23 Haziran 2020 Salı

Kendimi Aşıyorum - Yıllar Geçerken

;)

8 senedir yazmayı sürdürdüğüm bloğum konusunda, utanmayı ve kendimi geri planda tutmayı bıraktım. Bu sıra bence kendimi fazlasıyla aşıyorum. Bence öyle... =)


Geçtiğimiz haftaya kadar, 5-6 senede 74 kişilik bir beğeniye ulaşabilmiş bir facebook sayfam vardı. Geçen haftanın sonunda, bir haftada en yüksek beğeni sayısına ulaştım; 99 olduk... :)

 Kendi tanıdıklarıma tamamıyla facebook sayfamı duyurursam "ki yapmadığım şey değil", yüzsüzlük olurmuş gibi geldiğinden; beğeni daveti göndermemiştim geçtiğimiz haftaya kadar. Yakın çevreme ve beni okumaktan keyif aldığını söyleyen arkadaş çevremin haricinde, bunu yapmak bir utanç kaynağıydı benim için. Ama bu kuralımı da bozdum. Bozabildiğime sebep olarak size rahatlıkla, utanç duyguma çalışma sağladığım geçtiğimiz 1,5 aylık süreci gösterebilirim; bu yazımda keşfettiğimi söylediğim tekniğin aracılığıyla...


Ben diyeyim, utanmamı gerektirecek unsurlar ortadan kalktı, siz deyin Didem nihayet yapmak istediği birçok şeye adım atmak üzere, ben diyeyim yine "Neuroformat ile" travma haline getirdiğim geçmiş duygularımla yüzleşmeye başladım... Velhasıl, konuşmaya başlasak derinlerinde çok şey var bu durum adına... :)

Kısaca, Kendimi Aşıyorum dedim. Çünkü beni daha da yakından tanıyabilme fırsatı, daha önceden de yüzeysel şekilde yazdığımı gören ve çok az kısmının okuduğunu bildiğim kişilerin de girişimine açıldı. Ben Facebook sayfama birilerinin gelmesini, ben davet göndermiş olsam da, bir nevi okuyacağım olarak görüyorum. Elbette o durum o kadar da net olmuyor. Ama işin en güzel yanı, çok az bile olsa, birileri tarafından görülüyor olmak çok güzel... Hele ki yazdığınızı okuyor ve geri dönüş yapıyorlarsa... 

Şu sıra çok şekilde içsel hesaplaşmalar yaşıyorum, üstte eklediğim yazımdaki konu itibariyle. Ne çok içselleştiriyoruz hayatı, ne çok kişisel algılıyoruz hayatımıza giren çıkanların bize davranışlarını, ne çok umursuyoruz her birini... Biliyorduysam da birçoğunu, farkına vardığım halde hiçbir şey yapamayacağımı zannederken ne kadar zorda imişim meğer diyorum şimdi.

Yeni gelen kişilere, gelecek olanlara da bir merhabam olsun istedim bu düşüncelerimle; şu sıra hem Ekpss'ye hazırlanırken, hem instagram'da diğer "orgulerimizvar" ismiyle açmış olduğumuz hesabımı "yillargecerkendidem" yapıp da gerçekleştirmek istediğim birçok gönderi ve aktiflik derecemi ayarlamaya uğraşıyorum. Örgülerimizi yine orada paylaşmaya devam edeceğim mesela.. En çok fotoğraflarını çektiğim "okuduğum kitaplarımdan" bahsedeceğim, bir çoğunu satmayı da düşünüyorum yine o hesabımdan.. Farmasi danışmanı oldum ben bu sene, o konuyla ilgili paylaşımımı da yapacağım.. Son olarak şahsi hesabımda sadece hikayelerde paylaştığım, yazılarımda da "bloğumda yazısı var bugün" dediğim konuları da yine o hesabımda paylaşacağım... Sizce de kendimi aşmıyor muyum?? (:


Bu yazımı biraz da dediğim gibi blog dünyama yeni katılan kişilerime ve de katılacak kişilere merhaba demek için de yazıyorum... Ben Didem Köse, 28 yaşındayım. Gözlem yapmayı, okumayı, yazmayı çok seviyorum. Bunlardan da önce bu hayatı yaşamayı daha fazlasıyla seviyorum... Son birkaç senede keşfettim ki, yaşamak için "birileri ne der" dememeyi öğrenmek gerekliymiş. Birileri hep söylenir, hep bakar, hep kusur bulurmuş. Söylemelerine de gerek yokmuş, bazen yapmadıkları bile size yetermiş; zamanla dermişiz ki, "Aman dikkat çekmeyeyim!" Oysa hayatı severken bu pek bir yaralarmış insanı! Kendinizden önce birilerini düşünür ve kendinizi tamamıyla yaşamayı unuturmuşsunuz...

Yaşadığınız iyi kötü deneyimler, sizin birikmiş anılarınızmış çünkü; kimsenin hiçbir şey demeye hakkı da yokmuş... =)

Ben Kas Erimesi hastasıyım. İki blog tutuyorum. Biri bu, diğeri "didemingozunden.blogspot.com"... Yazarken hep küçüklüğümdeki iğnemeleri yapacak insanlar diye korktum, çekingen sorgulamalar ve bunu yaparken yaraladığını "sözde" farketmemeler. Bazen çok yaralandım, bazense de aşabileceğimi farkettim. O yüzden bu bloğu hala tutuyorum belki de, kendimi aşmam gereken çok mevzu olduğunun hissiyatıyla. Yazdıkça yaralarımı, yazdıkça kendimi tedavi edebildiğimi, yazdıkça hem motive olup hem de motive edebildiğimi gördüm çünkü. Ben bu durumdan mütevellit memnun ve de kaygısızlaşıyor haldeyim. Bu blog birçok şekilde beni mutlu etti, birçok kez de acılarıma ve sıkıntılarıma şahit oldu. En güzeli, her birinin bir yere ulaştırması gerektiğini kavradım. Kavradığım kadar kavrattırabiliyorsam, öğrendiğim kadar öğretiyor veya farkındalık yaratabiliyorsam ne mutlu bana. 

Kendimin farkına vardığım, utandığım ve korktuğum birçok şeye savaş açmaya devam ediyorum. Ben kendimi aşmaya devam ederken, beraber hayatın gizli ve apaçık olduğu noktaları görmeye beraber devam edelim istiyorum. Önce kendime, utancımı bir kenara bırakıp çabalamaya devam ettiğim için, sonra da benim takip isteğimi kabul eden tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim. 

Sizlere bu düşüncelerimle hoşgeldiniz demek istedim bugün, yeni gelenlere ve geleceklere de merhaba... Oralarda birilerinin olduğunu bilerek yazmak, çok güzel hala... :) 

Sevgilerimle, Didem Köse...

Son sözüm hepimize; 

"Ne istediğini bilmek zorunda olduğunun farkında ol!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)