28 Ağustos 2021 Cumartesi

Konfor Alanından Çıkmak - Ağustos 2021

 

Bu hafta için planladığım birçok şey vardı, yeniden "konfor alanımdan çıkacaktım!" Olmadı, olduramadım. Bir nebzede oldu belki ama tam anlamıyla kendi istediğim gibi olduramadım. Size çok sık olur mu bilmiyorum ama benim içinde bulunduğum durumlar itibariyle çok sık olabiliyor bazen. 

Hepimizin hayatında bir şeyler her an yolunda gitmiyor çok iyi biliyorum, ama bana benimki biraz fazla geliyor bazen. Tabii ki şunu eklemeliyim "herkesin çektiği kendisine" diye bir deyim vardır, bu durum biraz da böyle biliyorum elbette! :) Olsun istediklerimi oldurmak için güç ya da dışarıdan gereken gerekli gördüğüm desteği göremiyorum bazen. Ailevi mevzulardan bahsetmiyorum, şükür ki ailem yanımda ve hep destekçim; bahsettiğim daha ötesi, ama açık açık anlatmak bile istemiyorum aslında. =)


Neyse, bu durumda olanlar varsa "yalnız değilsiniz" demek istedim bu sefer de! Konfor alanından çıkmak ne demek peki dersek, aslında güvendiğimiz alandan çıkmak istememek demek. Hep yaptığımız şeylerden vazgeçememek, isteklerimiz olsa da ötesinin değişik durumlarına dair bir endişe duymak demek. Biraz korkuyorum, yapmak istediklerimin getirdiği başarısızlıktan da başarıdan da korkuyorum. Bu da benim bu haftaki itirafım olsun, umarım bu itiraf işime yarar yeniden! =))


Bu hafta konfor alanımdan çıkmak istedim, yeni şeyler denemeye ve denediğim yeni şeyleri veya eski zorluklarıma dönmenin sıkıntısını yaşamak istedim. En çok istediğim alanda bunu başaramadım, o alan yazmaktı ama örgü alanında başardım! En korktuğum örgü çeşitlerinden biri çorap örmekti. İki şiş ile bir model bulup denedim sonunda, üst kolajda gördüğünüz gibi durum başarılı! (: Ama ilk denediğim, birçok kez söktüğüm duruma rağmen; ölçüsü tam tutmadığı için, ikinci çiftinde ilmek küçültüp yeniden örmeye başladım ipin devamıyla. Öğrendim, yoluma devam ediyorum diyebiliriz bu konuda... =)

Haftanın ikinci günüydü, annem şeker fasulye almış; akşam boyu fasulye ayıkladım yine. Kışlık hazırlıkları güzel gidiyor, bir ucundan anneme yardım edebiliyor olmak da hoşuma gidiyor. Ama gel gelelim şeker fasulyeyi ayıklarken bile içimde yeni bir örgü modelini başarabildiğimi bilmenin mutluluğunu yaşarken de, içimde "yazmak" düşüncesi deli gibi döndü. Ben "neden istediğim gibi yazamıyorum?" diye düşünmekten, ötesini düşünmekten yazamayanlardanım. Gerçek anlamda bu durumun böyle olmasından çok rahatsızım. O yüzden bu alanda yeniden konfor alanlarımdan çıkmaya ihtiyacım var! Nasıl yaparım bilmiyorum, başarının sırrı da buymuş üstelik. Ama korktuğumu itiraf etmekten çekindiğimi çok net hatırlıyorum önceki 3 ay boyunca! Ben korktuğumu söylemekten çok utanıyor ve çekiniyorum ama birçok alanda korkularım esir almış, bunun farkında olmama rağmen kabullenemiyordum. Artık kabulleniyorum. Böyle durumda ne yapıyorsunuz? Bir tavsiyeniz var mı?

-- Ben dün gece ne yaptım bu konuda biliyor musunuz, yatağımda kendi sesimi duyabileceğim şekilde "Ben çok korkuyorum ve bu korku bana zarar veriyor, ben korkularıma teslim olmak istemiyorum. Bu geceme şükür Rabbim, bana yardım et." dedim. O korkuları kabullenmek, o korkuları bastırmadan dile getirmek o kadar iyi geldi ki. Belki de bazı şeyleri ertelemek, o konularda hep başa sarmak, sadece korktuğumuzdan ötürüdür? Ben bu sabaha nasıl rahat uyandığımı hatırlayacak ve bunu her aklıma geldiğimce yapacağım. Korkuyu bastırmaktansa, onu kabullenip dile getirmek veya zihninde bunu döndürerek bilmek daha iyidir belki de! Deneyeyim biraz, bildiririm sonucu! =)

Bir kitap bitirdim bu hafta adı Hasret. Canan Tan'ın ilk okuduğum kitaplarına benzeyen yazım diliyle, yeniden sürükleyiciliğine kapıldığım bir hikaye idi. Sinirlendim, düşündüm, yorumladım, yeniden Canan Tan'ı böyle okuyabildiğime sevindim. 1000kitap hesabımda yorum bile yaptım. O yorumumu burada bulabilirsiniz... 

