Bu hafta değerli şairimiz Küçük İskender'i kaybettik maalesef. Kanser tedavisi görüyordu ve 3 Temmuz 2019'da bu hayata gözlerini yumdu. Allahım rahmet eylesin, toprağı bol olsun... O da bu dünyadan göçtü işte. Ama onun gibi değerli şair ve edebiyatımızın isimleri gibi, o da eserleri ile hep yaşayacak biliyorum...
Daha önce bahsettiğimi sanıyorum ki, benim bilgisayar dosyalarımda sevdiğim şiirleri yazıları ve de edebi birçok şeyi sakladığım bir dosyam var. Küçük İskender vefat ettiğinde, bu dosyamın içerisinde olduğunu bildiğim sözlerine gitti aklım. Açıkçası şiirinin olmayışına hayret ettim, şiirlerini de açıp okumuşluğum var ama bir sürü sözünü kaydetmişim buldukça.
Sadece bir şiirinden sözleri varmış bu arada, sonrasında farkettim... O şiiri "Beni sevmene asla izin vermeyeceğim" diyerek başlıyor ve şu dizelerle bitiyor;
Beni sevmene asla izin vermeyeceğim.
Diye yazmıştın kapımdaki not defterine.
Ben de eklemiştim altına ;
Aşkı dövmek lazım, kalbe terbiyesizlik ettiğinde!... Küçük
İskender
Resim, Google Görsellerden Alıntımdır...
Küçük İskender gerçek adı ile Derman İskender Över, 1964'te İstanbul'da doğmuş... Türkiye'de Şair, Eleştirmen ve Oyunculuk yaparak hayatını yaşayan Küçük İskender, Beykoz'daki evinde 3 Temmuz 2019 günü hayata gözlerini yumdu...
"Beni sevmene asla izin vermeyeceğim"
diye yazmıştın kapımdaki not defterime.
Kendi kapımı çalmak zorunda kalmıştım,
içerde olmadığımı bile bile.
Sevgilim, sevdanın sevdaya ettiğini etmez et, kemiğe...
Gövde'nin tarihi'nde yan yana dururdu yalnızlıklarımız,
plastik ve acımasız, zehirli ve karmaşık.
Kısaca, birbirlerine sevgiyi öğretmeye çalışırken,
birbirlerine kan içirdiklerini anlayan iki serseri aşık..
Işıktan ışığa geçen o tenha yolda,
o karanlık nefes alışta ve o darmadağın boğulmada,
seni sevmeme asla izin vermediğin o kör noktada,
o hırçın, o fazla erkek, fazla kadın noktada,
tanımadığım,
tanımaya kalkışmadığım,
izahı zor, kavranması imkansız bir hastalık gibi,
ilerledim gövdenin gövdemi bulandırdığı,
şaha kaldırdığı boşluklarda..
Biz birbirimizin çatalı, bıçağı,
biz birbirimizin incecik hırsızı, gönül süsü,
ayrılık, bir yutulmaz lokma gibi kaldı boğazımızda..
Dağlar, dersini verir acının kuşkusuz,
aslolan, savruk ruhlara yakışan sahici ölümler bulmakta.
Yoksa kimin kimin tabutunu çakacağı mühim değil.
Gecenin koynuna ihanet, bir bıçak gibi sokulmakta.
İz sürmedin,
ad sormadın,
dönüp bakmadın ardına..
Hatırla sevgilim, mutlaka sen de hatırla.
O kadar çok kovaladık ki hayat içerisinde
kendi kendimizi,
mecali kalmadı hayatların başka hayatları yakalamaya.
"Beni sevmene asla izin vermeyeceğim"
diye yazmıştın kapımdaki not defterine,
ben de eklemiştim altına:
"aşkı dövmek lazım
kalbe terbiyesizlik ettiğinde"
Küçük İskender...
Bir ayrılığın ardından yazıldığı düşünülebilecek bu şiir, esasında başlamadan biten bir aşkın da dizeleri gibi geliyor bana... Küçük İskender'in sözleri ve şiirlerine baktığımda, kendini ve aşkını yaşamın içerisindeki zorluklarla bağdaştırarak anlatan bir aşığın şiirlerinde şekil bulduğunu düşünüyorum..
Nehirlere karışan zehirli atıklar gibi
ağır ağır akarak kanıma karışmakta yokluğun!
(Alpha adlı şiirinden)
Bir organ nakli gibi sevmiştim seni;
Çürük gözlerine bağışlanan ellerim,Yırtık dudaklarına bağışlanan şiirlerim..Darmadağın kadınların, darmadağın ettiği erkekler gibiSevmiştim seni...
(Küçük İskender)
Benzetmeleri hayattan doğadan, en ciddi konular çoğunlukla... Hisleri somut olaylarla bağdaştırma meselesini çok kullanıyor ve evet edebiyatta buna ne deniyor bilemiyorum şu an, ama onun şiirlerinde okuduğumda beğendiğimi düşünüyorum her defasında... :) Küçük İskender de Can Yücel gibi çoğu kendisine ait olmayan dizelerin altına işlenen şairlerimizdenmiş, bu yazıyı yazmak için önceden kaydettiğim sözlerinin bulunduğu Word dosyasına bakarken bir kez daha farkettim; kendisine ait olmayan sözleri onun diye eklemişim ben de mesela...
