31 Aralık 2019 Salı

2019'da Okuduğum Kitaplar


2018'de 25 kitap okuma hedefimi tutturabildiğim ve de geçtiğim için, 2019 başlamadan önce çok kitap okumak üzere hedefimi yenilemiş ve "50 kitap okuyabilirim" demiştim. Amaç hedefe muhakkak ulaşmak değildi, amacım hep çok kitap okumaktı. 2 senede ulaştığım 2 senenin ardından diyorum ki, isteyince oluyormuş. Koyduğum temsili hedefler beni teşvik ediyor. Zira bu sene hedefime tamı tamına ulaşamadım ama çok yakınım. Bu sefer 2018'den de fazla kitap okudum ve bana kattıklarına minnettarım.

2019'u 44 kitap okumuş olarak bitiriyorum, 1000kitap.com sayesinde kaç sayfa okuduğumu da bilebiliyorum ayrıca; 11.000 sayfa okumuşum... Benim için yeterli ve memnun edici yani. Yeni listeler yenilendiği için o görüntüyü eski halinde bulamadım, ama profilime buradan ulaşabilirsiniz. :) Hadi 2019 bitmeden, kitaplardan bahsedelim biraz... 2020'de bol kitaplı, bol okumalı geçsin inşallah. Hedefim değişmedi, ulaşamadığım için; yine 50 kitap okumaya uğraşacağım. Hedefi geçebilirsem de ne mutlu bana...

2019'da Okuduğum Kitaplar


Bu sene toplu kitap alımlarını birkaç kez yaptım; Antalya'ya Kasım ayına kadar gitmeyince, Mero'mdan kitap almak da çok mümkün olmadı. Ama o Temmuz'da geldiğinde 3 kalın kitap getirdi, ben ondan önce bir kalın kitap aldım; derken yazın da kalın kitaplarımla oyalandım... :) Mart ayına dek elimdeki kitapları okudum, Bursa Kitap Fuarı'ndan sonra da Mayıs'a dek alışveriş yapmamıştım. Fuar da epey verimli idi ama diğer senelere göre durum değişiyor kitap satışlarında da; beni April yayınlarının fuarda olmayışı üzmüştü mesela... 

Derken Kasım'da senenin son kitap alışverişini yaptım. Elimdeki kitapları okumadan kitap almama kuralıma uydum da yeni kitaplar aldım. Kasım ayında son kitap alışverişimden sonra, Mero'mdan da aldığım kitaplarla 22 Kitap okumak için bekliyordu beni. Şayet hepsini bitirsem okuduklarım 50 kitaba ulaşıyordu. 

2020'ye elimde okuyacağım 10 kitabım varken giriyorum; bu bile çok ama çok iyi bir his benim için, zira hiç okumamaktan ve okuma alışkanlığıma zarar gelmesinden çok iyidir... :) 2019'da okuduğum kitaplar listesine geçelim, bu bilgilerden sonra da. Ben beraber okuyup beğendiğimiz kitaplar var mı merak ediyorum bu arada, dilerim bu yazımın altında yorumlarda buluşabiliriz. Sevgilerimle... :) 


1.) Sevdalinka - Ayşe Kulin (Everest Yayınları)
2.) Bana Aşkla Gel - Akif Bayrak (Yediveren Yayınları)
3.) Sırça Köşk - Sabahattin Ali (Yapı Kredi Yayınları)
4.) Sırça Fanus - Sylvia Plath (Kırmızı Kedi Yayınları) ; 2019'un çok merak ettiğim ancak bana çok karamsar geldiği gerekçesiyle hayal kırıklığına sahip hissettiren kitabı. Edebi eser yorumlayıcıları için başyapıt sayılsa da alanında, ben anlatım dilini dahi sevemedim kitabın. Şimdi itiraf edebilirim ki, beklentimin çok büyük olduğu bir kitaptı; belki de ondandır... 

5.) İçindeki Uyuyan Güzeli Uyandır - Alişan Kapaklıkaya (Akis Kitap)
6.) Peri Masalı - Pınar Aylin (Destek Yayınları)
7.) Kendi Seven Ağlamaz - Tuna Kiremitçi (Destek Yayınları)
8.) Sakıncalı Çökelek - Atilla Taş (KaraKarga Yayınları)
9.) Günübirlik Hayatlar - Irvin D. Yalom (Pegasus Yayınları)
10.) Şimdiki Zamanın Kusursuzluğu - Alison G. Bailey (Yabancı Yayınları) ; 2019'da beni en heyecanlandıran romantik edebiyat kitabı bu oldu. Elimden bir dakika bırakmak istemediğim ama bitmesini de istemediğim bir kitaptı. Sonuç olarak, kitaplığımda yerini aldı... :)

11.) Lanetli - K. A. Tucker (Yabancı Yayınları) ; Fantastik roman türünde en severek ve şaşırarak okurduğum kitapta "Lanetli" oldu. Aslında bir seri kitabı olduğunu, kitap elimde iken öğrendim. Devam edebilirim diye düşündüysem de, sonrasındaki alışverişlerimde henüz devam kitaplarını alamadım. Ama 2020'ye inşallah. Klasik vampir kitaplarından apayrı bir dünyası var. Alışılmışın dışında hayalgüçlerini okumak güzel tabi ki. :) 

12.) Kafes - Josh Malerman (İthaki Yayınları)
13.) Akıl Oyunları - Daniel Palmer
14.) Sen Ancak Sevdiğinsin - Serdar Özkan
15.) Başıbozuk Sevdalar - Canan Tan 
16.) Ermiş - Halil Cibran ; Edebiyat dalında en severek okuduğum kitap ise "Ermiş" oldu. Kişisel gelişim tarzında bir kitap diyebilirsiniz elinizde ama ondan da ötesinde bir öğütler kitabı. Halil Cibran ile tanışma kitabımız oldu, ama devamı gelir bundan sonra da. Zira bu kitabını başucu kitaplarım diyebileceğim kitaplarım arasına koydum, açıp açıp okumak için...

17.) Kış Nefesi - Rita Hunter
18.) Cingo - Şermin Yaşar
19.) Theta Healing Ritim - Vianna Stibal (Nemesis
20.) Cesur Yeni Dünya - Aldous Huxley


21.) Üç Kız Kardeş - İclal Aydın (Artemis Yayınları) ; Bu sene hep okumak istediğim ama bir türlü fırsat oluşturamadığım yazarları okumak vardı aklımda, İclal Aydın da onlardan biriydi; Şermin Yaşar da... Hani birilerini çok seversiniz ama eseriyle tanışmak bir korkutur sizi; çünkü beklentiniz olabilecekten de çoktur. İkisi de korktuğum gibi olmadı şükür ki! :)

22.) Zümrüt Şelaleleri - Kimberly Freeman (Arkadya Yayınları)
23.) Issız Kar Taneleri - Kimberly Freeman (Arkadya Yayınları); 2019'da en çok Arkadya Yayınları'nın kitaplarını okudum, Kimberley Freeman ise en çok okuduğum yazar idi. Kendisini bir önceki sene "Kor Adası" kitabıyla tanımıştım ama bu kitabıyla çok daha fazla sevdim. Kristin Hannah'tan sonra, en çok kitabını okumaya devam edeceğimiz yazarlardan biri olacak sanırım Meromla. İkimiz de aynı kitaplarını okuduk ve sıraya bir başka kitabı eklenir mi, 2020'de de göreceğiz... :)
24.) Esir Şarkılar Vadisi - Kimberly Freeman (Arkadya Yayınları)

25.) Ekim Yağmurları - Serdar Özkan (Artemis Yayınları)
26.) Gözlüklü Köpek - Muzaffer İzgü (Bilgi Yayınevi Çocuk Kitapları)

27.) Robin Hood - Howard Pyle (Aden Yayıncılık); Bu senenin okuyup da beğendiğim ilk çocuk kitabı olmuştu, bu yaşıma gelmiş olmama rağmen ilk defa okuyordum üstelik! Çocuk kitaplarına yeniden ısınmamı sağladı ama şimdilik İş Çocuk Klasikleri'ne takılmış durumdayım daha çok, malum yeğenime aldığımız son okuma kitapları o yayınevinin şimdilik. Onunla beraber çocuk kitaplarına dönüş yaptım ben de. Geç oldu ama güç olmadı yani.. ;)
28.) Gözyaşlarının Kalesi - Cathy Gohlke (Arkadya Yayınları)

29.) Kabuğunu Kıran İnci - Nadia Hashimi (Arkadya Yayınları) ; 2019 için okuduğum son Arkadya Yayınları kitabı idi ama en garibi idi aslında. Hani bilmediğiniz ama merak ettiğiniz bir coğrafyaya dair, aynı anda birçok bilgi çıkar ya karşınıza; bu kitabı okumadan bir hafta öncesinde "bacha posh" ile ilgili bir belgesel izleyip, ertesi haftaya bilmeden bu kitabı almıştım. Bazen bir şeyleri sadece öğretiyor hayat size, tesadüf değil işleyiş gibi resmen... :)

30.) Geçmişe Yolculuk - Stefan Zweig (Türkiye İş Bankası Yayınları)
31.) Çocuklar İçin Nasreddin Hoca Fıkraları - Kısaltılmış Metin - Derleyen: Memet Fuat (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları- İş Çocuk Klasikleri)

32.) İnsan Neyle Yaşar? - L.N. Tolstoy (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları -  İş Çocuk Klasikleri); Tolstoy kitapları ile tanışma kitabım, İş Çocuk Klasiklerini sevmeme sebep olan kitap da aynı zamanda. Ne yapsam, tüm seriyi bitirmeye mi uğraşsam 2020'de? (: Gerçekten abartmıyorum, bir çocuk kitabını okumak uzun zaman sonra benim için de eğlenceli hale geldi diye mutlu etti bu yayınevi beni...

