Sevgili Okuyucu; Bugüne bugün tam 9 günlük çalışan olarak yazıyorum bu yazımı sana... Temmuz bu sefer çok başka başladı benim için... Ama ben bile çalışmaya başladığıma yeni yeni inanırken, buraya direkt "Ben iş buldum!" yazamadım... :) Elim gitmedi inanır mısınız!
Bugün benim izin günüm, bir pazar günü yazıyorum bu yazımı size. Ve diliyorum ki; engelli engelsiz tüm herkese umut olsun, heves olsun hiçbir zaman pes etmeyelim yaşam adına savaş verelim hayatlarımız adına. :) (Hayatlarımızın başrolü olmayı ihmal etmeyelim e mi?)
Hani bazen bir şeyleri olduğu gibi söylediğimizde, çabuk değişir işler. Derler ya büyükler, "Her şeyi hemen anlatmayın." diye... Aslında ben 1 haftadır İnstagram hesabımda hikayelerimde yer veriyorum bu konuya. Süreci ve yaşarken hissettiğim gariplikleri anlatıyorum, o sırada kendimi de inandırmaya çalışıyorum galiba... :) Ama burada yazmak, en ciddi kullandığım mecralardan biri olduğu gerekçesiyle daha bir duraklattı beni. Hikayeler harici instagramda gönderimde yazışım bile daha iki gün öncesi gerçekleşti. Dedim ya hani, ben kabullenmek istedim ve bu süreçle baş edişimi bir görmek istedim... :) Allahım hayırlı gidişatlar nasip etsin cümlemize inşallah... =)
4 Temmuz günü başladı her şey; sabah ablam aradı beni, evde olmaktan ötürü geç uyuyup uyanmaya alışığım malum, uyuyordum o sırada da. Uykumdan uyandığım gibi, "beni bir dinle" deyip anlatmaya başladı. Fırsat geldi mi akıyor galiba, bana bir telefonla geldi bu fırsat, yeniden inanasımın gelmediği bir gün yaşadım ben de... :) "İş yaptığımız bir oto kurtarmanın sahibi geldi bugün, kendine ön muhasebe yapacak birini arıyormuş" dedi. "Kalk hazırlan bir görüşmeye git" diye de ekledi. Önce telefonda sonra da yüz yüze görüşmek üzere iş yerine gittim o gün. Ablamın da patronun da söylediğine göre saat konusunda anlaşabileceğimiz biriydi. Olursa, olur olmazsa da bakarız duruma diye düşündüm hani... Çünkü bu zamana kadar saat konusunda anlaşabileceğim kimse çıkmadı ya karşıma. Hadi hayırlısı dedim, şükür ki hayata dair umudumu hiç kaybetmiyorum...
Görüşmemiz güzel geçti, perşembe günü başlamak üzere anlaştık aynı gün. :) Ön Muhasebesini takip etmemi istedi, deneyimimin de bilgimin de ve eğitimimin de olduğu bir alan neticede. Bu konuda sıkıntı olmadı tabi. Çalışmamın önündeki tek engelimin desteksiz yürüyemediğim üzere tuvalete kendim gidemediğim mevzuuydu ya, tuvalet meselesiyle annemler uğraşmasın istediğimi de söyledim. İlk süreçte 7'den önce çıkmamamı istediğini söyledi ve ben de bir zaman böyle idare edebilir miyim bakabileceğimi söyledim. Sonraki süreçte azaltmak şartıyla böyle anlaştık... Şimdilik 9 gündür 11.30 gibi orada olup, akşam 7de çıkıyorum işten. Malum havalar sıcak, dayanıklılık sınırım şimdilik iyi. Ama kışın durum bu şekilde olmayacak, malum kendimi de biliyorum... :)
Ertesi güne Bursa planımız vardı annemle, gerek bu iş için gerekse de bu Eylül'de olacak yeğenimin sünnet düğünü için birkaç bir şey bakmaya gittik. O gün gelip hiç uyuyamadığımı hatırlıyorum... :) 4 Temmuz'daki görüşmenin üzerine, o günü de endişeyle geçirip, akşama annemle de konuştum ama tuvalet mevzuu canımı çok sıktı. Gerek konfor alanımdan ayrılıyor ve yeni bir şeye atılıyorum, gerekse de bambaşka bir ortama girip bilmediğim bir ortamı deneyimlemeye girişiyorum. Ciddiyetle farkettikçe bu durum beni epey sarstı... (= Sabaha karşı zar zor birkaç saat uyudum sanırım, sonra sabah kalktım ve işime gitmek üzere hazırlandım. Ama öncesi akşam da o sabahki korkumu da size bence tam olarak anlatamam. Yaşamamanızı dilerim ama hala bazen "Nasıl gidip geleceğim, dışarıda bu kadar kalmam tehlikeli mi, yapabilecek miyim korkum oluyor."
