21 Mart 2021 Pazar

Pazar Yazısı #75 - İlk Yaş Pazarı

 

Bugün günlerden yine Pazar ve minik bir kuzu geçen sene bugün doğuverdi; beni ikinci kez teyze, abisini de ilk kez abilikle taçlandırdı... (Diğer ailelerimizi saymıyorum şimdilik :P) Her birimize önceden bildiğimiz halde bir kez daha o duyguları taşıra taşıra yaşattı çok şükür, verene bin şükür... =))


21.03.2020 doğumlu bir pandemi bebesi o, bugün Defne Deniz'imizin doğum yıldönümü! :) 

Bitmeyecek herhalde dediğimiz pandemi sürecinde bir bebek büyüttük, inanamaz gibi olsak da bazen bugün itibariyle artık Defnemiz de bir yaşında; pandemi gibi! O büyürken pandemi çeksin gitsin de, sağlıklı bir dünyada büyüsün kuzum da inşallah. Daha nice güzel sağlıklı mutlu ve hayırlı yaşları olsun bizlerle inşallah... (:

Bugün kahvaltıya geldiler bize, yeğenim ve ablamlar... Sonrasına yaptığımız bazı yemek planlarını hava muhalefeti ve pandemi dolayısıyla erteledik aslında ama pasta meselesi ve evde beraber olma durumumuzda devamlılık söz konusu... :)) 

Akrabalarımızın bile nasıl büyüdüğüne ve her anını doya doya göremediklerine şaşırdığı üzere, arayarak kutladılar sevdiklerimiz yine; doğduğu günden beri olduğu üzere yani...

Sabahtan beri yeğenimin son zamanlarda değişen hal ve tavırlarını, büyüme belirtilerini inceledik durduk işte yine; hem arayanlar nezdinde hem de onlar haricinde. İzle izle doyamıyormuş insan, neden unutuyoruz acaba bir diğeri büyüyünce; her bir bebek ayrı bir hayat deneyimi, ayrı heyecan ve apayrı sevgiyle dolmayı vaat ediyormuş ya. Defnemle de bunları öğrendik işte... :)

İp canavarı, kafasında fark edene kadar tokayı bile tutmayı sevmeyen, güleç ama sıkıntıya gelemeyen bir bebek Defnem.. Üst fotoğrafta gördüğünüz üzere, birkaç ay önce ördüğüm bereyi doğum günü hediyesi olarak vermek kısmet oldu. Ama o fotoğrafı çekebilmek için de baya uğraştık kuzumla... :))

Bugün ilk doğum pazarı, pazar yazımın adını böyle koydum yani; hem dolu dolu yazabilir hem de daha neler söyleyebilirim bilmiyorum, ama içimden gelen sözler de var Defneme yine... (:

Defne Denizim, senin doğumunu ve ilk seneni böyle bir dönemde geçirmek aklımızın ucundan bile geçmezdi. Ama sen öğrettin, beklenmedik şeylerle de yaşasak kucaklaşmayı başarabileceğimizi; bir olunca ve sadece sevgiye odaklananınca, ohoo neler neler atlatılmıyormuş ki! 

Güzel kuzum; doğduğun ortam ve sene gibi hayat seni zorlasa ve köşeye sıkıştırsa da, sevgimize ve kendini sevmeye öyle sıkı sıkı tutun ki "hayat seni yoramasın hiç"...  :) 

Hayatı sev, hayırlı evlat ol; sen hayata hayat da sana iyi davransın, bahtın da kısmetin de açık olsun. Doğum günün kutlu olsun. İyi ki benim yeğenlerimsiniz, iyi ki bizim ailemizdesin. Büyüyüp de bu yazımı okuduğunda, iyi ki benim teyzemsin diyebilir ve sımsıkı sarılırsın inşallah bana...

Abin gibi senin için de elimden geldiğince yanında olacağım Defnoşum; umarım sen de büyüdüğünde mükemmel planlarımız üçlü olarak yapılacak, filmler sohbetler ve nice beraber atlatacağımız sınavlar olacak. Yeter ki sen de sev bizi... 

Seni çoook seviyoruz canıım yeğenim. =))



15 Mart 2021 Pazartesi

Üretim Sancısı Çekiyorum Galiba - 15.03.2021

 

Haftasonunu dolu dolu ablamlarla geçirdikten sonra, döndüm geldim çok şükür buraya. Cümlemize mutlu haftalar diliyorum... :) 

Bu sıra planlar ve programlar dolu dizgin ama bugün yapacağım deyip de bazılarını bir iki gün sonrasına tamamlayabiliyorum. Bir günüm bir günüme uymuyor ne yazık ki. Bu yazı başlığını koyarken, içinde bulunduğum halleri düşünerek -bir şeyler yapma uğraşlarımı- "Üretim Sancısı" olarak adlandırdığımı hatırladım yeniden. "Üretim Sancısı Çekiyorum Galiba, gecemde gündüzümde bu konu üzerine yoğunlaştım çünkü..." dedim yine ve böyle başlamayı uygun gördüm. İyi okumalar... :)



(Kolajda ablamla fotoğrafımız var, buraya o yüzden kocaman bir kalp bırakıyorum. Nicedir beraber fotoğraf çektirmiyorduk yine. İkimiz de kocaman olduk be, bazen hala şaka gibi geliyor. Oturup beraber örgü örüyor üretiyor ve satıyoruz beraber olduğumuzda da, bu benim çok hoşuma gidiyor. Buna da kocaman bir şükürle. Masanın karşı çaprazında küçük yeğenim Defnem var, onun yanında ve benim yanımda abisi büyük yeğenim oturuyor. Bunların güzelliğine ve varlığına bin şükür. .)


