Ağustos ile ilgili son notlarımı bir gönderide paylaşmayı uygun gördüm, her ne kadar yazmasam da her notumu burada "çok not aldım kendime Ağustos 2020'de"...
Not Aldım Veya Not Ettim yazılarını yazmayı unutmuş gibiydim. Burada yazmasam da aslında notlar almaya bu sene de devam ettim ve çoğunu diğer yazılarımın içinde, gündelik hayatıma kattım çoğunlukla... Ağustos dolu dolu geçince, not ettiklerimi açıp açıp okumak için Ağustos'tan notlarımı burada bulundurmak istedim.
2020'nin Eylül'ü de geldi tabi, Ağustos kadar bol notlu ve farkındalıkla dolu olsun inşallah... Eylül bizi sarsmasın, sarsın sarmalasın (mevsim geçişinden sebep, korkmadan atlatalım yine şu ayı.) Sevgilerimle... :)
Ağustos Şöyle Başladı;
Ağustos ayı, geride bıraktığımız 2020 yazının ilk ve tek pikniğiyle başladı. 1 Ağustos 2020'de Uludağ'da piknikte idik ailecek, annemin bir teyzesi ve bir de dayısının eşleriyle beraber. Yenge, dayı, enişte, teyze, ablam, eniştem, annem, babam, yeğenlerim derken güzel geçti tüm günümüz... Çok şükür, pandemi başladığından beri en kalabalık günümüzü geçirdik böylece...
Gün boyunca açık havada olabilmek, uzun zamandır kavuşmayı beklediğim ferahlık gibiydi. Öyle bir sarılmışım ki, güneşin geldiği açıyı hesaba katmayı düşünemedim; alerjim olmasına rağmen, ne olsa hava esiyor dedim ve geçiştirdim. Sonucunda o gün dikkat etmeyerek güneşin önünde oturmam, bana cilt yanıklığı olarak geri döndü ve o günün gecesinden itibaren cildimin acısıyla geçirdim tüm haftayı...
Bahsetmiştim bir yazımda, Farmasi'den cilt kuruluğuna ve bu tarz yaralı ciltler meselesine iyi gelen aynı sefa krem balsamını kullandım; bir de gün boyu yüzümü hazırladığımız beyaz sirkeli su ile temizledim durdum... Ağustos bir arada olmakla, özlenilen açık havada bulunmakla başladı ama ciddi acıyla devam etti sonraki bir hafta... Bu durumdan ilk notumu aldım ben de işte;
Çok özleyebilirsin, çok kendini vermek isteyebilirsin bir güzelliğe; ama unutma alman gereken tedbirlerin var ve dikkat etmen gereken sağlığın. O gün tadına geldiği için yediğin fazladan yemek bile seni "bir günden ne olur ki"ye yöneltti. Bir tek güzel gün, rahatsız geçirilebilecek 7 güne sebep olmamalıdır...
Ne düşünüyorum, ne istiyorum?
Ağustos Farmasi'nin iş eğitimleriyle de geçti aynı zamanda benim için... Ekibine katıldığım liderin, Ağustos ayında bizler için tutmuş olduğu "eğitmen" bizler için sunumlar hazırlamıştı ve aslında çok teknik öğrendim bu sayede. Buradan da teşekkür etmiş bulunayım. Umarım değerlendirebilirim her birini diyorum şimdi misal ama pandemi değişik hallerde devam ediyor bizim için hala. Olabildiğince uzak duruyoruz "kalabalıklardan ve sosyal mesafeyi sağlayamayacak her türlü girişimden"....
Ağustos bana şunları düşündürdü; ne düşünüyorum, ne istiyorum ve neden hala bu kadar çok şeyden ürküyorum? Bu üç soru önümüzdeki zaman diliminde var olmak istediğim iş alanına ulaştıracak beni. Misal, bir yandan yazıyor halde devam edebilirken çok mutluyum ve okul döneminde "yazamıyor olmak" beni çok mutsuz ediyordu; hatırlıyorum. Beni yazmaktan alıkoyacak bir iş hayatım olsun istemiyorum, aynı zamanda örgü örmekten de geri koymasın. Çünkü ben kendi sakinliğime sığındığım anlarım oldukça sakin, mutlu ve sağlık problemlerimi büyük ölçüde yaşamıyor durumdayım. Yani sosyal halde iş hayatına atıldığımda da, hala yazıyor ve örgü örebiliyor olmak istiyorum.
