31 Aralık 2013 Salı

Sene Sonuna Doğru (Bol İyi Dilek İçerir)


* Bol gülücük içeren, bol umut ve bol dilek ile dolu bir yazı oldu; alttaki fotoğraftaki gibi bol bol güldüm yazıda resmen. Haberiniz olsun. :)


Öyle başarılar elde ettim ki, ilerlemek ve yol almak adına sene sonuna doğru (Maşallah); kendimi canı gönülden kutlamak istiyorum o yüzden. Ve Yıllar Geçerken dediğim bu hayat günlüğüme eklemezsem olmazdı biliyorum... :) Diliyorum 2014'te de güzel sürsün başarılarım ve sonuç alabileyim. :) 

Girişi sonuç ile başlatmış oldum ama cidden bu sene sonuna doğru çok güzel başarılar elde etme yolunda istikrarlı şekilde devam ediyorum. :) 2012 biterken, 2013'e dair bir takım dilekler sıralamıştım. Burada...

Kısaca içlerinden hayatım için en önemli adımları sıralıyorum;

Zayıflamak için büyük adımlar atmak istemiştim; Senenin son üç aylık dilimi bu dileğimi gerçekleştirmeye başlamama sebep oldu şükür. :) Ailemin destekleri ve varlıkları ile... Şekeri bıraktım, tatlıyı bırakma yolunda da ilerliyorum. :) Yediklerim de pek bir şey görmüyordum, hala görmüyorum. Ancak hareketsizliğim en büyük kilo veremememe sebebim olmuştu birkaç senedir. Hareket etmeye başladım, ve 2014 zayıflayacağım bir sene olacak inşallah... :)

Egzersizlerimi alışkanlık haline getirmek istemiştim; Son 2 aydır, ara sıra bazı günler aksıyor olsa da egzersizlerimi bırakmıyorum. :) Diliyorum bu düzenle de gidecek, durumum daha da toparlandıkça hareket düzenimi daha da ilerleteceğim... :) 

Ve bu iki madde için de, ilerlediğimi ve yol almaya başladığımı söyleyen bir fizyoterapistim ve ailem var ki, başarmaya başladığımı söyleyebiliyorum en azından onların onayları ile... :) Her ne kadar 2013'ün -yaz ayları ile başlayan atak ile- kötü geçti desem debiraz son 6 ay için, son 3 ay'ı güzelmiş aslında... :)


2014 Dileklerime Gelince;

2014 yılının; bol sağlık, bol mutluluk getirmesini diliyorum ailemiz ve sevdiklerimizle beraber cümlemize... :) 
Allahım ailemi ve sevdiklerimi başımdan eksik etmesin, bana bir şey olmaz... :)

2014'e benim umut ile bağlandığım gibi, sizlerin de içiniz mutluluk dolsun. 
Sağlık sıhhat ve mutluluk dolu bir yıl diliyorum... :)
İçimde garip bir coşku var yine, her yeni bir yıla girmeden önce olduğu gibi... :)

Kendime 2014 yılında hayallerimi gerçekleştirebilmem için, bol istikrar ve çaba devamlılığı diliyorum. :) 
Ve cümlemize de başarı ve güzellik diliyorum...

Bol gülücük dolu bir yazı oldu yine. 
Allahım yüzümüzü bu yazıdaki gülücükler gibi bir yıl boyunca güldürsün... :)

Allahım, içimize huzur versin.
 Ailemizle ve sevdiklerimizle, sağlık sıhhat ve mutluluk dolu günlerimiz olduktan sonra, yapamayacağımız şey yok bence... :) 

Yeniyılda hayatınıza bir bebek daha geliyorsa, çok şanslısınız. Allahım hayırlısından nasip etsin. :)

Şu an sağlık problemi olan yakınlarımıza ve yakınlarınıza, yeniyıl bol şifa getirsin efendim.
:)

Benim dileklerim bu kadar, umarım çok kafa patlatmamışımdır. :)



Gelelim bu yazıda bu kolye resminin işi ne? sorusuna. :) 

Dün kendim taktım bu kolyeyi, ve bu benim için büyük bir başarıydı aslında. :) Kendi başıma kolyelerimi takamayalı uzun zaman olmuştu. Bu birçok kişi için normal görünen bir şey, ama benim için başarı ve ağız dolusu gülümseme demek. :) 

Hem bu yüzden, hem de ailemle geçirdiğim mutluluk dolu bir yıl olması sebebiyle, 2013'ün bana kazandırdıklarını düşününce, üzülmeye başladım şimdi. =) Ama 2014 daha güzel olacak inşallah, umutluyum. 


Kısacası; 2013'ün hem kötü anıları hem de iyi anıları oldu... :) Diliyorum 2014, 2013'ü aratmasın. Mutluluk, sağlık ve başarı, Ailemiz ve sevdiklerimizle beraber bizlerle olsun...

Tamam bu sefer son kez söylüyorum, Bugün yeniyılımızı bol bol kutladım :) ;

Yeni yılımız kutlu olsun, 2014 çok ama çook güzel gelsin. :) 

Yeni yıldan en büyük dileğim, Sağlık, sağlık, sağlık cümlemize... :)


Mutlu Yıllar 

Happy Years

Happy Anniversary 

Sevgilerimle...

Yours Affectionately...

