Bu yazımı Şubat 2023'te yazmaya başlamıştım, şimdi tamamlamaya geldim. Çünkü tam zamanı olduğunu düşünüyorum, o sıra çok sinirlendiğim bir grup insana karşı sinirimle yazarak, olmadık kişilere kötü enerji yüklerim diye durdurmuştum parmaklarımı. Şubatta yazdıklarımın bir kısmını sildim, dilimi yumuşatıp kalbimi sakinleştirdim ve yazmaya geldim.
Şunu farkettim; "Kimseyi Anlamak Zorunda Değiliz!" ve birileri bunun hep aksini bizlerden bekliyorsa; onların da bizleri anlamasına fırsat tanımalıyız. Ben bunu anlatmazsam her daim içimde kalacak. Kendimizi kırmamak üzere, içimizi oyan insanların hayatlarımızdan çıkması gerektiğini yeniden anladığım üzere başkalarına da vesile olurum umarım... :)
Yazıma Şubat 2023 ve Mayıs 2023 başlıkları ile devam edeceğim ara sıra, çünkü yazımın bir kısmını da anlatmak istediklerimin başlangıcı olarak silemedim.
O zaman başlayalım, Şubat 2023 diyerek;
Anlaşmakta güçlük çekiyorum bu ara insanlarla, "günümüz düzeni değişti ama bu kadar mı?" Derken buluyorum kendimi bir de... 2023 bu kadar sert başladı demiyorum, bu bir süredir var olan şeydi zaten... Benim anlatıp rahatlamam gereken ikili ilişkilerde garipsediğim konular artarak katlanır oldu, anlatmaya geldim.
Hani büyüklerimiz der ya, "herkesi kendin gibi sanma!" Ben kendim gibi sanmaktan öte, "E doğrusu bu değil mi? Yeterli sayıda kişiler bile bunu neden yapmakta zorlanıyor?" diyerek sorguluyorum bu sıralar hayatı... İstediklerim bence oldukça basit şeyler.
Konumuz hayat üzerindeki tüm ilişkiler... İkili veya çoklu anlaşma gerektiren ilişkiler konusunda, önce ailede pekişmeli ve okulda da desteklenmeli değil mi bazı öğretiler? Yani belli bir yaştan sonra anlaşma konusunda çocuksu kavgalar ve laf sokmalar geride kalmamalı mıydı? İş veya arkadaşlık, biraz yüzüne gülümseyip öte yandan arkandan konuştuğunu farkettirmesi miydi? Bu sıra herkesi ben anlamak zorundaymışım gibi hissettiriyorlar bana, oysa anlaşılmak ara sıra taraf değiştirebilirse de karşılıklı olmalı değil mi?
Son 3-4 aydır en çok kızdığım mevzu ne yazık ki şu; üzüleceğim ve de kızacağım durumlara benim adıma karar verip benden bir şeyler saklıyorlar, sonra da dönüp ben öğrenince "seni üzmek istemedim" diyorlar. Beni üzmek istemeyen insanlar, bana başka başkalarına başka konuşuyorlar. Sonra laf arasında da bana "senin yerin bende başka" diyorlar. Deneyimlediğim çok net bir mevzu var ki, sözlerden çok davranışlar en dürüstü hayatımızda... Yıllardır savunduğum mevzudan hala dönemedim ve aynı şeylerle karşılaştığım için zannediyorum ki Rabbim bunu kabullen diyor bana ama ben hala kabullenemedim. = "Hiçbir doğru acıtamaz benim kalbimi, bir yalan kadar!"
Mayıs 2023;
Bu kadar üstünkörü anlatmama gerek yokmuş aslında ama o aylardaki psikolojimle çok yüzeysel anlatmışım. Oysa içim çok sıkılıyordu karşılaştığım "zorbalık" derecesindeki davranışlarla. Ki küçüklüğümden beri çok sık karşılaştığım bu zorbalığa söz edememek, yüzümde koca koca sivilceler çıkmasına sebep olmuştu o dönem de. Artık sürekli üstüne gelinen olmak istemediğime şu dönemler netlikle anlam verebildim ki, umursamamak kadar sözümü de esirgememem gerektiğini anladım. Belli ki hala zayıf görülüyorum ama kimsenin hiçbir haline tamah etmemem gerektiğini de anlayabiliyorum. Üstelik de ortada hiçbir şey yokken, herkesin stres atma objesi haline getirilmişken neden susup oturacağım ki artık; demeye başladım. Çok şükür...
