31 Aralık 2012 Pazartesi

2012 Teşekkürler 2013 Hoşgel :)



Bir yılı daha geride bırakmaya 5 saat kadar zaman kaldı. Zaman su gibi akıp gidiyor. (Ve ben bu sözü söylemekten bıkamadım gitti. :) )

2012 Nasıl Geçti?

2012'ye çok teşekkür borçluyum. Bana öylesi güzel duyguları yaşattı ki; onca yaşadığım hüzne rağmen, 2012'yi güzel uğurluyabiliyorum. :) 

Başta, 2012'nin Mayıs ayında Sındırgı'daki küçük ama şirin Üniversitemden mezun olarak, bölüm birinciliği ile ailemi mutlu etmiş olmanın mutluluğunu yaşadım. Ve uzağa da gitmiş olsak birbirimizden ayrılsak da, samimiyetle edindiğim dostlarımı hayatıma tamamen dahil ettim bu sene... Ve sonra döndük evimize yeniden. Babama, ablama, sevdiklerime kavuştum, tamamen, yeniden...

Daha sonra Temmuz ayında ailemizin beklenen üyesini aldık kucağımıza; yiğenim Kağan Efe'mi. Teyzelik duygusunu tattırdı bana. Küçücük bir bebeğin ağlamasına yüreğim acıdı bu kadar derinden, belki de ilk defa. Onunla gireceğimiz ilk yılbaşı olacak bu...
 Hoşgeldin Hayatımıza Kağan Efe'm...

Dayımı Ağustos'ta nişanladık, Kasım'da evlendirdik. 2012 ailemize birini daha kattı, Yengem Hatice ablamı. :) Hoşgeldin Ailemize Hatice Ablam... :)

Bu sene Blogger'a katılmam da, 2012'nin bana kattıklarından. Sevdiğim bir işi yapıyor, yazmaya her zaman olduğu gibi devam ediyorum. :)

Tüm bu güzelliklerin yanında, kötü anlar üzüldüğüm olaylar oldu. Başta sağlığımdan ötürü üzüntüler yaşadım. Sora değişik değişik konular altında yakınımdakilerin tartışmaları oldu, aksiliklerin getirdiği tartışmalar... 
Ama tüm bu sıkıntılara ve aksiliklere rağmen, yaşadığım güzellikler ve hayatıma katılanlar geçirdi tüm üzüntülerimi...


İşte böyle geçti benim için 2012. Su gibi aktı gitti, üzüntüsüyle, sevinçleriyle... :)

Şimdi Yeni bir yıl, Yeni bir umut yine. Farkettim ki, 2012'yi boşa yaşamamışım. Umarım 2013'de 2012 kadar güzel olur, aratmaz 2012'yi...

2013 için dileklerim ve kararlarım var elbet. 

Öncelikle 2013; Sağlık, Sıhhat ve Mutluluk ile Ailem ve Sevdiklerimle dolu bir yıl olsun. Cümlemiz için Barış dolu bir yıl dilerim. :)
Ve Sındırgı'dan sonra ayrı kaldığım arkadaşlarımla kavuştuğumuz bir yıl olsun. 

Ve sonra 2013 için gerçekleştirmek istediğim hayallerim ve aldığım kararlarım var:

1-) Umarım bu sene Zayıflamak: 
Hastalığım dolayısıyla hareketsizliğime bağlı olarak bu sene epey kilo aldım. 
Bu sene verebilme umudum var.  :)

2-) Egzersizlerimi alışkanlık haline getirmek:
İşler güçler derken, hastalığımın da ilerlemesi ile epey hareketsizleşmiştim. 
Biraz toparlandım. Ancak tamamen değil.
Hepsini bu sene çözebilme umudum var.
Bahane üretmek değil de, tam olarak aksatmadan
 alışkanlık haline getirebilmiş değilim maalesef...

