31 Temmuz 2014 Perşembe

İnternet Günlüğüm - #6-7 - Haziran Ve Temmuz


Daha önceki İnternet Günlüğüm yazılarım için Buraya tıklayabilirsiniz... 


Sevgili İnternet Günlüğüm, 

Her ne kadar buraya ayda bir yazıyor olsam da, günlük tarzında yazdığım için adına İnternet Günlüğüm dedim bu yazının. Bunu birçok kez yinelemiş olsam da, tekrarlamakta fayda var. Bloğum zaten günlük ve hayatıma dair birçok şeyi içeriyor, ama ayda bir de olsa anlatma gereği duyuyorum buraya biliyorsun. Maalesef Haziran ile Temmuz'u bir yazmak durumunda kaldım, affedersin? :)


Haziran İçin diyebileceklerim var elbet öncelikle; 


Her ne kadar biraz sıkıntılı geçmiş olsa da, normaldi gibime geliyor şimdi. Bir sene boyunca çoğunlukla evde takılmak durumumuzdan ötürü annemle sıkılmıştık epey Haziran'da. "Bu sene daha mı çok evdeydik ne?" diye sormaktan alıkoyamadık kendimizi. Şükürler olsun ama, hepimiz iyiyiz şimdi. Haziran sadece biraz değişikliğe ihtiyaç duymaya iyiden iyiye başladığımız bir ay oldu. O yüzden biraz kendimi Haziran'da ilhamdan ve yazmaktan (en azndan kendi kendime) yoksun hissettim. Buralarda idim ama ara ara içime sıkıntı dolmuyor değildi...

Ama yine de güzel bir aydı Haziran. Değişiklikler oldu tabii ki. Annemin İstanbul'daki büyük teyzesi geldi, 2 altımızdan ev almışlardı ya hani, evlerine yerleştiler şükür. Binamız ve Gemlik'imiz daha da şenlendi. Ben oldum olası sevmişimdir kalabalığı, bahanesi ne olursa olsun, samimi bir ortamda ve sevdiklerimle bulunmayı severim, tabii ki kötü birleşmeler olmadıkça...

Haziran her ne kadar sıkıntılı geçti desem de, ufak bir sorun dışında güzeldi yani. O sorun da şükür kalabalıklar arasında dağıldı gitti. Dedim ya sırf değişiklik arayışından. İnsan bazen yoruluyor ya hayata karşı, öyle bir şeydi işte. :)


Temmuz'a eriştik sonra;



Temmuz'da da iyice gün saymaya başladık, Antalya'ya gelebilmek için. Tamam itiraf ediyorum, ben gün saydım. :) En büyük amacım kuzenim İnci'mi, Mero'mu, yengemi, dedemi ve dayımları görebilmekti öncelikle. Sonra da denize girebilmekti tabii. Denize girme kısmı, tatilimizin bitmesine 1 hafta kalmış olmasına rağmen hala gerçekleşemedi tabii. Nedeni Antalya'nın rüzgarlı havası oldu. Ne garip değil mi? Hala şaşıyorum bende... :)

Önce Kağan'ımın 2.yaşını geçirdik Temmuz'un ilk haftası, ertesi gün doktoruna yaş aşısı ve kontrolünü olması için gittik. Aşısını ve kontrolünü olduğu günün akşamı kendi evinde, anne-babası, Dede-anannesi ve teyzesi ile ve yakın akrabalarımız ile beraber doğum gününü kutladık. Üstteki resim, Kağan'ımın doğum günü kutlamaları bittikten sonra. Belli oluyordur aşıdan dolayı ne kadar yorgun ve bitkin olduğu. :) O gün aşı yorgunuyduk ama ertesi güne bir şeyimiz kalmadı... :)

Ve doğum günü kutlamasından sonra Antalya yolculuğumuza başladık nihayet. Şimdi Antalya'dayız ve tatilimizin 3. haftasını dün bitirdik bile...

Ama Temmuz ayı dilediğim gibi geçiyor şükür; bol buluşmalar, görüşmeler ve dolu dolu vakit geçirmelerle. İşte tatilin de böyle olması gerek zaten, bu sefer başarabildiğimize inanamıyorum bazen. :) Annem temizliğe boğulup tatilin başını sırf temizlikle geçirmedi mesela. Yorulmadığına ve eski bir evi temizlemek ile uğraşmadığına sevindim doğrusu. Annem bu sene daha yorgun ve rahatsız. Şu an iyi ama, kendini aşırı yorması onun sağlık durumunu etkileyebilir; üstelik dedemin evinde... Dedem yalnız yaşadığı için dayımla beraber, dedemin evini temizlemek daha da zor... Bayrama doğru bir bayan ayarladı yengem sağolsun, o gelip temizledi evi. Annemse o bayan gelmeden 1 hafta önceden dolap ve vitrinleri ve banyoyu falan sildi, şükür hepsi bu kadardı. Annem temizlik yapmadan durabilen bir tip değil çünkü...



