17 Mayıs 2024 Cuma

Neyi Kutluyorsunuz? 16 Mayıs 2024 - Engelli Köşe Yazısı #2


Dün tarihlerden 16 Mayıs 2024 idi. İçinde bulunduğumuz haftaya dair yazmak istedim, çünkü Engelliler Haftası "Yine, Yeni, Yeniden" kutlama havasında geçti ve ülke geneline de etki edecek pek bir "Farkındalık" içeren etkinlik veya paylaşımlar mevcut değildi...

Dün alttaki görseli yazdım ben de, dolu dolu demek istediğim nokta şurasıydı; "Engelliler Haftasının nesini kutluyorsunuz? Farkındalık yapmanız, icraata geçmeniz gerekirken; daha dün sokaklarda her engelli kaldırım bölgesinin önünde park edilmiş araç görmüşken; hiç de samimi değil insanlık...

Ha engelli olmayışınızı kutlamışssınız, ha senede iki kez engellileri alanlarda toplayıp gösteri yaptırmış ve eğlence düzenlemişsiniz. İkisi de aynı şey..."

"Yok öyle bir şey, hiç de değil" diyebilecek insanlarla çok tartışabilirim bu konuyu, işte bu sebeple yazmaya geldim...


Türkler olarak o kadar geri kalmış durumdayız ki, senenin 2024 olduğuna ben hala inanamıyorum bazen. Size hiçbir şey ispatlamak zorunda değilim ama birbirini seven iki engelli bireyin veya bir engellinin başka sağlıklı karşı cinsiyle sevip sevildiği hayatının görüldüğü profillerindeki gönderilerinin yorumlarına bakın. Hiçbir şey bilmeyen binlerce insan, o kadar bilgiliymiş gibi tek bir bilgi üzerinden bütün engellilere yükleniyor ki; insanlık utansın istiyorum ama hiçbirinin utandığına şahit olamadım... 

Engellilik kavramının tek bir olguyla olduğuna inanan çok insan var; "Genden geçer, engelli bireyler evlenir o sebepten olur.", bir tek buna inanıyorlar... Tıp gelişti, engelli bireyler taşıyıcı oldukları halde evlenseler bile sağlıklı bireylere sahip olabildiklerine dair çalışmalar mevcut. Gen Terapileri oldukça gelişti. Ama insanlık henüz gelişemedi...

İnsanız, hiç şaşmayacak hiç kırılmayacak ve hiç kırmayacağız demiyorum. Ama senelerdir teknolojinin elverdiğince anlattığımız birkaç olgu var;

- Ben veya o, birçok sebepten engelli olabilme şansımız var. Ben bunu seçemiyorum. Seçebilsem de böyle bir ülkeye doğmayı tercih etmezdim... Bu hepimize acı gelmeli ama hiç umursamıyor insanımız... (Her insan bir engelli adayıdır, dediği halde gereğini yapmayan sözde bırakan kişiler; sözlerinin gerçek olma durumunda karşılaşacağı durumları okuyormuşcasına anlasalar beni ve bizi, çok şey değişirdi ülkemde. İnanın ki çok şey...)

- Benim nasıl engelli olduğumdan çok; yaşıyor ve hayat kalitemi arttırmaya nasıl uğraş veriyor olduğumu ve de çokça zorlandığımın umursanmasını istiyorum. Birçok engelli arkadaşım gibi... Duymak ve görmek olgusunun somut anlamından derine işlemesini istiyoruz...

- Tedavilerimize ulaşmakta zorlandığımızı, sosyal hayatta yer bulamadığımızı, sosyalleşmeye gelince de; ailesel ve çevresel faktörlerden ötürü başarılı olamadığımızı bilin istiyoruz! Bilseniz ve cidden anlayabilseydiniz neler olurdu düşünmenizi istiyoruz...

- Kutlama ve engellileri senede bir veya iki kez eğlendirmekten öteye geçin; ona da toplumda bir yer verin istiyoruz. En basitinden engellilerin de vatandaş olduğunu, sosyal ve kültürel haklara sahip olabileceğini kavrayın. Olmaz mı?