3-) Evde İş bulabilmek:
Bu da Yaz bittiğinden beri çok istediğim bir şey.
Ancak, bulamadım henüz... :)

4-) Kitap Yazmak:
En büyük hayallerimden biri bu da... 
Umarım bu sene gerçekleşir, çıkarırım bile kitabımı. 
Girişim çok, ama tamamlanmış değil. :)

Aldığım Kararlar ve Gerçekleştirmek istediklerim bunlar. Ama aslına bakarsanız, Başta dediğim gibi Sağlık ve Sıhhatle sevdiklerim yanımda olduktan sonra, Gerçekleştirilebilir şeyler bunlar. 

Hepimize Mutlu Yıllar Diliyorum. Sevdiklerimizle Sağlık, Mutluluk ve Güzellik dolu bir yıl olsun inşallah... :)

30 Aralık 2012 Pazar

Yılbaşı Yaklaşırken :)



Yılbaşı Geliyor. Bir yıl daha bitiyor... Kutlamayanların birçoğu biz hristiyan mıyız? diyor. Tabii kutlayanların çoğu da hristiyan olarak görülüyor herhalde bu zihniyete göre. Hristiyanlar bizi memleketlerine almadığından burada kutluyoruz zaten. :)

Anlayamıyorum, anlayamayacağım da sanırım. Yeni bir yılın gelişini kutlamak nasıl hristiyanlıkla bağdaştırılabilir... Allah bilir biz yeni yılın gelişini kutlayanlar, Şükran gününü ve cadılar bayramını da kutluyoruzdur. Benden iyi cadı olurdu bu arada ya. :D

Neyse kızgınım biraz bugün bazı zihniyetlere. Birçoğumuz yeni yılın gelişini yılbaşı adı altında kutluyoruz. Bir seneyi daha acılarla tatlılarla bitirmiş olduğumuzu konuşuyoruz. 1 Ocak gününe kavuşmadan önce, " Vay be bu yıl da bitti, ne çabuk geçti." gibisinden laflar ediyoruz...

Ama küçüklüğümden beri geçerli bir şey var ki, o da; şu konuşmalardır:

Atıyorum, "Ahmet yılbaşında ne yapacaksınız? Nerede kiminle olacaksınız?" Derim,
- Biz hristiyan mıyız kızım evimizde olacağız. Bir de Hristiyanların gününü mü kutlayacağız yani? Diye cevabımı alırım çoğunlukla...

E ben hristiyan oluyorum bu konuda de mi? Ne kolaymış hristiyan olmak ya... :D Yılbaşını kutla oldu bitti hristiyansın.

İşte bu zihniyete kızıyorum. Bir de Yılbaşını hatırlıyoruz bilmem neyi niye hatırlamıyoruz soruları soranlar var. Cevap veriyorum hemen.
-Lütfen kendi adınıza konuşun arkadaşım. O sizin sorununuz. Biz hatırlanması gerekeni hatırlıyoruz. Hatırlayan var, hatırlamayan var. Hem neden herşeye önyargıyla bakma seçeneğini benimsiyorsunuz?

Bizim ülkemiz bundan ilerleyemiyor işte. Kutlayan kendine kutlar. Bu kadar basit. Ki artık evrensel bir kutlama olmuş gidiyor bu, Yılbaşını kutluyorsam yeni bir takvim yeni bir yıl... Ötesi mi var? Madem öyle sen kal 2012'de. :D Harbi böylelerini bırakacaksın eski yılda, akılları gelsin başlarına. Ahh nerde? :D

Aslına bakarsanız bir de şu var. Müslümanlık olduğu kadar, bu Dünyada bir sürü din var. Ve bir sürü de özel gün var. Özel bir güne karşı gelmek istiyorsanız, Anneler ya da Babalar Gününü kaldırmayı deneyin. Bir sürü annesi babası olmayan veya annesini babasını kaybedenlerin canı yanmıyor mu sizce o günde...