Ve Mero'm ile vakit geçirebildik nihayet bu ay, 1 senedir hayalini kurduğumuz gibi. Beklenen gerçekleştiğinde, insan çok ama çok mutlu oluyor işte... Şehirler arası arkadaşlık kurmak güzel, başarabildikten sonra herşey güzel biliyorum. Gönüller bir olsun yeter ki... Biz Mero'm ile, şehirler arası da olsa bir aradaymış gibi dostluğumuzu koruyoruz. Bu, bu devirde çok müthiş bir şey. Kıymetini bildikten sonra, devamı geliyor güzelliklerin... Mero'm iyiki tanıdım dediklerimden... :) Gitmeden birçok vaktimiz daha olsun istiyorum, daha yan yana kahve keyfi yapacağız doğum günü hediyemle... :)

Bayram için ablamlar geldi, 27 Temmuz'da. Onların gelişi doğum günü hediyem oldu, 23'ümden gün aldım ailemin tüm fertleriyle beraber... O gün pasta kesemedik ama, 3 hafta sonra beraber güzel bir yemek yemiş olduk. Doğum günü yemeğim oldu o gün, annemler, ablamlar ve dedemler ile... Çok ama çok güzeldi... 


Bayramı Da Atlattık Bu arada



Bayramın ilk günü maaile beraberdik; ablamlar ve dayımlar sabah kahvaltısında bizdelerdi. Resimde gördükleriniz uzaktan yakına doğru; Kağan'ım, Eniştem, Ablam, Dedem, Hatice Yengem, Annem ve Babam... Güzel bir bayram sabahı geçirdik bir arada iken...

Öğlenden sonrasında da önce annannemin mezarına gittik, sonra da yengemlerin annesigilleydik. Orada da epey kişi olarak beraberdik. Kalabalığı sevdiğimi söylemiştim değil mi? :) Sonrasında da bayramın ilk akşamı Antalya'yı turladık biraz dedemi eve bırakıp, o gelmeyi tercih etmedi. Biz de 2'ye kadar gezindik. Güzeldi, ailemle sahil turlamalarını oldum olası sevmişimdir. Eskiden Gemlik'te daha çok turlardık, şimdi durumlar değişti elbet iş güç derken... :)

İkinci güne gelince, bu sene daha çok gezebilmiş olduğumuza iyice mutlu olmama sebep oldu. Ablamlarla Manavgat Şelalesi ve Aspendos (Belkıs) Antik Tiyatrosunu gezdik gündüz, her ne kadar Manavgat Şelalesinde gezememiş olsak da, benim için ikisi de güzeldi... Ve aslında en güzeli de beraber olmaktı... Yazıları belki sonra gelir...


İkinci günün akşamına gezimiz sonrası, Arife gününden alınmış bir sözümüz üzerine Yengemin ablasıgile mangala davetliydik, yani Mero'mlara. Epey kalabalıktık, Yengemin ailesi ve bizler derken... Yemeğimizi yedik, sohbetler bir an olsun kesilmedi. Daha sonra çay sırası geldiğinde, benim doğum günüm için ve yengemle bir konuda verilmiş kutlama sözümüz üzerine almış olduğumuz pastamızı kestik. Bugün bitmesin dedim sık sık o gün. Hem o günü hatıra olarak saklamaya başlayacaktık anılarda daha sonra, hem de ablamlar ertesi sabaha Bursa'ya döneceklerdi maalesef... Ve gün bitti sabah oldu, ablamlar yola koyulup Bursa'ya döndüler bile...


İşte böyle... Ablam ile Eniştem geldi, bayram tam da istediğim gibi kalabalık ve güzel geçti ve ablamlar maalesef dün sabah bindi ve akşama da evlerine sağ salim vardılar şükür... Hayat tatilimizdeki akışına geri döndü. Ve Temmuz bugün bitiyor en nihayetinde...

Nasıl desem, buraya yazmak ve bulunduğum veya geride bırakmak üzere olduğum ayın nasıl geçtiğini anlatmak hoşuma gidiyor. Haziran ve Temmuz güzel geçti şükür. Haziran, birkaç yeniliğe kucak açtırdı, Temmuz da bol bol kucaklaşmalara... Yarın İnci'mizin mevlüdü ile başlıyoruz Ağustos'a. Dilerim güzel başlar Ağustos ve güzel biter haftaya Cuma tatilimiz ve güzel olaylarla geçer inşallah Ağustos...

