31 Aralık 2022 Cumartesi

2022 Sonundan Yorumum; Eşsiz Şaşırtıcılıkta Bir Seneydi Benim İçin...

 

2022 boyunca yer yer yazı yazabildiysem de, en çok uzun başlıklar atmayı sevdim. Geçtiğimiz senelerde çok uzun cümleler kurduğumu söyleyenler olmuştu, ben de bu sebeple cümlelerimi kısaltmıştım. :) Bu sene istemsiz olarak başlıklarımın uzadığı oldu. Ama şimdi doğruya doğru, bu sene bu uzun başlığı benim açımdan hakediyordu! =)


Klasik noktalardan başlayacak olursak eğer; 50 kitap hedefime ulaşabildiğim bir sene değildi, çok film izleyebildiğim bir sene de değildi! (Sadece iki film izleyebildim, o da birisi yarım!) Ama öylesine dolu dolu yaşadığım ve nice başarılarla, kademe kademe hayata atılışlarımla doluydu ki. Bu durum hepsini affettirebilir bence... 

Okuduğum kitaplardan 5 aletini çok beğendim. Geçtiğimiz senelere göre az kitap sevmiş olmamı, daha az kitap okuyabilmiş olmama bağlıyorum. 2023'te daha çok kitap okuyup, daha çok okuma listesi silebilmek ve daha çok yeni okuma listeleri hazırlayabilmek istiyorum... :))

Okuduğum kitaplarımı 1000kitap hesabımda bulabilirsiniz. Bu sefer bloğumda listelemeyecek ve yorumlarımı yapmayacağım. 1000 Kitap hesabımda bu sene çok inceleme yaptığımı düşünüyorum, oradan istediğiniz kitapla ilgili yorumumu okuyabilirsiniz. Tabii ben de beğenip yorum yapabilecek kıvamda gördü isem yorumladım, hepsini yorumlamadım doğrusu... =)) Ama bu sene en beğendiğim 5 kitabı aşağı kolaja bıraktım, yeni yılda daha çok kitap okuyup filmler izleyebilmek umudumla... 


Hayata atılışlarımdan bahsedeyim bir de; hayatımın biten bir bölümünün daha özetini yapmak nasip olduğu için şükürlerimle, yeni yıl adına yine heyecanlananlardanım ben de... Her zaman yeni bir sayfa açabilmek mümkündür hayatta, ama bir seneyi tamamen bitirip bir diğer seneye umutlar biriktirebilmek üzere başlamaya niyet etmek başka bir hissiyat veriyor. Hani bir kitabı bitirip, yeni bir kitaba geçerken nasıl olacağı için heyecanlanırsınız ya; aynı öyle hissediyorum. Bu heyecanım da hiç sönmez diliyorum... :))


Ben bu sene ramazan ayında stant açtım, dolu dolu bir Nisan ayı geçirdim; hayallerimdeki gibi bir çalışma hayatı idi. Öyle güzel insanlarla tanıştım ve öyle bir iş hayatımı rayına koydum ki, daha fazlası olsun diye o aylardan beri uğraşım bitmedi ve biliyorum bundan sonra da bitmeyecek Allahın izniyle... 

Çok eğlendim, gerek iş hayatımla tanıdığım insanlarla gerekse de hayata karışmak anlamında. Başarılarına doymadım, en iyisi için kendimi planlarken bazen bir altı olduğu, en olmadık durumları yaşadığımız da oldu ama ben bu sene kendimi hayatımın tam sa beklediğim zaman dilimlerinden birinde olduğumu hissettim... <3 (:

İş hayatımda üç adet başarı kazandım ki, bir senede üç başarı şaşırtıcı derecede mutluluk dolu idi. Böyle rahatlık hissettiren, oh be oldu sonunda sevinci yaşatan bir tatmin duygusu hissediyorum hala... İyi ki... 


Bu sene hayatımda olduğu için daha fazla şükrettiğim arkadaşlarım oldu; bunlardan biri benim için hem liseden arkadaşım hem de şimdi iş ve her an iletişimde olmak üzere sıklıkla görüşmekten memnun olduğumuzu Ayşegülüm! :) Bu sene onun ve başka bir arkadaşımız Ayşenimin de müdür olduğuna şahit olduk; ben onlara onlar benim başarılarıma sevindi ve iyi ki dedik, ortak noktamız olan bu işe girişmişiz. Yeni yılda daha nice başarılarımıza koşalım ve çok mutlu olalım..

Bu sene Ayşegülümle dolu dolu uğraşlara ve birbirimize yürekten bağlandığımıza inandım ben. Hayatımda yeri hep başka olacak biri artık benim için. 2022ye teşekkür edeceğim, hayatıma kattığı hayallerin gerçekleşmesi ve değer verip kıymet gördüğüm bir yerde olduğum için... :))

Yanımdaki diğer arkadaşlarım, Damlam benimle stant yerimde yer aldı; sonra dönüp bir sürü arkadaşım eklendi yanına, hiç yalnız kalmadığımı gördükçe, mutluluktan başım döndü çoğu zaman... Melike, Zeynep, Rukiye, Uğurcan, Selda, Gamze, Ayten abla, Aliye abla... Çok şanslı hissettirdiniz kendimi bana çok teşekkür ederim! :)


Malum bu bir toparlama yazısı, bu sefer dağınık olmasına hiç aldırış etmeyeceğim; 2022 o dağınıklığın içerisinde çok dertli toplu idi bizim için! 🥰

Sevdiklerimizi ağırladık, kışlık hazırlığı yaptık, çok büyük fedakarlıklarla hayata atılmama yardımcı olan sevdiklerimle kutlu bir yıl yaşadık.

İlk defa tedavilerime kendim gittim geldim, ilk defa otobüsleri kendim kullandım, ilk defa alışveriş yaptım sene boyunca, arkadaşlarımla buluştum, tek başıma ve de arkadaşlarımla sahilleri ve sokakları gezdim. Ben kendimi yeniden gerçekleştirmek üzere geçtiğim her harekette çok öğreti dolu bir sene geçirdim...


İki adet kaplıca tatili (Ocak'ta Kütahya, Kasım'da Afyon'a gittik.), çok kavuşma, çok çaba, çok sıkıntı ve o sıkıntıların üzerinden gelme hallerinden geçtim. Destek verdim, destek gördüm! Çok ağladım, her hayal kırıklığımda ayaga kalktım ki, başarılarım herkese duyurulsun istedim. 