Dünya'da bir sürü din var demiştim, Hristiyanlık, Budistlik, Mesnevilik, Yahudilik, ve daha nicesi. Hristiyanlığın da bizim Kur'an-ı Kerimimiz gibi kitabı var İncil. O da vahiler tarafından indirilmiş. Sen ne demeye çalışıyorsun derseniz; Hristiyanları da yaratan rabbimizdir. Neden Hristiyanların gününü kutluyoruz diyorsunuz ya, Yoksa siz Allaha Şirk mi koşuyorsunuz? Aaa durun şakaydı sakın bana kızmayın. Sizin yaptığınız aynı benim bu yaptığımın bir benzeri. Gidip kulağı tersten tutmak. :)

Fazla uzatmayacağım. Okuyup da bana kızan olur mu bilmiyorum. Ama ben ülkemde en çok bu konu yüzünden rahatsızım. Herşeyi ayrı noktalara çekmekte üstüne tanımıyorum ülkemin insanlarının...


Gelelim, Sen neden kutluyorsun derseniz konusuna;

Ben abzürt bir şey görmüyorum bu noktada. Bir yılı daha sevdiklerimle geçirmişim, yeni bir yılda da onlarla beraber olmak için can atıyorum. Yeni yılı, yeni bir umut olarak görüyorum... Ailemle geçirdiğim her gün gibi, yeni bir yıla Allahımın izniyle girebilmenin mutluluğunu yaşıyorum. Lütfen çok görülmesin benim gibi düşünenlere...

Birçok hayal kuruyorum yeni yıl için, sevdiklerimle güzellikler yaşamak adına. Ve eğer kötü anılar yaşadıysam geçtiğimiz yılda, hem hüzünle hatırlıyorum hem de üzerinden geçen zamanın acımı azıcık olsun dindiriyor olduğuna hayret ediyorum... Neler yapabildiğime, bir yılı dolu dolu mu, yoksa bomboş mu geçirdiğime bakıyorum, sonuca göre yeni sözler veriyor yeni kararlar alıyorum... :)

Aslına bakarsanız, ben ağaç süslemeyi de yadırgamıyorum. Bence kötü anlam içermiyor. Yabancılar süsler değil... Herkesin kutlaması kendinedir sonuçta. Evet bu zamana kadar bizim evimize de Çam Ağacı girmedi. Ama okulumuzda ağaçlar ve sınıflar süsledik. Hediye çekilişleri yaptık. Güzel bir olay...


Yılbaşı bebeği, Maşallah ne de tatlı. :)
 Bu yazıdaki resimler Google Görseller'dendir.

Fazla uzatmayacağım diyorum ama tutamıyorum kendimi işte. Kusuruma bakılmasın lütfen. Bu arada cidden kafanızı patlattıysam özür dilerim. :) Ama yazmasaydım, anlatmasaydım patlayacaktım. :)

Yeni yılda, yüzünüzde gülümsemeniz, sağlığınız, mutluluğunuz ve huzurunuz eksik olmasın. Mutlu Yıllar.  Sevgilerimle...

Ya Siz; yeni yıl için neler düşünüyorsunuz? :)

29 Aralık 2012 Cumartesi

Anlatacaklarım Var...

Bilindiği üzere (ya da bilinmiyor ise söyleyeyim :)), bu sıralar fazlasıyla kitaplarımın geç gelmesinden ötürü geç aldığımdan ötürü, gecikmeli başladığım vizelere çalışma stresi ile dolup dolup taşmaktayım. O yüzden anca yazabiliyorum. Anlatılacak elbet bir şeyler var. Ama maalesef yarına kaldı yine.

Yazmak zorunda kalayım diyerekten bugünden girizgah yapayım dedim. :) Yarına bir sürü yazı yazacağım inşallah. Ama öncelikle bu sıralar ders yoğunluğum fazla, söylemeliyim. Göstermek gerekirse;

İşte aynen bu hallerde ders çalışmaktayım bir süredir... :) Ben yazarak çalışanlardanım.

