Nicedir hafta değerlendirme yazısı yazamamıştım. Bu haftanın her ne kadar olabildiğince evde geçmiş bile olsa, nicedir beklenen olayların adımlarının atılmaya başlandığı üzere dolu dolu bir hafta olduğunu düşünüyorum. Yazımda anlatacağım... =)
Haziran'ın sonu, Temmuz'un başlangıcı haftası idi ve bitmek üzere. Güzeldi, özeldi benim için. Çünkü Haziran da geneli itibariyle çok güzel geçti. :) Umarım sizin için de Haziran ayı, Temmuz'un çok güzel geçeceğini müjdeleyecek kadar güzel geçmiştir. İyi okumalar... (:
Haftaya yanaklarım sivilcelenerek başladım, her sorun bir deneyim ve de söz konusu edilmeye değer oluyor neticede. Sos Serumu hafta boyunca konuşabilecek kadar önem içeren bir hafta oldu.
Sos Serum ne ki derseniz, birçok konuda cilde faydası olan bir ürün. İçeriğinde saf çay ağacı bulunmakta. Çay Ağacı, yağlı ve karma ciltlerin bakımında çok önemli bir yer teşkil etmektedir. Ama aynı zamanda da diğer ciltler için de önem teşkil eden; sulu egzama, küçük etbenleri, tırnak mantarı, kaşıntı, nasır, ağız içi yaralar ve akne gibi rahatsızlıkların tedavisinde aktif rol oynamaktadır..
Hafta başında bu konuları işleyebilmek için, sivilcemin üzerinde kullandığımı ve de bilen arkadaşlarımın daha başka nerelerde kullandıklarını sordum. Sağolsunlar, sorumu cevaplayanlarla instagramda bu konuyu çok güzel işledik...
(Deneyim ve de tecrübelerime günük paylaşımlarımda yer verdiğim instagram adresime buradan ulaşabilirsiniz)
Havalar ısındı iki haftadır ve yağlı cilde sahip biri olarak bunun etkilerini çok fazla yaşıyorum. Her sabah cildim vıcık vıcık uyanıyorum, vücudum kadar cildim de ter döküyor resmen. Her sabah ve mümkün olduğunca da her akşam, çay ağacı temizleme jeliyle yüzümü yıkar oldum yine. Sonra tonikliyorum ve de sos serumu çıkmak üzere olan sızlayan sivilce bölgelerime sürüyor. Çok çabuk sönüyor şükür ki. Ben bu yaz çözümü yine "sos serum"la buldum... =)
Dün bu bahsettiğim konuyu bir video ile de taçlandırdım. Onu da
buradan izleyebilirsiniz... (:
Aynı gün, haftanın ilk günü yani; bir buçuk aydır kestirmek için can attığım şekilde saçımı kestirmeye de gittik. Fizik tedavi sonrası idi, annemle girişten bir kuaför bulduk ve yeni kuaförüm ilan ettik. 1 yılın sonunda, yine tam istediğim gibi saç kestirmeyi başardığım için görüldüğü üzere epey mutluyum. =)
Kuaförlerin en sevmediğim ve birçoğumuz için de aynı durumda olduğunu düşündüğüm mevzu, "onların bakış açısına göre saç stilleri yakışıyor insana!" Son iki kuaförüme, kendime yakıştırdığım üzere katlı küt kestirememiştim. İkisine göre de "bana yakışmazmış!" (Buraya göz deviren, kötü bakan bir ifade koyduğumu düşünün.)
Yahu yakışmazsa ben razıyım, yıllardır yakışmış bana "sen yakıştıramıyorsun diye" neden bildiğini okuyorsun sayın kuaför! (: Sanırım bir bunu kuaförlere, bir de eve bir şey yaptırırken ustalara istediğimizi kabul ettirmeye zorlanmaya devam edeceğiz... (Bakın kabullendim, kararım kesin; bir daha benim istediğim saç stiline aykırı bir saç kesen kuaföre gitmek zorunda kalırsam, o koltuktan kalkacağım. (Karar bir anda çıktı ayrıca))
Salı günü benim için yarım kalan kitabımı okuyup yeni kitaba geçmek için, yarım kalan şalımı da örüp kenarı örülmek üzere kenara kaldırma günü idi. Bir de yapalım deyip ertelediğimiz o kapı önü oturmasını gerçekleştirdik akşam üzeri... Kitabımı okuma ve siparişlerimle ilgili aramalarımı yapıp notlarımı almayı gündüzden bitirdim, akşama da şalımı yanıma alıp komşularımızla çay keyfimiz sırasında bitirdim.
