En son Kasım 2018'de yazdığım "Bu Bir Gossip Girl Yazısıdır" yazımdan sonra, bir yabancı dizi izleyip bitirmemiştim ki; The Big Bang Theory'yi bu hafta başında son bölümlerini de izleyerek bitirdim. Yine yazısını çeşitli sebeplerim olması sebebiyle yazma gereği duydum. "Bu bir The Big Bang Theory Yazısıdır" diyorum yani bu sefer de, ismi gereğiyle baş harfleriyle yazdım başlığa; kısaltmayı sevmesem de, bazen ben de gerek duyuyorum işte...
İlk izlediğim yabancı dizim
"Bu Bir One Tree Hill Yazısıdır" yazımı da burada bulabilirsiniz. Ki hala favorimdir, yerini
doldurabilen gençlik dizim de hala bulunmamaktadır... :)
The
Big Bang Theory'ye gelince; kendi alanında izleyip de
beğendiğim tek dizi olabilir o da... İlk izlemeye başladığımda, lise 3 veya
lise sonda idim. O zamanlar sevmeyeceğimi, konusu gereği beni cezbedemeyeceğini
düşündüğüm dizi, bir zaman sonra fırsat buldukça Cnbc-e kanalındaki yayınlarına denk gelmeye
uğraşır olduğum keyifli bir dizi oldu benim için... Çoğu zaman Türkiye Ana Haber bültenlerinin hemen
sonrasında yayınlanıyordu ve dizilerimiz başlayana kadar da bitiyordu. O zamanlar en çok bu
hali beni cezbediyordu, Türk dizilerinin süreleriyle karşılaştırınca "tadımlıktan ziyade, doyuruyordu da"...
Sonra örgün öğretimde iki sene
önlisans okumak için gittiğimiz Balıkesir'de, yatmadan önceki haftaiçlerimde
iki gece denk gelir oldum; toplamda üç bölüm veriyorlardı o geç saatlerde de.
Derken, öyle böyle izledim işte... Balıkesir'den dönüp birkaç sene daha TV
kanallarından "kimi zaman denk gelemesem de" takip ettikten sonra bir
yıl izlememiştim ki, 2017 senesinde diziyi en başından internet ortamından
izlemeye karar verdim. İlk 4 sezonu 2017de,
son 8 sezonunu da 2018-2019 senelerinde izledim.
2020 başına da son sezonun 15
bölümünü bırakmıştım işte. Bu haftanın başında izlediğim son bölümleriyle bitti gitti The Big Bang Theory de işte. İlk fragmanlarının yayınlandığı zamanı hatırlıyorum da, sözde
"hiç hoşlanmaz idim! Kesin sıkıcı idi!" Ama beklediğim gibi olmadı.
Fen konuları sevmeyen beni, matematik'e belirli bir süreden fazla kafa yoramayan beni
bile dizi cezbeder halde bilgileri ve tam yerlerinde komedileri içeriyordu...
Dizinin konusu ciddi anlamda
tamamıyla fizik üzerine değil, diyebiliyorum şimdi; dizi sosyal ilişkileri
bozuk 4 bilim adamının hayatlarını konu almakta aslında... Bu
bilim adamlarından ikisi aynı evde, kendi kuralları ile yaşamakta iken; bir
karşı cinsleri karşı binalarına taşınıp tüm dengeleri yerinden oynatmaya,
terazinin ayarlarıyla oynamaya gelir ve işte oradan sonra karşıt dünyalar
çarpışır. Zaten filmin ismi de bu karşıtlığı anlatmaktadır; The Big Bang
Theory, aslında gerçek Türkçesi Big Bang Teorisi ama Türkçe yorumlayanlar
"Karşıt Dünyalar Çarpışınca" da diyorlar diye gördüm... :)
Üst fotoğrafta göründüğü gibi; oyunlarında, işlerinde ve uğraşlarında, başaramadıkları ve başardıkları her bir durumda heyecanla bulunan 4 arkadaş. Yer yer arkadaş demek de zorlu üstelik ama birbirleriyle dalga da geçen birbirlerine destek de olan türdenler ve arkadaşlık da böyle bir şey ya zaten. Hani çok sevseniz de, kimi zaman sevmiyor gibi takılırsınız. Yer yer şımarmasın istediğiniz, çok sevdiğinizi söylediğinizde değeri yitip gidecekmiş gibi belli edemediğinizdir arkadaşlıklar; özellikle de erkekler konusunda. Bu da öyle bir şey sanırım işte... (:
Dizi ilk başladığında, Sheldon gibi
bir karaktere sabredebildiğini gördükçe daha çok sevmeye başladığım
"Leonard Hofstadter (Johhny Galecki)" karakteri benim dizide ilk sevdiğim karakterdi. Sonra
diziyi 2017'de ilk bölümden itibaren izlemeye başladığımda, "Sheldon Cooper (Jim
Parsons)" karakteri en favori karakterim olmaya başladı ve hiçbir karakter
onun üzerine de geçemedi bitene dek.. :)
Dizinin salak kız karakteri, diye
gördükleri Penny (Kaley Cuoco) ise; dizinin salağı falan değil aslında, o çok akıllı görünenlerin yanında görmeye alışkın olmayan birini gören izleyicinin yorumu... Benim-sizin gibi biri Penny; fizik ve matematiğe yatkın olmayan bir dünyalı aslında.