Farkettim ki, örgü örerken kendimi geliştirebilmek bana kendimi çok ferah hissettiriyor. Okul varken de sevmediğim tek durum, istediğim zamanlarda kitap okuyamıyor ve istediğim zamanlarda uzun uzun yazamıyor durumda olmaktı. Bunu hissettirdi bana. Kendime şunu dedim hal böyle olunca;
Sen okulun varken yazı yazabilme özgürlüğüne açıköğretim okurken kavuştun. Seni kısıtlayacak bir işe ihtiyaç duyuyor musun? Farmasi de bir iş, ama seni yazmaktan veya okumaktan geri koymuyor. Sosyal hayatın içinde bir işe ihtiyacın var; sağlığın için ama seni başta zorlayacak ve nasıl yapacağını sorgulatacak olması bir yana, sen ona karşı yapmak istediğin şeyleri yine bir kenara atmak zorunda kalır mıyım diye düşünüyorsun bir de. O halde, yapmak istediklerimi planlamaktan uzaklaştırmaman gerektiğini tekrar kabullenmem gerekiyor...
Farmasi ürünlerini bilinçli kullanmak, size özel indirimlerle ürünler alabilirken, ister kullanabilir isterseniz de satabilirsiniz. Bunu gerçek bir iş haline de getirebilir, grubumuzun bize sağladığı eğitimlerle kendinizi geliştirebilirsiniz. Grubuma katılmak isterseniz, bana bu yorum altına yazarak veya mail atarak ulaşabilirsiniz... (:
Birlikte Çalışmak...
Temmuz ayında Youtube'da "Benimle Birlikte Çalış" videoları olduğunu keşfettim; eğitim içerikli faydalı gördüğüm hesapları takip ederken. "Neden birlikte çalışmak olgusu işe yaramasın ki?" dedim sonrasında da. Sonuçta okulda bile beraber okumak ve beraber test çözmek konusunda, dikkati toparlamak hep daha kolaydı...
İlk olarak "Hikmet Anıl Öztekin"in youtube hesabında gördüm bu video içeriğini, "gerçekten iyi bir fikir" dedim kendimce. Odaklanma problemim, okul döneminden kalma olmak üzere hala var hayatımda. Odağımı bir işi bitirene kadar birçok kez kaybedebiliyorum. Bu ders çalışmak, zorlandığım ama yazmam gerektiğini hissettiğim bir yazıyı yazmak gibi mevzularda oluyor çoğunlukla ama bazen de bir film izlerken bile gerçekleşebiliyor...
14 Ağustos 2020 gününe kadar, birkaç günde bir denediğim birlikte çalışmaya çalıştığım video içerik sahiplerinden hiçbiriyle çalışamadım; yazmak istediğim şeyleri yazabilmek adına odaklanabilmek istiyordum. Oysa her defasında odağım dağıldı... 14 Ağustos 2020 gününe gelince, Youtube önerilenlerimde bir kanal çıktı. Hadi bunu deneyeyim bir de, dedim. Videoyu başta deneyimlemek isterken sadece yapacaklarımı not alıyordum, iki dakika geçtikten sonra önüme kağıtlarımı alıp yazmaya başladım; inanır mısın tamı tamına 56 dakika boyunca birlikte çalışmaya odaklandım! Bu konuda kendime aldığım not şu oldu;
"Birlikte çalışmak güzelmiş; ama onun için bile kendime uygun olanı, enerji alabildiğimi seçmem gerekirmiş."
Benim birlikte çalışabildiğim youtube kanalının ismi "Estudiar Derecho". Tam olarak bilemiyorum, bu hesabın videoları açıkken çalışabiliyor olmamın sebebi ne... Belki müzik seçimleri, belki çektiği ortamın enerjik hissettirmesi, belki de kendisi çalışırken benim ona inanabilmemdeki enerji. Neyse işte, ben bu youtuber ile çalışmayı seviyorum. Yabancı bir hesap, öneri üzerine karşıma çıktı ama vardır bir sebebi; ben bilemiyorumdur! :)
Büyük bir kitapçı fikri, neden çekici gelir insana?
Henüz açılış tarihi bile belli olmayan bir kitapçı açılıyormuş Bursa'da, Metro AVM'nin yanında. Ağustos ayı içerisinde gittiğimiz bir Cumartesi gördüm bu afişi, "10 Milyon Kitap Yakında Burada"; bu afiş heyecanlandırdı beni. Her sene olan ve her sene gitmek için çabaladığım Kitap Fuarı kadar heyecanlandım. Bunu da önce kendime not aldım, sonra da bildireyim dedim; Bursa'da büyük bir kitap mağazası açılıyormuş, beraber heyecanlanalım! :))
Mağaza açıldıktan sonra duyumunu alırız muhakkak, o zaman ziyaret etmeyi planlayacağım ama umarım virüs ortamı da buna izin verir! Büyük bir kitapçı fikri neden çekici gelir insana? dersek, sevdiğinden olsa gerek derim. :) Güzel, zararsız heyecanlar bunlar; bence...
