniştem gececi olduğu için o akşam bizimle olamadı, ama esas doğum gününde yani dün de bizim evde ailecek kutlayarak telafi ettik bu durumu da. :) Birkaç hafta öncesinde de babaannesigil ile beraber kutladığımızı düşünürsek, bu sene üç kez kutladık şükür ki.. :) Seneye daha çok sevdiğimizle daha kalabalık ve rahatça kutlayabileceğimiz bir doğum günü olur inşallah.
- Velhasıl hafta başında sitenin bahçesine indik ama biz dahil gelen herkes istemsiz biraz da tedirgindi. Dilerim seneye Temmuz ayında, bu günler çoktan geçmiş gitmiş olur. Dilerim ki...
- Ve Kağan ailemize katılalı 8 yıl oldu bile, çok şükür ki... İlk göz ağrımız bu sene abi oldu. Dualarımızdan, gözümüz ve gönlümüzden eksik edemediğimiz ilk çocuk Kağandı, bu sene iki şükür sebebimiz oldu. Allahım isteyen herkese nasip etsin dilerim ki...
Kağan doğdu doğalı her sene en az 3 paragraf ya da 3 cümle olsun yazmadan tutamıyorum kendimi, dün gece yine yazıverdim birden öylece. O yazımı da burada bulabilirsiniz... Dün 8. yaşının bitişi için çekindiğimiz fotoğrafımız da o yazımda... :)
Nice fotoğraflar çekilebileceğimiz, bu fotoğraflara yeğenim Defnemizi de dahil edeceğimiz nice güzel yıllarımız olsun inşallah! Anneleriyle, babalarıyla, teyzeleri, anneanne, babaanne ve dedeleriyle; kısacası tüm sevdikleriyle mutlu olsun benim güzel yeğenlerim...
Son kolajdaki abi kardeş fotoğraflarının, her sene aynı gün veya her sene ayrı günlerde nice benzerlerini çekmeyi diliyorum kendi adıma. :)
Okuduğunuz için teşekkürlerimle, dualarım sizlerle, tüm güzellikler üzerinize olsun. Allahım isteyen herkese nasip etsin nice güzellikleri ve şükür sebeplerini... Sevgilerimle...