30 Mayıs 2013 Perşembe

Bugün 1 Yıl Oldu




 Burası bizim Sındırgı'daki öğrenci evimizdi, Annemle.


Bugün Tam 1 yıl oldu;

-Ben arkadaşlarımla birlikte Sındırgı Meslek Yüksekokulu'ndan mezun olalı,

-2 yıl boyunca annemle ve arkadaşlarımla hasretler de çektiğimiz, mutlulukları da, zorlukları da, güzel dostlukları da tattığımız o küçük evimizden ayrılalı,

-İlk gittiğimde çok şirin gelen ve sonradan daha çok sevdiğimiz o güzel ilçeden ayrılalı,

-Hep hayalini kurduğum o üniversite ortamını tatmışlığımın mutluluğunu, mezuniyetimizi ilan etmenin, keplerimizi atmanın sevincini yaşarken, Sındırgı'yı ve orada yaşadığımız anıları geride bırakıyor olmanın hüznünü de yaşayalı,

-Annemle öğrenci evimizden babamla ve yengemlerle toparlanıp, Ertesi güne yola çıkacak olmanın ve yola çıkmadan birçok arkadaşımı önceden yollamanın hüznünü yaşayalı,

-Kısacası; acısıyla tatlısıyla, 2 senenin bittiğini ve nice güzel gecenin gündüzün, Komşularla geçirilen akşamların, kapı muhabbetlerinin, Arkadaşlarımızla nice endişenin ve sevincin, ders kederlerinin, sıkıntılarının, acı tatlı güzel anların, oturmaların, kahkahaların yaşandığı öğrenci evimizden ayrılalı,

Bugün Tam 1 yıl oldu...

Geçen Sene demiştim ki; Bir Macera Biter, Bir Diğeri Başlar (tık tık) , Şimdi üstünden 1 yıl bile geçti... :)


30 Mayıs 2012...


30 Mayıs 2012'nin kahramanlarıydı bu kişiler. Annanem, 2 yengem, Ayşe teyzem... Beni, Annemi, Babamı bu güzel günümüzde yalnız bırakmadılar. :))


Ve Sındırgı Maceramızın baş kahramanları; Annem Babam Ve Ben. 30 Mayıs Sabahı...

Benim hala dün gibi aklımda; 30 Mayıs 2012 sabahı. Ayşe teyzem, babam ve annem ile kahvaltı ederken, Yengemlerin ve annanemin süprizle Sındırgı'ya gelmeleri, annemlerin gizli gizli gelmelerini halletme çabaları... Onlar geldikten sonra hazırlanma telaşım, Yengemin saçımı yapması ve kepimi takma anı... :)



Hayatımda unutamayacağım anlardandı, ben sahnenin önüne çıktığımda, annemin yengemlerin ağlama halleri. Ve yüzlerinden okunan mutluluk...

Ve kep töreni boyunca ağzım kulaklarımdaydı, birçok arkadaşım gibi. Bir hayalim daha gerçekleşmişti. Ancak güzel anlarımı yaşadığım şehirden ve de güzel arkadaşlarımdan ne kadar sürelik olmadığını bilmediğim şekilde ayrılma günümdü aynı zamanda o gün...

Arkadaşlarımla ve annemlerle fotoğraf çekinirken çok mutluyduk, kep töreni sonrası. Ama hepimiz ayrılık vaktinin yaklaştığının farkındaydık aslında. En yakın arkadaşlarımızla son resimlerimize baktığımda, içim yanar hala. Bir gün yine kavuşacağımıza inansam da...

Sındırgı'da Terminalde biten dostluklar kurarmış bazıları, ya da üniversitelerde derler, buna benzer bir laf duymuştum arkadaşlarımdan. Ancak bizim dostluğumuz, terminalde biten cinsten olmadı. Aradan 1 yıl geçmiş olsa da, aramızda mesafeler olsa da, görüşme çabalarımız hala devam ediyor. Ve umarım günün birinde sık sık yüz yüze görüşmeye yeniden başlayacağız...

Ve o güzel günden arda kalan, baktıkça hüzünlendiğim fotoğraflardan birkaçı... :)


Mutluluğum gözlerimden okunuyordur herhalde? :)


Fadikcim Ve Alevcim ile...


 Pelintoşun ve benim ailem birarada... :)



Sedacım, Dilekcim ve Candancım ile... :) Gözlerim şaşı mı olmuş ne?



Sınıf Arkadaşlarımdan birkaçı. İşte biz böyle güzel bir yerde okuduk... :)




Sıra arkadaşım Dilek... 2 Sene boyunca Sıradaştık. (Yeni bir terim daha çıktı, kendiliğinden) :)


Ve ayrılmadan önce son fotoğraf.. Pelin'im (Beyaz Elbiseli) , Buket'im (Mavili Elbiseli) Ve Alev'im  (Gelmesini beklemiştik bu pozisyonda Alev'in. Canlarım 3'ünü de o kadar özledim ki...)

İşte böyle.... Bugün Tam 1 yıl oldu. Ve ben arkadaşlarımı, Sındırgı'yı çok özledim. Sanırım geçen sene bugüne yeniden gitmek istiyorum ben bugün. İçim coşup coşup taşıyor sanki... 

Sındırgı'daki mutluluklarumda emeği geçen, arkadaşlarıma, anneme, babama, Canlarıma çok teşekkür ederim... İyi ki Babam Sındırgı'yı tercihler arasına yazdırmış diyoruz şimdi... =)

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Bu Sıralar - Pek Yazamadım


Bu sıralar diye başlamak istedim bugün yazıma. Ne zamandır yazmadığımın farkındayım. Çünkü yazmaya fırsat bulamıyorum, derslerden. Ve sınavlara hazırlanırken biraz da kendime takıldım bu sürede...


