Şubat ayının başlarıydı, instagram’da gezerken bir sayfa
reklamı çıkmıştı karşıma; “Barısmusluofficial” hesabının bir gönderi paylaşımı
idi bu… O paylaşım ki, birkaç ay içinde benim "Neuroformat" adlı bir sistem içeriğini, kendini iyileştirebilme yöntemini ve farkında olmadığım şansımı öğrenme yolumu başlattı…
O gönderide;
“MS’in
nedeni çok ilginç! “hareket edememek, kaçamamak, kendini savunamamak”.
Diyordu. O gönderi burada...
Diyordu. O gönderi burada...
Bu benim öyle dikkatimi çekti ki... Çünkü sebebim var; bir
“kas erimesi hastası olarak”, böyle hastalıkların "yaşam kalitesini iyileştirmek haricinde" tedavilerinin yapılmasının mümkün
olmadığını iyi bildiğimi düşünür haldeyim. Bunu bile bile araştırmaya başladım işte ben de… Zira mucizelere de, beynin ve insanın gücüne de, yaratıcı güce de inanıyorum. Her ne kadar tedavimiz yok bilinse bile, bir yerden umut etmeye devam ediyorum...
Barış Muslu’nun hesabını bu bahsettiğim ilk farketmemden sonra, ilk incelemelerimde birçok açıdan hiç inanamadım. O kadar
iyileşmez dediğimiz hastalıklara iyileşmeler gördüm ki zamanla, bunlara bile
inanamadım. Sebebim üstteki inandığım gibi, iyileşemez gördüğüm birçok
hastalığın, herhangi bu tarz bir çalışma ile iyileştirilemeyeceğine dair idi… Ama öte yandan kendimle çelişeceğim belki ama bir o kadar da birçok hastalığın kendince iyileşebileceğini düşünüyorum; çünkü bir hastalığın tek bir çeşidi bile, her hastada başka tepkimeler yapabiliyor. Hala
bir tedavimizin olmadığı için, tıpta tedavisi yok denilen birçok hastalığın
iyileştirilebileceğine emin gözüyle ben de bakamıyorum doğrusu. Ama bir o kadar da
inancım var hep, hem de her hastalığın iyileştirilebileceğine. Çünkü alternatif tıp, insanın kendi kendine uyguladığı nice terapiler ve moral denen o olgu; tıbbi bilgilerin önüne de geçebiliyor bazen, artık biliyoruz…
Neyse, ben inanır-inanmaz şekilde başladım işte araştırmama;
her türlü ihtimale, boşa çıkabilmesine de, bilmediğim bir şeyler öğrenmeye de hazırlıklı olmak üzere. Sonra benim sürecim diyebileceğim denemelerim çıktı ortaya... =)
Mart sonu Nisan başına kadar, Barış
Muslu’nun instagram gönderilerini takip etmeye devam ettim önce. Ta ki bir “demans ve felçli hasta teyzenin ayağa
kaldırılması” sürecinden bahseden şu paylaşıma kadar inanamadım ve tam
anlamıyla ciddiye de alamadım. Biz unutkanlık hastalığının bir
tedavisi olmadığını biliyoruz değil mi? Barış Muslu’nun bahsettiği Neuroformat
yöntemi ile iyileşen “demans hastaları da” “cilt hastaları da” “Ms hastaları
da” mevcutmuş…
Bu gönderilere denk geldikten sonra yöntemi deneyip iyileşme
hallerini yazanları okumaya daha istekle yaklaştım... Barış Muslu kendisine gelen
mesajları okuyormuş, gönderilerinde ve hikayelerinde de paylaşıyormuş meğer. Ben
yine tam anlamıyla inanamazken Barış Muslu’nun kitaplarından haberdar oldum ve
de her akşam canlı yayın yaptığına şahit oldum. Evet, herkes gibi düşündüm; “biri iş edindiği bir yöntemi, neden
birilerine ücretsiz şekilde anlatır ki?”, “hem de her akşam!”
