29 Ekim 2012 Pazartesi

En Büyük Bayramımız Bugün



Bugün Cumhuriyetimizin 89. yıl dönümü, En büyük bayramımız bugün. Cumhuriyet Yürüyüşünde olmayı çok isterdim imkanım olsaydı. Gidememiş olsam da bugün, kalbim Cumhuriyet Yürüyüşlerinde 100.000'lerleydi. 

Bugün bu ülkede; yerimizi, yurdumuzu, kökenimizi, kimliğimizi ve ailemizi biliyor, hakkımızı ve aksi düşüncelerimizi savunuyor ve konuşabiliyorsak; Kurtuluş Savaşı'nda savaşan yiğitler ve Mustafa Kemal Atatürk Önderliğinde kurulmuş olan Cumhuriyet sayesindedir.

Bugün haberlerde gördüğümüz görüntüler hiç hoş değildi. Yürüyüş yapanlara tazyikli su, biber gazı ve barikat kurmalar. Ama benim milletime helal olsun, barikatları geçip yine de Anıtkabir'e ulaştılar. Bir suç gibi ve siyasetmiş gibi gösterildi bugün Cumhuriyet Yürüyüşleri... Aklım şaştı. Bir suç gibi gösterilen bizim geçmişten bu yana gelen gururumuzdur. Kutlanmasının yasaklanması büyük saçmalıktır. 

Yapmayın, etmeyin... Cumhuriyet'ten ve Atatürk'den bu kadar korkmayın. Savunulan hak ve özgürlüklerimizdir. Özgür yaşam ve demokrasidir. 

Cumhuriyeti yıkmaya çalışanlara tek bir sözüm var; Bu vatan bu cumhuriyet; kolay kurulmadı, kolay yıkılamaz... 

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun... Bu vatan uğruna kanlarını döken yiğitlere ve Mustafa Kemal Atatürk'e Allah'tan Rahmet Diliyorum, Nur İçinde Yatsınlar.

28 Ekim 2012 Pazar

Sessiz Geçen Bir Bayramın Son Günü




Bugün bayramın son günü. Antalya'da olduğumuzdan dolayı epey sessiz geçiyor bayram. Kendi şehrimde olsaydım ilk gün akrabalarla geçerdi, sonrasında da komşularla ve arkadaşlarımla dolu dolu bir bayram geçerdi.

Burada bayram epey sessiz ve sakin geçti. Ayrı bir bayram yazısı yazmak istediğimden anca fırsat buluyorum bayram yazıma.

Eski bayramları hiç söylemiyorum bu sefer. Biraraya gelinince elbet bulunuyor o tat, ama günümüzde epey zor.

Sessiz Geçen Bir Bayramın Son Günü'nden sesleniyorum bugün... Bayramda geçen günler, sıradan günlerden değişik değildi. İlk gün mezarlık'a gidildi. Annannemi ziyaret etti annemler. Ben babamın gelmesini bekliyorum, annanemi ziyaret için. Durumum ortada, yağmurlu havada oraya gitmemi uygun görmedik bu yüzden... 

Müstakbel Dünürler, Dayımın müstakbel eşinin tarafı, ve Antalya'da bulunan bir akraba ile bayramlaştık bu bayram sadece. Bir de Dedemin komşularıyla işte... Dünde Annemle Özdilek'de idik. :)

Günler böyle geçti işte. Bayramın son gününde bir yemeğe davetliyiz bugün. Yazımı bitirmeden önce söylemek isterim; Tüm Müslüman Aleminin Kurban Bayramı Mübarek Olsun. Allahım cümlemizi nice kurban bayramlarına eriştirsin inşallah. Amin... 

Sevgilerimle... :)

27 Ekim 2012 Cumartesi

Antalya'dayız


Yorucu bir yolculuğun ardından bayram arifesinin sabahı Antalya'ya indik. Açıkçası rahatsız bir yolculuk geçirdik annemle... Uyumak mümkün olmadı maalesef. Sabah 7:31'i gördüm yani. Sonra aldığım bir ağrı kesici azıcık toparladı beni... Ama ne çare, daha yeni kendime gelebildim denebilir.


Diz ağrısı, Bel ağrısı, sabaha karşı baş ağrısı... Bırakmadı bütün hepsi yakamı. Koltuklar dar ve rahatsızdı. Konforlu arabaları seçmemiz gerekiyormuş. Bayram üstü bilet bulmak bile zordu oysa... Gece 3 ile 4 arası az dalmışım, ondan sonra tekrar önümdeki televizyona döndüm ve yer yer de mp3'üme... 