Dün öyle değişik bir enerjiyle uyandım ki, rüyamın yorumunun etkisiyle geçirdim ilk saatlerimi öncelikle... Sabah hayrına burada da bir ufak anlatayım rüyamı; 

Saksılardan ürünler topluyordum, evimizde saksı bitkileri yetiştiriyormuşum meğer. O saksılardan biri solucanlarla dolu ve ben o solucanları elimle alıp masanın üzerine koyuyorum. 
Sonra o saksılardan başka başka ürünler de alıyorum ama hep dönüp solucanların rengine takılıyorum. Birkaçı ters dönmüş ve alt tarafları canlı renklerle dolu. Diyorum ki, "Ben solucanlardan korkarım ama bunları alabildim. Şimdi nasıl geri koyacağım bilemiyorum!" Utana sıkıla da olsa birkaçını geri koydum sonra rüyamda, ama o gün içinde de tüm uğraşlarım adına yaşadığım sıkıntıyı yaşadım rüyam boyunca...

Sonra uyandım, elime telefonumu alıp rüya yorumuna baktım. Esasında aylardır rüyaları yorumlamanın ve de yanlış yorumlamanın ne kadar kötü olduğunu biliyorum, buna da dikkat ediyorum. Ama dün beni rüyamda etkileyen diğer yorumlardan sonra hissettim ki "Düzgün bir site bulabilirim ve bu rüya iyi bir rüya." Hayırlı rüya yorumu diye bir site başlığını gördüm bundan sonrasında ve oraya girdim... Hayırlara yoruldu rüyam böylece; heyecanlı ve hızlı günler geçireceğime, verilen emeğimin karşılığını tam olarak alacağıma ve çok büyük planlar ve çalışmalar sonucunda çok büyük helal kazançlar elde edeceğime delaletmiş... :)

Velhasıl, bundan sonrasında dün kendimi çok daha iyi hissettim. Bir rahatlık geldi ve planlarım daha şeffaflaştı. Motive eden rüyam mıydı, yorumu mu bilemiyorum şimdi ama iyi geldi. Olmasını istediklerim kadar, olabileceğine dair motive edici hayattan mesajlara da ihtiyacım var bu sıra...

Network Marketing alanında kendi işimi kurma yolunda çalışıyorum çabalıyorum. Hani bir şeyin başında motivasyonunuzu çok sık kaybeder ve toparlarsınız ya, yapamadığınızı hissedersiniz ve çok çabuk da öyle olmadığını hissedersin ama; aynen öyle duygular içerisindeyim bu aralar... (: 

Yapabileceğimi biliyorum ama nasıl yapacağım konusunda hala pişiyorum. Bu üretim sancısı çekmelerim sırf bu yüzden! :)) Plan programlarıma da gelince, bu araya hem yazılarımı hem paylaşımlarımı hem de görüşmelerimi sıkıştırmak bazen yorucu olabiliyor. Kafa karışıklığım en çok bu sebeplerle oluyor zaten... Ama bunlara da alışacağım. 


Pazar günü sabahında yiyerek, öğleninde pinekleyerek ve aralarda yine yiyerek; akşamında da yiyerek geçti. Sanki bu sıra çok yer oldum, o bile üretim sancısından bence... :D 

Haftasonu ablamlarla beraberdik, Cumartesi gününü ablam ve yeğenlerim ile sabahtan akşama beraber geçirdik. Dün de eniştemle beraber ailecek geldiler, sabah kahvaltımızı yaptık beraber ve öğlen eniştemi uykuya Kağancığımı da arkadaşlarıyla dışarıda oynamaya yollayıp pinekleyerek akşamladık yine...

Duraklamak iyi geliyor ya hani, çok şey yapacağım deyip sadece planlar yaparak örgü ördüm dün akşama kadar... Rahatım, hoşum, sıkıntılıyım ama bu zamanları da böyle atlatacağım umarım... (:



13.03.2021 Cumartesi günü, ablamlar gittikten sonra o gün için son 40 sayfası kalan kitabımı bitirdim. Öyle büyük bir rahatlık, iyi hissetme hali yok... Dün bir atkı bere takımımı bitirmiştim, önceki gün bu kitabı. İkisinin de hissiyatı aynı derecede ferahlatıcı... =)

Kitabımla ilgili 1000kitap profilimdeki yorumum burada, İnstagram hesabımdaki gönderim de burada... Kitabı okuması yorucu da olsa yine deneyimlerle dolu bir okuma sürecini yaşattı bana... İki yerde de yorumumu bıraktım, o yüzden kitap hakkında yazmayacağım ama birkaç diyeceklerim var bu okuma sonrası hissettiklerime dair...

Hani diyorum ya sıkıntılar yaşıyorum, üretim sancıları çekiyorum ve ne yapacağımı bilsem de motivasyonum düşüyor bu sıra, ara sıra da olsa. İşte böyle hissediyorum ama; dün bir atkı-bere takımımı örmeyi bitirdim, önceki gün üstteki kitabı okudum bitirdim (ki 33 gündür elimde imiş!). Onlar bitince öyle bir iyi hissettim ki kendimi, bir işe yaramış, bir şeyleri başarmış. Şimdi o hissiyatı iş konusunda yaşamaya o kadar ihtiyaç doluyum ki, sıkıntılarımın garipliği bile bu yüzden bence... (: Bir şeyleri başarınca içim çok rahatlıyor, tamamlayınca uçuyor kanatlanıyor içim sanki...