Bu uğurda çok paylaşım yaptım; hayata ben artık hayattayım, kendimi gerçekleştirmeye başladım ve bana destek verin daha fazlasını yapayım demekten hiç utanmadım... 😇

İnstagram Adresimden beni 2023 boyunca da takip ederseniz, daha fazlasıyla yerimi alacağım instagramda ve sosyal alemlerin birçoğunda... ❣️


=> Diyeceğim o ki; 2022 çok güzel ve özeldi benim için, 2023 daha güzel olsun ve umudu hayatımın hayallerinden derin anılarımızı oluşturabilmek istiyorum! :))

Bu sefer hayallerimi hedeflerimi yazmıyorum, yaşayacağım ve yaşatacağım inşallah! 🎉 Sizi de hayatıma bekliyorum, beraber yazabiliriz ve yaşayabiliriz. Paylaşarak, anlaşarak ve tanışarak... 



O zaman hepimize mutlu, umutlu, sağlıklı ve bol başarılı bir yeni yıl olsun... 

Bol okumalı bir sene olsun, çok ama çok mutlu olalım ve kimseye mutluluğumuzu harcatmayalım! 2022'de öğrendiğimiz hayat tecrübelerimizi 2023'de hayata daha iyi geçirebilmek dileğimle... 💗

Barış, huzur, aşk, umut ve bereket dolu bir sene olsun; mucizeler de sürprizler de günlerimizden eksik olmasın! 🥰

Sevgilerimle, yeni yılda daha çok yazılarımda kavuşabilmek dileklerimle... 🙏❤️‍🔥 Hayatımdaki herkese (iyi veya kötü) teşekkürlerimle, bana neler neler kattınız; bilemezsiniz!! 

Güle güle 2022 ve onunla beraber beni üzen her şey! Hoş gel 2023 ve onunla beraber tüm umutlar ve güzellikler... 😊

29 Aralık 2022 Perşembe

2023'e Girmeden Önce Yapacaklarım - Aralık 2022


Yeni yıla girerken hep yeni yıl için yapmayı ve olmasını istediklerimizi söyleriz ya, benim bir diğer yandan da bitecek olan yıl içinde bitirmek istediklerim olur daima...

2022 içinde iş hayatımı yoluna koyarken birçok kişi çoğu zaman erteledim aslında. Hayata atılırken de birçok yapmak istediğime odaklanamadım, o bir aradalık hissine erişemedim. Yani hayata atılayım derken, birçok şeyi de ihmal ettim. Özel, yapsam iyi olur ve de belki çok önemli değil ama önemlilerin arkasında da olması gerekenlerdi. 2023'e Girmeden Önce, bu önemli olanların bir kısmını tamamlayıp bir diğer kısmını da 2023'e teslim etmek üzere hazırlığımı yapacağım! Kararım kesin... =) 



İlk sırada fotoğraf ve not düzenimi toparlamak var! Bilgisayarda da telefonda da toplu olmak prensibim ve oldurmaya çalıştığım bir durum ama bazen birçok şeyi yaparken bu mümkün kılamadığım ve yığılmalara sebep olan bir durum halini alıyor. Bu sene buna sebep olan en bariz mevzu, not defterimi aktif kullanmamam oldu! Dijitale çok kaptırdım sanırım kendimi. Bu sebeple 2022 bitene kadar, bu yıldan kalan tüm telefon notlarımı ve fotoğraflarımı düzenleyip; gerek bilgisayarda gerekse de not defterlerimde aradığımda bulabilir hale getirmeye uğraşacağım. (Telefon fotoğrafları hemen hemen tamam aslında. Telefonumdaki notlarım kısmını ise son 3 aydır fazlasıyla karıştırmış durumdayım. Umuyorum son 3 günde toparlanacaklar tarafımdan...) 

-- O kadar çok ekran görüntüsü almışım ve bunları da bilgisayarıma düzenlemek üzerine not etmişim ki, elbet bir kısmını da kullanıyorum ama kullanmadığım onca gereksizi var; biriktirip nesine kıyamadım bilmem, birçoğunu sildim ama vazgeçmem gereken bir o kadarı da var! Biriktirdiğimiz her türlü gereksiz şeyin, enerjimizden ve alanımızdan çaldığına çok inanıyorum. Bu da öyle bir mevzu halini aldı bende. 2022 bitmeden bu görevi de başaracağıma inanıyorum... =) Sizce?

2022 Okuma Hedefimi Tutamadım Ama Elimdeki Senenin Son Kitabı Olsun Diye Uğraşıyorum... Ama sanıyorum bu maddeyi olduramayacağım, henüz kitabın yarısını daha birkaç gün önce geçtim ve o günden bugüne elime alabilmiş değilim. Son birkaç gündür yoğun geçti günlerim, bu durumdan çok memnunum :) Ama gel gelelim, elimdeki kitabı bitirmeye yüz tutturamadım. Deniyorum ama en azından yeni yıla son 100 veya 150 sayfası kala girebilmeyi umuyorum... Elimde okumak istediğim diğer kitaplarım da var, bir de elimdekileri bitiremediğim için "okumak istediğim kitaplar listemdekileri" alamadığım vakitler sürmeye devam ediyor... =) Kemik Saatler gerçekten benim için çok güzel kitap ama hem ciltli hem de kalın bir kitap olunca, yatakta okuması zorluyor... Bir süredir de kitap okuma konusunu yatmadan hemen önce gerçekleştirdiğim bir eylem halini aldırdığım için, kalın kitaplar sorun olur oldu bu açıdan... 2023'de mevzu olmamasını diliyorum elbette. (:


Listeler demişken, listelerimi not edip ya o listedekileri silmek üzerine harekete geçmeye veya yanına oldu tiki atabilecek hale getirmeyi alışkanlık etmeliyim; Bu sene boyunca iki tane film izlemişim, biri televizyonda yarım yamalak olmak üzere diğeri iki gün önce tekrar izlediğim "Gümüş Patenler" filmi idi... İkinci izleyişimde "izledim" içerikli yazısını yazabildim, burada bulabilirsiniz o yazımı.

