5 Nisan 2019 Cuma

Bahar Geldi - Nisan 2019


Nisan 2019'da ilk merhabamı yapıyorum şu bloğumda, Didem'in Gözünden sayfasında "31 Mart 2019"da atlattığımız seçimi kendi gözümden anlatmıştım. Amacım hiçbir zaman siyaset konuşmamak ama mümkün olamayabiliyor da bazı zamanlarda; 26 yaşıma geldim, artık beni de ilgilendiriyor diyebiliyorum daha da fazla... :) O yazıma buradan ulaşabilirsiniz bu arada...


Nisan çok hızlı başlamadı mı sizce de? Ayın ilk gününün Pazartesi olmasıyla daha fazla yeni bir aya girdiğimizi hissediyorum sanki, zaman daha çabuk geçti yine diyorum hani resmen. Bu hafta da öyle hızlı geçti bence... 

Yazamadım ama bu hafta bolca müzik dinledim ve de kitap okudum ben. Bunlardan bahsedeyim en azından, ne bloğumu boş bırakmak ne de fikirlerimi söyleyemeden şuradan uzaklaşmak istemiyorum zira... Bahsetmek istediğim bir şeyler birikti valla...

Misal, epeydir resim çekinmekten neden uzaklaştım bilmem ama resim çekinmiyordum. Kendi fotoğrafımı çektim hafta başında, gördüğünüz üzere o fotoğrafla başladı benim için bu hafta. :) Kendi yüzüme yabancı değilim ama evet, büyük bir uğraş olarak dışarıdan bağımsız olmak hala beni yoruyor galiba. Okulları bitince, iş arama telaşına düştüğünde sıkılan arkadaşlarımı şimdi anlıyorum resmen. Okulum 2018 yazında bitti ama yüksek lisans başvurularını dedemin rahatsızlığı sebebiyle önemseyememiş ve kaçırmıştım. Keşke daha fazla üzerine düşünse idim diyorum şimdi ama var her şeyde de bir hayır... :) Neyse, neyi neye bağladım ama de mi? Bana öyle geliyor nedense...

Haftabaşında arkadaşım geldi, oturduk o akşam sohbet de ettik çok şükür ama özlemişim valla. O da çalışıyor artık daha nadir gelebiliyor durumda. Liseden sınıf arkadaşım Hatice'den bahsediyorum, bir gün ben de acaba çalıştığım için mi çok daha az görüşebileceğiz? Aman Allah korusun da, çalışanların halini de anlıyorum tabii ki. :) 

Bu hafta bol bol yazdım ama tek bir kitap bitirdim, fuardan aldığım kitaplardan Irvin D. Yalom'un kitabını, Günübirlik Hayatlar'ı... Beni heyecanlandıran bir kitap değildi aslında ama yazarın yazı dilini çok beğendim. Psikolojik kitapları çok seviyorum ama daha önce birkaç zaman önce okuduğum bir psikiyatristin kitabını o kadar da güzel bulmamıştım. Meğer önyargı yapmışım, en azından Irvin D. Yalom'un yazı dili yorucu ya da boğucu değil de düşündürücü imiş... 

Hani bazen çok basit bir cümle okursunuz da, sizi üzerinde düşündürür epey bir süre. Kitabın birçok yeri öyle düşündürdü beni nedense. Misal "Kendisini kullanılmış ve örselenmiş hissediyordu." cümlesinden kendinize anlamlar çıkarabilir misiniz? Basit bir cümle ama bazen zaman zaman ömrümde böyle anları yaşadım ve bu anılar meğer iz bırakmış bende. Bunları düşlediğimi gördüm. 

Çok geçmeden de şu cümle çıktı karşıma; "Daha iyi bir geçmiş için ümidi yitirmek etkili bir öneridir." diğer cümlenin yanında bunun üzerinde daha fazla düşündüğümü hissettim sonra da. Yazar sonuna kadar haklı önerisinde. Geçmişe o kadar bel bağlıyor ve olanlara rağmen bazı şeylerden ümidimizi yitirmiyoruz ki... Bana bu yazıyı yazarım diye düşündüren de şu iki cümle oldu zaten... :)


Velhasıl bu hafta iki müziğe çok takıldım, onları da önerip bu yazımı da bitirmek istiyorum;

Mustafa Sandal - Gel Bana, Chikni Chameli - Ajay-Atul, Shreya Ghoshal; biri Türk biri de Hint müziği olarak en sevdiklerim şu sıra... Hepinize benden gelsin. Bahar cümlemize, bereketi, mutluluğu, ve hasret kaldığımız huzuru barışı versin dilerim. :) Sevgilerimle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...