Velhasıl yaşadığım bir üretim sancısı ise, -ki bence öyle!- yaşayacağım dibine kadar ve sonucu da güzel olacak. Nereden biliyorum biliyor musunuz, hissediyorum. Olmasa bile denedim diyeceğim, bile demiyorum. Oldurmak için elimden geleni yapacağım ve olduracağım... Beni bu sıra sıkan uzun süreçte olabileceğini görüyor olmam! Beni en çok bu sıkıyor biliyor musunuz... Bu konularda o kadar çok denedim ve yenildim ki hayata, içim yorgun ve bu yorgunluğu belli ediyor bana da.

Durup durup motivasyonumu kaybediyor olmam da bu sebepten, üretim sancısı çekiyorum demem de bu sebepten... Birçok konuda önüme engel çıkıyor, diyorlar ki bana "engel deme!" , "olmuyor deme!"; ama olmuyor, benim başarılarım sizlerinki gibi kolay yoldan olmuyor... Birkaç yazı önceki "Engelli Kadın Olmak" başlıklı yazımda bahsettim ya, "evde iş diye bir şey yok ve benim de evden çıkabilme koşullarım iş hayatında yok!" Düşünün işte ne hissediyorum, ömrüm boyunca bir şeylerden soyutlanıyor olduğum gerçeğini kabulleniyor olmak bile motivasyonumu düşürüyor bu ara. Düşünmemem gerek, tamam söylenmemem gerek belki de; ama var olanı görmezden gelince puf diye yok olmuyor ki! İçimde ne kıpırtılar, ne bombalar ve ne hevesler var. Bir de içimde ne hevesler vardı, hepsini ben oldurmaya çalıştım da kırdılar ve oldurmadılar... 

Neyse, çok fazla söylenmeyeceğim daha. Görün, duyun, bilin; evde iş kavramı bile, iş dünyasındaki kişiler pandemi sebepli iş yapamaz oldukları dolayısıyla üretiliyor. Bunu da unutmayın e mi? Olacak mı derseniz, ben benim için de bir yer açılır diye umut ediyorum yine de. Olsun da böyle olsun hadi, diyorum ama büyük beklentilere de girmiyorum. Malum iş dünyası her koşulda yiyip bitirebildiği işçileri alıyor, ben onlar için çok eksiğim bile. "Her 50 işçi çalıştıran yere ben gibiler alınmak zorunda olduğumuz için alınıyoruz!" Daha ne olsun, ben bir önceki cümlenin varlığından utanıyorum; böyle olmak içler acısı bence. Sizce? 


Ben Farmasi'de ve Farmasi'nin Network Marketing dünyasında kariyerimi kuracağım. Yeni kurmaya başladığım ekibim de yavaş yavaş olsa bile büyüyor. Şayet bu yazımı okuyanlar ve ekibime katılmak isteyenler olursa bekliyorum... Beni anladığınızı biliyorum, ben gibi olsanız da olmasanız da; ekibimde beraber kazanmayı öğrenebilir ve bu alanda pişebiliriz. Bir düşünün olur mu? =) 

Linkimi buraya bırakıyorum, siz formu doldurun ben de sizi arayayım ve işimizi anlatayım. Üyelik ücreti, her ay sipariş zorunluluğu yok. Ne kadar büyümek isterseniz o kadar emek ve çaba lazım sadece... Bana mail adresimle de ulaşabilirsiniz bu arada, karar size kalmış. ;)

Sevgilerimle, bir sonraki yazımda görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın...




10 Mart 2021 Çarşamba

İlk BkmKitap Alışverişim Geldi - 09.03.2021


Aylar sonra bir kitap alışverişi yazımdan daha merhabalar... :) 

Okudum yazılarım kadar; yeni kitaplarımdan bahsettiğim bu yazıları yazmak da, bu tarz yazıları okumak da çok hoşuma gidiyor. Aylar sonra böyle bir yazımda beraberiz şükür...

Ben bu tarz yazıları şu yüzden seviyorum; farkettim kim ne okumuş, hangi kitabı neden almış ve onun dikkatini çeken yazar veya kitabın detayları nelermiş okumak çok güzel... Çünkü çoğu zaman sonrasında bir bakıyorum bir fikrim oluşmuş, bazen en okumam dediğim kitabı bile almışım ve önyargım kırılmış! :)

Ve bu yazımda da; onca kötü yoruma karşı "yok ya, ben Bkmkitap'tan kitap almam!" deyip, Şubat 2021 sonunda Bkmkitap'tan yaptığım alışverişimi ve biraz kitaplarımı neden seçtiğimi okuyacaksınız. Çok şükür ki pişman değilim! Az biraz bekledim ama neyse ki elimde okuduğum birkaç kitabım da var diye geç gelmesini sorun etmedim... (=


Benim için bir kitap alışverişinin sonucunda büyük hayal kırıklığı yaşamam için, kitaplarımın çok geç gelmesi ve de eksik veya hasarlı gelmesi yeterlidir... Diyebilirim ki yani; kitapların geç gelmesi bir sorundur kabul, ama o kitapların hasarlı gelmesi daha da büyük bir sorundur... Benim bu üstte gördüğünüz kitapları ve okuma gözlüğünü sipariş ettiğim tarih 27 Şubat 2021 idi, ama daha dün geldi. Ama dediğim gibi hepsi hasarsız ve eksiksiz idi. Dilerim benim gibi Bkmkitap.com sitesinden alışveriş yapanlar da, sağlıcakla kitaplarına eksiksiz ve hasarsız kavuşabilirler...