Bunları düşündükten sonra her gece canlı
yayınların bir kısmını veyahut tamamını izlemeye başladım, üç hafta boyunca. Korona
virüs sürecinde ablamlarda kalmaya devam ettiğimiz zamanlardı. Bizim evde ev
internetimiz olmadığı için, evde olsak izleyemeyeceğim yayınları ablamlarda
kalırken izleme fırsatı buldum…
Çoğu akşam canlı yayınlar, gündüzden iyileşme sürecini
hesabında paylaştığı birinin iyileşme sürecini anlattırmasıyla başlıyor. Barış
Muslu canlı yayında, kişilerin hikayelerini ve neleri düşünüp iyileştiğini
anlattırıyor. Kişileri dinledikten sonra, yorumlarken bilgilendiriyor sonra
Barış herkesi.
Korona sürecinde sizler nasıldınız bilmiyorum ama “daha da
fazla düşünmeye başladığımız o zaman diliminde”, içsel hesaplaşmalarımın ve
yaşarken göremediğim ama şimdi görebildiğim yanlış kararlar verdiğim zaman
dilimlerinin hatıralarıyla dolu sıkıntılı günler yaşadım. Hepsi hala
benimleymiş gibi, bir zaman geceleri o kötü anılarla yaşadım durdum; sanki
hastalığım yeniden ilerliyormuş gibi, tedavi alamadığım zaman diliminde yeniden
“atak geçirebilirmişim” gibi hislerle yaşadım…
Yaşadığımız sıkıntıların, o hisler ve içsel düşüşlerimin
hepsi travmalardan sebep buraya geliyor olabilirmiş. Her birimizde olabileceği
gibi… Barış Muslu’nun hesabında, geçmişte yaşadığımız ve bizi etkileyen
olayların “neden hala bugün yaşanmış” gibi bizimle yaşadığını kavradım…
Bundan sonra da, önceki yaşadıklarımızı düşünmeye başladım; 3, 6, 10 derken epey geriye gittim ben...
Şöyle ki; beynimiz
yaşadığımız kötü olayların bizdeki etkisini, sağlığımıza ve hayat kalitemize
yansıtıyormuş. Geçmiş
geleceğe yansımıyor sandığımız bir yanılgıymış... Yaşadığımız ve sineye
çektiğimiz nice duygular ve hisler hayatımızı seneler boyu etkilemeye devam
edebiliyormuş. Barış Muslu diyor ki, “beyin his ve duygularımızla çalışıyor.”;
böyle düşününce, hangi birimize mantıksız gelebiliyor?
Örnek vermek
gerekirse; öz
değer kaybı, kendine güvensizlik kas hastalıklarına, korkularımız ve utanç
şeklinde baskıladığımız duygularımız cilt hastalıklarına ve bilimum saçma
gördüğümüz birçok travma nice sıkıntılara sebep olabiliyormuş. Alakasız da
olabilirmiş, alakalı da… Barış Muslu Neuroformat öğretisiyle, travmalarımızdan,
gizli saklı kötü anılarımızdan, bilip de umursamadığımız ama canımızı yakan
birçok olgudan kurtulabileceğimizi söylüyor bizlere. Canlı yayınlarında bunu
anlatıyor işte…
Ben bunları öğrendiğim üç haftanın sonlarına
doğru, bir örnek seansa da katılabildim. Barış Mutlu buna “demo kaydı” diyor.
Kilo demosu yapıldı canlı yayında.