Kilo konusunda gelişme gösteremeyeşime, ya da annemlerin söylediğine göre benim öyle zannettiğim bu duruma epey takılmış durumdaydım. :) Kilo vermek istiyorum. Eski kilomu, atak geçirmeden önceki kilom gibi dengelemek istiyorum. Ve bu yolda bu sıra fazla acelecilik gösterdiğimi de biliyordum aslında, hem de zamanın gerektiğini söyleyen taraftayken...

Tüm bunlara takılmışlığım beni dahi rahatsız etse de, geçen 3 aylık süreçte açıkçası azıcık da olsa yol katettiğimi biliyorum bende. 3 ay bitti neredeyse evet. Kilo Verme Maratonum yazısı yazmıyorum bir süredir de. Sebebim bir süredir yol alamadığımı düşündüğümdendi işte. Bu durumdan rahatsızlık duyup bir netleştirme yazısı yazayım dedim sonunda, Bu Sıralar yazısı altında... :)

Bir süredir epey rahatsızdım kendimden ötürü. Fazla moralimi bozmuş olsam da en nihayetinde iyiyim şimdi. En kısa zamanda da bir maraton yazısı gelecek inşallah. :)



Bilgisayarıma aldığım fotoğraflarımın arasında buldum bu fotoğrafı. :) Facebook'tan almışım, Kapak Sözleriniz  diye bir sayfadan sanırım. Resimde sağ altta gördüğüm kadarıyla...


Bu arada dersler de epey yorucu geçti diyebiliriz. Ama umarım değecek bu haftasonu finallerde. Son 1 dersim kalmıştı düne, dün de onu çalıştım bitirdim. Şimdi haftasonu için ara ara tekrarlarla geçecek önümüzde iki gün. Geçen 1 haftalık sürede, İçimde bir taraf yazı yazmak için coşku ile yanıp tutuşsam da, kafamı dağıtmamak için yazmadım doğrusu...

Bu haftasonundan sonra, yazma işine daha net geri dönüş yapacağım inşallah yeniden... :) Kafamda birçok şey olmasına ve zaman bulamayışıma yanıyorum hep... :) Evde oturuyorsun ne yapıyorsun ki, diyebilirsiniz gerçi. Ama Kağan varken ve dersler varken epey zor oluyor. Finaller geçtiğinde, bloğum için eski düzenimi ayarlayacağım inşallah yeniden... :)

Görüşmek Üzere...


Fotoğraflarla Bir Haftam - #7


Daha Önceki Fotoğraflarla Bir Haftam yazıları için buraya bakabilirsiniz. :)


Yaklaşan finallerimden ötürü, bu haftanın yazısı Bugüne anca yetişti. :) Finaller önümüzdeki haftasonu. Evde devam ediyorum bu seneden itibaren okumaya, İkinci Üniversite ile Aöf'den. Evde okumamın ilk senesi benim için cidden zorlu geçti. Şu haftada bitsin, kendime tatil ilan edeceğim o zaman. Bol kitap okumalı ve film izlemeli bir tatil. :)


Geçtiğimiz hafta, sakin ama dersler ve kitaplarla dolu bir haftaydı... Birkaç gündür hala devam eden bu süreç, bugüne kalan son dersim ile bitecek. Son 3 gündür de devam etmekte, ama son dersime çalıştıktan sonra bitiyor hayırlısıyla. Sonraki 2 gün ise tekrarlarla geçecek, ama umarım değecek... :)


Haftaya "İnsan Ve Toplum" dersi ile başlamıştım, güzel geçen bir dersti. Sınavlarda ne yapacağım merak ediyorum doğrusu. Finallerde zorluyorlar çünkü. Geçen dönem epey zorlanmıştım finallerde. Hayırlısı bakalım. :)


Hafta içinde bir gün saçlarımı ıslakken topladı yine annem; ben saçlarımı toplu iken de sevdiğimi düşündüm yine. Bazen çok havalı geliyor bana. =)

Bu sıra çok saçlarımdan bahsediyorum değil mi? Kestirmeyi Antalya'ya bıraktık bu yaz. Antalya'daki Hatice Yengem ile kestireceğiz gibi gözüküyor. Ve o zamana kadar da bol bol konuşacağım gibi gözüküyor... :D 



Perşembe günü Ablam ve Kağan ile kahvaltı sonrasından bu fotoğraf. Annem bizim evdeki tadilattan ötürü, Çarşamba akşamından eve gitmişti yine. Yazı getiren Anne-oğul epey şirin gözükmüyorlar mı? :) Canlarımdan onlar... <3 


Bursa Kitap Fuarı'na 16 Mart günü gitmeyi Kahraman Tazeoğlu için seçmiştim bu sene biraz da. :)  Ve o gün, kendisinden imza alma fırsatı bulmuştum. :) 2013 Bursa Kitap Fuarı Yazımı burada bulabilirsiniz. :)

Ve o imzalı kitabıma başlama fırsatını bir ara buldum ama sonra devam ettiremedim. Ancak başlamış olmak bile güzel. Kalemi güzel bir şair ve yazar kendisi... Benim sesini de sevdiğim yazarlardan biri ayrıca. :)

E tabii dersler dolayısıyla fırsat bulamayıp devam edemememin hüznü var ama, fırsat gelecek bu haftasonundan sonra inşallah. Elimdeki tüm kitaplarım için de... :)


