Sabahı denizde başlayan, akşamı Antalya sokaklarında devam eden bir doğum günü oldu, 27.07.2017 benim için... Her anı ayrı güzel, hatırlayanların tebriklerini okumanın yine her biri ayrı özeldi benim için. Biliyorum bir çoğu Facebook'tan hatırladı, ama birçoğu da facebook'a gerek duymadan kutlayanlardı ve onlar da en özelleri ve güzelleriydi...
Doğum günü akşamımda yanımda olabilenler, benim için hazırladıkları o akşamla kendimi yine özel hissettirerek o akşamımı da unutulmaz kıldılar; iyi ki varlar... :) Akşam üzeri sürpriz yapıp Merom yemeğe yetişti. Sürpriz sadece bu sanıyordum, çünkü zaten biz Antalya sokaklarında gezmek için çıkacaktık dışarıya ve benim Meryem'in bize katılacağından haberim yoktu sadece. Gündüz konuşmuştuk ve hiç gelebileceğinden bahsetmemişti, işler için gün boyu yoğun olacağını söylemişti sadece... "Arayabildim ya öğlen de olsa, daha ne istiyorsun." demişti kapatmadan önce şaka olarak da...
Derken; akşam yemeğe yetişti önce Meryem, sonra biraz sohbet edip hazırlandık ve Antalya sokaklarında gezmeye çıkabildik; üst sağ resimdeki resmimiz Işıklar Caddesinden.. Önce Işıklar Caddesi, oradan Yat Limanının etrafı ve en son da Yat Limanının üst tarafında kalan Saat Kulesi; derken akşamımız dolu dolu geçti. :)
Üstteki resimlerde akşamın özeti var. Meryemim maalesef 1 ay'a yakındır hastanede yatan dedesini kaybetmiş olmasına rağmen, acısına rağmen o akşam da benim yanımdaydı... Aralıklarla durgunlaşsa da, sene boyunca bir tek bu yaz tatilimizde beraber olabileceğimizin farkında fırsatları değerlendirmeye çalışıyoruz hala işte... Biliyorum ki yanımda diye unutmuyor acısını, bende ona acısını unutturma peşinde değilim. Ama baş etmeye çalışıyor, görüyorum. Ve bu süreçte de benden ayrılmıyor olması, aksine benim yanımda durgunluğunu benden saklamaması ve beni mutlu etmek için elinden geleni de esirgememesi beni deli mutlu eden dostluğumuzun en sevdiğim güzelliklerinden... Allahım Meryemime de, ailesine de sabır versin... O kadar çabuk geçti ki bu hafta zaman, yarın Hüseyin dedenin 7 okumasını yapacağız... Allahım rahmet eylesin, mekanını da cennet etsin inşallah...
**
Antalya Tramvay'ını kullanarak gittik Işıklar Caddesine, İsmetpaşa durağında inip gezmelere başladık. Ben akülü sandalyemde, onlar yürüyerek; annem, Kağanım, Eniştem ve Meryemim, Antalya sokaklarını yine turladık. 3-4 sene önce bir akşam yine kadromuzda Hatice Yengem, İncim, Merom, annem, babam ile gitmiştik. Dolu dolu gezmiştik. Bu sefer de dolu dolu gezdik Antalya sokaklarında, doğum günü akşamımı Antalya sokaklarında geçirdim bu sene yani...
Tramvay ile İsmetpaşa'ya inene dek, Kağanım istediği durağa kadar gidemiyoruz diye epey ağladı. Üst resimlerde ütten soldaki resim, Meryemin Kağanı sakinleştirme kobnuşması sırasından, başarılı da oldu üstelik. Ama yine de o akşamın başlangıcı, Kağanımın bolca huysuzlukları ile geçti.
Büyüme evrelerinde böyle durumların olması epey üzücü esasında. Siz o anın tadını çıkarmaya uğraşarak yürürken, küçük adamınız veya kızınız da eğlensin ağlamasın istiyorsunuz. Yeğenimi susturmak da kolay olmadı tabi, 1 saat kadar aralıklarla huysuzlanacak birçok sebep buldu kendine. Ama en sonunda o da bize ayak uydurabildi de, gecemiz daha sakin ve güzel geçti...