33.) Gulliver'in Gezileri - Jonathan Swift (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - İş Çocuk Klasikleri)
34.) Kayıp Dünya - Arthur Conan Doyle (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - İş Çocuk Klasikleri)



35.) İki Yeşil Susamuru - Buket Uzuner (Everest Yayınları)
36.) Leydi Susan - Jane Austen (Kanon Kitap)
37.) Oliver Twist - Charles Dickens (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - İş Çocuk Klasikleri)

38.) İncir Kuşları - Sinan Akyüz (Alfa Yayınları) ; Çok yazar ile tanıştım 2019'da ama en garibi de Sinan Akyüz'ün bu kitabı oldu benim için. Sene başında Sevdalinka kitabını okuduğumda, karmaşık gelen Bosnalı müslümanlar ve Sırplar meselesini; İncir Kuşları kitabında okuduğumda kavradım ve bir o kadar da sarsıldım. Bilhassa uzak durmaya çalışsam da birinci ve ikinci dünya savaşı hikayeleri anlatan kitaplardan, az biraz daha dikkat etmem lazım. Bu birkaç senedir çok bu tarz kitap okumaya başladım ve bir süre sonra karışmaya başladı bende bir şeyler. Benim için bu alanda en iyi anlatan iki kitap var şimdi; ilki Bülbül (Kristin Hannah), ikincisi de İncir Kuşları... Dilerim yenisi eklenmez, o dehşet zamanları anlatan bu iki kitap çok etkiledi çünkü beni.



39.) Başucu Yalnızlığım - Mehmet Ali Kılınç (Destek Yayınları)

40.) Küçük Deniz Kızı - Hans Christian Andersen (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - İş Çocuk Klasikleri); Senenin son beğendiğim çocuk kitabına gelirsek, ciddi anlamda en güzel "Küçük Deniz Kızı" hikayesi. Zira bu hikayeye takılmış durumdayım, birden fazla değişik sonu var ve hepsi birbirinden kötüydü bunca zaman okuduklarımda. Ama bu, ilk mutlu ve güzel son! Mantıklı ve güzel sonu ile, en sevdiğim çocuk kitabıdır kendisi; yayınevi farkıyla... =)

41.) Güneşi Paylaşalım - Ayten Gezer (Alp Yayınları)
42.) Yeniden Doğmak - Ayten Gezer (Alp Yayınları)
43.) Moby Dick - Herman Melville (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - İş Çocuk Klasikleri)
44.) Bambi - Felix Salten (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - İş Çocuk Klasikleri) ; ve Bambi son kitabım oldu 2019'da okuduğum. Beğenerek okudum ve mutlu da oldum korktuğum gibi bir hikaye çıkmadığı için... :) 

2019'da daha çok hikaye kitabı, daha çok yeni yazar ve böylece daha çok kitap okumaya uğraştım. Bence başarılı da oldum. Yaklaşık 10 kitabımla yeni yazar tanıdım, kendimce okumaya ara vermemeye gayret ettim. Sonuç bence mutluluk verici.. 

2020 de çok okumalı, çok kitaplı ve bol sohbetli bir yıl olsun. Mutlu sağlıklı nice yıllara... Sevgilerimle... =)

29 Aralık 2019 Pazar

Okudum - Moby Dick


Moby Dick – Herman Melville

(Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları – İş Çocuk Klasikleri) – 86 Sayfa

2019'da okuduğum çocuk kitapları arasında en iyi kitap ilan ettim geçen gün Moby Dick'i, sonra yazısı burada da dursun istedim... 2019'un son okudum yazısıdır, inşallah son okuduğum kitap olmayacaksa da. İyi okumalar... :)


Yeğenim Kağan'ın sınıf öğretmenleri okumaları için 10 kitaplık bir liste vermişti; kitapları aldığımızdan beri (ki yazısı burada), yer yer okumaya devam ediyorum; kaldı 3 kitap...

Moby Dick'i Cumartesi günü okudum bitirdim, okuduğum kitaplar içinde en iyi ve en bilgi dolu bulduğum kitaptı kendisi... 1000Kitap profilimde yaptığım yorumum şöyle oldu;

Her ne kadar kitabın içeriğinde çocuk aklının alamayacağı kadar kişisel gelişim tavsiyeleri bulunuyormuş gibi geldiyse de, bir o kadar da içeriği faydalı ve zengin bir hikayeye sahipti Moby Dick... Balina avcılarının gözünden balinalarla ilgili fikirler okumak çok güzeldi. Hayvanlara ve doğaya karşı ilgisi olan bir çocuğun bu kitabı okuyup da "vaov" demeden geçebileceğini düşünmüyorum.

İş Çocuk Klasiklerine bana bu hikayeyi okuttuğu için teşekkür ederim. Tek bir yere karşı yorumum var, çocuk kitabı olduğu unutulup kötü alışkanlıklardan birine dair "Demek ki sevgi, tüm alışkanlıklarınızı değiştirebiliyordu." gibi bir yorumu doğru bulmadım. Diliyorum bir dahaki düzenlemede orası basımdan önce kaldırılır. Çocuk kitabı ise eğer bu gibi şeylere dikkat edilmelidir! 
Bahsettiğim cümlenin geçtiği yer aynen şöyleydi; "Odanın içi çok soğuk, ama yatak sıcacıktı. Sıcağın tadı ancak soğuğu hissedince çıkar. Çünkü bu dünyada her şey kendi zıddıyla anlamlıdır. Kuikuek piposunu yaktı. Yattığım yerde tütün içilmesinden hiç hoşlanmadığım halde, bu davranışı beni hiç rahatsız etmedi. Demek ki sevgi, tüm alışkanlıklarınızı değiştirebiliyordu. Pipodan ben de içtim ve sohbete başladık." (Sayfa 9)
Bunun haricinde çok sevdiğim paragraf oldu ama. Bu tek kötü örnek için silip atamıyorum tüm kitabı da. Misal; 
Evet, hayatta herkesin değişik görevleri, işleri olabilir; ama hiçbir yetki, başkalarına saygısızlık yapma hakkını vermez. Üstüne üstlük bu kişi, her gün yemeklerimizi pişiren, bizden yaşça büyük aşçıbaşımızdı. (Sayfa 48) 
Bence mutluluk ulaşılmaz, görünmez yerlerde değildi. Mutluluk gözümüzün önündeydi; o gün yaşadığımız hayatta, yemeğimizde, dostumuzun gülüşünde, yaptığımız şakada, kedimizin miyavlamasında, köpeğimizin kuyruğunu sallamasındaydı. (Sayfa 66) 
Diyeceğim o ki; Balinalara duyduğu ilgi ve sevgi dolayısıyla, insanların balina yağından faydalanmak için balina avına çıktığı zamanlarda, balina avcılarına katılan İsmael'in yaşadıklarını anlatıyor kitap. Onun insanların balinalara yaptığı, doğaya yaptığı eziyeti anlatıyor aynı zamanda. Bir çocuğun okuyup doğaya karşı daha saygılı olmasını öğütleyebilecek güzel örnek bir kitap! Yazanın da, çevirenlerin ve uyarlayanların da kalemlerine sağlık... <3 :)


Yorumum böyleydi ve bir bu kadar da alıntılarım vardı daha aslında... Kitap sayesinde balinalar hakkında ben bile çok şey öğrendim, cidden doğaya dair soruları çok bulunan bir çocuğun öğreneceği çok şey var diye düşünüyorum... Tesadüf değil diyorum şimdi tabi, daha birkaç gün öncesinde bir arkadaşımla; "Balina balık mıdır, değil midir?" diye konuşmuştuk. Ama bu konuşmadan öncesinde de içten içe balık kabul edilemeyeceğini tahmin etsem de benim için balıktı Balina. Ama suda yaşasa bile, memeli hayvanlar kategorisine giriyormuş aslında Balina... Derken, ertesi haftasına elime bu kitabı aldım okumak için işte, ki bu kadar derin bilgiler de beklemiyordum... 1000kitap yorumumda da dediğim gibi; beni tek rahatsız eden konu, şu pipo ve sevince alışkanlıkların değişebileceği mevzuu. Aslında bu bir uyarı gibi de algılanabilir düşününce, ama bir çocuk o uyarıyı alabilir mi? Bu da hayli düşündürücü esasında...

Gelelim öğrendiğim bir başka mevzuya... Mesela Amber denilen bir nesne, balinanın bağırsağından elde edilmekte imiş. Hiç duydunuz mu? Sırf bu nesne için de balina avcılığı yapan çokmuş, zira bu nesne parfüm ve mum yapımında kullanılmakta imiş. Ama beni en çok memnun eden yazarın notu oldu. Çünkü bu nesnenin balinanın en pis organında bulunuyor olmasını "her kötü insanda bile iyi bir yan olması" ile bağdaştırmış. Bence çocuk gözüyle de okunduğunda bir çocuğa bir düşünce gücü sağlayacak nokta. İçinizdeki iyi yanı bulun dercesine veya önyargılı olmayın, kötü gördüğünüze karşı bile dercesine... 

Balinaların insanlar tarafından yakalanmasının bir diğer nedeni de amber denen nesneyi elde etmektir. Amber sadece denizde bulunur. Amber güzel kokuludur, parfüm yapımında, değerli mumlarda falan kullanılır. Bu maddenin balinaların bağırsağından elde ediliyor olması çok garip. Özellikle amber gibi hoş kokulu bir madde, hiç de hoş kokulu olmayan bir yerde bulunur. Bu da hayatın bir cilvesi işte. Her kötü insanda bile iyi bir yan olması gibi bir durum. (Sayfa 63-64)


Bir çocuk kitabında neye rastlamak istersiniz sonra? Ben bakış açılarına dair farklılıklara değinsin isterim bazı konularda. Moby Dick'te buna örnekler de vardı...


Odaya döndüğümde Kuikuek bir nevi ibadet ediyordu. 
Bana saçma gelse de, onu rahatsız etmemek için aşağıya indim. 
Kimsenin inancına bir şey diyemem, kendisi gibi olmayanları dışlamasın yeter. (Sayfa 15)


Evet, hayatta herkesin değişik görevleri, işleri olabilir; ama hiçbir yetki, başkalarına saygısızlık yapma hakkını vermez. 
Üstüne üstlük bu kişi, her gün yemeklerimizi pişiren, bizden yaşça büyük aşçıbaşımızdı. (Sayfa 48)


Balinalar yunuslar ve musurların sekiz cinsini inceleyen deniz biyolojisi alt dalına Setoloji deniyormuş bir de. Bir nevi balinaları inceleyenlere setolog denir o zaman diye düşünmüştüm bu bilgiyi öğrendiğimde, ama böyle bir bilgi de yok bu arada! :) Sonrasında balinaların çeşitliliklerine dair bilgi verirken yazar uğursuz sayılan ispermeçet balinaları hakkında yazmış (internette böyle bir inanışa dair bilgi yok bu arada), devamında bir serzenişte bulunmasını da beklemezdim. Ama "balinaları sevdiği için, balina avcılarıyla ava çıkmayı onlara yakın olmak için fırsat gören" anlatıcımızın dilinden bu serzenişi okuyunca da şaşırdım. Bana göre en güzel nokta atışı olan alıntım da burasıydı; biraz insanları kategorize eden ama çok doğru söyleyen...


