2 Haziran 2018 Cumartesi

İçimde Dans Eden Bir Ben - #yillargecerken


İçimde bir enerji var bu sıra, yeniden yükselip köklenmeye uğraşan... Her şeyi olabildiğince yazmaya ve kendimi bu yönümle iyileştirmeye çabaladığım yönde, bunu da bilmeniz gerektiğini düşünüyorum; dans ediyor içimde bir kelebek, sebebi ne aşk ne de çok büyük bir iyileşme gidişatı. Sebebi benim, bence benim deliliğim... :)


İçimde bir ben var sanki, şairin de dediği gibi; "bir ben var, benden içeri.", son birkaç aydır çoğu gün kalkıp dans etmek istiyor adeta. Bunu yazmak dışında, hiçbir kişiyle konuşmak istemedim de. Bana bile saçma geldi başta. Anlaşılır mıyım, boş yere umutlandırılır mıyım diye düşünüp paylaşmadım kimse ile. Yazılarımı okuyan dostlarım çok iyi biliyor, daha önce de söyledim bunu; en çok dans etmeyi özlüyorum diye... Birkaç aydır yine daha yoğun. Ama hep içimde vardı bu hislerim.. Bir tek; atak geçirdiğim ilk zamanlar oturup soluklanmıştı, sonra yine ayağa kalkmıştı. Bir süre susturdum kendim bile duymazlıktan geldım içimdeki o tutkuyu, duyarsam daha çok canım acıyacak sandım. Meğer acıtmazmış, birkaç senedir bunu da deneyimliyorum...

Son birkaç gündür içimdeki; zumba dansı yapmak istiyor, salsa yapmak istiyor. Sebebi de basit, içimdeki enerjiyi ancak danslarla yansıtabileceğine ve yazının dışında hayata daha da akabileceğine inanıyor. Enerji verip enerji alacakmış canım, içi dışı dolu dolu ve ben seviyorum da onu... "Yapamazsın ya da yapamazsan?" diyen yanıma kulak dahi asmıyor. "Bir gün olacak, görürsün yeniden" diyor sadece.




Üstteki fotoğrafları, dün banyodan sonra bu psikoloji ile çektim. Psikoloji de değil aslında bu, içim böyle bence benim; her renkle dolu sanki. Ben dansı oldum olası hep sevdim, hayalimde hep bir dans kursuna gitmek ve belki bir dans grubunda hobi olarak da olsa dans etmek vardı... Şimdi ise en çok yaşamı mutlu yaşamak isteğime yönelik, severek yaşamak ve kötü durumlarla savaş vermek adına; hayatımda olduğunu kabul etmem gereken tutkularımdan biri, biliyorum. İster oturduğum yerde olsun, isterse de ayakta durup dans etmek; müziğin ritmine vücudunla dans ederek eşlik etmek, hala benim için değişmeyen güzelliklerimden. Hayatı sindirmenin, doğayı izlemek kadar sakin ve uçarı hisler yaratan yollardan biri benim için...


Bu ara o güzel konuşan yanıma sımsıkı sarıldım daha çok; keyfim mi yerine geldi, açıyorum hareketli müzik ve oturduğum yerde akıtıyorum enerjimi. Keyfim mi kaçtı, bu sefer yeniden toparlanmak adına biraz slow başlayan ama sonra hareketliye dönen şarkılarımı açıyorum ve toparlanmaya çalışıyorum. Bu aralar çok dans etmek istiyorum ve olabildiğince kendimi engellemiyor ve bana tedavi süreci oluyormuşçasına yine onu kullanmaya bayılıyorum... Biliyorum, artık bırakamayacağım da..

Hayat Hikayemi yazmaya çabaladığım 30 Nisan'dan beri işleyen günlerin getirdikleri arasında, başaramadığımı hissettiğim ve durakladığım anlarımda o içimdeki dans eden kelebek yine beni kendime getiriyor çünkü aynı zamanda. Diyor ki; "Yaz be; sadece sen okuyacak olsan da, gidişat hoşuna gitmese de, konular birbirine karışsa da ve belki de hiç kitabını çıkarmak istemeyecek olsan da sonra..." Ama diğer yandan da; "Salak mısın ya? Yaparsın sen, gıcıklaşma. Bir oturduğun yerde oyna da, kendine gel önce." diyor. Hepimiz biraz deliyiz içimizde bence. Bu hayat deli olmadan çekilmez diyorlar ya zaten, aynen öyle... :)