Kağan'ın emeklemesi çok güzel bir şey bizim için. Kendisinin de öyle hoşuna gidiyor ki, evin her köşesini keşfediyor. En son olarak mutfak çekmecelerini de açmayı öğrendiğinden beri, her fırsatta bu mutfak çekmecesinin yanında soluk alıyor. Ve tabii durum bu oluyor. Ama bu halleri bana çok ama çok şeker geliyor, her yeri dağıtıyor olsa da. :D


En sevdiğim yabancı dizilerinden olan ve aslında tüm sezonlarını bitirdiğim bir diziyi yeniden izlemeye başlamıştım geçen haftalarda. Geçen açıp iki bölüm daha izledim. Cidden özlemişim. Bu resim size bir şey hatırlatıyor mu? One Tree Hill, çok güzel bir dizi benim için. Daha öncesinde yazmıştım, One Tree Hill ile ilgili bir yazı... Burada bulabilirsiniz... :) 


Ve bu fotoğrafla son vereceğim yazıma bugün. Kağan'ın uyku hallerini çok sevdiğimi önceki yazılarımdan da, İnstagram Profilimden de anlayabilirsiniz. :) Her hali ayrı güzel ama uyku halleri bir ayrı güzel. O bana huzur veren canlarımdan biri. :) (Maşallah Kuzuma)


Ve bu haftasonu finaller var. En nihayetinde bu sene bitecek böylece. Demiştim ya, zorlu geçti bu sene benim için. Vallahi Örgün Öğretim gibi değilmiş hiç. Öğretmenin ve arkadaşlarınla yaptığın dersin yerini tutmuyor hiç. Ama ilk dönemle, bu dönemim bir değil tabii. Sanırım alışıyorum. Seneye nasıl olur durumum bu ders konusunda bilmiyorum ama, bu seneden daha iyi olacağı kesin. :)

İlk dönemden iyi durumdayım şimdi. Ve Haftasonu bitecek sınavları merakla bekliyorum. Tüm Aöf Sınavlarına ve Birçok sınava girecek öğrencilere de başarılar diliyorum. Hepimiz için hakkımızda hayırlısı olsun inşallah...

Sevgilerimle... :)

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Fotoğraflarla 1 Haftam - #6


Önceki Yazılarım için buraya bakabilirsiniz. :)

Bu hafta nasıl geçti ki acaba? :)


Haftaya yeni kolyemin heyecanı ile başladım. Pazar gününün 12 itibari ile bitmesiyle, Anneler gününde annemin bana aldığı Ayet-el Kürsi'li kolyem ile fotoğraf çekinmeye başladım; Acaba nasıl duruyor ki? diye. :) 

Pek fazla belli olmuyor şu an ama ben ne zamandır çok istiyordum böyle bir kolyemin olmasını, annemle beraber. Annem sağolsun. :))

Bir sorunum var ama, kolye kaşıntı yaptı bana. bir de biraz kısa geldi boyu. Bugün eniştem izinliydi. Dışarı çıktılar beraber. Annem bugün aldığı yere götürüp, birşey yapılabilir mi boyunu uzatmak için soracak. Umarım yapılabilir. Ben çok sevdim çünkü. Geldiğinde yakından da çekeceğim kolyemi. :)


Yeğenim bu hafta çözdü emekleme işini. Kim nereye giderse, bazen arkasına takılıyor civcivler gibi. :) 

Sanki hiç emeklemeyecekmiş gibi gelirken, onu böyle görmek çok güzel geliyor hepimize. Tabii bir de tavlayı çekmese dolaptaki, bir yerine düşecek diye korkuyoruz. Her yeri dağıtma riski de epey arttı. :) 

Sevimli yaramaz tarzından Kağan... =)


Gökyüzünün Üzerinde 3 Metre kitabını okuyup bitirmemden sonra, Bursa Kitap Fuarı'ndan aldığım bir diğer April Yayınları kitabı olan, Kontratak kitabını okumaya başladım bu Çarşamba. Türü Politik-Aksiyon olan bir kitap. Açıkçası benim pek okuduğum bir tarz değil. Şener Çelik Berkman adlı yazarın kitabı.

Kitabın içinde okunduktan sonra izlenmesi kaydıyla bir Cd'si var. Evet beni çeken de bu özelliği oldu kitabın. Umarım bitirebilirim. Ama aynı zamanda Kahraman Tazeoğlu'nun bir kitabına daha başlama düşüncesindeyim. Hadi bakalım... :)


Çarşamba akşamı annem Evimize gitti, bu hafta yine. Balkona cam yapılması için ölçüler alındı. Annemle babam Cam için anlaşmaya ve sipariş vermeye gittiler. Cuma sabahına kadar da yoktu. Sanırım bir süre de böyle olacak, ablamın izin günlerinde annem eve daha sık gidecek. Temizlikte de beraber gideceğiz, Ablam-Kağan-ben falan... 

Sonuç itibariyle, Perşembe sabahı ablam kahvaltı hazırlarken mutfakta, ben de saçlarımı sevdim kendi kendime. Ve fotoğraf çekmeye başladım, haylazlıkla. Ablam kendimi çekmeme gülüyor bazen çünkü. Ama ben fotoğraf çekmek kadar, çekinmeyi de seviyorum doğrusu.  :)

Ben bu saçlardan nasıl vazgeçeceğim ki yine? =)


Bu da kahvaltı sonrası salonda otururken önden bir poz. İnsanın kendinde hayran olacak bir şeyler bulması fena bir şey değil de mi? Kendimizi sevmezsek, yaşamayı nasıl sevebiliriz ki? Ben böyle düşünüyorum bir nebze de olsa. 

