Not Almak Veya Not Etmek... Bu yazı dizisinde hayatımın içinden not aldıklarımı, sevdiğim veya hoşlanmadığım şeylerden not ettiklerimi, düşüncelerimi ve kaydetmek istediklerimi göreceksiniz...
Daha önceki "Not Aldım Veya Not Ettim" yazısı altında notlarımı okumak isterseniz buraya tık tık... :)
Merhaba, yine bir hafta daha bitmek üzere. Güzel ve verimli bir haftaydı, geçen haftaya göre. Bir hafta daha biterken, haftanın notları ile karşınızdayım. Gelelim haftanın notlarına; :)
Albert Einstein demiş ki;
"Sağduyu, onsekizine kadar edindiğimiz önyargılar toplamıdır. " Bu sözü Albert Einstein söylemiş. Liseyi henüz bitirmemişken, işlettiğimiz büfede Akıllı Defterler de satıyorduk. O zaman Babam bana Akıllı Defterler getirirdi. Akıllı Defterlerimden kalan son defterlerden birinin üstünde yazıyordu bu da. Bu hafta görünce not aldım direk bende. Ve bir bakıma doğru gördüm bende...
Sosyal Psikoloji dersi alıyorum, Sosyoloji bölümümün 2. senesindeyim bu sene. Birinci sene Sosyal Psikoloji 1'i gördüm, bu dönem de Sosyal Psikoloji 2 dersini alıyorum. Sanıyorum en sevdiğim ders Psikoloji yine... :) Sosyal Psikoloji'nin incelediği konulardan biri, Önyargılar. Bir topluma ve topluluğa karşı önyargılar özellikle... İnsanları bir bütün olarak ele alınca, çok geniş bir konu olarak görüyorum. Ve Albert Einstein gibi, bende öğrenilen önyargıların Sağduyu oluşturduğunu düşünüyorum. Bir insan ne kadar çok önyargılarına kapılmıyor ve her şartta kendini yargılamadan önce düşünebiliyorsa da; o kadar sağduyuludur...
Son zamanlarda ele alınması gereken geniş bir konu esasında. Toplumca yaşadığımız olaylar bunu yeterince belli ediyor bence. Her ne kadar haber izlemeyi çoğu zaman sevmesem de, takip etmeyi bırakmamam gerektiğinin farkındayım artık; istediğim alanda geliştirmek istiyorsam özellikle kendimi. Ki bu istediğim alan da Psikolojiye yakın diyebileceğimiz, okuduğum Sosyoloji bölümü oluyor.
Diyeceğim şu ki; " Önyargılarına kapılıp, sağduyusunu yitiren çok insan görüyorum bu sıra; gerek sosyal hesaplarımda tanıdığım kişiler gerekse de sosyal medya hesabı twitter'da tanıyıp tanımadığım kişiler bunlar. Bence bir insan öncelikle Sağduyusuna sahip olmalı, insan gibi yaşayabilmek için... :) "
Öldüğümüzde Sosyal Medya Hesaplarımız Ne Olacak?
Geçenlerde böyle bir yazı okudum internette. Yazının kendisini burada bulabilirsiniz. Düşündüm de; günümüzde ciddi anlamda düşünebileceğimiz bir konu. Ben şahsen sorulursa bana, sosyal medya hesaplarımın kapatılmasını ama burasının açık kalmasını isterim. İstenildiği dahilde başkası kullansın bu sayfayı, ama yazdığım fikirlerim ve yazılarım okunmaya devam etsin. Kitap da yaptırılabilir, şayet istediğim kitap yazma hayalime ben kavuşamazsam... Yazmak, birileri tarafından okunmak; hep devam etmesini istediğim birşey...