**

Bugün fizyoterapi dersim vardı ve fizyoterapistimle de konumuz engelliler haftası farkındalığı idi. Ben engelli olarak, o da bir fizyoterapist gözünden izliyor olan bitenleri. Benim ona anlattığım bakış açılarını ne kadar biliyor ise, benim bilmediğim durumlara dair de bana anlattıkları var ki; farkındalığımızın ve insanların engelli arkadaşlarımı ne kadar umursamaz durumda olduğunu gözler önüne seriyor.. 

İkimiz de yorulmuşuz ve ikimiz de çok şey için çıkış yolu arıyoruz. Ortak noktamız senede iki değil, senenin tümüne yayılacak derecede düzenli farkındalıklara imzalar atılması. Sadece sağlıklı bireylerin değil, engel durumu olan bireylerin ailelerinin de farkındalığı öyle düşük ki; her anlamda acı çekiyoruz ama görenimiz olmuyor. Gelin gerisini siz düşünün...

***

NE YAPMALI PEKİ?

İş hayatında neden sadece ayakta olanlara yer veriliyor, bir düşünmeli. Akülü sandalyede olup da çalışanlar da var ama akülü sandalyede olsa bile normal bir insan kadar çalışamayan bir bireye göre de çalışma şartları oluşturması bence adil olurdu. En azından sağlığı yerinde olan birinin evden tüm şirket işlerini görebilir halde çalışması gibi, bir iş yerinde çalışan olarak ama evimden çalışır pozisyonda olmayı ben de isterdim... Evden çalışma düzeni benim gibi bireylere de gelsin çok isterdim.

Sosyal hayatta herkesi genel almadan ilerlemek isterdim; bana bakmaları, bana davranışları, beni gördükleri durumlar ve göremediği her durumu yok sayabilmek isterdim. Ama maalesef bunu da farkındalık eksiğinden ötürü yapamıyorum... Dışarıda birilerine "neden hasta olduğumla" "neden dışarıda olduğumu" anlatmak arasında gidip geliyorum. "Geçmiş olsun" ikilemelerini duymaktan da geri duramıyorum, "Aman kimin kimsen yok mu?" cümlelerini de... Bazen yoruluyorum ama inanın hiç pes etmiyorum..

Girdiğim herhangi bir ortam öncesi, beni kabul ederler mi diye düşünmek istemezdim. Şimdi zerresini düşünmüyorum ama yaşım olmuş 31 ve ben bir erkeğin benimle konuşurken tereddütü ve önyargısı sebebiyle herkes gibi hissedemiyorum kendimi. Ben erkek arkadaşı edinememekten ötürü de, herkese güvenemiyor olmaktan ötürü de rahatsız hissediyorum kendimi... Kendimi böyle hissetmek istemezdim. Bunun her ne kadar "dış görünüşün çok önemli boyutta kusursuz olması gerektiği" dışında hayatın getirdiği hiçbir şeye önem vermeyen düzende işleyen bir dünyada yaşıyor olduğumuzu bilsem de...


****

Bunlar dışında hep bahsettiğim konuları biliyorsunuz zaten;


Dışarıda istediğimiz çoğu yere girebilmek için ön araştırma yapmak zorunda kalıyoruz ve çoğu da başarısız oluyor. Evlerden tutun, sosyal alanlara kadar. Özellikle sosyal alanlar, dükkanlar, sinemalar, tiyatrolar, kurslar, okullar, camiler ve daha nicesi için geçerli ki; hepsinde engeller mevcut, girebileceğimiz yerler bulmak mucize.

Otobüslerde, kaldırıma çıkılan engelli rampası önünde, asansörlerde, bazen üst geçit giriş veya inişlerinde, mimaride ne yazık ki tamamiyla aşılamayan "girişten asansör" bulunamayan bina ve sitelerde, onların girişlerindeki rampaların bizim gereksinimlerimize özel yapılamayışında hep engelleniyoruz...

Tedavilerimiz için alacağımız özel ürünlerin bu kadar pahalı olmaması veya devletimiz tarafından her türlü üretimi yapılsın isterdim. Engelli olmak demek inanın bana zengin işi. Çoğu zaman birçok ürünü alabilmek için borç içine giriyor ailelerimiz. Şu an taksitlerin kaldırıldığı dönemde ne düşünüyorum derseniz, binlerce engelli ailesi bir akülü sandalyeyi bile nasıl alabilecek yeni dönemde? 