Diyecek bir şeyim kalmadı, sevgilerimi sunmaktan başka. Sevgiler... :)

Perge Antik Kenti Gezimiz - 2


Perge Antik Kenti Gezimiz ilk yazısı burada... İlk Perge yazımda da dediğim gibi, bu yazımda annemin objektifinden çekilmiş fotoğraflar gelecek. Bir de Perge hatırası olarak çekilmiş olduğumuz fotoğraflar... Buyrun o zaman, Perge Antik Kent Gezimize devam edelim... :)

Benim gidemediğim bölgeleri annemin gözünden çekilmiş resimlerle gezdim bende. Tabii eklemeliyim, bu iki yazı kadar daha yer olduğu söyleniyor ama, biz gidemedik. İyi Okumalar... :)



Girişte karşımıza çıkan, benim fotoğraflarda da bulunan ama eklemediğim yapılardan biri bu kule... Evet biraz yapısında bozulma olsa da, bu zamana kadar kalmış olması bile mucize... :)


Kule'nin oradan dönerken Kağan'ım ile Babam'ı fotoğraflamış annem. Kağan'ım sıcağa ayak uydurabilmek için, mecbur tişörtünü çıkarmak zorunda kaldı. :) O gün havada iyi bir sıcak vardı çünkü... 


Şehir Kapısının restorasyon'da olan tarafı bu resimde. Burası Helenistik Kapı imiş, Güneyde olan Helenistik Kapı imiş. Restorasyon evresinde bir yapıyı böyle görmemiştim. Benim çok hoşuma gitti doğrusu. Değiştirmeden restore edebildikten sonra, kaderine teslim etmemek gerek diye düşünürüm hep...


Burasının ne olduğu hakkında bir fikrimiz yok. Ancak belki bir havuz olarak, belki de başka bir şey olarak kullanılmış. Ancak sütunlar ne kadar iyi ve çok gözüküyor değil mi... 




Burası bir yapının dışı. İşlemeyi görebiliyorsunuzdur inşallah. İşlemenin dış tarafı bu, yapının görünüm ayrıntısı da diyebiliriz...


Burası da o görünümün iç tarafı. Ayrıntıyı yakalamışsınızdır. Çok güzel incelikle yapılmış resmen...


Yaya Kaldırımı Ve Dükkanlar tarafına geçildiğinde, sütunlar karşılıyor yine sizi...


Yaya Kaldırımı Ve Dükkanların bulunduğu cadde böyle gözüküyor... :)

Ve Yaya Kaldırımı ve Dükkanlar tabelasının karşısında Roma Çağından kalma bir Su Kanalı var. 


Bu da Su Kanalının daha büyük görünüşü...


Bu resim de Sütunlu Cadde'nin resmi. Sütunları'ndan adını Sütunlu Cadde olarak almış bu cadde. Ama bir diğer özelliği de resimde uzunlamasına görülen duvarın da ardında çeşme bulunuyor olması... Su Kanalı'ndan alıyor olmalı suyu... 


Üstteki resimde de sol taraftaki Sütunlu Caddenin girişini görüyorsunuz,. Sağa doğru sapan sütunlar, caddenin devam ediş yolunu belirtiyor... 


Bu resimde de Helenistik Kapı'nın içten görünüşünü fotoğraflamış annem. Ne kadar düzgün değil mi ama? :)


Resmi büyüttüğünüzde görür müsünüz bilmiyorum ama, karşıda iki sütun arasında kollarını açmış akülü sandalyesinde oturan ben varım. :) Evet belki tekerlekli sandalyeyi de akülü sandalyeyi de başta sorun ettim. Ama şimdi bu duruma alıştım ve hiçbir anımı akülü veya tekerlekli sandalyede oturuyorum diye bozmak istemiyorum. 

Aksine alışmak zor olmadı pek de, şimdi vardır bir hayır yine diyor ve takmıyorum. Tekerlekli sandalyeye oturup gezebiliyor ve hayattan zevk alabiliyor olmak çok güzel. Bir gün ayağa yeniden kalkacağıma da çok inanıyorum hala. Bu fotoğrafı orada o sütunların arasında var olduğumu tekrar tekrar hatırlayabilmek için çektirdim anneme... :)



Gelelim Propılon ve Güney Hamam'ına. Güney Hamamı Kentin en iyi korunabilmiş yapılarındanmış. Burası büyüklüğüyle dikkat çeken bir bölgeymiş. 


Hamama girilen bölge burası. Yine sütunlar görüyoruz, ancak bu sütunlar biraz daha anıt gibi süslü sanki...


Burası hamamın avlusu. Karşıda kemer tarzında gördükleriniz, çeşmebaşları diye biliyoruz. Umarım yanlış değildir. 


Bir çeşmenin yakından görünümü. Şimdiki hamamlara benziyor biraz sanırım, televizyonda gördüğüm kadarıyla konuşuyorum tabii ki. Yapılar cidden iyi korunak gelmiş bu zamana kadar.


Burası da Güney Hamamı'nın dış görüntüsü, yine sütunlarla koruma altına alınmış gibi...