Bilmeyenler için not edeyim; Bkmkitap ile ilgili Twitter gönderilerine bakacak olursanız, birkaç tanesinden hariç hepsinin "alışverişlerinin hala kargolanmadığı" yönünde şikayet bildiren mesajlar olduğunu görebilirsiniz... Bkmkitap'a bıraktığım siparişten sonra, ta ki dün elime geçene kadar gördüğüm üzere bir sistem hatası mevcut. Siparişimin hazırlanması için başlayan 7 günlük hazırlık sürecinde, ilk iş gününden başlayıp dün sabaha kadar sadece bir tane kitabımın "tedarik sürecinin başladığı" yazıyordu. Gerisi için hiçbir bilgi bulunmamakta idi. Ta ki dün sabah kargo firmasından "kargonuz var" mesajı verildikten sonra, siteye girip baktım ki hepsinin karşısında "kargoya verildi" ibaresi yer alabilmişti! 

Hak verirsiniz ki, ben de kitaplarım gelene kadar endişe duydum; ya bir ay benim de kitaplarım gelmezse, bir ay sonra birçoğunda olduğu gibi benim kitaplarım da "eksik veya hasarlı kitaplar gelirse?" diye endişe duydum... Yapacak bir şey yoktu ama iade süreci sıkıntılı olacak da olsa bunu göze almıştım bir kez, deneyecektim ve gerekirse bir daha tercih etmeyecektim! Şikayetlerle bir şekilde hakkımı arardım gerekirse... 


Böyle düşünüp verdiğim siparişleri heyecanla bekledim. Kitaplarım elime geçince, birçoğu okumak istediğim kitaplar listemde bulunan kitaplarımı indirimde görüp aldığımdan yana da bir kez daha mutlu oldum... (=

İki kitap harici -"Goblin" ve "Satranç"- diğer kitaplar okuma listemde bulunan kitaplar idi. Gerek instagram üzerinde kitap arkası yazıları ve yorumlarını okuduğumdan ötürü dikkatimi çekmişti, gerekse de kendim beğenmiştim (misal Gülhisarlı Terziler, Hüsnü Arkan'ın yazar kişiliğiyle de tanışmak istediğim için okuma listemde idi).

Bu sıralar Kore dizilerini çok izler oldum. Özellikle "The King: Eternal Monarch (2020)" dizisinden sonra, kore dizilerine daha çok ilgi duyar oldum! The King adlı dizi için düşündüklerimi ve hissettiklerimi, geçen ay diğer bloğumda yazmıştım. O yazımı burada bulabilirsiniz... :) 

Goblin'i tahmin edersiniz işte ne sebeple aldığımı... The King'den sonra, "şimdi hangi kore dizisini izlesem ki?" diye listeleme yaptım. Goblin de o listeye girmişti. Fakat kitap alışverişimi yaptığım sırada, Goblin adlı dizinin kitabının çıktığını görünce; "ben hiç kore bir yazar okumadım, niye olmasın ki!" dedim... Önce kitabını okuyacağım için, Goblin dizisini izleme sürecimi epey sonraya attım işte. =)


Sabır (Lisa Valdez), Aşka Düşünce (Marie Force), Yarım Kalan Kalpler (Marilyn Pappano) ve Yolunu Kaybeden Anıların Bekçisi (Ruth Hogan); instagramda çok kez karşıma çıkıp, konuları da ilgimi çektiğinden sebep okuma listemdeydi zaten. Bu kitaplar da Bkmkitap'ta ekstra indirimde idi...


"Gülhisarlı Terziler", Hüsnü Arkan ile tanışma kitabım olsun çok istemiştim; onu da listemde olduğu için aldım, "Aşka İnanınca" adlı kitabı da çok sevdiğim Nicholas Sparks filmleri gereğiyle kitaplarıyla tanışabilmek için aldım. İki okumak istediğim yazarın kitapları da indirimde değildi ama nispeten fiyatları iyiydi... 

Satranç adlı kitaba gelirsek; ben kitaplarımı seçerken, satranç oyununa ilgisi olan Kağancım gördü kitabı. Her ne kadar ona karşı "ben o kitabı okudum ve yaşına uygun değil Kağancım!" desem de, kıyamadım ona ve sepete atmakta buldum çareyi... Kendim daha önceden okudum ama şimdi okuyamasa illa ki daha sonrasında okur, alayım en iyisi dedim işte.. :)

Okuma gözlüğümüze gelince; 50 TL ve üzeri alışverişlerde, 9.90'a geliyor diye almıştım, onu da Kağanıma aldım. :) Malum benim gözlüğüm var, yeğenimi okumaya daha da heveslendirmek ve cesaretlendirmek içindi bu girişimim. Bence başarılı oldum, resimde gördüğünüz üzere hem o beğendi hem de biz çok beğendik... Kenarlarında küçük düğmeleri var, iki kenarda da ışıkları var... Karanlık olarak gündüz banyoda denedi yeğenim ama geceleyin de yeteri kadar aydınlatıyor elinizdeki kitabı. Alacak olanlara duyurulur, küçük ama işlevsel bir tercih kesinlikle... =)


Velhasıl; elimde Efsane (İskender Pala) adlı kitabım var şu an. O bitince ilk önce Aşka Düşünce adlı kitaptan başlayarak bu alışverişimde aldığım kitaplarımı da okumaya başlayacağım... 

