2024 biterken, konuşmamız gereken son konu okuduğumuz kitaplar kalmıştı; maalesef yıl sonuna yetişmedi, bugüne kısmet oldu... :) Sene boyunca yine 1000kitap hesabımda paylaşım yapmaya ve saymaya devam ettim, 2024 boyunca istediğim 35 kitap okumaktı ama başaramadım... :/ :) Ama canım sağolsun değil mi?
2024 hedefim 35 idi, aslında 35i Ve 2025 okuma hedefimi de tekrar güncellemem gerekti, 35 olacaktı ama 41 diyelim dedim bu sefer; 41 kere maşallah olsun.... Her ay 3 kitap okursam önceki senenin hedefini geçebilirim veya 4 kitap bitirebilirsem, bu seferki hedefimi de geçebilirim. Her ay en az 3,5 kitap okumayı başarabilirim bence. Sizce? =)
Sizin okuma hedefleri belirlendi mi nasılsınız?
Dönelim Konumuza; 2024'te En Beğendiğim Kitaplar;
2024'te de en çok sevdiğim fotoğraflarım, yine kitap okuma mekanlarımdandı. Ben 35 adet kitap okumayı başaramamış olabilirim ama gittiğim her yere kitap götürmeyi ve elimden yanımdan kitap eksik etmeyi yine ihmal etmedim... Yani kitap okumadığım gün sayısı el parmaklarımın sayısını geçmemiştir bence.
En sevdiğim kitap okuma deneyimi, dışarıda okuduklarımdı. Gece yarısı okumalarımı oldukça azaltmaya uğraştım bu sıra. Çünkü uyumuyorsun sonra diyorlar, evet ama bir tadına varsalar onlar da gece okumalarının keyfine; vazgeçemezler bir daha, bilmiyorlar! =) Neyse, uyku düzenimi düzeltmek adına 2024'ün son 6 ayında geceden sabaha okumalarıma oldukça ara verdim. Ayda 4-5 kereden fazla yapmadım en azından. Bir süre sonra da bu rutine alışıp çok sık yapamaz oldum, uyuya kaldım zaten.. =)
2024'ün en beğendiğim iki kitabı; Yarasa (Selvi Atıcı) ve Ardımda Kalanlar (Ellen Marie Wiseman) idi.
İki kitabın da ortak özelliği beni çok ters köşe yapmaları ve bir o kadar da düşüncelere davet etmeleriydi. İkisini de okurken çok gerildim ve heyecanlandım. Ama ayrı ayrı değinmek istiyorum yine de, konuları çok ayrı ve farklıydı çünkü...
Yarasa; Sevi Atıcı ile ilk tanışma kitabımdı. Sene boyunca başka kitabını almak nasip olmadı ama bu sene muhakkak diğer eserlerine de yer vermeye uğraşacağım. Çünkü yazarın yazı dilini çok sevdim. Alta 1000Kitap yorumumdan bir kısmı bırakacağım ama tamamını okumak isteyenleri
buraya alabilirim. O sitedeki yorumumu okuduktan sonra çok içtenlikle anlattığımı düşünüyorum, şu an üzerinden 11 ay geçti normal olarak o andaki gibi anlatamayabilirim yeniden. =)
"Çuvalın içindekileri korumak için bazen rengi değişenleri almak zorunda kalırsın. Hepsini kaybetmemek için!" (Sayfa 297)
Uzun zamandır bu kadar güzel mekan tasviri yapan bir Türk romanı okumamıştım. Selvi Atıcı ile tanışma romanım oldu, kalemine sağlık diyerek başlamak istiyorum...
Yazarımız konu itibariyle o kadar karmaşık bir şeye bizi inandırıyor ki, daha kitabın başında iken "o kadar kötü bir okuma deneyimi ve çocukça bir çabalama okuyacağım ki, tüh" dediğimi hatırlıyorum.