Hani pandemi sebepli hepimiz evlerden çıkamadık da, sonrasında da "biz önceden nasıl yaşıyorduk ki?" diye korkuyla uzun bir zaman bocaladık ya; tamamıyla ona benzer bir şey yaşıyorum. Misal diyorum ki; "Ne yani, herkes böyle mi işe gidiyormuş senelerdir? Nasıl insanlar böyle bir şeye alışabilmiş ki?" Ama eminim zamanla alışarak bu durumu da aşacağım ve bu korkularımı da sizlere anlatacağım... :)
Önce başardıklarımı hafife almadan anlatmalıyım;
Öncelikle her gün dışarıda olmak benim alışık olduğum bir durum değil, üstelik bu kadar zamandan sonra! Şu an bir oto kurtarmacının yanında günde 8,5 çalışmalı ve en az 1 saati de git gel veya durakta bekle şeklinde otobüslerle geçen şekilde dışarıdayım; haftanın 6 günü... Bu durum elbet vücudum tarafından da sınırını ben belirleyemediğim için garip karşılanıyor, son günlerde yorgun düşüyorum misal, aşırı yorgun değilim belki ama son iki gündür biraz biraz bel ağrısı yaşamaya başladım. Kas hastası olup yorulmamam gerektiğini söyledikleri üzere, aklımın bir yanında alarm oluşuyor bu sıra... İstemsizce... Ama mental anlamda bunun haricinde iyiyim. Çalışırken kendimi "normal" hissetmek çok ama çok iyi geliyor! :) Bu durum son 4 senedir evden çalıştığım süreçte "satış yaptıkça ve de içerik ürettikçe" hissettiğim başardım içgüdüsü açısından çok tanıdık. Ama onlardan daha fazla hissiyat dolu. Bünyeme fazla bile geliyor. :D
Uzun vadede beni yormaya başlayacağını daha 3 günün sonunda anlamış ve bu durumu patronumla da görüştüm geçtiğimiz haftasonu. "Bu işi çok sevdim ve de ortam da hoşuma gidiyor ama benden bağımsız bedenim yoruluyor. Alışık değilim. Başta konuştuğumuz sürede hem fikir kalabilecek miyiz? Çünkü işi bırakmam sadece bu sebepten olur yapamazsak, başka hiçbir bahanem yok." dedim. Tuvalet mevzusu da var ki, ilk üç gün tutmakta da çok zorlandım doğrusu. Biraz evdeki sürelerden daha uzun mesane kasımı yormamdan sebep, o da beni endişelendirdi doğrusu... Benim saklayacak bir mevzum olmadığı için, bunu da ilettim ona tabi...
O da bana "Bu hafta başında bir yardımcı eksiğimiz azaldığı için, dükkanda akşam 19:00'a kalacak kimse de olmadığını ve bu durumu hallettikten sonra çalışma saatimi ilk başta da konuştuğumuz gibi 5 saate indirebileceğimizi" söyledi. Buraya bir dipnot geçeyim mi, karşımda anlayışlı birinin olması bile bana çok şanslı olduğumu hissettiriyor bu sıra... :) Rabbime çok şükür, ablama ve de patronuma çok teşekkürlerimi iletiyorum her defasında...
Benim işe girerken ilk ve tek şartım, part time çalışma usulüne dair çalışmamdı. Çünkü daha başlamadan ablamın da yanında çalıştığım üzere deneyimim vardı ve bu durumdan yana sıkıntı çekebileceğimi biliyordum tabi. Çok şükür ki anlayışlı birine nihayet denk gelebildim. İlk zamanlarda tam saatimde çıkamadığım için, bu durumun ne gibi yorgunluklar doğurduğunu görüyorum da artık... Ve bu hafta hiç saatimden sonra gecikme yaşatmadı patronum. Çok şükür. Darısı benim gibi olup tüm isteyenlere de olsun, çünkü Türkiyedeki çalışma standartlarımızda biz engelli bireylerin kendisine dair bir çalışma standardı ne yazık ki bulunmamakta. Buna dair Cimer Başvurumu birkaç güne Cumhurbaşkanlık Merkezine ileteceğim inşallah, daha önceden de size bahsettiğim gibi...