Umarım yeni yılda yazılarımı gecikmeli yazma alışkanlığımdan kurtulurum. Alışkanlık gibi oldu yani artık. :) Yarına çalışılacak 1 ders daha kaldı şimdi. Sonrasında tüm çalıştığım derslerin ayrıntılarına gireceğim. Geç başlayınca önden bir vizede sorumlu olunan üniteleri önceden özet geçerek çalışmam gerekti.

Dedim ya anlatacaklarım var. Yarın görüşmek üzere... Sevgilerimle...

25 Aralık 2012 Salı

Sındırgı'dan Sonra Alışma Süreci

Sındırgı'dan döneli; 2 senelik örgün öğrenimi annemle bitirip yaşadığımız şehre evimize döneli; 6 ay bitti, 7. aya girdik. 2012 bitmek üzere bile.Ama alışmasına alıştım mı bilemiyorum bazen.

2 yıl... Dile kolay geliyor söylenmesi ama, o 2 yıl tüm anılarıyla, ayrılmalarıyla, kavuşmalarıyla, bekleyişleriyle, gün saymalarıyla geçti...

Şimdi bazen hem okulun bittiğine inanmak zor, hem de geri döndüğümüze. Orada kurulan dostlukları özlüyorum ara sıra. Döndüğümüze mutluyum mutlu olmasına, ama orada yaşadığımız günleri, zorlukları ve mutlulukları unutamam asla...

Sındırgı; benim için öyle güzel deneyimler ve anılarla dolu ki, unutulması çok zor. Hayatımın değişik deneyimlerinden birini, Üniversite hayatını o küçücük kasabada yaşadım. O çok güzel insanları, arkadaşlarımızı, komşularımızı orada tanıdım. Anılarıyla, üzüntüleri ve sevinçleriyle, Anne ve Babamla gezdiğim dört bir köşesiyle (Her ne kadar küçük de olsa), orada 2 yıl geçirdik biz. Annemin ve benim cesaretimizle, babamın bize olan güveni ve desteğiyle....

Ya bu alışma sürecin hala mı bitmedi derseniz; bitmesine bitti gibi ama özlüyorum ara sıra, Sındırı'yı ve dostlarımı...


Sizce böyle güzellikleri 2 yıl yaşadıktan sonra, unutmak o kadar kolay olabilir mi? :) 

Sanırım bu Sındırgı meselesi daha bir süre sürer bende. Resimlere gelince, İlk resim Emendere-Saklı Cennet, İkinci Resim Çaygören Barajının eski tarihi köprüsü, Her ikisi de Sındırgı Sevdalısı grubundan alıntıdır. Üçüncü görüntü canım arkadaşım Buket'imin çektiği Sındırgının nadide bir başka görüntüsü, :) Ve son görüntü de o ilk karşılaştığım anı dahi unutamadığım girişinden bir görüntü... 

Sındırgı; Eşsiz doğası ve güzelliği, içinde barındırdığı yerlileri ve kendine çektiği öğrencileriyle, unutulmayacak küçük bir kasaba. Gezmeye kalksanız gezilecek değil yaşanacak yerleri çok bence. Şimdi dostlarımızdan ve Sındırgıdan ayrıyız, annemle. Ama biliyorum ve biliyoruz ki, Sındırgı'yı hiç unutmayacağız... :) 


21 Aralık 2012 Cuma

21 Aralık

3 dakika itibariyle 21 Aralık'a girmiş bulunuyoruz. Kıyamet dediler dediler geldik bugüne kadar. Gün sayan, tedbir alma telaşında olan, ve daha nicesi oldu bugüne kadar. Kıyamet kaçınılmaz olmayacak mı zaten, neyin kurtuluş savaşını veriyor bazıları anlayamadım bunca zaman. :)

Neyse durum şu ki; yapılan şakalara ve esprilere gülmekten alamadım yine de kendimi. Örneğin; Şirince konusunda yapılan birçok şaka oldu. Şirincede bir şey olmayacağını, ya da küçük oranla kurtulacaklarını... Şu espri çok güzeldi ama paylaşmalıyım sizlerle... :)


Bol neşeli ve mutlu günler diliyorum. İyi geceler. :)


Halim Hal Değildi Bugün.