Nasıl her fizik ve matematiğe ilgi duymayan ortamın içerisine bir fizikçi
gönderir de, onun orada kendini garip hissetmesini seyredebilirsiniz; dizide
bunu izliyoruz işte. Penny, çok akıllı ve sosyalleşme becerisi en
üst düzeyde bir kız. Başrol kadın oyuncumuz aynı zamanda kendisi... Sezonlar
boyu onun değişimini de izliyoruz ki, bilim adamlarıyla dolu bir ortama
yerleşmek hiç de kolay olmasa gerek! :)
Sheldon ve Leonard, iki yakın ev
arkadaşı. Ama yakın dedi isem, bildiğiniz yakın ev arkadaşlar gibi de düşünmeyin hemen...
Biri olabildiğince sosyalleşme uğraşında olup becerikli olamayan Leonard, diğeri
ise sosyalleşme amacı olmayan kendi hayatını bile katı yazılı sözleşmeler ve
planlamalarla düzenli götürme uğraşında olan, "asosyalliği" bir yaşam
felsefesi bilmiş ve neredeyse birçok şeyden hoşlanmayan Sheldon... Sheldon'ın, Leonard'la yaşadığı ev için hazırladığı, kendi sınırlarını da onun sınırlarını
da belirlediği, her ihtimali düşündüğü bir sözleşmesi bile var. Bir yandan
korkunç, bir yandan da komik geliyor filmi izlerken bu ayrıntı. Karşınızda
takıntılı, titiz ve kurallarına sıkı sıkıya bağlı demenin bile az geleceği bir
şekilde "kurallara saygılı" bir ev arkadaşı var. Aslında yaşadığınız trajikomik durumlarıyla, hayatı eğlenceli
kılar bu durumlar da diye düşündürüyor ama elbet içerisinde olsak epey zorlu durumlar... :) Evde koltukta oturduğu yeri değiştiremeyen, yediği yemeklerin günlerine ve içeriğine kadar planlı, tuvalet yapma günleri bile haftalık planında yazılı, çalışma stratejileri, izleyeceği film ve diziler ayarlı... Aklım almıyordu yani benim de başta, Sheldon
karakterinin bir kız arkadaşı bile olamaz gibi geliyordu; fakat o bile oldu ya dizide,
her bir gelişmesi efsane idi üstelik de...
Howard (Simon Helberg) ve Raj
(Kunal Nayyar) ikilisi vardı bir de, onların arkadaşlığı ise bazen yakın
arkadaşlıktan da öteye gidebiliyordu; ki onların komedisi de buydu… Howard,
annesiyle beraber yaşayan bir Yahudi karakter; Raj ise, kadınlarla konuşmak
konusunda onların bulunduğu ortamda konuşamayacak kadar çekingen bir Hintli.