Hamamın bir başka kısmına geçtiğimizde, bu sefer daha değişik ayrıntılar görmeye başlıyoruz. Kemerler ve büyük yapılı uzantılar... Dediğim gibi rehberle gezebilseydik keşke. En azından Perge'de bir rehberin olabilmesini dilerdim. Zira hiçbir görevli yoktu içeride biz orada iken... 


Burada kemerlerin yanı sıra, su kanallarının da bulunduğunu görüyoruz. Şu kemer tarzı yapıların oralarda banyo yapılıyormuş. Vikipedia'da okuduğum kadarıyla da, soyunma, soğuk banyo, ılık banyo, sıcak banyo, vücut hareketleri gibi farklı işlevlere ayrılmış mekanlar yan yana sıralanmış ve hamama gelen kişinin birinden birine geçebilecek şekilde hamamdan yararlanabilmesi sağlanmaya çalışılmış... 
Daha fazla bilgi için buraya tıklayabilirsiniz...


Babamın bulunduğu yerde gördüğünüz tekerlek tarzı yerler su kanallarıymış. Suyun akışını oraya sağlamak amaçlanmış...


Her ne kadar en iyi korunan bölgeymiş dediysem de, kemerlerin üstündeki taşlar ya yıkılmış ya da zamanında yağmalanmış. Bana göre kemerler hamamın en dikkat çeken bölgesi. Bir de acaba üstü açıkmıymış bu hamamın böyle, yoksa gerçek yapısı kapalı mıymış merak ettim. Bir de merak ettiğimiz şey, Güney Hamamına girerken yazan Propılon. Acaba Propılon denilen bölge neymiş bilemiyoruz... 

Ve böylece Perge gezimizi noktalayıp arabamıza doğru gidiyoruz... :)


Perge'ye gidip de, gezdik gördük öğrendik pozu vermeden olmaz. Arabamızın arkasında poz verdiriyorum annemlere, gezi arkadaşlarım olarak resimdekiler soldan sağa; Babam, Dedem, Annem ve Kağan'ım...


Bensiz fotoğraf çekimi olmaz ama değil mi? Annem ve Kağan'ım ile Perge pozu veriyoruz hemen... :)


Atlamayayım bunu da, girişte Perge'nin küçük bir tanıtımı olarak 2 sayfalık bilgi broşürleri var; İngilizce ve Türkçe olmak üzere. Ben her ikisinden de birer tane aldım, İngilizce ve Türkçe olmak üzere. Malum İngilizce'mi geliştirmek için her an bir fırsat benim için. :) Arabaya binmeden önce taşlarımı bu broşürlerle çektim. Taşlarım Antik Kentten ama tarihi kalıntılardan değil. :) Sadece oradan hatıra olarak kalsın diye çıkarken iki taş beğenip aldım. Tarihi eser kaçakçılığı yapmış sayılmam herhalde dedim. Sayılmam değil mi? :)


Ve babamla da son pozumuzu verdik ve gezimizi noktaladık. Hatıra pozlarımız da güzel ama değil mi? :) Sanırım en sevdiğim fotoğraflardan oldu hatıra fotoğraflarımız. Ailemle beraber geçirdiğimiz anlara ve beraber gezdiğimiz zamanlara şükürler olsun diyerek noktalayacağım. Güzel bir Perge gezisi günümüzdü. Fotoğraflar ve yazı, güzel bir anı olarak kalacak hem bloğumda hem de akıllarımızda... Umarım sizlerde beğenmişsinizdir. :)

Sevgilerimle...

28 Temmuz 2014 Pazartesi

Fotoğraflarla 1 Haftam - #59


Fotoğraflarla 1 Haftam, her biten haftayı değerlendirmeye çalıştığım bir yazı dizisi. Bu yazı dizisi kimi zaman o haftayı nasıl geçirdiğimi düşünmemi sağlıyor, çoğu zaman da resimlerle sakladığım anılara dönüp baktığımda yazdıklarımla yeniden geri dönüyorum bu yazı dizisi sayesinde...

Diğer Fotoğraflarla 1 Haftam yazılarım için buraya,
Daha fazla fotoğraf için de İnstagram hesabım burada... :)

Güzel beklemelerle geçirilen bir  haftanın ardından geride bıraktığımız haftayı değerlendirme vakti şimdi. Ama öncelikle, Ramazan Bayramımızın ilk günü bugün. Bayramımız mübarek olsun, mutlu günlerle dolu bir bayram ve ömrümüz olsun. Küslüklerin geride bırakıldığı, barışın, sağlığın ve mutluluğun bizleri bulduğu bir bayram ve hafta olsun inşallah yeni hafta. :) 

Ve bakalım geride bıraktığımız hafta nasıl geçmiş? :) Mutlu haftalar... 


