17 Mayıs 2024 Cuma
Neyi Kutluyorsunuz? 16 Mayıs 2024 - Engelli Köşe Yazısı #2
15 Mayıs 2024 Çarşamba
Sabrım Yorgun - Mayıs 2024
Sevgili Okuyucu, yaklaşık iki haftadır sabredemeyişimle uğraşıyorum. Sabrım yorgun dedim bu duruma en son, öyle yorulmuşum ki artık ben bile net sonuçlar görmek için fazlasıyla sabırsızım. Sebeplerini ele alayım diye yazıyorum bu yazıyı biraz da. Tamam, en çok bunun için yazıyorum! :)
Mevzu açlık olsun, yapmak istediğim bir şeyi yapamamak olsun, oldurmak için uğraşıyorken dış etkenlerle ertelenen durumlar olsun, ulaşamamak olsun, beklemem gerekiyor olsun... Sürer gider. Sabretmek istemiyorum bu aralar... En büyük sabırsızlığım da, zaman alacağını bilsem de başladığım üzere sabırla devam etmem gerektiğini bildiğim yeni sağlık rutinimin sonuca beni zaman alarak ulaştıracak olması.
Biliyor da değiştiremiyorsun bazen sabırsızlığını ve ben de memnun değilim elbet bu durumdan. Ama bu sefer şunu düşündüm, ya bu sefer sabırsızlığım beni besliyorsa? :) Yani beni itekleyen unsur sabırsızlığım olacaksa? Sabırsızlığıma sabredebilen kaç kişi bulabilirim bilmiyorum ama bu sefer sanırım sabrımı baskılamayı istemiyorum. Bambaşka garip hissettiriyor çünkü, kalbimi çarptıracak kadar bir sabırsızlıktan bahsediyorum; kimi zaman ben bile sabredemiyorum...
Aslında bu sabırsızlık hali son iki haftadır başladı. Bir benzerini bu evimize taşınmadan önce de yaşamıştım, sebebi artık asansöre bir kat merdiven çıkmak zorunda olduğumuz için dışarı çıkmak denen şeyin arada sırada ve mecburi durumlarda gerçekleşir durumda olmasıydı. Ben buna sabredemez hale gelmiştim. Daha sonra buraya taşındıktan sonra dışarı çıkabilme aktifliğimin pandemi gibi büyük bir durumla engellenir olması sebebiyle de yaşamıştım. Biz Ocak 2020'de bu evimize taşındık, hala yerleşme uğraşında iken ablamlarda kalıyorduk ve Şubat 15 gibi evimize geçtik. Evimize alıştık alışmadık derken, pandemi patlak verdi; 11 Mart'ta ilan edildi, 17'sinde de tüm ülke kapandı...
Hepsinde aslında sabredememekte haklıyım, diyebiliriz. Ama şu anki tüm bu geçmişin bir birikmişliğinin varoluşu gibi. Sabırsızlığımın şu an bir tek faydası var, o da beni daha çok motive etmesinin. Bunun haricinde sabretmem gerektiğini yine biliyorum ama sabırsızlığıma da engel olamıyorum.
Tarihlerden; 17 Nisan 2024 günüydü...
Son 4 haftadır yeniden kararlar alıp bir maratona soktuk beni. Bu bir ilk değil ama bir önceki bu kadar kararlı ve en uzun maratonumun üzerinden bir sene geçmiş olabilir. Ama bir zaman bu maratonlarımla kendi tatlı isteğimi ve şeker kullanımımı yok etmiştim (2013-2014). Sonra üstüne beslenme maratonu başlatıp zayıfladığım, mide rahatsızlıklarımı çözdüğüm ve daha nicesine sebep olduğum zaman dilimlerinde rutinler oluşturdum kendime (2016-2017 ve de (2018'in sonu 2019'un başı). Sonucunda kilolar da vermiştim ama çevresel etkenlerle ve elde olmayan sebeplerle zaman içinde bozuldular. Sabitlenen birkaç olgu oldu bana sonralarında; tatlı isteklerim eskisi gibi olmadı, tatlıdan soğudum, beslenme rutinimde sağlıksız çoğu şey çıktı ama benim düzenim bir türlü tam yerinde kalamadı...