Bana yapılan benim sözlerim gibi çok yüzeyseldi. Evet, yaşımız itibariyle de çok saçmaydı! Kimin neden bana böyle davrandığını bilmediğim bu sürecin benzerini, en son üniversite dönemimde çok zorlu atak sürecimi geçirirken de yaşamıştım. Bir arkadaşım çok ağır davranmıştı bana, sorduğumda sebebi de yoktu. Ona göre davranışları çok normalmiş, öyle diyordu ama o benden gitgide uzaklaşıyordu.
Bakın burayla bağdaştırınca durumları, her şey ortaya nasıl çıkıyor. Zaman zaman unuttuğum ve hala neden şaşırdığımı bilmediğim bir olgu, bazılarının hayatınızdan çıkması gerekiyormuş olgusu... Ben bunu büyüdükçe anlasam da, gerçekleşirken şaşırmaktan vazgeçemiyormuşum ve şimdi sonucunda kavrıyorum. Yani evet, o dönem biraz üzülmem gerekiyormuş ki bu sonuca yeniden ulaşabileyim.
Hayat birilerini nasıl getirebiliyorsa, o kadar da götürebilir. Sanırım 30 yaşında biri olarak buna şaşırıyorum en çok; aile içinde olgunlaşamadığını düşündüğüm üzere, arkadaşım dediğim insanların bir zaman sonra üstten üstten bana bir şeyleri anlatmaya çalışmasını ve sonra da benim neden onları anlamam ve kabul etmem gerektiğini düşündüklerini anlamak da istemiyorum! Dosdoğru ne demek istediğini yalansız dürüstçe anlatabilen insanlarla karşılaşamamak hala bana sinir bozucu geliyor... Ama hep söylediğim gibi, canımı acıtsın ya da acıtmasın dosdoğru konuşmalarla çözebileceğimiz sorunları çözümsüz haline getiren insanların benim karşımda yalana başvurmalarıdır ki; 95 yaşıma kadar yaşasam da, bunun ötesini kabul edemeyeceğim!
O dönem işte böyle üstü kapalı konuşmalarla sarılmıştı etrafım. Kimin bana neden trip attığını bilmediğim için, sürekli bir tersleniyordum. Sebebini çok sonradan anladım ama keşke bana o dönem anlatabilselerdi, beni cidden hiç ilgilendirmeyen konulara girmemiş de olsam her söylediğimden nem kapılmış! Benim açımdan değil, onlar açısından üzücü ki "ben sadece ve sadece kendi yolumda ilerliyordum ve ilerliyorum"un rahatlığındayım hala... :)
Şubat 2023'e Atlayalım Yeniden;
Bahaneleri sırtlanmış çok insanla karşılaşıyor ve de tanışıyorum. Birçoğu da işim sayesinde. Ama gelgelelim en büyük bahaneler ertelemeler ve ciddiye almamaları gibime geliyor. Doğrusu en sevmediklerim bunlar... Annem "herkesi kendin gibi sanma!" diye işte tam da buralarda söylüyor. Tamam da ikili ilişkilerin özellikle de arkadaşlıkların yolu "dürüst yoldan ne istediğini söylemekten" geçmez mi?
Hadi tamam iş konularını geçeyim öncelikle, kurduğunuz ilk bağlantıda dürüstçe karşıdakinin ne istediğini anlamak istemez misiniz? Benim karşıma sürekli gerçek istedikleri ne olursa olsun benden saklamaya meyilli kişiler çıkıyor. Oysa en başta da niyet ne olursa, şartlar ne kadar değişirse değişsin; yeter ki ben ne olup bittiğini bileyim, beni geçiştirme ve bana net ol dediğim herkesten yana bu tavırla karşılaşıyorum.
Ben biliyorum ki, içimize attığımız her şey yük olur bizlere. Bloğumun bu sebeple var olmasını da çok seviyorum. Ama iki haftadır cümlelerimi nasıl toparlarım bilemediğimden beklettiğim bir yazımdır bu...
Mayıs 2023 Yorumum;
Böyle kişilerle hala karşılaşıyorum, en çok da işim sebepli. Başta çok yüksek başlayan insanlar, birden sönüyor ama bunu bana asla söylemiyor. Sonra ben yapacaklarını söyledikleri ama yapmadıkları işler karşısında nedenini sorduğumda da, "Ben seni üzmek istemediğim için sana dönemedim ama ben yapamayacağım." diyorlar. Peki, yapabileceğinizi söylediğiniz zaman da mı doğruyu söylemiyordunuz? Olumlu bir şeyi söylerken ki dürüstlüğünüz gibi değişen halinizi söylemekten neden utanıyorsunuz? (İnsanoğlunun en ama en net insanına dahi, anlamsız davranışlarını aklım almıyor!)
