"Sizin
dışınızdaki bir şeyin size aradığınızı vermesi olanaksızdır." (Sayfa 272)
Sayfa 40; KENDİ İŞİMİZDE KALMAK
" Ben evrende üç çeşit iş bulabiliyorum; benimki, sizinki ve
Tanrı'nınki. (Benim için, Tanrı sözcüğü "gerçeklik" anlamına geliyor.
Gerçeklik Tanrı'dır, çünkü egemen olan odur. Benim, sizin ve diğer herkesin
kontrolü dışında olan her şey - ben buna Tanrı'nın işi diyorum.)
Stresimizin çoğu zihinsel olarak kendi işimize bakmamaktan kaynaklanıyor.
"Senin bir işe girmen gerekiyor, ben senin mutlu olmanı istiyorum, sen
dakik olmalısın, kendine daha iyi bakmalısın," diye düşündüğümde sizin
işinize karışmış oluyorum. Deprem, sel, savaş gibi konularda ve ne zaman
öleceğim konusunda endişe duyunca, Tanrı'nın işine burnumu sokmuş oluyorum.
Zihinsel olarak sizin veya Tanrı'nın işine karışınca, bunun etkisi kopuk
oluyor. Ben bunun farkına 1986'nın başlarında vardım. Örneğin "Annem beni
anlamalı," şeklinde bir düşünceyle zihinsel olarak annemin işine
karıştığımda, anında yalnızlık hissine kapılıyordum. Böylelikle anladım ki
yaşamımda kendimi ne zaman incinmiş ya da yalnız hissetsem, başkalarının işine
burnumu sokmuştum."
Sayfa 68; Herkes, sizin kendinizin-kendi
düşüncelerinizin, size geri dönen ayna yansımasıdır.
Çok sarsıcı ve kabullenmesi çok güç geldi bana. Nasıl yani, ben birini çok öfkeli buluyor ve onun öfkesini sonlandırmasını istiyorsam; "aslında kendi öfkemi mi bitirmek istiyorum?" dedirtmeliymiş bu durum bana.
Evet, Byron Katie tam olarak bunun olmasını istiyor. Komşunu Yargıla diyor bu konuya, sonra da tersine çevir... Ben benim için ne doğru veya değil bunu kabullenmek için uğraş vermeliymişim. Bundan ötesine karıştıkça hayatımı hikayelere ve düşüncelere teslim ederek karmaşık hale sokuyormuşum!
Düşününce hiç de mantıksız gelmiyor. Peki neden, diye sorarsanız; size bir örnek vereceğim hayatımdan...
Sene 2022. 10 senedir es geçmeden her hafta, her ay ve her yıl düşündüğüm bir mevzu var. Ben hayatım boyunca birine, sadece birine çoook kırıldım. Yaptığını bugün olmuş sorguluyorum, çünkü yaptığım her şeyi çok haklı sebeplere dayandırarak pişman olduğumu hissediyorum.. Kitabı okuyana kadar hala "o beni kırdı." diye bakıyordum olaya.
- Çünkü; "O beni kırdı" ve "O bana yalan söyledi."
- Çünkü, "O bana güven verdi."
- Ben onun tüm bunları kabul etmesini istiyorum.
- Ben onun bir daha kimseyi ben kadar hayal kırıklığına uğratmamasını istiyorum.
Ama şimdi bu yazı içerisinde bu verilerin tersine çevirmelerini yaparak Çalışmayı uygulamaya çalışacağım...
O Beni Kırdı, O Bana Yalan Söyledi...
= İlk Soru şuydu: Bu Doğru Mu? =
"Ben kendimi kırdım.", "Ben kendime yalan söyledim!" Bu doğru mu? Bilemiyorum. Belki ben ona izin verdim ve o da kendine biçilen rolü oynadı, olay bitti gitti. Şimdi doğruya doğru, onun bu durumlardan haberi olmadığını tahmin edebiliyorum. Onun yalan söylemesi kimin sorunuydu? Benim olmadığı kesin değil mi? O zaman ben önce bunu kabullenmeliyim. Suç değildi, herkes yapabilirdi ama ben bu rolü ona biçtim. Aslında yaşanan olay bundan tam 11-12 sene önceydi ama ben hala yaşatmaya devam ediyorum bu durumu, döndürüp duruyorum zihnimde...
"O Bana Güven Verdi."
