3 Aralık 2019 Salı

1 Yıl Sonra - 03.12.2019


Bugün 3 Aralık 2019, hani şu çoğunluğun senede bir gün hatırladığı "malum gün"; Engelliler Günü... Bir gün değil, her gün hatırlanması gereken bir durum ve ben bir tek cümlenin senede bir gün vicdanları sızlatıp unutulmasını kabullenemiyorum hala; Çünkü bahsettiğim çoğunluk senede bir kez haricinde bunun bilincinde yaşamıyor ülkemde... O cümle; "Her sağlıklı birey, bir engelli adayıdır."



Geçen sene bugün, "engelliler günü" münasebeti sebebiyle bir sorunumu anlatmış ve çözüm yolu için destek istemiştim. İnsanlık için küçük "ben ve benim gibiler içinse" çok büyük bir mücadele başlatmıştık... O günden bu güne, o zorda hissetmem ile başlayan mücadele ile bana destek verenlerin gönüllerine ulaşalı bir yıl oldu işte. Bugünüme de çok şükür, bir şeyler başarmış olmanın gururu içimde daha da büyüdü; ailemle ve o süreçle tanıştığımız kişilerle, "iyi ki" dedik sonrasında da... :)

Geçen sene bu zaman "evde terapi" alabilme imkanım ve imkanlarımız kesilmiş, devlete ulaşabilmemiz ve derdimizi anlatabilmemiz mümkün olamamıştı. O dönem 3 Aralık vesilesi ile internette yazmaya karar vermiştim, yaklaşık 2-3 haftadır evde terapimi alamıyordum. Cimer'e birçok kez yazılı dilekçesini sunanlar, çözüm odaklı bir cevap ve icraat alamıyordu o zamanlar. Ben açıkçası o dönem Cimer'e yazmadım ama benim gibi birkaçıyla konuştum, "uğraşma Didem, bir sonuç alamazsın!" diye de umutsuz cümlelerle uyarıldım. O zaman, o hafta dedim ki "Susmayacağım, çünkü bana sadece iki günde destek veren arkadaşlarımın ve öğretmenlerimin desteği, başarabileceğimizi hissettiriyor."

O bir hafta, sıkıntılı geçti. Ciddi anlamda sıkıntıdan bahsediyorum, babam bir akşam "ki daha üçüncü günümüz falandı; "bırak kızım uğraşma, ağlayacaksan böyle yapma!" dedi. Ağlamam, gerçekten hakkım olduğunu düşündüğüm ama birçoğu gibi haksızlığa uğradığımı düşündüğümden yana içerlememdendi... "Ağlayacağım, ama sadece içim dolmasın diye baba. Aldırma, geçecek bu da." demiştim.


Neyse toparlayayayım; rehabilitasyonumuzun servis desteklerinin yetersizliği ve de evimizin giriş merdivenleri sebepli "haftada iki gün evden çıkıp eve girmemin çok yorucu olmasından ötürü", evde terapimi alabilmeye devam etmek istiyordum. Ama devlet bunun kontrol edilebilirliğinin zorluğundan dem vurarak, hepimize yasaklamıştı o dönem. Ben de kendi durumumu internette anlatmakta bulmuştum çareyi. Ki o günkü yazımı okumak isteyen varsa, buradan ulaşabilir yeniden... Daha fazla gerekçelerini anlatmayayım diyorum...

O gece (03.12.2018), "twitter ve instagram" hesaplarımda da yazımı ve eklentilerini paylaştığım üzere, birçok arkadaşım "ne yapabiliriz?" diye geri dönüş yapmıştı bana. Ertesi gün liseden bir öğretmenimiz önce beni arayıp durumu bir kez daha netlikle anlattırıp, sonrasında whatsapp grubu kurmuştu. Planlı hareket edelim ve beraber duyuralım; "senin tedavine seni bir an önce devam ettirelim kızım" demiiti. Allah o öğretmenimden de arkadaşlarımdan da ve her birinden de razı olsun... :) Bir arkadaşımla "Change.org'da imza kampanyası başlattık", imza kampanyamız 50.000'lere erişti ama bunun yarısına sadece 1 günde ulaştık. Paylaşılmaya devam edildikçe, ülkenin bir ucundan bile duyulduğumuzu gördük. Dedim ki o günlerde, Engelleri Aşacağız, Sesimizi Duyuracağız.