=)

Fotoğraflarla 1 Haftam - #30 - 2013'ün Sonu :)


Geldik senenin son Fotoğraflarla 1 Haftam yazısına... :) Bir sene acısıyla tatlısıyla ne kadar da çabuk geçti aslında, hayret doğrusu... :) Yılbaşından önceki son haftada neler olmuş bakalım? Yeni yılda belki Fotoğraflarla 1 Haftam 2014 diyerekten sıfırlarız sayacı. Bilemiyorum da pek ama düşünüyorum doğrusu... :)

Düne kadar olan resimleri paylaşacağım senenin son Fotoğraflarla 1 Haftam yazısında. :)

Tabii bir süredir şöyle diyordum;

Fotoğraflarla 1 Haftam yazılarım, geçtiğimiz haftayı fotoğraflarla değerlendirmek için yazdığım bir yazıdır. Yazmaya başladığımdan beri, haftalık olarak değerlendirmenin bana epey faydasının dokunduğunu farkediyorum. Bir haftayı nasıl geçirdiğimi, boşa geçirip geçirmediğimi gösteriyor bu yazılar... Bu sayede haftaya değişik başlıyorum. :)

Ve Tabii ki;

Önceki Fotoğraflarla 1 Haftam yazılarımı burada bulabilirsiniz. :)

Daha fazla fotoğraf için ise İnstagram sayfama buradan bakabilirsiniz. :)


Gelelim senenin son 1 haftasına... :)


Hafta başına Martin Eden kitabını bitirme kararlılığım ile başladım. :) Gündüz fırsat buldukça okumalarım yerini gece okumalarına bıraktı. Ve inatla bitirme çabalarına girdim. :) Ve Çarşamba günü başardım ve bitirdim. :) Yorumlarımı buradan okuyabilirsiniz... :)


Gece okuma yapıp ışık da varken fotoğraf çekmek olmazdı. :) Yorganımın içinde yaslanmış duran Amy Lee Kartpostalım varken hem de... :) Amy Lee, eskilerden kalan kartpostallarımdan. Ben kartpostalları seviyorum ya... :) Hem ayraç olarak da çok yakışıyorlar kitaplara... :) 


Bu hafta bol bol Kağan'a alınan tren ile oynadılar babamla Kağan. :) Eh artık oynama zamanı geliyor yavaş yavaş dedik ama, bazen Kağan sinirlenip atabiliyor da trenleri. Ama çok güzel kovalıyor görmelisiniz. :) Bu resim, babam tren raylarını kurarken, Kağan'da yanında reklam izlerken. :)


Klip izlemelere devam tabii ki hala. :) Kağan'ın müzik kulağı var sanırım. Umarım da olur. Bana bazen müziğe de yatkınlığı olacakmış gibi geliyor doğrusu. :)


Bu hafta söz verdiğim gibi bir arkadaşıma (Pelin'ime) Merhamet'i izledim. :) Bir kısmını internetten izledim, o esnada da bu fotoğraf çıktı ortaya. Ben Burçin Terzioğlu'nu seviyorum, çok tatlı bir hanım. :) Başarılı da üstelik. Dün duydum, bu sıra annesini kaybetmiş. Çok üzüldüm, Allah sabır versin annesine de rahmet eylesin... :/ 


Bu da bizim yeni yıl için evimizin hediyesi. :) Annemden... :) Çaydanlık'ımızın yenilenmesi gerekiyordu, yeni seneye doğru denk geldi. :) Hayırlı uğurlu olsun evimize. :) Sizin de evinize dair aldığınız yeni yıl hediyeleriniz var mı? :)


Bu hafta denk geldi bir gün, Bana Herşey Yakışır'ı izledim. :) Ben üniversitede iken denk geldikçe izliyordum bu programı, bir de Buket, Pelin ve Alev ile gelirsek bizim öğrenci evimize bol şenlikli bir seyir oluyordu. :) Anladım ki bu hafta da, yalnız başına tadı çıkmıyor bu programın fazla. Annem de iş yapıyordu o saatlerde yine hem. Gerçi ben yalnız da seyretsem, anneme karşı orum yapıyorum, "Anne bak olmamış." diye. :) Annemle eğleniyoruz yine böyle de...


Pazar günü bıcı bıcımızı yaptık, benim odaya geçtik Kağan ile. :) Güneşi Beklerken'de reklam varken, videolar izledik Kağan ile... Pek ciddi de mi, uykusu gelmişti de paşamın. :) Maşallah kuzuma, bu yılda da bana bol bol tattırdı yine teyzelik duygusunu. :)


Dün güne hafif karanlık içinde başladık, annem Kağan ve ben. :) Sabah kahvaltısında bir fotoğraf çekeyim dedim hafif bir flaş ile, çok şirin değil mi kuzucuk ama maşallah. :) Bu resimle Kağan'ım ile yeni yılınızı kutluyoruz; sağlık sıhhat mutluluk ve huzur dolu bir yıl diliyoruz. :) Herşey gönlümüzce olsun... :)


Dün taktığım melek kolyem gibi, melekler bizimle olsun, iyilikler bizleri bulsun bu yıl. :) Allahım hepimizin yeni yıl dileklerini kabul etsin inşallah. :)


Bu da dün akşamdan yeni yıl sepetimiz. =) Kağan bizim hem yeni yıl hindimiz bu sene, hem de yeni yıl sepetimizin baş konuğu. Canımız o bizim, neşe kaynağımız... :) Son olarak, diliyorum bu sene de, evimizin ve ailemizin fertlerinin sağlığı ve neşesi eksik olmasın. :) 

Yeniyıl bol umutlar ile dolu dolu gelecek yinr. Allahım yeni yılı hem ülkemize hem de bizlere hayırlı bir yıl etsin. Mutluluk, sağlık ve bereket bizlerle olsun. Yeni yılımız kutlu ve mutlu, güzelliklerle dolu bir yıl olsun. :)

2014, 2013'ü aratmasın. Mutlu Seneler... 