Hem insan önce kendiyle barışık olmalı bence. Birçok bayan gibi, uzun saç seven biriyim ben ya. :) Ama tabii ki kısa saç ile ilgili kendime yakıştırdığım modellerim var kendimce. Kestirince görüşürüz diyim ben en iyisi... =)



Perşembe günü ne zamandır beklediğim film olan Göçebe (The Host) 'yi izledim. 2009 yazında kitabını okumuştum. Ve taa ne zamandır filminin çıkmasını ve internete düşmesini bekliyordum. 

Stepheine Meyer'in kitabından uyarlanarak yapılan bu film, beklediğim gibiydi doğrusu. En kısa zamanda Filmi Olan Kitaplar altında yazısı gelecek inşallah... :)



Kağan emeklemeye başladığından beri, birden reklamlara dönüşüne bayıldığımı farkettim. Dolaba giden Kağan'ın, reklam sesine dayanamayışının görüntüsü... :))


Teyze anne yarısı demişler ya, oğlum olsa bu kadar sevebilirdim yeğenimi. Bir gülüşüyle herşeyi unutabiliyorum... Ağlıyorsam veya üzgün bir hal içindeysem tebessümü yetiyor. Teyze olmanın böyle bir şey olduğunu tahmin etmezdim... 


Ve bu da dünden bir görüntü. 19 Mayıs Genci. :) Bayrağına sahip çıkan bir genç olacak inşallah benim kuzum. Vatanına, Milletine hayırlı bir evlat olacak... :) 

Bu görüntü dün dışarı çıkmadan önceydi. Kırmızıları giydirdi annem ve gezmeye çıktı Kağan iki dedesi ile. Eniştemin babası buradaydı dün. Babam da bizimleydi. Dün ile beraber geçtiğimiz hafta böyle güzel geçti işte.  :)

**

Bugün ise sabah annem ve ablam ile güzel bir kahvaltı ile başladık haftaya. Ve ablamı işe gönderdikten sonra, burnumun kanaması ile devam ettik güne. Şimdi iyiyim. Burnumdaki bir damarın çatlak olmasından dolayı, ara ara kanamam oluyordu zaten birkaç senedir. 

2 aydır kanamıyordu burnum. Sonunda vakit geldi bugün. Yine kan kaybettim ama kanaması beni rahatlattığı için mutluyum doğrusu. 1 ay dolana kadar başım daha hafif döner en azından... :)

Ve bu hafta; son 2 hafta kalan finallerime çalışmalarımı hızlandırmaktan ibaret olacak çoğunlukla. 

Hepimiz için Güzel ve Mutlu bir hafta olsun inşallah. 

Sevgilerimle... 

=)

16 Mayıs 2013 Perşembe

10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftası


Türkiye'de 4,5 Milyon Engelli yaşıyor 2013 sayımına göre. Ve biz engelliler tek bir şey istiyoruz, o da hoşgörü. Sadece böyle zamanlarda hatırlanmak değil, hep varlığımız bilinsin istiyoruz. Ve ne olursa olsun, "Yazık" kelimesi ile acıyarak aramıza duvarlar örmeyin istiyoruz...


Ülkemde şükür ki bir süredir bir şeyler yapılmaya çalışılıyor. Bu güzel bir şey. Ama ben isterim ki, daha çok gelişim gösterilsin, daha çok engelliye hitap eder olsun. Çünkü ne yazık ki gelişmeler yetersiz. Eksiklikler çok ama duyarlı insanlar da artmıyor değil.

Ama güzel bir gelişme olarak gördüğüm bir anayasa kararı var ki; Özürlü, Sakat ve Çürük ibarelerinin kullanımının kaldırılması. Artık Engelli kelimesi kullanılacak sadece. Bu küçük de olsa, güzel bir gelişme. Çünkü bana da zor gelen kelimelerdi bunlar. Bu gelişmeden ötürü mutluyum doğrusu...

Dünya Engelliler Haftası Kutlu Olsun. Benim tek isteğim var; bizi görmezlikten gelmeyin. Ve çocuklarınıza engellilerin de var olduğunu küçük yaştan öğretin. Başıma gelmedi demeyin, Unutmayın ki; Her Sağlıklı Birey Bir Engelli Adayıdır...

Biz Engelliler için ise diyeceklerim; Biliyorum, kendimize inanırsak ve köşemize saklanmazsak, bilinçsiz insanları bilinçlendirebiliriz... Ve bu adım bizi birçok adım daha ileriye götürür...


Ve Biz, istedikçe ve çabalamaktan vazgeçmedikçe; "Yarınlar, dünlerden çok daha güzel olacak..."

Sevgilerimle... :)

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Filmi Olan Kitaplar #3 - Bir Düş İçin Ağıt


Filmi Olan Kitaplar Serimin ilk yazılarını okumak isterseniz;

Filmi Olan Kitaplar #1 - Alacakaranlık Efsanesi İçin buraya tık tık

Filmi Olan Kitaplar #2 - Zaman Yolcusunun Karısı İçin buraya tık tık




Bu yazımın konusu, eski bir kitap olan Bir Düş İçin Ağıt kitabı. Hubert Selby JR.'nin Bir Düş İçin Ağıt kitabı, "Uzun Zaman Sonra Aldığım İlk Kargom" adlı yazımda belirttiğim Arkadaşım Burcu'nun bana hediye yolladığı kitaplarımdan biriydi.


Bir Düş İçin Ağıt, 2 ay önce okumaya başladığım ve en nihayetinde de yarım bıraktığım kitaplarım listesine girmişti. 2010 basımlı bir kitap. Ancak anlatım dilinden ötürü yarım bıraktım ben. Beni cezbetmedi demek doğru olabillir. 

