31 Ocak 2014 Cuma

Not Aldım Veya Not Ettim - #2


Not Almak Veya Not Etmek... Bu yazı dizisinde hayatımın içinden not aldıklarımı, sevdiğim veya hoşlanmadığım şeylerden not ettiklerimi, düşüncelerimi ve kaydetmek istediklerimi göreceksiniz...

Bu yazı dizisinin ilk yazısı, burada. :)

2. yazısı olan bu yazı da, maalesef bu haftasonundaki Aöf Dönem Final sınavlarından ötürü biraz gecikti. Cumartesi günleri yazmayı hayal etmiştim ama bundan sonrasında yine Cumartesi günleri gelir bu yazı dizisi inşallah...


Son yazdığımdan bugüne kadar not ettiklerime gelince; 


Özlem giderme Mevzuusu vardı:





 * Geçtiğimiz haftasonu Aöf sınavları için ablamlardaydık. Sınav yerime ablamların oradan gitmek daha kolay oluyor. Cumartesi sınavlardan çıktıktan sonra ablamlara gitmeden önce Kağan'a birkaç oyuncak aldık da gittik. Ama önceliğimiz Lego üzerineydi. Kağan'ın oyuncaklarla oynama zamanları başladı bir süredir. Bu sıralar da Lego tarzı bir şeyleri birbirine takma merakında olduğundan, Lego oynamaya başlama zamanı geldi diye karar vermiştik ailecek. 

 * Cumartesi günü ilk sınavlarımdan sonra Carrefour'a gezmeye gidince, 1 oyuncak alana 1 oyuncak bedava kampanyasını da görünce; Lego'yu bugün alalım bari dedik. Lego'nun yanında, yazı tahtası, oyuncak laptop ve bir oyuncak daha aldık. Ancak akşam Kağan'n oyuncaklarını açma sırası gelince, Kağan'ın ilgisini sadece Lego çekti. Uykusu geldiği halde bile Lego'ları bırakmadı bir süre, o derece. :) 

* Maşallah kuzuma... Yine ayrı düştük, ama en kısa zamanda kavuşmayı dört gözle bekliyoruz yine. Bizi öyle özlemiş, öyle sevindi ki. Eh bizim ne kadar özlediğimizden bahsetmiyorum bile. :)) 

Finaller Davası:

- - Son yazdığımdan sonra şu finaller davası vardı ya, atlatınca bir rahatladım ki sormayın. Örgün öğretim bittikten sonra insana öyle zor geliyormuş ki okumak böylesi. Örgün olsa neyse de diyorum hep. Açıktan okumak, tüm derslerin çalışmalarını bitirmeyi vize ve finallere kadar ayarlamak daha çok plan program istiyor. Tamam plan program yapmayı sevsem de, son 2 senedir bu konu hakkında plan programımı uyduramadım nedense. Doğrusu karar aldım, bahsedip de duruyorum; bir şekilde şu önümüzdeki dönemden itibaren ders programım meselesini kesinlikle ayarlayacağım. Bu konuda her türlü fikire de açığım...


Bu Ara Dinlediğim Müzikler:


- - Tivibu'nun Trace Urban diye bir kanalı var, geçen hafta eski bir opera müziğinin yorumunu izleyip not etmiştim, bu sefer de Jan Lisiecki diye birini keşfettim. Bu genç çocuk da, tanıdık bir klasik müziği çalıyor. Chopin sevenler bilir "Chopin's Etude No.4 in C Sharp Minor". diye geçiyor arkadaşın çaldığı... Burada...

* Klasik müzik de seven biri olarak, Chopin'in Nocture'ları da başkadır diyorum; işte o kadar! :) Chopin'in Nocturne'larına başka bir zaman geliriz belki... Benim en sevdiğim Nocturne'u No. 20 diye geçiyor. Merak eden olursa, dinlemesini tavsiye ederim. 
Neden bilmiyorum; beni mest ediyor ve düşüncelerden düşüncelere atıyor. 


- - Bu aralar bir de Kolpa'nın Ölünmüyor Mutsuzluktan şarkısına takılmış durumdayım. Mutsuz felan değilim efendim, ancak sürekli mutsuzluktan dert yananlara benden ithafen gelsin diyorum bu sırada. Bak güzel oldu bu not... =D Nedir sürekli mutsuzum halleri, azıcık şükredelim hallerimize. Etraf kötü olaylarla kaynıyor gidiyor zaten. Sürekli kötüye bakana değil, iyiyi görene ihtiyacımız var efendim bizlerin. Sizi iyi düşünmeye davet ediyorum biraz, iyi düşünün iyi olsun misali...


Bir de Bol Bol İzleme Hallerindeyim Bu Ara Tabii;

- - Geçenlerde bir diziye takıldım, My Mad Fat Diary diye. Film'de kilolarıyla ve güvensizliğiyle, güzel geçmeyen hayatına yenik düşen bir kızın hikayesi anlatılıyor. Geçen sene 1. Sezon'u çekilmiş, 6 bölüm oynamış. Bu sıralar içinde de, yeni sezonun başlaması bekleniyormuş. Bende sabırsızlıkla beklemiyor değilim doğrusu, güzel devam edecek gibi duruyor. Eğer çerezlik bir gençlik dizisi arıyorsanız, izlemenizi tavsiye ederim. Bir de The Carrie Diares var, ona da yeni başladım. Cidden güzele benziyor...


- - Beni Affet dizisini izliyor musunuz? Hani şu haftaiçi haberlerden önce, Star Tv'de günlük dizi olarak yayınlanan bir dizi. Ben arada sırada çektikleri sıkıntılarından yorulduğumda bıraksam da, çoğunlukla annemle takip ediyoruz başından beri. :) 

* Dünkü bölümde şöyle bir şey oldu; dizide Umut diye bir karakter var, belalı arkadaşının zoraki olarak nişanlandığı kıza sahip çıkıyor belalı arkadaşı hapishaneye girince. Arkadaşı nişanlısını emanet ediyor, hapishaneden çıkana kadar da birbirlerine aşık oluyorlar. 

* Bunda garip bir durum görüyor musunuz siz? Aslında hiçbir gariplik yok. Zoraki, medeniyet içermeyen bir şekilde nişanlanıyor kızla çünkü diğer adam. Kardeşine zarar veririm diye... Siz söyleyin Umut'un yerinde olsanız bana yakışmaz diyip o adama teslim eder misiniz kızı? 

* Efendim bu akılsız Umut, kıza yakınlaşmak yerine uzaklaşıyor kan kardeşim dediği adamın hapishaneden çıktığını duyunca... Bugünkü bölümde de, kıza doğum gününde yemek yiyeceğiz diyerek elbise getirdi, hazırlandırttı, götürdü restorana. Kız da belalısının geleceğini duyunca, isyan etti artık. Erkekliğe sığar mı bu Umut'un yaptığı efendim? Allahım uzak etsin böyle korkak sevenlerden, böyle sevdiğine sahip çıkamayanlardan... (Not; saçmalık canım böylesi!)


- - Şu durum var bir de; Pal Fm'in çok sevdiğim Dj'i Onur Yar, bu Cuma yani yarın son programını yapıyormuş, asker oluyormuş artık. :) Allahım tüm askerlerimize ve Onur Yar'ımıza Hayırlı Teskereler nasip etsin. Sağ salim gitsin gelsinler inşallah... Onur Yar'ı bilmeyenler için, bundan sonra takip edebileceğiniz youtube kanalındaki eski yayınları ve kendi sesinden yazdığı şiirleri olacaktır. Bir de yarın 18.00-20.00 arası askerlik öncesi son yayınını dinleyebilirsiniz Pal fm aracılığıyla...


