6 Haziran 2018 Çarşamba

Tahta Bloklarla Geçen Günler - Haziran 2018


Antalya'da günler; orjinal ismiyle Jenga oyunun tahta blokları ile oyunlar kurarak geçiyor bu sıra. Haziran'ı böyle karşıladık bir bakıma. Kitap okuyup tablet oynayıp, top oynayarak ve resim çizerek, zamanı bazen bedenen bazen de zihinen eğlenceli kılmaya çalışarak günlerimizi doldurmaya uğraşıyoruz burada da...

Bu ayın ilk günü, Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce evimize dönmek üzere biletlerimizi aldık; şükür ki dedemin tedavisi de güzel gidiyor, evimizi de özledik tabi yine. Öncelik tabi sağlık, dedem iyi olsun da döneriz hayırlısıyla kısmetle...


Haziran Tahta Bloklar ile başladı devam ediyor yeğenim ve benim için işte... Tahta bloklar bizim değil, dedemin yan komşusunun oğullarının. Oynayalım diye verdiler, ama biz gidene kadar bizde kalır bu gidişle... :) Son 3-4 gündür; denge oyunu oynamanın ve de domino taşı olarak kullanmanın yanı sıra, tahta bloklarla denge denemeleri ve de daha fazlasını yapabilmek için de uğraşıyoruz yeğenimle. Bu uğraşlarımız, üstteki resimlerde de göründüğü üzere, benim piano yapmam, yeğenimin de kız kulesi yaptığını söylemesi ile başladı.

Sonrasında tarihçeye girip İnstagram'da hikayemde; "Piano'yu 1700'lü yıllarda ilk Bartelomeo Christofori değil, ben yaptım." , "Kız kulesini ise M.Ö. Yunan komutan Chares değil, Kağan yaptı." diye resimlerimizi paylaşarak, eğlenceyi bilgi ile sürdürmeye başladık işte. Hem eğlenmeye, hem de öğrenmeye devam böylece... :)


Piano demişken; Play Store'dan bir oyun indirdim, üstteki tahta pianoyu yaptığım ve eğlendiğimiz gün. Tesadüf eseri oldu, ben gerçek piano tuşları olan sanal piano tuşlarının olduğu oyunu indirmek istemiştim Play Store'dan. Amacım, Kağan'a "Bak o dinlediğimiz klasik müziklerin piano ile çalınanları böyle piano tuşları ile çalınıyor"u göstermekti. O diye, adı Piano Tiles 2 olan oyunu indirdim... Önce oyunu oynadım ve birkaç güne silerim bunu da, diye düşündüm ama üç gündür hala silemedim. :) 

Yetmedi Kağan da indirtti kendi tabletine ve günde sadece bir veya en fazla biri sabah biri akşam olmak üzere 15 kalbini bitirene kadar oynama hakkın var, diye şart koştum; aynı şekilde benim de o kadar hakkım var. Ne onun ne de benim gözlerimiz ağrımasın de mi ama... Sonuç olarak, size bu oyunu öneriyorum. Sanırım bloğumda ilk defa bir oyunu öneriyorum. Kağan da benim gibi, klasik müziği seviyor bir süredir ve bu oyunu bilhassa bu sebeple yasaklamadım. Daha çok klasik müzik dinler ve müziğe olan ilgisi daha da çoğalır hem, dedim. Bu oyundan önce piano ile çalınan eserleri zaten seviyordu ama şimdi pianoyu daha da çok sevdiğini görebiliyorum...


İnternette birçok örneğini gördüğümüz denge denemelerini yapmaya çalışıyoruz birkaç gündür; bazısını birebir yapmayı deniyoruz, bazısına yorumlar katıyoruz ve kendimizce oyunlar uyduruyoruz... Üstteki resimlerde dün yaptığımız sur yapılarını yaparken yeğenimin heyecanını görebildiğimde, kendime "doğru yoldasın be Didem" dediğimi hatırlıyorum da; onu her heyecanlandırabiliyor, bir şeyi yapabileceği yolda inandırabiliyor ve uğraştırabiliyor olduğumda, benden mutlusu yok... :) 

Birkaç gündür yine bloğuma yazamadım; içimde bunun eksikliği vardı, tamamlanamamışlığı vardı ama içim rahattı da diğer yandan. Sadece bir sorumluluk olarak gördüğüm şeye, geri dönüş yapamamanın eksikliği idi. Döneceğimi biliyordum, böyle döneyim de şu günlerimi anlatayım bu sefer de, dedim işte...

Bilinçaltım sürekli kavga halinde; rüyalarımda beni ya koşturuyor, ya yaralıyor, ya da duygularımla başa çıkamaz halde bırakıyor. İyi olmaya iyiyim ama bilinçaltım beni bazen böyle tüketiyor. Uyandığıma hem seviniyor, hem de üzülüyorum. Burayı okuyup da, kimi dönem böyle rüyalarından şikayetçi olan var mı acaba? Evet bu rüyalarımla başa çıkabiliyorum; ama öyle ama böyle, bu rüyalarımın da bana mesajı var bilebiliyorum. Gelgelelim bana deneme yanılma süreçleri yaşadığım şu dönem için, bir gidiş yolu verecekler mi, şu an en çok onu merak ediyorum... :)



Bugün Kağan'la Antik tiyatro yaptık, tahta bloklar yine tam geldi ve Kağan biraz zaman sonra kendisi bir kule yaptı. Üstteki üçlüyü bunlar oluşturuyor işte. Hani olur da anlayamazsanız, Antik Tiyatromuzu ve kulemizi diye... 