Sevgilerimle... :)

30 Aralık 2013 Pazartesi

2013'e Dair Notlar


2013'de yaşadığımız ve akılda kalan olayları yazmıştım bir önceki yazımda. Burada... :)

Ama bununla bitmedi tabi, daha diyeceklerim var... :)

2013'den daha iyi senelerim de oldu ama daha kötü senelerim de oldu doğrusu. :) 2013'ü hem kötülüyorum, hem de iyi yönlerini düşünüyorum da; her kötülük bir şey öğretiyorsa da, çoğu iyilikleri de bozuyor doğrusu... 2013 biraz böyle seneydi işte benim için. Hem iyi hem de kötü... Acısıyla tatlısıyla geçti yine yani... :)

Bugün 2013'e dair iyiler ve kötüleri, yani en'leri yazmak istedim. :) Ve şu an hangisinden başlasam bilemedim. :) En iyisi en kötülerden başlayalım... :)


2013'ün En Kötüleri;

2013'ün En Kötü Olayı; Siyaset alanında olmuştu. Gezi olayları, Reyhanlı patlamaları, Tutuklanmalar, Siyasiler arasında bol atışmalar... (Ve bunlar sadece benim aklımdakiler, umarım yeniyıl da böyle üzücü şeyler olmaz)

2013'te Okuduğum ve Beğenmediğim Kitap; Bir Düş İçin Ağıt... Ben filmini daha hoş bulmuştum kitabın...

2013'te İzleyip Beğenmediğim Film; Celal ile Ceren...

2013'te Yaşadığım En Kötü Dönem; Aslında dönemimiz; Haziran'da geçirdiğim atak ve sonrasıydı. Bizim için ilk 6 ay'ı daha güzeldi bu senenin dedirtti 2013. Haziran'dan sonra zor bir dönem başladı. Ve biraz daha iyiyim şimdi şükür. Ancak Haziran ve sonrasından beri eskisi gibi olmadı birçok şey. Ama şimdi o zamanki kadar da kötü değilim. İnşallah 2014'de bu atak halini yavaş yavaş tamamen üstümden atarım... :) Bugünüme şükür daha iyiyim en azından.

2013'te Yaşadığım En Kötü Deneyim; Geçirdiğim ataktı sanırım. Ama ailemin yani en büyük destekçilerim yanlarımdaydı. Bilemedim ki en kötü deneyim demek doğru olur mu? Sonuçta kötü de olsa, her kötü deneyim veya olay olmasa da çoğu öğreticidir. Evet bu deneyimin de öğrettiği oldu doğrusu...

2013'te En sevmediğim günler; Kağan'ın anne babasından ayrıldığı zamanlar, annemin hasta olduğu günler ve kavga içerikli günlerdi... Şükür ki hepsi de atlatıldı ama... :)


Bu resimler bu arada, İkea'nın çıkışındaki ağaçlardan çektiğim resimler. Çok daha güzel ağaçlar da vardı ama ben az fotoğraf çekebilmiştim. :) Ancak süsleme işinde de bazen sadelikten yanayım sanırım... :)

2013'ün En İyileri'ne Geçersek;

2013'de yaşanan en iyi olay; Bizim yeni araba almamız, ablamların da yeni evlerine taşınmış olmalarıydı. Aslında en iyi olay diyince aklıma hep ailemle olabilmiş olmanın güzelliği geliyor aklıma. Ama ilk başta saydıklarım da iyi olaylardandı... :)

2013'de okuduğum ve en çok beğendiğim kitap; Aslında bunda kararsız kaldım. Kötü diye benimsediğim kitap çok azdı. Ama en iyi kitaplardan ikisi, Debiie Macomber kitaplarıydı; Bir Yumak Mutluluk ve Bahçemde Yeşeren Umutlar'ı okudum bu sene. Kahraman Tazeoğlu'na imzalatmış olduğum Kıyısızlar kitabı Kayıp Gül 2-Ekim Yağmurları-Serdar Özkan ve Gökyüzünün Üzerinde 3 Metre kitapları da en sevdiklerim arasındaydı... :)

2013'de okuduğum en ilginç kitap; Ben 44 Yaşındayım Oğlum 53 kitabıydı. Yazarı Stella Molinas Trevez... Cidden kitabın ismi kadar kendisi de ilginç. :)

2013'de izlediğim en iyi film; 3 İdiots'tu. Kendisi bir Hint filmi ve komedi dram bir arada. :) Ayrıca ek olarak Mesajınız Var ve Harry Potter ve Melez Presn filmlerini de çok sevmiştim. :)

2013'de izlediğim en iyi Türk filmi; Komedi dalında, Romantik Komedi 2- Bekarlığa Veda. Aslında kategorilere mi ayırsaydım ki filmleri bilemedim. İzlediklerimden bunlar aklımda kalmış belki de. :)

2013'de geçirdiğimiz en iyi dönem; Yazın ailecek takılmalardı sanırım. Bir de haftasonlarında bir araya gelebilmeye başladığımız tatiller. Malum ablamla eniştemin tatilleri birbirine uymuyordu, bu sıra düzelmeye başladı biraz. :)

2013'de yaşadığım en iyi deneyim; Bu sene teyze olalı ikinci senem de olsa, Kağan büyüdükçe ve gittikçe bizleri benimsedikçe ben teyzeliği daha çok sevmeye başladım. Evet bu sene de en sevdiğim deneyimlerimden biriydi teyzelik. :)


2013 ne çok iyi ne de çok kötüydü yani... Tabii bazı kötü olaylar iyileri bastırmaya çalışmıyor değil. Ancak yine de iyilere sahip çıkmalı bence. O yüzden kötüyü başta söyledim ki, iyilerin tesiri kalsın aklımda, aklınızda... :) 

Ailemle beraber geçirdiğim dolu dolu günlerle dolu bir yıldı... Söylenecekler bitmiyor en iyisi bir an önce bitireyim bu yazıyı. :) 2014 güzel gelsin, 2013'ün sonundaki verimli zamanlarım gibi verimli olsun hepimiz için... :) Amin... 


2014, iyi olacaksın. İnanıyorum bak sana, ona göre... :) 

Sevgilerimle...

