7 Haziran 2020 Pazar

Pazar Yazısı #68 - 23. Haftanın Pazarı


Bir haftanın daha sonuna gelmiş bulunmaktayız, gerek zorlu gerekse de yeterli gelebildiği ölçüde verimli bir haftaydı benim için.... Hazır pazar yazısı yazıyorken, ilk defa yıl ortasında kaçıncı haftadayız bakayım dedim. Baktım da meğer senenin 23. Haftasını bitiriyormuşuz, bu durum bana 23 Numara filmini hatırlattı! =)

Beni okuyanlar arasında 23 Numara filmini izleyen var mı şimdi acaba? Hani hayatında birçok şeyin 23 numaraya denk geldiğini gören insanların çıldırdığı Jim Carey’li film. Bilmiyorsanız bile, konusu hakkında bu kadarcık bilmeniz de yeter aslında... Filmin içeriğinde yaşamlarının her anında, matematiksel olarak 23 numarasının hayatlarını sardığını öğrenen insanlar topluluğu ne yapacaklarını şaşıracakları cinsten akıllarını oynatıyorlar. Ben filmi izleyeli seneler oldu ama etkilenmiş olmalıyım ki, senelerdir 23 numarası karşıma çıkınca hala ufaktan ürperiyorum. Etkileyici bir filmdi benim için, oyunculuklarla beraber hikayenin anlatım biçimi çok etkileyici idi. Kafa dağıtmak için birebir gerilim filmlerinden biri...

Şu an'a gelirsek de ürpertici aslında. Çünkü epey bir aradan sonra "pazar yazısı" yazıyorum mesela, bir bakayım kaçıncı pazar diyorum; 23. Pazar çıkıyor! Ürpertici... Bazı filmler etkiliyor işte, hala 23 numara karşıma çıkınca az da olsa ürperiyorum işte! (=

 


Neyse, bu hafta başlamadan önce tüm rahatsızlığıma rağmen yarım bıraktığım ders çalışmalarıma geri dönüş yapma girişimimde başarılı olmuştum. Bugünü de dahil edersek, haftayı 4 gün ders çalışarak bitirmiş bulunuyorum (Pazartesi, Salı, Perşembe, Pazar)... Ne dersi derseniz, elbette EKPSS; başvurma sürecimin neden bu sene olduğu meselesini, daha önce bu yazımda bahsetmiştim... Şimdi koronavirüs gerçeği de var ama sınavımız ertelendi bu sayede de aslında. Önümde hazırlanabilmek için birkaç aylık bir zaman dilimim var, bir o kadar da zorlu durumlar hala hakim tabi. Ama şükür ki eskisi kadar engeller  

Öğlen instagram hesabımda bu paylaşımımı yaptıktan sonra, üstteki ders çalışma hallerim içerisinde gündüzü akşam ettim bugün yeni evimizin balkonunda işte... 

(Ocak ayında eşyalarımızı taşıdıysak da, bizim için hala yeni. Çünkü Ocak ayında taşındık ama yerleşene dek ablamlarda kaldık. Yerleştik eve geçtik, 1-2 hafta sonra önce Antalya'ya gittik ve sonrasında döndükten sonra ikinci yeğenim Defne'min doğumuyla korona ülkemizde de görülmeye başladı. Biz de onların evde kalmaya devam ettik o süreçte. Şimdi Mayıs'ın 20'sinden beri yine evimizdeyiz işte.) 


Haftaya yapmak istediklerimin planıyla başlamıştım geçen hafta bugünden. O gün planlarıma yazdığım gibi iki bölüm coğrafya çalışamadım ama bir bölüm de yeterince içerisinde kapsamlı idi. Onu bitirebilmem bile büyük bir gelişme bence. Çünkü çalıştığım kitabın konu anlatımları özet kıvamında ama bir tek başlık bile içerisinde yeterince detaylı. Yazarak çalıştığım için zaten pek hızlı olamıyorum, haftalık planlarımda da buna göre planlamama devam edemezsem motivasyonum çabuk düşebilir... Buna daha çok dikkat edeceğim..

Sonra bu hafta, her iki bloğuma da yazı yazacağıma dair plan yapmıştım. Bu bloğum için planladığım gibi olmadı ama iki bloğumda da -bu yazımı da varsayarsak- birer yazı yazmış bulunuyorum. Bu da benim için yeterli şimdilik.. Diğer bloğumdaki yazımın -ki kendisini burada bulabilirsiniz- benim için başta yazması ve tam anlatması zor olması sebebiyle, paylaşamadım diğer hesaplarımda önce. Bu hem paylaşamamak idi başta, hem de bazı yakınlarımın okumasından çekinmekti. Ama bu sorunu da 2020'nin 23. haftasındaki farkındalık çalışmalarım ile çözdüğümü düşünüyorum şimdi... :)


Senenin 23. Haftası benim için ders çalışmalarım, yazı çalışmalarım ve bilinçaltı çalışmalarım ile devam etti işte. Şimdi de çok rahatlamış şekilde devam ediyor… 

Bilinçaltı çalışmaları demişken; İnstagram’da Barış Muslu’nun hesabında gördüğüm Neuroformat tekniğini denemeye başladığım süreçten bahsediyorum. 2020'nin başlarında tanıdım önce Barış Muslu'yu, instagram hesabının tanıtım gönderileri sebebiyle. Sonra ne kadar okuduysam ve gönderilerini takip ettiysem de, kendi canlı yayınlarını "Nisan-Mayıs aylarında" takip edene dek tam anlamıyla anlayamadığımı bilerek merak etmeye devam ettim. Ta ki geçen hafta tekniği kendimde denemeye başlayana dek, sabırla kavramaya uğraştım bir şeyi. Benim ilgimi çeken çok hikaye vardı Barış Muslu'nun hesabında. Onu anlayana dek denemeye cesaret edemedim bile kendimde. Ama sadece iki haftada bile, korkularımın, içime attığım sıkıntıların, düşünmek istemediğim birçok olayımın farkına vardım ve onlarla yüzleşmem gerektiğini zamanla anladım...