Işıklar caddesinde bu seneki ikinci hediyemi aldım; ilk hediyem annemle babamın ay başında aldıkları Casper Via E2 marka telefonumdu (telefonumun bir kez daha bozulması, sürpriz bir gelişme olarak buna sebep olmuştu). İkinci hediyem dediğim ise, Meromun bana aldığı kırmızılı bir halhal oldu, kendine de aldı da halhal kardeşi olduk... O gün ikimizinde kırmızı uzun bağlamalı halhalı oldu. "Bizim halhalımız var." diye dolaşmamıza sebep olan türden. :)
Uzun zaman önce Gemlik'te tanışıp, Gemlik'ten gönderdiğimiz eski rehabilitasyon yöneticimizle ve kızı ile karşılaştık bir de; bu da o gecenin garip bir sürprizi idi annem ve benim için. :) Üst Kolaj resimlerimizde, alttan sol resim kokoreçlerimizi beklerken çektiğim annem ile eniştemin resmi. :)
Yat Limanının üst tarafında kokoreç yemeye gidene dek, sonrası eve dönüş yolunda tramvaya yetişmeye çalışana dek, Merom ortalıktan kaybolup dükkanlara girip durdu. Bir süre sonra annem de girip durdu onunla beraber dükkanlara. Tamam; bir seferinde kendisine ayakkabı almış olarak geldi Merom, diğer bir yerden de anneme çanta almış olarak çıktılar annemle. Ama bir kaybolduğu sırada, akülü arabamın arka tutacağında su şişeleri asılı torba olmasına rağmen su alıp gelmiş olmasına kıllandım doğrusu. Ama anlayamadım, her aldıklarını benim arabamın arka tutacağına astıklarından ötürü, eve dönene dek de anlamadım ne olup bittiğini...
Eve dönebilmek için son tramvay seferine 4 dakika kala yetiştik. Üst kolajdaki alt sağ köşedeki resim ise, tramvaya vardığında günün özeti diyebileceğim toplu resmimiz.. :)
O akşam dedemin evine dönmek için tramvay durağına gittiğimizde, son seferin 4 dakikası vardı. Merom, ben tramvay durağının yanan kırmızı tabelasının fotoğrafını çekmeye uğraşırken, bana poz vermeye geldi. Bu yoga pozisyonları ile ay'ı selamlar gibi halleri, uzakdoğu tutkusundan falan değil yani; dostuna tatlılık yapma isteğinden ötürü. Kalbi ve ruhu şebekgillerden olduğundan sebep çünkü... :)
Neyse, gelgelelim eve döndük. Benim canım kahve istediği için, annem kahve suyu koymaya ve hazırlık yapmaya gitti. Ne bir pasta beklediğim var, ne de herhangi birinde oturacak hal olduğunu bildiğim. Hepsi yorgun ama ben güzel güzel Antalya sokaklarında onlarla dolaşmanın tadını çıkarırken, her biri işbirliği yapıp pastamı da hediyelerimi de almışlar. Annem bir de yolda gelirken, ayakkabım yırtık diye ortopedik ayakkabı aradı her dükkanda benim için. En son girdiğimiz ayakkabıcıda durup, samimi bir esnaf teyzeden aldık ortopedik ayakkabımı. Yani inanın ki bu sebeplerden ötürü, dükkanlara girip çıkmalarında bir başka niyet arayamamıştım... :)
Ben kahve beklerken, annem elinde kahve tepsisiyle balkonun bir köşesinden çıkageldi. Anneme yardıma giden Meryem arkasından gelecek derken, o da benim oturduğum taraftaki kapıdan "iyi ki doğdun Didem." müziği söyleyerek elinde pastamla giriverdi. :) Söyleyin bana, ben kendimi nasıl özel hissetmeyeyim; bu insanlar benim için nasıl özel olmasın. :)
Kokoreçten ötürü epey şiş bir karnım da olsa, küçük bir dilim pasta yedim yine de o akşam. Dün öğlen tadını çıkararak yemeye de devam ettim pastamı... :) Pastasız doğum günü kutlaması olmaz buralarda da, sağolsunlar her doğum günümde bir pasta kesiyor yengemler kaç senedir. Bu sene zor bir dönemde de olsalar, Meryemim devralmış bu işi. Hediyelerime gelince; annemden ayakkabım, eniştemden küçük bir sırt çantası ve de Meromdan bir küçük termos hediyelerim oldu...
Dolu dolu anlatmak istediğim bir akşam oldu o günüm de böyle. Öyle güzel ve özel hissettirildim ki hayatım boyunca, çok şükür demeye sebeplerim oldukları için; sevdiklerime yine çok teşekkür ederim... "İyi insanlar biriktirdim, hepsi ailem oldu." diye bir şarkı sözü var Şebnem Ferah'ın hani, şükür ki bu yazıyı bitirmeye doğru gelmişken o sözler melodisiyle beraber zihnimde yine resmen...
25. yaş günümün gününü ve akşamını da geride bıraktığıma göre; kendimi dolu dolu 25 olmuş, 26'sından gün almış ve güzel insanlar biriktirmiş olarak mutlu ve şükür dolu ilan ederek bu yazımı bitirmek istiyorum. 27 Temmuz 2017 gününde ve akşamında, bana yalnız olmadığımı ve bu hayatta birilerine gülümseme sebebi olabildiğimi hissettiren herkese çok ama çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız... :)