28 Aralık 2013 Cumartesi

2013'e Dair - Resimlerle


2014'e sayılı günler kalmışken, her senenin son günlerinde yaptığım değerlendirme yazılarıma geç bile kalsam da geldim bu konuya da girizgah yapmaya... :)

Şimdi bu konu, 2013'e dair diye başlar, 2014'e dair dilekler ile devam eder, 2014 dikkatli gel diye de biter. Biliyorum kendimi... :) Ama bu yazıda devam etmez. Bu yazı sadece 2013'e Dair efendim... :)

Bir bakalım diyorum, 2013 nasıl geçmiş? =)



2013'ün ilk karı 7 Ocak civarında yağmıştı, ve ortalık böyle bir beyazlığa bürünmüştü... :) Sene başıyla gelmişti ilk kar. 2013'ün son karı da, 10 Aralık'da yağdı. Bakalım 2014'ün karını da görebilecek miyiz... :)


Şubat'ın 1'inde şöyle güzel mi güzel bir doğa olayı yaşandı. :) Gelmiş geçmiş en güzel görüntülerden biriydi bu... Önce böyleydi,


Sonra böyle oldu... Önce kızardı, sonra morardı hava yani... Müthiş bir görsel şölendi doğrusu... :) Bu iki resimde bizim balkondan ve annemin kadrajından... Annemin ellerine ve kadrajına sağlık... :)


2013'te Tamara abla ile tanıştık. :) Kendisi bu sene rehabilitasyona Ocak ayında geri dönmem ile fizyoterapistim oldu. :) Bir süre Kağan'a bakmak için rehabilitasyon alamamıştım. Derslere onunla başladık başlayalı da epey yol katettik tedavimde... :) Şükür o açıdan güzeldi senenin başları...


2013 Mart ayında kitap fuarına giderek, Kahraman Tazeoğlu ile tanışma fırsatını yakaladık. Annem ve babam sağolsunlar istediğim gün beni fuara götürerek Kahraman Tazeoğlu ile tanışmama vesile oldular, canlarım benim. :) Annem, Babam ve Kağan ile geçen, nefis bir fuar gezmesi yapmıştık... 

Fuar yazısını okumak isterseniz burada :)


Mart ayında Kağan'a bakma mesaimizi Babaannesigil'den ikinci defa devraldıktan sonra, yine Kağan'la bol bol fotoğraf çekme, çektirme ve çekinme zamanlarımız başladı. :) O güzel resimlerin en güzellerinden biri de üstteki fotoğraf. :) Teyzeliği daha da çok tattırdı bana bu sene Kağan'ım... :)


Bu da Nisan ayından Annanne-Torun... :) Kağan ile dışarı çıktığımız zamanlardan biri... Anneme Annanneliği, babama dedeliği, ablam ve enişteme de Anne-Babalığı tattırdı. :) İyiki var kuzucum, ve iyiki var ailem... Onlar senesinde bu sene benim için zor olsa da, güzeldi... :)


Hemen ardından arabada iken, Anne-oğul, ablam ve yeğenim... :)


Bu da dede-torun... :) Babası da arkadan geliyor... :) 


Ve bu da anne-baba-oğul birarada... :) 
Neyse aile tanıtımımı da yaptıktan sonra, devam edelim bu arada... =)


Gelelim Haziran ayına... Haziran ayında Babam; ablam annem ben ve Kağan'ı alarak evimize getirdi, evdeki tadilat dolayısıyla. Ablamlardan eve doğru çıkmadan akşam ağrılarım başladı, sonra da eve gelince yorgundum yattım uyudum. Ertesi sabah uyandığımda, kaslarım şişmiş ve garip bir kas tutulması gibisinden bir durum başlamıştı. Üzüntüden olduğu düşünülen bir atak geçirdiğim sonradan anlaşıldı. Geri dönmeyi düşünüyorduk evdeki tadilatlar bitince, ancak mümkün olmadı... Rahatsızlığım arttı ve bizi epey zorladı... Şükür şimdi iyiyim, ama bu durum bu senenin en talihsizlik içeren olayı oldu bizim için...


Aradan geçen 1 aylık zaman diliminden sonra, zayıf vücudum bir de alerjik bir durum ortaya çıkardı. Bir akşam yüzüm ve bütün vücudum şişti ve garip bir kaşıntı başladı. Bu halin rahatsızlığımın getirdiği hassas durumdan ötürü, güneşe karşı alerjik bir durum ortaya çıkardığını sonradan anlayabildim. Ertesi sabah da kendimizi hastaneye attık, serum taktılar ve sonrasında biraz toparlandım. 


Bu da hastanenin acil servisinde yatarken babamın çektiği bir fotoğraf. Sağolsun o zaman sevdiklerim ve beni düşündüklerini bildiğim sevdiklerim beni yalnız bırakmadılar. Bende o zaman iyiyim demek için bu resmi paylaşmıştım... :) Şimdi o halimden daha iyiyim. Taktıkları serum, içimdeki atak haline de biraz iyilik hali getirdi. Birden toparlanmadım ancak şişliklerime iyi geldi o serum. Bu olayların hepsinden sonra Temmuz'un sonunda Antalya'ya gitmemiz ile, Deniz tedavisi epey iyi geldi bu yaz... :) Yavaş yavaş, o halime göre epey toparlandım ve toparlanmaya devam ediyorum... 