Sizce de düşünülmeyecek gibi değil, değil mi? Bana göre; Yıllar Geçerken diyorum bu hayatta sonuçta, ben terketsem de bu dünyayı Yıllar Geçmeye devam edecek sonuçta... Burası varolmaya devam etsin. Benim ardımdan içinden geleni yazsın sevdiklerim. Sürekli üzülmesinler ardımdan. "Yıllar Geçerken, hayatı elinden geldiğince layıkıyla yaşadı" desinler. Sanırım vazgeçmeyeceğim bu cümleyi de söylemeye; Günler, Aylar, Yıllar çok çabuk Geçiyor... :)
Friends Dizisi, Beni Fena Etkiliyor...
Bu sıra Friends dizisine fena saranlardanım bende. :) Öyle bir sardım ki, 1-2 ay oluyor 5.Sezon bitmek üzere. Bir süre izlediğim program 3.Sezondan sonrasını vermemişti, ama şimdi yine devam... Bir tek geceleri izliyorum, ve geceleri daha zevkli oluyor dizi izlemek... :) Böyle bir diziyi zamanından çok sonra izlemiş olmak üzücü, ama izleyebilmek de bir o kadar keyifli...
Friends dizisini izlerken çoğunlukla düşündüğüm, böyle bir arkadaş grubuna sahip olma isteği oluyor. "Kim istemez ki ama?" diyorum sonra da. "Dünyada çok arkadaşın olacağına, birkaç sağlam dostun olsun yeter." düşüncesini birçok kez gözlemleyip yaşama biçimi olarak edinmiş biriyim ben. Hani zamanla; Ortaokul, Lise, Üniversite arkadaşlarınız olur; ama her defasında zaman ve mekan değiştirmek zorunda kaldığınızdan okulunuz bitince "hangisiydi gerçekten arkadaş olarak" diye düşünürsünüz... Yani diyeceğim şu ki; asıl okullar bitince ve büyüyünce ortaya çıkıyormuş dostluk denen şey tam anlamıyla, asıl o zaman anlaşılıyormuş hangisinin doğru ve sağlam olduğu...
Ve Friends dizisindeki hayata atılmış 6 arkadaşın dostluğu, gerçekten izlenmeye değer. Ve dizilerde olur öyle şeyler cinsinden değil bence. Zaten tüm dizi ve filmler yaşadığımız hayattan esinlenip çekilmiyor mu ki? Friends dizisi ve One Tree Hill dizisindeki dostluk, isteyebileceğim ve görmek istediğim türden bir dostluk... Evet sayılı ve sıkı dostlarım var şimdi çok şükür, ama henüz birçoğu ile somut uzaklıkları yani yolları atlatabilmiş değiliz. Umarım bu yollar problemi de, sağlık problemlerim ve imkanlarımız şekillendikçe düzelir.. :)
Bu Haftanın Sözü ve Konusu, Bana Göre;
En sevdiğim yazarlardan biri Adam Fawer'dır. Ve en sevdiğim kitaplardan biri de, onun kitaplarından olan Olasılıksız'dır. Bundan 5 sene kadar önce okumuş olmam lazım ilk kez bu kitabı. Ama bir kez daha okumuştum ondan sonra. Bu sıralar bir daha okumayı düşünüyorum yine. Adam Fawer der ki;
Merhaba, yine bir hafta daha bitmek üzere. Güzel ve verimli bir haftaydı, geçen haftaya göre. Bir hafta daha biterken, haftanın notları ile karşınızdayım. Gelelim haftanın notlarına; :)
Albert Einstein demiş ki;
"Sağduyu, onsekizine kadar edindiğimiz önyargılar toplamıdır. " Bu sözü Albert Einstein söylemiş. Liseyi henüz bitirmemişken, işlettiğimiz büfede Akıllı Defterler de satıyorduk. O zaman Babam bana Akıllı Defterler getirirdi. Akıllı Defterlerimden kalan son defterlerden birinin üstünde yazıyordu bu da. Bu hafta görünce not aldım direk bende. Ve bir bakıma doğru gördüm bende...