Bu yazı da bugünlük burada bitsin efendim. Umarım haftaya Cumartesi günü yine görüşürüz. Sağlıcakla kalın, hoşçakalın... :)

28 Ocak 2014 Salı

Fotoğraflarla 1 Haftam - #34


Resmen senenin 4. haftasının Fotoğraflarla 1 Haftam yazısını yazıyorum. 1 ay'ı devirmek üzereyiz artık... :) Zaman bazı içinde bulunduğumuz durumlarda yavaş geçiyor gibi gelse de, aslında çok ama çok hızlı geçmekte; bunu çoğunlukla söyler ve unutamam nedense... :)

Sınavların bitmesinin ardından, geri döndüm bende artık. Pazar günü akşamı eve dönebilmiş olsak da ancak bugüne yazabilmek kısmet oldu. :) Dün uzun zamandır görüşemediğim bir arkadaşım ziyaretime geldi, çok mutlu oldum. :) Arkadaşlarım ve akşamına kuzenimgille geçen güzel bir gün oldu... Ve bir hafta daha hızla başladı, ikinci gününe geldik bile. :)

Bakalım senenin ilk ayının son haftası nasıl geçmiş?

Bu arada, Diğer Fotoğraflarla 1 Haftam yazılarım için buraya,

İnstagram sayfam için de buraya tıklayabilirsiniz... :)



Sınava tamı tamına 5 gün kala çalışmaya ara vermiştim, tekrarlarımdan önce. O gün yengemle ablası geldiler işte. :) Bol sohbet dolu güzel bir gün geçirdik. Bir süredir eskisi gibi oturmalar yapamadığımızdan, böyle günlerin tadını çıkarmaya bakıyorum ben. :) Ailenin ve akrabaların çocukları okumak için şehirlere dağılınca, bir başka telaş başlıyor sanırım. Eski telaşların içinde vakit ayırıp çokta güzel oturmalar yapabilirken, sakinliğin ardında saklı olan telaşlara vakit bulamaz oluyoruz... 

Acaba yavaş yavaş, o güzel ev oturma sefalarını da mı tüketiyoruz ki? Neyse ki eskisi gibi değiliz, bu sıralar fırsatlar bulup görüşebiliyoruz. Umarım tüketmeyiz aile toplantılarımızı da.. :)

Neyse resime gelince de, Kağan'ımın dertli dertli uyuyuşu hakim yengemin ayağında. Eller başta, görüldüğü üzere. :) Zaman zaman zor uyuyor, bir yeri ağrıyor canımın belki de... :)


Kağan büyüdü maşallah, her geçen gün de büyümeye devam ediyor tabii. Şimdi bizler gibi koltuklara oturma merakı başladı. :) Arada çıkıp koltukta oturuyor, tv izliyor, suyunu koltukta iken içiyor falan. Küçük adamım benim ya... :)


Bakıcılıkta yardımcı olarak fena değilim. :) Oturduğum yerden de olsa birkaç işi yapabiliyorum, veya hiç olmadı ne yapılacağını söylüyorum falan. :) Damla ile geçen hafta Salı Kağan'a baktık, annem de işlerini görmeye indi çarşıya. Hiç de fena değildik valla. Çok da iyi baktık yani. :) Kağan'ın yarım günlük bakıcısı Damla'mdı... :) 

Bana gelince; bir süredir sağlık açısından düzelme işini epey ilerlettiğimizden beri, küçük bir şeyleri dahi başarabildiğimde işe yaramak hoşuma gidiyor... :) 


Sonra haftanın ortasında, Kağan'ımın babaannesigil geldi ve kuzumu anne-babası'nın evine götürdüler. :) 1-2 ay onlar bakacak. Üstteki resim babaannesigil gelmeden önceki akşam. :) Kağan evi o kadar dolduruyormuş ki, bir evin içinde 3 kişi varken bir eksiklik hissedilir mi ya? Hissediliyormuş işte. :) Allahım başka ayrılık vermesin inşallah ama, cidden insan alışınca bir fena oluyor bazen. Herşeyden öncesi çok arıyor insan, evin içinde pıtı pıtı dolaşan küçük bir insan çok başka oluyormuş. :) Ama dediğim gibi allahım cümlemize çok büyük uzaklıklar ve ayrılıklar vermesin... :)

Kağan gittikten sonra da, internete pek giremedim işte. Haftasonu bitene kadar derslerle dolu geçti günlerim. Haftasonu da ablamgilde idik. Kağan'ımı gördük, kuzum da biz de birbirimizi görünce çok sevindik. Babam ile annem her defasında, "onun hayal dünyasında şimdi ne fırtınalar kopuyordur, terkettiler beni diye düşünüyordur bizler için kimbilir." diyorlar. Haksız da değiller, bu zamana kadar bir düzen kuruldu sonuçta... :) Ama babaannesigile de alışıyor yavaş yavaş allahtan...

Sınavlara gelince, bu haftasonu bir garipti esasında benim için. Sınavlar çok kötü değildi, ama birkaç derste çok iyi değildi doğrusu. :) Heyecanla sonuçları beklemiyorum. Aöf konusunda tek beklediğim; hem biraz zevk için hem de okuma isteğim hala devam ettiği için, okuduğum şu bölümümün ders çalışmalarını düzene sokabilmek. Bunu yapabilirsem, en azından geriye kalan dönemleri ve dersleri daha da güzel geçirebilirim... :) 

Bunlar haricinde, haftasonu güzel ama çok çok yorucuydu. Gerek soğuklar, gerek de uykusuzluktan. İşte bir de bu yüzden birkaç dersin notları acayip garip gelecek diye düşünüyorum. :)


Ve bu resim de, Cumartesi akşamından anne-oğul görüntüsü. :) Kağan'dan ve ablamdan herkese selam getirdim. Maşallah kuzuma, biraz nazlanması hariç iyi görünüyordu. Bir de biraz üşütmüş sanırım, umarım en yakın zamanda toparlar. Umarım her grip olmak üzere olanlar, bu sıra çabuk toparlanırlar. :) Bizim evde üzerinde bir grip kırgınlığı bulunmayan ben varım, aman maşallah. İnşallah grip de olmam, ben grip oldum mu fena oluyorum... :)

Birkaç gündür yazamıyor olmanın sonucu, böyle uzun bir yazının ortaya çıkması oldu... Kusura bakmayın, konuştum da konuştum yine.... 
Sabırla okuyan varsa, teşekkürlerimi sunuyorum. :)

Sevgilerimle buralardayım yeniden, görüşmek üzere... :)

24 Ocak 2014 Cuma

Derslerim Bittikten Sonra


Bu yaşıma kadar hep, okul bittikten sonra şunu yapacağım diye diye bir sürü hayal kurdum. Benim hayalperest bir yapım olduğunu muhakkak söylemişimdir, bilirsiniz muhtemelen. :)

Velhasıl bunca zamana kadar kurduğum okul bittikten sonrasını, şimdi de dersler bittikten, finalleri verdikten sonra diye diye sürdürüyorum bu dönem de. :) Buralarda yer yer olup, yer yer olamamamın sebebi finallere hazırlıktı yani bu sıra yine. Dün bir sürelik de olsa yazıp buradayım demek için Buralarda Mıyım? adlı yazımı yazdım. :) Finaller bu haftasonu, yani çok az kaldı yine çoook az. :)

Bu dersler veya sınavlar bittikten sonra muhabbeti canımı sıksa da bazen, bir süre daha böyleyim anlaşılan dedim bende bu sıra. Ve bunun için bir dur diyorum artık, yeniden eski öğrencilik yaşamıma dönmek için...



