30 Nisan 2022 Cumartesi

Stant Günlükleri #3 - Son Hafta ve Tüm Ay Değerlendirmesi - #RamazanSenlikleri


28 Nisan 2022 Perşembe günü Ramazan Şenlikleri kapsamında kurulan stant alanımızda son günüm idi. Ertesi gün -yani dün- apartmanımızda iftar etkinliğimiz olacağından, ertesi gün de epey yağmurlu ve soğuk olacağından erken toplanma kararı alıp bitirdik stant işimi... Tabii geçici süreliğine. Ramazan şenlikleri bitti, ama daha sonra buradan da neler olup bittiğini anlatacağım üzere çok güzel başlangıçlara da vesile olacak inşallah... =) 

Şimdi yazımıza geçelim, o konulara da sıra gelecek. İlk deneyimim, ilk göz ağrım diyeceğim mevzu bitti. Bir ay da bitti gidiyor. Nice güzelleri gelsin, sağlıcakla huzurla.. <3 İyi Okumalar... 


Son Hafta Ve Tüm Ay Değerlendirmesine Geldi Sıra. Ah Zaman Geçerken...


Son günün özgüveni, biriktirilmişlikleri ve duygusu çok başkaydı. Hep ilk günleri hatırladık, çok güzel dostluklar edinmişiz ve tecrübelerimiz sanki birkaç aylıkmışcasına dolu dolu olmuş... Üstteki fotoğrafları çekmeyi de ihmal etmedik böyle olunca. İlk günün ve son günün fotoğrafını da çektik bir de. Buraya o kolajı koymayacağım ama ilk haftanın yazısını okumuş olanlar hatırlayacak, instagramdan takip edenler de öyle... Konuştuğumuzda şimdiden bir sürü anı söyleyebiliyoruz, bunun kıymeti çok büyük.

Tek bir masa ile başladığım yolculukta, üç masa, birçok dost ve anlarla saha beni pişirdi (Sema ablamın da dediği gibi)... İlk defa Ramazan uzun zamanın sonrasında dolu dolu geçip, hiç bunaltmadan sonlandı. Hayalleri gerçek etti, yeğenimle dolu dolu bir başka vakit geçirtti. "Artık hiç yeni kişilerle tanışamayacak mıyım ki?" derken, yüz yüze güzel dostlar edindirdi. Bir o kadar da hayata kattı beni. 

İşte o hayata katmışlıklarının eseri olarak, son günü de haftayı da dolu dolu geçirmeye çalıştım. Bence çok güzel de başardım. Son hafta vedalaşmadığım (ki birçoğuyla yine görüşmek üzere vedalaştık), helalleşmediğim ve izimi bırakmadığım birini bırakmamaya çalıştım. Herkesin ne kadar çok yaşanmışlığı olduğunu bir kez daha farkedip buna mutlu bile oldum. O kadar çok kendime ve kendi içimdeki savaşlara odaklanmıştım ki son iki senede (yapabileceğim başka şey yoktu), bana dışarıyla yüzleşmek dehşet iyi geldi..

Stant kurmak benim için hem sosyalleşmek hem de daha ciddi anlamda ekonomik özgürlüğümü arttırmak demekti. Buna çok ihtiyacım vardı. Bu ay anneme, yeğenlerime maddi manevi rahat şekilde hediyeler alabildim. Evimize, kendime, aile üyelerime güzellikler yapabilmek benim için mümkün ama birçok açıdan rahat değildi. İki aydır daha rahat. İşim sayesinde yükselebildiğim için mümkün bunlar tabii ki de. Her ay başka bir kademe ve rahatlık yükleniyor, cesaretim ve de girişimlerim sayesinde. Ben inanıyorum ki bu aydan sonra bu durum devam edecek. Her şey maddiyat değil, ama birçok önemli şeye sebep durumunda günümüzde...

"Gelsin hayat bildiği gibi gelsin, işimiz bu yaşamak!" diyor ya Sezen Aksu; Rabbime güvenerek, işaretlerini doğru alarak ilerleyebilir olduğuma şükür ediyor ve kendime de teşekkür ediyorum o misal. Daha çok... :)



Ayın şu fotoğrafları vardı benim için bir de... Standımın olduğu alana gittiğimiz güzergahta, evimizden çıkıp anayola inmek üzere kullandığımız tali yol üzerinde güneşin bulunduğu taraf... :) 

Havaların ilk ısınmasıyla başlamıştı burada fotoğraf çekmelerim. İçimi ısıtmış ve de havaların da daha güzel olacağına inandırmıştı ama bir ay boyunca soğuklar devam etti. Gitti geldi, yordu üzdü (zira tek sorunumuz soğuklardandı) ve bazen de çok sevindirdi (ısınmış gibi hissettirerek). Sağlam soğuklarla başa çıktık çoğu zaman, eve dönüp yatağımda ısınmaya uğraştım saatlerce... Ama neyse ki, vücudum çok da tepki göstermedi de ucuz atlattık bu ay gecelerimin sıkıntısını... 