Sosyal Psikoloji dersi alıyorum, Sosyoloji bölümümün 2. senesindeyim bu sene. Birinci sene Sosyal Psikoloji 1'i gördüm, bu dönem de Sosyal Psikoloji 2 dersini alıyorum. Sanıyorum en sevdiğim ders Psikoloji yine... :) Sosyal Psikoloji'nin incelediği konulardan biri, Önyargılar. Bir topluma ve topluluğa karşı önyargılar özellikle... İnsanları bir bütün olarak ele alınca, çok geniş bir konu olarak görüyorum. Ve Albert Einstein gibi, bende öğrenilen önyargıların Sağduyu oluşturduğunu düşünüyorum. Bir insan ne kadar çok önyargılarına kapılmıyor ve her şartta kendini yargılamadan önce düşünebiliyorsa da; o kadar sağduyuludur...
Son zamanlarda ele alınması gereken geniş bir konu esasında. Toplumca yaşadığımız olaylar bunu yeterince belli ediyor bence. Her ne kadar haber izlemeyi çoğu zaman sevmesem de, takip etmeyi bırakmamam gerektiğinin farkındayım artık; istediğim alanda geliştirmek istiyorsam özellikle kendimi. Ki bu istediğim alan da Psikolojiye yakın diyebileceğimiz, okuduğum Sosyoloji bölümü oluyor.
Diyeceğim şu ki; " Önyargılarına kapılıp, sağduyusunu yitiren çok insan görüyorum bu sıra; gerek sosyal hesaplarımda tanıdığım kişiler gerekse de sosyal medya hesabı twitter'da tanıyıp tanımadığım kişiler bunlar. Bence bir insan öncelikle Sağduyusuna sahip olmalı, insan gibi yaşayabilmek için... :) "
Öldüğümüzde Sosyal Medya Hesaplarımız Ne Olacak?
Geçenlerde böyle bir yazı okudum internette. Yazının kendisini burada bulabilirsiniz. Düşündüm de; günümüzde ciddi anlamda düşünebileceğimiz bir konu. Ben şahsen sorulursa bana, sosyal medya hesaplarımın kapatılmasını ama burasının açık kalmasını isterim. İstenildiği dahilde başkası kullansın bu sayfayı, ama yazdığım fikirlerim ve yazılarım okunmaya devam etsin. Kitap da yaptırılabilir, şayet istediğim kitap yazma hayalime ben kavuşamazsam... Yazmak, birileri tarafından okunmak; hep devam etmesini istediğim birşey...
Sizce de düşünülmeyecek gibi değil, değil mi? Bana göre; Yıllar Geçerken diyorum bu hayatta sonuçta, ben terketsem de bu dünyayı Yıllar Geçmeye devam edecek sonuçta... Burası varolmaya devam etsin. Benim ardımdan içinden geleni yazsın sevdiklerim. Sürekli üzülmesinler ardımdan. "Yıllar Geçerken, hayatı elinden geldiğince layıkıyla yaşadı" desinler. Sanırım vazgeçmeyeceğim bu cümleyi de söylemeye; Günler, Aylar, Yıllar çok çabuk Geçiyor... :)
Friends Dizisi, Beni Fena Etkiliyor...
Bu sıra Friends dizisine fena saranlardanım bende. :) Öyle bir sardım ki, 1-2 ay oluyor 5.Sezon bitmek üzere. Bir süre izlediğim program 3.Sezondan sonrasını vermemişti, ama şimdi yine devam... Bir tek geceleri izliyorum, ve geceleri daha zevkli oluyor dizi izlemek... :) Böyle bir diziyi zamanından çok sonra izlemiş olmak üzücü, ama izleyebilmek de bir o kadar keyifli...
Friends dizisini izlerken çoğunlukla düşündüğüm, böyle bir arkadaş grubuna sahip olma isteği oluyor. "Kim istemez ki ama?" diyorum sonra da. "Dünyada çok arkadaşın olacağına, birkaç sağlam dostun olsun yeter." düşüncesini birçok kez gözlemleyip yaşama biçimi olarak edinmiş biriyim ben. Hani zamanla; Ortaokul, Lise, Üniversite arkadaşlarınız olur; ama her defasında zaman ve mekan değiştirmek zorunda kaldığınızdan okulunuz bitince "hangisiydi gerçekten arkadaş olarak" diye düşünürsünüz... Yani diyeceğim şu ki; asıl okullar bitince ve büyüyünce ortaya çıkıyormuş dostluk denen şey tam anlamıyla, asıl o zaman anlaşılıyormuş hangisinin doğru ve sağlam olduğu...