Haftanın başı, perdelerin de asılmasıyla bayram temizliğinin bitmesiyle başladı. :) Perdeleri asmak Kağan'ın dedesinin görevi olsa da şimdilik, Gemlik'te de Antalya'da da, kuzum farkında olmadığı için ileride bu görevin ona ait olacağının, güle oynaya çıktı merdivenleri; hem dedesiyle hem de tek başına haftanın başında... :) Allahım neşesini hiç eksik etmesin kuzularımızın... :) 


Salı günü yine şansımızı denedik denize girmek için ama sonuç yine başarısız yine başarısız... İnşallah bayram sonrasına kısmet olur denize girmek artık... Plajda kitap okuyarak denizi izlemek de güzel ama, duru bir denize girmeyi de çok candan istiyorum yanii. Ama kısmet bakalım... :)


Doğum günümün olduğu hafta geride bıraktığımız haftaydı. Doğum günüm dündü, ama bir gün öncesinden Mero'm bana sürpriz yapıp kekini içeceğini almış da gelmiş sağolsun. :) Canımcımla güzel bir gün geçirerek, bir gün öncesinden kutlamaya başladık doğum günümü. O bana iyiki doğdun dedi, bende ona iyiki varsın. Dileklerimiz karşılıklı bizim, iyiki doğduk ve tanıdık birbirimizi. :) Fotoğraftaki kalp biçimli kek dilimi Mero'mdan bana. Canım benim... 

Peki, kutlamalarım bitti mi sanıyorsunuz? Hayır tabii ki. :) Bayramla beraber devam edecek bu arada. 23 oldum, hafife almamak gerek dedik. Her yaş ayrı güzel çünkü... :)) Dün doğum günümde pasta kesemedik, arife sebebiyle dışarı da çıkamadık güzel bir yemek yedik. Ama kitap hediyelerim ve pasta hakkım saklıymış, öyle diyorlar. Doğum günlerinin bir güzelliği beraber olmak, bir güzelliği de küçük hediyeler alabillmek. Dün ablamların gelmesi de benim ilk hediyelerimden aslında. :) Şükürler olsun sağ salim yanımda sevdiklerim... 


Ve Anne-Oğul kavuştular dün birbirlerine, bakışlarına bakar mısınız maşallah... İkisi de can ciğerim benim. Allahım kimseyi ayırmasın evladından ve sevdiklerinden... :) Biz yolcularımıza kavuştuk şükür yani, inşallah siz de kavuşmuşsunuzdur sağ salim. Bayram vesilesi ile bu güzel anların tadını çıkarmak lazım. Biz Antalya'da ailecek çıkartıyoruz bu güzel anların tadını şükür, tüm sene bekledikten sonra gerçekleşti dilekler... :)


Bu da bayram pozu Yırtıcı ailesinin. :) Yırtıcı ve Köse ailesi olarak, bayramınızı kutluyoruz. Mutlu bayramlar hepimizin olsun, barış ve sağlık ile dolu günler diliyorum... :) Fotoğraf, kalabalık ve maaile yapılan bayram kahvaltısından önce bu sabah çekildi. Allahım aile ve aile bildiklerimizle saadet dolu anlar versin hepimize... :)

Şimdilik benden bu kadar, malum sabah kahvaltısında dayımlar ile falan beraberdik ama daha henüz dışarı çıkamadık. Artık birkaç ziyaret yapma zamanı... Evden çıkmadan önce yazayım dedim ve yazdım şükür. Sevgilerimle görüşmek üzere, mutlu haftalar diliyorum... 



27 Temmuz 2014 Pazar

Doğum Günü Yıldönümüme Saatler Kala


Saatler kaldı doğum günüme ve nedense bu sene çok çok erkenden kutlama heyecanım daha da arttı. Bilemiyorum neden... :)


Mero'mun da dediği gibi; Doğum günü değil de, doğum günü yıldönümü bu durum... Gerçekten de doğru aslında. Benim Doğum günü yıldönümü günüm birkaç dakika sonra gün itibariyle gerçekleşiyor. Ama tabii, doğum saatime var bir 12 saat kadar daha... :) Mero'ma sevgilerimi sunuyorum, erkenden kutlamalara bugün onunla başladık... :)

Resim; 1 ay öncesinden 26 Haziran'dan...


Hep acaba gittikçe yaşlanıyor muyum diye düşünürdüm 2 senedir, 20 yaşımdan sonra. Şimdi 22'mi geride bırakmak üzere iken şöyle düşünüyorum; daha da olgunlaşıyorum bence ve bu hoşuma gidiyor. Düşüncelerim geliştikçe güzelleşiyor sanki. İyi yönde büyüyorum bence, düşüncelerime ve davranışlarıma daha çok dikkat ettiğimi görüyorum... Tabii ki bunları söylerken, kusursuzlaşıyorum demiyorum...