Kısaca böyle; ama o süreçleri okumak isterseniz bir kısmı da burada :)



O arada bir de araba aldık bu sene, Haziran ayında idi, rahatsızlığım işlemler yapılırken çıktı. Ona da pek sevinemedik ailecek durumumdan ötürü başta. Bu resimde araba bakma sıralarında, annemlerin çektiği bir fotoğraf... :) Kağan araba bagajında... :)


Kağan'ın ilk yaş gününü kutladık bir de bu sene... :) Kağan'ımız 1 yaşına girdi, bu resimdeki bayanlarımız da ailemizin bir kısmı... :) Sağolsun bizleri yalnız bırakmadılar, Kağan'ımızın ilk doğum gününde... :)

Bu da doğum gününde, masa etrafında toplanan Geniş Ailemiz... :) Eniştem, annem, ablam, Kağan, ben ve babam. Babam yerken çıkmış ama olsun... :) Aileme maşallah... :)




Bir de Haziran'da rahatsızlandığım sırada, evde iş olarak Oriflame'a girmiştim... Gideceğini düşündüğüm bir şeydi. Başta güzel de gidiyordu, ama şimdi bu sıra pek iyi gitmiyor... Bakalım ileride belki düzelir yine... :)

Evde iş imkanımı okumak isterseniz, burada ... :)


Temmuz ayında Antalya'ya gittik, Dedemin ve dayılarımın yanına. Demiştim ya deniz tedavisi bana hep en iyi gelen tedavilerden biri diye... :) Denize girdik bol bol; ben epey yandım talihsizce başta... :) Kağan, deniz ile tanıştı... Güzel bir yaz tatili geçirdik. :)


Ve şükür ki burada da görüldüğü gibi, Kağan denizi sevdi... Maşallah kuzuma... :)


2013'ün en güzel süprizlerinden biri, ailemin doğum günümde doğum günümü hatırlamıyormuş gibi yapıp akşamına yengemin doğum günü pastası ile süpriz yapmasıydı... :) Sağolsunlar, ailem yanımda olsun bana bir şey olmaz... :) 

Doğum günümün hatırlanmadığına azıcık tereddüt ettiğim gün, kaleme aldıklarım burada :)

2013 doğum günü kutlamam ile ilgili yazı ise burada :)



Senenin en güzel hediyelerinden biri, Mero'mun doğum günümde aldığı bilekliklerdi. :) Tekrar teşekkür ederim, ah bir de bir hikaye kitabı almıştı. :) O da sevdiğim hikaye kitaplarından biri oldu... :)


Ve tatilin son günlerinden bu resim; Mero'm, Kağan ve Hatice Yengem. :) 3'ü bir arada, canlar. :)


Senenin en güzel gezilerinden biri de, Ailecek gittiğimiz Antalya Akvaryum gezisiydi. :) Ablam ve Eniştemin bayrama doğru yanımıza gelmeleri ile, Antalya Akvaryum'a gittik bir bayram akşamı. Ben resimlerde yokum, o sıralar feci yanmıştım, Güneş alerjim sağolsun... :) Annem de benimle beraber fotoğraf çekiyordu bu resim sırasında. :)

Ah yanma olayımı da okumak isterseniz; buraya lütfen :)



Ve üst karede olmayan annem, ablamla beraber burada... :) Akvaryum'un çarşı bölümünde, gezi kısmında olduğu kadar eğlendik yine... :) Ben yine yokum, yanım halim feciydi çünkü. Dışarı bile çıkmasaymışım keşke... :)


Bir de Mero'm ile gittik Antalya Akvaryum'a. Senenin bir diğer güzel gezisiydi. :) Tabii senenin, inatla bloğa yazılmayan gezi yazısı da Antalya Akvaryum'un yazıları oldu... :) Belki bir gün diyorum artık... :) 


2013 yazının sonuna doğru saçlarımı kestirdim Antalya'da. Annem, Babam, Kağan, Mero'm ve Hatice Yengem ile. Bu haliyle başta bir beğenip, bir beğenmediğim olmuştu saçlarımı. İlk kesildiğinde olur öyle şeyler gerçi. :) Şimdi saçmalarımdan epey memnunum ama... :) 


Tatilden döndüğümüzden beri de epey toparlanma vakti buldum. Senenin son 3 ayı da güzel geçti yani. Bloğuma daha sıkı geri döndüm 1-2 aydır... Dilerim böyle de gidecek. :) 

Böyle bir yazı oldu işte bu da... :) Aklımda kalan en kalıcı olayları yazdım, 2013'e dair... :) 

Ek olarak söyleyeceğim; 2013 güzel gibiydi, ama üzüntü dolu anlar getirdiği de çok oldu... 2014'ü sağlık, sıhhat ve mutluluk ile bekliyorum. 2013'ü aratmasın istiyorum... 


2014'e Doğru'da görüşürüz yine bu ara inşallah... :) Ben buralardayım, siz de oralarda olun. Senenin son günleri de hepimiz için güzel geçsin... :) Okuduğunuz için teşekkür ederim... :)


26 Aralık 2013 Perşembe

Okudum - Martin Eden


Bu bir okudum yazısıdır. :)


Martin Eden, iki aydır okuduğum bir kitaptı. Jack London'ın kitabı ve klasikler arasında bulunan kitabı... Antalya'dan almıştım, 3 al 2 öde kampanyasından. Ve ilk kitabını ancak okuyup bitirebildim. Diğerlerine sıra ne zaman gelir bakalım. :)

Kitabın dün bitmesi şerefine yazıyorum bu yazıyı. Sonunda okudum bitirdim... :) Ve Martin Eden, birkaç zamandır en uzun sürede bitirdiğim bir kitap oldu. Ve okurken yer yer zorlandığım, yer yer de alışır gibi olduğum bir kitap oldu... :) Resimleri düzenlerken gördüm, bunca zamandır kitapla ilgili çektiğim resimler epey güzel olmuş cidden... :)


Gelelim kitabın tarafımdan küçücük anlatımına;

Fakir bir gencin, yani Martin Eden'in, aşık olduğu zengin kesimden bir kıza yetişmek amacıyla felsefe kitapları okuması ve kendini geliştirmesi ile, onun kesimine yetişme çabasıyla başlar... Böylece hem konuşabilecekleri hem de kendini ailesine kabul ettirmesi mümkün olacaktır. Bu kitap okumalarla kendini geliştirmelerle başlayan Martin Eden'in ilgisi, kitap yazmaya yöneldikten sonra yazarlık yolculuğu başlar Martin Eden'in. Ancak aşkı ve Martin Eden'in çevresi bu durumdan nasıl etkilenecek bilinmemektedir. Kitabın biraz felsefik, biraz da topluma dair içeriği bulunmakta. Ben tahmin ediyorum ki, anlatıldığı dönemde yaşasaydım, kitap daha çok hoşuma giderdi... :)