Bir o kadar özellikle benim ülkemde, tedavi masrafları o kadar çok ağır ve de bir ailenin tek başına altından kalkabileceği düzeyde değil ki; şayet es kaza bir değil birden fazla engelli evladınız varsa, ki olması mümkün ve dediğim gibi "sadece akraba evliliğiyle olabilen bir durum değil bu!", Allah yardımcınız olsun... 

Umarım bu dediklerimi yakın zamanda bir ülke genelinde engellileri savunabilecek dernek sahip çıkar ama belirtmem gerekirse ben kendi çevrem ve yaşadığım bölge için elimden geleni fazlasıyla yapmaya uğraşacağım. Dilerim ben ulaşırım ve gerçek kalıcı adımlar atabiliriz. Bu duruma yürekten inanıyor ve gönüllü olarak takip ediyor olacağım inşallah... (Arkası kısa zamanda, başladım bildirimimle gelir umarım)


***


Velhasıl toparlamam gerekirse ve o en başta yazdığım yazının tamamını tekrar burada paylaşacak olursam; içeriğini de anlattığım üzere benim bu yazımı toparlamış olacak. Düşündürüp başkalarını da bu "FARKINDALIK HAREKETİNE" davet edersiniz umarım. Buradaki fotoğrafta yazılı olan o cümleleri okuyamadığınızı düşünerek buraya ekliyorum. Okuduğunuz ve bu harekete okuma&anlama olarak da olsa destek verdiğiniz için teşekkürlerimle... :) 


16.05.2024 TARİHLİ ÜSTTEKİ FOTOĞRAFTA YER ALAN YAZIM;

ÇAYIMI SİZLERLE BERABER İÇİYORUM GİBİ DÜŞÜNÜN. SÖZLERİME AZ KULAK VERİN;
 
GÜYA 12-16 MAYIS HAFTASI ENGELLİLER FARKINDALIK HAFTASINDAYDIK, YİNE BİR KUTLAMA HAVASI. VALLAHİ İNSANIMIZ DEĞİL, İNSANLIK GARİP...
 
ENGELLİLER HAFTASININ NESİNİ KUTLUYORSUNUZ? FARKINDALIK YAPMANIZ İCRAATA GEÇMENİZ GEREKİRKEN, DAHA DÜN SOKAKLARDA HER ENGELLİ KALDIRIM BÖLGESİNİN ÖNÜNDE PARK EDİLMİŞ ARAÇ GÖRMÜŞKEN; HİÇ DE SAMİMİ DEĞİL İNSANLIK...
 
HA ENGELLİ OLMAYIŞINIZI KUTLAMIŞSINIZ, HA SENEDE İKİ KEZ ENGELLİLERİ ALANLARDA TOPLAYIP GÖSTERİ YAPTIRMIŞ VE EĞLENCE DÜZENLEMİŞSİNİZ. İKİSİ DE AYNI ŞEY. 
 
SİZ ONLARIN ENGEL DURUMLARININ HAYAT İÇERİSİNDE OLUŞTURDUĞU ZORLUĞU GÖRMEKTEN HEP DAHA FAZLA UZAKLAŞIYORSUNUZ...
 
TEDAVİLER VEYA SAĞLIKLARIMIZI GELİŞTİREBİLECEK ÜRÜNLER NEDEN BU KADAR PAHALI?
 
SAĞLIK ALANINDA İLAÇLARA VE TEDAVİ SEANSLARINA ULAŞMAK NEDEN BU KADAR ZOR?
 
EMEKLİLERİ, İŞÇİLERİ, KADINLARI SAVUNAN BU KADAR DERNEK VARKEN; ENGELLİLERİN HAKKINI SAVUNAN TEK BİR GÜÇLÜ DERNEK NEDEN YOK?
 
FARKINDALIK DEDİĞİNİZ 11 HARFLİ KELİMEDEN İBARET ÇOĞU İNSAN İÇİN. İÇİNİ DOLDURMAK İÇİN FAZLA UMARSIZ KALMADINIZ MI?
 

DİDEM KÖSE...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...