Düşündüm, ağrılarımla kıvrandım... Hava şartları el verdikçe film izlemeye çalıştım ve kulağımda çalan müzikleri mırıldandım. :) Sabah 6 sularında Acemi Cadı'yı izledim mesela. :) 

Otobüsün sıçaklık derecesini koruyamamalarına kızdım. Gece 3'e kadar şöför'ün klimasından dedikleri soğukla boğuştuk. Sonrasında da çalışan sıcakta kavrulduk... Saat 7.31 sularında otobüsün sıcaklığı 13 dereceye düştü. Otobüs öyle diyordu. Gerçi sıcakken de nasıl oluyorsa otobüsün derecesi normal gösteriyordu ya, Neyse...

Diyeceğim o ki; 2009'dan sonra annemle ilk otobüs yolculuğum, ağrılıydı, uykusuzdu... Ama annemleydi ve sağ salim vardık Antalya'ya... Allahıma bin şükür diyorum. :) 

Velhasıl şimdi daha iyiyim. Ama anladım ki kaslarımdaki güçsüzlüğü toparlayana kadar hava değişimleri ve dış etkenler ağrılarıma ortak olacak ve beni yormaya devam edecek... 

Antalya yolculuğuna çıkmadan kafaya koymuştum; sağlığıma daha da dikkat edeceğim ve egzersizlerime sıkıca başlayıp bir daha bırakmayacağıma dair. Antalya'da gerçekleştirme fırsatı buldum ve gerçekleştirmeye başladım işte. 

En hafifinden başlayarak fizyoterapistimin söyledikleri doğrultusunda toparlanma yolunda ilerleyeceğim... Artık sağlığıma; kendim, ailem ve sevdiklerim için  daha çok dikkat edeceğim. :)

23 Ekim 2012 Salı

Yolculuk Öncesi




Bu gece Antalya yolcusuyuz Annemle. Beklenen yolculuk günü geldi. Bayrama ve Dayımın düğününe sayılı günler kaldı... Yolculuk hazırlıkları tamam. En azından kısmen. Omuz çantam, kıyafetler dışında kalan eşyalarımız ve bilgisayar çantam hazır duruyor işte. Bu gece Antalya yolcusuyuz annemle...

Şu yukarıda gördüğünüz yeşil torbanın içinde benim için gerekli birkaç eşya bulunmakta. Başı okuma kitabım ve defterim çekmekte. Oje-Aseton-Törpü-Tırnak Makasları, Roll-on ve takılarımızın içinde bulunduğu siyah çanta ve fotoğraf makinesinin ve telefonlarımızın şarj aletleri de devamında bulunmakta... :)

Uzun yola az eşya ile çıkıyorum bu sefer. Ben bile hayret ettim buna. :) Yolculuk diyince sanki her şey lazım olacakmış gibime geliyor benim. Gerekli olan eşyaların yanında, "Şu da lazım olabilir, orada şunu da yaparım bunu da götüreyim gibisinden" girişiyorum gerekmeyecek eşyalara bile. Ama artık akıllandım. Bakın az eşya aldım yanıma. :)

Eksikler var daha aslında. Ama onlarda hemen hemen hazır olmak üzereler... Bavul hazır, o zaten anneme aitti. Kalan diş fırçaları ve benzeri eşyalar işte...

Uzun Zaman Sonra Bir İlk

Bu yolculuk uzun zaman sonra bir ilk benim için. 2009 yılından beri ilk otobüs yolculuğum bu... En son 2009'da Ankara'ya otobüs yolculuğumuz olmuştu annemle. Bu gece de Antalya'ya... İşte bu yüzden bu yolculuk garip ve heyecan verici benim için. :)

Çoğunlukla sevmişimdir otobüs yolculuklarını, hava sıcak olmadıkça ve yol tutmadıkça... Düşünmek, dinlenmek ve uzaklaşmanın verdiği dinginliği yaşamak için fazlalıkla iyi bir ortam olmakta bence çoğunlukla... Uzun zaman sonra bakalım nasıl bir yolculuk olacak. 

Daha önceki yazılarımda da yazdığım gibi Babam işi dolayısıyla burada olacak. Bayramda Balıkesir/Bandırma'da amcamlarda olacak, sonra yine çalışmaya devam. Kasım'ın 8-9'u gibi de Antalya'ya gelecek... Düğüne kadar ayrıyız anlaşıldığı üzere. 

