9 Kasım 2015 Pazartesi

Not Aldım Veya Not Ettim #23 - Ekim'e Dair (2015)


Bu yazı dizime ara vereli oldu epeydir farkındayım, geri dönüşüm ile yeniden hayatımdan not aldıklarıma dair olacak bu yazımda. Eskiden genelde Cuma veya Cumartesi günleri yazmaya çalışırdım bu yazı dizimin altında not aldıklarımı. Umarım bundan sonra eskisi gibi, haftalık yazmaya başlarım yeniden bu yazılarımı da...

Ekim ayına dair yazmak istedim bugün, zira bir süredir yazamıyorum ve giriş yapamamama, rutinleşmiş şekilde ders çalışmaya ve örgü örmeye odaklanmışlığım sebep oldu biraz. Ben de Ekim ayına dair neler not ettim ondan bahsetmek istedim bu sebeple... Başlamadan önce, mutlu haftalar olsun dilerim hepimize. :)


Daha önceki Not Aldım Veya Not Ettim yazılarımı buradan bulabilirsiniz...


Tek bir kitap okudum; Aşkın Gözyaşları... Ve kitaptan en sevdiğim soru-cevap'lardan birini belledim aklımda...



Henüz bitmedi bile Aşkın Gözyaşları, elime alamıyorum pek çünkü. Her fırsatımda kitap okuyorum hala. Ama genelde ya ders çalışıyorum ya da örüp de sahiplerine teslim etmek için heyecan duyduğum örgülerimle uğraşıyorum bu sıra. (Bu örgülerimden biri de bitirmek için uğraştığım Didem dilendi battaniyem ki; elimdeki örgülere dair yazdığım son yazılarımı burada ve burada bulabilirsiniz. :) )


Aşkın Gözyaşları kitabını okumayı çok bekledim, ama böyle nasip oldu demek ki. Dilerim bu hafta bu kitabım da bitecek ve beni bekleyen diğer kitaplarıma da geçeceğim... Bir alıntı yaptım ki kitaptan, kitaptan aldığım alıntılardan en güzeli benim için. Kitap hakkında bir şey demek istemiyorum, zira Mevlana ve Şems'in konuşmaları da olsa, her ikisini de seviyor da olsam; sohbetlerinde katılmadığım ve abartılı bulduğum noktalar da oldu bu kitaptan. Ben böyle olmadığına inanıyorum hala. Ve beğendim beğendim diyemiyorum da kitabı bitirmeden..


" -Sevenler ne için korku duyarlar ve ne için umut ederler Şems?

-Kalplerinin geçmiş günlerde elde ettiğini kaybetmekten korkarlar. Sonra her sevenin kalbinden ayrılmayan bir korku nedeniyle endişe ederler. Sevgilinin, onlara ihsan ettiği nimetlere gereğince şükretmeyip bu nimetlerden mahrum kılınmaktan korkarlar. Böylece korku onların kalbine iyice yerleşince ve nefisleri umutsuzluğa düşmeye başlayınca, Allah'ın rahmetinin genişliğini hatırlayarak ümitleri kuvvetlenir. Sevenlerin ümidi hakikate ulaşmak ve vesilelerle O'na yaklaşmaktır. "


 

Şems'in cevabından sonra, bir de Mevlana'nın güzel bir tanımı var; sevenler için bir tespiti daha doğrusu... Diyor ki;

“Yeryüzünde sevenlerden daha kötü durumda olan biri yoktur.
Arzunun tatlı lezzetini bulduğunda,
O aşığı ağlarken görürsün her an;
Ya iştiyakından yahut da ayrılık korkusundan…
Kavuştu mu, ayrılma korkusuyla ağlar,
Ondan uzak kaldı mı, şevkinden ağlar.
Evet, aşığın gözleri, sevgilisinden ayrıldığında da yaşla dolar,
Ona kavuştuğunda da.”

Yani Hz. Mevlana'ya göre durum budur, yeryüzünde sevenlerden daha kötü durumda olan biri yoktur. Doğrudur ya, öyle değil midir? Allah yardımcımız olsun her kimi seversek sevelim...


İzlediğim Filmlerden 2 Tanesini Not Ettim Kafamda; 
Aşk ve Gurur (Pride&Prudice) - Seninle Bir Ömür (The Longest Ride) 



Güzel güzel filmler izledim yine ama bu iki filme takıldım kaldım ben Ekim ayında. Birinin hikayesi beni hiç cezbetmedi, diğeri ise her karakterinin hikayesi ile beni sardı sarmaladı. Romantik Komedi filmlerini seven biriyim ben, ama hepsini de bilirim diyemeyeceğim...