(Not:Resim bizim sitemizin önünden, 2012 Şubat ayında yağan kar'dan kalan görüntüdür.)


Merhabalar, bugün sabahtan beri, her yerde kar var. Soğuk ama mutluluk verici bir hava ama ben bir zamandır üşümediğim kadar üşüyorum bugün... Uzun zaman sonra dışarı çıkmış bulundum bugün.

Bugün rapor almak için hastanede idik. Nedenine gelince, bir süredir almaya çalıştığımız rapor için yeniden müracaat etmemiz gerekti bugün. Şikayetçiyim yazısı yazacaktım dün bıraktığım rehabilitasyonum için ama vazgeçtim daha sonra. Ziyadesiyle madur olduk ve canımız sıkıldı iyice. Şimdilik bahsetmemek en iyisi.

Bugün rapor için; Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları, Ortopedi ve Fiziktedavi Ve Nöroloji bölümlerine ayrı ayrı girerek kontroller oldum. Bir tek Kardiyoloji kaldı bitmeyen, onun haricinde aldık oranlarımızı bölümlerimizden.

Kardiyoloji bölümünün yarına kalmasının sebebi, doktorun şikayetlerimi dinledikten sonra benim kontrollerimi yaptırmamı istemesinden kaynaklı. Eko ve Holter ile bakmam lazım dedi. Bu benim için çok iyi oldu aslında. Şanslıyım ki Eko randevusu almak kolay değilken yarına randevu alabildik. Yarına ek mesai olacakmış, 5'ten sonra Eko kontrolümü yaptıracağız. Fırsat ararken kalp kontrollerim için, fırsat ayağımıza geldi işte. :)


Bu gece Kar'ın tamamen tutma oranı ne kadar bilmiyorum. Ama biz yarın yine hastanede olacağız, saat 3'ten sonra; Annem, Babam, ben ve ayriyetten yiğenim ile. Ancak umarım bugünkü baş ağrısı ve kulak ağrısı tekrarlanmaz, ve üşütmeyiz hiçbirimiz... Çünkü ben bugün epey üşüdüm.

Uzun zaman sonra dışarı çıkmak ve bugünkü soğuğa ve kar'a rastlamış olmak, talihsizlikti. Günün sonuna doğru soğuğun suratıma ve içime işlemesi ile, başım ve kulaklarım çatlar derecede ağrımaya başladı. Eve geldiğimde ısınmak epey zor oldu benim için. Sındırgı'dan döndüğümüzden beri, en çok ilk defa bugün üşüdüm sanırım. İçim hala titriyor doğrusu ara ara.

Halimi anlatayım; bacaklarımda battaniyem, battaniyemin üzerinde yastık, onun üzerinde Bilgisayarım, sırtımda hırkam ve dayandığım yastık... Kendimi sağlama alarak oturmuş haldeyim... Ama hala kendime tam anlamıyla gelemedim. Allahım yardımcımız olsun, soğuklara karşı. :)

Benden bugünlük bu kadar. Bugünkü yapışık ikizim Holter'imle yazdım bu yazımı. Yarın yine hastane yollarındayız, malum Holter'i 24 saatini doldurmuş olarak teslim edeceğiz önce. Sonra Eko kontrollerimi yaptıracağım. Umarım kalbim sağlıklı çıkar. :)

Bir dahaki yazımda görüşmek dileğimle... Güzel günler hepimizin olsun. Sevgilerimle :)

9 Aralık 2012 Pazar

Ders Çalışma Evreleri Başlıyooor


Herkesin vize telaşı bitti, bizim telaşımız başladı. Biz derken Açıköğretimlilerden bahsediyorum. Sosyolojik tavırlar içerisine girme vaktim geldi. Toplum bilimcisi olmak adına toplumu incelemeye başlıyorum. (Daha ilk yılım.) Açıköğretim Fakültesinin Sosyoloji bölümüne Sınavsız İkinci Üniversite fırsatı ile girdiğimi bu yazımda yazmıştım.