Bakmayın siz bu Aöf'de böyle olduğuma. Ben Lise'deki öğrencilik yaşamımdan örgün öğretim hayatım bitene kadar düzenli çalışmayı ilke edinmiştim. Ama maalesef aöf'ye başladım başlayalı iki senedir rahatsızlıklar baş gösterince, ders düzeni birçok kez bozuldu. Eh bu dönem de Kağan ayaklanınca daha çok ilgilenmek durumunda olunca, aksadı işte bu sene de dersler. :)


Ama bu canıma tak etmiş durumda olduğundan, artık kararım kesin bir dahaki ders dönemimden itibaren düzenli çalışmaya geri dönüş yapacağım. Elbette evde bir küçük çocuk olduğundan bu zamana kadar zor oldu bu dönem için.

Aslında kararlıydım biliyor musunuz, dersleri bu kadar da kafaya takmayıp bu kadar geç vakte bırakmamaya bu sene. Çünkü takınca kafaya cidden sıkıntıya girdiğimi farkediyorum 2 senedir. Dediğim gibi diliyorum ki önümüzdeki diğer döneme düzene sokacağım ders çalışmalarımı... :)


Neyse diyeceğim o ki; eskiden yaptığım "okul bittikten sonra" muhabbeti, şimdi yerini "derslerim bittikten sonra" diye aldı... :) Okul bittikten sonra tek fark şu oldu ki; artık yapmak istediklerime istediğim zaman vaktim oluyor. Ama derslerin kontrolü artık tamamen benim elimde olduğundan, bu sefer de daha çok çalışmam gerekiyor bazı derslere. :/ Ama dedim ya kararım kesin, bir dahaki döneme daha dikkatli olacağım bu konuda. Düzeni oturtmam şart oldu artık...


İşte tam bu noktalar sonucunda şöyle bir nokta ortaya çıkıyor; 

Derslerim bitsin, kitaplarıma geri döneceğim.
Şu derslerimin finallerini de vereyim, ondan sonra rahatım... Vs. :)


*E canıma tak etti tabii artık; baksanıza okumaya can attığım kitaplarıma yenileri eklendi. :) Bu güzelliklerden bir ara fırsat olunca bahsedeceğim. :) Finalleri de rahatça atlatayım bu dönem, daha fazla odaklanacağım elimdeki güzelliklere...

*Dün Kağan gitti bu arada bahsedemedim. Babaannesigil ile dedesi geldi, anne-baba evine gittiler. 2 ay kadar burada kalacaklarmış, ara sıra fırsat oldukça görüşeceğiz. O arada artık okul bittikten sonra dediğim ne varsa, başlamayı çok istiyorum. Hayat kısa ve kendimi hayallerime göre gerçekleştirmeye başlamak istiyorum... :)

*Eh bir puzzle'ım da beni bekliyor. Bir türlü başlayamadığım, ancak uğruna puzzle halısı aldığım puzzle hobisine de artık giriş yapacağım. :) 

*Bir hayalim var ki, büyük bir hayal, onu mutlaka artık gerçekleştirmeye başlamalıyım. :)

*Ve şu plan program işini hayatıma ders açısından da yeniden katmalıyım... :)

Sizin yok mudur mesela, şu bittikten sonra şunu yapacağım dediğiniz zamanlar? Bir benim mi çok oluyor ki acaba? =)


Yazımın Ana Konusu;

Şimdi diyeceksiniz, bu şeyler de nereden çıktı yine? Söylemişimdir belki önceden de; ben plan programlı olmayı seviyorum, bir noktaya kadar. Lise son'dan beri, üniversiteden beri... 

Bu plan programlık da, yazıyı seven ben açısından yazmanın büyüsüyle ve yazmanın iyi gelmesi durumuyla iyice artıyor da artıyor (Birkaç senedir çözdüğüme göre)... 

Plan programlı olmak eskiden hiç sevmediğim şeylerden biriydi aslında. Ancak, şimdi de hastalıklı şekilde plan programlı değilim. Bir nokta da şu doğrudur bence çünkü; "Bazen hayat sizin yaptığınız planları bozmaktan ibarettir." :)

Benim hayatımdaki plan program işte böyle işliyor... Ve diliyorum ki bundan sonra hayatımdaki ders kısmını da, evde oturan halime yakışır şekilde toparlayabilirim. :) Ancak tabii ki öncelik finallerin güzel geçmesi için elimden geleni yapmak. Ve emeğimizin karşılığını almak için dua edip zihin açıklığı dilemek. Cümlemize birden... :)

Derslerim bittikten sonra da göreceğiz artık diyorum. :) Umarım eğlenceli bir yazı olmuştur sizin içinde. Ben yine epey rahatlattım kendimi bu arada, okuduğunuz için teşekkür ederim. :)

Sevgilerimle... :)

23 Ocak 2014 Perşembe

Buralarda Mıyım?



Bir varım bir yokum,

Ah ben bu aralar bir hoşum. 

Finallere hazırlıklardan yorulmuşum, 

Yarın bir bakmışsınız, artık boşum. 
(Boşum derken, dersler bitmiş olarak buralara dönmüşüm.) :) 

Efendim, tamamen bir dakika içinde doğaçlama çıkan yukarıdaki dizeler, ara ara yaptığım kafiyeli konuşma hallerime bir örnek olmuş oldu. :) 

Bu sıralar düzenli yazamamaktan kendim dahi şikayetçiyim. Ancak final çalışmalarımı ön çalışmaların ardından toplu çalışmalarımı da yaparak bitirmiş durumdayım diyebilirim. Ancak bir çalışma an'ımın daha ardından yazmaya fırsat bulabildim şimdi, kısaca burada bulunayım istedim. 

Kısacası; bir yorgun savaşçı olarak bir çalışmayı daha bitirip yatmaya doğru yol alıyorum şimdi. Yarın küçük bir ders bakınması sonrası öğlenden sonraya burada bulunmayı ümit ediyorum.

Sağlıcakla kalın, İyi geceler dilerim. :)

Gececi finallere çalışan tüm öğrencilere de zihin açıklığı diliyorum. :)

Not: Yazıdaki resim 13.11.2013 tarihinde çekmiş olduğum bir resimdir...

20 Ocak 2014 Pazartesi

Fotoğraflarla 1 Haftam - #33


Bir hafta daha bitti, yeni bir haftaya daha başladık bile. Günler çabuk geçmeye mi başladı yine ne? Sanırım 2014 çabuk geçecek böyle giderse... :)

Başladığımız bu hafta sınav haftası, bu dönemin de aöf finalleri de yaklaşıyor yani. Laf bir yana, bu sene 2. senemi bitireceğim Aöf Sosyoloji'de. Hadi hayırlısı... Ve bir karar aldım bu hafta yeniden, kesin bir karar, bu dönemi de sorunsuz atlatayım da bu sıkıntıyla, bir daha böyle sıkıştırmayacağım kendimi derslerle. Planlı ve programlı olacağım Sındırgı'daki gibi, kararım kesin... :) 2 senedir bir toparlayamadım, düzenleyemedim ders hallerimi tam...

Nerelerden nerelere geldim yine ya. :) Bu hafta da ders çalışma hallerim ile geçti, Kağan'ın haftasonuna doğru evine gitmesi ile yokluğunda... :) Hızlandım, finallere hazır olmak üzereyim. Son 1-2 ders kaldı, hadi bakalım. :)

Ve bakalım geride bıraktığımız hafta nasıl geçmiş? :) Başlamadan uyarayım, yine Kağan'ımla dolu dolu bir Fotoğraflarla 1 Haftam yazısı sizleri karşılayacak...