İlk amacımıza, tedavime kaldığım yerden devam edebilme hakkıma yeniden "4 gün sonra kavuştum". Kaymakamlık makamına davet edildim, dinlenildim ve anlaşıldım; resmi karar "bürokrasi engellerini aşıp, neticeye kavuşana dek", Didem tedavisine devam edecek dediler. Ben her birimiz adına geldim, deyince de; onlar da kendilerini ortaya koyacak Didem, sessiz kalmayacaklar madem! dediler. Benim aracılığımla ben gibi evde tedavilerine devam etmek isteyenler de "sebeplerini açıklayarak bizlere kendilerini anlatan dilekçeleriyle gelsinler. Onlar da evde terapilerine devam edecekler." dediler, İlçe kaymakamımız ve ilçe MEB şube müdürlerimiz sağolsunlar; sesimizi böyle duydu ve yanıt verdiler... Ben de bunun üzerine; Bu Süreç, Bu Haber Hepimizin demiştim üstelik... (:

O 1 haftada ve daha sonrasında da öyle güzel kişilerle tanıştım ki, "iyi ki" demeyi sürdürdüm de... Gemlik için toplanan sosyal medya topluluklarından ziyaretime geldiler, arayıp tebrik ve teşekkürlerini ilettiler; sonra da ne kadar duyurabilirlerse yanımızda olduklarını hissettirdiler. Ben bu yazı vesilesi ile onlara da tekrar teşekkür ederim bir kez daha... :)




İşte bu süreçler neticesinde 1 senedir evde terapimi almaya devam ediyorum böyle... Mücadele etmese ve otursa idim, binbir zorlukla 9 aydır rehabilitasyonlara gitmeye devam ediyor olacaktım belki de. Böyle diyorum, zira sadece 2,5 aydır resmi olarak evde terapiler yürürlükte yerini almış durumda, ona da çok şükür ki... Binbir zorluk diyorum, çünkü deneyimli bir taşıyıcı ve de iyi bir servis desteği ihtiyacında isem bile; imkanlar neticesinde yerine getiremediklerini savunuyor rehabilitasyonlar da...

Sosyal medyanın ve de özel günlerin bir nebze yardımcı konumda olduğunu netlikle kabullenmem, şu bir yıla dayanıyor yani benim... Özellikle 3 Aralık davasının küçük bir noktada siz sesinizi duyuracak olduğunuzda etkisi büyükmüş meğersem! Kendi yakınlarımı ve tanıdıklarımı tenzih ederim, ülkemdeki çoğunluğu "engelli tanımaz" insanlarımız için bu durum bence bundan ibaret. Özel günleri gelince o konu üzerinde ahkam kesmeye bayılan (özellikle bugünün konusu gibi özel gün diyorum), ama öte yandan bir sene boyunca o özel gününde layıkıyla hatırladığı ve savunduğunu hayatına sığdıramayan sosyal kişilerden bahsediyorum tabi... Bir senede daha görünür olduğumuzu ilk kez bu sefer söyleyebilirim kendim adına, devletimizin de ve devlet büyüklerimizin de bizi bu konuda gördüğü için yine teşekkürlerimi sunarak tabi ki...

