Mart yine epey zorlu geçen bir ay oldu benim için. 2010'dan beri geçirdiğim 7. Zorlu Mart'tı. Ama bu zorluğun içerisinden de anılar sayesinde toparlanarak çıkabildim. Gerek kendi hüznümün getirdiği enerji meselesi, veyahut sadece yaşanması gereken hüzünleri de yaşatan bir dizi olayın da içinde geçtiği bir aydı. Yorucu idi. Şayet bir daha yaşamak istemediğim cinsten aylardan biriydi. Anılarla geçen düşünceleri yaşamak isterim, sonunda oluşan güzellikleri de. Ama Allahım daha beterlerinden korusun dilerim...
Bu durumların haricinde, fırsat bulduğum her anda kendimi derslerime, kitaplarıma ve film izlemeye verdim. Ve evet, 3 ayın sonunda nihayet ayda izlemek istediğim film sayısına ulaştım. Mart 2017 nasıl geçti başlayayım o zaman. :)
2017 Mart'ta, 8 Film izledim;
Mart ayında nihayet ayda 8 film izleme hedefime ulaştım. Ocak ayında 4 Şubat ayında da 6 film izlemiştim. Bakalım Nisan ayında ne olacak durum. :)
Karanlığın Elli Tonu - Fifty Shades Of Dark; Fifty Shades kitap serisinin ikinci filmi ve ben hiçbir kitabını izlemeden filmlerinden takip ediyorum seriyi. Kitabı okumayı tercih etmedim ama filmleri romantik buluyorum. Ben aşırı derecede +18 bulmadım filmlerini de. Evet, ilk filme göre bu sefer birkaç +18 sahne fazla idi ama film romantiklikten uzak, başından sonuna dek +18 bir film değil hala bence... 18 üzeri kişilerin izlemesi gerektiği açısından hala +18 elbette. Ama bunun haricinde ben yine bu ikinci filmin sonunda da, oyuncuları ve filmin gidişatını sevdiğimi söylerken buldum kendimi...
Evcil Hayvanların Gizli Yaşamı; Kağanımın son zamanlarda en sevdiği animasyon film. Tavşana bitiyorum, her izlediğimde en sevdiğimiz karakter halinde izliyoruz filmi Kağanımla. Kağanımla Şubat ayında, yarısına kadar izlemiştik. Sonra eniştem filmi almış ve onların evinde baştan sonra izleme fırsatına eriştim Kağanımla. Ki Kağanım'ın ilk izleyişi değilmiş ve birçok sahnesini ezberlediğini gördüm böylece. :) Evcil hayvanların gerçekten böyle olmasını isterdim ama bu filmden sonra daha da çok ikna oldum bu konuda; neden olmasın ki? dedirtiyor insana, animasyon da olsa... :)
Hacksaw Ridge (Savaş Vadisi); Filmin en can alıcı repliği, "Barış zamanı evlatlar babalarını toprağa verir, savaş zamanı ise babalar oğullarını…" idi. Mero'm ismini verdiğinde ve savaş filmini olduğunu gördüğümde önyargı ile başladım ama sonra izlediğime memnun bile oldum. Heyecanlı, üzücü ve sürükleyici bir hikaye. Gerçek bir hikayeden uyarlanmış olması da ayrı bir bağlıyor galiba insanı filme. Benden sizlere film önerisi olsun...
Görümce; Gupse Özay'a bir kez daha hayran olmama sebep olan bir filmdi. Komedi dalında, Türk filmlerinin en iyileri arasına da girmelidir bence. Beni çeken filmlerde başlı başına işlenmeyen bir konusu olmasının yanında, seçilen mekanların güzelliğine hayran kala kala izlememiz de vardı ablam ve eniştemle. Konu bütünlüğünün ve gidişatının güzelliğinden ve de Gupse Özay'ın emeklerinden ötürü tebrik ederim. Bizim içimizde de küfür etmeden, fazla çirkinliğe vurmadan güzel filmler yapabilenler var. Her bir emekçinin emeklerine sağlık... Danilo Zanna'yı da çok severim, Parlondo Di Te şarkısı da enfesti. Youtube'dan izleyin derim... :)
İkimizin Yerine; Ben bu ay gerçekten güzel filmler izlemişim hep. Bu film için de, oyunculukları ve konusu değişik bir film olduğunu söyleyeceğim. Güzel bir aşk hikayesi, hem de dram kokulu. Şaşırtıcı idi benim için...