Yeni bir haftaya daha, hafta başlamadan Kağan'ın Pazar akşamı eve dönmesi ile başladık. Bu gidiş gelişler çok hoş aslında, özlem 2 günlük de olsa kavuşmalar müthiş heyecan verici oluyor her seferinde. :) Haftaya böyle başladık işte, Annem, Kağan ve ben üçlüsü kahvaltı ederek... :)


Kağan çoğu zaman uykulu halleri ile güldürüyor beni bazı sabahlar, güne gülerek başlamak müthiş oluyor tabii ki. :) Kuzumun bu uykulu hali haftanın ikinci gününden. Bu deli geldi ortalığı karıştırdı, bir de ben kamerayı açıp ona doğru tutunca çekildi kenara uykulu haliyle poz verdi. :) İşte hayatımızı böyle şeylerle renklendiriyor kuzum, küçük şeyler büyük mutluluklarımız oluyor; şükürler olsun... :)


Baba-oğul görüyorsunuz pozda, bu hafta Kağan'ım yine gitti evine. Böyle gidince haftasonları daha sakin oluyor, çünkü 2 günlük özlem giderme bile yetiyor sanırım. Allahım hiçbir çocuğu anne babasından ayırmasın. :) 

Ve işin tuhaf yanı, eniştem baktı bu haftasonuna doğru Kağan'a. Yıllık izninde olduğu için, Perşembe günü aldı Kağan'ı ve Cuma günü kendisi baktı ablam işte iken. :) Bir baba bakamaz diye bir şey yok aslında, böyle sorumlulukları vermek lazım arada babalara da. :) Duyduğuma göre, komik yanları da olsa başarılı olmuş eniştem... Tebrik ediyoruz tabii ki, bunlar erkeklerden her zaman görmek istediğimiz hareketler. =)


Cuma akşamı annemi İstanbul'a teyzesinin yanına gönderdik, Teyzemiz rahatsız biraz. Allah şifa verir de inşallah bir an önce toparlayıp bu taraflara gelirler bir an önce. Amin... :) Annemin İstanbul'a gittiği akşam kahve içme kuralımı da bozmuş oldum bir kereliğine. Babam kahve yapınca dayanamadım işte. :) Bu bardak da en sevdiğim kupalarımdan biri... 

Annem'in yokluğundan fırsat bulma değil bu aslında, arada kaçamak yapmak gerek. :) Teyzemiz rahatsız  dediğim gibi, annem 2 aydır gitmeye çalışsa da ancak fırsat bulup onu ziyarete gitti bu haftasonu. Ailemin bir ferdinden ayrılınca 1 gün dahi olsa hemen özlüyorum. :) Ama bu anne olunca, daha da değişiyor tabii ki. Anneler daha mı çok özleniyor ne? :)


Bu gördüğünüz resimdeki ördek, küçüklüğümden beri benimle... :) 4-5'li yaşlarımdan annem ile babamın aldığı oyuncağım, kendisini öyle severim ki geleceğimdeki nesillerime de kısmet olursa geçmesini isterim yani. :) 

Siz de böyle küçüklükten kalma şeyleriniz ile daha çok mutlu oluyor musunuz? Geçmişten kalıp, atmayı aklınızdan bile geçirmediğiniz hatıra dolu eşyalarınız var mı mesela? Ördeğim var benim bu eşyalara örnek; bizim eve gelen odama giren birçok kişinin bildiği bir şey bu. Babam her ne kadar, "Bu eskidi yenisini alayım ben sana." dese de zaman zaman, asla kıyamadıklarımdan biri o. :) Küçüklüğüme ve bu zamana kadar geçen süreye dair  hissettiğim birçok duyguyu barındırıyor ve baktığımda birçok şey anımsatıyor bana... :)

Böyle şeyler varsa yanınızda aslında bir açıdan daha şanslısınız bence. Ben herhangi bir an'a dair somut bir şeylerin kalmasını önemsiyorum, nesneler anılarımızı kalıcı kılan şeylerden en önemlilerinden bence, fotoğraflar gibi... :) Mesela bir günü unutmak istemiyorsam, o güne dair bir şey saklamayı tercih ederim ben. Sakladığım şeyler resim de olabilir, küçük bir toka, veya bir peçete üzerine yazılmış bir söz ve o günün tarihi bile... Unutacağımdan değilse de, somut bir şeylerin kalması sanki o günün gerçekliğini daha da kalıcı yapıyormuş gibi geliyor. Bunu yapmak çok önemli benim için... 

Aynı şekilde bir günü anımsamamak için de sakladığım şeyleri yürekten atmaya çalışmak da bir başlangıç niteliği taşıyor aslında benim için... :)


Ve Cumartesi günü arkadaşım Damla'm, dün yani Pazar günü de Annem ile Kağan'ım geldi. :) Bu haftasonu kavuşmalarla dolu bir haftasonu oldu yani... Ve haftayı ise üstte gördüğünüz resim ile bitirdik. Damla Kağan'ına da kavuştu ve dün Kağan'ı o uyuttu. Maşallah ikisine de diyorum ve bu yazıyı sonlandırıyorum. :)

Allahım bizlere güzel olaylar ve güzel gidişatlar ile dolu, mutlu bir hafta nasip etsin... :) Ve finalleri olan herkese ve tüm aöf öğrencilerine, sınavlarda başarılar diliyorum. :)

Herkese sevgilerimle... 

Daha fazla fotoğraf için instagram sayfam için, buraya bakabilirsiniz... 

Daha önceki Fotoğraflarla 1 Haftam yazılarım ise burada... 

18 Ocak 2014 Cumartesi

Not Aldım Veya Not Ettim - #1


Not Aldım veya Not Ettim; açıkçası henüz tam olarak hangisini kullanacağıma karar veremedim. :) Siz bu yazı altında, artık benim not ettiklerimi göreceksiniz; gerek şiirler, gerek düşündüklerim, gerekse öğrendiklerim....

Birçoğu bilir ki, ben not etmeyi, beğendiklerimi bir kenara yazıp daha sonradan yinelemeyi sever veyahut eskilerden anımsayıp aklıma gelen bir parçayı yeniden gün yüzüne çıkarır dinlerim. Burada bir sürü not ettiklerimi görebilirsiniz... :) Ve tabii, yorumlarda da sizin not ettiklerinizi okumayı da çok isterim... :)



Bu resmi Hobi Defterlerim yazısından hatırlarsınız, burada
Gelelim bu hafta için not ettiklerime... :)


- Önceliğim elbetteki ardımıza bırakmak üzere olduğumuz haftaya dair, ancak bu yazı dizisi zamanla haftada 1 veya 2 kere devam eder belki. Bakalım kısmet... :) Ve ben finallerden ötürü yazamaz oldum bu hafta, ancak yetişebildim bloğuma affola. :)

- Araştırdım bu arada; not aldım ve not ettim arasında, belirgin bir ayrım göremedim. Bu yazının ismi o yüzden Not aldım veya not ettim oldu yani. :) Belirtmek istedim yeniden...

Birkaç gün önce bir sitede dolaşırken gördüm, biri bloğumdan izinsiz resim almış bir de dalga geçer gibi üstüne şöyle yazmış;

"Sosyal medya mecralarına koymalık kitap defter fotosu çekmekten ders çalışamamak".

 Görünce bir garip oldum ki sormayın, kendimle dalga geçilmiş gibi hissettim. Harbiden bu insanlar böyle şeyler yaparken düşünmüyorlar mı hiç, hayret. Bu notun altında paylaşacağım link'ini. Ancak benim veya birinin ne hakkında fotoğraf çektiğim neden çektiğim kimseyi rahatsız eder ki? Beni bilen bilir, fotoğraf çekmeyi severim ve bu neyin fotoğrafı olduğu değil, benim o fotoğrafta ne gördüğümdür asıl. Kusura bakmayın ben resmimin alınıp oraya konulması ile, kendimi eleştirilmiş olarak gördüm. Olmadık şeye kızan bir insan değilim ama, bu hoş bir davranış değil bence. Düşünüyorum da bazılarının seviyesine inmek de ödül olur bence.