Şurada çektiğim fotoğraflara devam edeceğim, bence benim için başka bir anlam içermeye başladı. Güneşi görmekten öte, burası bana hayallere açılan bir umut perdesi olacak artık. Böyle anması ne kadar kıymetli bilemezsiniz. Dilerim bilmeyin de, o evde takılı kalmanın ve hayallere ulaşmak için çok ciddi engelleri aşamıyor olmanın "ama istiyorum" sıkıntısını hiç kimse çekmesin. Ben çektim ama şimdi o anlara yer yer sabredememelerime rağmen, "olsun, sabır etmeliyim ki bunlar da geçip gitsin" içerikli kendime her seferinde dönmeyi bilme gayretim bunu başarttırdı bana. İnanıp başardım, sabrettim ve geldim bu günlere... 


Son haftanın güzelliklerinden biri de; Geçen ay ekibime dahil olan, beraber aynı rehabilitasyondan fizik tedavi aldığım ve benimle aynı hastalığın kaderini paylaşan; arkadaşım, kardeşim Rukiye'nin de beni ziyarete gelmesi oldu... :)

Bu bizim ilk yüz yüze tanışmamız idi. 1,5 aydır birbirimizi tanıyormuş gibi öyle güzel anlaştık ki, şimdi abla kardeş veya iki kaderdaş gibi bir arada olmaya uğraşıyoruz.. <3 Rukiyecim bu ay ilk defa liderliğini aldı, birkaç gün öncesinde yüz yüze de tanışarak kutlaması bize nasip oldu! :))

Ben kendi işim için biliyorum ki ne istediğini bilmek çok daha fazla önemli. Çünkü başında bir patron yok, sen istemedikçe ve belirlemedikçe sana plan program yapan, seni zorlayan kimse yok; sen çalışmadıkça sana ücret ödeyen de yok. Ama hayallerin var ise ve yer zaman belli olmadan çalışıp kazanmak istiyorsan, kendine göre programını yapmaya hevesli olman gereken bir iş bizim işimiz. Bir de zaten ne yapmak istediğini biliyorsan, bu dediklerim de sorun olmaktan çıkıyor...

İşte bu nokta söylemeliyim ki, Rukiye de ben de ne istediğini çok iyi bilen insanlarız. Ekibimde Rukiye gibi ne istediğini çok iyi bilerek çalışan kişiler var. İşte o sebeple kazanmaya başladık ve çok daha iyilerini başarabileceğimize inanabiliyoruz... :) 

Bunları konuşuyoruz son zamanlarda Rukiyecimle de, güzel geçiyor günlerimiz. Beni ziyarete geldikten sonra, daha da çok birbirimize inandık bence. Hani insan enerjisi tutacak mı merak eder ya, telefondan konuşmak bazen çoğumuz için daha kolaydır. Rukiye ile yan yana da daha çok paylaşımımız olacak, görebiliyorum... =)


Son haftanın bariz ortada durumlarından biri de şuydu, stant kurmakta düzenlemekte çok ustalaşmıştım. (: Hangi ürünleri ne kadar şekilde yayabileceğimi düşünmekte becerikli hale gelmiştim. Çünkü artık insanlarla sohbetim ve onların tavırları üzerinden fikir sahibi olmaya başlamıştım. Farkettim ki benim de insanların görünüşlerine göre, yöneleceği şeyleri kestirme huyum varmış mesela. Benden çok yaşça büyük insanların kitaplara hevesli olmadığını sanıyordum mesela, yanılıyormuşum! Teyzelerim, amcalarım diyeceğim kişiler geliyordu kitaplarımı da gözlemeye. 

Birçoğunu görünüşüne göre kendi içimde sınıflandırdığım için kendime kızdım sonrasında. Mesela "otoriter" göründüklerini düşündüğüm çoğu kişinin okuma tercihlerinin ciddi olmayan hiçbir konu içeriğine yönelmeyeceğini sanırken, kurgu romanlar ve fantastik kitaplar okuyabildiklerini öğrendim. Benim bu okuma konusunda internetteki yorumlara göre hareket ettiğim belli oluyor mu? :) Çünkü internette okuduğum kalıplara inanıp onları benimsemiştim doğrusu! =)