 İspermeçet balinası avına çıkanlar için böyle bir canlı neden uğursuz sayılıyor anlayamıyorum. Aslında boş, batıl inançların hepsi çok mantıksız. Dünyada bir şeyin az görülmesi, binde bir rastlanılması neden kötü olsun ki? Bence insanlar, hakkında çok fazla şey bilmedikleri konularda böyle davranıyor. Tüm boş inançların altında bilgisizlik yatıyor. Mürekkep balığının özelliklerini bilmedikleri için, onu görünce korkup batıl inançlarına sarılıyorlar. (Sayfa 44)



Sırada bu kitabı yeğenim Kağan'a okutmak var şimdi; benim kadar o da çok sevsin bu hikayeyi istiyorum, çünkü tam da sevdiği gibi çok alıntı var onun da şaşıracağını düşünüyorum. Ama bu sıra bir o kadar kitap okumaktan uzaklaştı kuzucuk, istemsizce zorlamak istiyorum ama çok üstüne düştükçe de uzaklaştırıyorum diye üzerine düşmemeye çalışıyorum. Böyle bir karmaşa hali... :) Siz de okuyun ve okutun olur mu, ben ki çocuk hikayelerini sevmezdim; meğer güzel hikaye kitaplarını yazan yayınevleri de varmış. İş Çocuk Klasiklerini yer yer alıp okuyabilir ve yeğenime de okutabilirim diye düşünüyorum.

Kitaptan elimde kalan alıntılarımdan iki tanesini daha paylaşıp kaçıyorum şimdi. Ama farkında mısınız bilmiyorum, uzun zamandan sonra bir kitaptan çok fazla alıntı paylaştım. Zira kendime çok alıntı almış olsam bile, buradaki yazımda bu kadar çok alıntı paylaşmamaya gayret ediyordum "okudum" yazılarımda. Neyse, bir başka "okudum" yazımda yine görüşmek üzere. Sevgilerimle... :)


Aklımdan hep güzel şeyler geçiyordu. Ben karanlıktaydım ama tüm arkadaşlarım kazanlardan çıkan alevle parlıyordu. Hoş bir manzaraydı. Ama ateşe uzun süre bakınca da, insan rüyadaymış gibi oluyor, havalandığını falan hissediyor. O yüzden dünyaya akılla bakmayı da unutmamak lazım. Bu dünya akılla anlaşılıp, duygularla sevilecek bir yer bence. (Sayfa 66)


Bazen öyle anlar olur ve o anlarda öyle biri, öyle değişik, öyle beklenmedik bir şey yapar ki, içinde bulunduğumuz dünyayı değiştirir. Dördüncü Kaptan Stubb’ın türküsü de böyle bir şeydi işte. O anda, hayat bana renkli ve güzel göründü. Aynı zamanda doğanın gücüne, insanın doğa karşısındaki davranışlarına kafa yordum. (Sayfa 77)

28 Aralık 2019 Cumartesi

2019'un Sonuna Doğru, Koca Seneyi Değerlendiriyorum (2)


2019'un değerlendirme yazılarını, sondan ikinci ve üçüncü günlerine, hele hele son güne bırakmamak için; geçen hafta 2019'un Sonuna Doğru, Koca Seneyi Değerlendiriyorum yazısını yazmıştım. Bu yazım da onun ikincisi... Bu yazımda daha çok neler yaptım-neler yaptık diye odaklanmak istiyorum tüm seneye. Ama "bir dahaki yazımda okuduğum kitapların ve izlediğim filmlerin yorumunu da yaparım" sözümü tutamayacağım, o son günlerden birine kalacak maalesef... :) İyi okumalar diliyorum yeniden...


Ajandama ve bloğuma yazdığım 19 maddenin çoğunu gerçek edemedim demiştim;


O 19 maddenin imkanlar dahilinde gerçekleştirilmiş maddeleri de var elbet... :) 

Bunlardan biri film ve kitap okuma hedeflerime ulaşıyor olmaya yakınlığım misal. Ama bir diğeri en az 3 konsere gideceğim maddesini gerçekleştirmem şükür ki... Daha çok yaz festivallerine denk gelseydim, daha çok fırsat elde edebilseydim; rekorumu da kırardım ama o da seneye inşallah... (: 

Konserler Maddesi Tamamlandı...



30 Ağustos 2019 günü 5. Gemlik Zeytin Festivalinin açılış konserinde Resul Dindar sahne aldı. İlerleyebildiğimiz kadar önlere ilerleyip, başından sonuna kadar izledik babamla Sevgili Resul Dindar'ı. İlk defa onu canlı sahnesinde izledim ve ciddi anlamda çok eğlendim. Uzun zamandır konsere gitme fırsatını elde edemeyen benim için, 2019'un en eğlenceli akşamlarından biri oldu o akşam; O günün yazısını da yazmıştım. O yazımı da burada bulabilirsiniz... :) Babama ve anneme de tekrar teşekkür ederim, onlar sayesinde nicedir yapmak istediğim bir madde gerçekleşti yine (Karadeniz sanatçılarından birinin konserine gitmek). Nicesi 2020'ye nasip olur inşallah..

Bir ertesi günü festival kapsamında akşam konseri "Ece Seçkin'in" idi ve onun ertesi akşam da "Ziynet Sali"nin idi... Biz Ziynet Sali'nin konser akşamında da sahilde idik ama bu sefer konser alanının bizzat içinde değildik, sonlara doğru o alana giriş yaptık... Başları sakin, sonları eğlenceli bir akşam geçirtti Ziynet Sali sahne aldığı akşam bizlere.

Sonra 29 Ekim günü geldi çattı, iskele meydanımızda akşam Koray Avcı konseri olacak ve Cumhuriyet yürüyüşü de akşam o alanda bitirilecekti. Arkadaşlarımı arayıp akşam üzerine buluşma planı yapmıştık o gün ve varlıklarıyla çok güzel bir akşam daha ekledim 2019 adına anılarımıza... :) Her biri ile nicedir görüşemiyor ve böyle dolu dolu vakit geçiremiyorduk ki fırsatlar güzel zamanlara vesile oldu. Niceleri 2020'ye nasip olsun inşallah, 29 Ekim'in yazısını da burada bulabiliriz... Zira ben bu yazıları en çok da kendim için yazıyorum, yazıların altlarında denk geldiğimde veya aklıma gelip de anıları tazelemek istediğimde açıp açıp okumak için... (:


Ben bu sene 28 yaşımdan gün aldım...



28 yaşıma girerken tüm günü açık havayla iç içe geçirmek güzel geldi bu sene Yine diğer doğum günlerimden ayrı geçti bir doğum günüm daha... Tüm gün akrabamızın evinin bahçesinde beraber vakit geçirdik. Bizimkiler güneşin gölgesinden kaçtıklarında da ben açık havada idim, güneş inerken onlar geri dışarı çıktığında da. Yazı seven ben, yazdan bir gün çalmışcasına doya doya geçirdim yine günümü; zira yılın en sıcak günü doğum günüme denk geliyor diye seviniyorum her seferinde. 

Ve bu doğum günümde de anladığım, yılda bir gün sadece kendini düşündüğün bir günün olmalıymış; ben kendimi anlamaya çalışır, yeni yaşımı düşünürken böyle hissetmiştim yine. Yani sakin... İçimi öğrendiklerimi ve hazmettiklerimi yazmıştım o gün, ertesi günse doğum günümü kutladığımız gün ve akşamı...

O günün ve doğum günümüm yazısı da buradaki yazımda...

2019 başlamadan önce 19 maddelik yapmak istediklerim listemin ilk maddelerinden ikisi sağlık üzerine idi; ne ilk yarıyıl için, ne de ikinci yarıyıl için istediğim boyutta gerçekleştiremedim bu iki maddeyi de. Ama doğum günü yazımda yazmıştım, yolunda gidemeyebilir ama ben elimden geleni yaptığımı biliyorum; tamamen istediğim gibi olamadıysa da iyi gitti aslında herşey. 2019'da bunu yer yer düşünmesi zor oldu ama unutsam da hatırlatan dış etkenlerim vardı şükür ki... 

Özlemlerimi düşündüğüm ama onları hazmetmeyi de başarabildiğim bir yıldı yani 2019. Aöf İkinci Üniversite öğretimimin de bir önceki seneden bitmesi ile sağlık, maddi durum gibi unsurların devam edebilmem için elverişli hala getirilemediği günler yer aldı yine bu sene. Bazı zaman dilimlerinde; meşguliyetlerimin bedensel yorgunluğumu sağlayamadığı günler uyku problemleri yaşadım. Başa çıkması zor oldu ama sona erdirebilmek için uğraşmadığımızdan değil, bir şeylerin değiştirilemediği ve değiştirilemeyeceğine dair garip hallere katıldım. Umut zehirlenmesi gibi bir durumdu. Umut etmek hiç bitmedi çok şükür ki, ama bir zaman onun da depolarını boşaltmak gerekirmiş; üzüntüsünü ve hayal kırıklığını, isyan boyutuna asla gelmeden "bir düşünce halinin içine girerek" yine baş edebilmeye devam edebilmek mümkün oluyormuş. 

Bunun gibi şeyler öğrendim kendimce. Yer yer anlaşıldım, yer yer anlaşılmadığıma üzüldüm; istediğim asla kimseyi üzmek ya da artık devam etmek istediğim gibi bir şeyi söylemek değildi. Duraklamanın gerekliliğinin benim için de önemli boyutta olduğuna inandırdığımı düşünüyorum bu sene çevremdekileri, gerek ailemden gerekse de arkadaş çevremden olan birçok kesimi... 2020'de de duraklama anlarım olacak, bu zamana kadar yıllar boyu olduğu gibi. Ben bir daha kimsenin bu halimi garipsemesine takılmama kararı aldım kendimce, olabildiğince kendim de garip karşılamayacağım böylece. İhtiyaç duyduğumuz şeylerin varlığını benimsetmek zorunda değiliz gibi görünebilir ama öyle haller içindeyken gerçekten gerekli geliyor insana... :)


Bir dostumuzu - kardeşimizi evlendirdik 2019'da...



Mart'ta nişanladık, Eylül'de gelin ettik; derken çocukluğumuzdan ilk arkadaşı, canımızı Damlamızı gelin ettik 2019'da. Unutmak da hatırladıkça hüzünlememek de mümkün olmayacak gibi. Allahım nice böyle mutluluk dolu duygusal anlar yaşatsın bizlere, 2019 deyince bunu da hatırlayacağım mesela. Bir de Damlamın düğününe gidemediğimi mesela... 