Misal Aşk Ve Gurur; Kaç senedir karşıma çıkar, bayıldığını söyleyen izleyici yorumları ile karşılaşırdım. Ama izlemek daha yeni kısmet oldu. Bitirmekte o kadar zorlandım o kadar zorlandım ki, oysa oyuncularıyla hikayesiyle beğenebileceğimi düşünüyordum bende. Ama bana göre sınıfta kalan bir film oldu. Kraliyet bölgelerinin hikayelerini severim. Ama Aşk Ve Gurur beklentilerimi karşılayamadı ne yazık ki... İşleyişinde de hikaye açısından da zayıflıkları vardı bana göre. Bir daha izlemekten çekineceğim bir film oldu ne yazık ki...

Seninle Bir Ömür'e gelince; Aşkta yaşanan fedakarlıkları anlatan samimi bir hikayesi vardı. Alışılagelmiş hikayelerden biraz değişikti ve geçmişte yaşanmış ve bitmiş aşk ile geçen bir hayat hikayesini gün yüzüne çıkaran başrol oyuncularının oyunculukları çok güzeldi. Dedim ya, her karakterinin hikayesi sarıp sarmaladı beni. Özellikle de Oona Chaplin'in oyunculuğunu ve oynadığı karakteri çok sevdim ben... Aşkta fedakarlıklar yapılabilmeli diyor film, kendinden ödün vermeden ve karşıdan ödün vermesini de istemeden olmalı bu kimi zaman... Kabullenebilmeli hayatlar ve aşk yaşanabilmeli bir ömürü sığdırabilecek kadar... Ne yapayım seviyorum ben işte Romantik filmleri böyle. Entrika olmasın böyle bir zahmet izleyeceklerimde, yoruldum valla entrikalı Türk dizilerimizden... :) 


Koray Avcı-Sen

Ekim ayında ilk defa dinleyip de sevdiğim şarkılardan biri oldu Koray Avcı'nın Sen şarkısı... Sizin de dinlemenizi isterim...




"Sevdanın özü, düşlerin gözü, yarının sözü, umudun yolu, kavganın seli", bunları "sen" diye tabir ettiği yarine söylüyor bu şarkısında Koray Avcı; bu hoşuma gitti ve yüreğime dokundu. "Ah canım benim" diye tatlı tatlı sevmek güzel, böyle sevmeyi ve sevilmeyi hakediyoruz bizler aslında. Bazı dizilerde şunu görmekten rahatsız oluyorum; bir çift birbirlerini sever, ama bir erkek veya kız gelir çiftteki karşı cinsine vurulur ve o aşıkları ayırmak için elinden geleni yapar. Rahatsız oluyorum şu mesajın izleyiciye verilmesine; seviyorsan git ve al. Kimi seviyor, kime değer veriyor aldırma. Sen seviyorsan o da seni sevmeli... 

Bu durum ters psikoloji ile enjekte ediliyor tabii ki izleyiciye. Kötüler sonunda çoğunlukla mutsuz olsa bile, çoğu dizilerde mutlu son yapılıp esas sevenler de kavuşturuluyor elbet. Ama bunlar olana kadar izleyiciye kan kusturuluyor resmen... Türk dizilerimiz maalesef hep bunun üzerine, izleyici hep bu klasik keşmekeşi izlesin dursun. İşi ne? Bana göre sevgi böyle bir şey değil ve dilerim hayatımın hiçbir anında böyle biri olmam... Allahım böylelerinden etmesin bizleri dilerim... Neyse dinleyin bu söylediklerimden sonra Koray Avcı'yı siz, adam ne güzel anlatıyor sevgiyi; kalpten, derinden...


Not Aldım veya Not Ettim demişken, böyleydi işte Ekim ayında belirgin şekilde not ettiklerim... Artık yeniden Cuma veya Cumartesi günlerinde bu yazı dizim altında olabilmeyi diliyorum kendime. Yorgundum, yazabilmek için yeniden dinlenmeye ihtiyacım vardı kendimce. Anlatacağım, hayatımdan ve gözlemlediklerimden olmak üzere birçok şey birikti. Umarım yazarak anlatabilmek mümkün olur. Sevgilerimle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...