Burada basit görünebilecek bir şey söylemek istiyorum; üstte bahsettiğim üç şeyi de ne zamandır gerçekleştirmek istiyordum, ama hep bir erteleme söz konusu idi. Üçünü de bitirdiğimde, o akşam çok rahat uyuduğumu hatırlıyorum. Bu hisse, içimi kemiren o duygulara rağmen; neden erteliyorum? Vakit bulabileceğim halde ertelemek nasıl bir haz veriyor olabilir, kaşıntı hissiyatından başka!
Bazen insanın kendi içindeki karşıt duyguları anlamadığı zaman, "böyle olması gerekiyormuş, vardır hayır." diyoruz ya. İşte ben bu sıra, bunu bizim uydurduğumuzu ve insanlar olarak miskinliğimize kılıf olarak bulduğumuzu düşünüyorum. Siz ne düşünüyorsunuz konuda? Resmen mutluluğumu ve rahat uykumu kendi kendime ertelediğimi farkettim o gün. Bunu şu an, elimde iki tane kitabı biri başında biri de ortasında olmak üzere yarım bırakmış halde yazıyorum. İçimde huzursuz bir kaşıntı var, okusam geçecek ama sanırım azıcık "mazoşistliğime sarılıyorum."
Biri geçen günlerde bana "Herkesin içinde biraz mazoşist vardır, sende de bariz kendine yüklenme güdüsü sessiz sessiz işliyor gibi." demişti. Sanırım biraz haklı... (Amma ciddiye aldım küçücük mevzuyu!)
Salı akşamı komşularla bahçede oturmamızdan sonra, eve döndüğüm gibi bizim evin kışlık bezelyelerini ayıklamaya başladım. :) Yine bu sene ayıklaması bana nasip oldu şükür. Elimde bir iş varken, açıp dizi izlemesini çok seviyorum, o akşam oturup The Vampire Diaries adlı dizide kaldığım yerden izlemeye başladım yine. 5. Sezon daha bu hafta bitiyor, o başlangıcım sayesinde düşünün artık! Daha tam 3 sezonum var; 6 ve 7. sezonlar 22 bölüm, 8. sezon 16 bölümden oluşuyor. Umarım bu yaz bitirebilirim... Pandemi başladı başlayalı bu kadar ilerleyebildim ne yazık ki! =)
Çarşamba gününe gelince, bu sefer ablamların aldığı bezelyeleri ayıkladım "fizik tedavimden geldikten sonra." Şöyle ki, Youtube'da "Daha sonra izle" listeme attığım tüm videoları izleyip ayıklabildiğim kadar vaktim oldu böylece. Saat 15.30'dan 19:30'a kadar süren bir bezelye ayıklama, bu sefer önceki gibi annemin yarısına yardım ettiği şekilde değildi. Tamamen kendim uğraştığım için, yarım kalan yapılacaklar listesinin "az önemli" bölümleri tamamlanmış oldu! :D
Kendimin bu halini seviyorum bak, dışarıdan fazlasıyla "yapması gerekeni yapmış ve mutlu şekilde yapmış" bir Didem var çünkü. Ama size işin iç kısmından bahsedeyim biraz; boş halde oturup kafamda kurduğum kuruntuları da aralara serpiştirdim. Sevdiğim nokta da burası aslında! :) Bir yandan işimi yaparken, kafamın içinde benimle konuşan Didem ile tartıştım. Ona haksız olduğunu, aslında çevremde ve hayatımda konuşma hakkı verdiğim insanların "davranışlarıyla anlattıklarını sandığım şeyler" tamamıyla benim kuruntum idi.
Sonuç olarak 4 saat içerisine; bezelye ayıklamak, bunalıma girmeden kuruntularımla başa çıkmak ve de fazlasıyla biriktirdiğim ama her koşulda illa ki izlemek istediğim videoları sığdırmayı başardım. Hayatınızda gurur duyduğunuz noktalar olsun, önemsiz görünse bile sizin yapınız ve hayat görüşünüz adına değer içeren! (Bu da bu yazının tavsiyesi benim için)
Haziran'ı iki kitap okumuş, bir şal örmüş ve iki adet de bebek yeleğini -yeterli ip almadığı için- yarım bırakmış şekilde bitirdim. Ama kariyerimde çok güzel bir seviye ile sonlandırdım Haziran'ı. Network'te unvan alarak devam etmek benim için mutluluk. Hep diyorum ya, "Bir gün satış işi yapacaksın ve bundan büyük mutluluk duyacaksın!" deseler, hiçbir şekilde inanmazdım. Oysa şu an inanmaktan öte, kendimi görüp mutluluk duyuyorum. Haziran ayında okuduğum "Mucize" adlı kitapta bir söz vardı, bu konuya çok uyuyor;
"Herkes hayatında bir kez olsun ayakta alkışlanmalı çünkü hepimiz dünyayı
dize getirdik! - Auggie."