Aralarındaki komedi, birbirlerinin inançlarını ve yaşayış biçimlerini eleştiren
değilse de alaya alırken eğlendiren bir şekil almış zamanla. Çünkü birbirlerinden çok
farklı olup da, iyi anlaşabildiklerini farkeden yakın arkadaşlar onlar da…
Sonra ana karakterlerden bahsetmediğim bir diğer iki kişi, Howard'ın önce kız arkadaşı sonra da karısı olan Bernadette (Melissa Rauch); Sheldon'ın kız arkadaşı ve çok zor da olsa ilerleyen bölümlerde karısı olabilen Amy Farrah Fowler (Mayim Bialik)... Bu iki karakter de kendine has idiler. Üstelik Bernadette'in hayatında herkes kendini bulamazdı ama Amy karakterinde herkes kendini bulabilirdi bana kalırsa... Bernadette, kısa boyuna ve ince sesine rağmen, özgüveniyle kendini birçok alanda yükseltebilmiş; özellikle de sivrilmekte başarılı olduğu, sert mizacı ile... Ama Amy öyle değilmiş, özgüvenden yana eksik kalmış ve genelde çekingen davranmış bu konulara... En beğenilen en kabul gören olmak daha kolay bu zamanda ya, Amy karakteri en sönük kız olmuş okul hayatı boyunca. Ne bir erkek arkadaşı olmuş, ne tavırları hareketleri benimsenmiş. Oysa o kendine has tarzı ile hep var olmak için uğraşmış durmuş. Derdi herkes için iyi olmak değilmiş ama olduğu gibi kabul görmekmiş... Amy, Sheldon ile tanıştıktan sonra zor da olsa kendini olduğu gibi kabul ettirebildi Sheldon'ın arkadaşlarına ve onun da arkadaşları oldu onlar... Olduğu gibi kabul etmek, bir insanı değiştirmeden ve birilerini hep standart oldukları takdirde sevmelerden öte mükemmel bir davranış gibi geliyor bana. Aramızda, dış görünüşü veya hayata karşı bakış açılarından yana; zevklerinden ve farklılıklarından yana, kendini olduğu gibi kabul ettiremeyen o kadar çok insan var ki...
Sonra ana karakterlerden bahsetmediğim bir diğer iki kişi, Howard'ın önce kız arkadaşı sonra da karısı olan Bernadette (Melissa Rauch); Sheldon'ın kız arkadaşı ve çok zor da olsa ilerleyen bölümlerde karısı olabilen Amy Farrah Fowler (Mayim Bialik)... Bu iki karakter de kendine has idiler. Üstelik Bernadette'in hayatında herkes kendini bulamazdı ama Amy karakterinde herkes kendini bulabilirdi bana kalırsa... Bernadette, kısa boyuna ve ince sesine rağmen, özgüveniyle kendini birçok alanda yükseltebilmiş; özellikle de sivrilmekte başarılı olduğu, sert mizacı ile... Ama Amy öyle değilmiş, özgüvenden yana eksik kalmış ve genelde çekingen davranmış bu konulara... En beğenilen en kabul gören olmak daha kolay bu zamanda ya, Amy karakteri en sönük kız olmuş okul hayatı boyunca. Ne bir erkek arkadaşı olmuş, ne tavırları hareketleri benimsenmiş. Oysa o kendine has tarzı ile hep var olmak için uğraşmış durmuş. Derdi herkes için iyi olmak değilmiş ama olduğu gibi kabul görmekmiş... Amy, Sheldon ile tanıştıktan sonra zor da olsa kendini olduğu gibi kabul ettirebildi Sheldon'ın arkadaşlarına ve onun da arkadaşları oldu onlar... Olduğu gibi kabul etmek, bir insanı değiştirmeden ve birilerini hep standart oldukları takdirde sevmelerden öte mükemmel bir davranış gibi geliyor bana. Aramızda, dış görünüşü veya hayata karşı bakış açılarından yana; zevklerinden ve farklılıklarından yana, kendini olduğu gibi kabul ettiremeyen o kadar çok insan var ki...
Amy en başta sevmediğimiz, bize itici gelen ama sonra tavırlarıyla sevdiğim bir karakter oldu işte. Bernadette ise normal gördüğümüz, tanıdıkça çoğu özelliği ve tavrını normal bulamayıp zaman zaman bir karakter olarak sert mizacını itici bulduğum ama yine de onu öylece de kabul edip sevebildiğim bir karakter oldu işte...
