"Filmi Olan Kitaplar yazı dizimde 9. yazı olmuş vay be!" diyerek giriş yapmak istiyorum. :) Yazarı Büşra Küçük olan Kötü Çocuk kitabının film ve kitabını yorumlayacağım bu yazımda. Şimdiden iyi okumalar dilerim... :) Daha önceki Filmi Olan Kitaplar yazılarıma da buradan ulaşabilirsiniz...
Kötü Çocuk adlı bu kitap ile ilgili okumadan epey zaman öncesinde birçok yorumla karşılaştım ama çoğunluğu "Amatör Wattpad Yazarı işte, berbat!" tarzında yorumlardı. Oysa ben de bir Wattpad platformu okuyucusuyum. Öyle çok kaliteli hikayelerle karşılaştım ki, denilenlere o kadar da inanmadım. Aksine çok da merak ettim, neymiş bu kadar berbat dedikleri diye... Sonuç şu oldu, okuduğumda birçok yetenekli yazarın kitabında bulamadığım betimlemeler ve de anlatımlar hakimdi. Kitap berbat falan değil yani, "sadece yabancı yapımlara benzetenlerin ve de başarıyı kutlayamayanların yorumları onlar" diyebilirim size gönülden...
Evet, beğeni kişiden kişiye ve de zamandan zamana değişen bir olgu ama kitabın anlatımı ile ilgili vardığım sonuçları şöyle söylemek istiyorum; sürekli kendini yenileyen cümle kalıpları yok, basit bir anlatım da hakim değil, aşırı ergen ve alıntı cümle kalıpları da yok. Bana kalırsa, vampir kitabının Türk versiyonu diyenlere de katılmıyorum. Güzel bir gençlik kitabı idi benim okuduğum. Aşırısı elbette var, hangi kitabın dünyasında aşırı yok ki? Bu bir roman, dünyası hayal gücünüzün aldığı ve almak istediği kadar... :)
Benden geçer not aldı kitap. Büşra Küçük'ü kutlarım bu güzel kitaptan ötürü. Serinin ikinci kitabını da okudum ama 3. kitabı okumaya vakit bulamadım. Ona da sıra gelecek inşallah.
Kitapta en sevdiğim karakter, Ömer karakteri idi. Karya'nın aşırılıklarını da sevdim, Meriç'in bazı huylarına gıcık da oldum. Ama karakterleri olduğu gibi kabul edecek olursak eğer; en kabul ettiğim karakterler Semih ve Ömer oldu, elbetteki baş karakterler Meriç ve Kayra da çok iyiydi... Büşra Küçük, Meriç'in dünyasını anlatmak için epey başarılı bir anlatım sunmuş, özellikle serinin ikinci kitabında beni tatmin eden birçok anlatım vardı... :)
Filmine Gelince;
İlk kitabı bu senenin başında okudum ama filmi izlemem ancak Mayıs ayını buldu. İnternette yayınlanmasını epey bekledim. Oysa sinemalarda 20 Ocak'ta yayınlanmıştı. Açıkçası sinemalara benim şehrimde gidebilmem pek mümkün değil, henüz pek bilmiyorum engellilere dair girişlerinin olup olmadığını. Hiç denk de gelmedim üstelik.. Bir gün bu konuyu da araştırma altına alma düşüncem var, ancak henüz fiziki durumum buna bile uygun değil...
Kayla (Afra Saraçoğlu)
Meriç (Tolga Sarıtaş)
Kayla'nın Babası (Sarp Akkaya)
Ömer (Aytaç Şaşmaz)
Semih (Can Sipahi)
Geçelim film ile ilgili notlarıma;
Oyuncular arasında başrollerden sonra en oturmuş karakterlerden biri Kalya'nın babası rolündeki Sarp Akkaya idi ve tam bir kitapta ve filmde başta "gereksiz biyolojik" diye de anılsa iyi bir baba portföyü idi. Bir başka filmde yine izleyebilmeyi umuyorum...