O dönem biri beni 1 hafta boyunca oyaladı böyle. Telefonlarıma bir türlü çıkmıyor, akşamına dönüp "abla çok işim vardı dönemedim kusura bakma" diyor ve ekliyor "yarın seni arayacağım, ben arayamazsam şu saatte beni ara." Arıyorum, tabi yine açan yok, yazıyorum ve okunuyor yazdıklarım ama hiçbir geri dönüş yok. Bir tanıdığı hastalandı, bir kendi meşgul idi; bir başkasına gitti, bir başka zaman da başka bir şey oldu. Bu durum 1 hafta sürdü böyle. Bir haftanın sonunda anlayışım tükendi! "Beni oyalıyorsan, zamanımı ve de iyi niyetimi suistimal ediyorsan söyle; ben bu durumdan çok sıkıldım!" dedim. Bana dönüp, "Abla ben yapamayacağım ama seni üzmemek için bunu sana nasıl söyleyebilirim bilemedim!" dedi. (Bu benzerlerinden sonra, en son nokta idi. Çünkü karşıma bana asla net cevap vermeyip beni engellemeye de tenezzül etmeyenler maalesef var hala.)
Ben bu çocuğa zamanımı, emeğimi verdim; bildiklerimi öğreterek bilgi ve tecrübelerimin bir kısmıyla yüreklendirdim. Ha helali hoş olsun, yaptım diye söylemiyorum; bunları kendi istedi, ki niyetinin ciddi olduğunu bana belli etmek istediğini de kendi söylüyordu! Hiç hoş bulmam "ben de sana bunu yaptım ama!" demekten ama onun beni soktuğu psikolojiyi anlatmak istiyorum size. Kendi kendime gelin güvey olmamıştım.
Değinmek istediğim nokta şu; insanlardan herhangi bir borç aldığınızda, onun ödemesi ne kadar önemli ise sizler için, gösterilen ilginin de "doğrudan karşılığının verilmesi" o kadar önemli olmalı. Olumlu karşılıklar için geçerli değil söylediğim, olumsuz olarak da cevap direkt verilebilmeli. Sizin olumsuz kararınızı kötü karşılayan insanın kötü davranışı hayatınızda yeri olmayanlardan olmalı...
Kişilerin üzülüp üzülmeyeceği, hayal kırıklığına uğrayıp uğramayacağı sizi ilgilendirmez; siz doğru yoldan zamanında bildirirseniz, bu sizin iradenizle verilmiş karar olarak kayda geçer. Fakat vereceğiniz cevabı ne kadar geciktirirseniz, asıl o zaman insanları kandıran ve de dolandıran sizler olursunuz. Cevap vermeyeni anlarım ama ısrarla kişiye dürüstlükle meşgul olduğunuzu belirtiyor ve bekletiyorsanız; hayaller kurulur umutlar edilir ve yarattığınız hayal kırıklıklarıyla da size karşı güven o kadar zedelenir!!
Herkesi anlamak zorunda olduğumu düşünmüyorum. Kendimle dalga geçilmesini kabul etmiyorum! Önemsenmeme mevzuunda birilerinin "ayıp olmasın" diye beni geçiştirmek üzere net bir cevap vermemelerinin ve ertelemelerinin "esas terbiyesizlik!" olduğunu düşünüyorum.
Buralarda okuyup da beni anlayan çok kişinin olduğunu seziyorum. Anlayışı ve de samimiyeti kaybettik diye düşünüyoruz... Son zamanlarda kimin gerçekten doğru söylediğini kestiremez oldum. Çevremde de "insanlar yalan söyler" imajı hakim. Kimseye güvenmemek hayat normali olmuş, ikilem arasında yaşamak da aynı şekilde. Bu değerleri kaybetmiş olmaktan ötürü çok mağdur hissediyorum kendimi. Herkesin işi var ve artık benim de işim var, ama yine de herkesin ertelediği vakit ayırmadığı ve önemsemediği kişi çoğunlukla benim. Sevilmediğimi asla söylemiyorum, kendi değerlerine benim gibi sahip çıkan kişiler de hala mevcut; dönüp bana vakit ayırmayı veya plan içerisinde hareket etmeyi biliyoruz. Ama halkın genelinde bir boşvermişlik bir "aman sen de!"cilik var, insanı üzüyor ve tüketiyor ne yazık ki...