Damlamın düğün tarihi belli olmadan, annemin amca kızının düğün tarihi belli olmuştu çünkü; her şeyde bir kısmet var dediklerine inandım, beklentilerimi Şubat'tan ve Mart'tan beri kontrol altında tutmakla geçirdim yılımı misal. Ama bir o kadar da beklentilerime tutuldum kontrol etmeye uğraşırken. Sağlık olsun, uzağa gelin gitmedi canımız en azından! =) Bir ömür mutlu olsunlar, buralarda nice mutluluklarını görmeye devam edelim bizler de... 2020'ye bir düğünümüz bir de nişanımız var kısmetse; düğün belli de, tarihi bile belirsiz nişanı ben hissediyorum ona göre. (Buraya da yazdım işte!;) )


2019'da en büyük beklentime sebep olup beni hayal kırıklığına uğratan durum, ayağımı dahi suya sokamamak oldu sonra... 



Eylül ayında annemin amca kızının düğün tarihi belli olmasıyla beraber, bir haftalık erken rezervasyon yaptırıp bir İzmir tatiline gittik dayımlarla; onlar Antalya'dan, biz Bursa'dan yola çıktık ve İzmir'de kavuştuk... Tümüyle güzel geçen tatilimizin benim için tek hayal kırıklığı suyun hiçbir çeşidine ayağımı dahi sokamamak oldu. Ne deniz ne de havuz, hava durumu sebebiyle benim için uygun değildi. Gezdik olabildiğince biz de, beraber yedik içtik işte ve tatilden döndüm döneli de beklentilerimi kontrol altında tutmaya başlar oldum böylece... 

2019 demek, beklentilere çok bel bağlamamak gerektiğini öğrenmek demek benim için yani. Her defasında beni şaşırttı, her beklentimi yıktı. Tam kalktım, "bir daha o kadar büyütmem beklentimi" dedim ve en fena şekilde takılı kaldım beklentilerle... Ama öğrendim, umut etmenin de bir sınırı olmalıymış ve de her ihtimalin varlığını es geçmemek gerekliymiş. 2019'dan nice senelerime mirasım olacak diye diliyorum şimdilerde de... ;)

Eylül 2019 İzmir tatilimiz çok güzeldi. Bana tarifi olmaz deneyimler yaşattı ve kendimi hala garip hissettiriyor bu tarz kendime güvenmeme sebebiyet veren deneyimler. Sanıyorum 2020'de fırsat olursa, bu bahsini ettiğim konudan çok söz edebileceğim; kısmetse tabii ki... Şimdilik o konuyu kapatıyorum. ;)

Sözde bu yazıyı yazmayacaktım, belki bu sene yazmazdım!




Çok ördüm, kendimle çok yalnız kalma fırsatı elde ettim; bir o kadar da çok kişiyle güzel buluşmalar gerçekleştirdik ailemle... 2019 bir terazi gibiydi benim için diyebiliyorum şimdi; bir yana sevinç koydu, diğer yana beklentileri tek yöne hapsetme diye bana dikkat unsuru olarak endişelerimi yerleştirdi sonra da... Terazi hep dengedeyken yer yer denge bozuldu ama öyle böyle bozulmadı, ani değişimlerle beni ve ailemi çok ama çok tedirgin etti. Her birinde teraziyi dengeleme uğraşımızla, dualarım dileklerim hayal kırıklıklarım ve sabırlarım büyüdü büyüdü; bence hepimizi çok şükür biraz daha olgunlaştırdı... 

2020'ye doğru Allahım bize bir canı daha emanet etmek için, Eylül başında bir sürpriz gibi bir can girdi hayatımıza sonra. Bir minik daha geliyor evimize ailemize, kısmetse 2020'ye ben bir kez daha teyze olacağım... :) 2019'un en mutlu eden haberlerinden biri buydu. Ablam başlarda sıkıntılı süreçler geçirdi, biraz olsun geçirmeye de devam ediyor ama dikkat etmeye de uğraşıyor. Allahımın izniyle 2020'de tekrar anne olacak canımın içi, Allahım sağlıcakla kucağına ve kucaklarımıza almayı nasip etsin miniğimizi. Yeni bir can bekleyen isteyen herkese de nasip etsin rabbim inşallah... =)


Pek gezemedik derken, annemler yazın dedemin sene-i devriyesi için köyde buluştuktan ve yemeğini orada verdikten sonra doğu turu yapıp döndüler. Birkaç ay sonra da beraber biz İzmir ve Balıkesir çevresinde bulunduk. Sonra Kasım ayında da Antalya'ya gidip geldik. 2019 çok buluşmaya sahne oldu yani böylece, en güzelleri de hiç hesapta olmayanlarla beraber gerçekleştirilen planlarımızdı. 2020'de plansız daha nice programlar yapmak için uğraş vereceğim, her birinin tadı damağında kalıyormuş ama en tatlısı da öyle oluyormuş zira... :)


Gelelim son olarak 2020'ye;

Yine çok okuyacak, çok yazmaya uğraşacak ve çok film izleyeceğim (Bu anlamda hedeflerimi tutturmak için uğraşmaya devam edeceğim);
Sağlığıma dikkat edeceğim, egzersizlerimi yine ihmal etmemeye uğraşacağım. AMA bunlar dışında da çok büyük kararlar almamaya gayret edeceğim... (: (2019 adına yaptığımı düşündüğüm en büyük yanlış buydu bence...)
Cesaret etmekten ve benim için çok zorlu olacak olsa da denemekten korkmamaya uğraşacağım; birçok şey için....

Geçen sene bugün, 2019'a Dair 19 Hedefim başlıklı bir yazı yazmıştım; burada bulabilirsiniz. Devamını da sene sonunda yazmış ve 19 hedefi tamamlamıştım; o da burada... Hedeflerin esasında ilk 3-4 maddesi sağlığım adına çok kesin kararlardı. Çabalamayı bırakmamış olsam da, yolunda gitmeyebilecek şeyler olduğunu unuttum o listeyi hazırlarken çünkü. Bu sene bunu unutmamaya gayret edeceğim işte... O hedef listemdeki her şey için yine gayret etmeyi sürdüreceğim, bu bahsettiğim konuyu da unutmadan diyorum.


Ben yazı alanında üretmeye devam etmek istiyorum kısmetse yine; 2020'de beni yine okumaya devam edin, ben burada siz orada olun ve daha çok yorumlaşıp paylaşım içinde olalım olur mu? =)


Yeğenlerimle, aile bireylerim ve arkadaşlarımla; 
daha çok hayatın içinde olduğum, hayırlı bir takvim diliyorum ben önce kendime... Sonra da tüm ülkeme ve dünyaya barış içinde bir yıl diliyorum, 2019 bu açıdan zorluydu; hep beraber güzel günler görelim 2020'de inşallah...

2020, sağlık mutluluk huzur ve bereket getirsin hepimize. 
Sevdiklerimizle ailecek bu dileklerle bir olalım da yine, 
her şeyin üstesinden yine Allahın izniyle beraber gelelim inşallah... 

Yeni yıla başlamanın en sevdiğim özelliği, yeniden başlama gücünü hissettirmesi. Haydi gelsin yeni yıl; mutlulukla, sağlıkla ve azimle karşılayacağım yine... =) 
Sevgilerimle...

25 Aralık 2019 Çarşamba

İzledik - Bahubali


Dün akşam babamla bir hint filmi izledik, öyle hint filmleri arasından seçtiğimiz bir film değildi ama. Filmin adı, Bahubali...

Geçen haftalarda babam Facebook sayfasında gezinirken, ben de o sırada kitabımı okuyordum; kulağıma gelen müzik sebebiyle, hint filmden bir sahne paylaşıldığını anladım ve babamın gülerek izlediğini görünce merak ettim. Önce hint filmlerine karşı ilgimden ötürü babamla izlemeye başladım, sonra yorumlara baktık beraber ve adını öğrenip "Bir ara izleyelim!" dedik. Filmden izlediğimiz bölüm çok masalsı ve fantastik idi, filmin tamamının masalsı ve fantastik durumlara bağlı olduğunu tahmin edemezdik!

Annem hafta başından beri Ankara'da, akşamlarımızı dizi izlemekle değil de film izlemekle geçirelim diyen baba-kız; ilk gün aksiyon izlemişken, ikinci filmimiz fazla abartılı bir içerik oldu böylece... Filmin afişindeki gibi fazla fantastik bir sahne ile "Bahubali"nin gücünü izledik önce, sonrasında esas kızımız ile tanışma sahneleri;... Ben ki hint filmlerini savunan ve epey oyuncusunu benimseyip seven kişi, bu filmin savunulacak yanını bulamadım. Hint filmleri fazla abartılı diyenleri, fazlasıyla haklı çıkartacak bir filmdi... :)



Üstteki resim Google Görsellerden alıntıdır. Bahubali isimli bir kraliyetin oğlunu, ölümden kurtarıp şelalenin aşağısına kaçıran kişinin elinden alan bir aile (ki bu kurtarma sahneleri bile abartılıydı, anlatmalı mıyım bilemedim!) "Shiva" ismini verir ve onu kendi oğulları kabul eder. Shiva şelalenin aşağısında büyür ve orada yetiştirilir. Şelalenin üstünde olan krallığına gidemesin ve oradan kimse de ona ulaşamasın diye, onu kurtaran aile ve kabile şelalenin üzerine çıkan mağara yolunu da kapatır önce. Filmimiz de Shiva'nın büyümesi ile devam eder bundan sonra... 

Shiva fazla yiğit, güçlü ve dediğim dedik bir çocuk olarak büyür hep. Her yaşında istediği en büyük şey şelalenin üstüne tırmanmaktır ve annesi her denemesi sırasında onu engellese de, büyüdükten sonra dualarla onu kurtarma uğraşına girmiştir. Dualarıyla oğlunu şelaleye tırmanmaktan kurtaracağına inandığı son ritüeli de, dini inançlarına göre üst afişte görülen "bir tepelikte bulunan çeşme şeklindeki puta" 100 kova dolusu su doldurmasıdır.