Kitabın canlandığı noktaya geldim bir sıra; beğendiğim birkaç cümle oldu o noktada... O noktada şu sözler geçiyordu;

"Aşkın, aşıkların yüzlerinde tatlı bir pembe renk bıraktığı söylenir. Yine aşk, aşıkları inceliğe ve zarafete götürür. Aşıkların yüzlerindeki derin izler, hayat boyunca yüreklerinde taşıdıkları güzellik ve zarafetin izleridir. " (Evet bu söz hoşuma gitmişti. Belki de böyledir doğrusu. Aşk böyle bir şeydir)

"Aşk inanmaktır aynı zamanda. Sevgiline gönlünü verdiğin gibi, ruhunu da vermektir. Gerekirse benliğini teslim etmektir. Ruhundan ruh, gücünden güç katmaktır. Hayata gücün oranında hazırlamaktır." (Benliğini teslim etmek kısmına katılmasam da, diğer noktalar doğru olabilir belki :) )

"Yaşanmış günler yaşanacak günlerin içinde erir, saatlerin günün içinde, haftaların ayların içinde eridiği gibi. Harcanmış günlerden insana kalan yalnızca yaşadıklarıdır. Bu yaşadıkları kayda değerse ruhunda, belleğinde unutulmaz izler bırakır. Günler aynı tonda geçiyorsa hayat çekilmez olmaya başlar." (Ve en çok da bu sözü sevdim işte... :) Ne güzel bir anlatım değil mi?)



Şu resimde de gördüğünüz gibi, hafta başında bitmeli diyerek devam ederek 3 günde sonunu da getirdim. Son 3 gündeki ısrarlı gayretim olmasaydı yine elimdeydi hala kitap... :) Yorgan altında, gece lambamla ve ertesi gün zorlamamla derken, ancak dün bitti ama.... :)

Dediğim gibi beni zorlayan bir kitap olsa da, bitirmek istedim nedense; sonunda ne olacağını da merak ettim ve yarım bırakmak da istemedim... :) 


Şimdi Martin Eden'i bitirmemle beraber, Amy Lee kartpostalımla beni diğer kitaplarım bekler... :) Amy Lee; Evanescence grubunun solisti, bilmeyenler için... Ben Evanescence grubunu ve şarkılarını epey severim, her ne kadar bir süredir pek eskisi gibi izlemesem de... :) Bu kartpostal da bir arkadaşıma bir dergiden çıkmış, görünce ben kaptım. O da seve seve verdi sağolsun... :)

İşte Böyle Martin Eden böyleydi, bir dahaki okudum kitabında görüşmek üzere. Umarım okurken sıkılmamışsınızdır...

Sevgilerimle... :)

25 Aralık 2013 Çarşamba

İzledim - Yağmur Adam (Rain Man)


Bu bir İzledim yazısıdır. :)

Rain Man'i yani Yağmur Adam'ı izledim bugün. Cumartesi günü akşama doğru izlemeye başladığım bir filmdi kendisi, yarım kalmıştı. Bugün ise geri kalanını izledim, taze taze yazıyorum şimdi... Rain Man 1994 yapım bir film. Tom Cruise'un daha genç olduğu zamanlar yanii. :) Filme puanım 10 olacak, çünkü kardeşliği ve iki kardeşin kurduğu derin bağlantıyı çok güzel anlatan bir film olmuş. İzlemek için bu kadar geç kalmasaydım keşke. :)

Sonu tam beklediğim gibi olmadı elbet filmin, ancak bu son da güzeldi. Tom Cuise'un Charlie rolünü oynadığı, Dustin Hoffmann'ın da Reymond rolünü oynadığı karakterler çok başarılıydı. Dustin Hoffmann'ın oyunculuğu ön plana çıkmış elbet, ancak Tom Cruise'un oyunculuğu da Dustin Hoffmann'ın oyunculuğunu takip ediyordu... :)

Filmin Konusuna Gelince; Ailesinin tek oğlu olduğunu sanan Charlie, hayatta annesinden sonra babasını da kaybedince mirasın ona kalacağına sevinerek babasının cenaze törenine gider. Aralarındaki kavga ve anlaşmazlıklar dolayısıyla senelerdir görüşmediği babasının, mirası bir kuruma bıraktığını öğrenen Charlie araştırmaya koyulur. Ve o kurumda bir abisinin olduğunu ve asıl mirasın abisine bırakıldığını öğrenir. Abisinden hakkı olan mirası almak üzere yaşadığı şehre götürmesiyle asıl macera başlar. Bundan sonra yıllar sonra iki kardeşin bir araya gelme süreci başlar... (İzlediğim kadarıyla konusunu yazmak istedim yine.) :)


Gelelim filmde beni en çok etkileyen kısma; elbetteki filmin sonuna doğru abi kardeşin başlarını birbirlerine dayamaları beni çok etkiledi. :) Sevginin birleşimiydi bu, bağlılığın gösterişiydi. Anne babaya duyulan sevgiden sonra, kardeşlik gelir bağlılık konusunda. Kardeş, abla, abi, başkadır. Aslında bu hayatta en yakın ve en sıkı arkadaş ve sırdaştır kardeş... Allah cümlesine, bu yakın bağlılığı tattırsın... Şükür ki ben şanslı bireylerdenim, bir ablam var... :)

Diyeceğim şu ki; bu film izlenir. Size güzel bir zaman geçirir, tatlı duygular hissettirir. Biraz daha uzasaydı film, kesinlikle bu kardeşlik örneğine ağlayabilirdim. Aralarına, büyük kardeşin engellilik durumu girmiş olsa da, kardeşlik duygularını tatmalarına engel olamayacağını gösteriyor film... :) 

Sevgilerimle...