Ve bir şey daha var, sanki bu sene birçok hayalime daha çok yaklaştım. Özellikle 2 tanesine... İşte bu durum asıl olarak, geride bıraktığım yaşa daha iyi bakmama sebep oluyor. Ne olursa olsun, geride iyi bırakmalı bir yaşı ve belirgin de olmasa kendince bir yol almış olmalı...

İşte bunları düşünerek erken kutlamalara başladım ben 1 hafta öncesinden doğum günümü. İçten içe, mutlulukla ve düşüncelerimle. 22 yaşımın son aylarında biraz kendime vakit ayıramadım belki, biraz ihmal ettim hislerimi ve düşüncelerimi. Ama şimdi düşünüyorum da tüm bunlar haricinde epey yol aldım, mutluluğa ve amaçlarıma yaklaştım... Ailemle beraber güzel bir yaşımı daha geride bırakmak üzereyim, güzel dostluklarımla ve güzel durum kurtarışlarımızla...

Her ne yaşadı isem, üzen veya mutlu eden, hepsini anılarda güzel hatırlayacak olarak yeni bir yaşa daha koşmaya hazırım. Kavuşmalarla dolu bir gün olacak yarın benim için inşallah. Ailemin tamamıyla beraber geçirebildiğim doğum günümün tadı çok başka benim için. :) Ablam ve eniştem bu gece yola çıkacaklar. Hayırlısıyla tüm yolcularımız varsınlar istikametlerine inşallah. Amin... :)

Ben hazırım yeni yaşıma. 23 yaş bana çok yakışacak hissediyorum, ben şimdiden dileklerimi sıralamaya başladım. Yılda tek değil dilek dilemek ama doğum günüme de bir sürü dilek sığdırmak istiyorum nedense. Sevgiler... :)


26 Temmuz 2014 Cumartesi

Perge Antik Kenti Gezimiz - 1


Perge, Antalya'nın 18 km doğusunda Aksu ilçesinin sınırları içerisinde bulunan bir Antik Kent. Perge'ye girince şunu hissettim bende, "Sanki daha yeni yıkılmış ve terkedilmiş bir şehri geziyoruz..." Şimdiden söylemesi, bol resimli bir gezi yazısı sizleri bekliyor... İyi okumalar... :)


 Perge Antik Kenti'ni gezmeye gittik Çarşamba günü. Denize gidemiyoruz, bari gezelim bir yerleri dedik. Benim aklımda hep bu çevredeki Antik Kentleri gezme fikri vardı. Dedeme hangisi uygun diye sorduk, saydıklarımın arasından Perge'yi seçti. Perge, Aksu tarafında bir Antik Kent. Antik Kent dediğimiz yerler, Açıköğretim Sosyoloji derslerimde gördüğümüz ilk toplu yaşanmış kentler oluyorlar. Bu açıdan da gidip görebildiğime çok memnun oldum... :)


Aksu yolu üzerinde, havaalanını geçtikten ve tabelada yazan Perge sapağına döndükten sonra bir daha tabela bulamıyorsunuz ne yazık ki. Meğer İtfaiye'nin oradan dönülüyormuş sağa ilerleyince. Ama duyurulur; Biz tekrar Perge tabelasını bulmadan önce, bilinçsizce dönmeden ilerledik de ilerledik. Bir devlet dairesi gibi bir yerin güvenlik görevlisi yönlendirdi bizi. "Geri dönün ve İtfaiye'nin oraya sola dönün." dedi. Yoksa daha çok arar dönerdik o taraflarda... :)


Perge tarafını bulup ilerlediğimizde, yol kenarında etrafı tellerle çevirilmiş birkaç bina karşılıyor sizi. Roma Çağlarından kalma...


Bu oyulmuş taşlar da başta olmak üzere, birçok oyma taşlar ve incelikli yapılmış yapıtlar var...


Yolumuza devam ediyoruz yol kenarlarına bakarak... Sanki terkedilmiş bir köyü gezer gibiyiz sıcak altında. Bu hoşuma gitti en başından. Kayıp bir şehiri bulmuş gibi... Eskilerden kalma şeyler hoşuma gidiyor böyle. Ama bu Antik Kent benim ilk gezdiğim Antik kent oluyor... :)


Ve karşımıza Stadyum çıkınca arabayı durduruyoruz. Burası muhtemel olarak, "Roma filmlerinde gösterilen stadyumlarından biri" diye düşünüyoruz. Neden öyle tahmin ediyorsun diye sorarsanız, onların yapısına çok benziyor. Ama tabii ki, filmlerde gösterilenlerden çok çok eski döneme ait...