Dizide benim en merakımı cezbeden
ve böyle bir oyun olsa dediğim Dungeons ve Dragons (Zindanlar Ve Ejderhalar) oyunu oynadıkları bölümler
vardı sonra. Bu oyuna D&D diyorlardı çoğunlukla, ama gerçekte böyle bir
oyun bulunmamaktaydı Türkiye'de ilk baktığımda. Şimdilerde Türkiye versiyonu da bulunan oyunun, online'da da oyun platformu bulunmakta imiş... Hikayeleştirilen ihtimaller dizisine bağlı bir oyun,
D&D. Belirlenen mekandaki oyun platformu içinde, rollerle oyun oynanmakta... Her oyuncu karakterlerinin hamleleriyle oyun gidişatının değişimine sebep oluyorlar.
Üstte göründüğü halleriyle beraber, birbirlerine verdikleri cevaplar da
komediye sahne oluyor tabi. Kadın karakterlerin de D&D oynadıkları bölümler
favorimdi bu arada… :)
Benim en sevdiğim bölümler Amy
karakteri de diziye dahil olduktan sonra devam etti aslında, fakat 4.sezondan sonrasını
beğenmeyen bir kesim de var tabii ki. Ama ben bu konuda şunu savunuyorum; nadir
diziler vardır, bir karakteri itici kılığında diziye ekleyip de, onu dizinin en
sevilen oyuncuları konumuna getirebilen. Bence Amy bu karaktere sahipti dizide.
Sheldon ile önce çok yakın arkadaş oldular, Sheldon göremese de Amy ile
aralarındaki aşk da başlamıştı tanıştıklarında esasında; birbirilerinin konum ve
karakterlerinden çok hoşlanmışlardı. Sonra bunu güzel bir yere bağladılar ama
çok sancılı oldu. Düğün günlerinde "gelin ve damat odalarında" aynada teori bulmaları ise, daha bir efsane idi onlar için... Bence o sancıları “Sheldon’ın Sancılarını” izlemek çok
güzeldi. Her ne kadar 1 sezon daha devam etse izlerdim desem de, tam zirvede
bıraktıklarını düşünüyorum; her çiftimizin aşkları en güzelce bitti, Raj’ınki
hariç ne yazık ki!
Vereceğim tek spoiler -dizinin
sonuna dair- bu olsun madem; ah be, Raj gibi becerikli-beceriksiz birini nasıl
böyle heder edebildiler bilemiyorum... Bir erkek düşünün oldukça duygusal ve bu
duygusallığını karşı cinsin karşısında yeterli düzeyde kullanamıyor ve bir
yerde endişelendirici boyutta sergiliyor. Raj tamamiyle böyle bir karakter… Dur
durağı yok, ne yapsa en sonuna dek gidiyor ve elbette ki hüsrana uğruyor. :)
Ailesinin bulduğu kızla evleniyordu en son, onunla dahi işler tıkırında
gidemedi. Bir yerde yine kendi bozdu işi. Ben tam sevmiştim o karakteri, Raj’ın
tavırlarıyla ve yaşadıklarıyla o karakteri de sevemedim yine sonrasında. 5 veya
6. sezonda Raj gibi çekingen bir kız vardı aslında, “Tam dengini bulmuş Raj,
beraber açılırlar!” demiştik ki; o kız (Lucy), Raj’dan da beter çıktı. Gerçi bu komedileri
izledik işte ama tüm karakterlerin mutlu sona ulaşabildiğini görmüşken, Raj’ın
köpeğiyle yalnız kaldığını düşünmek üzücü oldu yani…
Benim bir diğer karşıt fikirleriyle
karşı karşıya geldiğinde çok eğlendiğim ikili de, Sheldon ve Howard’ın
anneleriydi. Sheldon’ın annesi oldukça Hristiyanlık inancına sahip dindar bir
kadın, Howard’ın annesi ise Sheldon kadar olmasa da sosyal ilişkiler konusunda
geri kalmış sert ve dini inancı bulunmayan bir kadın. İkili bir araya
geldiğinde ahlak üzerine sohbetleri de oldu, Hz. İsa üzerine de. İnançları
olduğunca sarsmadıklarını hala düşünüyorum ama inanmayan bir kişinin sorduğu
her soruya da yer verdiler ki, böyle bir filmde yer alması gereken bir yandı bu
konu da...