*Bu yazıdaki resimler, Google Görsellerden alıntıdır. :)

24 Aralık 2013 Salı

Şiirlerle Hayat #6 - Bir Süre Sonra (After A While)


Şiirlerle Hayat yazı dizimin diğer yazılarına buradan ulaşabilirsiniz... Bu yazımızın şiiri Veronica A. Shoffstall'ın Bir Süre Sonra şiiri. İngilizcesi olarak da, After A While... :)

İlk ne zaman okuduğumu hatırlamıyorum bu şiiri, ancak hala okuduğumda kendimden bir parça buluyorum. :) Önce şiiri paylaşayım, sonra da yine fikirlerimi paylaşırım. :) Bu arada aylık mı olmaya başladı bu yazı dizisi ne... :) Hadi bakalım...


BİR SÜRE SONRA (After A While)


Bir süre sonra,
Bir eli tutmakla
Bir ruhu zincirlemek arasındaki ince farkı öğrenirsin.

Ve aşkın yaşlanmak,
Birlikte olmanın da güvende olmak anlamına gelmediğini öğrenirsin,

Ve öpücüklerin sözleşme
ve hediyelerin de vaat olmadığını öğrenmeye başlarsın.

Ve yenilgileri
Başın dik ve gözlerin açık karşılamaya başlarsın.

Bir çocuğun üzüntüsü ile değil, bir yetişkinin zarafeti ile
Ve her şeyi, bugünü düşünerek yapmayı da öğrenirsin
Çünkü yarın ile ilgili her şey belirsizdir.

Bir süre sonra
Güneş ışığının yakıcı olduğunu ögrenirsin.

Eğer fazla maruz kalırsan,
Bu yüzden, başka birisinin
Sana çicek getirmesini beklemeden
Kendi bahçeni yarat
Ve kendi ruhunu kendin süsle.

Ve göreceksin ki dayanıklısın...
Ve kuvvetlisin,
Ve değerlisin.

Veronica A. Shoffstall


Şairin (Veronica A. Shoffstall) Hakkında;


Genelde sevdiğim şiirleri paylaşırken ve kendi hissettiklerimi yazarken, sahipleri ile ilgili bilgi de paylaşıyordum. Ancak Veronica A. Shoffstall'ın hayatına dair bir yazı bulamadım. Ama eğer bir bilgi bileniniz varsa ve Veronica A. Shoffstall'ın hayatı budur veya burada vardır diyecek olursanız, yazıya seve seve eklerim.


Bu şiir ile hissettiklerime gelince;

Veronica A. Shoffstall'ın kalemine sağlık öncelikle... Üzerine söyleyecek pek lafım yok, ama hissettiklerim var. En sevdiğim şiirlerden biridir bu. Bir süre sonra cidden anlar insan, inandığı bazı şeyler yalanmış. Hayat doğrularımızı değiştirmeye çalışır yeri gelir. Ama önemli olan doğrusuna ve inancına sahip çıkmasıdır insanın. İstisnalar olabileceğine hala inancı varsa... Bahsettiğim elbette ikili ilişkiler...

Aşkı üst mertebede tutarken, çevrenizde yaşanılan alçaklıklar ve ilişkileri basite indirgemeler aşka inancınızı kaybettirebiliyor yeri gelince... Yine de zamanla tüm bu kötü bitirilmesi tercih edilen ilişkilere rağmen, aşka olan inancınızı korumak tercihi size kalıyor. Eğer olumlu yolu seçerseniz, hayatı "olursalarla" değil, "inşallah böyle olur olmazsa da Allahım işini bilir veya ben bunu da atlatabilirim allahın izniyle" demeyi öğreniyorsunuz... Demek istediğim; büyüdükçe olması gerekenin bu olduğunu anlıyorsunuz...

Bir süre sonra bir eli tutmak istiyor mesela insan, kendi dünyasını kurarken yaşıtları ve birçok sevdiğinin mutluluğuna şahit olurken... Küçüklüğü üzerinden atmışken ve büyümeye doğru adım atarken, kendi dünyasını kursa nasıl olur merak dolu hayaller kuruyor. Mecburiyet değil de bir ihtiyaç gibi duyuyor bunu kendinde bazen. İhtiyaç demişken, yalnızlığını gidermeyi ihtiyaç edinmekten bahsediyorum.. 

Bir süre sonra insan; Yalnız değil de biriyle devam etmek istiyor yoluna ya işte, yaşamışsınızdır birçoğunuz da. Elini tutacak, babasının annesini sevdiği gibi sevecek, kendi doğrusunu ve inancını hayata geçirebilecek... İşte bu yollarda yürümeye çalışırken insan, tökezleyebilmenin de mümkün mertebe gerçekleşebileceğini anlatıyor bence Shoffstall...  Önemli olan tökezlesen de ayağa kalkabilmek, öncesinde nasıl yaşayabildiysen yine aynı şekilde yaşayabileceğine inanmaya devam ederek... Bana şiirin hissettirdikleri bunlar işte... :) Tabii anlatabildiğim kadarıyla anlatmaya çalıştım...

Ve Bizler;

Kendi bahçesini yaratabildiğince, kendini mutlu edebildiğince, mutsuzluklara kucak açacağına mutlulukları bulup sarılabildikçe kaliteli yaşarız bu hayatı. İşte bu da bir cümle ile şiirden anladığım ve katıldığım nokta. Uğraştığım bu, gerçekleştirmeye çalıştığım bu. :)

Birçoğu gibi bu hayatı yalnız geçirmek istemesem de, kendi kendime yetebileceğime de inandırıyorum kendimi... Arkadaşlarla konuşmalarımızda da bu böyle değil mi en azından... Allahım hakkımızda hayırlısını nasip etsin. Allahım bir süre sonra, hayatı yanlışlarla yaşadığımızı ispatlamasın bize. Doğrularımıza ve kendimize olan inancımıza zarar verdirmesin hayat, doğrularımız kimsenin canını acıtmadığı sürece... 