Listelerimi bu kadar doldururken, dönüp de bir türlü o listelerden silmek üzerine vakit ayırma konusuna gelince başarılı olamadım. Bir tek dizi listemden iki adet dizi silebildim! Bana kalırsa o da başarı, tüm seneye bakınca... :) 

Diyeceğim o ki, bu kadar çok liste tutmaya ve bu listedekileri izlemeye okumaya veya gezip görmeye hevesli isem bunlar adına çaba da göstermeliyim yeniden... Sene bitene kadar bu konuları da kontrol altına alabileceğim küçük not kağıtları tomarları hazırladım kendimce. O küçük tomarlara listelerimi yazıp, burada yazılarımı yazdıkça da sizlerle paylaşmaya yine epey hevesliyim. Okuma listelerim de izleme listelerim de doldu! Çok şükür diğer yapacaklarım listelerimi bu kadar uzatmadım bu sene! =) 


Sene Bitmeden Düzenli Yazabilmeye Dönmek İstiyorum; Düşüncem o ki, ne zaman eskisi gibi yazamaz oldum işte o zaman çevremdeki olan biteni daha da çok kafama takar oldum. Uykusuz gecelerim çoktu bu sene, sanıyorum ki 2021 ile alakası yoktu bu uykusuz gecelerin. Gereksizdi ama çözümlemem çok zorlandı. Şu bir gerçek ki, ben kendimi yazarak anlayabiliyorum kimi zaman. Bu gibi meselelerde yazı kendimle konuşmamda yardımcı oluyor. Kendi halimde kendimle konuştuğum zaman, çok şey saklıyor da yazıyla dökülüyor gibiyim... Bildiğim halde yapmadığıma ve yapamadığıma ise daha çok ayar oluyorum, orası da çok ayrı! =) Kendimle çok tartışmadan bu konuda da bir son verebilirsem ısrarıma, 2023 daha güzel olacak bana; inanıyorum... 


Gelelim belki de en önemli maddeye; 2022 bitmeden, şu canımı sıkan ne varsa tüm o konuları bir daha hiç ulaşamayacağım kadar derin bir rafa kaldırabilmeyi istiyorum! Bu seneden çok şey öğrendiğimi düşünüyorum insanlar konusunda, çok insan tanıdım ve herkesin dürüst olmayıp beni üzebileceğini çok net öğrendim. Bunu bu sene kabullendiğimi düşünerek, geride bırakabilmeyi ve daha az şaşırıp duraklamadan devam edebilmeyi diliyorum kendi adıma. Bunun için bir yazı veya mektup yazmak istiyorum sene bitmeden, 5 sene sonra açabilmek üzerine. Gerekirse unutursam seneye bu zamanlar açmak üzerine bile olabilir bence. Ama kendime bu sene bunu yapmak istiyorum... 




2022 bitene kadar şunu aklıma yazmaya uğraşıyorum, ne olursa olsun sen varsan kendinde umursama olanı biteni ve seni sürpriz şekilde etkilemesin insanlar. Bil ki herkes her şeyi yapabilir ama seni senden ve neşenden etmelerine, çileden çıkarmalarına asla izin verme!

Yorumlarda 2023'e girmeden 2022'de bırakmak istediklerinizi, yapacaklarınızı ve de 2022'ye söylemek istediklerinizi yazmak ister misiniz? Şayet ben siz yazarsanız okumayı çok isterim... =)

28 Aralık 2022 Çarşamba

İzledim, İlk Turnuva Ve Keşiflerimiz - 2022'nin Son Haftasonundan Kalanlar


Biten haftasonu 2022'nin son haftasonuydu diyorum, çünkü bir sonraki pazar günü 2023'ün ilk günü olacak... :) 24-25 Aralık günlerinde 2022'nin son haftasonunu, kendine yakışır şekilde yaşadığımızı düşünüyorum. Canımıza sağlık... =)


24.12.2022 - Cumartesi günü, bir tane film izledim ama tüm sene boyunca izlemediğim kadar film izlemiş oldum. Çünkü bu sene, hiç film açıp izlememişim; onu acı şekilde farkettim... :) 

Kışa özgü, Noel temalı ve de yeni yıla girme odaklı filmleri izlemeyi çok seviyorum. Cumartesi günü de tam buna yönelik bir gündü ve aklımdaki iki filmi ( Winter's Tale, Silver Skates) hem izlemek hem de önermek istedim instagram adresimden. Ama sadece birini, Gümüş Patenleri izlemek nasip oldu... 

 "Silver Skates (Gümüş Patenler)" filminin ismini ilk etapta bulmk zor oldu ama bulunca da izlemeden geçemedim. 

Burada da hem önerim hem de bir daha ismini unutursam diye bana hatırlatma olsun, ikisi de birbirinden güzel filmler benim için; ama Gümüş Patenler hala işlediği konular ve eğlenceli anlatımı ile alanında daha özel. Türkçeye Kış Masalı olarak geçirilen filme gelince, o da çok eğlenceli ama az biraz daha duygusal draması mevcut bir film.

Sene bitmeden, bu hafta sonuna kadar Kış Masalı'nı da tekrar izlemek istiyorum... Kısmet olur umarım...

Gümüş Patenler'i neden sevdiğimden bahsedeyim size; seçilen dizi sahneleri ve eskiyi çok yerinde hissettirmesi başlıca sebebim ama eski dönemde bir kadının bilime ve doğrudan saf sevgiye ne kadar asil ve kararlı bir şekilde ilerlediğini izliyoruz. Dönemin zengin fakir kavramı işlenmiş ama hiçbir şekilde gereksiz "kahrol fakir" edebiyatı yoksu. Acındırma acıma veya hor görme de değil, derinden bir üst tabaka alt tabakayı hissediyorsunuz; ama en çok eğitime aç Alisa'nın azmine hayran bırakıyor film...

Gelelim oğlan figürümüze, gurur odaklı bir genç de olsa onun sevdikleri için yapamayacağı şey de yok. Hırsızlık çetesiyle iş yapmaya geçtiğinde buzda kayma yeteneğini ve hayatta kalma becerilerini gösterme zamanı geliyor onun için de. Bu çete sayesinde hayatının aşkıyla tanışıyor. Babası için utanç kaynağı olan iş sayesinde hayatını kazandı bir nevi... 

Çok anlatmayıp tüm hikayeyi anlatmak arasında gidip geliyorum, en iyisi susayım... :) Ama kadının erkek varken eğitim dünyasında yer almasını doğru bulmayan babasına rağmen, o savaşıyor; bence bu film gibi kıymetli konulara daha çok önem verilmeli... :) (izlensin lütfen, hiç sıkılmayacağınıza eminim!)


Kağanım'ın İlk İl Satranç Turnuvası Ve Beraber Kitap Evi Keşifimiz;


Bu Cumartesi-Pazar yeğenim Bursa il kapsamında ilk satranç turnuvasına katıldı... :) Cumartesi günü annesiyle beraber gittiler, pazar günü de anneannesi, kardeşi ve ben teyzesi olarak yanlarında idik. Babam ve eniştem işte oldukları için eşlik edemediler ama güzel bir haftasonu oldu hepimiz için..