3 Aralık 2018'den, 3 Aralık 2019'a yine değişmeyen tek olgu ise; hala girişi engelli evimizden ötürü bir kolaylığa erişememiş olmamız ama şu sıra onun için de daha yakındır inşallah diyoruz, ki yaşayıp görme aşamasındayız yine şimdi. Ankara'da kirada bulunan ve iki senedir mahkemelik olduğumuz kiracımız daha dün ayrılmış misal evinden. İmkan olur da şartlar bundan sonrasında da ayarlanabilir ise, girişten bir ev bulabildiğimiz gibi benim ve ailem için en güzelini yapacak; taşınacağız inşallah. 3 Aralık 2020'de kendim adına, "artık hayatın içindeyim ben de" diyebilmek istiyorum. Olabildiğince ailemin desteğiyle hayatın içindeyim, Allah eksikliklerini yaşatmasın bana; ama evimizin girişi itibariyle, halihazırda hala asosyal konumda birçok şeyin sırasını beklemekteyim. Ama sabır! Denizi geçip çayda boğulmamak gerek, yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik birçok güzelliğin inşallah... :)



Öte yandan 2019 adına, engellilik konusunda çok fazla şaşırtıcı ve de beni daha da incitecek yeni yorumlarla karşılaşmadım bu sefer. Belki de fırsat olmamıştır ya, neyse. Ama gözüme sıklıkla ilişmeyi sürdürdü de; "engelli park alanlarına engelli plakası olmayan arabaların parketmeyi sürdürdüğü", "Asansörlerde öncelik verme gereği duyulmaması" ve "birçok yerin daha başından "engelli" olarak inşa edildiği"... 

Az biraz da olsa biz de gelişiyor değişiyoruz diyebilirim; sosyal anlamda hala olduğumuz yerde sayıyoruz ne yazık ki (Misal bu yazımda bahsettiğim farkına varılamamamışlık! gibi), ama gündelik hayatın içerisinde biraz daha dikkatli olmaya özen gösterildiğini görüyorum şükür ki. Bu da bir şeydir demek lazım tabi ki!

Ben bir gün değil, her gün hatırlanmak ve özen gösterilen konumda olmak istiyorum. Şımarıklık gibi görülmeyecek haklı gerekçelerimiz olduğunun da bilincindeyim, biliyorsunuz. Sosyal anlamda gelişmek ve garip karşılanmamak istiyorum hepimiz gibi; sivri dilliler sebepli, sosyal yaşamda sevdiklerimle bulunmaktan çekinmemek istiyorum. Ben eskisi kadar dert etmiyorsam da bunun gibi örnekleri, benim sevdiklerim böyle durumları önemsiyor zira. Yanımda hem birileri çekinmesin istiyorum, hem de kimse ötelenmesin. Esasında nicemizi ötelememeniz gerekiyor bunun için de; bilmediğiniz şey hep korkutur biliyorum ama çekindiğiniz şey ne ise, o sizin hayatınızı da etkiler bir süre sonra netlikle...

Korktuğunuz veya bilmediğiniz için değil de, ne yapacağınızı bilemediğinizden "desteğe ihtiyacınız olduğundan sebep" sessizliğinizden yana ötelenmiş gibi olalım biraz. O daha sancısız en azından ve  anlatmakta sakınca yok benim birçoğumuzda gördüğüm üzere. Ama "bilmeden anladığını sananlardan yana" çekiyoruz sıkıntılarımızı, bilse de umursamayanlardan veyahut görmezden gelmeler işine gelenlerden... Farkındalık mı gerekiyor, olsun; ama bir gün değil, hayat boyu yer bulsun.

Dilerim 3 Aralık cümlemize fayda sağlar bu sene de, bu hafta bizim haftamız ya zira; anlatmadan duramadım yine kendimizi. Engeller yüreklerde, zihinlerde; bilememekte veya öğrenmek istememelerde; kalbi, düşünceleri ve de bilinci değil, korku ve bilinçsizlik hallerini kullanmakta. Bir kere hata yapsam ne olur demeyin, kalp kırmadan günlerinizi geçirmeye uğraşın dilerim.

Sevgilerimle... :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...