O kadar tuvalet tuvalet dedim, şunu da eklemeyi unutmayayım; Başladım başlayalı her gün 8,5 saat çalışırken, tuvalete girmeden geçirmiyorum iş saatlerimi. Şayet öyle olsa, mesane kasım diye bir şey kalmaz ve bir kas hastası olarak tek bir kasımı kaybetme lüksümüz bulunmamakta zira... En büyük teşekkürüm annem ve babama bu sebeple yine! Ben senelerdir çalışmak istiyorum diye, bana bu kadar destek çıkıyor ve her zamanki gibi yanımda olmaya devam ediyorlar. Babam öğlen servisine çıkarken annemle beraber geliyor, beni tuvalete götürüyorlar ve öyle gidiyorlar. İş yerime portatif tuvaletimizi bıraktık, bu sene vefat eden halamızdan getirmişti annem o yardımcıyı da. Bayanlar tuvaletinde onu kullanıyorum annem ve babamın desteğiyle... :)
Bunda utanma olmaz, olmamalı; bunu yazdığım için de kim garip bakarsa baksın ama devlet desteğiyle aldığımız külot bezleri kullanıyorum işe giderken. Buraya bir kas hastası olarak yazıyorum zaten, bizlerin de nasıl hayatta kaldığını ve bizlerin nasıl çabaladığını görün bilin istiyorum. Yani kendimi de ailemi de çok övmem gereken günler geçiriyorum, hayata atılıp belki de güç bulup ayağa kalkmam için bu zorlukları yaşamam ve hep olduğu gibi bir şeyler yapmam gerekiyor. Ben de yapmaya devam ediyorum, ailemin de desteğiyle... =) Lise son ve üniversite zamanımdan beri hayalini kurduğum işime sahibim şu an. Başlangıçtaki zorlukları atlatınca da, her şey bambaşka olacak. Bunu nasıl biliyorum, çünkü Rabbime inancım çok büyük. O beni görüyor unutmuyor ve ben de bunu hissediyorum. Teşekkür ederim Allahım!
Bir De Konfor Alanımdan Ayrılma Mevzuu Var!
İşte bu çerçeveler altında bir haftayı bitirdik misal bu hafta... Önce tek başıma gitmesi gelmesi, otobüs saatimi denk getirip planlaması ve sonra iş yerinde iş toparlamasıyla kendimle gurur duyduğum bir dönemi geçiriyorum.:) Korkmam kadar normali de olamaz diye düşünüyorum şu an! Yaklaşık 11 seneden sonra, tüm iş bulan arkadaşlarımın işine gittiği gibi ben de işe gitmeye başladım. Ama bu 11 sene boyunca böyle bir şey olmamıştı ki... İç dünyamda yaşadığım kargaşa ve anlam verme savaşını anlıyor musunuz şimdi? :)
11 senedir konfor alanım bu değildi, hiç tam anlamıyla da olamadı. Şimdi olmuşken de "doğru konuşalım" uzun süre bu şekilde dayanabileceğimin üst sınırında başladım çalışmaya. Günde 8,5 saat iş yerindeyim ve dediğim gibi ondan öncesi ve sonrası da ya durağa gitme telaşım ya da otobüse binip eve gitme telaşım var!
(Ah ilk üç gün boyunca yaşadığım otobüs sıkıntısını hiç sormayın bile; ne otobüsler tam dedikleri saatte geliyor, ne de uygulamadaki saatlerin gösterdiklerinin öncesi mi sonrası mı onu anlayabiliyorum. Zira duraklarda kaç sefer bekledim de, gözümün önünde otobüs şirketinin sitesi de dahil uygulamalar "otobüs gitti" diye gösterdi. Ben oradayım ya, gitse görmem mi! dediysem de, doğru saati bulana dek, çok uygulama çok şoför sözü dinledim. Ve ben bu zamana kadar bir yere dakikasında gitme durumumu, sadece hastane araçları için kullanmıştım...)
Evde De Oturuyorsun Ya, Diyenler Var...
Biliyorsunuz ki akülü sandalye kullanarak dışarıda dolaşabilen bir kas hastasıyım ama evde kullanmıyorum. Her ne kadar "evde de oturuyorsun" deseler de, akülü sandalye üzerinde oturmak evdeki koltuk veya sandalyelerde oturmak gibi değil. Akülü sandalyemde rahat hareketimi yapamıyorum, ayaklarım bir süre sonra ayaklıklar üzerinde dura dura ağrıyor. Bir indiriyor bir kaldırıyorum modunda takılıyorum... Yaz mevsiminde bu sorunlar hiçbir şey değil de, ben kış mevsiminde ne yapacağım düşünmeden duramıyorum..