Tabi öncesinde birkaç saat boyunca, bu yöntemin mantığını anlattı kendisi ve sonrasında da yöntemin içeriğini (nasıl yapacağınızı, nelere odaklanacağınızı ve vuruş noktalarını) anlattı. 42.000 kişilik demo yayınına geçtiğinde, herkesin kendince odaklandığı kötü kayıtlara ulaşmak zor idiyse de; her türlü olumsuz düşüncelerle, tekniğin önce sizi hala etkileyen olaylarınızın farkında olmanızın gerekliliğini içerdiğini öğrendim. Sonra da o olumsuz düşünce ve hisleri, olumlu düşüncelere çevirebileceğimize inanmanız ve bunun için çalışmamız gerektiğini öğrendim… Beynin zorlu veya sihirli kelime ve cümlelere gerek yokmuş; bizim birçok basit cümlemizle yetinebiliyormuş. Zaten vücudumuzu da basit görünse de küçük olaylardan sonra koruma altına almak üzere sıkıntılara sokuyormuş…
Tabi öncesinde birkaç saat boyunca, bu yöntemin mantığını anlattı kendisi ve sonrasında da yöntemin içeriğini (nasıl yapacağınızı, nelere odaklanacağınızı ve vuruş noktalarını) anlattı. 42.000 kişilik demo yayınına geçtiğinde, herkesin kendince odaklandığı kötü kayıtlara ulaşmak zor idiyse de; her türlü olumsuz düşüncelerle, tekniğin önce sizi hala etkileyen olaylarınızın farkında olmanızın gerekliliğini içerdiğini öğrendim. Sonra da o olumsuz düşünce ve hisleri, olumlu düşüncelere çevirebileceğimize inanmanız ve bunun için çalışmamız gerektiğini öğrendim… Beynin zorlu veya sihirli kelime ve cümlelere gerek yokmuş; bizim birçok basit cümlemizle yetinebiliyormuş. Zaten vücudumuzu da basit görünse de küçük olaylardan sonra koruma altına almak üzere sıkıntılara sokuyormuş…
Barış bey o demo kayıtlarının yayınlanmasını ve
kaydedilmesini istemiyor, o yüzden içeriğin tamamından bahsetmeyi ben de uygun
görmüyorum. Ben tam anlamıyla o canlı yayına rağmen anlayabildiğimi düşünememiştim
bile zaten... O canlı yayın bana referans oldu sanırken, esaslı olarak da
“Beynine Format At” kitabını Storytel üzerinden ücretsiz deneme alıp dinlemeyi
tercih ettikten sonra “neuroformat tekniğini” kavradığımı düşünmeye başladım…
Ama Barış Muslu seminerlerin
esas olayı daha net anlatabildiğini söylüyor. Tabii ki Koronavirüs sürecinde
seminerler yok ama başladığı zamanlarda, birçok kişinin yeniden “gerçeği buymuş
demek, tam olarak anlamamışım” diyeceğini de iddia ediyor… Kısmet olursa
seminerlerine ben de gitmeyi istiyorum aslında. Bakalım nasip… =)
Gelelim benim deneme
sürecime ki ben sadece 3 haftadır Neuroformat tekniği ile zaman
zaman çalışıyorum. Kendi yaşadığım kötü
olayların kaydını silebileceğimi, en azından deneyebileceğimi hissettiğimden bu
yana ilk birkaç denememin sonucunda yaşamaya başladığım ferahlığa da hala
hayret ediyorum!
Üstteki fotoğraflarımı, önceki halleri düşündüğüm zamanlarda aklıma gelen fotoğraflar olduğu için ekledim. 3 sene öncesindeki yaşadığım talihsiz olayın gününe gittiğimde, onun bir ay sonrasından itibaren sivilcelenmeye başlayan cildimi hala neden iyileştiremiyorum; bu mu sebebim dedim...
10 sene öncesinde beni çok hırpalayan yaşanmışlıklarımı düşündüğümde de, hala bugünmüş gibi yaşıyor olduğuma bir son verebilir miyim acaba? dedim... Şu bir gerçek ki, her ikisine de çalıştığımdan sonraki ferahlama ve eskisi kadar oralarda yaşamıyor olmak; yeterince tatmin edici benim için... =)
Üstteki fotoğraflarımı, önceki halleri düşündüğüm zamanlarda aklıma gelen fotoğraflar olduğu için ekledim. 3 sene öncesindeki yaşadığım talihsiz olayın gününe gittiğimde, onun bir ay sonrasından itibaren sivilcelenmeye başlayan cildimi hala neden iyileştiremiyorum; bu mu sebebim dedim...
10 sene öncesinde beni çok hırpalayan yaşanmışlıklarımı düşündüğümde de, hala bugünmüş gibi yaşıyor olduğuma bir son verebilir miyim acaba? dedim... Şu bir gerçek ki, her ikisine de çalıştığımdan sonraki ferahlama ve eskisi kadar oralarda yaşamıyor olmak; yeterince tatmin edici benim için... =)
Ben ilk
yatağımda denedim bir gece, odaklanamadım ve yarıda bırakıp uyudum. Diyorlar
ki, çoğu kaydı sildikten sonra iyileşme tepkileri olarak, rahatsızlıklar yaşamanız
veya yaşadığınız rahatsızlıkların yeniden yaşanması normal. Bunlar geçici… Ben
o yarıda bıraktığım sürecin sabahına bir iyileşme sancısı diyebileceğimiz
rahatsızlıkla kalktım ama o mu bilemedim de…
İlk
ferahlamamı ise, o günün bir gün sonrasında bir buçuk saatlik çalışma
sonrasında yaşadım. Benim de üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, hala
sıkıntısını yaşadığım birçok anım var. Bunların en net olan üçünün üzerine
odaklandım ben o gün. Ki bu bahsettiğim üç olay için 3, 6 ve 10 yıl öncelerinden bahsediyorum... Ben yazmayı seviyorum malum, o gün otururken bir şarkı çaldı ve
yazarak bu çalışmayı deneyebilirim dedim. Ki
kitapta, “yazarak içinizi dökebilirsiniz de; sonra ya bu
yazdıklarınızı okuyarak içiniz soğuyana kadar çalışabilirsiniz, ya da o
hislerinizi seslendirerek dinlemeyi hissiz kalana dek tercih edebilirsiniz.” Diyordu.