Pazar günü ilk maçı 13.30'da idi, rakibi gelmeyince Kağanımın hanesine yazıldı yendi diye. Öğleden sonra 16.30daki maçına kadar vaktimizi ise Nilüfer CarrefourSa'da geçirdik, tıpkı benim Aöf ikinci üniversite okurken sınavlarına gittiğim haftasonlarımız gibi; iki sınav oturumu arasında vaktimizi avm'de geçirip geri sinav yerine dönüyorduk... Bu haftasonu yine o günleri yaşıyor gibi hissettim. :)

Öğleden sonraki maçını yendi geldi sevgili yeğenim. Avm'de annemle vakit geçirerek bekledik bu sefer ablam ve çocukları, maçı alıp geldi bu sefer yeğenim. 4-5 senelik oynadığı ama aktif olarak 5 aydır eğitimini de aldığı satranç dünyasında daha da güzel başarılara imza atacak canımız... Bu böyle güzel bir başlangıç oldu şimdilik. (:

Hayat önüne güzel kazanımlarla dolu turnuvalar çıkartsın dilerim. Biz elimizden geldiğince destekçisi ve de soluklanması gerektiği yer olarak yanında olacağız...

***

Kağancım ikinci maçına gitmeden önce ve sonrasında, Kika'yı turladık. Çok eğlenceli bir kitap kafe Kika... Şu sıra ülke çapında sınırlı bayileri varmış ama yolu açık görünüyor bana kalırsa... :)

Bana yeni yıl hediyemi almıştı Kağanım, ben de epeydir yeğenime ne alacağıma karar veremediğim için bekletiyordum. Sonucunda Kika'dan beğendim hediyesini, bir adet küçük kitap (Satranç- Stefan Zweig) ve bir adet de küçük defter (Kapağında Van Gogh tablosu bulunuyor). Umarım beğenecek, paketlettim ve yıl sonuna kadar açmak yok dedim... :)

Sonra ne zamandır bir arkadaşıma hediye almak istiyordum, Kika'da içime sinesi bir şey bulmuşken aldım. Küçük bir fincan, tabağı da olan; seramik bir fincan. Görünce çok şaşırıp sevineceğine eminim ama onun hediyesini verebilmem için biraz daha beklemem gerekiyor. :) 

Velhasıl ben geride bıraktığımız haftasonunda kendime sözler verdim; daha çok film izleyip düşünüp gözlem yapacağım, daha çok sağlığımın da elvermesini sağlayarak yeğenlerimle keşifler yapmaya çalışacağım... 2 ay olmuştu neredeyse, Kağanımla soğuklar sebepli bir yerler gezip keşiflerde bulunmayalı. En son Ekim ayındaki ilçe kitap fuarında beraber gezmiştik işte.. Daha nicesine olsun 2023'te... :))

Ve ben kendime vakit ayırıp sevdiğim filmleri dahi izleyemedim bu sene; misal yılın bu dönemi çok Noel filmi izlemem gerekirdi ve de Serendipity'yi yeniden izlemem gerekirdi. Olamadı... :)) 2023'e kısmet.

Kışlık eldivenime geçtim, yeni yıl planlarımı hazırladım ve gerçekleştirmeye uğraşıyorum. Şimdi son haftasonu uğurladığıma göre, en kısa zamanda size 2023 gelmeden  önce planlarımı ve bitirmem gerekenleri sıralamaya geleceğim...

2023'te daha çok haftasonu keşiflerimizden bahsedebileceğim Haftasonundan Kalanlar yazılarımda görüşebilmek üzere. Esen kalın, 2022yi sizde güzel uğurlayın! 😊



8 Aralık 2022 Perşembe

Çarşamba'dan Kalanlar - 07.12.2022


Bir süredir dışarıdaki günlerimi hayatımdaki bir ilkmiş gibi yaşıyorum. Çünkü uzun zamandır ilkleri yaşıyorum, uzun zaman sonra ilkler... :)


7 Aralık 2022'de, uzun seneler sonunda bir Aralık günü tek başıma çarşıya inip işlerimi halledip; sonrasında dün yüzme kursuna başlayan annemi belediye sosyal tesislerinin oradan alıp eve beraber dönmemiz bir ilkti. Bana kendimi çok iyi ve tam hissettirdi... :)

Aralık günü dışarı çıkmak mı? O soğuğu tüm kaslarım yedikten sonra bir gece uyku uyuyup sonra toparlanmış uyanmak mı? Senelerdir bu durum mümkün değildi ki! 2018'e kadar olan kışları unutmam mesela; Açıköğretim Sosyoloji okuduğum seneler, kış vakti en az 2 tam gündüzü üst üste dışarıda geçirdiğimiz günler; sınavlar bittikten sonra 1 hafta bitkin geçirdim günlerimi... Şimdi bunların mümkün olmadığını görmek çok rahatlatıyor beni. Üşümedim mi, üşüdüm elbet. Ama uyku sonrası toparlandım, acı sızı ve de dermansızlık yok eskisi gibi...

Bağışıklık kazanıyorum sanırım. İyileşiyorum, çok yavaş olmuş olabilir ama kararlı şekilde olduğuna inanıyorum artık... (: 

Dün saçımı kestirdiğim ve artık hem iyi bir dostum hem de bir ablam olan Serpil ablanın dükkanına yine ürün götürdüm. Otobüs durağına elimde ürünlerin bulunduğu kutunun olduğu çanta ile gidip, otobüs durağında oturmuş bir teyzeyle sohbet ettim. O bana kendini anlattı ben ona kendimi. Yeni insanlar tanıyıp onlarla güzel bir sohbet etmeye artık eskisi kadar ihtiyaç duymama gerek kalmıyor, bu sene bu sorunu çözmüş olduğuma seviniyorum... 

Dün o durakta gördüğüm teyzeyi, otobüs bekliyor sanıp "beraber inelim teyze isterseniz" dedim. Meğer sadece yürüyüş yapıyormuş ve yorulduğu için oturmuş durağa. "Sana yardımım dokunsun çok isterdim, çarşıya iniyor olsaydım." dedi. Amacımın yanıma birini almak değil, otobüs şoförleriyle laf dalaşına girmemek olduğunu anlattım. (Hani yalnız bindiğim için "neden refakatçin yok" diye soran, akülü sandalyede birini görünce "yalnız olması hiç iyi değil!" diye düşünen ve benimle hep bunun tartışmasını yapan şoförlerin varlığından bahsetmiştim ya!)

Teyze ile de uzun uzun bu konuyu konuşmak durumunda kaldık, istemeden onu da üzmüş bulundum ama birinden daha "haksız olmadığımı" duymak iyi hissettirdi. Teyze benimle tanıştığıma ve benim akülü sandalyemde işimin gücümün ve hayallerimin peşinde olmamdan çok mutlu idi. :) Ben de bir güler yüzlü teyzeyi daha yakın çevremizde bilip de tanımaktan yana tabii ki...