Bu akşam saat 22:30 civarı çıkacağız evden, Gemlik Terminalinden bineceğiz Bursa-Antalya otobüsümüze... :)

Geçen sene aldığımız Seyahat Yastıklarını kullanma fırsatımız da bu yolculukta doğacak... Gri ve Lacivert olmak üzere... Şişirilmemiş haliyle şöyle;




Bu arada Kırmızı Çantam'da yolculuk esnasında ve her an ihtiyaç olabilecek eşyalarım bulunmakta.  Cüzdan'ım, Fotoğraf makinam, Not defterim, Radyo kulaklığım ve Mp3'üm gibi şeyler... Bu gece uyuyabilecek miyim, yoksa bu yolculuk bana yine yeni kararlar mı aldıracak, edebiyat mı yaptıracak bilinmez... :)

Bugün, yarın ve ilerleyen günlerde yolculuğa çıkacak herkese hayırlı yolculuklar olsun. Allahım kazasız belasız yolculuklar nasip etsin cümlemize... 

Yolcu Yolunda Gerek. Görüşmek üzere... :)

19 Ekim 2012 Cuma

Yazmayalı Ve Sınavsız İkinci Üniversite...


Yazmayalı çok şey olmadı ama , Antalya'ya dayımın düğünü için hazırlıklara yardımcı olmaya gidişimize 7 gün kaldı... Bayramda Antalya'dayız yine. Ama bu sefer Babam yanımızda olamayacak. O Bandırma'ya gidip dönecek geri işine... Ve maalesef bayramda da, bayramdan sonra düğüne kadar da beraber olamayacağız...

Bu haberlerden sonra, Sınavsız İkinci Üniversite başvurumdan haberdar etmek istiyorum. Lisans Tamamlama ile yoluma devam edecektim esasında bu sene. Ama bölümler açıkçası gözümü korkuttu. İktisattan kaçtım fazlasıyla. Aslında başından beri Uluslararası İlişkiler düşünüyordum. Ancak Uluslararası İlişkiler bölümünün içeriği, Dış Ticaret ile benzer neredeyse. Biraz ondan biraz da Sosyoloji okumak istediğimden seçimim Sosyoloji'den yana oldu.

Sınavsız İkinci Üniversite Nedir? Dersek;

Açıköğretim Fakültesinin, üniversite öğrencilerine ve mezunlarına sunduğu, kariyerini geliştirmek veya  istediği ve merak ettiği bölümleri okumak isteyenlere sunduğu İkinci Üniversite fırsatıdır. (Önlisans veya Lisans olarak)

İşte ben bu şansı kaçırmak istemedim. Her sene verilen bir fırsat sanırım ama ben bu sene Lisans Tamamlama girişimi ile başvuru yapacak iken karşılaştım bu güzel fırsatla... :)

Şimdi ben Sosyoloji Lisansı seçerek, yarım kalmış bir hayalimi daha gerçekleştiriyorum esasında. Dış Ticaret bölümünden liseden mezun olduktan sonra hayalimde Dış Ticaret Bölümü bitirmek vardı Yüksekokul olarak hayalimde. Bu da orta okuldan kalmış bir hayal, Sosyoloji ve benzer bölümleri... :)

Ve bu bölümle kaçtığım halde yine de İktisat'a tutuldum aslında, bir dönemlik olsa da. Şimdi önümde 4 sene öğrencilik hayatı daha var. :) Yeniden öğrenci olmak çok güzel...

İçimdeki boşluk hissinden kurtulmuş bulunmakla beraber, yeni bir bölüm ve yeni bir heyecan da var ortada elbet. :)

Evet durum bunlardan ibaret. Dediğim gibi yeniden öğrenci olmak güzel. Bir iş'te çalışmayı ileri bir plana atmış olan benim için daha da güzel tabii ki. Henüz kitaplarımı alabilmiş değilim, tam anlamıyla ders çalışmaya başlayamadım. :)

Bu sene Ablamlardayız. Ablam çalışmaya başlayınca, Kağan Efe'mize annemle ben bakacağız. Bol bol yiğenimle olacağız... :) İşte bu olayın öncesinde Antalya'da olacağız. Düğün hazırlıklarımız var şu aralar. Giyim konusu ve yolculuk hazırlığı... En kısa zamanda Düğün için kıyafetimle ilgili bilgi vereceğim...  