-Not alayım buraya da dedim, denk gelirseniz belki bir gün. Ben bir şey paylaşırken en azından nereden aldığımı bildiğim kadarıyla yazıyorum, başkalarının da daha çok dikkat etmesini umuyorum...
Link burada, fotoğraflı yazıdan 16.maddedeki resim...
Sitemden alınan fotoğraf ise, buradaki yazımda.


-İzlenecek filmlerimin arasına Mutluluğun Peşinde adlı bir filmi daha ekledim. Bu sıra doğru dürüst film de izleyemedim finallere hazırlıklarım dolayısıyla. Her akşam, birkaç yabancı dizi bölümü izlemeden yatmıyorum Allahtan... :) Siz izlediniz mi Mutluluğun Peşinde filmini? :)


- Çalıkuşu'nu izler misiniz? Çalıkuşu'nun kitabını sevdiğim kadar dizisini de seviyorum, şu sıra izleyemesem de... Çalıkuşu'nu izlemeyen bile denk gelmiştir şu sözlere ama, reklam aralarında felan. Geçen hafta Çalıkuşu'nun fragmanında şöyle diyordu Kamuran Feride'ye; "Ah benim yüreği cesur, sevdası çocuk yarim." :) Ne güzel söz değil mi ama? Birini bir çocuğun sevgisi gibi sağlam, sevmeyi ve sevilmeyi nasip etsin Allahım... :)


- Rhydan-Fortuna, hiç tanıdık geliyor mu size? Bilmeyenlere hemen söyleyeyim, süper bir müzik. Bu hafta içinde, bir müzik kanalında denk geldim. Nasıl mest oldum dinlerken... :) Dinlemeyenler bir dinlesin derim, buyrun videosunu paylaşayım hemen...


- Bazen sözlerini bilmediğiniz bir şarkının ritmini beğenip, veya kulağınıza hoş gelen bir şarkının sözlerini merak eder çevirirsiniz. İnsan bu şarkıyı da merak ediyor işte. Hayatı ve kötü kaderi anlatıyor bir bakıma, onu da not ettim üşenmedim. :) (Şarkının altında, şarkının türkçe çevirisi'nin linkini paylaştım) Bunun tam versiyonunu izlemiştim ben tabi, internette bulamadım. Siz bulup izleyin derim ben. Bulamazsanız da, Carmina Burana yorumu da çok iyi tabii... :)

Çeviri'ye bakmak isterseniz şu sayfaya bakabilirsiniz. :)

 Çalıkuşu ile ilgili bahsettiğim konu ise 15. fragman'dan alıntıdır. :)

Ve bu haftalık benden bu kadar... :) Umarım okurken sıkılmamışsınızdır. Okuduğunuz için teşekkürler. Sevgilerimle... :)

14 Ocak 2014 Salı

Fotoğraflarla 1 Haftam "2014" - #32


Hayatımda bazı dönemler bir şeylere yetişemiyor olmak hiç hoşuma gitmiyor. Aman ya evdesin ne işin var ki dediğinizi duyuyor gibiyim, ah öyle olmuyor işte... :)

Artık sıklıkla evde de olsam bile, geçen sene Aöf İkinci Üniversite'ye girdiğimden beri, sınavlara doğru evde bir telaşım mutlaka oluyor. Kağan'ın varlığı ile ders çalışmalarım epey zorlu olabiliyor. Onun benimle oyun oynamak istemesi veya benim ondan gözümü alamayıp sürekli kafamın dağılmasına sebebiyet bulmamdan ötürü, sınav hazırlıklarım uzun veya zahmetli oluyor. Olduğundan daha fazla yoruluyorum. :) Ama halimden fazla da şikayetçi değilim doğrusu. Neyse bu konuya bir ara geliriz yeniden... :)

Diyeceğim şu ki; Finallere hazırlıklarım dolayısıyla dün ve önceki gün buralarda olamadım affola... :)

Daha önceki Fotoğraflarla 1 Haftam yazılarımı ise, burada bulabilirsiniz... :)

Gelelim senenin 2. haftasının nasıl geçtiğine? :)


Geçen hafta Cumartesi akşamı, ablamgillere gitmiştik. :) Kağan'ı anne babasına kavuşturduk yine. Bu kavuşturma halleri ve ayrılma halleri artık Kağan'ın farketmeye başladığı durumlar haline geldi. Kuzum özlüyor, her iki tarafa da gidiş gelişlerde hem gitmeye hem de kalmaya kararsız kalıyor. Gitmek istiyorsa da, ailenin her bir fertlerinden de ayrılmak zor oluyor artık... Zor zamanlar geçiriyoruz doğrusu, başladık yavaş yavaş bu süreçlere. :) 

Resimden nerelere geldim yahu; yukarıdaki resim annanne-torun ablamgillerde iken çekildi. :) Cumartesi akşamı gittik, Bu Çarşamba akşamı da döndük... Velhasıl biz başka bir zorlu döneme adım atalı oldu baya, büyüdükçe dertlerimiz daha da büyüyor, gözlemliyorum ve öğreniyorum... :)


Kuzumun sepet sevdasını bilmeyen kalmamıştır sanırım. Teyzesinin küçüklüğü gibi, değişik yerlere girmeye ve saklanmaya çok meraklı çook. :) Bu döneceğimiz akşamdan efendim, odaklanmış ve uykusu gelmiş Kağancığım... :)


Kağan'ıma değişik de haller, ne güzel yakışır.. :) 


Ah işte bu haftaki asıl konumuza gelelim; Kağan benim ders kitaplarımdan sonra artık iyice okuma kitaplarıma da kafayı takmış durumda. :) Bu hafta okuduğum kitabı her fırsatta eline geçirdi ve köşelere kaçmalara başladı sonra. :) Başlangıçta yırtma huyu olduğu için yırtarsa diye korktuk çoğunlukla elinden aldık. Ancak en son eline geçirip koltuk kenarına saklandığını görünce, ne yapacağını merakla izledik. :) Resimde görüldüğü gibi, kitabın sayfalarını açıp göz gezdirip duruyor. Öyle mutlu oluyor ki bu durumdan, resimdeki sırasıyla göründüğü gibi mutluluk... :)

"Sanırım kendi kitaplarını Kağan'a okuma zamanı geldi" desem de, annemler "biraz daha var" diyorlar. :) Ben denemeye kararlıyım bu sıra aslında. :)


Bu hafta bu resimi paylaşıp altına şöyle yazmıştım; "Kollarında böyle bir meleği uyutan nasıl mutsuz ve hayatı sevmeyen biri olabilir ki? :) Hayat enerjim yüksekti, Kağan'dan sonra daha da artmış olabilir normaldir. :) Maşallah kuzuma ve bana..." :) Hala sözümdeyim. Bir melek var olan dünyanızı ya güzelleştirir ya da olanı daha da güzelleştirir. Bunu görememek veya görmemeye çalışmak hayattan vazgeçmektir... :) Bunlar benim fikirlerim tabii... 