Bir kez daha şelaleye çıkmaya uğraşırken, annesinin kendisi için bir ritüel daha gerçekleştiriyor olduğunu duyan Shiva ise bu esnada annesini vazgeçirmeye uğraşmaya gelir. Başarılı olamayınca da, üstteki putu sabit olduğu yerden ayırır ve kucaklar o tepeyi indirir şelalenin aktığı yere sabitler... İnanır mısınız, bunu yapar! :)

Düşününce, eski zamanlarda çok güçlü insanlar varmış; olur mu olur diyor insan ve bu film de zaten eski zamanların kuvvetli krallara sahip bir krallığından bahsediyor. Böyle olunca da, amenna diyor insan...

Filmin bundan sonrasında, putu şelale altına koyan Shiva'nın mı yoksa annesinin mi dileği kabul olacak diye bir soru soruyor bunu izleyen yerliler tabii. Sonucunda da Shiva'nın dileği kabul oluyor ve Shiva bu sahneden sonra şelalenin tepesinden düşen bir kadın maskesinin ardından birkaç güne şelaleyi tırmanabiliyor... Burada da o kadar güçlü biri, nasıl oluyor da onca zaman şelaleyi tırmanamıyor da, sonra başarıyor sorusu geliyor akla.. Bunun cevabı da hem inanç hem de daha ciddi bir amaç bana kalırsa. Zira şelaleden düşen o kadın maskesi olmasa, bir heves esaslı bir amaç olamayacaktı tabii ki. Şelalenin üstünde gördüğü kadın savaşçımız da, gönlünün sahibi oluyor böylece...

Filmin bizim izlediğimiz sahnelerine gelirsek; başrol kızımıza daha su kıyısında uyurken suda balıkların masaj yaptığı sırada, su altından dalarak dövme yapıyor beyimiz. (Bu dövme sahneleri beni rahatsız etti. Belki dövme istemiyor kız, Allah Allah! :) ) Yetiyor mu? Hayır... Daha sonraki sahnelerde, ağaç tepesinde düşman kollayan kızımıza arkasından yaklaşıyor ve kızın okuna koyduğu yılan ile kızımız göz göze oyalandığı sırada "sakinliğinden fırsat bulup" omzunun arkasına da dövme yapıyor. (Sanırım orada da yılanın varlığında meşguliyetinde mi tenine işlenen dövmeyi fark etmiyor ne (!) ) 

Arkadaşının yanına gidince bu dövmelerin farkına varan kızımız, oğlanın onu takip ettiğini ve düşman olacağını tahmin ederek karşısına çıkması için zaman kolluyor bu sefer. Sonucunda da karşılaşmaları deli dehşet "sanıyorum hintliler için bir hayli romantik" sahnelere sebep oluyor... :) (Adam savaşırken kızın üzerine çeki düzen veriyor, ağaçlardan topladığı meyveler ile dudağına ve göz altlarına boya sürüyor! O derece...)


Diyeceğim o ki; "Hint filmleri abartıdan ibaret, mantık üstü sahneleri bol" diyenlerin ne demek istediğini dün sadece bu filmden kavradım! :) Ancak Hint filmleri budur da diyemeyeceğim, bu yazıyı Bahubali filminin "yok artık bir filmde de bu kadar olmaz!" dedirtmesi sonucunda, benim için en şaşırtan filmi adına yazıyorum...



Bahubali bir seri filmi imiş, biz dün başlangıç filmini izledik; devam etmeyi düşünür müyüz bilmiyorum ama bu anlattıklarımın ötesinde savaş sahnelerindeki abartıların görselliğini de biraz övmem gerektiğini düşünüyorum... 

Bahubali fazlasıyla babasına benzemiş, filmin devamında annesini (yani kraliçeyi) kurtardığı esnalarda bunu anlıyoruz; zeki, çevik ve de ahlaklı! :) Bahubali, yani babasının kardeşi ile kraliyet koltuğu için yiğitçe dövüştüğü savaş sahnelerini anlattıklarında; o sahnelerin büyüklüğü karşısında insan bir hayrete düşüyor. Birçoğunda bilgisayar oyunu olduğunu tahmin etsem de, bir o kadar da çoğu sahnenin oyunculukların eseri olduğuna inanmak istiyorum. Üstteki kadının oyunculuğu benim en beğendiğim oyunculuk oldu bu arada, esas Bahubali'nin annesi...

Filmin güç ve iktidar uğruna bir arada duramayan aile bireylerinin yanı sıra, söz hakkının bu kadında olmasına dayanamayan güçler; daha sonradan bu kadının oğlu Bahubali'yi kalleşçe öldürmüşler işte. Filmin başında Bahubali'nin oğlu Shiva'yı kurtaran kadının olduğunu sonradan anlıyoruz tabi ki. İnanır mısınız oyunculuk farkı işte, ben daha bugün kavrayabildim. Oradan oraya sahne esnasında değişmiş gibi geliyor. Bir duruş bir bakış ve de ilk izlerken kimin nesi olduğunu kavrayamayış...

Velhasıl, ben bu sene böyle bir filmi ilk defa izliyorum; beni hem hayal kırıklığına uğratıp mantık sınırlarımı zorlayan, hem de içeriğinde savaş sahneleri ve şaşırtıcı hikaye işleyişi ile diğer yandan memnun edebilen. Hiçbir hint filmiyle karşılaştıramam, bana göre o kadar abartılıydı; beğendiğim filmlerle bile kıyaslayamıyorum ama kötü de diyemiyorum. Garip bir durumdayım! :)

Filmin izleyici puanı 8.1 bu arada. Bu puanı neredeyse benim gibi düşünen bir çoğunluğun verdiğine emin olmak da üzereyim aynı zamanda. Yaptığım en ilginç "izledim" yazısı oldu bu bence... 2019'da izlediğim 91. filmim ve başrol oyuncusu Prabhas'ı ilk kez izlediğim üzere "Soydan Soydaş" adlı oyuncumuza pek benzettiğim bir film benim için... =))

Şimdi son yorumum olarak, Prabhas'ın filmlerinden herhangi bir filmi izlerken bana hep efsanevi filmlerde oynuyormuş gibi gelecek ona üzülüyorum. Bir de onun dışında güzel vakit geçirmeme de yardımcı olan ama mantığıma sığmayan filmi düşünüyorum.. Sizin yorumlarınızı da bekliyorum! Acep izleyip de ben gibi düşünen var mı bilemiyorum... :)

Sevgilerimle...

21 Aralık 2019 Cumartesi

Gece Kuşu'ndan Notlar #4 - Paylaşalım


21.12.2019 - Cumartesi. Saat 02.51, yılın en uzun gecesini yaşadığımız günde bir Gece Kuşu'ndan Notlar yazımla merhaba. =)


Bugünün ilk saat diliminde bir şiir kitabı okudum bitirdim, Güneşi Paylaşalım idi adı; kitabın isminden yola çıkarak mutlulukları, düşünceleri ve umutları paylaşmaya geldim... :) 

19.12.2019'dan beri, hele hele 15.12.2019- Pazar gününden beri güzel şeyler oluyor ailemiz adına. Yıllar yılı sağlam bir dönüşüm değişim gerçekleştiremediğimiz ve bizi gitgide zorlayan bir mevzu adına, bir düzenleme yoluna giriyoruz bu sıra; çok şükür Allahın izniyle... Her şeyin bir zamanı var dedikleri, hep doğru imiş. Bazen hep o zamanları beklerken garip hissediyorsun, hep sonunda sabra sığınıyor isen de, kimi zaman da hiç bitmeyecek gibi hissediyorsun ya; beklediğimize değiyor oluşunu görmek de büyük bir doyum oluyormuş sonra ve inşallah dahası da olacak diyormuşsun. (Kimi zaman cidden çok zor ama o sabra sığınmasını hep bilmeye devam etmek gerekiyormuş.) Allah sağlık versin ve ağzımızın tadını da hiç eksiltmesin inşallah. Cem-i cümlemiz için, amin...


**

Hayat güzel yazılar da yazıyor; zorlukların yanına kolaylıklar da ekliyormuş. ("Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık var. Evet, o zorlukla beraber bir kolaylık var!" - İnşirah Suresi)

Gelişen olaylar için kendimi daha iyi hissediyorum şimdi, ama diğer yandan da sakinliğimi ve beklentilerimi korumaya devam ediyorum. Çünkü biliyorum, bu yeni açılan kapı benim için başka sınavların başlaması da demek; belki de bu zamana kadar ki süreçten sonra, önceyi arayacağım ve çokça da zorlanacağım. Ama bunca zamanki sabır dolu anları unutmadan devam edebilmeye iyiden iyiye uğraşacağım... :)



***
Bu ay kendimi örgülerime ve kitaplarıma yönelttim, onlar ay başındaki sıkıntılardan öteye koruma altına almışlardı beni; bir de dualar... Sıkıntılar veya bekleyişler içerisinde en önemlisi meşguliyet içinde olmak imiş, en güzel terapim ve en güzel hayatla başa çıkma yöntemim. Bende örgüler ve kitaplar yardımcı idi, size her ne uygun olursa artık. Meşguliyetlerimize sarılmayı unutmayalım. 

Üstteki 6 kitap ve iki gün önce okuduğum bir kitap (Küçük Deniz Kızı - İş Çocuk Yayınları) ile toplamda bu ay için şimdilik 7 kitap okumuşum yani. İçlerinden ikisini önerecek olsam, biri Küçük Deniz Kızı biri de İncir Kuşları olur; biraz buruk dahi olsa, güzel bir mutlu sona hayır diyemiyorum çoğunlukla... :) 


****

17.12.2019 günü bir film izledim, 2019 yapımı başrolünde Brad Pitt'in olduğu Ad Stars isimli; Yıldızlara Doğru. Sıradışı değildi ama düşündürdüğü yan güzeldi... 



Niye insan pes edemez?
Niye uğraşmaya devam eder?

Ad Stars (2019)


Bazen durum ne olursa olsun, ne kadar uzun sürerse sürsün; varmak istediğimiz yön uğruna içimizde bir yan uğraşmaya devam ettiriyor. Her birimizin bu hayatta pes etmeyi göze alamadığı bir nokta var, dünyaya o yönde ilerlememizi ihmal etmemeliymişiz gibi hissettiren; benimkisi de yazmak... 12 yaşımda böyle yazılı kayıtlar tutmaya başladım başlayalı onu hep profesyonel olabilmek adına geliştirmek istedim. Kimi zaman hala bir noktada yerimde sayıyor gibi gördüğüm noktalar, "neden pes etmiyorum?" diye sorgularken buluyorum ben de kendimi. 

Ben bu duruma içimden gelen bir sevgiyi sebep gösterebiliyorum artık...

