Afyon'da 1 haftalık kaplıca tatilimizin ardından, bu hafta yeniden evde yeni bir haftaya başladık ve bitmek üzere bile. Adını sanını anmadan, bloğuma yeniden bir dönüş gerçekleştirmeye çalışacağım. :) Dün bugün Afyon'dan eve dönüş günümüzdü. Bugün ise nihayet söz konusu tatilimizi anlatabiliyorum.. Size Afyon tatilimizden birkaç eğlenceli ve de akılda kalıcı önerilerden bahsedeceğim. Tam bir blog yazısı olacak yeniden. İyi okumalar dilerim... =)
Geçen hafta yeni bir haftaya Afyon'da başlamıştık. Cumartesi günü giriş yaptığımız otelimize, öyle heyecanla gittik ki; bizim annem babam ve yeğenlerimle yaptığımız son tatilimiz yine bir kaplıca tatili idi, ama o tatil bir devremülkte idi ve yemekler bize ait olduğu için biraz yorucu idi. Bu sefer ise epey başka idi...
Bu sefer kahvaltı, 5 çayı ve akşam yemeği otele ait olan bir kaplıca tatili idi. Yemek anlamında da, şifalı su anlamında da çok verimli geçti ve şükür ki doya doya yaşandı bitti. Yanımıza anılar kar kaldı... :) Yanımızda biri okul çağı altı olmak üzere 3 çocuk vardı, iki yeğenim Defne ile Kağan ve bir kuzenim İncim. Ablam, eniştem, annem, Yurdagül yengem ve Hatice Yengem; kadromuz böyle idi... Epey kalabalık epey neşeli.
Afyon'da ilk kalışım idi benim; hep yol üstünden geçip gittiğimiz Afyon, bu sefer bize dinlenme noktası halini aldı. Hatice Yengem ve İncim orada yaşayan akrabaları vesilesiyle gidip geliyordu oraya, ama bizim için bir ilkti. Havası gereği benim için uygun olmayan bir yer ama suyu ve de insanını sevdim diyorum şimdi. İnsanı dediğim kişiler otel içerisinde gördüklerim kadardı, dışarıya o soğukta çıkmak benim için uygun değildi zira. :) İnanır mısınız, 1 hafta boyunca otelden dışarı bir kez olsun çıkmadım ve ilgiden de güzel hizmetten de memnun olarak döndük Afyon'dan... Çok şükür.
Çocuklara güzel bir ara tatil, biz büyüklere de bir soluklanma alanı idi. En çok ben faydalandım diye düşünüyorum. Otel içerisinde yatmadan yatmaya az hareket halinde idim zira. Onun haricinde akülü sandalyemin tepesinde sürekli bir yerlerde idim ama her gün hareketlerimi de yine ihmal etmedim... Bu duruma, yani otel içerisinde sürekli akülü sandalyemde bağımsız hareket edebiliyor olmayı çok sevdim. Bu demek değil ki evde de bu şekil dolanmak istiyorum! Bu kaslarım açısından sağlıklı olmadığı için önerilmiyor. Ama öyle bir ortamda hareket içinde olmak da iyi hissettirdi diye düşünüyorum.
Hazır kış gelmişken ve dışarı çıktığım vakitlerde artık daha çoğunlukla sıcak bir yerlere gitmeye çalışıyorken, otel içerisinde takılmak sevdiklerimle beraber daha aktif halde olmak benim için yine özel ve güzeldi. Özellikle şifa odaklı olduğu için tamamen hareketsiz de değildim; yine hareketleri ihmal etmeden yaptım ve de her gün kaplıcaların olduğu alt kata inip, havuzlara giremesem de Türk Hamamından ve şifalı suların aktığı havuzların önünde oturup su dökünmek suretiyle sulardan da faydalanmayı ihmal etmedim. Tek bir gün inmedim alt kata bizimkilerle, onun haricinde her gün o şifalı sularla yıkanmak için hazırlandım ve indim. Güzel ve iyiliğimize dair bir faydası olacağına inanıyorum. Misal döndük döneli, uyku düzenim feci anlamda oturmuş durumda; yatıp da biraz telefonda takılayım diyemiyorum, kitap okuyayım da uykun gelsin de diyemiyorum. 10 dakika içerisinde uykuya doğru yol alıyorum... :))
Kaplıcadan çıkınca tatlı bir dinlenmişlik hali oluyor insanın üzerinde, çıkıp çay vaktine yetiştik çoğunlukla ve yatmaya vakit bulamadık ama otelden çıkmadan vakit geçirdiğimiz ve soğukla temas etmediğimiz için de gerek kalmadı sanırım. Çünkü Gemlik'te iki sefer deneyimlediğim günübirlik termal oteli hatırlıyorum da, pelte gibi etmişti beni. Havuza da giremediğim için sanırım, sıcaktan etkilenmeden faydalanarak geçirdim günlerimi.