Dizinin beni bir diğer yandan
cezbedici yanı; saygı konusu, ilişkilere dair yaklaşımlar konusu çok
inceleniyordu. İlişkiler üzerine, karşıt durumlar ve olgular üzerine işlenen konularda bazen abartılar vardı; sanıyorum beni tek rahatsız eden bu durumdu ama dizi bunu bile kaldırabiliyordu... Saygı meselesine devam edecek olursam; oyunlar oynayan, hayata karşı faydalı olmaya çalışan insanların
“gelişmiş bir dünya düzeyinde” yaşayabilmesini izliyoruz aslında. Filmin bu
yanından bakınca, “kadına şiddet uygulayan”, “erkeği kalıplara sokmaya
çalışan”, kadını küçülten, erkeği yücelten bir ortamda geçmeyen bir diziyi izlemek;
hayatın değişebileceğine ve gerçek dünyada yaşanan bu gibi şeylerin bir gün son
bulabileceğine inandırıyor. Bir nevi “ütopya” kurulmuş; insanlar eğlenerek ve
de her koşulda konuşarak, yeri gelince konuşmayarak da çözebilir meselelerini diyebiliyor ve inanıyorsunuz işte…
Konu bu olunca; “insan
meşguliyetlerine ve hayatını kendi tercih ettiği ve beğendiğince yaşama
düşüncesine odaklandığında, esasında geri kalan hayatı boyunca karşılaşmak
durumunda kaldığı tüm sorunlara daha da çözüm odaklı bakabiliyor.” Dedirtiyor.
Dizi film izleyen, kendi zevkleri bulunan, birileri olmasa da yaşayabilirliğini
hesaplayan; hayatı başkaları için değil, önce kendi için dünyasını
güzelleştirerek “saygıyı” kendinden başlayarak dünya merkezine koyan kişi ve
kişilerden bahsediyorum… İzlediğim çoğu trajikomik
olayların, kimi zaman çözümlenmediğini görsek de alınan derslerine şahit olduk.
Hayat bu dedirtti; en bilgisizinden, en bilgilisine, karakterler bunları
öğretti. Benim için alanında efsane olarak kalacaktır…
Bu yazıyı çok uzun tutabileceğimi
düşünmüyorum daha aslında; 12.sezon’un 25. Bölümü diye adlandırabileceğimiz,
Penny ve Leonard karakterlerinin dizi çekim alanlarında çekim hatıralarından
bahsettikleri bölümü de izlediğimde, içim böyle cız etmedi değil yani… Liseden
bu yana var olduğunu düşündüğüm bir dizi son buldu, daha ne olsun işte. :) Beğenmemiş olduğum bölümler de oldu ama hiç devam etmemeyi düşündüğüm sezon
olmadı şükür ki… Karakterlerin abartılı bulduğum halleri olmuş da olsa; Sheldon, Amy, Leonard, Penny, Raj, Howard, Bernadette, her
birini o kadar özleyeceğim ve dönüp dönüp kendimce belirlediğim bölümlerde sevdiğim hallerini öyle izleyeceğim ki… Bundan sonra nice böyle dizilerle tanışabilirim, dilerim ki…
Şimdilik izlediğim bir başka dizim yok, yarım kalan birkaç dizim varsa da; bitirmek isteyip de son buldurduğum, eski veya yeni bundan sonra bir
“Bu Bir … Yazısıdır” ne zaman gelir bilmem. Bir dahakinde görüşene dek,
izlediğiniz dizilerin tavsiyelerini ve yorumlarını da bu yazımın altına
beklerim ama… :) Ben şimdi istemsiz, bir başka komedi dizisini bu dizi kadar benimseyene kadar arayışta olacağım. Ama tavsiyelere de açığım. Yeni dizi fikirleşmelerinde ve beğendiğim beğenmediğim film ve dizi yazılarımda görüşmek üzere. Sevgilerimle... (:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)