Aslında konusunun iyi olduğuna ve beni saracağına emindim kitabın arka kapağını okuduğumda. Kitabı internette arattırıp baktığımda, filminin olduğunu gördüğümden beri de okumak için canla başla uğraştım. Ama filmini izlemenin nasip olduğu bir kitap oldu, Bir Düş İçin Ağıt...

Kitap dilimize Bir Düş İçin Ağıt, Film ise Bir Rüya İçin Ağıt olarak çevirilmiş...

Filmi izleyip tamamlayalı birkaç saat oldu henüz. Bu yazıyı taze taze yazayım dedim bende...

Kitap ve Filmin konusu; Bağımlılıkları nedeniyle insanların yaşadıkları zorluklar... Ancak filmin içerisinde bir aşk hikayesi de var. İki madde bağımlısı gencin aşklarının hikayesi... Ve Başrolde Jared Leto'nun Harry'i, Jennifer Connelly'nin Harry'nin sevgilisi Marion'ı, Ve Ellen Burstyn'nin Harry'nin zayıflamak uğruna hap kullanarak bağımlı hale gelen annesi Sara Goldfarb'ı ve Marlon Wayans'ın Harry'nin aradaşı Tyrone'u oynadığını görüyoruz...


Değerlendirme Yapacak Olursak;

Film, bir ailenin ve insanların, yaş sınırı gözetmeksizin başvurduğu bağımlılık batağındaki mücadelelerini anlatıyor esasında. Ve bu mücadele filmde çok gerçekçi bir anlatımla sergilenmiş. Film fazla sürükleyici değil aslında. Ama sonunun ne olacağı merakı devam etmemi sağladı. Gerek müziği ile gerek de filmin anlatım tarzı ile sonlara doğru dehşete sürükledi beni. Dramatik tarzda izlediğim filmler arasında, orta puan aldı benden.

Ben sonlara doğru izlemekte zorlandım biraz da aslında. Film, bağımlılığın sandığımız ve bildiğimizden de daha kötü olduğunu anlatıyor. Ancak tabii eksikleri var. 

Ama o eksikliği de filmin müziği fazlasıyla gideriyor. Birçoğumuzun Ana Haber Bültenlerinden bilebileceği bir müzik bu.

Clint Mansel - Lux Aeterna




Ve Filmin Etkileyen tarafına gelecek olursak;

"
Marion: Seni Seviyorum Henry, kendimi insan gibi hissettiriyorsun. Sanki ben benim ve güzelim…

Harry: Sen güzelsin. Sen dünyadaki en güzel kızsın, sen hayalimsin.

"

Bu diyolog bana biraz üzücü geldi. Diyolog böyle okunduğunda normal gelebilir. Ama, esasında kendini bu dünyadan uzak hissetmek, hafif bir yük değil bence...



Bir Filmi Olan Kitaplar dizi yazısı da böylece bitiyor. Okuduğunuz için teşekkür ederim...

Sevgilerimle... :)

14 Mayıs 2013 Salı

Biten Nisan Ayının Değerlendirmesi



Nisan gelip geçti, Mayıs'ın 15'ine varmak üzereyiz, ben ancak yeni değerlendirmesini yapıyorum Nisan Ayının. Oysa bir süredir, Taa Nisan ortasından bu yana yazmak istediğim bir yazı bu... Ben Nisan 2013'ü hiç unutmayacağım...

Nedenine gelirsek; kendi adıma o kadar güzel kararlar aldım ki Nisan ayında, ve bu kararlar aldığımdan itibaren gerçekleştirilmekte ve bozulmamakta tarafımca. Nasıl kararlar mı? Sağlığım adına, insanlarla ilişkilerim adına, farkındalıklara varmak sonucunda aldığım kararlar. Evet aldığım kararlar için mutluyum...

Aslında bu farkındalıklar üzgünüm biraz bahar temizliği oldu benim için. Birilerini Silmek değil, kimseyi silmek o kadar kolay değildir benim için. Sabrımı tüketmiş olmalı biri ya da varlığıyla rahatsız olacak kadar kendimi iyi hissetmemeliyim ki silebileyim...

Sadece, hayatımda birşeyleri değiştirmek zorunda kaldım.


İlk Olarak Geçmişime Takılıp Kalmışlığımdan Kurtuldum

Geçmişimde beni üzen olayları içeren yazılarım vardı. Gülmediğim, sitemle dolu, olay değil de resmen eziyet denebilirdi yazıya döktüklerime. İçimde biriktirmemek için yazmıştım, kağıda dökmüştüm içimi. Dolu sitem etmişim yazılarımda. Hepsini bir klasöre toplayıp sildim. Geçmişimde aslında güldürdüğü kadar, bir yanımı da acıtan anılardı bunlar. Geçti sızısı desem de bir o kadar da rahatsız eden yazılardı. Bir köşeye de sakladığım anılar vardı benzer tarzda. Anı olma itibarını yitirmişti onlar da, onları da attım...

Dost gördüğüm, ama artık değiştiğini yeni anladığım kişiye dair anılardı. Anılarımda kalsın istiyordum, sonunda gerçekleştirdim. Sadece hafızamda kalsın. Karşıma somut olarak çıkmasın istiyordum bir zamandır. Sonunda geçmişi geçmişte bırakmayı başardım. Üzülmeyi kenara bırakıp, kendimle ve sağlığımla ilgilenmeye ayırabiliyorum vaktimi artık.