Okuyamıyorsan Okumamalısın;
Hazır kitap demişken, Ağustos ayında okumaktan vazgeçtiğim kitabı da buraya not edeyim dedim; Sonsuza Dek Şimdiki Zaman...
"Unutulmaz Amnezik Henry Gustave Molaıson'un Çarpıcı Yaşamı" diyor kitabın üstünde, şimdi hissettiklerimi düşününce daha çok garip geliyor bu cümle. Çünkü okuyamadığım halde beni üzen nadir kitaplardan biri oldu işte... Hasta birini gördüğünüzde nasıl birçoğu gibi, hasta olduğuna üzülebilecekken; ben Henry adlı kitabımızın karakterine, hasta olduğundan çok "nasıl böyle şekilde anılabildiğine üzüldüm"...
Kitapta güya Henry'nin hayatından, yaşadığı zorluklardan bahsediliyor ve düşündüğünüz üzere "bir yaşam hikayesi yer alması gerekiyor!" Ama kitapta bir yaşam hikayesi değil, bir hastalık yer alıyor ve bu hastalığı sanırsanız bir fareye enjekte etmişsiniz de bu hastalığı bir insan yaşamıyor. Kitap aynı bu şekilde idi. Daha derin olarak bu kitaptan duyduğum rahatsızlığımı, instagram hesabımdaki bu gönderimde paylaşmıştım.
Kısacası şu ki; bir yaşam hikayesi okuyacağımı düşünürken, o hastalığı yaşayan bir insan değilmiş gibi "hastalık isimleri ve içerikleri ile dolu tıbbi terimler sözlüğü" okuyormuş gibi hissettiğim için 65. sayfadan sonra okumaya devam etmedim. Eğer bir hastalık ile ilgili içerik okuyacak olsam tıbbi ansiklopedi açıp okumayı tercih ederim. Ama bu hastalığı yaşayan kişinin gerçekten neler yaşadığını anlatamadığım, buna gereken değeri veremediğim bir kitabı yazmak da istemem okumak da...
Bu bana saygısızlık gibi geldi ve beni çok rahatsız etti. Belki okusam 65 sayfanın sonrasında ne içerikler vardı ama ben; "Henry okul döneminde çok zorluk yaşıyordu, çünkü epilepsi atakları günde bir kez oluyordu.", "Henry'nin hastalığı tıp tarihinin en önemli deneyimi idi.", "Henry'nin hastalığı, hiçbir hastanın yaşadığı gibi değildi." gibi cümleleri 65 sayfa boyunca okudum. Bunların dahilinde hastalık içerikleri ve ameliyat içerikleri de vardı. Ama Henry'nin hayatıyla ilgili hiçbir yaşam deneyimi bulunmuyordu, varsa yoksa hastalığı anlatılıyordu... İşte o zaman şu notu aldım kendime;
"Ben öldükten sonra sadece "Didem Kas Erimesi Hastasıydı" diye anılmak istemiyorum; ben yaşıyorum bu hayatı, iyi kötü deneyimler kazanıyor ve bunların farkına varıyorum. Bir hastalığı insan vücudunda yaşıyor olmak, bir ömrü yaşamamış gibi anılmayı hakkediyor olmak demek değildir. Henry, ben seni anlatamayan her sayfada kendimce hikayelendirdim. Bence sen güzel bir hayat yaşadın, birçok yeni hatırayı 16-17 yaşından sonra hafızana kaydedemiyor olsan bile..."
Yolculuk Etmek, Düşünceleri Ferahlatmak Demek...
Mart 2020'de ülkemizde de pandemi ilan edildiğinden beri, uzun yol yolculuğu yapamamıştım. Ama yaklaşık 10 senedir, en azından çoğu yaz Antalya'da olabildiğimiz gerekçesiyle; bu sene yolculuk yapamamak beni çok germişti sanırım. Hep Antalya kadar olmasa da, biraz olsun uzun yola çıkabilmeyi düşler olmuştum "Haziran'dan bu yana"...