Heyecanlıyım, mutluyum ve şansımın bu sefer yaver gittiğine gururluyum... Bir daha sipariş verir miyim Bkmkitap'tan dersek, aynı şartlar altında sipariş verebilirim; elimde okuma kitabım olduğu süreçte ve acele bir kitap sipariş etmeyeceğim zaman diliminde yani. Şayet hediye kitap alacaksam tercih edeceğim kitap sitesi "Kidega" olurdu mesela; oranın hem sisteme her kitapla ilgili bilgi işleyişi hem de özeni takdir-e şayan, birçok kez bahsettiğim gibi! :) 

Bu yazımın sonunda tavsiye eder miyim derseniz bkmkitap'ı, benim koşullarımda olduğu gibi sipariş verecek olursanız tabii ki de öneririm. Ama acele kitap istiyorsanız, Kidega sitesini tavsiye ederim... =)

Yazımı okuduğunuz için teşekkürlerimle ve okudum yazılarımda görüşmek üzere! 
Sevgilerimle... (:


8 Mart 2021 Pazartesi

Engelli Kadın Olmak - 08.03.2021


Merhaba, bugün 8 Mart 2021 Pazartesi... Yeni bir hafta özel bir günle başladı, bugün 1857'de ilan edildiği gibi yine "Dünya Emekçi Kadınlar Günü"... Bir gün değil, her gün bizlerin günü bence de ama böyle özel bir günde de bugünü fırsata çevirmek mümkün olduğu için fena görmüyorum; üzücü bulsam da...

Her gün hatırlanmak, her gün emeğin ve kadınlığın kıymetinin bilinmesi gerek! Bugün ettiğim dua yine hepimiz adına canım kadınlar... Dedim ki bugün;

"Dileğim her günün bizlerin olması canım kadınlar… “Kadın isterse…” demek çok güzel, isteyince başaramasak da deneyip görebileceğimiz çok şey var… Bugün yarın ve diğer günler, hep bizlerin olsun; hayat bizlere bereketli şekilde türlü güzellikler sunsun. Kadınlar günümüz de kutlu olsun…"

Hiçbir kadının ayağına taş, tırnağına yaş değmesin. Gözü gönlü, gönlündekine göre yeşermiş hayatlar görsün... Şiddete uğramasın, ayrımcılık görmesin, haksızlığa gelmesin ve gönlündekinden uzağa düşmesin; yeri yurdu ve hayatı, başkalarına göre değil kendi istediğine göre hayallerine göre şekillensin! Başarı hikayeleri çok duyalım ama acı keder ve içinden çıkılmaz dehşet haberleriyle sınanmayalım bizler de, korkuyla yaşamayalım ömrümüzü beraberce...


Kadın kimdir, bunu soracaksınız önce; Didem neden Engelli Kadın Olmak diyorsun ki, demeden önce...
 
Kadın cinsel tercihlerle şekillenen birey değildir, 25 yaşına kadar kız derler bize 25 yaşından sonra kadın derlermiş meğer. Çok sevdiğim bir kadın doğum doktoru olan "Banu Çiftçi"nin Ted konuşmasında ilk defa netleştirmiştim bunu kendi adıma... Siz de netleştirin, "Kadın" kelimesinin kökeni cinsel kimlikle eşdeğer değildir işte! O Ted konuşmasını bugünün önemi adına izlemenizi isterim, buradan ulaşabilirsiniz...


Ben kendimden yana bir konuya değinmek istedim bugün; eskiden olduğu gibi, yine es geçmeden aklıma gelenleri ve beni düşündürenleri yazmak istedim... 

Dün gece üstteki fotoğrafları çektiğimde, yatağımda gece düşlemelerimi yapıyordum kendimce; "Hayallerim var, umutlarım var, hayal kırıklıklarım var ve bunlarla beraber bir kadınlar gününe daha eriştim!" dedim kendime... Gözümden bir damla yaş süzüldü o anda, utanmadan onu fotoğrafladım. Çok ince, çok gözümdeki görüntüyü silen ama "sen yaşıyorsun!" dedirten cinstendi. Aklıma gelenler geldi, bir dakika "Ben de herkes gibi kadınım, istediğim çoğu zaman diliminde kabullenilemesem de!" dedim...

Göz rengimi hep sevdim ama dün gece fotoğraflarıma bakarken daha bir sevdim. İşte o zaman farkettim ki, bu kendimi severek çektiğim fotoğraflar; düşlerimle varolduğum o an çok gerçek... Kabullenmeliyim, kendimi çok zor kabullendirme isteğimi bıraktım; kendimi her daim sevmeyi es geçmemeliyim...


Engelli bir kız da olmak Engelli bir kadın da olmak kolay olmadı benim için bu dünyada... Kadın olmak sanki hiç bana hak görülmüyormuş gibi geldi, özellikle karşı cinslerim açısından. "Hiç olur mu öyle şey?" diyeceksiniz, öyle bir oluyor ki...

Hiçbir karşı cinsim tarafından sevilebilir gözle bakılan olmadım; eksik görüldüm, o taraflarda hiç yerim yokmuş gibi "kardeş" görüldüm. Bu çok üzücü, ciddi anlamda üzücüydü benim için; tabi bir yere kadar...

Ömrümün yarısı "kendimi kabullendirme çabasıyla" geçti aslında. Birilerine kendimi kabullendirme uğraşlarım hiç bitmeyecek gibiydi benim için! Çok yanıldığımı geç farkettim ama kadınlık yaşına geldiğim sıralarda şükür ki farkındalığına varabilmiştim! Benim gibi romantik birinin, bu ülkede bu dünyada "engelli kadın olması"ndan yana en çok istediğim karşılığı bulamamaktan yana canımı acıttı en başta aslında; üstelik her cinsten yana böyle oldu çoğu yaşımda...


Sonra Engelli Kadın Olmak, toplumsal alanda kabullenilememek demek... Okul hayatı, iş hayatı ve sosyal hayat hep sorunlu ve sizin gibilerden yana eksik! 29 yaşıma geldim, bu yaşımda hala iş hayatında yerim yok... Toplumsal alanda bulunmam çok zor ve bunu kabullenmek bile insana çok dokunuyor... 