Ve birileri üzülmesin diye sonuna kadar kendimi üzmekten de vazgeçtim artık. Baktım olmadı fazla uğraşmayacağım. Görüp onayladım ki, vücudumu ve sağlığımı fena etkiliyorum. 2-3 gün kendime gelemiyorum. Osman Müftüoğlu demiş ki; Size yük olan herşeyi atın. Kötü düşüncelerinizi atın, kötü ilişkilerinizi, size yük olan arkadaşlarınızı da.

Bana yük olan arkadaşım yok şükür ki. Ama bana yük gelen hatıralarımı sildim sonunda...

Ve Artık Spora Başlama Vakti Geldi...

Sporu hayatıma bir daha çıkmamak üzere yerleştirmek için zamanını beklediğimi söylemiştim. Kilo Verme Maratonu adlı yazımda, birçok kez. Beklememin sonu geldi, ağrılarımda bir haftadır azalma da söz konusu. Tabanlarıma basamıyordum ağrılarımdan ötürü. Şimdi iki ayak üzerinde durabilmek, bu sıra en büyük başarım. :)

Kilo verme Konusunda aldığım yol, beslenme biçimimi düzeltme yönünde diyebilirim. Eskisinden biraz daha iyiyim en azından, Kilo ve Spor konusunda. Annem ile beslenme saatimizi yeniden düzenledik. Saat yönünden eski düzene döndük yeniden bir süredir. Artık akşam yemeği için ablamların gelmesini beklemiyoruz. İşe yaramaya da başladı bence. Çünkü biraz daha ayakta durabiliyorum artık, ağrılarım epey azaldı ve günbegün kendimi iyi hissettiğim zamanlar geldi... Şimdi Spora tamamen başlama zamanı... :)


Nisan Ayının Sihri...

Nisan ayının sihrindendi biraz kararlarım, biraz da vaktinin geldiğinden oldu bence. Şimdi yarım kalmış hayallerimi tamamlamak üzerine atak yapabilirim. Ve kaldığım yerden devam edebilirim hayata. Hayallerini gerçekleştirmene engel olabiliyor mu takılıp kalınmış geçmişin derseniz, fazlasıyla engeldi belki de takılmışlıklar...




Ve Nisan'dan bu yana geçen zamanda karşıma çıkan bu resimle son vermek istiyorum yazıma. :)

Bir öğüt gibi olacak ama; Gerçekten çok takılmamak gerek bazı şeylere. Olmuyorsa, zorlamamak gerek bazı şeyler için hayatta... Belki de; "Her yaptığına ve çabalamana karşın seni takmayan ve değer vermeyen insan, gerçekten de sessizce gitmeni bekleyen kişidir." dedikleri gibi... :)

Sevgilerimle...

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Fotoğraflarla 1 Haftam - #5


Fotoğraflarla 1 Haftam Yazılarının Önceki Yazılarını burada bulabilirsiniz...

Bu hafta epey az fotoğrafla geçen bir haftaydı. Sebebi yorgun düşen bir benden ötürü oldu. :)

Haftanın İkinci Günü, Çay ve Kitap keyfi ile başladı kahvaltı sonrasında. Sevdiğim enfes durumlardan biri olarak... Baş dönmelerimi yeni yeni atlattım. Ağız tadıyla Salı günü keyif yapabildim. 

Ve Gökyüzün Üzerinde 3 Metre, daha dün bitti. Sonu beklemediğim gibiydi. Ancak vakit kaybı değildi, güzeldi. :)


Çarşamba günü, Annem pazara çıktı, Kağan uykuya yattı. Böyle ters bir yeğenim var işte. Annem çabuk geldi ama, yine de kol üstü yatınca ister istemez azıcık uyuştu kolları. Şu uyku halleri beni benden alıyor vallahi. :))


Ve bu hafta Erikle yeniden kavuştuk. Yaz demek meyve dolu bir mevsim demek biraz da bence. Ve bu durumda yaz kendini göstermeye başladı demektir. :)



"Şimdi bu da ne, reklam mı?" diyeceksiniz, ama değil. Evde yaklaşık birkaç haftanın tüketilmiş yoğurtların kapları, tabii ablamgilde. Bir süredir ablamlardayız yeğenim dolayısıyla ve bilindiği gibi bir süre daha burada olacağız. 

Pazar sabahından bu görüntü. Erzak dolabının üzerine sıralanmış yoğurt kapları değişik geldi ve çektim. Çünkü bana göre güne uygun bir görüntüydü. Dün Anneler günüydü bilindiği üzere. Ve bilinir ki birçok anne değerlendirme konusunda beceriklidir. Benim annem yoğurt kaplarını kullanır doğrusu. Ne kadar doğru bilinmese de, birçok annemiz de değerlendirme yapmaz mı böyle? :)

Bir süre daha mahkemesi sürebilir bu kapların. Annelerimiz iyi ki var. :) Tekrar, Anneler Günü Kutlu Olsun...



Pazar sabahının bir diğer görüntüsü de, kahvaltı öncesinden bu andı. Sepet içinde minik. :) Büyüdü de tutunuyor, oturuyor, bazen hala garip gelebiliyor bunlar bana. :)

Annemin ilk Kağan'lı anneler günüydü, ya da Anneanneler Günü. Ablamın da ilk Anneler günüydü. Dün çok güzeldi yine. :))


Annem ve Ablamla 3ümüzün fotoğraflarına bakarken dün, mazi kalbime işledi. Bu fotoğraf 1,5 sene öncesinde. Geçen sene sonbahar zamanı yaklaşık yani. :) Mazi neden mi yaraladı? Buradaki gibi zayıf olduğum günleri mumla arıyorum şimdi ben. Aslında biraz yol almaya başladım gibi ama, Zaman lazım biraz daha... 