Ben bu konuda herkes için küçük görünse bile, her seviye ve her başarıda kendimi ayakta alkışlamak istiyorum. Ben hem dünyayı hem de kendi adıma "yapamamlarımı" bu anlamda dize getirdim bence. :)
Sineklerin Tanrısı'na başladım ayın son günü, ama derseniz ki eline alıp uzun uzadıya devam edebildin mi? Üstteki erteleme mevzuuna konu olan kitap şimdi de "Sineklerin Tanrısı" oldu. Elbet bugün başlayacağım, o kadar hayat bloğumda rencide ettim kendimi! (Umarım kendimi iyi tanıyorumdur! :D )
Benim Ayım Temmuz Başladı Nihayetinde... =)
Doğduğum, hayatımın her yaşında çok farklı deneyimler ve de farkındalıklar kazandığım Temmuz ayı geldi. Ben genel olarak çok kötü geçen bir sene yaşıyor bile olsak, Temmuz'a erişince daha o sene bana bir şey olmazmış gibi hissediyorum! Resmen yine aya bir önceki cümlemdeki psikolojimle başladım; huzurlu, mutlu ve de sakin. Ya bu üçünün rahatlığında başlamak en üst kademe gibi geliyor... Doğduğun ayda huzurlu hissetmek tabii ki normalmiş, zamanında araştırmıştım. Psikolojide yeri bile var da, çok uzun uzadıya giremeyeceğim o konuya... :)
Şartlar el vermedi, deniz şehrinde yaşayıp hazır pandemi de bitmişken Kabotaj Bayramını kutlamaya gidemedim bu sene de; ama vardır bir hayırlısı diyelim, bir dahaki seneye nasip olsun. Aklımda doğum günüme kadar kendime bir sürpriz yapma planı var, ama netliği şu an benim bile bilemediğim şekilde. 30'uma özel, 25 yaşımda da yaptığım gibi kendime bir hediye vermek istiyorum. 5 senede bir açıp okuyacağım o mektubu 25inde de yazmaya cesaret edemedim sonra, belki onu yazar ve güvenebileceğim birine emanet ederim. 5 yıl sonra bana elden veya mail yoluyla ulaştırsın... (:
Temmuz'a ben çok coşkuyla başladım, umuyorum Haziran'dan da güzel olsun. Ki not etmeliyim, Haziran'ın da içinde bariz mutluluklar kadar üzüntüler vardı ama hiçbiri aşılmayacak üzüntüler değildi. Dahası hayallerin gerçekleşmesi ile devam olsun...
Dünün konusu idi, bu ikiliden bahsetmiştim. Prebiyotik Tonik ve de Çay Ağacı Sos serum ile cildimin yağlanması ve de sivilcelenmesi ile başa çıkıyorum demiştim. Bunu tekrar not edelim. Yeterince yazdım bu yazı için, toparlama noktası burası olsun... Bahsettiğim videom bu hesabımda...
Temmuz güzel başladı ama Haziran'ın son iki haftası işim anlamında güzel geçmiş olsa bile beni üzen konularda geçti esasında. Yolu yine kendime yönelmekte buldum, kendi bakımım, kendi özüme sevgim ve de saygım. Bir insan ne kadar kendinden uzaklaşır ve çevrenin hissettirdiği dereceye kapılırsa, aslında mutluluk da o kadar uzaklaşıyor. Geçen hafta kendimi bu çizgiden çok uzaklaştırmış halde idim, bir nevi kendimden özür dileyeyim... :)
Haziran'ın Sonu, Temmuz'un başlangıcı olan bu haftayı da bitirdik. Devam eden günler, mutluluğun ve rahat hissetmenin başlangıcı olsun hepimiz için...
Not 1; Şu an farkettim, bir şeyden bahsetmeyi es geçtiğimi. Kısmetse bayramdan sonra havuza gidip gelmeye başlayacağım. Hareket kabiliyetim açısından benim için çok güzel olmasını umut ediyorum. Esasında bahsetmediğim iyi bile olmuş olabilir. Yarın yüz yüze görüşeceğiz daha. Bayram sonrasına kadar vaktimiz var. Yine de planlara uyup bahsedeceğim dediklerimden birinin detayını veremediğim için üzgünüm. (Bu da haftalık yazar gibi yazdığım bu değerlendirme yazılarında, burayı günlük olarak kullandığımın resmiyeti olsun.)
Not 2; Hayır madem bahsetmedin, niye yazıyorsun... (Bu da özeleştirim!) =)
Sevgilerimle, iyi ki oradasın Sevgili okuyucu... :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)