12 Eylül 2020 Cumartesi

Eylül, Garip Geldi Bu Sefer - 2020

 

Eylül her zamankinden sakin geldi bu yıl, pandemi ortamı belki de beni böyle mi etkiledi bilmem; stresten uzak olmaya daha bir hevesliyim, ertelemeye daha fazla tahammülsüz hisseder haldeyim. Bence bu iyi bir şey de, geleceğe dair düşünceler içerisine girmeye kalktığınızda; rahatınızdan ödün vermeniz gerektiği noktalara da izin vermez bir durumda... Anlatacağım...



Normalde Eylül'ün ikinci haftası okullar başlardı, onun heyecanı sarardı dört bir yanı. Şimdi ise ekran başlarına geçiyor çocuklar, evde bir sessizlik oluşturulmaya çalışıyor, şarjlar bitmesin diye şarjda devam ediliyor derslere. Bizim ailemizde de böyle bir öğrenci var, yeğenim Kağan. Arkadaşlarına ve öğretmenine, kısmı olarak bile olsa o kavuşmasının heyecanı ve mutluluğu paha biçilemez. Aslında uzaktan eğitim bile olsa, iyi ki başladı bu açıdan da... Başta sıkıntılar oldu, bağlantılar açısından ama deneye yanıla doğruları bulundu ve öğrenilmeye devam ediliyor bu dönemde de. Eğitim dönemi böyle başladı işte, 2020'de. Ve Eylül böyle başladı bu sene...

Zamanında derlerdi ki bize; okullar kapanacak, zamanı gelecek ve herkes ekran karşısında ders yapacak. Okullara o kadar ihtiyaç duyulmayacak, teknoloji ve ortam o kadar değişecek ki.. Bunlar söylenirken bile hayal edebildiğimiz ortam böyle değildi... :)

2020-2021 Eğitim ve Öğretim yılına, ekranlar başında başladık... Kağanım başta adapte olamadı, sürekli şarj aletinden uzak iken derslere giriyordu ve şarjı bittikçe dersten ayrılmak durumunda kalıyordu. İnsanoğlu o kadar çabuk alışıyor ki her şeye; şimdi suyu, not kağıdı kalemi, şarja bağladığı bilgisayarı ile giriyor dersine ve şikayet ettiği de olmuyor şu sıra... Sadece tek bir gün, 8.30'da uyanmaktan dolayı sıkıntı yaşadığını dile getirdi bu hafta; çok çabuk ona da alıştı sonra. Ekranları kapanmasın, şarjları bitmesin, öğretmenleriyle bağları kopmasın; sağlık olsun da sonrasında da çabucak kavuşsunlar inşallah... :)

Yeğenim ders başına geçtiği hafta, birbirimizin ders ve ödev saatlerini de kovalar olmuştuk bu arada. Bir hafta onlarda kaldığımızda, o ödevlerini yapmasına benim "Farmasi Satış Eğitimlerim" için ara veriyordu; geri kalanında da bol bol ödev yapıyordu. 2020'nin başında dahi söylendiğinde bu virüs davası, ortamın böylesi değişebileceği aklıma hiç gelmemişti. Şimdiyse, sanki bundan sonra hep böyle yaşayabilirmişiz gibime geliyor. Alışma mevzusu sanırım, bir kere ayak uydurmaya gör! 

Eylül'ün başlangıcıyla okul heyecanı kadar, bir de denizlerde avlanma sezonunun açılması heyecanlandırdı beni. Erken yasak gelince, normalden daha uzun süren yasaklar; "daha fazla üreme, daha fazla büyüme ve daha fazla balık olur inşallah" diye düşündürüyordu ki, şu anda da olanlar tamamıyla böyle gibi görünüyor işte... Neyse, belli olmuyor mu üstteki kolajdan; haberin fotoğrafını çekebilecek duruma gelmişim bu sene ben. Tam bir balıkseverim diyebiliriz artık bana! :) 



28. yaş günüm, senelerdir olandan daha sakin geçti gitti. Bir gün öncesinde ailecek yemek yedik, pastamı da sabah kahvaltısında kestik. Derken geçti gitti kutlaması. Düşünmeye daha çok vaktim kalınca anladım; her türlü oluyormuş aslında, o günün varlığı bile yetiyormuş insana...

Doğum günüm öncesinde ailecek olunca, yemek yiyip pasta kesince; bir daha doğum günümde toplanmadan geçti gitti. Hediye dahi istemedim bu sene, öncesinde yaptığım kitap alışverişimi hediye bildim. Ama bir sürpriz hediye gelince, şenlendi tekrar ortalık. Doğum günümde gelen o çiçekleri, işte daha geçen haftalarda başka saksılara ektik... :) Cumartesi'den Cumartesi'ye, daha bugün bir hafta doldu ama sadece iki günde bile daha bir canlandı çiçeklerim. Eylül'de değişim (Fotoğrafta görünüyor mu, bilmem), çiçeklerimin iki günde canlanması gibi çabuk gerçekleşti. 