Ama hikayede gerek kurgunun geçtiği mekanlar, gerek içinde bulunulan karşılıklı karşılıksız duygular beni mest etti. Senenin ilk tamamıyla beğendiğim kitabı oldu.
...
Konudan kısaca bahsedeceğim, spoiler olmasın isteyenler okumasın bundan sonrasını;
Babanızı görev icabı da olsa öldüren birini sevebilir misiniz? Nefretiniz onu öldürecek kadar büyüdükçe, sevginiz de ona kıyamamak üzerine yer kaplama başlarsa kalbinizde? Yanınızda bir katiller örgütünden 3 adam ile bir evde hayatınızı korumak üzere kalsanız peki? Hepsi nasıl da zor denklemler... Biri size zor da olsa o üç adamı da seveceksiniz dese, ikisi abilik yapacak birine hem nefretiniz bitmeyecek hem de onu sevmeye de engel olamayacaksınız dese? Öldürmeye bile kaç kez teşebbüs ettiğiniz kişiyi seveceğinize inanmak ne kadar zor de mi?
Bana hikaye böyle anlatılsa okumazdım valla, iyi ki almış okumuşum diyorum ama simdi.
Ardımda Kalanlar Kitabına Gelirsek; Onu okuyalı daha çok olmadı, Eylül ayının ortasında başladım, araya başka kitaplar da aldığım için, Ekim ortasında bitirdim. Ama direkt sabretseydim de tek bunu okusaydım, sadece 3 günümü alırdı sanırım. O kadar akıcı ve bir o kadar da duygu dolu bir kitaptı. Beni çok gerdi, senenin beni en çok üzen ve geren kitabıydı!
Detaylarını Yarasa kitabından daha çok hatırlıyorum ama yine de 1000kitap yorumumdan da alıntı yapacağım. Ama bu kitap beni çok karmaşaya sürükledi, şöyle diyeyim; sizi deli diye akıl hastanesine kapatsalar ama iyileştirmek için çabalamak da yok seni psikolog diye biriyle görüştürmek de yook! Hep ceza, hep azap ve tek sebebi de; babanızın istediği adamla evlenmediniz diye! İşte, yaşanan acıları siz düşünün... Ben kitap boyunca, deli olmadığıma nasıl inandırabilirim diye düşündüm durdum; ana karakterimizle beraber... :) Kitap yorumumun tamamına buradan ulaşabilirsiniz...
Düşünün ki; gücü elinde bulunduran herkes (çoğunlukla erkekler), istemediği şeyleri yapan kadınları en basitinden akıl hastası ilan ediyor ve hastaneye kapattırabiliyor. E aynı dönemde akıl hastalarının toplumdan izole edilip, bir daha asla topluma karıştırılmaması gerektiğine inanılıyormuş ki; kitapta okuduğumuz drama kurgusundan daha fena akıl almaz kötülükler yaşanmış olmalıdır...
...
Kitapta 1930lu senelerde yaşayan Clara ile günümüzde yaşayan Izzy'nin dilinden iki çeşit anlatım var. İkisinin kesiştiği nokta da, Izzy'yi evlatlık alan karı kocanın Clara'nın yattığı akıl hastanesinin terkedilmiş virane binayı izin alarak araştırma konusu haline getirdiklerinde gerçekleşiyor. O terkedilmiş akıl hastanesinde Clara'nın eşyalarının, sevdiği Bruno'ya hiç gönderilmemiş mektuplarının ve de günlüğünün bulunduğu sandığı bulduktan sonra, eksik kalan hikayesini bir şekilde tamamlamak da kızımız Izzy'ye düşüyor...
Kendi hayatı da oldukça dramatik olan Izzy'nin de annesi maalesef ki zamanında babasını öldürmüş bir cinayet zanlısı olarak hapishanede. Ancak Izzy annesine öfkesini, göstermekten korktuğu sevgisini ve de güvensizliğini de paylaşıyor bizimle. Ve annesinin neden babasını öldürdüğünü sorgulayamıyor bile içine düştüğü durumlardan. Zaman içinde bunu da okuyoruz tabii.