Aynı şekilde temizlik ürünlerine yöneldiğini sandığım kişilerin bakım ürünlerine yöneldiğini görünce de şaşırdım. Hepimiz şunu konuşuyoruz neticede, "Artık kendine bakan mı kaldı? İnsanlar bunlara para vermiyor?" İnternet her anlamda doğru bir kaynak değil, bunu unutmayalım bence. İnsanları görünüşlerine ve de mimiklerine göre yargılamamalıyım. Bunu da öğretti bana saha deneyimim. Sahaya aşık oldum bir anlamda. İnsanların içinde olmayı inanır mısınız şimdiden çok ama çook özledim! Umarım kısa zamanda sahalardan haberler vereceğim günlere kavuşurum yeniden... (Amiin)



Koca Nisan ayının son fotoğrafını da paylaşarak sizlere Stant Günlükleri serimin "Ramazan Şenlikleri" adına sonlandığını bildiriyorum artık... Birkaç gündür ağzımda sıklıkla tekrarlanan cümle şu, "Yapabilir miyim yapamaz mıyım derken, bir koca ay stant alanında stant kurabildim; bana helal olsun!" :)

Ayten ablam, Hüseyin abim, Neslihan ablam ve İlkay abim, Demet Ablam; bunlar benim stantımın barakasının olduğu küçük sokakta yer alan esnaf komşularım idi... 

Arka sokağımız diyebileceğim barakalarda da; Öznur abla, Gamze abla, Büşra, pamuk şekerci amca vardı esnaf komşularım olarak. Sonra İbrahim vardı, Enes vardı, onlar da ikram bölümünde çalışanlardandı. Pamuk şekerci amca gibi... Hepsinin isimleri burada da yer alsın, unutmam da okudukça hatırlaması daha güzel olur diye... <3 

En zor ayrılması, sık sık görüşebileceğimizi bilsem de; enerjimizin de sohbetimizin de uyuştuğu Ayten ablamdan ayrılmaktı ama zaten son gün görüşmek üzere ayrılmıştık. Her gün nihayetinde orada görüştüğümüz üzere, anılara başka yerleştik bence. İkimiz de birbirimize oranın anısını bırakmak istemişiz.. Boynumdaki Ametist taşlı kolye Ayten ablamın bana hediyesi! :) Ametist sevdiğimi ve benim taşım olduğunu biliyordu, kendisi bana hazırlamış. Benim için son gün olan Perşembe günü kendi boynuma taktı, iki üç gündür tak çıkar takıyorum hala... Düşünülmüş, özenilmiş, sevgiyle verilen boyut farketmeksizin her bir parçanın kıymeti çok büyük. Bu kolye de benim için öyle şu an! =) İki hafta sonrasında havaların ısınmasını bekleyeceğiz şimdi, yeniden yan yana sahalarda olabilmek için. Ama öncesinde o dükkanını açacak ve ben onu ziyarete gideceğim... =) 


Toparlandığım güne kadar, yani 27 gün boyunca, sadece 10 gün gidememişim; onlar da yağmur, fırtına ve de soğuk sebebiyleydi... İşimin başında bulunup bu kadar hayallerime ve de hayatıma sahip çıktığım için öncelikle kendimi tebrik ediyor ve gurur duyuyorum. Çünkü hala havaların tam ısınmadığı zamanda sağlığım açısından da buna cesaret edebilmiş olmam çok güzel. Nisan ayında bir önceki ay yeni aldığım seviyemi koruyabilmemi de, işte bu cesaretim ve özgüvenime borçluyum. İyi ki kendi hayallerime bu kadar önem veriyorum!

Beni götürüp getiren ve de geri kalan her konuda destek veren canım ailemin varlığına da bir kez daha şükürler olsun. Görünür görünmez kahramanlarım annem ve babam, evdeki ve birkaç yağmurlu günde stantta durduğumuz zamanlarda desteğimizdi. Yemekçimiz ve beni hazırlayan set görevlilerim gibiydiler! :) Yoğun bir iş ev hayatları olmasına rağmen bana sabreden dönüşümlü götürüp getiren ablama ve enişteme, gittiğim her gün benimle gelip kendi deyimiyle "esnafçı" olan yeğenim Kağanıma da çok ama çok teşekkür ederim. İyi ki benim ailemsiniz...


Bu macera da çok güzel geçti gitti işte. Pişmanlık olmadan, soğuklarıyla, acaba gidebilecek miyim stresiyle, umarım ürünler zarar görmez düşünceleriyle ve ciddi manada hayatın içinde hissetmenin mutluluğuyla bir ay bitti! İyi ki, iyi ki dinlemişim kalbimin sesini... 

Sıkıntılı ve ne yapacağını bilemez halde hissedersen, dinle sen de kalbinin sesini. Okuduğun için teşekkürlerimle, umarım güç versin benim bu kendimle gurur duymam ve de mutluluğum sana. 

Sevgiler okuyucu, diğer yazılarımda görüşmek üzere... :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)