15 Temmuz 2015 Çarşamba

Bayramlık Kolyem Ve Bayrama Doğru


Küçüklüğümden beri her bayram bayramlık alma telaşı bir başkaydı benim için. Elbette birçoğu gibi, birkaç senedir bu geleneği bozdum. Ama yine de tamamen vazgeçemediğim bir gelenek benim için bu; Bayrama özenmek ve bayramı süslü püslü geçirmek... Ya bir tişört, ya bir fular, ya da bir pantolon. Ve bazen de yeni bir kolye... :)

Bu bayramda bayramlığım, yukarıda resimde gördüğünüz Küçük Prens kolyem. Aslında bu kolye ucu, yaklaşık 2 yazdır bende. Ve nihayet kaybettiğim zincirimi bulup, bu bayram ilk defa kullanmaya karar verdim kendisini. Küçük Prens sanırım kendisi. Bereden ötürü biraz şüpheliyim. Ama ben onu Küçük Prens olarak seviyorum... 2 sene önce dedem vermişti, benden sana diye. Ama çok güzel değil mi sizce de?? Dedeme tekrar teşekkür etmeliyim. :)

Benim bayramlığım bu, yeni bir şeyler veya varolandan yeni şeyler oluşturmalar bayramın büyümüşlere göre geleneğidir bence. Eskiden, pantolonundan tişörtüne kadar yeni bayramlık aldığımız günler, büyüyünce geride kalıyormuş. Oysa ben hep devam edecek sanırdım o günler adına. Ama bayramlar cidden de küçükler için daha canlıymış... Şimdi o kadar da değilse, özenmeye yine de devam. Bana özel bir şeyler alıyoruz hala ufak tefek, kendime kendimce kombinler yapıyorum ya da. Bayram her türlü güzel. Sizin bu bayramda bayramlık diye adlandırdığınız bir şeyiniz var mı peki? :) 



Ve bu akşam, Ankara'ya yolcuyuz ailecek hayırlısıyla. Bu bayramda kısmetse Ankara'dayız. Ankara, 2012'den beri uğrayamadığım ama hala sevdiğim şehir. Yeri ayrı, anlamı özel, bazen hikayemin orada başladığını düşündüren bir şehir benim için... Son gittiğimizde de yazmıştım bu konuda, burada... 

2010 senesine kadar senede 1 veya 2 kere Hacettepe Üniversitesi'nde rutin kontrollerim sebebiyle bulunduğum şehir Ankara. Başta sevmediğim, ama sonrasında Aşti'ye indikçe "Yine ben geldim diye hem sevinip hem de biraz hüzünlendiğim yer." Ankara güzeldir ve özeldir, kıymetini bilene demiştim zamanında. Benim için hala öyle... Çoğu kişi kadar bilmem, dip köşe. Ama gittiğim her yeriyle garip hissettirir bunca zamandır beni. Mazur görün lütfen; 3 sene sonra bu Pazar birden Ankara'ya gideceğimiz kararlaştırılınca, o gün bugündür hem sevdiklerimizi göreceğimiz hem de Ankara'yı göreceğimiz için heyecanlıyım yine... :)

Üstteki resim Eylül 2009'da Kızılay'da çekilmişti. Gerek atmosferi, gerekse de canlılığı sebebiyle, Ankara'nın en sevdiğim semti Kızılay'dır benim. Bayram yolculuğumuz öncesinde, hem bayramın hem de Ankara'nın sebebiyle çıktı bu yazı. Ama bir yandan da umut etmiyor değilim, Kızılay'a da gitmeyi yeniden. (Bu arada uzaklara dalma pozumla, bazen çok fotojonik oluyor fotoğraflarım. Sevdiğim fotoğraflarımdan biridir bu da, Ankara'da...)

Bayrama kadar da, bayramda da yine görüşürüz ama bugün yazmak istedim yola çıkmadan önce. Bugün ve yarın bayram sebebiyle yola çıkacak bizlere iyi yolculuklar olsun. Bayram hepimiz için tatlı ve sevdiklerimizle dolu dolu geçer inşallah. Bayramın amacı bence tam da budur çünkü. 

Sevgiler...

Not; Ankara'da olmak, benim için tanıdık ikinci şehirde olmak gibi oldu hep. Garip ürpertici bazen, bazen de fazla şiirimsi... Bekle Ankara, biz geliyoruz yine... :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...