29 Mart 2019 Cuma

Mart'ın Son Cuması - 2019


Bugün Mart 2019'un son cuması ve Mart ayının da son günlerine girdik işte... Baharın kokusunu ve mevsim geçişi streslerini yaşadığımız şu günlerde, bu hafta yazabildiğim ilk yazım bloğuma. Dedim ki, Mart'ın Son Cuması diyerek hem şu haftayı hem de Mart'ı değerlendireyim bari kendimce;  yeniden merhabalar diyerekten... :)

Mart diğer aylara nazaran yoğun geçti gidiyor doğrusu. En net hatırladığım etkinliklerimiz; kadınlar günü buluşması, Kitap Fuarı gezimiz, kuzenimiz Emre abimin hukuk bürosunun açılışı ve de çocukluk arkadaşım Damla'mın nişanı oldu bu ay... Güzel geçti, anılarla uğurluyoruz neyse ki... 

Öte yandan bu hafta da benim için verimli idi. Uzun zamandır, bir hafta içinde iki kitap bitirdiğimi görmez olmuştum. Tuna Kiremitçi'nin ve de Atilla Taş'ın kitabı okudum, ki ikisi de birbirinden güzeldi... :) 

Tuna Kiremitçi'nin okuduğum üçüncü kitabı oldu "Kendi Seven Ağlamaz". Haftanın ilk günü başladım ve akşamına da bitirdim... Fuarda Destek yayınları standından aldığım üçüncü kitap. Farkettim ki şarkılarını ve de kitabını sevdiğim yazarlar çoğaldı bu aralar. Tuna Kiremitçi'nin her iki kimliğini de bu kitapla iyice anladım ki, çok seviyormuşum... Hani kimine göre, diğer yazarlara ve şair kimliğine göre basit bile kalabiliyormuş kitaplarında ama bana öyle gelmiyor nedense. Sıkılmadan okuyorum ben onun kitaplarını elime aldığımda. Daha önceden de, Sonun Geldi Sevgilim ve Git Kendini Çok Sevdirmeden adlı kitaplarını okumuştum. Kendine has bir yazı stili olduğunu düşünüyorum, basit ya da değil, konularıyla çekiyor beni kitapları...

Bu kitabından en sevdiğim alıntım da şu oldu;

Ağlayan birini görünce niye böyle bakar insanlar? Dizi seyretmedikçe ağlayamadıkları için mi? Gözyaşından mahrum ömürlerinin acısını televizyon yardımı olmadan zırlayabilenlerden mi çıkarırlar? Uğruna ağlanacak bir şeyler kaldığını görmekten mi korkarlar? Hala canlı olduklarını hatırlamak işlerine mi gelmez? Hiç mi görmediler sokaklarda ağlayan çıplak ayaklı bir kadın? (Kendi Seven Ağlamaz - Sayfa 27)



 Atilla Taş'a gelince;
o benim için küçüklüğümden beri sevdiğim bir sanatçı ki, meğer onu desteklerken de zamanında tam anlamıyla anlamamışız... Hapis yatmak zorunda kaldığı dönemler desteklerken gazetecilerimizi ve de sanatçılarımızı, neler yaşadıklarını tam olarak da tahmin edemiyormuşuz diye bu kitabı okuyunca anladım. Salı günü başlamıştım, dün bitirmek kısmet oldu. Biraz yavaştan almak durumunda kaldım ve içime iyice sindi. Özlemişim de Atilla Taş'ı, şarkılarını dinler gibi oldum. Ben onun şarkılarını dinlerken acı çektirdiğini düşünmeyenlerdenim zira! :) Küçüklüğümden beri hayranı olduğum Atilla Taş'ın içinde bulunmak durumunda kaldığı durumları, bizzat onun kendisini en içtenlikle anlattığı kitabıyla öğrenmek çok güzeldi bence... :)

Güzel yürekli bir sanatçı bana göre Atilla Taş, gerek en meşhur zamanlarda tanıdığım haliyle ve de sonra twitter'la ortaya çıktıktan sonra kendisini tekrar büyüttüğünü söylediği şimdiki haliyle... Okudukça, kendini geliştirme stillerine de hayranlık duydum. Kötü zamanları fırsata çevirmek kadar güzeli olabilir mi, Atilla Taş böyle yapıp bolca okumuş. Ben okuyup da, hayret ettim diyenleri anlayamıyorum doğrusu! 90'larda severek dinlediğimiz şarkılarına, şimdi lanetler yağdıranlar bizim gözümüzden bakamaz tabii ki ama bir adamı sadece o şarkılardan ibaret saymak da üzücü. Twitter'da doğru düzgün muhalefet yapabilen doğru sanatçılardandı neticede! Kitabında okuduğunu söylediği kişilere göre, meğer baya bilgili imiş demek de garip... 