29 yaşımdayım; bedensel engelimin son 10 senedir beni toplumsal alanda kullandığım araç gereçler dolayısıyla dış dünyada kabul edebilir yanı yok. Gerek sokaklar, gerek iş yerleri, gerekse de dünya kuralları herkese yönelik tam; eksik görülen veya farklı olan (diyelim) bizler içinse yetersiz, yarım ve görünmez durumda!

29 yaşımda ülkemde hala "evden iş kavramı" telefondan satış yapmak üzerine kurulu daha çoğunlukla. O işte de ülkemin insanlarının kabalıkları ve anlayışsızlıkları dolayısıyla var olabilmek, kabalığa gelemeyen benim için çok zor! (Bir aylığına deneyimlemiştim, yemediğim küfür hakaret ve de haksız cümle kalmadı neredeyse)



İki üniversite mezunuyum; iş hayatında engel durumum artsa bile, kısa süreli çalışmam mümkün olur hayalleri kurardım zamanında. Mümkün olmadı, olamadı... Öyle bir imkan bile yok gibi çünkü! Dolayısıyla şimdi kendi işimde gücümdeyim. Yazıyorum, okuyorum, araştırıyorum ve örüyorum.. Ördüklerimi satıyorum, yazdıklarım üzerinden tıklanmalarım hala bir meblağa ulaşsın, belki buradan yürürüm diye bekliyorum... Sonra birkaç aydır Farmasi'de kendi ekibimi kurmaya çalışıyorum, insanların birbirine güveni ve birbiriyle çalışma isteği ancak o kişiyi gerçekten büyük takipçilere ulaşmış halde gördüğü zaman mümkün olur olmuş. Çok takipçim yok, çok üyem de. İnsanlar bu işten kazananların şansa kadere yaptığına inanıyor; herkes yapar biz yapamayız gözüyle bakıyor...

Birçok açıdan ben şanssızlığımı söylesem de; umudum da var emeğim de var çok şükür. Emekçi Kadınlar günü, her gün benim için... Bir şekilde birçok sosyalliğe ihtiyaç duyan, hayatın içinde bir yer edinmeye çalışan biz "Engellileri"; Engelli Kadınları, Engelli Erkekleri ne zaman görecek halkım ve ülke düzenini sağlayanlar çok merak ediyorum... Ama bugün size yeniden; ben buradayım, diyorum...


Farmasi ekibime de, blog hesaplarıma da, sayfalarıma desteğe de, hayatımızı izlemeye de beni ve benim gibileri farketmeye de davetlisiniz... İmkanlarım kısıtlı ama umudum daim. 

Zor olacak ama pes etmeyeceğim; eninde sonunda ben de kendimi gerçekleştireceğim, çünkü bu da benim inancım ve emeğim... 

Orada olan herkese teşekkür ederim ve emek veren herkes için her gün mutluluk temenni ederim. (= 

Farmasi ekibime davetlisiniz; ister kadın, ister erkek olun. Yeter ki isteyin... 

Sevgilerimle...

3 Mart 2021 Çarşamba

Rutine Kapıldık Sanki - Şubat 2021'den Kalanlar


Rutine kapıldık, sanki günler korona içinde bir "hiçliğe" kapıldı gibi geliyor hepimize ya; bir arada yeğenlerimle ve annem babamla geçirdiğim bir haftada böyle düşündüğüme üzüldüğüm ve saçmaladığım hissine kapıldığımdan sonra, bu hafta sosyal ortamda açılmalar başladı bile... Umarım ülkemiz ve insanlığımız adına hayırlısı olur, her ne kadar bana bize hala erken gelse de; esnaflara en ufağından kısıtlamalar kalksın derken, birçok alanda açılıp saçılmamamız gerekiyor diyorum bunun ötesinde... :)

Gördüğünüz üzere, uzun uzun cümlelerimle geldim yine. Biraz uzun süre yazmasam, cümlelerimin ucunu yakalayamaz oluyorum. İçime sıkışıyor cümleler, bir insan yazmazken bile kafasında bir şeyler yazar mı? - Ben gün içinde çok yazıyorum... Her biri kağıda dökülmeden çöp olabiliyor bu sıra. Ama vardır bunun da bir hikmeti, Allah bana düşündürüyordur bir şeyler deyip gelişine bırakıyorum. Sonunun sağlık olacağına da can-ı gönülden inanıyorum! =)  


Geçen hafta annem ve yeğenlerim evde idi, olabildiğince ailecek birarada idik yine. O ayda bir hafta olan değişikliğe rağmen (annem genelde yeğenlerime evlerinde bakıyor, akşam evimize geri dönüyor çünkü), çok rutin geldi bana yine. Yeğenlerimle dolu dolu geçen haftada, kısıtlamalarla dolu hayatımıza alışmış olmak biraz zoruma gitti yine! :) Rahatça dışarı çıkma özgürlükleri yok, gelen giden komşudan bile çekinme belirtileri hakim, onların da bizlerden tabii ki. Çok şükür, kapıda veya bir iki saat evlerimizde olsun maskelerimizle bile olsun görüşebiliyoruz; bir kahve içimlik oturduğumuz oluyor komşularımızla. Ama o artık yakından hissettiren tedirginlik hissi rahatsız ediyor hepimizi! Üstelik bir sene doluyor, hala mı alışamadık diyoruz ya; aksine bu kadar uzun sürmüş ve alışamamamış olmamıza bozuluyoruz ya! 