Geçen haftasonu Balıkesir'e gidebilme fırsatı bulduk; Kivralarımız diye bahsettiğim, anneannemlerden beri aile dostu, akraba ve can ciğer olduğumuz Saniye teyzem ve Kamil Amcamın yanına gittik. Onlar daha dün Almanya'ya evlerine geri döndüler tekrar, birkaç aydır burada olmalarına rağmen gidememiştik; bari gitmeden görebilelim dedik. Gittik, oturduk sohbet ettik, evlerinin az ötesindeki deniz kenarına indik, yine döndük eve oturduk sohbet ettik; derken bir haftasonunu Cuma'dan Pazar'a layıkıyla bir arada geçirdik. Kamil amcam bu sene hastalıkları sebebiyle yine rahatsızlandı, üstelik bu pandemi döneminde daha zorlu zamanlar geçirdi. Ama çok şükür onu düşündüğümüzden iyi bulduk. Seneye daha da iyi bulabilmek ve iyi halde görüşebilmek dileğimizle de döndük...
Balıkesir'de onların yazdan yaza geldikleri evleri var iki senedir ve ben orada iken bu sefer yalnız başıma gezebilme şansı buldum o kasabada. Evler arasında gezdim ama o yalnızlık bile iyi geldi. Belirli bir alan içerisinde, yalnız başıma dolaşmak; "olabilir, istediklerimi böyle de yerine getirebilirim" dedirtti. Şimdi daha bir hevesle şu pandemi döneminin bitmesini ve sağlıklı günlere kavuşmayı diliyorum; akülü sandalyemle kendi sokağımızda ve ilçemde de var olabilmeyi düşlüyorum, sağlıcakla hayata atılmayı istiyorum... Kendime şunları not ettim bu konularda da;
"Yolculuk etmek, düşünceleri ferahlatmak demek. Kendine dışarıdan bakmak gibi bir şey...
Ne gelen fırsatları ne de yapabileceklerimizi ertelemeli, sadece yapabileceklerimize cesaretle odaklanmalı. Bu akülü sandalyeyle sokaklarda olmak olsun, riskleri en aza indirdiğin anı kollayıp sevdiklerini görebilmek için yolculuk etmek, gerekse de hayatı geldiği gibi yaşamak... Uğraşmak gerek."
Ve Son Olarak, Gelmekte Olana Hazırlanmak...
Gelmekte olan kış için kışlık hazırlıkları her evde başladı ülkemde ve ben buna umudun güç verdiği gözüyle bakıyorum... :)
Her sene kışa hazırlanıyor olmayı, gelmekte olanı kabullenip ona hazırlık yapmayı ciddiye almayı; yaşamak gibi görüyorum. Evet, yaşıyoruz; iyi kötü nasıl geçirirsek, yaşıyoruz. Mevsimin getirdiği soğuklara yiyecek hazırlıyoruz, dolaba atıyoruz. Bu sene yanıbaşımızda yaşama bu sene katılan bir bebek de vardı, Defnemiz... Birkaç senedir Kağanımla başlamıştık kışlık hazırlamaya; barbunyaları bezelyeleri ayıklardı bizimle, Defnecim de büyüyünce katılacak işe. Tüm bunların varlığıyla her biri umut dolu, neşe dolu güzel hazırlıklar benim için işte...
Diyeceğim o ki son notlarımla dolu cümlelerim de şöyledir;
"Her yaz sonunda, sonbaharın başlangıcına doğru ve başlangıcıyla beraber, tutunduğumuz bir umut var, bilmesek de "kış aylarında buralarda mıyız?"... Umut ediyoruz, yaşarken tedbirler alıyor ve devam ediyoruz. Bazen almamız gereken tedbirler değişiyor, yanımızdaki yakınımızdaki kişiler fazlalaşıyor veya azılıyor. Ama yaşadıkça umut etmeyi sürdürüyoruz.
Kışlık yaparken başka türlü bir yaşam bilmemek daha kolay olduğu için, hazırlıklar yapıyor ve bu yaşama adapte oluyoruz sanki. Gizli bir anlaşma gibi, bir gün sonra var olmayacağımızı da bilerek tabii ki... Kimse "belki yarın yokum bu hayatta" demeden kışlık yapıyor; "çünkü belki de yaşayacağım bu kışa" unsuru da var. Yarın yaşayamazsam ben bir şey yapamam, ama yaşayacak olursak yiyeceğimizi bulmak kolay olsun diye... İşte umut, olur ya da olmaz, olumlu yöne de hazırlıklı olmayı sürdürmek demek. Umut olumlu bir kelime, olumsuz olan sadece sonuna eklenen ekle mümkün..."
Ağustos notlarım işte böyleydi. :) Ağustos da bizi Eylül'e doğru getirdi ve gitti...
Okuduğunuz için teşekkürlerim ve de yorumlarda görüşmek dileğimle, Eylül hepimiz için güzel geçsin inşallah.
Sevgiler... (:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)