İşte bir Şiirlerle Hayat yazımın daha sonuna geldik. İçime sinen bir yazı oldu yine aslında. Ama belirtmek istediğim nokta; yazdıklarımdan yola çıkarak "budur şiirin asıl anlattığı" demiyorum, "anladığım ve anlamlar çıkarttığım noktalardı yazımda asıl anlatmak istediğim" diyorum. Umarım anlatabilmişimdir kendimi. Aslında bu şiir anlattıklarımdan yola çıkarak, bir süreçi de anlatmama vesile oldu... Ve inanıyorum birçoğu anlatmak istediğim noktayı da anlayacaktır... :)

Bu şiiri yazan Veronica A. Shoffstall'a saygılarımı sunarım... Beni okuduğunuz için ise teşekkür ederim... :)


Sevgilerimle... :)

*Bu yazıdaki resim Educa'nın 1000 parça ve Art Puzzle'ın 1500 parçalık Aşk Macerası ismini taşıyan puzzle'a aittir...

23 Aralık 2013 Pazartesi

Fotoğraflarla 1 Haftam - #29


Önceki Fotoğraflarla 1 Haftam yazılarımı burada bulabilirsiniz. :)

Daha fazla fotoğraf için ise İnstagram sayfama buradan bakabilirsiniz. :)

Fotoğraflarla 1 Haftam yazılarım, geçtiğimiz haftayı fotoğraflarla değerlendirmek için yazdığım bir yazıdır. Yazmaya başladığımdan beri, haftalık olarak değerlendirmenin bana epey faydasının dokunduğunu farkediyorum. Bir haftayı nasıl geçirdiğimi, boşa geçirip geçirmediğimi gösteriyor bu yazılar... Bu sayede haftaya değişik başlıyorum. :)

Bakalım geçtiğimiz hafta nasıl geçmiş? :)



Bir önceki haftayı pazar gününün soğuk ama bol güzellik içeren bulutlarıyla kapatmıştık. Pazartesiye bu güzelim resmi paylaşarak başladım bende. :) Bitirdiğimiz hafta ise çok güzel geldi geçti... Yeni bir haftaya bile başladık. :) Nasıl mı geçti bir hafta?
-->


Salı günü müzikle başladık güne ve müzikle de geçti yine haftamız. :) Kağan ile sevdiğimiz müzik ve kliplerimiz bir oluyor çoğunlukla. Mesela Mabel Matiz ve aşk yok olmaktır şarkısı... Kağan Mabel Matiz'i de şarkılarını da sevdi. :) Diğer kliplerini de izlettim. Yeğenimin tarzı benim tarzıma uyuyor işte, şükür ki. :)


Dede-torun takılma halleri, dizi izlemece felan yani. :) Elinde tuttuğu meyve sağolsun, Kağan kısa bir sürecik de olsa durabildi yani. :) Ama maşallah kuzuma ve dedesine. :) 


Cuma günü fizyoterapistimin önerdiği üzere yemek sonraları sıcak su içmelere başladım. Sıcak suyun, kilo vermemde ve yediklerimi metabolizmamı çalıştırarak eritmemde faydası olacağını söyledi Tamara abla. 

Ancak sıcak su midemi bulandırdığı için Cumartesi Akşamı limonlu içtim, ablamda bir çay bardağı kadar içti benimle. Ama sonra ne mi oldu? Tansiyonumuzu çıkarttı sanırım. Uyku ve garip göz bulanması oldu ikimizde de. Limon dokundu sanırım. Bende limonlu sıcak suyumu 1 tatlı kaşığı bal ile içmelere başladım bugünden itibaren. Sonuç pozitif, bu sefer dokunmadı. :) Bakalım devam edeceğim, bu yöntem iyi gelecek zayıflamama inanıyorum ki... Biraz zaman geçsin etkisini göreyim de, ona göre bir yazı yazacağım; aklımda... :)


Haftanın talihsiz olayı ise dün yaşandı. :) Güzelim gitarımın teli koptu. Nedenini ve Gitarıma duyduğum ilgimi burada bulabilirsiniz... :) 

Evet çok iyi çalamasam da bir gitarım var, devamlı yeni şeyler keşfetmeye ve öğrenmeye çalıştığım... :)


Ah dün akşama ve haftanın son gününe gelince; dün Güneşi Beklerken akşamıydı. Sahi siz izliyor musunuz? Ben diziye epey tutuldum da, birkaç zamandır. :) Dün "Kesin bu anlar da rüyadır." dediğim anlar yaşandı dizide, ve şükür bu sefer rüya çıkmadı. :) Süper bir akşam oldu yani. Bu sıralar yine böyle dizilere çok ihtiyaç duyar olmuştum. Dizilere fazla sardım ondan olabilir tabii. :) Ama evde olunca bazen ister istemez oluyor işte...

Bir de Fatih Harbiye var, o da bu hafta aşk açısından açıldı saçıldı. Ama her aşkın da bir engeli var oluyor çoğunlukla dizilerde, insanı aşık olmaktan korkutuyorlar... :) Var tabii canım hayatta da böyle, yok demiyorum. Hayatın kendisi, aşka engel olmak için var gibi bazen. Siz birini seviyorsunuz başlıyor herşey, "Ama dur bakalım o beni seviyor mu?" ile devam edip karman çorman olabiliyor. :)

Bakın; Aşkı da üstteki iki diziyi de ne güzel anlattım üst paragraftaki cümle ile, Aferin bana... :))

Bir hafta daha böyle geçti işte, çenem düştü sanki yine. Yine çok konuşmalı bir haftaydı benim için. Ne yapalım bende böyleyim işte. :) 

Sevgilerimle...

=)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...