Hangi kitaptı hatırlamıyorum şimdi ama bir kitap şu fikri çok içimde hissettirmişti; kalbimizde hissettiğimiz inanç ile sıkıntılar, başlangıçlar, değişimler, düşünceler ve sorgular bizi hep ona iletiyor; yaratıcımıza. Bir şekilde bu sebepten vazgeçemiyoruz, bazen olduramıyorsak; bazen artık bir şey için yeterince uğraştığımızı ama hatırı sayılır seneler boyunca hep aynı yerlerde kendimizi tekrarlar gördüğümüze içerlesek bile, "Tamam artık" desek de pes edemediğimizi görüyoruz. İçimizde bir güç var; hepimize başka yönlerde gidişatlar verilmiş, zorluklar. Ama kaldıramayacağı yükler yüklenmemiş işte. O şeyin sabrı esasında içimizde ama saklanıyor işte...

Bu durumdan yavaş yavaş rahatsız olmamaya başladığımı gördüm bu ay, her şeyin zamanı olduğu konusunda bunun da varlığını kabullenmem gerektiğini bir de... Şayet bir gün milim milim ilerleme katettiğimi düşündüğüm yolda sağlam ilerlediğimi de hisseder isem, daha iyisi için başka bir şekil haz noktası arayışında olacağım; artık biliyorum. Yazmak hep devam edecek öyle de inşallah; bazen duraklasam da, hiç mi hiç düşündüğüm ile yapabildiğim bir olmasa da. Benim de yazmak konusunda, kendime belirlediğim sınırlar umutlar varmış; kabul ettim, bundan yana sabretmeyi de görev bildim ne yapalım. 

Vazgeçeceğim deyip vazgeçemediğim noktalarını da seviyorum... Değişip gelişecek yer yer, bazen de duraklamaya devam edecek bu ay başında olduğu gibi. Yazamadıkça eksik hissetmek bir bana has değil, var iyi yanları ve mutlu hisleri de kendime göre...

Gece Kuşu'ndan Notlar, tüm karmaşıklığı ve yer yer detaylı yer yer yüzeysel notlarıyla bu gecelik de bu kadar. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Sevgilerimle, iyi geceler dilerim. :)

Saat 03:43...

19 Aralık 2019 Perşembe

2019'un Sonuna Doğru, Koca Seneyi Değerlendiriyorum


Bu seneye dair son kararlarımdan biri budur; sene sonuna değerlendirme yazılarını üst üste yığmayacağım... Taze taze karar, mis... :)

Sene sonlarında her biten yılı değerlendirmek, ne oldu ne bitti kendimce sorgulamak hoşuma gidiyor. Bu aynı zamanda yeni yıl adına sağlam planlar yanlışlarımdan dönmemi de sağlıyor, hayatım adına benimsediklerimi anlamama da yardımcı oluyor. Bu cümlelerden sonra, Aralık başladığından beri "Bir seneyi nasıl geçirdik?" diye düşündüğümü tahmin edersiniz. O düşünce halinde iken, geçen hafta ufak bir sıkıntı bile yaşadım. Ama kötü geçti diyemem de aslında...


2019 dolu dolu geçti gidiyor aslında, misal fotoğrafları kazıdıkça yanıp duruyor yaşananlar aklımda;

Çocukluktan beri arkadaş olduğumuz Damla'mı evlendirdik misal...
Bayramda bir araya geldiğimiz kuzenim Gizoş'la uzun zaman sonra beraber bir gün geçirdik, ne kadar çok eksik ve uzak kalmışız onu anladık...
Maviş adında bir kuş girdi hayatımıza, önce Kağanımın kuşuydu ve onlar bakamayınca bizim eve taşındı yavrucak; şimdi ailenin bir ferdi gibi oldu...
Hiçbir şey yapamadım derken, Meromla birçok ilke imza attık yine; arkadaşlarımla buluştuk. Kendim adına da birçok tabuyu, olmazı ve nasıl yaparımı yıktım geçtim yine... Çok şükür.


Değerlendirmelerime başlıklar altında devam edecek olursam;


-- Öncelikle bol bol kavuşmalar vardı içinde, toplasam 3-4 yolculuk yaptım ailemle ama hepsi de sağlam yolculuklardı yine diyebilirim..



Bu geliyor aklıma öncelikle, anneanne ve dede tarafımızdan aile dostu olan ama zamanla iyiden iyiye akrabadan öte olduğumuz kirvelerimizle bu sene daha fazla bir araya geldik mesela. İki kez biz onlara gittik hatırladığım kadarıyla, iki kez de onlar bize geldi. Kısa gidiş gelişler bile oldu sonra. Şayet bu sene Almanya'ya gidişleri biraz daha uzasa, üçüncü gidişimiz de gerçekleşirdi... :)

Merom geldi yazın ortasında yanıma, biz bu yaz Antalya'ya gidemedik mesela. Dedemsiz geçirdiğimiz ilk yazdı ve hayli garipti aslında. Onun için köye gidildi, onun son kez gidemediği köyüne... İçi ürperiyormuş insanın düşündükçe, yokken ne hissedeceğini bilemezken; yokluğunu derinden hissediyor olmak deyimini yaşadık bu sene sıklıkla. Yokluğunun bir senesini doldurduk bile işte. Toprağı bol, mekanı cennet olsun inşallah...

Birçok kez arkadaşlarımla bulaşma fırsatı bulabildim, bu anlar benim için çok kıymetli idi ve rutinden çok ayrı bir yerde olmayı haketti... Yapamam diye düşündüğüm birçok şeye, kendi cesaretsizliğimin sebep olduğunu da gördüm. Fırsatları değerlendirip bayram seyran diye sığındım güzel sebeplere ve bir araya getirdim bizi işte. 2020'de daha çok değerlendirebileceğime inancım var şimdi de... :)

Kasım ayında Antalya'ya gittik sonra, ki yazdım ya bloğumda da; Kasım'ı uzun seneler sonra ilk defa güzel geçirdim bu arada. İster kışın etkisi, isterse de Kasım'ın bendeki psikolojik etkisi diyelim; Kasım hep eksilerde geçerdi benim için. Bu sene belki de Kasım ayına bir şehir değişikliği epey iyi hissettirdi bu sene. Derken Aralık'ın ilk 15 günü gergin geçti ya kendi kendime, neyse; geçti gitti o da şükür... :)

-- 2019'a Ajanda tutarak başladım, fakat o ajandayı yılın ikinci ayında tutmayı bıraktım...

2019 deyince bir tek ajandam da değil, başlayıp bitiremediğim birkaç iş geliyor aklıma. Birincisi ajandam, ikincisi de Yalova'daki ek tedavim ama... Ajandayı hadi ben tutmadım, Yalova'ya gidip gelmelerim de "servis" sebepli maalesef kesildi. Gemlik'ten giden o kadar az hasta var ki, öncelikle bir süreliğine sonrasında da "olumlu cevap gelemez şekilde haberler kesildi oradan. Açıkçası biraz umudum da kesildi oradan yana, zaten gidebildiğim ölçüde alabildiğim tedavi iyi geliyorduysa da; benim fizyoterapistim de gidiyordu ardımdan, Uzay Terapi'deki fizyoterapiste de gün ayarlanamıyordu bir süredir. Demem o ki, bu da kısmet. Yer yer şartlar uygun mu diye sorguluyorum, ama bunu daha önceden de söylemiştim; bazıları o kadar basit sebeplerle "tedavilerini ihmal ediyorlar ki!", biraz zor bu durumun değişmesi de şimdilik...

Ajandaya gelince, neden tutmamış olmak bu kadar dokundu dersek; planlı olmaya o kadar önem verirken, bazı durumların planını yapmaya yeterli kıymeti vermediğim için diyebilirim... Misal yazmak konusunda yeterli olamadım; ben yazmak konusunu yazan ama bir türlü istediği gibi yazamayan tarafta idim yine çoğu zaman... Ama ajandam yerine başka bir not defteri tutarak olabildiğince kendimi aktif tutmayı da sağladım. Ajanda kullanamamaya takılmam sırf "dahası" olamadığı için galiba ama 2019 bana en çok da bunu öğretti ve benimsetti aslında; "Her şeyin en iyisini olmak en iyisini yapmak zorunda değilsin. Çabalamayı sürdür, o da yeter."

Yani 2019'da en iyisini yaptığımı düşündüklerimden biri, az biraz mükemmelliyetçi olma düşüncesinden uzaklaştığımdı. Yer yer planlamaktan da kaçındım diyebiliriz. Doz ayarlama konusunu temsili şekilde anlatacak olursak, 2019'u örnek gösterebiliriz... ;)

Olabildiğince yazı yazdım ama bloglarımda kendimce, bir o kadar da hikayelerime yazdım ama neticede sonuçlanmayanı çoktu. 2020'de de hem çabalamayı sürdürüp, hem de emeklerimin sonucunu görebilmeyi diliyorum bu vesileyle...


-- Olduramadıkları hakimdi 2019'un da yine, ama bu sefer o olduramadıklarıma daha yakın hissettirdi her defasında...

Misal 2019'da da iş hayatına atılamadım, ama 2019'un sonunda değiştirmeye dair verdiği işaretlerle daha yakınım gibi hissediyorum...

Annem hep der ki, "Ben daraldım ama asla bunalmadım. Allah beni bunaltmadı, Allahım çok şükür  bana "daraldım" dediğim anlarda hep yardım etti." Bir zaman anlamıyordum annemi, "O da ne demek ki?" diyordum ama anladım... İnancından, ondan istemekten ve vermese de "şükür" diyebilmekten vazgeçmediğinde onu hep yanında hayatında hissedebilmekten yana söylüyordu annem. Düşündüm de, ben de hiç bunalmamışım meğer! Geçmişimde en kötü anlarımı bile düşünüyorum, hepsinin en karanlık anlarından çıktım; boşa değil, yaratıcımın desteğiyle çıktığıma inanıyorum...

Bu sene iki kez çok sıkıldığımı hissettim; biri senenin başlarında idi, biri de bu ayın başında idi. Şimdi görüyorum ki, onlardan bile feraha çıkışım boşa değildi. Bana bir şeyler öğretmek ve kavratmak içindi. İlki, her şeyin hep değişmeye devam edeceğini ve en karamsar anlarda bile "bir gün biteceğini" unutmadan sabretmeyi öğrenmem gerektiğini öğretti. İkincisi ise, sıkıntıların hep bir "amaç için geldiğini" ve içsel hesaplaşmaların bir yerde sıkıntı olarak hayatını sorgulatmaya gebe olduğunu öğretti...