:) Neyse, geçen haftanın ilk gününde bizim evde bir temizlik faslı vardı. İki yardımcı abla geldi, onlar evi temizlerken ve annem onlara yemek hazırlarken; ben de yeğenim Defne ile oynadım doya doya... <3 Canını yediğim Defne Deniz, hem çok tatlı hem de çok komik. Teyzeliği bana ikinci defa yaşatan Defnem, 2020'de hayatımıza giren güzelliklerden yalnız biri; çok şükür ki... Allah isteyen herkesin hayatına böyle güzel melekler versin. Bıdır bıdır konuşmalara, kendini anlatma çabalarına başlamış bu sıra. Öyle güzel anlatamıyor ve bazen de öyle güzel anlatıyor ki, Kağanımla yaşadığım ilkleri "bak bu da böyle!" diyerek ve bazen de yeni deneyimleri ekleyerek yaşıyorum yeniden...

Ben bu dünyada teyze olmayı çok ama çok sevdim. Şayet olabilseydim, şu yaşıma kadar birden çok evladım da olsun isterdim ama kısmet olmadı. Bunun da vardır bir hayırı elbet, dedim ve bundan sonrasına devam edebilmeye çalışıyorum aslında... 

Kendime yüklenmemeye çalışsam da, ne yapsam az geliyor ama yine bu ara! Ta ki üstteki gibi karşıma çıkan minik bir işarete kadar. Annemin yaptığı kahvenin üzerindeki o kalp işareti, "çabamı görüyor Rabbim!" dedirtti bana. Böyle algılamak istedim, kalpten inanmak istedim ve inanmaya da devam ediyorum. Hani diyorlar ya, tesadüf yok; yaşanması gereken yaşanıyor. O kalp işaretli kahvenin bana getirilmesi de bir işaret. Kahveyi yapan annem ama o bile kahve şekline şaşırdı. Evin içinde bile olsak, güzel şeyler olmaya devam ediyor şu sıra. Bu kadar küçük işaretlerle bile olsa... =)



Geçen hafta ilk gün ne kadar toparlanmalarla dolu geçtiyse, ikinci günü de o kadar tamamlamalarla geçti benim için... Eksik bıraktığım işleri toparlamaya ve eksik kalan yanlarını tamamlamaya; şayet tamamlayamıyorsam da, bırakmaya karar verdim. Hemen hemen bu kararı yeniden ciddiyetle uygulamaya başlayalı ikinci haftam dolmak üzere ve bu sefer ciddi anlamda daha başarılıyım bence... (:

İlk gün Harici belleğimde ve bilgisayarımda biriktirdiğim tüm fazlalıkları silmekle uğraştım. Toparlanmak dediğim buydu! Kendime kızdım başta, "ne çok gereksiz şey var ve birçok dosyanın birçok kopyası var!" diye. Ama sonrasında, "ya beni şu kendime 'rutine bağladım' diye kızmalarıma karşı, o meşguliyetler toparlayacaksa?" Dedim. Çok mantıklı geldi bu savunmam bana... :) Unutmayın bu söylediğimi lütfen; kendinize kızdığınızda ve bunu çok uzattığınızı farkettiğinizde, lütfen savunacak bir yan bulun kendi içinizde. İnsanın kendi kendine kızmasını ve bu tarz şeylerde gereksiz uzatması büyük saçmalık çünkü... 

Neyse, ikinci güne gelelim; başlangıcında Defnecim önümde oturduğu yerde müzik dinlerken uyudu, sonra Kağanım günlük uzaktan eğitim dersi bittikten sonra yanıma geldi ve boyama etkinliğimi başlattı.. :) Bana bir hafta öncesinde çizip gönderdiği bir çizimi, bir türlü boyayamamıştım önceki haftada. Yeğenimin benim boyama yapmayı sevdiğimi bilmesi çok güzel değil mi? Ben öyle düşünüyorum en azından. Tamamlayamadığım işlerimden biri bu boyama aktivitem idi, onu da iyi ki tamamlamayıp Kağanım yanımdayken yapmışım. Beraber vakit geçirmiş olduk yine, küçüklük zamanlarını hatırladım böylece. :) 

O gün de tamamlamaya başladım işte; eksik kalan işlerimi, yarım bıraktığım uğraşlarımı. Ama en önemlisi de planladığım şekilde bir türlü tamamlayamadıklarımdı, sildim attım onları da. Boşverebildim nihayetinde. Siz de boşverin olur mu? Olmuyorsa vazgeçmek, pes etmek değildir. Bazen üstünüzdeki yükleri hafifletirsiniz, içinizden gelse de gelmese de tamamlayamadığınız uğraşları bırakmakla... (= Devam etti de bu hafta bile sürüyor ve ben büyük ölçüde ferahladım rahatladım yine; eksikleri tamamlıyorum, olmuyorsa bırakıyorum. Bunu başarabildiğim ölçüde var olabileceğimi ve devamında istediklerimi de halledebileceğimi farkettim yeniden neyse ki... 



Defne hanımın peşinde geçti geçen hafta işte, taytay durmaya başladı geçen haftadan beri üstelik de.  Allah izin verirse yürüyecek kuzumuz, bugün yarın derken işte... :) 

Defne hanımcımın üstünde gözü bizim evdekilerin, "aman düşmesin, aman ürkmesin, aman bir şeyi ağzına atmasın!" diyerekten. İlgimizi ise iki yeğenime de eşit dağıtmaya çalışır haldeyiz. Başta nasıl yaparız acaba, diye düşünürken; çok şükür pek de zor olmadığını görüyoruz şimdilerde. Kağanım bu sıra pek fazla fotoğraf çekinmiyor, yaşı gereği onu anlayışla kavramam gerekiyor; biliyorum şükür ki. Fotoğraflarımda o yüzden Kağanımın küçüklüğünde de olduğu gibi fazlasıyla Defne kızımızın halleri var... 

