Not Almak Veya Not Etmek... Bu yazı dizisinde hayatımın içinden not aldıklarımı, sevdiğim veya hoşlanmadığım şeylerden not ettiklerimi, düşüncelerimi ve kaydetmek istediklerimi göreceksiniz... :)
Daha önceki "Not Aldım Veya Not Ettim" yazısı altında notlarımı okumak isterseniz buraya tık tık... :)
Daha önceden duyduğum bir filmdi Brigdet Jones'un Günlüğü, ancak izlemek hiç kısmet olmadı. Unutmuşum bile o derece. Rosey-Love şarkısı çıktı karşıma; Youtube'da önerilenler listesinde bilmediğim kişileri keşfetme anlarımdan birinde.
Bu yazıya pek ilgi gösteremediğim oldu bu sıra. Mesela geçen hafta yazamadım yine. Ama en nihayetinde yine buradayım. Tek tek bahsetmektense, not aldığım ve bir araya toplayabileceğim birkaç notum var yine. :) Buyurun o zaman Not Aldım veya Not Ettim yazıma hoşgeldiniz diyorum yine; :)
Bu sıralar çok düşündüğüm bir konu;
Öncelikle bundan başlamalıyım. Çünkü, bu sıralar çok düşündüğüm bir konu var. Ülkem üzerinde yaşayan vatandaşlar olarak; ölümü çok sık telafuz eder ve düşünür olduk yine. Her insanın yaşayacağı şeydir ölüm, düşünmeden edemiyoruz elbet. Ama Türkiye'm neredeyse, her gün ve her an ölüme daha yakın olduğumuz bir ülke haline geldi... Bundan sebeptir ki, ölümün farkına daha da çok varmamız çok olası bir durum halini aldı bu sıra...
Böyle zamanlarda yine çok düşünür oldum şunu yeniden; ölüme her an yakın olduğumu bildiğim halde; hala yapmaya girişmediğim bir şeyler var... Şunu tekrar etmeyi daha sık alışkanlık edindim, kötü birşey olduğunu da düşünmüyorum artık; "Riskin kralını alıyoruz her gün. Sabaha çıkıp çıkmayacağımızı bilmeden yarın veya yarınlara birçok plan erteliyoruz. Buraya kadar! Hayallerimi daha fazla uzak yarınlara ertelemekten vazgeçeceğim."
Kendi kendimle konuşmayı 4-5 senedir alışkanlık haline getirdim. Ama bu konuda başarıyı sağlayamadığım bazı hayallerim var ne yazık ki. Son yaşanan Soma Maden Faciası, Ülkemde yaşanılan kavgalar sırasında ölen ve öldürülenler, ve daha neler neler... Her ölüm birşeyler öğrettiği kadar bana, hayatımdaki bazı şeyleri de pekiştiriyor aslında. Hayat devam ettikçe öğreniyoruz işte. Kısacası, başladığım birçok hayalime dair ileri tarihlere attığım planlarım var. Durmamalıyım artık; hayat felsefem dediğim şeyleri, daha da çok yer edinmeliyim hayatıma...
Brigdet Jones'un Günlüğü...
Seri tarzında filmleri sever misiniz bilmiyorum. Ben değişim adı altında hayatını yoluna koyma çabasında olanların hikayelerini dinlemeyi seviyorum. Bana kalırsa asıl başarı hikayeleri, böyle zamanlarda çıkıyor; İnsanın kendisini en boşlukta veya en yetersiz hissettiğinde...
(Yeni müzikler keşfetmeyi seviyorum, hele rastgele bir şekilde önüme denk gelen tüm müzikler içerisinde kendimi bulduğum tınıyı yakalamak güzel oluyor)...