Ve bu hafta 2 gün öncesinden eve dönmüş de olsak ablamlardan, Cuma günü ablam Kağan'ı istedi yine. Ben çalışmıyorum Cumartesi, getirin de biraz dinlenin dedi. :) Haftasonu Kağan yine evindeyken yani, fırsattan istifade bende ders çalışmalarımı hızlandırayım dedim. :) Hızlandırdım da; haftasonum ders çalışmalarımla geçti. Ve devam da ediyorum. :) 

Böyle geçirdik bir haftayı; finallere hızlandırılmış çalışmalarımla hazırlanıyorum. Buralardayım ama bırakmadım bloğumu. :) Sınav dönemindeki tüm öğrencilere başarılar diliyorum. Hepimize mutlu haftalar diliyorum... :)

11 Ocak 2014 Cumartesi

En Son Aldığım Kitaplar



Senenin son alışverişiydi esasında bu, 2013 senesinin... Bir süredir elimde bulunan kitaplardan dolayı, kitap alamamamın acısını çıkarmıştım kendimce. Gittiğimiz Avm'den 3 kitapla çıktım. Çünkü kumbaramda biriktirdiğim kitaplarla aslında puzzle halısı almak için gitmiştik. Aldığım 3 kitabın 1,5'unu kendi paramla aldım, geri kalan hesabı da annemler karşıladılar sağolsunlar. :) 
(Bir buçuğunu tabiri epey komik oldu değil mi, ama öyle ne yapabilirim ki :) )

Ben kumbaramda biriktirdiğim paralarla veyahut annem ve babamın verdikleri kağıt paraları biriktirerek kitap almaya bayılıyorum. Gidip annemlere aldırdığımda biraz mahçup oluyorum çok kitap alınca, sonuçta yine onların verdiği parayı biriktirmiş olsam da, daha iyi oluyor hesaplı oluyor. :) Ama sağolsunlar onlar istesem de bu isteğim alanında beni durdurmuyorlar tabii. :) 

Eskiden Kütüphane varken kütüphaneden kitap almak çok iyiydi. Ama eski kütüphane çok uzağa taşındığı için kütüphaneye üyeliğim de iptal oldu zamanında. Sormayın o zamandan sonra bir sürelik okuma alışkanlığımı bırakmıştım, dersler sebebiyle. Geri dönüşüm liseden sonra müthiş oldu tabii. Kitaplar alarak aldırarak, arkadaşlarımın kitaplarına sararak... :) Bakın daldım gittim yine... :)

Ne diyordum; Evet, en son Kasım zamanında Puzzle halısı almaya gittiğimiz Kent Meydanı Avm'de girdiğimiz Nezih Kitabevi'nden yukarıdaki üç kitap ile çıktım. :) 
Martin Eden'i bitirdikten sonra, yorumum burada, 4-5 gün önce Yüreğe Söz Geçmiyor'a başladım nihayet. :)



Aldığım Kitaplara kısaca gelirsek;

Mart Menekşeleri - Sarah Jio ; Benim okumak istediğim kitaplar listemin içindeydi kendisi. :) Bir süredir sürekli D&R'ın sitesinde ve mağazalarında görüyordum, ve okumayı çok istiyordum. Kısmet ilk alışverişe oldu. Fırsat geçince elime, aldım kendisini. :) Bakalım okuma sırası ne zaman gelecek kendisine, final çalışmalarına giriştim yine. :/

Uçurtma Avcısı- Khaled Hosseini ; Okumak istediğim kitaplar listemde bulunan kitaplardan bir diğeri. Kaç kez elime alma fırsatı geçse de, hep ertelemiştim. Bu zamana kısmet oldu. Evet çıktığı zamana göre, biraz okumak için geç kalmış görünebilirim. Ama aslında ben öyle görmüyorum ya. Kitabın okunma zamanı yoktur bana göre. O kadar çok okumak istediğim kitap var ki daha sırada, sırayla zamanları gelecek böyle böyle. :) Kısacası, bir an önce okumaya çalışacağım kitaplardan biri...

Yüreğe Söz Geçmiyor - Julia Quinn ; Konusu itibariyle beni çeken bir kitap oldu. İngiliz kraliyet hikayelerine dair yazılan kitapları seviyorum sanırım, Philippa Gregory'nin Katherine kitabından sonra özellikle bu ilgi doğdu bende. Ama bu tarzda ikinci kitabım. Kendisi birkaç güne biter gibime geliyor. :) O kadar hızlı akıyor kitap. :)

Kısacası, en son yaptığım kitap alışverişiydi bu. Elimde kitap kalmayana kadar kitap almamaya çalışacağım. Çünkü elimde okunmayı bekleyen 8-9 tane kadar kitap var. Önceliğim beni bekleyen kitaplarımın. :) Şimdi okuduğum kitap Yüreğe Söz Geçmiyor. Akıcı ve çok hoş bir kitap, dediğim gibi. Ama finallere hazırlıktan fırsatım olmuyor bazen bu sıra. Gece okumalarıma kalıyor. Bakalım finallerde ne yapacağım bu dönem. :)

Okuduğunuz için teşekkürler. Mutlu bir gün geçirmemiz dileğimle, Sevgiler... :)

10 Ocak 2014 Cuma

2013 Okuduğum Kitaplar Listesi


2013 senesine kadar senelik okuma hedefi koymamıştım kendime. Kitap okumayı seven biriyim. Hep bir önceki seneden daha çok kitap okumayı hedeflesem de kendim için, sayı olarak bir hedef belirlememiştim geçtiğimiz seneye kadar... 2013 senesinde, uzun zamandır çok severek takip edip okuduğum blogger Sergül Kato sayesinde böyle bir şey yapabileceğimi düşündüm. Bloğu burada... :) Kendisi çok güzel bir okur ve kırtasiye sever. Ondan sonra kırtasiyeye olan düşkünlüğüm de kalem yönünden yeniden geldi doğrusu... :)

Sergül Kato'nun kendine koyduğu hedef gibi bende kendime 2013 için 25 kitap okuma hedefimi koymuştum. Ancak bu sene geçirdiğim büyük atağın da etkisiyle hedefime ulaşamadım ne yazık ki... :) Bakalım 2014 hedefimi tutturabilirim inşallah diyorum artık... :)

2014 için okuma hedefim yine 25, ama bu sefer önce hedefimi tutturmayı ardından da geçebilmeyi istiyorum. :) Sergül Kato'ya Sevgilerimle... :)


Bu sene okuduğum kitaplara gelirsek, Toplamda 17 kitap okudum 2013 senesinde. Tarihlere göre sıralı değil, bu sene okuduğum kitaplar karışık olarak durmakta. Bende kendime bir okuma defteri tutsam fena olmayacak sanırım. Okuduğum kitaplardan altını çizdiklerimi not ettiğim not defterim olsa da epey zamandır, bir kütüphane defteri ile okuduğum kitaplar defteri tutma düşüncem de var 2014 için. Bakalım kısmet... :)

2013'de Okuduğum Kitaplar;

1.) Audrey Niffenegger - Zaman Yolcusunun Karısı ; yazısı burada

2.) Pucca Günlük 2 - Ve Geri Kalan Herşey ; Burcu'mdan gelen kitaplardan biriydi. Geçte olsa okumuş bulundum bu sene. Pucca eğlenceli bir kitap yazarı. :)

3.) Kahraman Tazeoğlu - Kıyısızlar ; yazın okuduğum kitaplar arasında idi kendisi. Her zamanki gibi müthiş bir Kahraman Tazeoğlu yapıtıydı. Yazısı, burada.

4.) Kış İkindisinin Evinde - Kürşat Başar

5.) Kelebekler Ve İnsanlar - Üstün Dökmen ; Yazın okuduğum kitaplardan biri.

6.) Kahraman Tazeoğlu - Kayıp Yüzyılın Prensesi Oylum ; Yazın okumuştum.

7.)  Esra Erol - Kara Duvak ; Yazın okumuştum.

8.) Ömer Sevinçgül - Hayat Sevince Güzel ; Senenin okuduğum tek hikaye kitabı idi kendisi. Kendisi hediye kitabımdı Mero'mdan. Yazın okuduğum kitaplardan biriydi. :)

9.) Serdar Özkan - Kayıp Gül 2 - Ekim Yağmurları ; 2013'ün en sevdiğim kitaplarından biri oldu. Burada...