Saksıma gelince, Küçük Prens Saksımı görüyorsunuz üst kolajda değil mi? O bana bu hafta çok şey anlattı ve hatırlattı! Bahsetmek istememin sebebini tahmin edersiniz, kendimi kabullenmemin içerisinde o saksının yanında gelen defter; yaz diyordu bana sanki. Ayşenim göndermiş, alt kolajda diğer parçaları var; fincanı, kutusu, defteri. Bana kendimi öyle iyi, değerli ve başarabilir hissettirdi ki bu hafta. İyi ki hayatıma geldi Ayşenim de, bu hafta saksıya baktıkça defteri hatırladım. Defteri hatırladıkça korktuğumu, korktukça da kabullenmek gerektiğini farkettim! Düzenin güzelliğine, Rabbimin kurduğu dengeye bakar mısınız! Çok şükür, çok şükür... Bu hafta ben gibi bağlantı kurduğunuz bir şeyler oldu mu? Bana yorumunuzu bırakır mısınız? Bu konu mühim benim için... =)


Yeni kitaba geçtim sonra, çorabımın diğer çiftine başladım, çaylarımı fincan fincan içtim, yeni ürünlerimi sipariş ettim ve teslim aldım... :) 


Bir de yeni bir diziye geçen hafta başlamıştım ve bu hafta 3. sezonunu bitirdim, Virgin River... Virgin River bir Netflix dizisi imiş. Karşıma çıktığı bir seferinde fragmanını izlemiş ve beğenip listeme atmıştım, geçen Cuma başlamıştım ve bu Cuma izlemeyi bitirdim. Bir kasaba içerisindeki olayları anlatırken, o kasabanın içerisindekiler dışında hiçbir şeyle ilgilenmeyen insanları izleyip gıpta ettim. "İşte bizim yapamadığımız, dönemimizin bize verdiği durum itibariyle her yere yetişmeyi kendimize hak gördüğümüz durum ortada!" dedim. 

Virgin River bana kendime odaklanamadığımı, yeterince içinde bulunduğum ortama kendimi veremiyormuş gibi hissettiğimi ve de hayal ettiklerime dair çabalasam da kendimi o anlamda veremediğimi hissettirdi. Ciddi manada beni iyi hissettirir, sıcak karşılarken bu açıları düşündürttü. Bu hafta boyunca beni sarsarak sakinleştiren bir diziydi adeta. Tavsiye ederim, en azından kafanızı dinginleştiriyor. 

Her açtığım kanalda, ya klişeleşmiş senaryoları bulup izlemek ya da kısıtlanmış içeriklerle zorunluluklara dair yayınlar yapan şeyleri izlemektense; kafamı geniş perspektifle doldurmak istediğime karar verdirir oldu böyle içerikler. Siyasetten, kısıtlama haberlerinden, şiddet yanlılarını savunan görüşler sunan insanları okumaktan izlemekten yoruldum. (Farkettiniz mi, etrafımdakiler beni çok etkiler olmuş yine. Olabildiğince paylaşım yapıp yazmam gerekiyor benim. O yüzden korktuğumu kabullenmem gerekiyordu işte bu hafta. Bir hafta dolu dolu içimden söyledim, "ben her anlamda korkuyorum" diye. Dün de dışımdan söyleyebildim işte. Daim olur inşallah ve umarım iyi gelir bana!)


Velhasıl kendime gelebilecek kadar haftayı iyi geçirdiğimi, kendime odaklı geçirdiğimi düşünüyorum. instagram.com/yillargecerkendidem adlı hesabımda, hikayelerimde paylaşıyorum kendi deneyimlerimi, çabalarımı uğraşlarımı. Ama siz bana yazın ki gönderilerimi de paylaşayım yeniden istiyorum. Biriktirdiğim öyle fazla paylaşılacak gönderi kaldı ki, dilerim bu haftasonu bir an önce onları da paylaşmaya başlarım işte... =)

@Didolatte_ hesabımda gönderi yazımlarıma da geri döndüğümü gururla paylaşırım efendim! Sizlerden yorum bekliyorum sadece, etkileşim içinde olursam beraber haberleşirsek daha da motive olurum yine bence. Yazdıklarımdan hoşlanıyor musunuz, haftanız nasıl geçti sizler de bir şeyler yazıyor veya bir başka şekilde üretmeye çalışıyor musunuz? Motivasyon kaynaklarınız neler, biliyor musunuz? Bana yazarsanız çok mutlu olurum. 

Yorumlarda görüşmek üzere, konfor alanlarımızdan çıkma cesaretini göstererek daha mutlu ve rahat olabilmeyi başarabildiğimiz günlerimize olsun. Mutlu haftasonları ve mutlu haftalar dilerim. Sevgilerimle... (:


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...