Bir buçuk
saat yazmışım, durduramadım da zaten kendimi. İçimi dökmek ağlamak ve dediği
yöntemle bu yaşananların benim suçum olmadığını ve yaşanıp bittiğini söylemek
çok iyi geldi. 3, 6 ve 10 sene önce yaşanan, ayrı ayrı üç olayın etkisinin içimde hala var olduğu gerçeğinin daha çok farkına "o gün" varabildim! Biraz ağladım ama bitince çok güldüm… O ferahlık hissini hep
biraz yaşardım, ilk defa hissettiğim kötü şeyleri yazmıyorum sonuçta. Ama bu
sefer, hislerim soğudu. O gece bu yazdıklarımı düşünmeye başladım yine ve
Neuroformat yöntemiyle olumluya çevirmeye çalıştım. Buna kitaptan ve
internetten öğrendiğim kadarıyla “özdeğer çalışması” deniyormuş.
Kısacası; Özdeğer çalışması yaptım ben kendime, hala da yapıyorum birkaç gün arayla… Daha çok yeni ve bence yolun başında gibiyim ama bu kadar kısa sürede küçük gelişmelerim de bulunmakta. Yazdıklarımı okuduğum o gece yine çok güldüm ve ertesi gece ise aklıma gelenleri sıraladıkça da, neleri neleri sakladığımı gördüm…
Kısacası; Özdeğer çalışması yaptım ben kendime, hala da yapıyorum birkaç gün arayla… Daha çok yeni ve bence yolun başında gibiyim ama bu kadar kısa sürede küçük gelişmelerim de bulunmakta. Yazdıklarımı okuduğum o gece yine çok güldüm ve ertesi gece ise aklıma gelenleri sıraladıkça da, neleri neleri sakladığımı gördüm…
Bu
çalıştıklarımdan sonra (ki bence çok acemice yaptım ama en güzel çalışma en
acemice yapılan olmalı); Yüzümdeki
sivilcelerin önce geçen hafta yeniden çıktığına rastladım, sonra da geçtiğimiz
birkaç gün içerisinde de azalmaya başladığını gördüm…
Gördüm ki…
Çok korkum varmış benim, hepsini bildiğimi sanıyormuşum da birçoğunu
bilmiyormuşum! Bu korkularıma çok ağladım, korkmama gerek olmadığını
çalıştığımda çok ferahladığıma şahit oldum. Bir insanın önce iç refahını
sağlaması, hayatını huzurlu geçirmesine sebep olur. Kısa zamanda çok köklü
gelişmeler alamasam bile, bu yöntemle kendi psikolojimi koruyarak içime
atmamamı sağlamam bile benim için güzel olacak… Dedim ki bu yöntemi
benimsedikten ve denedikten sonra, sadece bu ferahlama için bile devam
edeceğim. Çünkü yaşadığım kötü her türlü olaydan ötürü, kendimi suçlama içgüdüm
bulunmakta. Bu içgüdüden olabildiğince sıyrılabilmiş durumdayım şimdi.