Bu sebeplerle yeni çıktığım yolda ilk olarak egzersizlerimi bir rutine oturtmayı yeniden aklıma ve gündemime oturttum. Her gün gerdirmelerimi ihmal etmemem, nefes egzersizlerimi ve dumbıl egzersizlerimi unutmamam gerekiyordu. Bir karar vermeme bakıyordu, kararı verdim ve devreye soktum. İlk iki hafta dumbıl egzersizlerim ve rutin egzersizlerimle adımlamayı her gün yapmak üzere karar aldım.
"Başlıyorum" dediğimde tarih 17 Nisan 2024 idi. Tam motive başladığım yolda eksik olan tek şey gerdirme egzersizim idi, 4 gün sonra gerdirmeyi de programıma aldım. 21 Nisan 2024 gününden beri, fizyoterapistim İsmail'in derslere geldiği günler hariç gerdirmemi kendim yapmıyor olsam da; bir güne bir gün ihmal etmedim egzersizlerimi de gerdirme düzenimi de (Bir iki kez hastalık ağrı veya zorlamamam gereken durumlar haricinde).
Aşırı katı olduğum bir durum değil bu, ama ara verirsem de zinciri kırarsam; ilaç kullanır gibi düşünün beni, etkisi tam olarak şifalı olmayacak. Gerek içinde olduğum satış sektörü sebebiyle sattığım takviye gıdaların kullanım mantığından söylüyorum bunu, gerekse de doktorlarımın bana belli bir program düzeninde gittiğimde çalışan kaslarımı aktifleştirmede başarılı olabileceğimi söylediklerinden ötürü...
Durumlar Böyleyken;
İlk hafta dumbıl egzersizlerimde değilse de, adımlama egzersizlerimde kendimi çok kondüsyondan düşmüş buldum. Adımlama egzersizlerim dediğim de, Leslie ile Walk At Home egzersizleri...
Geçen sene bu egzersizleri yaptığımda, bu videonun tamamını saniyelik duraklamalar haricinde hiç duraklamadan sonuna erdirebiliyordum. Bu seferki maratonumda ise, ilk 2 hafta 2.30 dakikasını ancak yapıp dinlendikten sonra da 2.30 dakikasını yapmak suretiyle; ikiye bölerek 5 dakikasını ancak yapabilir olduğumu gördüm. Yani son 4 haftamın yarısı, bu durumun can sıkıcılığına yer yer takılarak geçti. Ama kabullendim, haftada 4 seans fizik tedavi alabildiğim döneme göre kötü durumda olmam şu an kabul edilebilir. İlk haftalar ne kadar çok canım sıkıldı ise, o kadar da kabul edebilir haldeyim şu an.
İkinci haftanın sonuna doğru, bu durumu tek seferde 5 dakikayı yapabilir hale getirdiğime sevinerek tamamladım. Ama gel gör ki, son iki haftadır da; "Hala 5 dakikayı yaparken nefesim toparlanabilmiş değil, ne zaman 5 dakikayı geçebilecek ve kondisyonumu daha fazlasına adapte edebildiğime de sevineceğim?" düşüncesindeyim. Daha fazlası için ve de 15 dakikayı tamamen eskisi gibi yapabiliyor halde olabilmek için çok fazla sabırsızım!
Bahsettiğim bu videoyu oturduğum yerde yapıyorum yine, 1 sene öncesindeki gibi yani durumum. Henüz hala yürüyemiyorum, kaç sene oldu ve ben bu atağın etkisini neden bu kadar taşıyorum; ona da bozuluyorum... Sabırsızım, ne zaman daha aktif halde hayatın içerisinde olabileceğim ve bir işim veya bir aktif gezme rutinim olabilecek; ben bunu sorgulamaktan ve merak etmekten kendimi alamıyorum!
Oysa ki; sabırsızlığımın yanında, hayatıma kattığı faydalarını da görüyorum bu yeni rutinimin! Yeniden;
Dumbıl egzersizlerimi yapa yapa, kol ağrılarımı ve kol kaslarımdaki güçlenmeyi görüyorum. İlk haftalar kollarım çok ağrıyordu yaptığım hareketlerden ötürü. Ama şu an o ağrılar yok ve dumbılsız halde yaptığım hareketlerimde daha kolay hareket ettiğimi de farkediyorum. Peki, öte yanda neden vücudumda bu garip güçsüzlük de mevcut halde benimle? Ne zaman geçer tahmini olarak?