Bu sıra bu çiçeklerime iyi bakmaya çalışıyorum, solmasınlar ve hep yeşersinler diye işte... Eylül geçip giderken, buraya "çiçeklerim yeni saksılarına tutundu" diye de yazabilirim inşallah...


Eylül'ü yarılamak üzereyiz ve 11 Ekim'deki EKPSS sınavına az kaldı bu arada... Farkettiğim bir gerçek ortaya çıktı ki, bir şeyler yapmak çok istiyorum ama bu yapmak istediğim şey "en iyisini yapmak için uğraşırken, gündelik mutluluklarımdan uzaklaşmamak"mış meğer... Şimdi sınava az bir zaman kaldı, elimden geldiğince de çalıştım ve çalışmaya hala devam ediyorum. Ama eksiklerim uğruna, kendimi de bedenimi de yormaya tahammülümün olmadığını farkettim...

İşte bu farkındalığım için, "olsa ne güzel olur ama olmasa da bir sebebi vardır" düşüncesiyle durumlara bakıp; stressiz girmek istiyorum şu sınava. Kusursuzluğu hedeflemek istemiyorum bu sefer ve bu saatten sonra... Büyük ihtimal de bu sınavdan aldığım not, en kusursuzu olamayacak bu sefer. Çünkü onun için her gün kalan günler boyunca sürekli çalışmayı sürdürmem lazım. Oysa benim bir tek bitiremediğim konular Matematik konusunda biraz daha pratik ve Tarih konularında Genel Tekrar üzerine... Uzun uzadıya yapamayacağım tekrarları düşünerek, tekrar edersem sonucunda mutsuz olabileceğimi fark etmem üzerine böyle hareket etmeye karar verdim. Elimden geleni yine yapıyorum, ama daha fazlasını yaparak gündelik mutluluklarımı altüst etmeyeceğim...

Örgü örmek olsun, gündüz-gece kitap okumalarım olsun, her gün mutlaka kuşumuz Maviş'le ilgilenmek olsun... Okul döneminde yaptığım ve o döneme göre yapmak zorunda olduğum noktaya, bu yaşımda düşmek istemiyorum; birkaç saatlik sınav için yılların stresini yapıp, sonucunda kitap okuyamadan stresimi atamadan geçirdiğim günler ve gecelerle doldurmak istemiyorum hayatımı. En basitinden buna gücüm olmadığının farkındayım şu sıra. Eylül sadece bu farkındalık için bile çok garip şekilde geldi ve sarmaladı beni... :) (Not; Eylül ayı tabii ki burada metafor...)


Bugün İnstagram hesabımda da paylaşmıştım, burada da paylaşma gereği duydum kısaca; kendimize mutluluklar borcumuz var, her dakika strese soktuğumuz gereksiz anlar değil. 11 Ekim 2020 günü birkaç saatlik bir sınava gireceğim; kimi zaman çalıştım layıkıyla, kimi zaman da çalışamadım farkındayım. Netliğiyle emek verdiğim ölçüde, olacak veya olamayacak; şimdiden an'ı kaçırmanın gereği olmadığını düşündüm sadece. 

Neticede, sınava girip giremeyeceğimizin de garantisi yok; dolu dolu sıkıntı yaratmaktansa kendime, bu hafta Kağanım bizde kalmışken doluca tadını çıkardım yan yana olabilmelerimizin... Oturup ders çalışabilir ve onunla daha da az ilgilenebilirdim ama haldır huldur ders çalışmayı yediremez durumda olduğumu farkettim... Derinine biraz daha girilesi konularım var; önümüzdeki yeni haftayla beraber o konulara devam edeceğim, Kağanım bugün evine gitti zira... Ama olur olmaz, kendimi sıkmayacağıma dair kendime söz verdim... Siz de yapamadıklarınıza değil, yapabildiklerinize odaklanın olur mu? Bugünün öğüdü, tavsiyesi ve düşüncesi böyle benden...

Beni örgü örmek mutlu ediyor, gece yatmadan önce kitabımı okuyup gece lambamı uykumu gelince söndürebiliyor olmak, Kağanımla gündüz oyunlar oynayıp videolar izlemek ve yer yer artık tartışabiliyor da olmak, mutlu ediyor işte... Ama bir o kadar da bir sınav uğruna ders çalışırken yetişemeyecek olduğumu hissedip kendimi, bilgimi ve geleceğime dair çabamı eksikmiş yetersizmiş ve gereksizmiş gibi görmek tedirgin ediyor. Bu yazının çıkmasına da bu hissiyat sebep oldu zaten, tedirgin olduğum noktalara gelince mutsuzluk hissettim. Belki öğrencilikten uzaklaştım, belki tekniğimi kaybettim; sınav için ne hazırım ne de değilim, ama sınavı tek kapı olarak görmek istemediğimi farkettim. Kısacası "Eylül-Ekim az kaldı, çabaladım ve ne olacak göreceğiz" diyebilmeyi öğrendim; stres yapıp güçsüz duruma geçmemeyi de benimsedim...

Eylül güzel geçsin, yapabildiğim kadarını yapabileyim kafi, durumundayım. Hayırlısı neyse o olsun her birimiz için... :)

Sevgilerimle... Yorumlarda görüşelim mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...