10.) Hande Altaylı - Aşka Şeytan Karışır

11.) Stella Molinas Trevez - Ben 44 Yaşındayım Oğlum 53 ; Senenin okuduğum ilginç kitaplarından biri oldu. Bu da Burcu'mun gönderdiği kitaplardan biri. Geri istiyor ama ben vermeyebilirim diye şaka takılıyorum. :)

12.) Hubert Selby Jr. - Bir Düş İçin Ağıt ; Burada

13.) Debbie Macomber - Bir Yumak Mutluluk

14.) Debbie Macomber - Bahçemde Yeşeren Umutlar ; senenin okumayı sevdiğim en güzel kitaplarından ve yazarlarından biri oldu kendisi... Çok güzeldi, bununla ilgili yazı yazmadığıma şaşırdım doğrusu... :)

15.) Federico Moccia - Gökyüzünün Üzerinde 3 Metre

16.) Maeve Binchy - İtalyanca Aşk Başkadır

17.) Jack London - Martin Eden ; Senenin okuduğum son kitabı, yazısı burada :)

İşte 2013 bu kitaplarla geçmiş. 2014'e daha çok kitap sığdırabilmeyi diliyorum. Çünkü okumak istediğim nice kitap sürekli artıyor duruyor... :) Yarım bırakılmış kitaplarım var bir de, ara sıra dönüp okuduğum yavaş giden 2 dünya klasiği kitabım var. Umarım bu sene daha çok dünya klasiği de okuyabilirim. :)

Sevgilerimle... :)

Kitaplar demişken; Kitaplardan Bahsedelim Biraz yazısı için buraya tıklayabilirsiniz...

9 Ocak 2014 Perşembe

Fotoğraflarla 1 Haftam "2014" - #31


Gelelim 2014'ün ilk Fotoğraflarla 1 Haftam yazısına. :) Senenin ilk Fotoğraflarla yazısını geç yazıyor olmak üzücü, ancak bu haftasonu ablamlara gidip dün dönmüş olmamız etkili oldu bu yazıyı geç yazmama... :) Ablamların bilgisayarı bozuktu bu hafta, ancak şimdi yazabiliyorum, affola... :)

:) Bu seriyi bazen geç yazıyordum da, hakkaten bu kadar da geç olmamıştı. Bu senenin 2. haftasını bitirmeye yaklaştık, çok az kaldı. Ve geliyoruz şimdi senenin ilk fotoğraflarla 1 haftam yazısına. :) İyi okumalar diliyorum... :)


30 Aralık 2013'den fotoğraf. Hala 1 seneyi nasıl bitirdiğimize şaşırıyorum doğrusu, acısıyla tatlısıyla bize zor gibi gelse de aslında hızlı geçiyor günler. :) Ve bu üst resimdeki meleğin ailemize katılmasının 2. senesine doğru bu sene... Canım meleğim, Kağan'ım; yılbaşında gecemizin hindisi ünvanına sahip olmuştu. Zira 2013'ün sonuna doğru özellikle hindi tarzında sesler çıkartınca, yılbaşı öncesi ekmekle besliyoruz esprisini yapmış bulundum evde. :D Maşallah kuzuma, bu hindi yenmez mi ya? 


2013'ün sonuna doğru, birşeyler yapabilmeye başladığımı bir kez daha kendime ıspatlamış oldum. Nasıl mı ? Şu üst fotoğrafta gördüğünüz kolyeyi önden de olsa kendim takarak... :) Bu; insanlık için küçük ama benim için büyük bir gelişmeydi. :) Hele 2013 Haziran'da geçirdiğim garip atak sonrasında, yavaş yavaş gelişen düzelme gelişmelerime bir yenisini daha eklemiş oldum... 


Bir sepet sepet Kağan durumu daha karşınızda. Bir de kendi giriyor ki artık, tam evlere şenlik yanii.. :) 
Bir evin içinde çocuk varsa o evin neşesi daha çoktur. Onu anlamış oldum bir kez daha. :) 


Yılbaşı balonsuz olur mu hiç? Bence olmaz, neşeli bir akşam için veya neşeli bir kutlama günü için balon şart... :) Böyle dedim ve babama balon aldırdım yılbaşı öncesi. Yılbaşı akşamı, 11 tane balonumuz vardı. Amaç Kağan ile balon oynamaktı tabii. Balonla oynamayı çok seviyoruz biz.. :)


Ve yılbaşı akşamımız hep birarada geçti. Bence böyle güzel günlerin amacı, özellikle de iş güçten biraraya gelemeyen ailem gibi biraraya gelip güzel vakit geçirmek. :) Yılbaşı akşamı masanın bir köşesinde annem babam ve ben vardık,


hemen karşımızda da ablam eniştem ve Kağan üçlüsü vardı. :) Ah böyle tatilleri en çok birarada olabilme fırsatları sebebiyle seviyorum işte... :) Ailemle güzel bir yılbaşı akşamı geçirdik işte masa çevresinde. :)


Senenin ilk günü bizim ailecek keyif yaptığımız gün oldu. :) Keyfine ve sohbet etmeye düşkün olan ben, bugünü tarihe yazdım doğrusu. :) Ev işlerine dalmadan, ailecek keyif yapma ve film izleme günü oldu. Böyle günleri vakit buldukça yapmak gerek, mümkün olduğunca. :) 

Tarihe geçen gün, izlediğimiz film vs. buradaki yazımda... :) 


Senenin ilk gününün akşamına ablamlar yemeklerini yiyip gidince, Kağan ile bizim oyun vaktimiz başlamış oldu. :) Kağan, babam ve ben balonlarla oynadık beraber. Balonların üzerine koyulmasına sevinen Kağan'ı fotoğrafladım anında bende, aferin bana... :) Bu resimlerin hepsi müthiş bir hatıra olacak işte... :) 


Buyrun size bir hatıra daha. Biz teyze-yeğen öyle güzel anlaşıyoruz ki, Kağan'ın beni ıssırma çabaları haricinde, böyle içime sokasım geliyor. :) Allahım nazar değdirmesin, ne Kağan'ıma ne aileme ne de ilişkilerimize... :) Bu fotoğraf da, Cumartesi gününden... :)


Bu da kuzumun Cumartesi akşamı ablamlara gittiğimiz akşamdan eniştemle yani Kağan'ın babasıyla fotoğrafı. Bu yazımı da bu resimle bitirelim. :) 

Bu yazı Cumartesi ablamlara gidip daha dün dönmemiz nedeniyle, ablamların bilgisayarlarının bozuk olmasından da ötürü, bugüne kaldı. :) Birkaç gündür yoktum ama, şimdi geldim yeniden buradayım. :) 

2014'ün ilk haftası da, içinde bulunduğumuz ikinci haftası da güzel geçmekte. 2014 güzel geçiyor şükür, umarım 2013'ü aratmaya kalkmaz diyorum. :) 

Ben bugünden itibaren finallere doğru epey ağırlık vermeye başlıyorum. Buralarda olacağım, ancak geç vakitlerde gelebilirim. Bir gece veya gündüz ansızın gelebilirim... :) 

Sevgilerimle... :)

4 Ocak 2014 Cumartesi

2014'ün İlk Günü


Tarihe geçmeli; işler veya bebek telaşı ile geçen bir senenin ardından, 2014'ün ilk günü ailecek dolu dolu vakit geçirme günümüz oldu. :) Bu 1 Ocak 2014'ün yazısıdır yani... :)

Eniştem, babam, Kağan ve ben otururken, ablam ve annem bu sefer ev toparlama ve bilimum ev işleri ile uğraşmadı 2014'ün ilk günü biraraya gelmişken... :) Çok ama çok güzel bir gündü... :) Arada kesinlikle böyle hayatın koşuşturmasından fırsat bulup, günü değerlendirmek gerek... Kenara not alıyorum o yüzden o günü... :)