Yazımı bitirmeden önce, AÖF başvurusu sırasında koyduğum resmimi paylaşacağım. AÖF'de İnternet Başvurusu sırasında resim istiyorlarmış bilgisayardan. İnternet başvurum sırasında karşılaşınca bu durumla, tarayıcım da olmayınca, geçen haftalarda çektirdiğim bir fotoğrafı küçültmek durumunda kaldım bende. :) Güzel oldu, annem babam bunu beğendi, o akşam babam fotoğrafımı çekti. Seçenek olarak birkaç daha resim vardı. Ama alttaki resimi beğendiler, son karar bunda kılındı... :) 



Babama kalırsa bu yöntemle vesikalık çıkartabilirmişiz kendimiz. Fena fikir değil aslında :))

Sevgilerimle...


12 Ekim 2012 Cuma

Atlattım Sanırım; Sonbahar Depresyonu




Malumunuz, Ekim ayına girdik efendim. Eylül'ü geride bıraktık ama benim için bu sene epey zorlu geçti Eylül ayı... Şu Yaz bitimi sonrası Sonbahara geçiş durumu yok mudur, çoğu zaman psikolojimizi ve de dengelerimizi alt-üst eder. Sonbaharı oldum olası severim ama biraz da korkarım bu sebeplerden. Kimi zaman şiddetli soğuklarla karşılar, kimi zamanda da akşamları soğuyan havasıyla belli eder geldiğini...

Biliniz ki; Sıcaklar yerini birden soğuklara bırakmışsa, o daha tehlikelidir. Çünkü Sonbahar Sendromu denen bir meret vardır söylenenlere göre. Evet bu sene sanırım ufak çaplı geçirdim. Ama benimki biraz da hayatımdaki değişen durumlarında getirdiği bir durumdu sanırım...

"Bahar Sendromu" veya "Sonbahar Sendromu" diye adlandırılan durum, sık sık uyuma hallerini, depresif ruh hallerini, sıkıntı içinde olduğunuz kanısına sık varmaları getirirmiş. Birçoğumuz biliyorum ki Eylül'den beri yataktan çıkmakta zorlanıyor, Her zaman yaptığı şeylerden hoşlanmıyor, sanki bir olay olmuş gibi üzerinizde bir bunalım havası ile konsantre olamıyor birçok şeye ve dalıyorsunuz sık sık düşüncelere... Benim gibi...

Diyebilirsiniz ki; " e bunlar çoğunlukla var bende." Bahar aylarına geçişte fazlasıyla yoğun yaşayabilmemiz mümkün olmakla beraber, Mevsim değişiklerinin psikolojimizi dehşet derecede etkilediği söylenmekte...

Üzerimdeki sıkıntının nedenlerini aramakla beraber sıkıntılara da dalıp gidiyordum işte böyle birkaç haftadır. Sonra bir gazetenin Pazar günkü ekinde gördüm "Sonbahar Depresyonu" diye bir başlık... Belirtiler uymakta, üstelik fazla üzerine giderseniz sıkıntı sıkıntıyı da doğuraraktan geç atlatılmasına neden olurmuş...




Gazetede başka ne diyordu diye düşünecek olursam;

2 haftadan fazla sürerse bir doktora başvurun,

Sizi mutlu edebilecek yeni şeyler deneyin,

Çok düşünmeyin.

Mümkün olduğunca yalnız kalmayın, sevdiklerinizle zaman geçirmeye çalışın.

Ve bunlar gibi sizleri mutlu edebilecek şeyleri deneyin...

Yazanlar bunlar gibi şeylerdi. Yani demek istediğim şu ki; siz siz olun Sonbahar Depresyonuna fazla takınmadan, çıkış yollarını arayın... Sonbahar gelip geçicidir unutmayın.

En iyisi depresyonda veya sıkıntı içinde hissediyorsanız kendinizi; çekilin köşenize, alın elinize en sevdiğiniz içeceği (Kahve,Çay,Meyve Suyu), en sevdiğiniz kitabınızı okuyun veya en sevdiğiniz müziği dinleyin... Bana iyi gelen şeyler bunlar tabi... Size ne iyi geliyorsa onu yapın, kendinize bu aylarda dikkat edin... :)

Yazımı Sındırgımızdan bir Sonbahar görüntüsü ile bitiriyorum.


Sevgilerimle... :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...