2019'da geçirdiğim şu iki sıkıntılı zamanın sabır hissiyatı, bana oh dedirten anlardı... İlkini bir daha hiç yaşamamayı diledim, ikinciyi de artık söz veriyorum "daha çok sabredeceğim" diye kabullendim... 2019 bu ikisi açısından zorlu idi sadece. Şükür rabbimden gelen her sıkıntıya da...


-- Beklentiler açısından nasıl davranmam gerektiğini kavrattırdı sonra bana 2019;

Üstteki olgular sebebiyle de, beklentilerim hep sıkıntı oldu bana 2019'da. Ama birkaçından sonra öğrendiğim olgu şuydu; "Artık beklentileri yükseltme, en iyi anda bile her ihtimalin varlığını anımsa!"

Bende ise tam tersi, iyi bir şey olduysa en iyisi olmaya devam edecekmiş hissiyle bir beklenti oluyor; kötü bir şey olduysa da en kötüsü olacakmış hissi sarsıyor. Sonu hep değişik şekilde geliyor misal; birileri oyun oynuyormuşcasına, beklentiler sonucu değiştiriyormuşcasına... Beklentiler sadece üzer, diyen şarkı sözlerine inanmıyordum; "Dozu ayarsan, beklentiler mutlu bile eder." diyebiliyorum artık. Zor oldu, ben öğrenene kadar dersim çok kez tekrarlandı; ama bence, büyük ölçüde benimsedim bu durumu da. 2019 deyince, içsel anlamda savaşlarımda aklıma gelen ilk maddedir kendisi aslında! :))


-- Bir de 2019 adına aldığım 19 kararım vardı sene başında; birçoğunu ve belki de en önemlilerini gerçekleştiremedim ama...


Sene başlamadan 2019 adına aldığım 19 kararın, toplasak 4-5'ini gerçekleştirmek üzereyim sene sonunda. Ama dedim ya, planladığımız gibi gitmiyor hayat! O listede çok kitap okumak adına verdiğim bir okuma hedefim de var (üstteki kitaplar son okunacaklar listeme dahil olan son kitap alışverişimden), izlemek istediğim film sayısı ve sosyalleşmek anlamında gitmek istediğim konser veya sinema/tiyatro sayısı da... Gerçekleştiremedim ama uğraşmama da sebep oldular aslında. Ama yine de 2020 adına büyük yüklü kararlar vermemeye karar verdim bu senenin sonunda, özellikle de sağlık anlamında...

Egzersizlerimi bir gün bile aksatmadım, beslenmeme de yine tam gaz devam ettim; ama bu sene ek tedavimi aldığım Yalova'dan yana senenin ortasına doğru kesintiye uğradı tedavi sürecim, sonrasında da istediğim kadar iyi ve yeterli devam edemediğimi düşündüm...

Devam ettiremediğim o tedavi, benim için eksik bir süreç oldu. Ama sene boyunca devam ettiğimiz fizik tedavim sayesinde, bu sene net şekilde şunu dedi fizyoterapistim; "Tam anlamda hep ilerliyoruz ve büyük ilerlemeler katediyoruz diyemiyorum. Ama bu şekilde devam ediyor, gerilemiyor ve minik minik de olsa hep ileriye doğru gidebiliyoruz ya; senin sağlığın adına bu beni mutlu ediyor!" İşte 19 maddenin sağlık anlamında önemli iki maddesini gerçekleştiremedim kendimce ama bu cümle var ya; "oh dedirtiyor yine, 2019 anlamında... :)


Velhasıl bu yazımda beş maddede 2019'u değerlendirebildim, çok şey yaptım diyemiyorum ama 2019'un sonuna doğru bir yazı daha paylaşmayı düşünüyorum böyle, şayet kısmetse. Bu yazım içsel anlamda 2019'u kendimce değerlendirdiğim bir yazım olarak burada, erkenden durmalıydı. Bu sıra yazamamayı yazmayı sürdürmek istemiyorum, iki hafta geçti doğru düzgün yazamayalı zaten; bir yerden sene sonu değerlendirmelerime başlarım o vakit dedim... :)

Ne kadar kitap okuduğum, ne kadar film izlediğim de, o sene sonuna doğru yazacağım yazımda olacak inşallah. İzleme hedefime yaklaştım sayılır da, okuma hedefime ulaşabilecek miyim onu da o yazımda göreceğiz bu arada... Ben güzel buldum yine, tüm olumsuzlukların yanında bir olumlu yan var; iyi ki 2019'u da yaşadık, yaşıyoruz. Öğretileri boldu, güle güle gitsin hayırlısıyla; ömrümüze yeniden başlayabilecekmişçesine yenilenmek ve tazelenmek ya yeni yıl, öyle gelsin 2020 de inşallah...

Bir dahaki değerlendirme yazımda görüşmek üzere, şimdilik benden bu kadar... Sevgilerimle. (;

15 Aralık 2019 Pazar

İnternet Günlüğüm 2019 #3 - Aralık Günlükleri, Kitaplar Ve Filmler


İnternet Günlüğüm yazı dizimde, 2019 adına çok az yazma gereği duymuşum; senenin belli dönemlerini değerlendirmişim resmen... Madem öyle gelelim son yazısı olacağını umduğum bu yazıma, Eylül'den Aralık'a bahsedelim biraz da...

En son Eylül Günlükleri demişim, bu yazının adı ondan ötürü Aralık Günlükleri oldu aslında... Ne Eylül'deki ne de Ekim'deki gibi yazabildim ama şu sıra; Kasım etkilemesin derken, Aralık yakaladı beni bu sefer de. Bazen ne kadar sakınırsan, o kadar gözüne çöp batarmış ya (deyimleri parçalamak en güzeli tabi burada!)... Tam 2019 adına kendi hedeflerimde "yazmak konusunda da" fena gitmiyorum derken, dumur ettim kendi kendimi. Hayırlısı olsun artık... :)


Kasım ayında Antalya'da geçirdiğimiz bir haftanın ardından, döndüğüm gibi olabildiğince çok kitap okumaya çalışmıştım; o kitaplardan birazdan bahsedeceğim ama bugün üstteki şal günümün uğraşı oldu çoğunlukla... Bu hafta hayli sıkkındı canım, ben biliyorum geçip gidecek bir haldi sadece ama sizinle yaşayan insanlar sizi nasıl öyle görmekten hoşlanmıyorlar ise; onlar için epey büyük hadise idi. 

Üstteki örgüme iki hafta önce başladım, iki gün sonra üstteki halinden üç parmak az kala ipi bitmeye yüz tuttu. Onu kenara kaldırıp kalınlığı ve renk tonu biraz farklı benzer başka ip ile başka bir şal örmeye başladım ve de onu dün bitirdim. Dün de annemden, üstteki ipin kalan son küçük topuyla takviye ip almasını istedim. Sağolsun aldı da ama ipçi hayli başka bir ipe benzetmiş olmalı, uyuşmadı; ne kalınlıkları ne de renkleri. Ben de kalan ipini bitirmek için uğraş vermeye devam ettim; sanırım yeniden kenara kaldıracağım sonrasında da, esas devamı olabilecek kendisini ipçiden temin edebilene kadar... 

Şimdi bu üstteki ikidir kenara kaldırmak durumunda kaldığım, devam ipini henüz bulamadığım yarım örgü şalımdan yola çıkarak size şu sıralarda içinde bulunduğum hislerimi anlatacağım;

Bazen her zamanki gündemimize ve de rutinimize aynı tepkiyi veremeyiz hani, bize bu durumu anlamak kolaysa da, çevremizdekilere ve bizi dinleyenlere hep eksik ve saçma gelir durum.. Kendimi öyle bir hal içerisinde görüyorum ki, üstteki şal gibi rutine devam edebilecek kadar hazır halde hissetmiyorum. O şal gibi ya ipim kayıp, ya da o ipi kabul edebilmeye gücüm yok. Bir süre beni işleyen şeylerden uzak durmak, sakince beklemek istiyor gibiyim. Ama aynı zamanda bu hal içinde de bir o kadar sabırsızım. Olmaması gereken ne varsa bir arada da diyebiliriz biz buna. 

Gelelim mi bunun sebebine? Bence biraz soğuklar biraz da bazen hal değişikliğine duyulan ihtiyaçtan sebep oluştu bendeki bu durum... Dün en zor geçen günüydü bu halimin, üstelik sadece 3-4 gündür böyle idim! İnsanın bu durumda birilerinin ona kızmasına ve sarsmasına ihtiyacı olmuyor, şayet uzun süreçte bunalıma sürüklenmiyorsa tabi; sadece biraz anlayış ve o hali de yaşamasına duyulacak sabıra ihtiyaç duyuyor insan. Sanırım bunları çevrenizde ben gibi ara sıra yaşayanlar olduğunu bildiğim ve gördüğümden söylüyorum. Bilin; "rutinden sıyrılıp kafasının takılı kaldığı noktalara, değiştiremediklerine ama şükretmesini de unutmadıklarına karşı" insan bazen rutine alamayacak kadar takılıverir! Mutluluk kadar, iyi hal kadar kötü halin de kıymeti var çünkü. Deriz ya hani; kul sıkışmadan hızır yetişmez, o misal. Dibe batmadan yükseğin kıymeti de her daim bilinemez. Benim anladığım ve yaşadığım tam da buydu...

Bugüne gelince; daha iyi, daha sakin ve yeniden bir şeyler üretmenin hazzı içindeyim, çok şükür ki... Bir yazılık cümleler dizesini dahi bir araya getiremediğim arsız günlerimin ardından, bu sabaha sakin uyanmak cidden güzeldi. Sabah sonradan aklıma geldi, senede bir veya birkaç kez oluyor bana bu; bir hafta boyunca o kadar derin ve sıkıcı rüyalar görüyorum ki, etkileniyor günüm gecem. Tüm hafta boyunca o kadar abzürt rüyalar gördüm ki yine, belki onun etkisiydi belki de değildi diyorum şimdi de; ama umuyorum geçti ve gidiyor da, alacağım dersi, bir dahakine daha temkinli olacağım durumları ekledim heybeme de... Ne benzerini ne de aynısını, kendi çapında yaşarken birileri, anlayışsız cümlelerle sarsmayın kimseleri dilerim ki. Hep en iyi en sakin veya en ele avuca sığmaz kişi diye umduğunuz bildiğiniz kişiler dahi, azıcık duraklar bazen; bunu da es geçmeyin lütfen... 