Afyon'daki termal otelimizde geçirdiğimiz 1 hafta boyunca sevdiğim alışkanlıklarım da oldu ve bunları instagram hesabımda bu reels videomda kısa kısa ele aldım oradayken. Sizi de beklerim instagram adresime.. =)
Bu alışkanlıklardan biri her kahvaltı ve ikindi öğününden sonra kahve içmekti ki, 1 haftalığına benim için güzel bir alışkanlıktı. Günde iki kere kahve içmek, benim için normal bir alışkanlık değil normalde. :) Çalışsam belki olabilirdi ama evden çalışan biri olarak bunu alışkanlık etmemi gerektiren bir durum da yok şimdi. Afyon'da keyfi şekilde bunu yapmak, sevdiklerimle sohbet ederken bu durumu kullanmak çok hoşuma gitti! Eve döndük, sürdüremedim. Bence kahve o kadar içilmesi gereken bir içecek değil artık. Beraberken, bir iş yapılırken veya oturulurken içilmesi çok keyifli bir içecek...
Yemeklere geliyim, her bir öğün efsaneydi! Oradan döndükten sonra midelerimiz dinlendi resmen. Akşam yemeğine acıkma vakti bulamadık çoğu zaman ama sağlam yedik diye düşünüyorum. Otelin yemeklerinin bol olmasının yanı sıra, bir arada yemek yemekten çok zevk alan bir grup da olduğumuz için yengemlerle ve ablamlarla; güzel geçti o anlamda da...
Saat en geç 12.00'de yatağa girdiğimiz akşamlara gelince, benim uyku düzenimi düzenledi bu durum resmen. Afyon'dan döndük döneli yatağıma yattıktan sonra en fazla 15 dakika sonra kendimi uykunun yollarında buluyorum. Gece 3'e 4'e kadar uyanık kalmak döndük döneli mümkün değil artık çok şükür ki! Bu durum beni toparlar mı dersiniz? Şu soğuklardan geçen kış kadar uykularım etkilenmesem diyorum, ne mutlu olurum... :)
Tamam o zaman gelelim 1 hafta boyunca kullandığım ve herhangi benzer bir termal otele giderken yanınıza mutlaka almanızı önereceklerime; (=
Dr. Clinic girişimcisi olarak, yanıma kullanacağım ürünlerimi almayacağımı düşünmediniz herhalde? Bir küçük sırt çantası dolusu eşyalarım vardı yanımda, kullanmadığım çok azı oldu. Bu üst kolajda gördükleriniz de, sık kullandıklarımdı misal...
-- Kaplıca öncesi ve de sonrası için Vücut Losyonu; Afyon'da her kaplıcaya inerken ve kaplıcadan sonrası mutlaka vücut losyonumuzu sürdüm mesela. Çünkü sıcaktan soğuğa, soğuktan sıcağa girmek vücudunuzu yeterince kurutuyor ve dengesizleştiriyor. Banyo sonrası sürdüğünüzde resmen nefes aldırıyor. Ben havuza giren bizimkilerin yanında oturduğum için önce, orada da kurumamak için sürdüm indim. Genelde kaplıca sonrası cilt dökülmeleri yaşayan çok kişi duydum ama bizim gruptan hiç benzer şikayet alan olmadı. Çünkü orada benimle olan yakınlarım da sık sık kullandığı üzere, yarıdan bile aşağı indi! Döndükten sonra ihtiyaç siparişlerim arasında da yerini aldı. Bitmeden elimde bulunacak çok şükür yeniden. Bu alışkanlığım evde de banyo yapmalarım sonrasına rutinim halini aldı! Tavsiyemdir...
-- Otel içinde cebimde bulunan el kremim; Sabah kalktığımda, öğle yemeklerinden sonra el yıkamalarım sonrasında, akşamları ve yatarken sürdüğüm bir diğer krem el kremim oldu. Her kişinin çantasında ve cebinde yerini almalı derim!
-- Cilt tipime uygun, Çay Ağacı sprey toniğim ve el yüz kremim; Karma bir cilde sahibim, gündüz kaltığımda kullandığım ikili oldu. Evde de hiç ihmal etmediğim gibi orada gündüz bakımımı elbette ihmal etmedim. Oraya gitmeden önce biraz sivilcelenmiştim, orada yine imdadıma koşan kendi bakımım oldu!
-- Ve Son Olarak, Ölmez Otu Çiçeği Serum Ve Kremim; gece bakımlarımı kendisiyle yaptım ve cildimdeki yenileyici dokusundan çok memnun kaldım. Sivilceler üzerinde de sivilceli cildin yenileyici etkisi mevcut diye kullanmaya başlamıştım. Otel içerisinde bazı akşamlar çay ağacı setiyle yer değiştirdiği oldu ama hiç ihmal etmedim. Döndüm döneli de evde aynı şekilde devam ediyorum... Deneyimledim ve öneriyorum diyebilirim, benim sivilcelerimi çok güzel toparladı ve toparlıyor... =)
Yani demek istiyorum ki; Dr. Clinic Supervizor'ü ve de ürünlerini severek kullanan bir girişimcisi olarak kaplıca öncesi ihtiyaç alışverişinizi yapmak isterseniz ben buralardayım... (:
Tatil çok ama çok güzeldi, başka bir tatil blog yazımda da görüşmek üzere diyerek; bana her türlü soru ve de siparişleriniz için e-mail adresim "didemkose92@gmail.com" adresime yazabilirsiniz... =)
Bir sonraki yazımda da görüşmek dileğimle, yorumlarınızı bekliyorum. Sevgilerimle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)