Öncelikle bu bölümü çok severek seçtiğimi ve bu bölüme yakın bir bölümü istediğim halde bir zamanlar, kısmet olmayışını hatırlatmak isterim. Sözel ağırlıklı olması benim için büyük avantaj öncelikle. Dış Ticaret bölümünü de severek seçmiştim. Ama yine de kendimi daha iyi ifade edebileceğim bir bölüm olacak olması da bana büyük mutluluk ve içtenlikle bu bölüme pozitif bakmamı sağlıyor.

Ancak tabii ki beni zorladığını düşündüğüm bazı dersler var ki, eh ona da sırası gelince icabına bakma tarzı bulacağım. Ama sayısal veya yapamayacak ağırlıkta olmadıktan sonra sorun çıkmayacaktır.

Bu bölümle iyi işler başarmayı çok istiyorum. Ve umarım ki toplumumuzun büyük yaralarına merhem sürebilir, acılarını dindirebilirim. Ama önce ilk sınavlarına Ocak'ta gireceğim bölümüm Sosyoloji'yi bitirmem gerekiyor.

Bu arada ben zaman zaman, (tamam çoğunlukla) Hayalperest olabildiğimi söylemiş miydim? :) Söylememiştim. O zaman ben şimdi söylemiş oldum, sizde öğrenmiş oldunuz. :)


Yarın Benle beraber ablam da ders çalışma maratonuna başlıyor iyiden iyiye. Sebebi İkinci Üniversitesini okumak için Ygs ve Lys sınavına girecek olması. Cuma günü kitaplarını internetten sipariş ettik. Zirve Yayınlarını tercih etti ablam. Yarın geliyor kargosu.

O Sayısalcı, ben Sözelci iki kardeşiz biz... :) Evlenmeden önce birkaç sene önce 2 senelik Üniversite okumuştu. Evlendikten önce ve sonra bile çok ısrar ettik ama tamamlamadı 4 seneye, fırsat yok dedi. Kısmet bu zamanaymış. Şimdi 4 senelik üniversite okumak istiyor yeniden. Ya Matematik, ya da Muhasebe. Yarın beraber bir maraton başlıyor. Ve eskisi gibi ders çalışmalara başlıyoruz...

Velhasıl, vizelerini bitirmiş öğrencilerimize geçmiş olsun, vizeleri henüz benim gibi bitmemiş tüm öğrencilerimize de kolay gelsin. Şunun şurasında ne kaldı ki. Ama geç kalmış da değilim çoktan başladım çalışmalara. Tam hararetli çalışmalara da yarın başlıyorum.

Kitaplarım elime hala geçemedi, ben kaydımı yaptırırken Sosyoloji kitapları bitmişti. Eğer geldiyse yarın alacağım kitapları elime, gelmediyse de Açıköğretim E-Kitap'tan çalışmaya devam.

Sevgilerimle... :)

3 Aralık 2012 Pazartesi

Engelli Olmak


Bugün bilindiği üzere, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü... Biz Engellilerin ve Siz Engelli Adaylarının bizi daha fazla anlama günü. (Güzel bir tanım oldu bu) Size Engelli Olmak nasıl bir duygu onu anlatmak istiyorum bugün.

Engelli Olmak, Allah'ın Verdiği Büyük Bir Sınav. Ve bende varım bu sınavda. Baştan kabullendim ben bu hastalığı ve olabilecek her şeyi.


Türkiye'de Engelli Olmak;

Bir Engelli olarak bu ülkede, yani Türkiye'de, yaşamak çok zor. Bir Engellinin Türkiye'de yaşarken Engeliyle barışık olmasına rağmen engeliyle yüzleşmesi, başka engellerle karşılaşması her daim mümkün.