Yaşadığım kötü olaylar, insanların üzerime gelmesi benim güçsüzlüğüm değil ve
de olmamalı. Bunun böyle farkına varabileceğimi ise hiç bilmezdim…
Gelelim
benim bu yazımı neden yazdığıma;
Benim kas hastalığımın tedavisi bulunmamakta ve araştırmalar kapsamında
da dünya üzerinde tedavi çalışmaları sürüp gitmekte. Kim istemez ki,
böyle çalışmalarla iyileşebilmenin yolunu bulmayı. Elbette ben de istiyorum ama
mucizelerin olduğunu bildiğim kadar, olamayacak birçok şeyin de hem farkındayım
hem de bir o kadar da insanların neler gerçekleştirebileceğine de inanıyorum…
Bu yöntemi ilk duyduğumda dediğim gibi çok safça ve düşüncesizce bir yöntem
gibi gelmişti ama takip ettikçe ve denedikçe çok rahatlatıcı olduğunu gördüm…
Öğrendiğim bu yöntemi, sizlere de öğrendiğim kadarıyla bildirmek istedim. Çünkü
herkes her yöntemden fayda görecek diye bir olgu olmasa da; en azından birçok
konuda hassas yapıda bulunduğumuzu düşündüğümüz bizlerin denemesinde hiçbir
sakınca yok bu konuda.
Ben bu bloğumda denediklerimi ve fayda
gördüğüm – görmediğim şeyleri paylaşmayı çok seviyorum. Artık biliyorsunuz… Neuroformat’a da hiçbir şekilde olamaz gözüyle
bakmamaya başladığımı zamanla görüyor haldeyim. Yani istersek, çok basit
şekilde hiçbir şey yapmadan da belki kendi küçük sorunlarımızın çözümünü
bulabiliriz. Bu küçük sorunlar, esaslı büyük sorunlara ulaştırır. Belki de
bulamayız sorunların çözümünü ama denemiş oluruz hiç değilse… Neyse ki, bir
şeyler yapabiliyor olmak güzel işte. Şükür ki…
Bildiğim en net şey şu ki, hayatıma çıkan hiçbir şey sebepsiz değil.
Neuroformat öğretisinin de Barış Muslu aracılığıyla karşıma çıkmasının bir
sebebi vardır bence; hem bana iyi geldiği bir gerçek şu an, hem de bence
sizlere de bildirmem gerekiyor işte…
Barış Muslu’nun her akşam 22.30’daki canlı yayınlarını takip etmeyi deneyebilir, gönderilerini ve hikayelerini inceleyebilir ve kitabını okunmayı düşünebilirsiniz belki. Ben denedim ve bana hiç olanaksız gelmedi… Netlikle söyleyebilirim ki, bir ay öncesinden daha huzurluyum; içsel hesaplaşmalarım epey son buldu. Daha ne olsun… =)
Barış Muslu’nun her akşam 22.30’daki canlı yayınlarını takip etmeyi deneyebilir, gönderilerini ve hikayelerini inceleyebilir ve kitabını okunmayı düşünebilirsiniz belki. Ben denedim ve bana hiç olanaksız gelmedi… Netlikle söyleyebilirim ki, bir ay öncesinden daha huzurluyum; içsel hesaplaşmalarım epey son buldu. Daha ne olsun… =)
Son olarak beni en çok şaşırtan şuydu; Benim
daha önceden öğrendiğim, aile büyüklerimizin yaşantılarının bizi etkilediği
gerçeğini Barış Muslu hesabında sık sık paylaşıyor. Şöyle ki,
annesinin yaşadığı travmanın etkisini –hamilelik öncesi veya sonrası olsun-
çocuk hissediyor. Bu bilim tarafından kanıtlanmış bir gerçek zaten ama birçok
anne şu an bunu keşfediyor. Yaşadığı, sıkıntısını, üzüntüsünü ve utancını
duyduğu kötü kayıtları, çocuklarının sağlığını etkiliyor. Çünkü anne
iyileşmedikçe, çocuk o kaydın etkisini yaşamaya devam ediyor; elektrik kaçağı
gibi, önü alınmayınca sürüp gidiyor işte… =)
Beni yorumlarınızdan mahrum bırakmayın lütfen. Bu yöntemi
biliyor muydunuz, denediniz mi? Barış Muslu’nun canlı yayınlarını hiç izlediniz
mi? Benim bu yazımdan sonra izlemeyi düşünüyor musunuz, bu yöntemi daha da iyi
öğrenip denemeyi düşünüyor musunuz? Yorumlarda konuşmayı ve daha fazla merak
ettiklerinizi ve bir o kadar da eklemek istediklerinizi okumak istiyorum.
Okuduğunuz için teşekkürlerimle ve bu konuda nice gelişmelerimi de
yine paylaşabilmek dileğimle… =)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)