Kitabından en sevdiğim alıntılarıma geleyim, bir de hala çok seviyorum diyerek sevgilerimi ileteyim buradan Atilla Taş'a; yolu hep açık olsun dilerim, eşiyle ve sevdikleriyle beraber... :)

Öncelikle ötekini değil, kendini düşünüyorsan, sanatla alakan yok demekti aslında. Hayatın anlamını aramaya değil de parayı bulmaya yönelenlerin tek yaptığı, kendini pazarlamaktan ibaretti. (Sayfa 28- Sakıncalı Çökelek)

Birilerini sevmeyebiliriz ama demokrasi biraz da katlanma işidir, öldürüp yok etme değil. (Sayfa 46- Sakıncalı Çökelek)


Size açıklıkla söylüyorum ki, şu yukarıdaki iki alıntıda gördüğünüz fikirlere sahip olan insandan bana göre zarar gelmez. Demokrasiye gönül veren ve sevmediği kişiye bile zarar gelmesin isteyen, güzel insandır bence. Bir de sanatçı toplumun aynası olmalıdır ve de topluma faydalı olabilmelidir gören kişi... Açıkçası yukarıdaki iki fikre de sonuna dek katıldığımı söylemeliyim, son zamanlarda nefret tohumlarıyla beslemeye çalışsa da bazı kesimler bizleri...


Velhasıl, Mart da bitiyor efendim... Dün bitirdiğim Sakıncalı Çökelek, Mart'ta okuduğum son kitabım olacak ve üst resimde gördüğünüz 200 gr iple başladığım şal örgüm de son örgüm olacak kısmetse... :)

Diliyorum ki bir de şu seçime son birkaç gün kalmışken bir an önce geçsin gitsin şu ay! Bu sene daha çok yıldım şu seçime kadarki geçen dönemden, biliyorum ki çoğu kesim de benim gibi düşünüyor şu günlerde... Memleketin tek meselesi oldu belediye seçimlerimiz ve bazı siyasiler o kadar abarttı ki işi, vatandaşın gözü iyice korktu. "Seçim bitsin de..." diye başlayarak biten cümlelerimizle, her büyük kararımız seçim sonrasına kaldı yine resmen... Oysa onların korkması gerekmez miydi, bizi stresli bir ortamın içinde bıraktılar ki şimdi! Bitsin gitsin istiyorum şu seçim dönemi, bitsin de bir neticeye bağlansın normal hayat yeniden... 

Her gün kavga eden, birbirine laf söyleyen "sen mi büyüksün, ben mi büyüğüm" düşüncesi altında tartışan kocaman insanları görmekten siz de bıkmadınız mı? Bir de topluma indi bu tartışmalar, meclis büyüklerinden de öte; siyaset sebepli birbirini kıran ve birbirine giren gırla insanla dolu çevre... Hiç kimsenin birbirine saygısı da sevgisi de kalmamış gibi hissetmek üzücü, düşünsenize tek sorumluluğumuz demokrasinin bize bahşettiği görev olarak bizi yönetmesini istediğimiz kişileri seçeceğiz; ama herkeste bir "benim fikrime göre seçtiğim insan daha doğru!" büyüklüğü hakim. Sana göre öyledir bana göre böyle, neyine benimle tartışıyorsun diye her defasında söylememize rağmen; bir kesimin hala kavgalara sebebiyet veren, karşıt görüşteki kişiyi ezme hırsını hala anlayamıyorum... Yıl olmuş 2019, giderek daha kötüye düşüyoruz bu konularda resmen. Üzücü, çok üzücü...

Mart'ın son cuma gününde diliyorum ki, hepimiz için şu seçimler hayırlı bir biçimde sonlansın ve düzgün bir gidişata bağlansın yeniden hayatlarımız. Mart bitmeden yine yazabilmeyi ve cümlemiz için güzelliklerle de Nisan ayına kavuşmayı diliyorum. Sevgilerimle... :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...