Bu ara rutine bağlanmış olmak, Defne bir yerlere saldırırken benim bir şekilde ona dokunamıyor hallerim ve "yapmak istediklerime neden ulaşamıyorum?" diye sorgulamalarım; hepsi bir bütünde beni rahatsız ediyor ve de bu çok normal... Hep üstüme üstüme geliyorlarmış gibi hissediyorum ama artık bir farkındalık içerisinde bu hislerle başa çıkmayı da başarabiliyorum esasında. 

"Evet, Defneye her konuda yanımda olduğunda yardımcı olamıyorum ama yardımcı olabildiklerim de yeter. Çünkü o da Kağan gibi zamanla kavrayacak durumumun böyle olduğunu..." 

Sonra, dış dünyaya ulaşamadığım için olduramadıklarım var; ki onlar benim "artık olabilirler!" gözüyle bakabildiğim olmuştu ya 2020 başında; olduramadım her birini ya sonrasında! Büyük bir beklenti çökmesi yaşadım içimde ve bu çöküntülerin altında hala eziliyor sanki birçok noktam.. Böyle hissediyorum; aralıklarla oluyor, ama oluyor sanki! Dışarıya bağlı olan noktalarda başarılı olamıyorum ya; içimde bundan dolayı çatışmayı da sürdürüyor birileri o sebepten... :) Bunda da kendime şunu çok daha sık söyleme ihtiyacı duyar oldum şu ara; 

"Bir ben değilim, herkes etkilendi! Herkes benim gibi dışa bağlı işlerini halledemedi ve bir süre daha halledemeyecek şimdi... Unutma ki, senin koşullarının düzeldiğini düşündüğün noktada yeniden kısıtlanmış olman herkesten daha kötü durumda yapmaz seni! 2020 başında şartların düzeldi, ama pandemi sebepli yeniden eski şartlara ve koşullara döndürüldün işte. Öğrenmen gerekiyor Didem; Beklentilere kapıldığın noktada, içine doğru çöküşün hep olacak. Oluruna bırak şu hayatı... Başaramıyor bile olsan çabalamayı sürdür!"

İşe yarıyor mu derseniz, çoğunlukla işe yarıyor valla. İşime yaramadığı noktada, artık kendimi başka şeylerle meşgul etmeye daha fazla odaklanıyorum. Varsın öyle olsun! Varsın zaman diğer uğraşlarla aksın dursun. Ama ben bu hayatı yaşarken kendimle küsme derecesine gelecek kadar kapılmayacağım bu hislere... :)


Benim gibi benzer durumlarla motivasyonunu kaybeder gibi hissedenlere söylüyorum; yalnız değilsiniz, benimle hep aynı mevzu dahi olsa "hayal kırıklıklarınızı" paylaşabilirsiniz... İster mail atın, ister yorum yazın. Ben buralardayım.. (:


İşte dediğim gibi; bu sıra çok tökezliyorum, "uyu-uyan" bir rutine bağladık diyorum. Ama sonra annem veya babamdan istediğim kahve sevdiğim bir bardağımla geliyor, içiyorum rahatlıyorum. Misal o duraklamalara ihtiyacım var demek ki, deyip o duraklamalara bu sıra daha çok sarılıyorum. Duraklamalar kayıp zaman değil, bunu da artık çok net biliyorum! 

Karamsarlığa kapanıp, yapamadığım için kendimi kahretmektense; olsun ya bu da böyle olmalı demek ki, deyip durmaya teslim oluyorum. Şu her şeyi gözümüzün önünde, dibine kadar olumlu halde yaşayan ve en dibi gördüğümüz halde hala işleri en yolunda ilerleyen sosyal medya fenomenleri var ya; gözümüzün önünde gördüğümüzden ibaret değiller inanın ki... Şu dönemde bile herkes benden daha iyi diye düşündüğünüzde, dönüp hayatınıza bakın ve "olsun, bu da benim!" diyebilin... Ama öyle ama böyle, bizim de bu zamanlarımız geçecek bir gün ve "düzeldi!" diyebileceğimiz nokta gelecek. Bu belki bizim göremediğimiz bir zaman diliminde olacak, belki de kötü gördüğümüz zamanda bile oluyor olabilir! Bilemeyiz, bunu farkediyorum ki belki de hiç bilemeyeceğiz... Şu an hepimiz için iyidir, ama biz göremiyor olabiliriz...

İşte yapabileceğimizi düşündüğüm nokta şu ki, bir güzel işarete tutunmak. Kendimizi üzmeden böyle yaşayabiliriz... Geçen hafta Cuma günü komşumuzun getirdiği bir kavanoz taze fındığı açtık ve çay yanında yemeye başladık. Bir avuç fındık verdi annemler ve bana verdikleri fındıklardan sadece bir tanesinde "kalp" şekli vardı. Bu da benim şansım, bu da benim güzelliğim ve Allahın benimle olduğunun işareti bence. Bence biz başarılı olsak da olmasak da çabamızı görüyor Allah. Bu yetemez mi? İsteyelim, çok isteyelim; ama olduramıyoruz diye de kendimize yüklenmeyelim. Çünkü her şey Allahtan... :)

İçimden geldiğince yazdım yine, rutine kapılınca yazı bile yazmayı unutmuştum sanki yine. Akışa bırakmakla içimdeki savaşları bitirebilmeye uğraşıyorum. Bugün birazcık ara vermişlerdi işte. Bir başka sakinlikte, yine görüşebilmek dileğimle. Haftada ikiden fazla yazı görürseniz bloğumda, ateşkes imzalandı demektir; ona göre! :D 


Sevgilerimle, iyi ki oradasın sevgili okuyucu! Okunma sayısı olarak görünsen de, orada olduğunu bilmek iyi hissettiriyor bana... 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...