Tabelada Stadyum'un hangi dönemden kaldığı yazıyor. Bu Stadyum Roma Çağı'ndan kalmaymış. Stadyum (Roma Çağı) ve Stadıum (Roman Age) yazıyor tabelada... Annemler bu resimde şunu tartışıyorlardı; o gördüğümüz oyuklar büyük ihtimal gösteri veya ceza için oradan çıkarılan yırtıcı hayvanların sokulduğu bölge. Bir bakıma stadyumun gösteri kısmına buradan giriş yapılıyordu diye sanıyoruz. Rehbersiz gezmek, eksi bir durum tabii. Ama roma filmlerinden anladığımız kadarıyla durum böyle olmalı... :)


Dedem bizden önce gittiği için biliyordu burayı. Dedemin söylediğine göre; bu stadyum, zamanında 10 bin kişiye kadar seyirci alabiliyormuş. Gerçekten hayretlik şey, o dönemde böyle yapıların yapılabilmesi... :)


Annemle-Babam bana poz veriyorlar, Perge Stadyum pozu... O dönemde bir stadyumları olmaları güzel bir şey diye düşünüyoruz bu anlarda da. :) Tabii cezalandırma işini yapmaları iyi olmasa da... 


Perge açık hava müzesini gezme alanının otoparkına giriyoruz, yol kenarlarındaki yapılar bittikten sonra. Sanırım buraya gezme daha çok serinlik çöktükten sonra geliyorlar, resimde yan tarafta görüldüğü üzere üzerleri örtülü hediyelik eşya standları bulunmakta. Karşımızda da, önünden geçtiğimiz stadyumun arka kısmı görünüyor.


Arabamızı bıraktığımız otoparktan çıkıp ters yöne doğru gittiğimizde, sadece müze tarafında birkaç stand açıktı. Bu standlarda da ilgimin çoğunluğunu çeken bu stant benzeri standlar oldu. Sebebi elbetteki şu taşlarla yapılan hayvan figürleri... Bence orasıyla en alakalı olan bu taşlardı. Bir de Perge yazılı eşyalar satılan bölüm. Ama alakalı alakasız görünen her eşya çok güzeldi, sıcakta bakamadık orası ayrı tabii...


Perge açıkhava müzesine girmek üzerine bu büyük tabelanın yanına geldik, bilet almak için elbette...


Bilet sırasında, annem Maximum kartını müze kart olarak kullandı. Dedem 65 yaş üstü ücretsiz olduğu için biletini ücretsiz aldı. Ben ise engel durumumdan ötürü ücretsiz girdim. Benim yanımda birini de refakatçı olarak alabiliyorlar böyle yerlerde bazen. Babam da refakatçım olarak girdi... Engel durumum konusunda, sağolsunlar böyle şeylerde bana bir incelik sağlıyorlar. Çoğu yerde, engellilerin girebileceği bir düzenek bile yokken... Bunu ayrıcalık değil de incelik olarak görüyorum. Tıpkı 65 yaş üzerine ücretsiz olabildiği gibi... 

Tabii bu durumda da çok iyi oldu, tek başıma akülü sandalyede bile olsam biraz zor gezdim. Sonuçta yerler toprak ve bazı yerler de çok ince toprak olduğundan babamın desteğiyle hareket edebildim. 

Ve diyeceğim, biz epey uygun girdik... 20 tl'ye girecekti babam eğer ben olmasaydım, bir seferliğine. Müze Kart alacak olursa da, 40 tl'ye. Ve 1 ay babam da ücretsiz girebilecekti sonrasında. Şimdi annem, ilk defa kartını Müze Kart olarak kullandığı için de, 1 ay ücretsiz girecek Müzelere...


Biletlerimizi aldıktan sonra, bu girişlerden içeri girdik. Ben sandalyem ile, engelli bölümünden geçtim. Annemler ise diğer dönen kapılardan. Öğlen vakti olduğu için, pek bir sakindi biz gittiğimizde. Dediğim gibi sanırım akşamları gidiyor çoğu turist. Birkaç turist biz çıkarken giriyordu hatta, hava serinlemeye yakındı...


İlk girdiğimizde bu yapı çıktı karşımıza. Ancak kazı alanına girmek yasaktır yazıyordu. Arka tarafından girilecek yer vardı, ama benim girebilmem pek mümkün değildi oraya da...


Kenarlarına şeritler çekerek çevrelenmiş bu yapı, sanırım bir avlu olmalı. Tabelası yoktu ne yazık ki... Ama dediğim gibi, yeni terkedilmiş veya yağmalanmış gibi değil mi?


Burası da bir Bazilika'nın önü. Annem ve Babamla Kağan'a poz verdirttim. Kağan'ım uykulu, annemde güneşten ötürü biraz bana bakamadı tam... Ama güzel bir fotoğraf oldu yine de... 

