6 Ekim 2019 Pazar

Pazar Yazısı #63 - Haftanın Getirdiği Düşüncelerle


Bir açık bir kapalı havalarla ve bir hayaller bir hayal kırıklıkları ile geçip gitmek üzere olan haftayı değerlendireyim istedim kendimce... Şimdi sakiniz, dalgalandık da durulduk diyebiliriz. :) Pazar akşamımızı verimli geçirmeye ve planları yeni hafta için doldurmaya uğraşırken; mutlu pazarlar, umutlu haftalar dileyerek yazıma geçiyorum... İyi okumalar. :) 


Havalar bir soğuk bir sıcak olarak devam ederken, bir üşüyor bir yanıyorum ben de hala. Kullandığım ilaçlar faydasını gösterdi gerçi (sinir ağrılarımdan ötürü yanmalarım ve de soğuklar sebepli kramplarımdan bahsediyorum), ama yine de bazen hala devam ediyor şikayetlerim... İlaç tedavisine başladık geçen hafta ve dün günde ikiye çıkardık yeniden yanmalarım için kullandığım ilacımı yine. şimdi. Bakalım hayırlısıyla soğuklara karşı daha dayanıklı konuma gelebileceğim, erkenden bu sıkıntıların başladığına canım sıkıldı ama yeterince soğuk değil de diyebiliyorum... :) Kış bana ters geliyor bu sefer... 

İşte böyle günlük dertlerim sırasında, bazı sıkıntılarımın da daha çok baş gösterdiğini düşündüm bu hafta adına. Havalara çok takılamadım da bu hafta ortasında aslında. Hava gibi bir öyle bir böyle hissettiğim halim vaktim vardı takılacağım. Umutlandım, umudum kırılır gibi oldu. Hissettiğim beklenti içerisine girip beklentimi geri kaybetmekti belki ama bana nedense bir an içimdeki sıkıntıyı atmak gibi geldi... 

Sonra yine kabullendim; bazı şeyler zamanı gelmeden gerçekleşmiyor, olması için sadece istemek de yetmiyor diye... "Allah ol der ve olur (Kun Fe Yekun)." Bazı şeyler bu mertebeye ulaşamadığından, bize sınav oluyor... Sonra sonra zaten bellediğimiz farkındalık yeniden çöreklenip oturuyor gönlümüze, eskisinden garip bir rahatlığa uğraşıyoruz; eskiden olduğu gibi değil ama hala orada olduğu için az biraz buruk. Bendeki de böyle idi galiba... 



Bu fotoğrafları çektiğim gün bir ev bakacağımız kesinleşmişti, öyle ki şimdiki oturduğumuz yerden daha iyi durumda o ev diye umutlanmıştım; çünkü o evin asansörü giriş katına kadar iniyordu... Ancak eksileri olmasına rağmen, sıfır bir binadan ev almamızın zorluğunu bilmemizden ötürü kabullenilmişlikle dolu bizim evimiz gibi eski bir bina sayesinde bir umut dolmuştu içimize; girişten asansörü olan bir evdi, yine zor olacak ama değişen bir şeyler olacaktı işte...

Misal ben dışarı daha kolay çıkabilecektim, zamanla tek başıma gezebilir konuma gelecektim, belki zamanla bir işe bile girebilecektim! Ev bütçemizi biraz zorlayabilir konumda idi, şimdiki evimizin kirası ile ödeyecektik. Çünkü sonucunda kavuşacağımız rahatlık, uzun zamandır benim dışarıya çok sık çıkamıyor ve aktif olamıyor oluşuma az biraz çözüm niteliğinde idi. 

Ertesi gün oldu, akşam üzeri eve bakmaya gitti annemler; hani sıfır ev alamayacağımızı düşünüyoruz ya, bir umutla bu olur ya! dedik... Ertesi sabaha dek adamlardan haber bekledik sonrasında, onlar anlaşıp son fiyatı söyleyeceklerdi bize. Gece boyu dua ettik, her birimiz uyuyamadık. Ettiğimiz ortak duamız ise akşamdan sabaha hep şu idi; "Allahım hayırlısıysa olsun, değilse yarın sen boz!" 

Sabah iyi haber aldık, ev sahipleri bize tamam dediler ve son fiyatı söylediler. Kredi çıkacak mı belirsiz, biz bütçemizi ona göre tamamlayabilecek miyiz belirsiz! Ama hepimizin içinde, "Bu ev olacak!" hissi var. Almak üzere anlaştık ve akşama kadar mutluluğunu, değişen bir şeylerin varlığıyla bu durumun güzelliğini yaşadık... Sonra akşam her birimizin kafasında, kredinin de yeteri miktarda çıkmıyor oluşuyla beraber sorular oluştu; evi alamayız, ertelemeli ve daha iyi koşullarda bu işe girişmeliyiz. İşte hayal kırıklığım bu anlarda meydana çıktı, çok istemiştim ama olmamıştı. Hislerimin yoğunlaştığı nokta, bu evin olamadığı değildi; bir yerde bizim için iyi bile olduğunu, olamayışından ötürü kabullenmiştim. Ama hissettiğim hayal kırıklığı, bir şeylerin yine olamıyor oluşu idi; yaşadığım garipliğin beni içten içe çok istediğim şeylere yine kavuşturamıyor oluşu idi... 

O akşam ağladım; "Bırakın beni ağlayayım. Tamam kabul ediyorum, bir şeyler olmuyorsa daha da iyisi olacaktır. Yine fırsatı çıkacaktır, ben de biliyorum", diye kendimi anlatmaya çalışarak... Ama benim ağlamak istediğim nokta, değişmiyor olan şu durum. Bir akşam da olsa içimde istediklerimin olmayışına ağlamak istiyorum, düzelmesini istediğim zorlu koşullarımızın değişmesi üzerine ağlamak istiyorum... 

Kendimi anlatamıyor oluşuma da ağladım biraz, sonra kendimi anlatabildikten sonra da ağladım. Evet, iyi gelen şeylerde ağlamak da vardır; kimisi bunu kabullenemiyor ne yazık ki, benim hastalığım dolayısıyla bana hep kötü geleceğine inanıyorlar...


Velhasıl; bir şeye niyetlendik, hep olsun istediğimiz bir şeye. Ama yine kısmet olmadı, vardır bu işin de bir vakti diye kabullendim yine şimdi... Demiş miydim, bizler öğrenemedikçe tekrarlanan derslerden ibaret biraz da hayatımız! diye. Aynen öyle hissediyorum kendimi, bir kere daha aynı dersi tekrarlamışım ve ezber etmişim gibi...

Kabullendim ki; beklentileri yüksek tutmak da, bir şeyler gerçekleşmeden ona bağlanmak da doğru değil. Dozunu belirlemek lazım hayallerimizin ve umutlarımızın belirdiği yerlerde, kalbimizi bir ayarda tutup fazla kapılmasına izin vermemek gerek olacaklara. Beklemeyi bilmek, umduğumuz gerçek olana kadar sabretmeyi yanımıza katık ederek...

Mutlu haftalar diliyorum şimdiden. Yeni haftalar hep mucizeleri getirsin, Ekim şartları güzelleştirmeyi amaç edinsin ve değişimi başlatsın hayırlısıyla inşallah hayatımızda diyerek. İhtiyacım var hissediyorum. Bazen bencillikmiş gibi hissetsem de, koşullarımız adına ihtiyaç olduğunu unutamıyorum işte. Allahım hayırlısıyla kalbimizdekileri ömrümüze nasip etsin. Sevgilerimle... :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...