14 Temmuz Cuma akşamından bu yana bugün 7 gün oldu Antalya'ya geleli. Geldik geleli denize girme girişiminde bulunamadık henüz. Ama keşif yapıp, engelliler için yapılan güzel gelişmeler adına bir yazım olacak ilerleyen günlerde burada. Önce test edip görmemiz lazım gelişmeleri... Önümüzdeki Pazar günü kısmet olursa başlayacak deniz seferlerimiz. Şimdilik, şu 1 haftayı özetlemek istiyorum...
Kafam yine boşta burada; ders çalışırım diye defter getirmiştim ama burada bir kez olsun kapağını açamadım daha. Anneannemi ve de aklıma gelen dolu boş her şeyi düşünürken buldum bu hafta içinde yine çokça kendimi. Ankara kadar değilse de Antalya da sarsabiliyor bazen beni. Ama Ankara tanışmışlık ve bilindiklik dolu anılarla hep oradaymışım gibi sarıp sarmalıyor, Antalya'nın havası ise daha başka. Antalya kendi halinde ama içindeki daha küçüklükten anılarıma götürse de Ankara kadar o eski varlığını barındıramıyor. Her geldiğimde daha başka hissettiriyor artık. Anneannem ve dedemin fotoğraflarıyla çekindiğim fotoğrafa bakıp bu sefer şöyle dedim; "Ben anneannemi görüyordum bu şehirde eskiden değil mi? Şimdi ne kadar uzak ve ne kadar değişik geliyor." Sebebini galiba biliyorum, şehir yapısı son 2-3 senedir öyle çok değişiyor ki, eskileri zihnimde gördüğümün haricinde canlandıramamak bana böyle garip hissettiriyor. Anılar da sanırım bu garipliğe kapılıp hep hatırlayabilmek için var... Şükür ki bu garipliğe rağmen, hala hatırlayabiliyorum küçüklüğümün anılarını...
Yazamadım bu 1 haftadır bloğuma yine, ders çalışamadım, çok yazmaya da girişemedim. Ama bunlar yerine daha güzeli Meromla kavuştuk. Geldiğimizin ertesi günü akşamı, yani 15 Temmuz 2017 günü, Meromla kavuşabildim yeniden. O gün ve ertesi gün azar azar da olsa görüşebildik, bir akşam da gelip bizimle kaldı. Sarılabilmek, yeniden yüz yüze sohbetlere dalabilmek, şarkılar dinleyip dertlenir ya da dalgalardan dalgalara atlarken; uzakların canı cehenneme diyebilmek yine çok güzeldi... -- Unutmadan not etmek istiyorum bu ara; kavuştuğumuzun ertesi günü sabah "Ne zaman geliyorsun?" diye yazmıştım Meroma Whatsapp'tan. Genelde senenin çoğu uzaklardayız ya birbirimizden. Aylar sonra yeniden yakın olup, böyle bir mesajı atabilmek çok güzel hissettirmişti. -- :) Yani geldik geleli 3 kez görüşebildik henüz, azar azar da olsa kıymet bilmek gerek, en azından şimdi uzaklar epey yakın... Kısmet olsun, sağlık olduktan sonra fırsat oldukça görüşeceğiz burada iken daha inşallah...
Kağanımla bol bol okuma saatleri yapıyoruz bir haftadır; yatmadan önce, sabahları kalktığımızda, öğlen vakitleri ve de daha hangi zaman canı isterse beyefendimizin. :) Tabii okuma saatlerimiz dediğim olay; benim okuduğum kitaplarımdan ince olanı bana verip, kalın kitabımı kendisinin aldığı ve ben kitabımı okurken kendisinin kalın kitabımın sayfa sayılarını saydığı zaman dilimi. Bu bizim okuma zamanı yaptığımız zaman dilimi işte. Onun sayması bitene kadar okudum okudum, akşam yatmadan önce daha fazla kitap okuma iznim yok. Yeğenimin sayfa sayılarını sayarak okumaları bitince kitapları kapatıp uykuya geçiyoruz. Ötesi de yok... Bu da bu yaz için yeğenimin garip bir büyüdüğünün göstergesi, kendi başına ikimiz adına kararlar alıp bir rutini sağlamlaştıran kişi bu yaz kendisi... :)
Ve Eniştem ile bol bol film izleyeceğiz iddiamızı henüz tam anlamıyla gerçekleştiremedik; ama bu zamana dek kendisi benden fazla film izledi... Beraber ise bir tek film izleyebildik, Sihirbazlar Çetesi 1 (Now You See Me), tavsiye ederiz. Matraklıklar ve iddialarımızın bol olduğu bir yaz vaktinin ilk haftasını bitirdik bile. Serhat abimle ara sıra anlaşamamazlıklarımız meşhurdur, ama hani şu hem kavga edip hem de hiç kavga etmezmiş gibi birbirini savunanlar olur ya; aynı öyleyiz bir de biz. Ben bu abi-kardeş anlaşmazlıklarımız sebebiyle kavga eder miyiz acaba diye düşünüyordum bu yaz da ama öyle olmadı. Ablamla iki kardeş olarak çatışmalarımızın üstüne, eniştem ve Kağanımla da çatışmalarımız bol artık anlayacağınız. Ömrüm boyunca hep 3-4 kardeş olabilmeyi bile dilemiş ben, yıllar sonra 3-4 kardeşmişçesine bir hayat yaşıyorum şükür ki. Bazen eksi yönleri oluyor, dönemi geliyor ki bu tartışmalardan yoruluyorum. Ama artısı da çok. Doğrusu kalabalık olmamızı seviyorum... :)
Okuması bol, uykuları yeğenimle oldukça tatlı (üst kolajda da görüldüğü gibi), dinlenmelerimin ve egzersizlerimin her fırsatta pilates topu üstüne ayak uzatmalarıyla devam ettiği; annemle sohbetlerin güzel, dedemle de kuşak çatışması muhabbetlerinin bol olduğu bir tatil başlangıcı haftasıydı yani bu hafta Antalya'da...
Annem yine yorulmadı değil; temizlik yapmayacağım yine diye sadece mutfağa girişmiş de olsa, o mutfağın temizliği hemen bitmedi ve daha dün ancak bitirilebildi. Yarına temizlik olacak dedemin evde, temizlikçi çağırıldı...
Haftaya daha bol ve güzel haberlerle dönebileceğimi umarak noktalıyorum yazımı. Dostum Meromun dedesi hasta, hastanede yatıyor. Allahımdan hayırlı şifalarla güzel haberlerini bekliyoruz birkaç haftadır. Hüseyin dede ile birlikte tüm hastalarımıza şifa olsun inşallah önümüzdeki hafta... Allahım hayırlısını versin hakkımızda. Bekleyiş içinde olmak zor, ama Allahım bekleyişlerimizin sonunu da güzel eylesin. Amin...
Sevgilerimle, kısa zamanda güzel haberlerle yine görüşmek dileğimle... :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)