Neyse, dün sorunsuz bindim otobüse. Otobüs şoförü anlayışlı idi ve oldukça kibar davranıp destek de oldu otobüse binmemde... Görevleri olduğunu bildiğimi söylemiş miydim? Yine de, her şoför bana ve bizlere sunulmuş bu hizmeti gerçekleştirmekten yana mutlu değil sonuçta... O sebepten şaşırmam da çok doğal hani duyarlı olanlara...

Terminal'in orada indim yine, sevgili kuaförüme gidip bir güzel ürünleri etiketledik ve dizdik Serpil ablanın kızıyla. Aralık ayında dışarıda olmak bana kendimi çok iyi hissettirdi. Diyorum ya, senelerdir olmayan bir şey; değişik ve olması gereken rutinlere duyduğum özlem nasıl dinmez halde benimle... =) Heyecanlarımız, umutlarımız ve de mutluluklarımız dinmesin; ben her güne, normal bir güne bile neşe duyabiliyor olduğumdan yana mutluyum... (Görselde gördüğünüz gibi, yeni ürünlerle beraber düzenlediğimiz rafımız çok güzel oldu yine. Enerjik olması adına, bir sonraki haftaya oraya süs götürmeyi de düşünüyorum ama bakacağız!) =)


Saat 19:00'a doğru annem aradı sonra, işimi o saate kadar çoktan bitirmiştim ve sohbet etmeye başlamıştık Serpil ablamla... Kurs yerine gelmiş ve ben neredeyim onu soruyordu. O saatten sonra çıkıp belediyeye doğru yol aldım. Yollar karanlıktı ve de hava soğuktu ama bakın buraya başıma yolumu kaybedince karşıma çıkan bir güzel ile, gecemin nasıl güzelleştiğine dair dün instagram hikayemde paylaştığım bir videomu bırakıyorum... :)




Annemin dün başladığı kursa gelince, yazdan beri yaptığımız başvurumuzda nihayet bize de sıra geldi ve annem dün yüzme kursuna başladı...

Annemin yüzme kursuna başlamasının sebebi ise benim... :) Belediyemizin yüzme havuzuna bu sene Mayıs-Haziran gibi nihayet o beklenen "engelli asansörü" kullanılır şekilde takıldı ve artık biz engellilerin de kullanımına açıldı. Ancak başvurumu yaptığımdan beri, yüzme bilen bir refakatçi ile alabildiklerini söyledikleri için, bir türlü ayarlamayı sağlayamamıştık. Babam çalışıyor ve onunla sadece karma saati olan haftasonu saatlerini kullanabiliyorum. Bu da haftasonu babamın çalışma saatlerine denk geliyor. Ailede yüzme bilen ablam ve eniştem de bulunmakta ama benim işime yarayacak tek kişi annemdi. Onun da yüzme biliyor olmasına rağmen gerek sudan korkuyor olması gerekse de kendinden biraz endişe duyuyor olmasından sebep, Ağustos sonu Eylül başı gibi yüzme kurslarına kaydını yaptırabildik... 

Yüzme kurslarında sıra o kadar çoktu ki, sıra bize ancak gelebildi ve annem dün nihayet başladı. :) Yani demem o ki; annem 1 aylık yüzme eğitimi alacak, havalar yeniden ısınmaya başladığında da eğitimli olduğu için annemle gidip gelebileceğiz ve bu durum kimseye sorun olmayacak. Çok şükür ki... bu durum bir tek benim için değil, annem için de sağlıktan yana faydalı olacak. Hem fibromiyalji ve bel boyun fıtığı rahatsızlıklarına şifa olacak, hem de benim kaslarım için en verimli tedavime katkısı olacak... Malum pandemi geldi geleli, artık yazları da Antalya'ya gidemez olduk ama elimizin altında bir nimet varken kullanabileceğiz! :) 

Canım annem, güzel annem ve de canım babam tabii ki. Benim için ellerinden gelen desteği veriyorlar, yaş vs demeyip kendi sağlığı için de fayda görecek elbet ama benim için de yapabileceğini esirgemiyor şükürler olsun... Yalan söyleyemem, bu cümlelerimin içeriklerinin çok farkında olarak mutluyum. İnşallah sağlıcaklı bir eğitim süreci atlatır ve bu durum ikimize de şifa olur... 


Dün çok güzel bir gün geçirip; üstüne annemle de sağlıcakla eve döndüğümüzde, çok üşümüş olmama rağmen aklımda çok büyük mutluluklar vardı. Serpil ablanın kuaföründe bana ayırdığı rafın anlamının büyüklüğüne şükürle yine güzel sohbeti paylaşmanın ve annemi almaya belediyeye giderken karşılaştığım o kızla sohbetimle bugünüm bile çok ayrı! Eve çok üşümüş donmuş gelsem de, hiç umursamadım diyebilirim... :) Hele üstte videosunu bıraktığım o küçük kızla ettiğimiz sohbetin sıcaklığı hala kalbimde ve tadı damağımda! =))


Çarşamba'dan Kalanlar çok net ki, benim yüreğime çok iyi işledi ve izleri hep kalsın istediğim için de sonucunda bu yazı ortaya çıktı. O küçük kızı yetiştiren aileye, kalbine ve diline güzel bir sohbetin etkisini bıraktıkları için Rabbim razı olsun dileklerimle; Allah kızlarını onlara, onları da kızlarına bağışlasın diliyorum. 

Hani hep derim ya; farkındalık oluşturmak ailede başlıyor diye. O kız buna çok net örnekti! Allahım savunduğum ve de düşündüğüm şeyi karşıma çıkardı. Dedi ki bence bana, o yoluna girmeyi ve kitlelere anlatmayı umduğun; "akran zorbalığı ailede önlemi alınıp da ebeveynlerin çocuklarına anlattığı durumu alırsa, çiçek olur bu dünya!" düşüncen tamamen yerinde! O çocuk beni akülü sandalyede gördü, ama dilinde hiç ama hiçbir ok yoktu. Gözlerinde korku değil, kalbinden gelen bir sevgi vardı. Bir gün çocuğum olduğunda böyle bir çocuğa sahip olmak istiyorum diyerek hayalini kurduğumu karşıma getirdi Rabbim!

Ona sarılsam sarılacaktı bana, bir daha geleceğimi ısrarla yinelerken gözünde tanıdık bir his vardı; o beni sevdi gözüyle ben onu sevdim gözümle ve sözleriyle hissettirdikleriyle...