Gelelim En Sevmediğim İki Kitaba;
Benim bu sene en sevemediğim iki kitap; Yaralı (Kahraman Tazeoğlu) ve Çöl Rüyası (Ayşe Ebru Tezcan) idi. Sebeplerine gelince, ayrı ayrı ele almam gerekiyor...
Ben ki Kahraman Tazeoğlu kitaplarını çok severdim ama "Yaralı" bana çok ağır geldi. Artık Kahraman Tazeoğlu'nun ergenliğimdeki o beni sarıp sarmalayan abartısından kopmuşum demek oluyor bu. Yaralı kitabı bana o kadar abartılı geldi ki bu sefer; "bir insan acısını tamamıyla bu kadar derinden yaşayamaz, bir yerde durması gerekir" dedim ama kitabın sonuna kadar o abartılı anlatım durmadı. Kahraman Tazeoğlu ile ilgili sevgim bitmedi ama kitaplarına dair son iki senedir yaşadığım "artık eski duygularımla okuyamıyorum" hissim sebebiyle sanırım uzun bir süre Kahraman Tazeoğlu okumayı düşünmüyorum...
Çöl Rüyası kitabına gelince; ben o kitabın ilk iki kitabını wattpad üzerinden okumuştum. O zaman Ayşe Ebru Tezcan daha kitabını çıkarmamıştı ama kitap olmadan önceki hali öylesine duru ve güzeldi ki, çok severek okumuştum. Bu anılara dayanarak, internette serinin üçüncü kitabını görünce aldım ve hayal kırıklığına uğradım. Anlatım da hikaye de karakter analizleri de, wattpadde okuduğumdan çok ayrıydı. Benim bildiğim ana iki karakter böyle hareketler etmezdi! Anlatım çok garipti, hikayenin gidişatını bilmeme rağmen biraz özgün hikayeden ve anlatımdan çok ayrı bir hal almıştı. En sevmediğim kitap haline geldi, üzgünüm ki...
Vee Senenin Okuduğum Son Kitaplarına Gelirsek;
Senenin son üç kitabı sırasıyla; Siren (Kiera Cass), Seni Kalbime Yazdım (Elizabet Hoyt) ve Atomik Alışkanlıklar (James Clear) oldu benim için...
Atomik Alışkanlıklar altını çok çizerek okuduğum, benim için bir ilk halini alan bir kitaptı. Gönderisini
burada bulabilirsiniz.
Ama Siren kitabına değinmek istiyorum, o kadar beklentisiz aldım ve içinden öyle tatlı bir hikaye çıktı ki ve de sonunun asla böyle yeşilçam tadında biteceğini beklemezdim! The Vampire Diaries dizisinin fanı olarak, Sirenli sezon dehşet güzeldi ama bu Sirenler başka Sirenler.. İnanın bana Sirenlere üzüleceğimi düşünmezdim. =)
Diyeceğim o ki; okuduğum kitapları en çok da bu gibi değişik zamansız hisler için seviyorum, Siren de senenin en garip okuma deneyimi içeriğine sahipti.
Sonuç olarak; 1000Kitap 2024 Okuma Raporuma göre, 8.1 bin sayfa kitap okumuşum. Bu da demektir ki her gün en az 22 sayfa okumuşum sene boyunca. 2025 boyunca da bol okumalı, bol kitaplı bir yıl diliyorum kendime ve sizlere...
Kitap fiyatları azalsın, indirimleri de avantajları da bol fırsatlar bizlerin olsun! Okumaktan hiç caymayalım... =)
Sevgilerimle, beni bu sene de okumayı tercih ettiğiniz için teşekkürlerimle... <3
Mutlu Seneler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)