Ve bu Mazi sadece gülümsetiyor. Küçüklük anıları yüreğimi artık dağlamıyor. Bazen çok o zamanlarda olmayı diliyorum, bazen de eskiyi güzel hatırlıyor olabildiğime seviniyorum... 2001 senesindeki Anneler Gününü, hala hatırlıyorum. Güzeldi... :))

Bir hafta böyle geçti. Daha fazla fotoğraf için buraya bakabilirsiniz...



Bu hafta az fotoğraflı bir haftaydı. Biraz yorgundum, biraz tembellik ettim kitap keyfi yaptım sadece. Ama canım asıl Cumartesi günü Türkiye'min bir köşesinden gelen haber ile sıkıldı... 

Ülkemin bir köşesi kan ağlarken, analar ağlarken yaşasın anneler günü demeye bile içim el vermedi. Öncelikle Hatay/Reyhanlı'da can veren kişilere Allahtan Rahmet ve yakınlarına da bol sabır diliyorum. 

Hatay olayının yanı sıra, dün futbol kavgası yapılmış. Ve duydum ki bu sabah, bir Fenerbahçeli gencimiz Galatasaraylı taraftar tarafından öldürülmüş. Ben bu kadar gaddarlığın nasıl yapılabildiğine akıl sır erdiremiyorum bazen. İki ananın daha yüreği yandı şimdi. Allahım Rahmet Eğlesin gencimize, yakınlarına da sabır versin.

 Ülkemin hallerine diyecek laf bulamıyorum bazen işte. Nereye gittiğimizi bilmiyorum. Allah sonumuzu hayır etsin. Ancak biliyorum ki günün birinde Hak yerini bulacak ve  Haklının veya güçsüzün ezilmediği yerde görüşeceğiz. 

Buraya kadar okuduğunuz için Teşekkür Ederim. Sevgilerimle... :)

12 Mayıs 2013 Pazar

Bugün Anneler Günü...


Anneler Günü ve Babalar Günü bana hep güzel olduğu kadar da kötü görünür. Annesi ve Babası yanında olmayanlar için. Ama Büyüdükçe düşündüm ki; belki bugünler de anne babası olmayanlar için büyük sınav. Bence kesinlikle öyle...

Hayat başlı başına bir sınav olsa da, anladığım kadarıyla en büyük sınavlardan biri Anne olunca başlıyor. Bu yaşıma kadar bu tezimi annemi izleyerek oluşturmuştum. Ancak bu sene de Ablamın anne oluşundan bu zamana geçen 11 ayda anladım ki; Anne olmak, Zor olduğu kadar bayanların içindeki annelik duygusuna kulak vermeleriyle de alakalı... :)



Anneler Günü temalı reklamın birinde diyor ki; Hepimizin Annesi En Birinci Değil Mi Arkadaşlar? :) Evet Reklam Sloganı Gibi, Bence de "En Birinci Benim Annem." :))


Neden mi?

Annem beni 10,5 ay karnında taşımış. Ne kadar normal doğumu bekledilerse de, normal doğumla doğamamışım. :) En sonunda birgün zorlu bir süreç sonunda Sezeryan ile doğmuşum. Zorlu bir çocukmuşum maalesef. =))

5 Yaşıma kadar neredeyse hiperaktif derecesinde yerinde durmayan bir çocukmuşum. Yaramazlıklarımı, hareketliliğimi hala anlatır Annemler... Tabii ta ki hastalığım çıkana kadar olmuş bu yaramazlık aşaması.

Annem bazen isyan şeklinde değil de dilek şeklinde, "Keşke sapasağlam olsan da, yine sağlıklı olsan." diye söylüyor. Bende bazen "Keşke" diyorum, Bazen de "Sen demez misin eksik dileme diye. Hayırlısı." diyorum.

Annem ne bunları bilmediğinden ne hayata isyan ettiğinden, sadece ve sadece annelerin çocukları için herşeyin en iyisini istediğinden ötürü söylüyor bunu, öğrendim. Bir anne "Evladı hep iyi olsun ister." der hep. Ve "Sizin canınız bir yanar, benim canım bin yanar." der. Annelik bu demekmiş işte. Evladı olduktan sonra evladı için yaşarmış insan, bunu da annemden öğrendim... :)

Günün birinde Anneliği tatmayı çok istiyorum, annemin anneliğini görerek. Annemin bizler için duyduğu sevgiyi anlamak ve bizler için hissettiği endişeyi duymak için... Annemi şimdi de çok iyi anlıyorum. Ama annemi görünce annelik çok güzel bir şey diyorum ben, onun bana hissettirdiklerinden ötürü... :)

Annem için sebepler saymak ile bitmez. En birinci benim annem, Çünkü o benim canım annem... Allahım hiçbir evladı annesiz, hiçbir anneyi de evlatsız bırakmasın inşallah...


Kısacası Annelik denilince, Benim aklıma annem geliyor. Her an yanımızda olduğun için Teşekkür Ederim Anneciğim. Hayatım boyunca bana ve ablama bakarken bir kez "of bıktım" demediğin için, teşekkür ederim. Varlığına Şükürler Olsun. Sen yanımda varsan; bana, bize hiçbir şey olmaz...


Ve Tüm Annelerimizin Anneler Gününü Kutluyorum... Annelerimizin Varlıklarına Şükürler Olsun...