Lanetli Çocuk; Korku filmsiz olur mu? Geren, merak ettiren ve sonucuyla da merakınızı gideren bir filmdi. İzlediğim en enteresan korku filmiydi diyebiliriz, çünkü ben pek fazla korku filmi izlemedim. :)
Görünmez Adam; Biraz bilim kurgu tarzını da bu filmle kattım, Mart ayında izlediğim filmlere. Fena bir liste çıkarmadım bence. Ama bu filmi içtenlikle tavsiye eder miyim bilemedim, zira ne çok beğendim ne de hiç beğenmedim. Garip bir konusu ama sonunu merak ettirici de bir gidişatı vardı...
Mart 2017'de, 2 Kitap Okudum;
Üstteki resimde, Kötü Çocuk ve Bir Psikiyatristin Gizli Defteri adlı kitaplar Mart ayında okuduğum iki kitap. Diğer iki kitap ile beraber ise, 2017 senesinde şu ana dek okuduğum 4 kitabı görebilirsiniz. Ders dönemlerimde olduğu gibi, yine kitaplarımla dersleri aynı oranda sürdürmekte zorlanıyorum. Her gün mutlaka birkaç sayfa kitap okumaya çalışsam da, bitirmekte başarılı olamıyorum. Zira ya gündüz ders çalışıp akşam yatmadan önce kitap okuyorum, ya da gündüz kitap okuyup akşamına ders çalışıyorum. Yeğenimle ilgilenirken ders çalışamıyorum ama bazı zamanlar onun yanında kitap okuyabildiğim zamanlar daha da arttı bu sıralar. Mesela onun kısa çizgi film izleme zamanlarında, tek başına çizim yapmak istediği zamanlarda veya tek başına oyun oynadığı zamanlarda. Bu zamanlar az zamanlar esasında, ama yine de bulduğum anları bende değerlendiriyorum. Kitap okumanın faydası bol, kitaplarımı da seviyor olduğumu göze alırsak; bazı geceler uyumadan önce muhakkak yanımda oluyorlar...
"En azından hiç okumamaktan iyidir!" diyorum, Kötü Çocuk serisinin ilk kitabını nasıl bulduğumdan bahsetmek istiyorum sizlere;
İnternette o kadar çok yorum var ki; gerek filmi gerekse de kitabı hakkında, ergenmiş, yazı dili berbatmış vs. Okuyana dek inanıyordum, "ya belki de popülaritesi bol olan bir wattpad hikayesidir." diyordum. Okudum efendim, hiç de öyle yazı dili berbat bir hikaye değildi elimdeki. Genç bir yazar olarak bunu başarmış olmasına nasıl memnun oldum bir bilseniz. Son senelerde söyledikleri kadar var; "bizim ülkemizde başarıyı öven insan, neredeyse hiç yok!" Bu bir başarıdır, diyen çok az. Çoğunlukta ise bile, kötü eleştirilerin ardında kalmış herhalde ben çok fazla kötü yorum okudum. En sonunda da kendim okuyup görmek istedim. Beğendim ve başarılarının devamını diliyorum. Kendim adına, iyi yazamadığımı düşündüğüm bu sıralar; belki de okumaktır benim başarım da bu sıralar, yazabilenlere helal olsun demeye devam ediyorum...