Bu sene çok yeni deneyim yaşıyorum, belli ki ilklerin senesi olacak diyorum sık sık. Ama üstteki antik tiyatroyu yaparken, antik tiyatroda konser veya gösteri izlemek isteyebileceğimi de düşündüm yeniden. Yeğenim hatırlamıyor ama anlatıyorum ona da, sen daha küçükken gitmiştik Antik Tiyatro'ya Antalya'da diye. Aspendos gezi yazım burada...

Eski yapıları koruyamamak acı, eskisi kadar çok konsere gidememek ve de tiyatro izleyememek de... Hazır Cumhurbaşkanı seçimleri yaklaşıyorken, kendi dileğimi söylemek istiyorum bu konuda; ülkem adına sanatın ve de eğitimin öncelikli tutulduğu, sanatın hem daha çok konuşulduğu hem de daha çok sokaklarda yer aldığı günlere kavuşturacak biri Cumhurbaşkanımız olarak seçilsin diye diliyorum... 


Denge oyunları haricinde, bir de stres atma oyunları buluyoruz bu ara; kutunun içine basket atar gibi oynamayı bugün deneyimledik, dün de üstteki fotoğraftaki gibi dizerek elimize birer taş alıp en çok taşı devirmeye çalışmayı. Çok basit ama bir o kadar da eğlenceli bir oyun. Büyük amaçlar ve başarılar değil, küçük amaçlar daha çok eğlendiriyor çoğu zaman ya hani; o misal işte... :)

Antalya'ya geldiğimizden beri, yeğenim yine dışarı çıkmayı istemez oldu bu arada. Bu yeni bir olay değil, küçüklüğünden beri benim bulunduğum ortamdan ayrılıp beni bırakıp da çıkmak istememesinin sıkıntısını yaşadık dönem dönem. Bu durumu başta netleştiremiyorduk., tahmin ediyorduk sadece benimle vakit geçirmeyi onun da sevmesinden ötürü... Ama konuşmaya başladıktan sonra "Teyze de gelsin." , "Ben teyzem ile kalacağım." ve "Sonra çıkarız." gibi geçiştirici cümleleri kullanmaya başladı. O ilk zamanlardaki, her dışarı çıkışta zorlanmalar zamanla azaldı tabii ama dönem dönem yaşamayı sürdürdük o sorunu sonrasında... Epeydir, anlatabiliyorduk ve de beni evde bırakmayı sorun etmiyordu kuzum. Ama burada yine anlatamıyoruz, "dışarı çıkmak istemiyorum." der oldu. 

Biliyorum, üstüne gitmememiz lazım yine. Elbet düzelir ama benim yüzümden enerjisini atamamazlık etmesin, çıksın, yürüsün, oynasın istiyorum. Ben çıksam gelecek, biliyorum o konuda sorun yok. Birkaç gün önce bir küçük tartışma yaşadık, dışarı çıkmıyor diye; ama ağzından, "sensiz çıkmak istemiyorum." sözünü aldım. Belki şu an burayı içselleştiremiyordur, diye üstelememe kararı aldık hemen sonra... Anne babasını da özledi, evini düzenini de; belki bizden de çok, istediği müddette çıksın bakalım dedik yine. Bu da bir dönem, yine atlatabiliriz diyor ve de olabildiğince evde etkinlikler yapabilmeyi sürdürebilmeye çalışıyorum işte hala...


Üç gün önce, 2018'de kendi adıma 10. kitabımı da okuyup bitirdim; bu kitap Arkadya Yayınları'ndan, Priscille Sibley'in Yıldız Tozu kitabı oldu... :)

Yıllar yıllar önce, bir film izlemiştim adı Yıldız Tozu idi. Orjinal adı ile çevrilmişti dilimize; Stardust. Fantastik bir film idi... Bu filmi hatırlayarak almıştım bu kitabı da, Antalya'ya gelmeden iki gün önce Yalova Özdilek'den. Konusu çok ayrı ama bir o kadar da güzeldi. Okudum yazısını yazmayı düşünüyorum kısmetse, ama kitap bende karmaşaya neden oldu. Birinin tercihini, hangi sebeple görmezlikten gelebilirsiniz? diye sorgulatıyordu kitap. Ben tarafımı çoktan belli ettim ilk 30 sayfadan sonra ve kitaptaki baş karakterin verdiği savaşa hak vererek, tam destek ile okudum kitabı. Sonunu tahmin etsem bile, nasıl olacağını merak etmemek elimde değildi... 

Tahta bloklarla geçen günlerimizde; yazıya minimum yer vardı, okumaya olabildiğince çok... Bir de yukarıda bahsettiğim oyuna takılmış durumdayız yeğenimle. Esasında en az yasaklamam gereken o oyun olması lazım, en azından hem notalara hem de klasik müziğe olan ilgisi daha da artıyor ama gözleri yorulmasın bedenen enerjisini uğraşıp atsın istiyorum işte... 

Bu aralar da böyle... Bol oyunlu, bol okumalı ve bol bol yazmalı günler gelmeye devam etsin; eğlence, iyilik ve huzur halleri ile olsun inşallah. 
Sevgilerimle... :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)