Engelli Olmak benim için büyük bir kayıp değil, büyük bir kazanç. Ama Türkiye'de dezavantajları çok, Engelli olmanın.

Ben son 1 yıldır hastalığımda atak geçirdim. Şimdi zorlu günleri biraz atlatmış olsam da eski günlerimdeki gibi değilim fazla. İnşallah daha iyi olacağım.

Fakat, Bir dışarı çıkacak olsam, kaldırımlar ve üst geçitler benim için daha da zorlu artık... Tekerlekli Sandalyeyi zorunda kalmadıkça kullanmayı istemedim hayatımda. Ne utandığımdan, ne de başka bir şeyden. Tek bir sebep var, fazlaca oturup kalmamayı istediğimden. Gerekmediğini düşündüğümden. Ama atak geçirdikten sonra kullanmak zorunda kaldım ve kabullenmesi epey zor oldu benim için.




Tekerlekli Sandalye'de ilk fotoğrafım... Kabullendikten sonra ilk çekilen fotoğraf. Sağdaki orjinal, soldakinde de sadece rengini canlandırdım ve biraz yakınlaştırdım. Bir alışveriş merkezinde, Babamın beğendiğim şapkayı kafama taktıktan sonra birden fotoğraf çekmesiyle gerçekleşti. İyi ki çekmiş. Bu fotoğrafla kabullenmeme yardımcı oldu babamla annem bu olayı da... :)


Yazımı Bitirmeden Önce Eğer Bu Ülkede Engelliysen Demek İstiyorum; 

1.) Dışarı çıkmak zor.

2.) Kaldırımlarda bulunmayan engelli parkurları, Geniş olmayan kaldırımlar, üst geçidin bulunmayan engelli asansörü veya bulunmayan engelli yokuşu, Engelliler için ayrılan kaldırım yokuşunun hemen önüne koyulan arabalar ve sayabileceğim nicesi; hepsi Engellilere Engel!

3.) Evleri yapan müteahhitler bile bir asansörü yapma fikrinden acizler. 1 kat yukarıdan başlatılmış bizim oturduğumuz semtte birçok apartmanın asansörü. Allah başlarına vermesin diyorum ama; bir ben değil ailem ve sevdiklerim de çekiyor benimle zorlukları. İçimden diyorum ki bazen sadece; Allah katında da merdivenler karşılasın sizleri, çık çık bitmeyen merdivenler, benim çıktığım tüm engelli merdivenler... Allah'a havale ediyorum sonra da tüm engelleri önümüze koyanları...

Söylenecek çok söz var bu konu hakkında. Ben buradayım yazmaya devam edeceğim daha. Çıktıkça Engeller karşıma, yaşadıkça ben bu hayatta, susmayacağım bundan sonra! Kendim ve Engelli arkadaşlarım için...


Biliyorum ki hayat neyi getirirse karşıma, ben onu yaşama konusunda çözüm arayarak devam edeceğim. Eksileriyle, Artılarıyla, Ailemle ve Sevdiklerimle bu hastalığa karşı verdiğim savaşla. Yılmak yok, yola devam... Umarım bir daha ki seneye, "Artık birçoğumuz dışarı daha kolay çıkabiliyoruz, Engellerimize engel olmuyor kaldırımlar. Kaldırımlardan ve otobüslerden yana, en azından az da olsa gelişme var." diyebilirim. Öyle çok isterim ki...

Fakat unutmadan; üst paragrafta söylediğim ve gerçekleşmesini umduğum temenniler, sizlerin de biraz yürekten vereceğiniz desteklerle mümkün olabilir... :)

Yazımı buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. 3 Aralık Dünya Farkındalık ve Engelliler Günümüz Kutlu Olsun. 