Rosey-Love şarkısının isminin yanında Brigdet Jones's Diary diye yazıyordu. Açtım ve izlemeye koyuldum daha sonra. Bir gün 1.'sini, 2 gün sonra da 2. filmini... :) Yakın zamanda bu filmler için bir yazmayı düşünüyorum. Bunu neden yazdım; Rosey-Love şarkısını paylaşmak için; Film de güzel, filmin şarkıları da... :)
90'ların dizilerinden Bizim Ev'i biliyor musunuz? İzlemediyseniz eğer, eskilerden bir dizi; izlenmeye değer... :))
Ne zamandır aradığım bir dizi filmdi bu. Küçükken ablam ile Kanal D'de izlediğimiz dizilerden biriydi. Dizide eşini kaybetmiş 3 çocuklu bir baba, 3 çocuğu, arkadaşı ve çocukların dayısı rol alıyordu. :) Kaç haftadır aklımdaydı ve o kadar çok aradım ki. Ama bir türlü adını aklıma getiremiyordum. Bugün nihayetinde buldum diziyi. Yabancı ismi Full House olan ve Türkçe'ye Bizim Ev olarak çevrilmiş olan bir diziydi. İthal nadir dizilerden biriydi işte 90'larda... :)
O zaman o kadar çok izlerdik ki ablamla dizileri, gündüz dizilerimiz meşhurdu adeta. :) İşte bu anlar küçüklüğüme dair hatırladığım güzel anlardan biri... :) Ablamla yaptığımız bir sürü güzel şey var şükür. :)
Bizim Ev(Full House) dizisinde, en sevdiğim karakter dizide çocukların dayısı rolünü oynayan John Stamos'tu. O zaman bayılıyordum. Şimdi'nin haylaz oğlanı konumundaydı ve çok komikti diye hatırlıyorum. Yine olsa yine izleyebilirim dediğim dizilerden biri. Bugün bulduğumda filmin ismini ve bilgilerini, ablam gelir gelmez gösterdim. Birkaç hafta önce aklıma geldiğinde yine sormuştum ablama; "Böyle bir dizi vardı böyle böyle idi." diye. Ancak o da düşünmüş, ismini hatırlayamamıştı. Bugün gösterince diziyi ve üstteki posterini gösterince; "Aaa evet çok güzeldi hatırladım şimdi." dedi.
İzlemek için tekrar bulup tekrar izleyebileceğim bir dizi yani. Yine unutur edersem diye buraya not alayım dedim. Çok ama çok güzel bir diziydi, izlemenizi tavsiye ederim... :)
Bu Haftanın En Çok Dinlediğim Müzikleri; Diyorum ki, dinlendiren müzikleri daha çok seviyorum bu sıra...
Bu sıra en çok dinlediğim 2 şarkıcı var. :) Biri Norah Jones, biri de Wolf Larsen... Norah Jones'ı birkaç aydır dinliyorum, ama Wolf Larsen'ı bu hafta keşfettim. Özellikle de If I Be Wrong, ilk dinlediğim Wolf Larsen müziği oldu. Denemenizi tavsiye ederim bu 2 sanatçıyı dinlemeyi... :) 2'si de bende garip bir huzur hissettiriyor. Sanırım tarzları ve müziğin tonu, yormaktan çok dinlendiren tarzdan... :)
Bir de Türkçe tarzda yormadan düşündüren ve dinlendiren Ezginin Günlüğü, Gökhan Türkmen gibi sanatçılar var elbet. Bir de Yalın... :) Bu 3'ü de aklıma ilk gelen Türk sanatçılar... Bu sıra yine yoran tarzdan değil dinlendiren tarzdan şarkıcılar ve şarkılar lazım bize çünkü. O yüzden bu yazıyı, bir Türk bir yabancı şarkı ile kapatacağım, dinlendiren tarzdan... :)
Sevgilerimle...
Wolf Larsen - If I Be Wrong
Ezginin Günlüğü - Mutlu Aşk Vardır
Not; Ezginin Günlüğü bence, kötü birşeyi bile sağlam ve nazik tonda anlatabilen nadir sanatçılarımızdan biri. Yukarıda bahsettiğim birşey bu aslında, ama bir daha tekrarlamak istedim... :) Sevgilerimle... :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)