Bu kadar basite indirebilecek bir süreç değil bu elbette ve bence bitmedi de. Tekniğini anladığım ölçüde uygulayabilmeye başladığımı ve telkinlerin faydasını “inanarak yaptığımdan olsa gerek” olabildiğince kolay görmeye başladığımı düşünüyorum. Bir yazısını yazmayı planlıyordum bu durumun, ama işte o yazı planım önümüzdeki haftaya kaldı…

Kısaca diyebilirim ki, ders çalışmamdan tutup geçmişte bırakmaya uğraştığım arkadaşlık ilişkilerime kadar; ettiğim kavgaları, insanlarla verdiğim savaşları düşündüm ve sonucunda olumsuzları olumlulara çevirirken büyük ölçüde ferahladığımı gördüm. İki gün boyunca, gülerek dolaştım misal, Salı günü bazı olayları kendimce yazarak çalışmalarımdan sonra. Beni sıkan tartışmalarımın hepsinin etkisi benimleymiş, gördüm ki. Birazını biliyordum ama birçoğunu görmezden gelerek bir yerde o kaydın zamanla boşluğa düşebileceğini düşünüyordum kendimce. 3, 5 ve 10 sene önceki üç büyük olayın etkilerinden bahsediyorum işte, o üç olayın üçü de beni öylesi sarstı. Sarstı ki şimdi “iyi ki” diyebiliyorum…


Bu konuyu şimdilik geçiyorum… =)




Bugünkü instagram paylaşımımın yine bir “elim çenede” özçekimimle varolmuş olması gerçeğine gelince; birkaç haftadır "nedense" diyerek, hep aynı pozu veriyor oluşuma hayret ediyor olduğumu farkettim. Sonunda da “boşver” diyerekten instagramıma fotoğraf atmamaya uğraşıyor olduğumu.. Geçen hafta planlarımdan sonra, bu hafta da planlarımı gerçekleştirebilmeye başlamamla beraber olmak üzere iki paylaşım var birbirine benzer; alt yazıları çok başka ikisinin de. Yine düşündüm de, fotoğrafı umursamamaya devam etmem gerek. Döndüğümü düşünüyorum, eski umursamazlığıma zor da olsa. Bilinçaltımdaki değersizlik duyguma çalıştım, istemsiz buna bağlıyorum bunu da. Vardı bende de bir şeyler çünkü, bu kadar deli dolu görünmeme rağmen! =)

Bu haftanın bir iyi haberi de vardı ki, beni motive eden durumlardan biri idi bence; 15 Haziran’dan itibaren tedbirler altında rehabilitasyonlar da çalışmaya başlıyor şükür ki. Normalleşmenin ilk mantıklı adımlarından biri olabilecek bu gelişmeyi o kadar uzun zamandır bekliyordum ki, 12 haftadır fizik tedavi almıyorum! Umuyorum herkes bu gibi durumların ciddiyetini elden bırakmamaya devam eder de, bir kez daha ihtiyaç duyduğumuz tedavilerimizin özgürlüklerimizin elden alınmasıyla beraber evlerimize kapanmak zorunda kalmayız yeniden…


Diğer bloğuma geri dönüş yapabildiğim, bir bol içerikli coğrafya bölümü daha çalışarak ders çalışmalarıma geri dönebildiğim, “wattpad’de 1,5 senedir yarım bıraktığım 20 bölümlük “Hayaller Denizi” adlı hikayeme yeniden bölüm yazmaya girişebildiğim, huzurlu-huzursuz bir haftanın Pazarı yani bugün… Havaların ısınmasıyla kendime geldiğimi düşünüyorum; ders çalışıp, o çalışmalarımın rahatlığıyla da haftanın içeriği dolayısıyla kendimden hoşnut kalıp da “oh be” diyebildiğim bir ev pazarı geçirdik işte. İsim vermesi zor oldu bu açıdan, "23. Haftanın Pazarı" dedim; baştaki muhabbet kesinlikle hala az buçuk tedirgin etmedi değil. 

23 kritik bir sayı gibi; bu hafta tüm bu verimli görünüşe rağmen, oldukça sıkıntılı da geçti çünkü. Gerek kendi içimdeki hesaplaşmalarım sıkıntılı idi, gerekse sevdiklerimin birbirini anlayamıyor halini izlemek sancılı idi. Umarım zamanla bitsin gitsin her birimizin dünyamızın üzerindeki kara bulutlar. 23'ü de atlattık, nice haftalara ve dolu dolu pazar yazılarına olsun. :)

Sevgiler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)