31 Mart 2020 Salı

Aklımda Şunlar Var - Karantina Günleri


Mart ayının bloğumda son yazısını yazmaktan bu sefer biraz gururluyum, zira önceki aylardan yazdığımdan daha fazla yazmışım 2020 adına; umuyorum şimdiliktir bu, zira benim şanıma bu kadar az yazı yakışmaz ya! Hadi neyse... :) Mart'ı uğurlamadan önce bu yazının da gelmesi şarttı bana göre, zira aklımda birçok düşünce var bu sıra her birimizin olduğu gibi...


Bir bilim kurgu filminin içinde gibi hissediyor olmamız her birimiz açısından normal olmalı bence, zira kimin aklına gelirdi ki; tüm dünyayı etkileyecek olan bir virüsün her birimizi sosyallikten ve normal hayattan men edeceğini?! Şimdi ben de "ne zaman biter acaba bu süreç?" diye düşünmelerime başladım. Korkmuyorum, korkmanın bana bir faydası olacağını düşünmüyorum zira. Ama Allah var yukarıda, ilk hafta içten içe bir dehşete düştüm ama o dehşeti büyütmemek adına da kendimce ağzımı bile açmadım o konuyla alakalı. Teselli ettim durdum, şimdi o tesellilerimin sayesinde bu süreci en sakiniyle atlatabildiğimi düşünüyorum o sebeple...


Aklımda çok şey var dedim ya hani, onların en başında birçok insana kırgınlığım var; hiçbirimiz başımıza ne geleceğini "aslında her koşulda bilmiyoruz" ama öyle ama böyle her şeyimizi çok fazla erteliyoruz. (Değişeceğine çok inanmadığım bir düşünce biçimi bu, kendimize güvendiğimizden de fazla hayatımızın sonsuzluğuna inanıyoruz sanki bu noktada!) Yıllar olmuş daha sık görüşmek için can attığım nice arkadaşıma geçen haftadan beri az biraz kırgınım bu yüzden. "Aman şuradan dönünce görüşürüz." , "Müsait ilk zamanda geleceğiz." , "Hadi inşallah, hadi maşallah" ... Diye diye birçok kez ne görüşmeleri erteledik. Tamam, hayat telaşesi diyoruz ama o telaşı çok az yok sayıp "imkanları aktifleştiriyoruz." Tabii ki benim elimde olmayan sebeplerle ben bu görüşmelere önayak olamadım da, bunu da kabul ediyorum... Kendime de kırgınlığım oluştu sonra, ben de yeterince ikna edici olamadım veyahut yeterince müsait alanlara sığdıramadım kendimi diye... Şimdi özlüyorum ama bir dersi aldım kendime, bir daha uzun süreçlerle ertelemek mi her şeyi? - Yook, Allah izin verirse bir daha yapmayacağım öyle... :) 

Bir diğer aklımdaki konu, hayattaki planlarıma dair ertelemelerim oldu mesela; "şu ay da geçsin de, bloğuma geri döneceğim ya!" dedim de ne oldu? Hata yaptığımı anladım da, aralıklarla da olsa sürdürdüm azimle yazmaya devam ettim neyse ki; ama en büyük hatayı hep hayallerime dair ertelemelerimle yaptım yıllar boyu. Yıllar Geçerken dediğim noktalarda en büyük hatam, başka bir şeyler için bugünümde olmasını istediklerimi hep ertelememdi. Diliyorum bundan sonra olmasın, bu süreç bu hatamdan dönmeme vesile olsun bana da... 

Bloglarıma döndüğüme inanıyorum, bir o kadar da kitaplarıma döndüm ama kendi içimde yazma rutinime daha tam anlamıyla dönemedim... Karantina günlerine (ki böyle demek hala garip geliyor) üstte gördüğünüz dört kitapla başladım, ne zaman biteceğini bilmediğimiz bu süreçte olabildiğince çok okumak istiyorum ki bir o kadar da iyi yazmak adına buralarda olabileyim. Burası benim kendimce sosyalleşme alanım gibi de oldu zamanla, çok özledim ciddi anlamda. Ama gel gelelim, ne yazsam hafif kalıyor gibi kendimi çok körelmiş hissetmek yazdırmadı bir süre. Şimdi de ne kadar hafif kalırsa kalsın yazacağım diyorum. Gece yazılarıma devam edeceğim gibi görünüyor da yani yakın zamanda, uyku düzenim esaslı şekilde bozuldu da yine... :)

Öte yandan, evde olmak beni o kadar sıkmıyor bu süreçte; ciddi anlamda alışkanım zira, özellikle de kış aylarında çok dışarı çıkamıyor olmak benim büyük alışkanlığımdır yıllar yılı ya... Bu sene bu alışkanlığın sonunu getirmeyi umuyorduk, hani girişten yeni ev de aldık ve taşındık hani! Ne o evde aralıksız bir ay kalmak kısmet oldu (zira ilk süreçte evi yerleştirene dek ablamlarda kaldık, sonra da tam kalmaya başlamıştık Antalya seyahatimiz ara vermemize sebep oldu. Tam dönmüştük ki geri, iki numara yeğenimin doğumuyla beraber tekrar ablamlara geldik ve buradayız 1,5 haftadır...), ne de benim akülü sandalyemle dışarıya çıkmayı denemem ve hayata karışmayı denemem henüz nasip oldu. Bazen kısmet olmayınca olmuyor işte, başka açıklaması yok bence bunun da. Bir gün kısmet olması dileklerimizle dolu, gelenimizi gidenimizi ağırlamaya devam ettiğimizi yeniden görmeyi de dilediğimiz günler yaşıyoruz. 