Özellikle söylenen senenin ilk günü evi silip süpürmeyin önerisine uydu annem ve ablam yani. Eskiler dermiş ki; senenin ilk günü ev süpürülürse veya silinirse evin bereketini ve şansını süpürmüş olurmuş insan. Bir inanış işte. :) Fırsattan istifade güzel bir gün olmasına sebep oldu ama tabii... :)


Beraber olduğumuz zamanlarda uzun süren kahvaltılarımız vardır bizim. Herkeste vardır bu sanıyorum ki. Türk olmanın güzelliği sanırım, kahvaltı sonrası çay keyfi yapabilmenin dayanılmaz cazibesine kapılıyoruz çoğunlukla... :) Sabah uzun süren bir kahvaltı keyfinden sonra, çay keyfi ile sohbet edildi. Sonrasında da kahve keyfine geçtik. :) Senenin ilk kahvesini de böylece içmiş bulunduk. :)


Sonrasında uzun zamandır yapamadığımız film izleme toplantımız yapıldı... :) Seçilen film Riddick Günlükleri idi. :) Filme puanımıza sonra geleceğim. :)

Halimiz yukarıdaki resimde görüldüğü gibiydi. :) Annemle ben resmin arka planındaki koltuktaydık. :) Valhasıl güzel mi güzel bir gündü, buraya not edeyim kalsın dedim. :)


Gelelim Riddick Günlükleri'nin yorumuna...

Biz izleyicileri olarak, pek bir şey anlayamadık desek yalan olmaz. Görsel açıdan çok iyi bir filmdi doğrusu, ama konu bütünlüğü veyahut anlatmak istediklerine dair çok kapsamlı anlatabileceğim bir anlatımım yok. Karakterler ve gidişatı seyrettik. Kaçırdığımız ve akıl erdiremediğimiz noktalar olmuş da olsa, zaman kaybı değildi güzel bir filmdi... :)

Van Diesel'in başrolü oynadığı bir filmdi. Bir film sitesinden yorum alıntısı yaparak konusundan bahsedeceğim sizlere;
Vin Diesel kült film Pitch Black'in anti kahraman karakteri Riddick ile bir kez daha karşımıza çıkıyor. Riddick başına ödül konmuş bir kaçaktır. Peşindeki paralı askerlerden kurtulmaya çalışırken kendisini savaşın ortasında bulur hemde hiç ait olmadığı bir savaşın. Necromonger ordusu tüm kainatın geleceğini tehdit etmekte, ona boyun eğmeyen ırkları ortandan kaldırmaktadır. Riddick insanlığın kaderini kurtaracak, kötünün karşısına çıkabilecek tek kötüdür. Peki o kendi hayatı dışında başka hayatları da kurtarmakla ilgilenmekte midir? Büyüleyici özel efektler, fantastik bir dünyada geçen inanılmaz aksiyon sahneleri ve Judi Dench, Thandie Newton gibi tamamı yıldız oyunculardan oluşan kastı ile Riddick Günlükleri, heyecanın bitip tükenmediği, daha önce yaşamadığınız bir deneyim.
Filmi izlemek isterseniz; burada... Filme dair açıklamayı da buradan alıntı yaptım...

Akşamına da Eniştem ile ablamı yolladıktan sonra, Kağan ben ve babam Asteriks ve Oburiks Gizli Görevde'yi izledik. Babamla diğer filmlerini de izledik Asteriks ve Oburiks'in ama bana göre en güzel filmi buydu... :) İzlemenizi tavsiye ederim... :)

Kısacası, bizim senemizin ilk günü sakin ve eğlenceli geçti. Bir dahaki birarada bulunmalarımızın da işlerin hışımına uğramadan, eğlenceli ve bol kaliteli vakitlerle geçmesini diliyoruz... :)

Sevgilerimle... :)

2 Ocak 2014 Perşembe

2014'e Nasıl Girdik?


Ve yeni yılın ilk yazısı ile karşınızdayım, kusura bakmayın geç bile kaldım esasında. :)



Yeni yıla girmeden önceki günümüz annemin yemek hazırlıkları ile ve akşamına ailecek bir araya gelip masa etrafında vakit geçirmemiz ile geçer bizim. :) Bu doğrusu aslında bolca yaptığımız ve yılbaşında masa sohbetimizi daha uzun tuttuğumuz bir şeydir... :) Özel günler, yılbaşları, akrabalar veya ailecek bir araya toplandığımız zamanlar, masa sohbetleri veya çay sohbetleri çerçevesinde güzel geçer bizim şükür. :)

Bu yılbaşı da uzayan bir masa sohbeti hakimdi, öncesinde de annemin güzel ellerinin lezzeti ile donatılmış masamızda yemek yedik tabii... :) Şükür bu günlerimize tabi... 2013'e dair sohbetler ve 2014'e dair umutların sohbetleri edildi. :) Ailecek geçirdiğimiz güzel bir akşam ve gün oldu yine. :) Ailecek olduktan sonra, geri kalanın önemi de yok esasında... :)


Yeni yıla dediğim gibi, yemek masamız etrafında girdik. Saat 10:30'a doğru masaya oturabildik ancak. :) Ablam ile babam erken geldiler işlerinden ama, Eniştem işinden geç çıktı. Bizde o geldikten sonra ancak oturduk. Ve 2014'e böyle masa başında, ailecek ve şen şakrak girdik. 2014'de öyle geçsin inşallah... :)

Masa başına oturduğum anda da dileklerim bitmedi benim yılbaşı akşamı. Ailem yanımda olduktan sonra gerisi boş aslında. Ama ben sanki bu yıla dair daha çok dilek biriktirmiş gibiydim. :)

Yeni yıla girerken de masa başında idik, yeni yıla girdikten sonra da... Yeni yıla girdikten daha sonrasında koltuklara geçebildik ancak. :) 

Bu sene yeni yıla girmeden önce, kuru üzüm yiyerek dilek tutma gibi bir şey duymuştum. Onu denedim ve denettirdim annemlere. Yılın her ay'ı için bir üzüm ve bir dilekmiş bu olayın amacı. Ama bilemiyorum ben sayarken kaçırdım doğrusu birkaç kez, dileklerimi dilerken karıştı. Baştan ala ala bir hal oldum bir noktadan sonra. :D

Velhasıl bir de evin bereketi için, kapı önünde nar kırdık bu sene. :) 
Onu da bu sene denedik, hadi bakalım hayırlısı. :) 


Yeni seneye de girdikten sonra, pasta kesildi bir de bizim evde. Tabii ben dikkat edeceğime dair söz verdiğim için kendime, gecenin o saatinde pasta falan yemedim. :) O kadar da istikrarlıyım yani, kararım karar zayıflama yolunda ilerliyorum. :) Yarına sakladım kendime bir dilim. Ertesi gün hayır diyemedim güzelim pastaya tabii ki. Ah ne olacak şu tatlıya bir noktada hayır diyemeyen yanım, bakalım... :) 

Ve ailecek diliyoruz; 2014 bir arada olduğumuz güzel anılarla dolu, güzel hatırlayacağımız bir sene olsun. :)

Ailemizle ve sevdiklerimizle beraber, sağlık sıhhat ve mutlulukla dileklerimizin ve dualarımızın gerçekleştiği bir sene olur umarım. Yeter ki ailemiz sağlıkla ve mutlulukla yanımızda olsun yine... :)


Okuyan okumayan herkese mutlu yıllar olsun... :) 

Diliyorum herşey gönlümüzce olsun... :)

Mutlu Yıllar. 

Sevgilerimle...  :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...