Gerdirmelerimi her gün yaptığım için, gece ağrılarım ve kasılmalarım son 1 senenin en minimum düzeyine inmiş durumda; bin şükür! Ama gel gelelim anne babam beni sırtına yaslı halde ağırlığımı alarak yürütmeye çalıştığında gün içinde, vücudumu tutmakta zorlandığım gibi çoğunlukla bacaklarımı da eskiden yapabildiğim gibi kilitleyemiyorum dizimden; bazen oluyor bazen olamıyor. Peki bu dizlerimi ben ne zaman eskisi gibi kilitleyebileceğim de ayakta durabileceğim yeniden??
Son olarak bu rutin adına ekleyeceğim de şudur ki; 6 Mayıs'tan beri sabah 09.30'da uyanıp güne erken başlıyor ve bunu devam etme kararımı sürdürüyorum. Ondan öncesinde başladığım beslenme rutinime daha şu iki haftadır alıştım ve çok rahat uyuyorum ve de midem hiç rahatsız olmadan yatıyor kalkıyor olduğum için çok mutluyum. Peki ben ne zaman eskisi kadar kilo verip de kas gücümü kullanabildiğimi hissederek ayakta dimdik bulabileceğim kendimi?
Daha Fazla Sizi De Sinir Etmeden Konuyu Şuraya Getireyim;
Tüm bunları her gün ve gece -neredeyse- düşünüyor ve hepsine de "sabır canım, hadi sabret Didemcim" diyerek kendimi telkin ederek konuyu kapatmaya uğraş veriyorum içimde. Ama yaklaşık 4 aydır sabırsızlığım katlanıyor da katlanıyor. Hislerime öyle yayıldı ki; "ne kadar uğraşsan da, görüyorsun olmuyor!" diyebilecek kadar içim sabırsızlıkla dolu. Kendime bunu brkaç kez diyorsam "olmayacak" diye, onun beş katı kadar da "olacak, başaracağım" diyorum. Ama rutinime egzersizlerimi eklediğim kadar sabırsızlığımı da eklemişim gibi; içimde bir de kötümser teyze var, çoğu zaman o susmuyor ben onu susturmak zorunda kalıyorum.
İşte bu sebeplerle, sabrım yorulmuş diyorum. Öyle yorulmuş ki, net gelişmeler çabucak yaşansın; Didem ayağa kalksın, yürüsün koşsun zıplasın şehirler aşsın istiyor! En çok dans etsin istiyor mesela, gezdiği yerlerde çok insanlarla tanışsın; umutsuzluklarına dokunsun umut olsun. Umudunun ve azminin sonucunu yaşasın ve yaşatsın...
Yeryüzüne ne için geldik, iz bırakmak için. Ben izim sınırlarımı aşsın istiyorum. Yine aylardan Mayıs, seneler geçti ama okulundan bu ay mezun olan Didem'in hayata atılamayışının yaşadığı hayal kırıklığını hissedecekmiş gibiyim yeniden.
Ama diyorum ya; belki de bu sefer o Didem'in ve bu Didem'in birleşip zıtlıkla bana yansıtacağı bir şeyler vardır. İnstagram'da her ne kadar yapıyorum, başarıyorum desem de; "altında bir de bu gerçek var, ben kendimle savaş veriyorum" demek istedim. İçim rahatladı, çünkü bunları yok saymaya devam ettikçe büyüyorlar. Yazdıkça tükenir, paylaştıkça anlaşılır ve anlaşıldıkça yalnız hissetmem geçer gider. Eziyor beni sabırsızlığım, sinir ediyor ama neyse ki tüketemiyor! :)
Yine başardım, dünden beri yazmaya giriştim girişeli daha sakin ve huzurluyum. Umarım daha fazlasını da kendi hayatım için başaracağım, ummaya gerek kalmadan da başaracağıma inanıyorum... =)
Sevgilerimle, umudumla, yaşama sevincimle ve daha neye ihtiyacımız varsa... Orada olduğunuz için teşekkür ederim. :)
20 Nisan 2024 Cumartesi
Sevgili İnternet Günlüğüm; "Memleketime Çoktan Bahar Gelmiştir..." - Nisan 2024
Sevgili İnternet Günlüğüm;
Bloğuma yeniden dönüş yapayım derken sana bile yazmayalı çok zaman atlattığımı farkettim. Seni seçtim gibi bir durum oldu yine. Çok özledim, ciddi ciddi yazmayı çok özledim. Ama neden yazamadığımı neden yazmaktan uzak durduğumu şimdi konuşmayalım.