Bazilika'nın orada ne olduğunu bilemedik. Ancak eve gelince, Bazilika'nın ne olduğuna baktım netten. Bazilika, Erken Hristiyan ve Ortaçağ mimarilerinde, yan geçitleri bulunan (yan nef), galerili veya galerisiz klise; bazilikal planlı kilise. Bu bilgi şuradan alıntıdır... :) 


Dedem önden giderken bizde onu takip ettik bir ara. Ama o tarafa ne yazık ki girmem epey zor olacak diye tereddüt ile ilerledim. Sonra annemlerin arkada kaldığını görünce bir an durdum bende... :)


Arkama döndüğümde annemler bu vaziyette idi. Annemler burada ne yapıyor dersiniz? Kuyunun içini görmeye çalışıyorlar tabii ki. :) Gezide herşeyin peşinde meraklı davranırız biz. Bir turist gibi davranmaya bayılırım ailemle böyle zamanlarda... Bu da o anlardan biri işte. Merak böyle yerlerde en güzeli... :) Gezdiğin yeri dolu dolu gezmelisin ama değil mi?


Dedemin gittiği taraf bu taraftı. Ancak ben buradan öteye geçemedim işte. Kum çok inceydi, batma ve çıkamama ihtimalime karşı annemleri yalnız gönderdim... :) Bende dedemle sağ tarafa gezintiye çıktım ufak çaplı, babamların dikkat et tembihleriyle... :)


Annemlerin gittiği taraf burasıydı. Annem o tarafa dair bir sürü resim çekmiş. Tabii onları ikinci yazı da paylaşacağım. Ancak şimdilik benim geçtiğim tarafı biraz gezelim... :) Karşıdaki bir tarafı restorasyonda bir tarafı da sağlam görünen yer, Perge Şehrinin giriş kapısıymış sanırım. Oranın da tabelası yok sanırım, ben ne olduğuna internetten baktım...


Biz dedemle gittiğimiz yöndeki 2 yapıyı görebiliyoruz. Burası gidiş yolumuz. Söylemeden geçmeyeyim; annemlerin gezdiği kadarının 5 katı daha yer varmış gezilecek, ama daha yukarılara çıkmak gerekiyormuş. Benim ise gezebildiğimin 10 katı daha yer var demek bu da. Ama fotoğraf makinesini anneme emanet etmiştim Allahtan. Onun gözünden de anlatacağım Perge Antik Kent Gezimizde.. :) 

Bizim gibi gezen adamlardan biri gezerken bir ara şöyle dedi; "Kazı yapılan üst kısımlar da varmış sanırım. Burası şehrin alt kısmı olmalı. Benim bildiğim böyle kentlerde evler üstte, şehir alt kısımlarda olur." Üst tarafa çıkabilmek mümkün olsaydı evlerin yapılarını da görmeyi isterdim ama, üst tarafta ne olduğuna dair bir fikrim bile yok... :)


Burası Bazilika'nın bir parçası olmalı sanırım. Bazilika'nın bulunduğu yerin tarafında çünkü. Ama maalesef buranın da tabelasını göremedim. Sanırım biraz yanlış zamanda gittik biz, çünkü birkaç yer restorasyon evresinde ve de birkaç yerinde tabelası yoktu... :)


Dedemi bu yapının önünde çekmek istedim biraz. Şu sütunlar en çok hoşuma gidenlerden oldu doğrusu. Antik Kent'in tadının çıktığı zamanlarda şu sütunlar çevresinde gezebilmekmiş sanırım. Sütunların arasından geçmek ve kendimi küçük bulmak onların arasında hoşuma gitti. O devirde bunları yapabilmek çok güzel... :)


Dedem oturarak poz verdi bir de bana...


Ve tabelaya dönüp, ne olduğunun yazdığı yere bakmadan önce bir poz daha... :)


Bu yapı Roma Çağı'ndan bir Agora imiş. Agora nedir diye de baktım; Agora, antik Yunan kentlerinde, şehirle ilgili politik, dini, ticari her türlü faaliyetin gerçekleştiği, tüm kamu binalarının etrafında sıralandığı halka ait geniş açık alan olup, Helenistik dönemde şekillenip Roma İmparatorluğu’nda ortaya çıkan forumların öncülüdür. Daha fazla bilgi için buraya bakabilirsiniz...

                         

Ve burası bir Cadde, dükkanların bulunduğu cadde gibi bir yer olması lazım burası da. Annemin çektiği fotoğraflardan öyle tahmin ettim :) Bu sütunlar gibi şimdiki zamanda da yapılandırılmış şehirlerimiz var mıdır acaba. Olsa hiç fena olmaz bence... :)


Burası avlu dediğim yerin arkadan görünüşü. Ben babamların girdiği yerin girişine kadar, başka yoldan ulaşabildim...


Ve babamlar, karşı tarafta idi. Orada da Güney Hamamı, Sütunlu Cadde, Su Kanalları, Yaya Kaldırımı ve Dükkanların bulunduğu cadde var... Şimdilik benden bu kadar. Annemin objektifinden bu yazının devamı gelecek. Belki birkaç saate, belki de yarına... 

Umarım beğenmişsinizdir, Sevgilerimle... :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...