Şimdi elimde, yukarıdaki bitmiş kitaplarımdan sonra iki kitap var yine. Bunlardan biri Kötü Çocuk serisinin ikinci kitabı, ki o da bitmek üzere. Diğeri de, kitap fuarı'ndan aldığım Ateş adlı Ertunç Akşun'un kitabı. Diyeceğim o ki; genç yazar, yaşlı yazar, kötü yazar, iyi yazar nitelendirmeden önce herkes bir şansı hakkeder. Ancak hak verilmemiş bence, zevkler ve renkler elbette tartışılmaz, kullanılan cümlelerin ve paragrafın akışı çok güzel geldi bana. Tekrar tekrar tebrik ederim ve okuyanların konu bütünlüğüne inemeden düz bakmamasını öneririm. Bana göre hikaye, kör kütük bir aşık kızı anlatmıyor; yazar aslında öyle güzel anlatmak istediğini anlatmış ki, algılamak istememiş belki de eleştirenleri... :)
Bir de Mart 2017'de, Bolca Durdum;
Çünkü yine buna ihtiyacım vardı. Az konuştum zaman zaman kendimle bile. Ve öyle noktalara kavuştum ki, "bu ben değilim ki, ben böyle düşünmezdim!" deyip kendi kendimi garipserken buldum. Sonrası bir yere vardı mı peki derseniz, içimi dinlerken derinlerde yatanları su yüzüne çıkardım. Bu Mart ayında çok korktum, olmasını istemediğim şeylerin olabilecek olmasından yana... Sorguladım da, hayatımı hep bir gidişata şartlandırmış olmamın sebebini... Sonra belki de bunun içindi? dediğim noktalara kavuştum galiba.
Bu olaylar olurken yine bolca örgü ördüm. Kendi kendimle az konuşurken, kendimle konuşmaz halde sadece kendimi dinlerken kendime yeni yollar çizmem gerektiğini de gördüm. Belki yeniden başlamak, her hayalime tıkandığı yerden devam etmeye uğraşmaktansa en başından başlama cesaretime erişmem gerek dedim. Henüz gerçekleştiremediysem de, karar verdim buna. Bir hayalimi sildim, ona yeniden başlamaya karar verdim. Hayat hikayemi yazmak adına, önceki yazdıklarımı umursamadan yeniden yazmaya başlıyorum. Bloğum ve paylaşımlarıma da yeniden bol paylaşımlarla geri dönebilmeye çalışırken göreceksiniz inşallah beni. İnstagram'ı da, Facebook sayfamı da epey boşladım. Facebook hesabıma da içimdekileri ufak notlarla dökerken görebilirsiniz beni. Başarabilirim umarım...
Bunun yanında, kendime güvenmeyi es geçtiğim bir noktaya daha eriştim Mart ayında, çalışmaya başlayabilirim belki yakın zamanlarda; 2 ay, 3 ay belki de 5 ay sonra... Ama bu duruma hazırlamam gerektiğine karar verdik benim adıma. Ama buna bile henüz cesaret edemedim biliyor musunuz? Belki engel durumum sebebiyle, ilerleyen zamanlarda birkaç saatlik işlere gidebilirim, diyordum. Ama ben daha kariyer sitelerine bile henüz üye olmadım. İnancım belki tam olarak daha hakim değildir?
"Kaslarım kendini henüz bulamadı, havalar tam anlamıyla ısınmadı." diye girişimde bulunamıyorum. İş bulabileceğime inancım nedense bol, benim yapabileceğime inancım tam değil belki de sadece. Çünkü lise sonda bir sene boyunca haftada 3 gün staj yaptığımdan başka iş deneyimim yok ki, bunun beni korkutması belki de normaldir? Ama deneyimlemeden de bilemem ki. Evde iş imkanlarına bile başvurabilirim, ki bunu yapıyorum da. Ama neden büyütmüyorum kendi deneyimlerimi değil mi? "Tamam yazıyı yayınladıktan sonra başvuracak ve bu araştırmalarıma da başlayacağım" diyorum şu an kendime. Olmasa bile, buna karar versem ve vermesem bile başlamalıyım farkındayım. Aklımda duracağına, deneyimleyemek için başlayayım değil mi?!
Mart ayından haberler böyle... Nisan utandırmasın inşallah... :)
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Sahi, sizin nasıl geçti Mart ayınız? Umarım güzel geçmiştir... Peki Nisan ayı, başladı mı papatya toplamalarla? :) Güzel geçsin Nisan da papatyalarla inşallah...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)