Velhasıl bir gün geçti gitti, sanki içime işledi tesiri... 7 Aralık 2022 böyle tatlı sızısıyla kalsın istiyorum buralarda. :) Okuduğunuz için teşekkürlerim ve beni anladığınızın hissiyatıyla, yine görüşmek dileğimle diyorum...
Sevgiler...

3 Aralık 2022 Cumartesi

Engelli Bir Yakınınız Olması, Ben Dahil, Hiçbir Engellinin Hayatını Değiştirmiyor - 3 Aralık 2022


Geldik senenin o malum tarihine; 

Bugün 3 Aralık 2022, yaklaşık 6 yıldır her sene bugün bilinmesi ve anlaşılması gereken konuları ele alıyorum. Çünkü bugün Engelliler Günü ve bu kavramımızın içeriği ülkemde bir tek böyle zamanlarda dikkate değer görülüp hafızaya alınabiliyor; büyük bir kesim tarafından. Hani şu bir gün boyunca devlet adamları da dahil vatandaşların;

"Hepimiz engelli adayıyız!", "Asıl engel sevgisizliktir.", "Asıl engel kalplerde." Deyip, sonraki farkındalık gününe kadar farkındalık yoksunu davranması gibi. Günü birlik anlaşılır olma haline maruz kalma günümüz bugün... Bugün söylenen bu klasik tabirler bu sebeplerle bizler tarafından pek de samimi bulunmuyor, üzgünüm... 

Bir küçük detay geçeyim bu yazılarıma dair ; 

Sene 2018, yine bir 3 Aralık günü idi; Engellilerin farkında olma gününe klasik sorunlardan öte "rehabilitasyonlara gidemeyen bedensel engelliler olarak, evde fizik tedavilerimizin yasallaştırmadıkları için tedavilerimizin kesilmesi" sebebiyle yazmam gerekti. O günü fırsata çevirebilmiştim!

Önce birkaç instagram hikayesi paylaştım, Twitter'da Tweet dizisi yazdım. Sonra neticesinde blog yazısı yazmam yakın çevremde netlikle anlaşılır oldu ve hızla bir çözüme ulaşsın diye mucizeler dizisi oluştu. :) 

Önce bir arkadaşım içinde bulunduğum durumu yazdığım yazımla imza kampanyası başlattı, diğer arkadaşlarım da çevresine akın akın o imza kampanyasını yaydı. Birkaç saat içinde Türkiye'nin her yanında paylaşılır olduğumuzun haberleri gelmeye başlamıştı. :)

Sonucunda 2 gün sonra o dönemki ilçe kaymakamımız beni makamına davet etti, dinledi. İşi çözüme kavuşturmak için ilk adımı attı ve tedavilerime başlandı. Twitter hesabımdan ve de rehabilitasyonum aracılığıyla, herkesi haberdar etmemizi istediler. Böylece beni örnek alarak 1 hafta içinde önce il ve ilçe sonra da tüm ülke genelinde 1 sene dilekçeler yazıp imzalayarak evde fizik tedavilerimizi almaya başladık. 1 sene sonra da yasal olarak resmileşerek alınan hakkımız yasallaşmış halde resmileşti... :))

Tüm bu sürecimi yazdığım yazı dizilerimi bu yazım aracılığıyla bloğumda okuyabilirsiniz... 



Bu sene konumuz ise çok ayrı; son 5 aydır hayatın tam içinde yer alabildiğim gerekçesiyle, üstünkörü çözüm bulunması gereken konular benim için daha da dallanıp budaklandı. Görebildiğim alan genişledi! Öncesinde tek başıma dışarı çıkamadığım için sadece "rampası bulunmayan dükkan, okul, işyeri ve benzeri yerlerde merdiven olmaması" sorundu. Bir de; Engelli otoparkların engelli olmayan araçlar tarafından gasp edilmesi ve de insanların çok fazla yargılarcasına bakışlarını üzerimizde gezdirmeleri... ;)


Yıllardır derim, ilerleyemiyoruz. Daha hala engellilik kavramının en başındayız. Çare bulunması gereken tek şeyin biz engellilere edilen tabir konusunda hassasiyetimizmiş gibi davranılıyor. Oysa o konuyu aşalı çok oldu..

Yeri gelmişken söyleyeyim; şimdilerde konuyu -bana kalırsa- daha ciddi konulardan uzaklaştırdığını farketmeyen insanlar "engelli denilmesin" konusunda dolanıyor. (Bilmeyenler için eskiden Özürlü kavramı vardı ve resmi kurumların da hepsinde "Özürlü" olarak yer alıyor ve de hitap ediliyordu. Evet, bu gerçek anlamda çirkindi ve gereği yapıldı.)

Şimdi Engelli kavramı var ki, değiştirmeye lüzum yok. Ben engelli bir bireyim, Adım Didem. Hayatın her alanında Engellenen benim! Bazılarının "Engelli" denilmesin, "Özel Birey" denilsin dediği şekilde Türkiye'de hayatın içinde iken kendimi "Özel" hissetmiyorum. ENGELLENMİŞ HİSSEDİYORUM!


İşte başlığımdaki mevzu da tam olarak bu konudan çıkıyor; ben etrafında engeli bulunan herkesin teselli edebileceği bir birey olarak görünüyormuşum meğer, ötesinde yokum sanırım...

Ağustos ayından bu zamana, yolları, marketleri ve hatta otobüsleri kullanmaya başladım başlayalı çözülmesi gereken her konu için karşıma çıkan herkesin abartısız "beni anladığını" ama çözüme ulaştırmayıp onların da "yakın çevresinde engelli birey olduğunun belirtilmesi ile" karşılaştım. (Anlaşılman gereken yanda, imkansızlıklara inandırılmak ve onları anlaman gerektiğini hissettiğin bir hayatın oldu mu? Maalesef benim hayatım böyle!)


Bu sene sıklıkla karşılaştığım manzara; Ülkemde Engelli bir yakını olan kişiler sorunumu çözebilmek yerine bu durumu teselli etmek için kullanıyorlar. Bunu bir kalkan edinmişler resmen. Misaller vereyim;

-- Eskiden engelli otoparklara engelsiz araçların park ettiklerini söylerdim, yer olsun veya olmasın değişmezdi bu. Şimdi ise yer olsun veya olmasın daha kolayda diye engelli rampalarını işgal ediyorlar. Çoğunu yakaladığım vakitte de ya işleri acil oluyor ya da kendileri de engelli yakını olduklarını söylüyorlar. Şaka gibi de mi? :) (Sanki onların engelli yakını olmaları, engelli rampasını engellemelerini haklı kılarmış gibi!)