Ah bunları söylüyorum, çalışmak istemiyorum sanılacak, başladığı gibi pes etti bu kız! Hayır, vallahi pes etmedim! :) İçimde bulunduğum, düşüncelerden düşüncelere düştüğüm üzere neler hissettiğimi anlayın istiyorum. Zira çalışmayı da çok istiyorum ve çalıştığım için de kendimi iyi hissediyorum. Ama bu durumları da es geçemem, dün belimin ağrıdığını çok hissettim. Kışa doğru bu saat mevzusunu umarım halletmiş olacağız diyelim... :) Engelli bir bireyin sorunları var diye, "o zaman evde otur!" olmamalı sonucu. Bizim ülke şartlarımızı engelliler açısından da konforlu hale getirmemiz gerekiyor.
Evet, hep evde oturuyorum; zira çoğu arkadaşım ya çalışıyor, ya da evlenmiş çocuğuna bakıyor. Herkesle sıklıkla görüşemiyorum ve çok yağmurlu olduğu için bu senede çok sık dışarıya çıkamadım. Kaslarını tam gücünde kullanamayan ama oturduğu yerden sadece kendi tuvaletine gidemeyen bir birey olarak, benim dışarıda bulunup hayatın içinde yer almam gerek! Bu ülkenin bir "engelli çalışma şartlarının" olması gerek! Bizim iş yerlerinde part-time çalışmayı bedensel engellilerimize sunulmasını teşvik etmemiz gerek, bizim iş yerine rahat ulaşım sağlayamayacak ama bilgisi ve öğrenim kapasitesi geniş olan oturduğu yerden çok rahat çalışabilen engellilerimize "evden çalışma" imkanını sunmamız gerek!
Dünya değişiyor ve gelişiyor, bizim yerimizde saymamamız gerek... Bir ülke insanı için geliştikçe ve şartlarını düzenledikçe standardı gelişir ve büyür... Umarım anlattıklarımı birileri anlayabiliyordur... :))
Üstte gördüğünüz resimler, işe başladım başlayalı çektiğim fotoğraflarım; son iki gün hariç neredeyse her gün var o fotoğraflarda... Neşeliyim, kendimi iyi de hissediyorum; başarmak da çabalamak da apayrı bir haz veriyor. İşleri güçleri toparlamamdan patronum da memnun olduğunu belirtti, ki bu durumdan ben de memnunum şükür ki. Sadece şu iki gündür vücudum bambaşka tepkiler vermeye başlayacakmış gibi bel ağrısı yaşadım. Sanırım sınırını belirliyor vücudum, bana daha çok dinlen diyor; diye anladım ve buna da zamanla alışacağım. Artık biliyorum... (=
Diyebilirim ki; artık iş hayatının daha içinde ben de çalışıyorum, biraz korkuyorum ama zaman içinde alışacak ve de toparlanacağım. :)) Bana fırsat veren ve de imkan sağlayan herkese teşekkür ederim. Daha çok yazacağım bu konuda ama bu bir girizgah olsun, siz okuyucularım da bu mutluluğumu ve heyecanımı bilin istiyorum.. Son iki günkü yoğunluğum sebebiyle kendimi anlamaya fırsatım da olmadı. O sebeple yazımdaki endişelerimi dile getirişlerim, kendimi de dinlemeye ve anlamaya yönelikti. Bazı korkularıma aldırmamanızı dilerim, zira her bir kelime veya cümle için söylüyorum, yazmazsam içimde kalırdı. Zaman geçtikçe her türlü zorluğumda neleri başardığımı ve de nelerin nelere sebep olduğunu bilmek adına her yazımı çoğu zaman kendim dönüp okuyorum. Bu benim çok ama çok hoşuma gidiyor... :)
Burası benim hayat günlüğüm ve bana olduğu kadar birçok kişiye destek olsun diliyorum. Ben bedensel engelli olarak uzun zaman sonra hayatın içindeyim. Hep duyardım, aksini düşündüğüm için kulak verdim bu öğüde; benden de size olsun, "HİÇBİR ŞEY İÇİN GEÇ DEĞİL!" Benim de hayatıma olduğu gibi sizin de hayatınıza hep güzel insanlar çıksın ve önümüze çıkan engeller geçilemez hal almasın, hep direnç noktası olsun ve de güçlenmemize vesile olsun diliyorum... =)
Bir sonraki yazımda görüşüne dek, Sevgilerimle... :))