Ha şu da var ki, bu durum neticesinde artık birkaç kez beni meşgule düşüren veya erteleyen ama bana ısrarla dönmeyenlere de artık vakit ayırmamayı seçer oldum. Çünkü hayatlarını devam ettirdiklerini sosyal medya üzerinden görebiliyorum ama bana vakit ayırmamakta ısrarları da "çok meşgulum" neticesinde olunca insan şöyle söylüyor; meşgul olduğu bana karşı hali, benim dışımla ilgileniyor kendisi... :)
(Tam anlamıyla bir iç dökme yazısı oldu de mi? Kimler sonuna kadar okuyup yorum yapacak çok merak ediyorum... )
Toparlamam gerekirse;
= İnsanlar cevap verme, dürüst davranma gerekliliğini unutmuşlarsa hatırlatalım. Siz de çevrenizde bu tarz tavırlarda bulunan kişiler varsa, yapabiliyorsanız hayatınızdan ayıklayın. Enerjimizi pozitif anlamda etkileyemiyorlarsa, hayatınızda gereksiz yer kaplamalarına da gerek yok zannımca.
= Rabbim her birimize benzer kişileri; "Kulum sen bundan kendine - Ben kıymetliyim, benim vaktim de enerjim de kıymetli ve özel!- diyebiliyor musun?" diye karşımıza çıkartıyor bence! Elbette önce bunu onlara anlatmalı, ancak anlatıldığı halde aynısı yapılıyorsa zaman harcanmamalı! Hayat o kadar kısa ki; kendimizi üzdürmeyip ezdirmeyelim derim. Ben iki aydır geç kalmış da olsam bunu başardım! En azından güç olmadı diye düşünüyorum;
-- İki taraflı ilişkilerde cevaplar olumlu veya olumsuz net olmalıdır. Sürekli ertelenen kişi olduğunuzu hissediyorsanız, çok yumuşak duruyor olabilirsiniz. Lütfen herkesten önce kendinizi düşünün, inanın geç kavradım ben de; bunun bencillik değil, kendi öz değerimi yitirmemek için kendime gerekli mevzu olduğunu anlamakta.
-- Yeni veya eski tanıdığınız kişi size geri döneceğim deyip dönmüyor; bunu en az ikiden fazla yapıyor ise, "önemsemiyor, önemsenmeyi haketmiyor" ibaresini yerleştirin üstüne. Acabası, nedeni nasılı sürekli alttan alıp siz ona ulaşmaya çalıştıkça, "önemsemem gerekmiyor, zaten o bana yazıyor" diye düşünüyorlar. Acı tecrübeyle 10'dan fazla kez benzerlerini yaşadım. Bu durumun mottosu şu, hiçbir ilişkide herşeyi kolaylaştıran tek taraf olmayın ve karşı tarafı da işinizi kolaylaştırması gereken yerine koymayın! Tembel olmayın ve kimsenin tembelliğine alet de olmayın.
-- Bu benden herkese; kimse için, özellikle de benim için:
"Ya sana bunu nasıl söyleyeceğim bilemedim, üzülürsün diye düşündüm."
"Seni üzmek istemedim, seni kızdırmak kırmak veya olumsuz cevap vermek istemedim."
Benzeri olumsuz kelime dizilerini kullanmaktan vazgeçin. Ben bez bebek değilim, hastalığım olabilir ve sizlere sakin cevap veriyor ve bazı hatalarınızı dahi görmezden gelebiliyor isem bu durum "zayıf olduğum anlamına gelmez!"
Benim üzülmem kırılmam kızmam ise sadece beni bağlar! Bana üzüleceğim diye söylemediğiniz gerçek cevap, başka şekilde öğrendiğim şekilde size güvenimi sarsar. Genele yayın bunu, güven sizin için önemli ise daima açık sözlü olun. En fazla hayatımızda olmak isteyenler sınırını bilsin, neye üzülüp üzülmeyeceğimize de karar verebilelim!
***
Arkanızdan laflar çevirip yüzünüze gülenlere ise, çok net şekilde lütfen "çocuk olmadığınızı" bildirin. Ben öyle yapıyorum, çünkü yeterince sustum.
Kendi yolumda giderken, kimsenin afra tafrasına; garip kırgınlık ya da kızgınlığıyla sessiz kalmasına veya bir gidip bir geri dönmesine gösterecek sabrım yok. Benimle ilgili hissettiğiniz her ne varsa, geçin karşıma konuşun doğruca. Ama üstten konuşmalarla anlamamı beklemeyin zamanla.
Ben herkesi anlamak zorunda değilim, kendilerini bana anlatmadıkça! Siz de beni anlamak zorunda değilsiniz elbet ama çocukluğa luzüm yok zannımca.
Birer tanecik hayatımız var, bunlarla mı uğraşacağız Allah aşkına. Yaşamaya geldim bu hayata sadece kendi adıma, ailem bildiklerimin yanında; bir de hayallerime bakarım yalnızca, sadece kendi yolumda... :)
Bu da böyle biline... Umarım yazım birilerine fikir verir ve yüreklere faydalı olur.
Sevgilerimle... =)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)