-- Geçen hafta Halk Eğitim Kursunda bir kursa başlayacaktım ve akülü araba kullanan bedensel engelli olduğum kurs eğitmeni ve de müdür tarafından biliniyordu. Ama kursun başlayacağı gün, son 1,5 saat kala benim için iptal edildi. Çünkü "engelli rampası olduğu ve asansörü olduğu söylenen yer için" kurs başlamadan bir gün önceden rampa denenmeye ve ben girebilir miyim çözmeye uğraşılmış! 3 gün üst üste bu mevzunun sorun teşkil edip etmeyeceğini sormama rağmen, bu durum böyle sonuçlandı. Benimle telefonda konuşan eğitmen öğretmen ile ve iki gün sonra kurum müdürü ile konuştuğumda da; sorunu çözmek yerine, "onların da engelli yakınları olduğunu ve beni anladıklarını öğrendim!" BU BİLGİ BENİM HAYATIMI DEĞİŞTİREMEDİ!




-- Bu senenin yarısından beri, otobüsleri ve sosyal alanları kullandığım her an; hayatımla ilgili gereksiz bilgiler soruluyor, sadece kendi rahatları için bakış açıları sunuluyor. Bir Engelliler Günü dediğiniz günde daha, beni asla anlamak için uğraşmayan insanlar topluluğunu anlatmak zorundayım sizlere;


Otobüse biniyorum, 5 binişimden 4ünde şoförler tarafından "yanımda neden biri olmadığı soruluyor!" Engelli rampası manuel ve onu indirme görevi, otobüs işletmesi tarafından da teyit ettirdiğim üzere otobüs şoförünün olduğu için! Çünkü 30 yaşında olduğumu ve kendimi idare edebildiğimi belirtsem de, beni eksik görmekten vazgeçemeyen insanlar topluluğu içerisinde yaşıyoruz! Görevlerini benim için yapmak onlar için elzem durum, otomatik rampa istemek ise hiçbirinin aklına gelmiyor. Onlar benim o otobüse binmememi veya yanımda biri olmadan binmememi tercih ediyorlar!

İş görüşmesine gidiyorum, Akülü sandalyeme dikkatle bakılıyor ve asla normal bir birey niteliğinde değerlendirilemiyorum. Engelli personel alınması gereken yerlerde, engelli personellerin %90'ını bedensel engeli "yürümesini ve kısıtlı çalışmasını gerektirmeyecek" engelli bireylerden yana olduğunu biliyor musunuz? Şirketlerine teşvik alabilmek üzere bu durumdan yararlanan şirket sahipleri, şirketlerini engelli rampası, engelliye özel servis tertibatı ve de engelli wc gibi düzenlemelerle düzenlemek istemiyor!

Arkadaşlık uygulamalarına girdim, senenin ilk yarısında burayı sosyal deney alanım gibi bile kullanmam gerekti; hepsine netlikle "engel durumumu anlattığımda" , herkesin bacısı kardeşi ve de mesafe koyup asla sohbeti öncesindeki gibi sürdürmediği kişi oldum! Tek bir arkadaş edinebildim o platformdan, gerçek anlamda samimi tek bir kişi! 3 senedir internet ortamından güzel bir arkadaşlığı paylaşıyoruz, ne ötesinde ne de sonrasında tek bir yanlışını görmedim çok şükür!

Arkadaşlık uygulamalarında engelli birini anonim halde iken ülkemin en çirkin engelli kişiye dair tavırlarını netlikle görebilmeniz mümkün; o kişilerle asla sohbet edilmez, onlar asla normal birileri gibi olamaz. Onlar teselli edilmesi gereken kişilerdir! Keşke bu kadarla bitse de; karar mekanizmaları sorgulanır ve sapıklık boyutları da her anlamda kullanılır. Ama bu noktalara bu yazımda değinmeyeceğim. 

Sosyal yaşamda engelli bir bireyin başarısı şaşılası, ayrıcalıklı olduğu için başardığı düşünülesi ve de nasılı sorgulanısı bir durummuş. Bu konuda da açıklama yapmak istemiyorum, durum böyle!

Ülkemde son olarak beni rahatsız eden diğer mevzu; ortak alanların her biri, engelli olmayan insanlara özgü dizayn edilmiş durumda ve bu durum yıllardır çok fazla şehir için değişmeden süregelmekte. İş yerleri, iş alanları, sosyalleşme alanları, ihtiyaçlarını giderme alanları ve de şehrin içinde dolanmak için uğraştığım ortak yerler. Çarşıya inip işimi halletmek istediğim her alanda, mutlaka benden başka herkese yer varmış gibi hissediyorum. 

Hiç kimse kusura bakmasın, bir tek engelli birey bile bunları söyleyebilir ve böyle hissedebiliyorsa "BU ÜLKE ENGELLİ KAVRAMI ANLAMINDA ÇOK GELİŞTİ!" DİYEMEZSİNİZ!



Kısacası deyip toparlamaya çalışayım;


Sorgulanmak istemiyorum,
Engellenmek istemiyorum,
Teselli edilmek istemiyorum,
Hayata atılmak isterken yetkili konumundaki kişilerden; "sizi çok iyi anlıyorum, benim de engelli yakınım var" denmesini HİÇ istemiyorum!


Yeterince net olabildiysem, bugün çevrenizde bu durumları değiştirmek için neler yapabileceğini düşünmenizi istiyorum. 


"Herkes bir engelli adayıdır, engelliler günü kutlu olsun!" demenizi de istemiyorum.


Bilinsin ki 3 Aralık Dünya Engelliler Günü denilen bugün, bir farkındalık günüdür. Kutlanması için değil, Birleşmiş Milletler tarafından engellilerin hayatları üzerinde bu konulara dikkat çekilmek üzere bugün belirlenmiştir!


Kimsenin bacısı, kardeşi olmak hevesinde ve de ihtiyacında değilim.
Hiçbir engelli de sizin acımanızı gerektirecek konumda değildir. 
Hayat içinde yer bulmamı istiyorsan, sesimi çıkardığım zaman destekçim ol lütfen. 
Otobüste markette bana yapılan saygısızlığa ve de haksızlıklara karşı, hakkımı savunurken karşı tarafıma geçip beni daha fazla çaresiz hissettirmeyin yeter. O zaman değişim hepimiz için mümkün olabilir...

BENİ ANLAMAK İSTİYORSAN, TESELLİ ETMEYİ BIRAKMAN GEREKTİĞİNİ UNUTMA! 

SEVGİLERİMLE...