Sevgilerimle... :)

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Fotoğraflarla 1 Haftam - #4


2 haftadır Pazar akşamı yazacağım diye uğraşsam da, yorgunluktan hep Pazartesi gününe kalan Fotoğraflarla 1 Haftam'ın 4. yazısındayız... Önceki yazılarım için Buraya bakabilirsiniz. :)



Bu hafta, yani geçtiğimiz hafta, Aöf vizelerinin olacağı haftaydı. Ve sonunda vizeleri bitirdik. Bu hafta bir şeyin farkın vardım; Bu sefer yersiz bir sıkıntı yapmışım kendime sınavlarla ilgili. İlk sene yeni bir bölüme ve evde okuma işine alışamamamdan ötürü olsa gerek, kendimi fazla kastım.

İçtenlikle söylüyorum ki, kasmaya gerek kalmadan da yapabileceğime inanıyorum. Belki biraz daha uzun sürecek. Ama bundan sonra hayatımı olduğunca az stressiz yaşamak istiyorum.



Haftaya Kağan ile oynayarak başladık. :) Artık sevdiğimiz müzikler eşliğinde oynamaya başladık. Kollar, sallanma esnasında havada kalmış. Annem güzel yakalamış bu kareyi. :)


Hafta boyu tekrarlarla geçti. Ama Perşembe günü anlayamadığım belalı dersim Sembolik Mantık dersine bakayım dedim. Belki bu sefer anlarım. Olmadı efendim, yine anlayamadım. :D


Cuma sabahı uyandığımda, daha yatağımdan kalkmadan başta deprem oluyor sandığım, ancak sonradan çok şiddetli bir baş dönmesi olduğunu anladığım bir şeyle karşılaştım. 

Gün boyu sürdü bu baş dönmesi, perişan etti beni. Dengemi sarstı, kulaklarımı çınlattı. İyi olmaya yakın, annemin ayranı toparladı beni. Ayran milli içkimiz mi bi yorumum yok ama benim kurtarıcım olduğu kesin! :)


Ve Cuma günü tüm günü yatarak geçirdiğim yetmedi, Cumartesi günü de devam etti. Şükür ki şiddeti azalmış derecede. Sınav esnasında kısa sürdü ama sınav sonrasında epey sürdü. Sonucunda yine ayran kurtardı beni. :) Ayran için en güzel slogan bence, "İçtikçe İyi Hissedeceksin!" :))


Biz Ailecek Cumartesinden Yazı getirdik. Misal; Kağan şimdiden şort giymeye başladı. Anlaşılıyor ki, bu yaz çok sıcak olacak... :)


Cumartesi günü, sınav sonrası annemleri almaya gittik eve babamla, biz gezmeye gittik, ablamı da işe bıraktık. Ablam ile Kağan'ın arabadaki halleri buydu... Bu ayıcık yenilir. :)


Ablamı işyerine bırakıp, onun işyerinde biraz takıldıktan sonra, İkea'ya gittik. İkea'nın giriş katında boy ölçme aynaları var. Kağan aynaları çok seviyor. 

Kağan'ın bu haftaki fotoğrafları, en sevdiğim fotoğrafları arasına girdi. :))


İkea'daki bu divan şeklindeki koltuğu gördünüz mü bilmiyorum. Ama biz aradığımız yataklı kategorisinde bu sene bu koltuğu önceden beğenmiştik. Bu koltuktan yaptırmayı düşünüyoruz, benim odam için. Aynı zamanda Kağan'ın yatağı olacak çünkü. 

Bu koltuğun göründüğü üzere, 3 çekmece haznesi bulunmakta. Ancak o çekmece kısmını alttan çekince de, çekmecelerin üzerine kurulmuş tahta yatak kasnağı çıkıyor. Kanepenin üstündeki minderin birini koymanız halinde de çift yatak oluyor böylece... :) 

Valla divan tarzı koltukları çok severim. Ben ilk gördüğümde de çok hoşlanmıştım. Benim odama çok yakışacağına inanıyoruz... :) 


Cumartesi akşamı eve dönüşte, güneş böyle batmaktaydı. Gündüz tepemizde bize eşlik etti, Akşam da böyle güzel bir manzara ile eşlik etti bize. :) Evimizin Manzarasını özledim doğrusu... :)



Ve Cumartesi akşamı Mutlu mesut bir Didem fotoğrafı eve doğru giderken. 

Bir önceki yazımda yazdığım gibi sorunları çözmenin rahatlığı ve Babam, Annem ve Kağan ile olmanın ve birkaç hafta sonra ailecek dışarıya çıkmış olmanın mutluluğu bu. :) 

2-3 haftadır evdeydim. Bu haftasonu epey havamı aldım. Ama Yaz geldi, balkona çıkmak bile rahatlatır beni artık... :)  


Pazar gününün fotoğrafı ise buydu. Sınava gidip geldikten sonra, Kahvaltımızı yaptık. Kahvaltı sonrası keyif esnasında bu görüntü hakimdi, Dede-Torun görüntüsü. Hayatımdaki iki güzel erkek, Babam ve Yiğenim... :))


Güzel bir Haftayı böyle tamamladık işte... :) Babam ile vize sınavlarımın oturumları için yaptığımız kısa ve güzel yolculuklarla; Ve sonrasında Annem, Babam, Kağan ile geçirdiğimiz güzel gezmeler ile. :) Ve tabii, baş dönmesi nöbetlerimle bir de... Şükür ki bugün daha iyiyim. Umarım öyle olmaz bir daha...

Bu arada yaz geliyor. Dün kısa kollu giymeye başladım sonunda. Artık yazlıkları çıkarma vakti... 

Sıcaklarla Mutlu Haftalar... :))

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...