* Bir okudum yazısında daha birlikteyiz, daha nicelerine kavuşmayı diliyorum. Biliyorsunuz, her okuduğum kitabın yazısını yazmıyorum ama bu yazılmazsa olmaz gibi hissettiren bir kitaptı yine... :) Diğer okudum yazılarımı da buradan bulabilirsiniz...
Bu sürükleyici macerada, geçmişteki patronlarından kaçan eski bir ajan, adını temizlemek ve hayatını kurtarmak için son bir görevi daha kabul etmek zorunda kalacak.
Genç kadın ABD Hükumeti için çalışıyordu ama bunu bilen pek az insan vardı. Alanında uzmandı, isim bile konulamayacak kadar gizli bir teşkilatın en karanlık karanlık sırlarından biriydi o. Ve onun bir yük olduğuna karar verdiklerinde, onu yok etmek için soğukkanlılıkla peşine düştüler. Artık ne aynı yerde uzun süre kalıyor ne de aynı ismi kullanıyordu. Onun ölmesini istiyorlardı, hem de hemen. Eski amiri ona bir çıkış yolu sununca, bunun sırtındaki koca hedef tahtasını silmek için tek şansı olduğunun farkına vardı. Fakat bu, eski patronları için son bir iş yapmak anlamına geliyordu. Böylesine bir tehdit karşısında, hayatının en zorlu kavgasına hazırlanıyordu ama birdenbire, zaten ufacık olan hayatta kalma şansını daha da karmaşık hale getiren bir adamdan hoşlanmaya başladığını fark etti. Seçeneklerinin hızla azalmakta olduğunu görünce, kendine özgü yeteneklerini hayal bile edemediği şekillerde kullanması gerekecekti.
Kitabın ön kapağının iç kısımda kalan kıvrımında yazıyor bu tanıtım. Alıntı yapmazdım normalde böyle kitap tanıtımlarını ama bu kitabın tanıtımı da, bittiğine üzüldüğüm kadar heyecanlandırıyor beni... Stepheine Meyer'in en son çıkmış kitabını da okumuş olduğuma göre, şu an için okumadığım kitabı kalmamış bir yazar kendisi; Alacakaranlık 10. yıl özel sayısı hariç tabi, ondan geçen haberim oldu bu arada. Bilse idim kaçırmazdım doğrusu! :)) Bir de çizgi romanları varmış, acaba Türkiye'de var mı araştırmak istiyorum bu yazımdan sonra...
Alacakaranlık kitap serisi çıktığında ve okuduğumuzda, daha lisede idim. Üstüne aynı zaman diliminde Göçebe adlı, bir diğer fantastik romanını okumuştum. Kalemine liseden beri hayranım yani ve bir sene gecikmeli de olsa, son kitabını da okumuş olmaktan memnunum. Babamla anneme bu seneki doğum günü hediyelerim olarak aldırdığım iki kitabımı da bitirdim böyle; Simyacı ve Kimyager... (:
Bu seferki kitabı fantastik değil ama oldukça aksiyon doluydu. Kitabı alırken, bu sefer en azından diğer kitaplar kadar romantizm beklemiyordum Stepheine Meyer'dan. Böyle derin konulara, romantizmi hakkıyla da sokamamıştır belki de diyordum; ama kitabı okuyana kadar sürdü bu düşüncelerim tabii ki. Kitabı 30 gün de okudum ama elime aldığım süreler 2 hafta sadece. Araya giren kafa karışıklıklarım, dedemin sağlık durumu haberleri ve bizim gelen gidenlerimiz ile bir süredir ortada idi, ama ben esas olarak son 5-6 günde bitirebildim. Kitap çok akıcı ve anlatım dili bilinmeyen birçok terim olmasına rağmen açıklayıcı idi. Bir Kimyager olmayı istetebiliyor kitap adeta, araştırmasını çok ustaca yapmış Stepheine Meyer...
Kitapta bir Kimyagerimiz var, kendi hayatını ve kötü insanların tehlikeye atabileceği insanları koruyabilmek için yaşayan Kimyager Alex. Elbette gerçek ismi bu değil. En hassas noktası, insanları öldürebilecek güçler karşısında umursamazlıktan gelememek. Tabii bu hassas noktası, onu hiç beklemediği şekilde, yalnızlıktan kurtarıyor. Bir aksiyon kitabını okurken yine çok heyecanlandım ve yine Stepheine Meyer gibi kalemine özen gösteren biri tarafından oldu... :)
Alex kendini çok geliştirdi, aşk ile karşılaştı, kendisi ve sevdikleri için çok savaş verdi. Onunla tanıdığım karakterlerin her biri ayrı çekici idi yine Stepheine Meyer'ın, ama farkettiğim kusursuz insanlar değillerdi. O kusurlar içinde, karakterlerden bazılarının yerine kendimi koyabildim mesela... Hem üzücü hem de çoğu yerinde heyecan verici mutlu edici güzel bir kitaptı. Sonunda bittiğine yine çok üzüldüğüm bir kitabım daha oldu... (:
Tabii yine bu kitaptan alıntıladığım cümleler oldu, en sevdiğim üstteki resimde;
"Hata yaparsın, çünkü hata yapana kadar neyin yanlış, neyin doğru olduğunu bilmen mümkün değildir. Ama hatalar olanlardan senin suçlu olduğun anlamına gelmez. Gerçek bir insanın amaçlarını senin varoluşundan daha önemli gördüğünü asla unutma."
Bu cümleler bir öğüt gibiydi bana, hata yapmaktan o kadar çok korkuyorum ki yine bu sıra; hayallerim adına... Ama hata yapmadan da yaşayamam biliyorum. En nihayetinde yaşamadan bilemem. Öğüdümü aldım kitaplardan bir kez daha, diyebilirim işte! :)
Bir de en sevdiğim ve bir kitabın tespit olarak kaleme döktüğüne tanık olduğum şu cümleler var;
“İnsanlara dair fikirler üretiyor, birlikte olmak
istediğimiz kişiyi yaratıyoruz ve sonra gerçek olanı sahte kalıbın içinde
tutuyoruz. Her zaman iyi sonuçlanmıyor."
Aşkta, arkadaşlıkta ve de bazen insanları tanımakta, en sık karşılaştığımız yanlış. İnsanları kalıplar içinde görmeyi sürdürmek... Tanıştığımız, belki önce olumlu olan insanı daha olumlu hale sokup, hep orada tutuyoruz; sevdiğimiz kişinin formundaki kalıpta tutuyoruz, iyi halleri için hoşlanmadıklarımızı gözden atmayı göze alıyoruz...
Kitabın bir başka sayfasında da dediği gibi;
“Bazen sırf yapması çok uzun sürdüğü için bir hataya tutunuruz.”
Aynen böyle işte... :)
Kimyager'e bir şans verin derim, ben Göçebe kadar sevdim zira. Sevgilerimle... (:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)