Hikayeye dönecek olursak; kitaptaki gibi dolu dolu beklemiştim filmi, ancak beklediğim gibi değildi alınan sahneler açısından. Ama kitaplarından uyarlama filmlerde büyük beklentilere girmemeyi öğrendim artık. Karakter seçimlerine odaklandığımda, gerçekten yerli yerine oturmuş bir kadro vardı; bir tek karakter hariç, Semih karakteri. Semih karakterini bir türlü filmdeki gibi hissetmedim, benim hayal dünyamdaki Semih karakterim daha iyiydi bence. :)
Konuları fazla yüzeysel almışlar filmde. Meriç karakterinin haklılığını bile anlatamamışlar, bir kitap dolusu yazılan her şeyi filmde anlatabilmeleri elbet kolay değil. Ama gerekirse iki film yapılabilirdi ve hakkıyla işlenebilirdi kitabın konusu filmde de... Filmdeki Karya karakteri de kendini tam bulmuş mu emin olamadım başlangıçta. Ama benim filmde en yakıştırdığım ve en çok görmek istediğim karakter "Ömer" karakteri idi. O da maalesef 3-4 sahneden fazla görülmedi ve bu durum beni çok üzdü. "Ömer kitabın olduğu kadar, filmin de üçüncü karakteri olmalıydı. Ama maalesef olamamış... Eğer filmde Ömer'in sahneleri hakkıyla daha çok anılsa idi, film benim gözümde 10 puandı. Ama maalesef 2-3 puan kırdım sırf bu nokta sebebiyle... :)
Acımasız olmayayım, Türkiye'ye göre sahne seçimleri epey iyi bir filmdi. Kitaptaki halleriyle olabilir diye düşünmedim değil, mekan seçimleri için. Ama burası Türkiye, öyle yerleri inşa etmek epey maaliyet alırdı sanırım. Ama yurtdışında olsaydı, mekan seçimleri açısından tamamlanmış bir film olurdu elbette. Meriç'in tepe başındaki evi diye nitelendirebileceğim yer, kitap ile benim kurduğum şekilde idi mesela... Onun haricinde diğerleri de fena değildi. Türk yapımı olup da, böyle bulup buluşturulmuş mekan ayarlaması yapılmış bir film olduğunu ve büyük emek verildiğini gördüm. Müzikleri ve sahneleri sağlam olsa da, konu eksiklerini gideren mekan seçimleri idi...
Diyeceğim o ki; "Ömer" karakterinin eksikliği, birkaç esas konunun eksikliği olmasa imiş, cillop gibi filmmiş. Tüm bunlara rağmen, güzel bir filmdi tabi. Güzel vakit geçirtmeye yarayan filmlerden biri idi. Ama yine de, kitabının yanına yaklaşamayan bir uyarlama filmi daha olmuş diyeceğim. Bu serimde yazdığım ve unutamadığım yazılardan biri olan Göçebe kitabının filmi gibi değildi... Ama Kitabının güzelliğine yaklaşan bir film yapmakta o kadar kolay değil tabii... :)
Kitabını çok beğendiğim, filmini de kitabının yanına yaklaşamasa da kitaptan ayrı tutarsak mekanlarıyla ve oyuncu seçimleriyle güzel bulduğum, Kötü Çocuk kitabının "Filmi Olan ,Kitaplar" yazısının sonuna geldik. Aytaç Şaşmaz, yani Kötü Çocuk filminde "Ömer" karakteri; kafamda birebir oluşan bir karakterdi resmen... Ah be Ömer, diyerek ayrılıyorum aranızdan. :)
Okuduğunuz için teşekkür ederim, önyargılara kapılmadan Büşra Küçük'ün yazı diline bir göz gezdirin derim. Ben akıcılığını da, konu bütünlüğünü de çok sevdim...
Sevgilerimle... :)