Madem Öyle Biraz Da Kitaplardan Bahsedelim Şimdi... :)


Üstteki kitaplar, şu an için son okuyup bitirdiğim kitaptan (İncir Kuşları - Sinan Akyüz) önceki okuduğum 6 kitap... 3 senedir sembolik olarak kendime koyduğum 25 adet kitap okuma hedefine 2018 senesinde ulaşınca, 2019 için kendimce bu hedefimi arttırmış -50 kitap olmak üzere- daha çok kitap da okuyabilirim madem demiştim. Bu hedefe ulaşmak öncelikli amacım değildi yine söylemek isterim ki, çok kitap okumak için okumayı bırakmamaya yönelikti. Zira ne kadar kitap okursam o kadar iyi hissediyorum kendimi ve o kadar iyi yazdığımı da görüyorum kendi çapımda. İyi yazmaktan kastım, kendimi ifade etmek anlamında tabii ki de. Çok okumak yeni kelimeler ve anlatım biçimlerini öğrenip deneyimlemek demek, her günüme bir hikaye sığdırmak hayatıma iyilik olarak yansıyan yeni pencereler demek...

Bu anlamlar çerçevesinde, kendime daha önce hiç okumadığım ve merak ettiğim ölçüde notlar aldığım yazarları da okumayı hedeflemiştim 2019 adına. Hem edebiyatımızda yerlerinin sağlam olduğu söylenen yazarlarımızın hem de adlarını birçok kez duysam da önyargılarımla "klasik" diye okumayı reddettiğim yabancı yazarların isimleri vardı bu listede. Üstteki kitaplarla, o bahsettiğim listemden 6 kitap sildim; üstteki kitaplar 6 yazarla tanışma kitaplarım oldu yani...


Bahsetmiştim galiba, ilköğretimde kitap okuma kurallarımız olduğu gerekçesiyle (kitapları asla yarım bırakmamak gibi), okumayı sevememiştim. Birçok klasiğe önyargılı bakmamdaki sebep de bu kuraldı o zamanlar. Çok çocuk kitabı okumuşluğum yoktu yani, şu 3-4 sene öncesine kadar. Önce Arkadaş Çocuk Yayınları ve Can Yayınları ile başlamıştım çocuk kitaplarını okumaya; İş Çocuk Klasiklerinin ise daha çocuğa yönelik anlatımı olduğunu, son iki aydır yeğenime aldığımız kitapları okurken anladım.

Kidega Kitap Alışverişimiz'le aldığımız kitaplardan, yeğenim için aldığımız kitapları oncan önce bitirmeye uğraşıyorum şimdi. Son 4 kitap kaldı o listede okumadığım misal. Şimdiye kadar her birini ayrı sevdim; Gulliver'in Gezileri kitabında hikayenin sonrasındaki yazar ve kitap özeti kısmının bir çocuk için ağır nitelikte olması haricinde ama! O konuyla ilgili 1000kitap.com'da yorumumu şöyle yapmıştım; 

Beni hikayeden sonraki kısım çok düşündürdü; çocuk klasiği olduğu için, anlatılan siyaset hayatı ve de birçok edebi kelimeleri anlamak benim için bile güç oldu. Nedenini kavrayamadığım tek konu budur ki, çocuklar için anlatımı hikaye kadar sade olması neden mümkün olmadı? Hikaye hakkında anlatım da anlaşılır olmamalı mıydı? Aslında kitaba puanım tek bu yüzden 9, ama hikâye güzelliği açısından 10 puan verdim. :)
1000Kitap.com hesabıma buradan ulaşabilirsiniz; beğendiğim beğenmediğim ve kendimce yorumlamayı istediğim gibi kitap yorumlarımı not ediyorum...


Üstteki 6 kitaptan en sevdiğim tanışma kitabım Tolstoy ve Charles Dickens ile tanışmamızdı. Tolstoy'u okumaya devam edeceğim, fakat Charles Dickens ile bir daha ne zaman yolumuz karşılaşır bilmiyorum. Ama onun Oliver Twist adlı hikayesinde beni etkileyen bir durum var, hikaye bütünlüğü Türk filminden alıntı gibi; veyahut bizim Türkler o kitaptan etkilenmiş, bilemiyorum... Okumadan önce birisi Oliver Twist için; "o hikaye Ayşecik ile Ömer filmindeki Ayşecik'in hayat hikayesinin erkek versiyonu ve daha dramatik!" deseydi, cidden inanmazdım. :) Okurken "Ben bunun sonunu biliyorum," diye okudum kendi kendime... Bir benim Ayşecik filmine benzettiğimi de düşünemiyorum; hani şu küçük yaşta kaçırılıp dilendirilen Ayşecik'in filminden bahsediyorum.. Oliver Twist hikayesindeki en büyük fark, bu sefer konunun erkek çocuk üzerinden anlatılması ve dilendirilmeden önce çocuk esirgeme yurdunda büyütülmesi. O kadar yani... :)

Buket Uzuner ile tanışmamız ise oldukça sancılı oldu. Çünkü hikayenin içinde çok fazla yeni terim vardı ve kitaba odaklanmak isterken her bir kelimenin anlamını öğrenip hikâyeye daha sonrasında tekrar yoğunlaşmak durumunda kaldım. Dipnot şeklinde birçok terimin açıklaması verilmediği için, birçok kez bölündü okumam. Ama ona rağmen hikaye güzel yerle bağdaştırıldı diye düşünüyorum tabi... Bir de en kötüsü Jane Austen ile tanışma kitabımdı... "Gurur ve Önyargı" kitabını okumamakta ısrar ettiğim yazarın, sanıyorum okuması kolay ama bana göre olmayan kitabını seçtim. Kitapta mektuplarla bir kadının kendini ve kızını everme uğraşında hayatını kurtarma çabasını anlatıyor. Bana göre çok iyi bir kitap değildi, fakat dönemine göre çok beğenilen bir kitap olmuş "Leydi Susan"... Bana göre 5/10'luk bir kitap idi... :)

Kolaja sığmayan Sinan Akyüz ile tanışma kitabıma gelince, İncir Kuşları'nı diğer bloğumda önümüzdeki günlerde "1 Kitap, 1 Film ve 1 Video" adı altında yorumlamak istiyorum. O kitabın hikayesi bana anladığımı düşündüğüm bir konuyu netlikle kavrattı... Çok sarsıcı ama güzeldi. 


Gelelim Biraz da Filmlere...

Bu sıra dediğim gibi çok yazamadım ama bol bol okudum ve de film izledim. 2019 adına da, öncesindeki iki senedir başladığım gibi; her ay en az 8 film izleme uğraşımı sürdürmeye devam edecektim. Her ay mutlaka 8 film izliyor değilim ama her aya 8 film düşecek olsa, bir senede 96 film izlemem gerekiyor ya; bu sene o hedefe ulaşacağım gibi görünüyor, en azından geçen seneki gibi hedefe yaklaşmış ama ulaşamamış olmayacağım bence! :)

Dün gece "About Time" adlı filmi izledim yatmadan önce. Daha önce çok sevip de okuduğum ve filmini de hemen hemen aynı ölçüde hoş bulduğum "Zaman Yolcusunun Karısı" filmindeki gibi, başrol kadın oyuncumuz "Rachel McAdams" idi yine. Sanırım zaman yolculuğu içerikli filmlere onu yakıştırıyorlar ki, ben de bir kez daha yakıştırdım... Film çok eğlenceli ve komikti ama böyle bir filmden beklenmeyecek kadar da hayata dair mesajlar ile doluydu. "Zamanı kaçırma", "Kararlarına ve adımlarına dikkat et", "Anı anda yaşamanın kıymetini kavra" gibi. Ama bir o kadar da kendi içinde çelişkileri vardı sanki... 

Aslında bu sefer anlatmaya değil, önermeye geldim; ama bir o kadar da sorgulamalar yapmak istiyorum öncesinde. İzlemeyenler için bundan sonrası spoiler olabilir! ;

Bu tarz bir filmde, babadan oğula geçen bir zaman yolculuğunun nedeni neydi acaba? diye sorgulattı film bana öncelikle. Sonra da bir babayla oğul arasında ne kadar derin bağ kurulabilir? Dedirtti. Son nokta ise beni çok duygulandırdı ama bir o kadar da karmaşık düşündürdü; 

"zaman yolculuğunda tek bir şeyi dahi değiştirdiğimizde, geri kalan her şey değişebiliyor ise, zamanda yolculuk yapıp son kez babasının yanına giden baş karakterimiz; babasının tenis oyununda yenmesi gibi bir durumu oluşturup, nasıl hiçbir şeyi değiştiremedi?!" Burası benim aklımı çok sorguladı ve yazmak istedim, belki filmi izleyip bana filmin bu açık ucunu anlatabilen çıkar. 

Bir şeylere takılasım vardı bu ara, bu filmin bu noktasına takıldım ben de... :) Filmi Olan Kitaplar yazı serimin "Zaman Yolcusunun Karısı" başlıklı yazısını okumanızı da tavsiye ederim, sözü edilmişken tabi...

Bir başka film daha önerip gideceğim; nicedir izlemeyi ertelediğim ama denk geldiği üzere izlediğim "Deha" filmi. Filmde çok zeki dayı ve yeğeni var. Zeki kız çocuğumuz, hayatını matematik aşkı uğruna kaybetmiş bir matematik dehası annenin kızı. Bizim ülkemizde dahi yapılan en büyük hata, bir çocuğun çocukluğunu yaşamasını gözardı etmek boyutuna gelebilecek kararlar almak; deha kızımıza da uygulanmak isteniyor tabii ki.  Anneanne böyle olmasını tercih ediyor ama dayısı korumaya çalışıyor minik dehamızı. Etkileyici, duygusal ve "ben olsam ne yapardım?" diye sorgulayan bir film...

Filmi izlerken ben hem kızdım hem de içerledim mevzuya, bir de çok hayran kaldım kıza. Güzel kurgulanmış, bilgisi ve mesajı bol ama bir o kadar da eğlenceli bir filmdi... Aralık bitene dek, daha nice böyle film izleyebilirim inşallah... :)

Velhasıl, benden bu aralar hislerim ve önerilerilerimle "İnternet Günlüğüm"den bu kadar... Bir dahaki İnternet Günlüğüm yazım kimbilir ne zaman gelir. :) 

Bir dahaki yazımda görüşene dek, kendinize iyi bakın; sevgilerimle...




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...