En üstteki şiiri bana önce ne hissettirdi biliyor musunuz; "Biz birbirimizin çatalı, bıçağı" dediğindeki incelik kalbime girdi mesela, nasıl çatal bıçaksız çoğu zaman işini görebilse de, bıçak çatalsız hep eksik. Bu örnekte de hem birbirimizi tamamlıyor, hem de beraber eksik kalıyoruz'u hissettirmiş Küçük İskender... :)
Naif bir biçimde ama en ciddi hallerde anlatımı hakim. Sevgi böyle olmalı dedirten cinsten ve aslında hatayı direk sevdiğine yıkmayan cinste de hala hassas, sevgi dolu;
"Kısaca, birbirlerine sevgiyi öğretmeye çalışırken,birbirlerine kan içirdiklerini anlayan iki serseri aşık.."
Diyor ya; "aslolan, savruk ruhlara yakışan sahici ölümler bulmakta." Sevginin vurduğu yerde insan artık daha fazla ölemezmiş gibi hissediyor ya hayatı deli debel yaşadığı aşık zamanlarında, sahici ölümler bulmaktan kastettiği bu bana kalırsa... Öyle bir öldürüyorsun ki beni, savruk ruhlarımıza yakışan sahici ölümler bulmamız lazım diyor bana kalırsa.
Yok, hiçbir şekilde bir eleştirmen ve de iyi edebiyat yapabilirim güdüm yok aslında; bu yazı dizim altında, oldukça basit olarak hissettiklerimi yazmak benimkisi...
Son dizeleri olan "Beni sevmene asla izin vermeyeceğim" diye yazmıştın kapımdaki not defterine" dizelerini, ilk okuduğumda lisede idim mesela ve hissettiğim tamamıyla birinin benim onu sevdiğimi kabul etmesi gerekliliği değildiyse de, bıraksın seveyim dozunda Küçük İskender'in benim içinde bulunduğum durumumu anladığını ve anlattığını hissetmemdi. Herkes kendince çok sever hani, karşılıksız olsun ya da olmasın, gerçek seven onun sevgisini bilse de yok görmesin ister ya sadece... Öyle hissetmiştim ben de işte... Küçük İskender'in dizelerinde, hayatın içindeki durumlarla soyutluğumuzu anlamlandırabilmekti anladığım...
Son dizeleri olan "Beni sevmene asla izin vermeyeceğim" diye yazmıştın kapımdaki not defterine" dizelerini, ilk okuduğumda lisede idim mesela ve hissettiğim tamamıyla birinin benim onu sevdiğimi kabul etmesi gerekliliği değildiyse de, bıraksın seveyim dozunda Küçük İskender'in benim içinde bulunduğum durumumu anladığını ve anlattığını hissetmemdi. Herkes kendince çok sever hani, karşılıksız olsun ya da olmasın, gerçek seven onun sevgisini bilse de yok görmesin ister ya sadece... Öyle hissetmiştim ben de işte... Küçük İskender'in dizelerinde, hayatın içindeki durumlarla soyutluğumuzu anlamlandırabilmekti anladığım...
Hayatın içinde, Şiirlerin bende hissettirdiği ve bende kalanları anlatıyorum ya; bu şiir için de aşık olanın kendi içinde aşık olduğunu ve ötesinin aslında karşısındakinin çok fazla umursamayışlarının önemi olmadığını hissetmiştim ben... O günler geçti ve şu an kalbimde aynı derecede sızılar ve hisler yoksa da; hala hatırlıyorum ne hissettiğimi ama. Küçük İskender benim öğretmenlerimden dizelerini duyduğum değerli şairlerden biri idi hep. Daha fazla ezberimde şiiri olsun isterdim, sözlerinden çok mesela... :) Neyse ki, değerli şairlerimiz ve yazarlarımızın da eserleri ile hala yaşatma fırsatı doğuyor biz sevenlerine; onları yaşatmak, unutmamak ve unutturmamak nasip olsun inşallah...
Küçük İskender'in toprağı bol, mekanı cennet olsun dilerim. Ruhu şad olsun, şiirleri de hep okunsun okutulsun... İster istemez düşünüyorum misal; öte tarafta göç eden şairlerimiz şiirleşiyorlar ve "ne sevdik ama o dünyada" diye konuşuyorlar mıdır acaba? Sevmeden, yanmadan ve sarsılmadan, bunca yakan düşündüren sözlere ulaşmak o kadar kolay değil bana kalırsa... :)
Küçük İskender'in toprağı bol, mekanı cennet olsun dilerim. Ruhu şad olsun, şiirleri de hep okunsun okutulsun... İster istemez düşünüyorum misal; öte tarafta göç eden şairlerimiz şiirleşiyorlar ve "ne sevdik ama o dünyada" diye konuşuyorlar mıdır acaba? Sevmeden, yanmadan ve sarsılmadan, bunca yakan düşündüren sözlere ulaşmak o kadar kolay değil bana kalırsa... :)
Daha önceki Şiirlerle Hayat yazı dizime buradan ulaşabilirsiniz. Okuduğunuz için teşekkürlerim ve sevgilerimle... (:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)