Ve Friends dizisindeki hayata atılmış 6 arkadaşın dostluğu, gerçekten izlenmeye değer. Ve dizilerde olur öyle şeyler cinsinden değil bence. Zaten tüm dizi ve filmler yaşadığımız hayattan esinlenip çekilmiyor mu ki? Friends dizisi ve One Tree Hill dizisindeki dostluk, isteyebileceğim ve görmek istediğim türden bir dostluk... Evet sayılı ve sıkı dostlarım var şimdi çok şükür, ama henüz birçoğu ile somut uzaklıkları yani yolları atlatabilmiş değiliz. Umarım bu yollar problemi de, sağlık problemlerim ve imkanlarımız şekillendikçe düzelir.. :)
Bu Haftanın Sözü ve Konusu, Bana Göre;
En sevdiğim yazarlardan biri Adam Fawer'dır. Ve en sevdiğim kitaplardan biri de, onun kitaplarından olan Olasılıksız'dır. Bundan 5 sene kadar önce okumuş olmam lazım ilk kez bu kitabı. Ama bir kez daha okumuştum ondan sonra. Bu sıralar bir daha okumayı düşünüyorum yine. Adam Fawer der ki;
“Unutma; kimse unutulmayacak kadar sonsuz ve sonsuza dek
sevilecek kadar değerli değil aslında.” Adam Fawer&Olasılıksız
Bu hafta bir yazı yazmıştım, burada. Bu yazımın konusu yitirdiklerimizdi... Değer verip, değer verdiklerimizden saygı göremememizdi... Aslında hiç unutamayacağımı düşündüğüm birine karşı kırgınlığını gidermekte epey başarılı olduğumu söylemek için yazmıştım bu yazıyı. Ve böyle olacağını cidden hiç tahmin etmiyordum...
Adam Fawer kesinlikle doğru söylemiyor demiyorum ama, bir noktada haklı demek istiyorum. "İkili ilişkilerde bize saygı göstermeyen, inciten ve her daim yalanlarla yüzleştiren kişi; unutulmayacak kadar değerli değildir, olmamalı da. Hayat o kadar kısa ki; olmayacak birine kapılıp giderek yaşamaya ara vermemek gerek...
Bu Haftanın Şarkısı İse; Bulutsuzluk Özlemi'nden Sözlerimi Geri Alamam... Benden size gelsin bu şarkı. Haftanın notlarını böylece bitirmiş olduk yine. Okuduğunuz için teşekkür ederim, Sevgilerimle... :)
Bu hafta bir yazı yazmıştım, burada. Bu yazımın konusu yitirdiklerimizdi... Değer verip, değer verdiklerimizden saygı göremememizdi... Aslında hiç unutamayacağımı düşündüğüm birine karşı kırgınlığını gidermekte epey başarılı olduğumu söylemek için yazmıştım bu yazıyı. Ve böyle olacağını cidden hiç tahmin etmiyordum...
Adam Fawer kesinlikle doğru söylemiyor demiyorum ama, bir noktada haklı demek istiyorum. "İkili ilişkilerde bize saygı göstermeyen, inciten ve her daim yalanlarla yüzleştiren kişi; unutulmayacak kadar değerli değildir, olmamalı da. Hayat o kadar kısa ki; olmayacak birine kapılıp giderek yaşamaya ara vermemek gerek...
Bu Haftanın Şarkısı İse; Bulutsuzluk Özlemi'nden Sözlerimi Geri Alamam... Benden size gelsin bu şarkı. Haftanın notlarını böylece bitirmiş olduk yine. Okuduğunuz için teşekkür ederim, Sevgilerimle... :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)