= İkinci Soru şuydu: Bunun Doğru Olduğunu Bilebilir Misin? =
"O bana güven verdi." Tersine çevirelim, "Ben ona güven verdim." Bunu yorumlaması çok zor, bunun doğru olduğunu bilebilir miyim? = Hayır. Peki neden bende suç duygusu yaratıyor bu durum? Kitapta "Acı duymak iyidir. Acı aklının karıştığının, bir yalanı yaşadığının işareti.." diyordu... Olanı Sevmek kitabındaki kişiler açısından bakınca çok saçmaydı, bu durum da. Ama şimdi anlayabiliyorum. Ben ona o kadar güven verdim ki, bunu yapsa da sorun olmayacağını mı düşündü acaba? Yani yalan söylesem de, o bana inanır mı dedi. Yargılamadan sonra kendimize odaklanıyorduk değil mi? Ben ona güven verdim, güvenmeliydim ya da güven vermemeliydim değil mesele. Bunun gerçeği, yaşandı bitti.
Üçüncü Soru şuydu; "Bunu düşündüğünde sen nasıl tepki veriyorsun?"
-- Öfkeleniyorum, kendime küsüyorum ve tavırlarımı çok ama çok saçma buluyorum! Ben bu değilim ve bu olmak istemiyorum diyorum. Kendimle savaşıyor gibi hissediyorum...
"Ben onun tüm bunları kabul etmesini istiyorum." cümlesine gelince. "Ben tüm bunları kabul etmek istiyorum."
Bu söylem yanlış değil, içten içe kabullenmek istiyorum. Tevekkül diyorlar hani, bu da öyle bir mevzu... Ben kabul edip bu durumları bitirmek istiyorum. Kabul edene kadar döne döne yazabilirim aslında. Cidden, neden kabul edemiyorum bilmiyorum. Ama şimdi bizzat hiçbir yerde değil, çalışmayı kendi üzerimden bloğumda yapıyorum; bu da gayet istekli olduğumun göstergesi değil mi...
Dördüncü soru şuydu; "Bu düşünce olmasa sen kim olurdun?"
-- Bence bu düşünce olmasa ben daha az alıngan ve güven problemi olmayan biri olurdum. Kafamda birilerini tartmak zorunda kalmadan düşüncelerime saplanıp üzgün hissetmezdim... Kendime bu kadar kızmazdım, kendimi yer yer bu kadar üzmezdim de!
"Ben onun bir daha kimseyi ben kadar hayal kırıklığına uğratmamasını istiyorum." tersine çevirirsek, "Bir daha kimseyi hayal kırıklığına uğratmayı istemiyorum." Sanırım doğru, artık o bir şey yapamaz ama ben bir şeyler yapıp bu korkuyu büyütmekten vazgeçebilirim...
Bu doğru mu? -Doğru. Bunun Doğru olduğunu bilebilir miyim? - Hayır. Bunu düşündüğümde nasıl tepki veriyorum? -Kaygılı oluyorum. Bu düşünce ve düşünceler olmasa ben kim olurdun? -Ben ben olurdum. Aslında tüm bunlar evet onun sorumluluğunda idi ama ben odaklanıyor gibiyim hala...
Sayfa 155; Beni kimse incitemez – bu benim kendi işim.
Sayfa 172; Gerçekle kavga edersen kaybedersin.
2.) "Huzurun aktif bir hal olmadığı fikrini her
kim yaydıysa o kişi huzurlu olmayı benim anladığım anlamıyla yaşamamıştır. Ben
hiç öfke duymadan harekete geçebiliyorum. Gerçek bizi özgür kılar, özgürlük ise
harekete geçirir.
Bir hikaye, bir düşman olmayınca eylem kendiliğinden oluşur,
üstelik açıkseçik ve sonsuz merhametli olur." (Sayfa 190)
Kişisel Gelişim alanında okuduğum iyileştirici kitaplar listeme aldığım bir kitap artık Olanı Sevmek... Çok sevdiğim radyo programcısı Onur Yar abim Youtube kanalında bir akşam programında bahsetmişti bu kitaptan ve yaklaşık 5 yıldır okuma listemde idi... Okundu ve başucu kitaplar listeme alındı kendisi. Listemde bulunan diğer kitaplara gelince; Barış Muslu'nun Beynine Format At, Can Aydoğmuş'un Düşle İnan Yaşa kitapları var. =)
Şimdilik benden bu yazıda bu kadar. Çalışmayı ben sevdim, isterim ki siz de açın okuyun ve kendinize dönün. Zira "beni kimse incitemez - bu benim kendi işim." (;
Okuduğunuz için teşekkürlerimle, yorumlarda görüşebilmeyi çok isterim... :)
Sevgilerimle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)