31 Mart 2024'te bir seçim dönemi atlattık, değişim dönüşüm geldi ülkemize. Gerek o sebeple gerekse de hemen öncesindeki iki günde artan sıcaklıklar dolayısıyla, "Memleketimize çoktan bahar gelmiştir" duyurulur! =)
***
Baktım da en son bu tarz Ocak ayı sonunda yazmışım buraya, o yazımı burada bulabilirsiniz. (Bir de sonrasında, arkadaşım için bir yazı yazmıştım; esas bundan öncesi yazım da odur. Onu da burada bulabilirsiniz.) Ondan beri de değişen çok büyük bir değişiklik var mı hayatımda diye düşündüm, daha çok örgü öğrendim ve daha çok okudum ve de instagram hesaplarımda daha çok paylaşım yaptım. En büyük değişiklikler bunlar oldu sanırım.
Ben bu kışı herkesten daha zor geçirdim sevgili günlük, soğuk olmadığını iddia ettikleri soğuk zamanlar kaslarım beni çok sınadı. Havaların ısınmasına en çok ben sevinmiş olabilirim, son bir haftadır daha iyiyim; ağrılarım ve de psikolojik durumum açısından. =)
Özellikle Şubat ayı Astım sıkıntısından gözümü açamadığım bir aydı. Nefes alamıyordum ki, dönüp yazı yazmaya dermanım olsun. Şarjlı nebülazitör aldım o ay kendime, günde 3-4 kez ilaçla kullandım da toparladım sonrasında. Üstteki fotoğrafta da gördüğünüz gibi... Kitap okudum öksürmeden durabildiğim aralarda, nefes alamamak gerçekten büyük bir eksiklikmiş tekrar anladım. Allahım kimseyi nefessiz dermansız bırakmasın...
Hal böyle olunca Şubat bittiği gibi "oh" çektim. O ayı daha çok, ördüğüm örgüler sırasında izlediğim filmlerle geçirdim. Bir tane de dizi sığdırabildiğim o aya, "Kuş Uçuşu". Bugün de 11 Nisan'da 3. sezonu gelen son sezonu izlemeye başlayacağız yeğenim Kağan ile... =) Kağancımla izleyeceğiz diye ben girişmedim bile izlemeye, geç kaldık herkes gibi ilk haftadan izleyemedik...
Mart Ayına Gelince...
Sonucunda bilirkişi incelemesi ile durum tespit edilip, iade hakkım onaylandı. Martın ikinci haftasında kararım elime ulaştı, ben de satın aldığımız medikal dükkanı aradım. Onlar da anlaşmamız sonucunda taksit taksit ödedi...
Bilirkişi geldikten sonra elimdeki eski sandalyemi alelacele tamire göndermiştik bu arada. Elime karar ulaşmadan birkaç gün önce de o nispeten toparlanmış geldi. Aküsünü değiştirmişti Nilüfer Belediyesi Akülü Sandalye Tamir Atölyesi. Emeklerine çok ama çok teşekkür ederim. Bursa'da yaşayan vatandaşlarımızın herhangi bir sorununda akülü sandalyesini oraya götürebileceğini bilmesi lazım. Bunu da buraya iliştireyim dedim. Senelerdir var olan en güzel hizmetlerden biri... :)
Bu konuda eklemek isterim ki; gerek akülü sandalye kullanan arkadaşlarım ve gerekse de yakınlarına, lütfen size "akülü sandalye yokuş çıkmaz ve inemez" diye inandırmaya çalışmalarına razı gelmeyin. Şimdiki akülü sandalyem, fren sistemi aktif halde çalışarak yokuş da iniyor yokuş da çıkıyor. Tek sorunu elbette ki yokuşların dik bölümlerini çıkarken biraz arkadan destek verilmesi gerektiği oluyor. Ama herhangi bir yokuşu inerken, beni fren sistemi eksik halde savurup atmıyor sürüklemiyor. Kontrolü bıraktığım gibi durmasını biliyor... :)
Yani eğer elinizdeki ürün arızalı ise, tüketici hakem heyetine başvurmaktan ve hakettiğiniz gibi iade edebilmek için savunmanızı yapmaktan geri durmayın.