Gerçekten alışkın değiliz, sosyallikten uzak bir hayatımız yok Türkiye olarak cümlemizin. Her birimiz için aynı evde aile bireylerimizle yalnızlığa terkedilmiş gibi hissetmemek çok zor... Çok şükür biz de birçoğunuz gibi geleni gideni eksik olmayan bir aileyiz, akrabalarımızla da epey içli dışlıyız tanıdıklarımızla da. Ama gel gelelim ne üstte bahsettiğim sebeplerle yeni evimize hayırlı olsuna çok fazla gelenimiz gidenimiz olabildi, ne de yeğenim adına ailemizi tebrik etmeye ona hoşgeldin demeye gelen bir tek sevdiğimiz... Bu açılardan az biraz son günlerde kendimizi yemeye içmeye verdik bizler de. Ama bu sıra da çok fazla da bu duruma kapılmadan sağlığıma dikkat ediyor oluşumla da kendimce gurur duyma uğraşım da var hani! :) 




Okuduğum son iki kitap, 1000kitap.com üzerindeki profilimde düşük puan vermiş de olsam alıntıladığım birkaç cümlesini çok sevdiğim bir seri kitap oldu; 2020 Bursa Kitap Fuarı'ndan aldığımız kitaplara geçiş yaptım böylece. Bu yazıma o kitaptan alıntıladıklarımla son vermek istiyorum. Kendimizi yalnız hissetmemeye, dizi film ve kitaplardan destek bulmaya çok ihtiyacımız var bu sıra. Her fırsatta kitaplarıma sarılıyorum ben de, mümkün değilse de filmlere.. Bazen bir süreliğine iyi geliyor, bazense tüm dışarı atmaya ihtiyaç duyulan kötü enerjilerimi silip atıyorlar; yıllar yılı, çok şükür ki hala... :) 

Penceremde Kuzey Rüzgarı - Daniel Glattauer

"Geriye dönüp baktığınızda, başta hiç şans verilmemiş ihtimallerin pekâlâ var olduğunu görebilirsiniz." Kısacası: Her şey ihtimal dahilindedir. (Sayfa 207) 


Bu cümleyi okuduğumda çok sevmiştim. Hala da şu içinde bulunduğumuz zaman dilimine en uygun cümle olarak görüyorum. Birçok şeyi ihtimal dışı görüyor ve erteliyoruz ya hani, bundan sonra yapmayız umarım. Ben de dahil tabii ki... 

Dalgaların Yedincisi - Daniel Glattauer

Kişisel yaralanmışlık, delirmiş gibi bunu muhtemel müsebbibine bölüştürmeye uğraşınca azalmaz. Öc alan kimse, sonrasında eskisinden de yoksul olacaktır. (Sayfa 81)

Bu söz daha küçük olduğum zamanlardaki öfkeli günlerimde almaya ihtiyaç duyduğum, kendimce doğru kabul edip kimseyi kırmamayı kendime adet edindiğim üzere yaşanmış kişisel yaralanmışlıklarımı hatırlattı bana. Öyle ki, gerçekten eksik hissettiğim üzere bir gece çok yüreğime dokundu bu yaralanmışlıklar yine. Neden büyütüyoruz bilmiyorum ama geçmiş fütursuzca aklımıza geliyor ve bugün yaşanmışcasına canımızı yakabiliyor hala. Kendimden sebep olan ya da fazlasıyla dış etkene bağlı tüm kırgınlıklarıma bir sitem yolluyorum buradan. Gerekli gereksiz dolmayın tek bir cümle ile beraber aklıma. Bence hakkınız yok buna...

Mutluluğun tespit ve ele geçirilmesi için bir krokili kullanma kılavuzu yok. Herkes onu kendi bildiği yolla ve en erken bulabileceğine inandığı yerlerde arıyor. (Sayfa 165)

Yine bu günlere dair anlamlı bulduğum bir alıntım... Şu an her birimiz kendi bildiğimiz yolla bugünlerde mutlu olma yollarımıza sapıyoruz kendimizce. Her ne yapıyorsak bir süre daha yapmaya devam edelim. Kendim için en uygunu olduğunu düşündüğüm anlarda, birçok şeyi ertelemiştim ya; şimdi tamamen roller değişti, şartlar başka şekilde beni bizi durdurdu. Hayatın duraklaması birçok hayalim için tam zamanı hissettiğim anda zorunlu şekilde durduruldu. Tamam sağlık olsun da, hayırlısıyla günlerin aktığını da sağlıkla birbirimize kavuşabildiğimizi de göstersin cümlemize... 

Ben evde olduğum zamanlar iyiydi de, herkes bana empati yapıyormuş gibi yani şimdi. Çıkmak isteyip çıkamıyor olmak, bir tek ben çıkamazken iyiymiş meğer; gelen giden olmayınca da fena yani. Son kez Allah beterinden korusun diyorum. Nisan ayı Mart'ı aratmasın, hayırlısı bu bizim için deyip beklemekten geri de koymasın. Yeni güzel ve bol yazılı günlere olsun, çok okumalı ve bol oyunlu bir de. Evde de olsak Nisan'a çok planım var. Mart'ı bitirdik, Nisan hayırlarla dolu ola...


Sevgilerimle ve görüşmek üzere... :)

Not; yarın 1 Nisan ama içinde bulunduğumuz durumdan fazla 1 Nisan şakası yapılmaz bence. Dilerim yormayın kendinizi de başkasını da şaka yapacağım diye! :) Ama yine de orijinal ve üzmeden başarılan şakaları da görebilmek dileğimle. (Herkes gibi çelişkiler içerisinde miyim ne?) Sağlıcakla kalın yeniden...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...