**

İçimizde konuşan yanı dinlemek güzel bir şey aslında, sağlık veriyor ve besliyor ruhu aynı zamanda... Ama ben beslenmeyi aşıyorum da galiba bazen. Hayaller kuruyorum bu alanda da, hiç gocunmuyorum da gerçekleştiremiyorum diye ama bir yanım dans ediyor boşlukta. Bazen yoruyor bu durum beni, içim gülümser ama dışımdan tepki veremez hale getiriyor. Zira kendimi hiç oturmamış gibi hissediyorum, kaldığım yerden devam edecekmiş gibi kalkaabilirmişim gibi. (Günün birinde, bu olur belki de...) Bunları yazabiliyor olmak güzel aslında, bu içimdeki hissi de sakinleştirebilmek yazmayı seviyor olduğum konusuna bağlanıyor. Şükür ki, diğerleri gibi... :)

Yazıyorum, yazıyla da dans ediyorum sanki... Bir iki omuz hareketim bile dans etmek zaten şimdi benim, biraz kalça hareketi, kolları kıpırdat, bacakları ama yalan ama gerçek ayakta imiş gibi hareket ettir, düşün bolca; derken içim kaynıyor işte, sahnedeyim sanki o an. Sahne benim, doyuma böyle de ulaşabiliyorum ben; ruhumun doyumuna...

Aslında bir psikoloğa sormak isterdim, bu kadar çok hayal kurmak doğru mu? Bir benim için değil, her birimiz için hani... "Çok hayal kuruyor olmamız, gerçekte yaşayabileceklerimize dair hevesimizi köreltmeme sebep olur mu acaba?" diye düşünüyorum. Ama çok da deneyimledim, hayalini kurduğum birçok şeyi gerçekleştirdiğimde hayallerden büyük hazzı yaşadım da çoğunlukla. Belki de hayaller sayesinde de diyorum ama...

Kafasını karıştırıyor insan kendi kendine çok düşündükçe, biliyorum ama yazdıkça şu an bir şeylerin daha net farkına varıyorum. Anladım; içimdeki tutkularımdan ve hislerimden kaçamam ve onlarla eninde sonunda yüzleşmem gerekir ama geç ama erken... Yüzleşiyorum ve bunun da varlığını kabul ediyorum. Dansa olan tutkumu yok saymaya devam etmemeye kararlıyım... Hayat Hikayem yazı dizimi yazmaya devam edemediğim şu sıralarda da bu yazıyı yazmadan devam edemezdim. Altıncısı için hazırlık yapıyorum bir süredir, konum belli "Fizyoterapiye başlama sürecimi" yazacağım. Ama gel gelelim içim "dans etmekten bahset önce" diyordu...

Dans edelim; her güzel başladığımız günde ruhumuzu beslemeye devam etmek adına, her kötü başladığımız günde bu dünyanın iyi enerjisini geri alabilmek adına... Ama slow ama hareketli şarkılarda; ama lirik, ama twist dans olsun; ama oturarak ama ayakta, dans edelim işte... Ben dans etmeye devam edeceğim, içimde dans eden birine zaman zaman tam olarak eşlik edemediğime (en azından eskisi gibi) biraz burulacağım zaman zaman; ama söz verdim kendime, bir daha onu uzun süre duymamazlıktan gelmeyeceğim...


İçinde tutkusu olan, gerçekleştiremeyen ama bir gün gerçekleştirmek için hayal kuran, içindeki sese kulak asmamaya dayanamayan ve herkes kadar kendisinin bile kabulunu göremeyen, ama içindeki sesi susturmaya içi de el vermeyen herkese ve kendime; "o tutkulara sarılalım!" diyorum. İyileşme içten dışa gerçekleşmeli ya, bize de o tutkuların varlığı gerekliymiş; tutkularıma, imkansız görünseler de sarılmayı sürdüreceğim. Yazdıkça rahatlıyorum ve bugün de içimde dans eden yanıma eşlik de ettim yine mutluyum. Yazarak ona destek verdim ama bugün en çok...

İçimde dans etmek isteyen kişiye "dur" demeyecek ve onu fişekleyeceğim, zira daha çoğuna bile ihtiyacım var; bir tutkuyu daha çok amaç edinip daha çok hayata sarılmak için... :)

Sevgilerimle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)