Sevgilerimle, Didem KÖSE :)


Uzun Zaman Sonra Aldığım İlk Kargom


Uzun zaman sonra kargo aldım geçtiğimiz hafta. Bir kitap kargosu, Sındırgı'da son senemde tanıdığım ama kaç senedir tanıyormuşçasına canım diyebildiğim, can dostum, kötümser kraliçem Burcu'mdan. :)

Bir süredir Pucca kitabını ve bir kitap konuşmalarımız sırasında okumayı istediğimi söylediğim İtalyanca Aşk Başkadır kitabını yollayacağından beklediğim bir kargoydu bu. :) Ama benim için hem süprizli oldu içindekilerden ötürü, hem de uzun zamandan beri ilk defa birinden kargo aldım.



 Kargo paketimi açmadan önce. :) 


Neyse ne diyorduk. Kargo paketimde 6 adet kitap bulunmaktaydı. Ben 3 kitap beklerken geldi 6 kitap. İki adet hediye kitap beklenmedikti. :) Aşağıdaki resimde hediye paketli kitapları görünce ayrı mutlu oldum. 




Hediye kitaplarımın jelatinlerini açınca gördüğüm bir kitap karşısında şok oldum. Büyük bir tesadüf ile karşılaştım resmen. Şaşırdığım olay; Antalya'da babamla kitap alırken anneme hediye olarak almak istediğim Bahçemde Yeşeren Umutlar-Debbie Macomber kitabının canım arkadaşım tarafından bana hediye olarak göndermesi oldu. Hem de anneme hediye aldığım kitabın alamadığım yönünden bahsetmemişken. 

Ben Antalya'da kendime ve anneme kitap seçerken Bahçemde Yeşeren Umutlar kitabını görünce elim uzanmıştı ancak tek adet kalması benim için kötü olmuştu. Kitap zedelenmişti ve benim de alırken içime sinmediğinden, aynı yazarın Bir Yumak Mutluluk kitabını almıştım anneme. 

Velhasıl anneme kitabı gösterince onunla çok güldük. :) Sonra Burcu'm ile telefonda görüşünce, ona da anlattım o da ayrı şaşırdı. Allah'ın işine bak, tesadüf gibisinden sözler tasarruf etti. Tesadüflere inanıyorum bazen ama bence hayatımızda olan garip şeylerin bazıları da tesadüften çok bize verilen bir hediye veya bir mesaj.... Hayat tesadüflere veya mesaj vermelere ve beni şaşırtmaya bayılıyor... :) 


Kitaplarıma bakacak olursak;

1.) Bahçemde Yeşeren Umutlar - Debbie MACOMBER (1. Hediye kitabım)
2.) Bir Düş İçin Ağıt -  Hubert Selby JR. (2. Hediye kitabım)
3.) İtalyanca Aşk Başkadır - Maeve Binchy (Bu da benim :))
4.) Merdivenli Köşk - Barbara Vine
5.) Ve Geri Kalan Her Şey - Pucca
6.) Ben 44 Yaşındayım Oğlum 53 - Stella M. Trevez

Kitaplarım böyle. Arkadaşım kitaplarına çok düşkündür. Bu kitaplardan 3'ü benim, 3'ü kendisinin. Bittikten sonra kitaplarını bekliyor. Geç erken farketmez. Ama okuduğu kitabın kütüphanesinde olmasını ister. Güzel alışkanlık tabii. Fakat beğendiğim olursa alırım dedim. Şimdi onun endişeli bekleyiş içerisinde olduğunu tahmin edebiliyorum. :D 

O da gönderdiğin kitaplardan beğendiğim olursa alırım demeseydi. Ne yapsam, tehdit unsuru olarak kitaplarından birini elimde rehin mi tutsam? Güzel fikir. :) 

Şaka bir yana, son kargo alışımın üzerinden geçmişti bir sene kadar sanırım. Bu kargo beni çok çok mutlu etti. :) Burcu'ma tekrar teşekkür ediyorum buradan... 


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...