Kasım'la Benim Aramda - Kasım 2022

 

Kasım ile aramızda çözemediğimiz bir sorun vardı; her Kasım çok zorlu geçer ve kendisini sevmemeye bir sürü sebep bulurdum. 2010'dan beri bu böyle geldi gidiyordu... :)

Çözümü bu sene buldum, daha doğrusu Kasım'ın niyetini ve hayatıma katkısını buldum; Kasım benim sınanma ayımmış! Dönem sonu sınavları gibi, sene sonu sınavımmış. Bloğumda yer alsın, bir barış sağladım demeye geldim. Öncesiyle beraber, geride bıraktığımız Kasım ayını anlatmak istiyorum... 


2010 Kasım'ıydı, zaten çok zor bir seneydi, bir dönüm noktasıydı her anlamda benim için ama Kasım ayını da bambaşka kötülükte geçirdiğimi hep hatırlıyorum. Hani hayatta her yandan kırıldığınız bir sene yaşarsınız da, sonunun güzel bitmesine ihtiyacınız vardır! İşte o Kasım ayında çok güvendiğim bir arkadaşımla yollarımız ayrıldı. Benim için byuj hayal kırıklığı idi. "Hayal Kırıklığı"...

Kendisinden çokça yalan duydum, bunu yaşadığım an o bir yılın ihaneti gibi hissettim. Bugün olmuş çok zor geliyor hala düşününce. Arkadaşlıklar, yalan üzerine yalanla ve arkandan iş çevirmeyle dolu olmazlar. Ki güveni onarılmaz derecede yıkan yalandır...

Hep söylerim, 3 senede kurduğumuz güveni yalanları ile yıktığını unutamayacağım. Ama bu unutamayacağım dediğim, intikam niteliğinde bir tabir değil; yaşadığımdan çok güzel bir ders aldım, sayesinde "böyle şeyler olur ve bir daha olmayabilirmiş gibi düşünmeyeceğim" dedim...

Sonraki seneler birkaç sene boyunca bu kasvette geçti. Sonrasında "mevsim geçişi" haliyle Kasım'ı fiziksel ve de içsel şekilde yaşamaya başladım. Eyül bitip Ekim başlayınca, bir sonbahar sendromu gibi üzerime çöküyordu günler sanki. Başka başka kötü olaylar yaşamaya başladım. Zihnimde öyle bir yer edindirdiğim için Kasım ayını, benim için bir lanete dönüştürdüm sanırım... (Nihayetinde zihin neler neler yapar deriz ya). 

Günlerim normal geçse bile havası güzel değildi. Değişimler yaşadım, belki de dönüşümler. Nihayetinde Kasım'a çok sebep buldum, o da hiç bozuntuya vermeden sebeplerime sahip çıktı.

Son 2 senedir ise barışmış gibi hale girsek de, inanmakta çok zorlandım. Geçtiğimiz sene yeniden başla dedi bana! Çok bozuldum aslında, Kasım ayında böyle bir yeniliğin olması şaka gibi geldi. "Hah, bir bunu yapmadığın kalmıştı bana" dedim. Seni sevmemem için sebeplerimi geliştiriyorsun! Sonra bana şöyle dedi; "Sen hayata tam oldu dediğin yerden yeniden başla bakalım!" İyi ki de demiş. Yoluma çıkan o şansı çok iyi değerlendirdim, sayesinde Dr. Clinic ile tanıştım ve şu an olduğum yerden çok ama çok memnunum!

Ama 2021 Kasım'da çok korkmuştum. Hani derler ya; "Kolay bir hayat istiyorsan, zor kararlar al!" Öyle yaptım, belki de hayatımın en riskli kararlarından bir diğeri idi. Ama beni beklediğim beklemediğim çok güzel yerlere taşıdı, çok değişik kişilerle ve yaşamın kendisiyle tanıştıran konumuna getirdi. Gerçek bir işim olsun hayalimi sayesinde gerçekleştirdim, o zaman ben daha da bir cesaretlendim. Şu an olduğum yerden ve de kişiden acayip mutluyum. Allahıma şükürler olsun...


Çok uzatmayayım, gelelim bu Kasım ayına... 

Ekim ayını bomba gibi bitirmiştim, ki burada yazısını da yazmıştım. Kasım ayına girdik; ciddi anlamda hayatımda bir değişim oldu. Hani güvendiğiniz yerden yeniden bir şekilde savuşturulursunuz, aynen öyle. Çevre diyebileceğim birilerinden beğenmediğim tavırlarla karşılaştım; aynı 2010'da olduğu gibi. Üstelik Eylül ve de Ekim boyunca belirtileri de vardı ama suç Kasım'ın olmalı ya. Benim günah keçim kendisi, malum!

İstemsiz onunla bağdaştırdım, istemsiz kırıldım ve çok içselleştirdim. Sonucu ne oldu derseniz; şu an o konunun benim düşündüğüm hiçbir şeyle alakası olmadığını farketmiş durumdayım. 

Okuyup da, acaba benim için mi düşünmüş derseniz; cevap vermeyeceğim de, kimseyle alakalı değil diyeceğim. Tamamen benimle alakalıydı. Bahanelerimi, kendi içimdeki cevheri, kimseye "cidden" bağlı olmadığımı ve kimsenin de "cidden" bana bağımlı olmadığını farkettim! Olur ya, olur işte... Dedim, diyebildim.

Ama bu üst paragraftakileri diyene ve kavrayana kadar bu duruma, "Kasım'ın işi işte!" dedim. Kasım böyle, hep kırar yontar ve de sarsar beni. Kötü anlamda değilmiş meğer! Ama biraz da bunu ben bozmazsam ömür boyu böyle gidebileceğini nihayetinde farkettim... 

Bir sarsılmanız gereken nokta vardır, oradan bir sıyrılmanız lazımdır. Hani nice yollar gidersiniz de, bir kontrol noktası vardır, oradan geçerken hafif bir gerilirsiniz; gerilmenize bir şeyler sebep olsa da olmasa da, ya bir şey olursa dersiniz. Şimdi onun kendinizle ilgili kendi içsel mekanızmanız olduğunu düşünün, düşünün orası esas sınanma noktanızmış. Sanırım böyle bir savunma mekanizması oluşturmuşum, "ne olursa Kasım'da olur" demişim. Kendime lanet bilmişim. 


Fakat Kasım lanet değil nimetmiş, Kasım ayının son haftasında anladım!

Yeni yıllara girmeden önce tüm yılın hakkını verebilecek miyim, benim içimde dökmem gereken taşlar var mı? Kırıldım mı, üzdüler mi, tamam kırılacağım üzüleceğim alınacağım; çünkü buna da ihtiyacım var, ben insanım! Deyip orada kendimi bir kayaya çarpıp yontmuşum kendimi. Kasım ayına yontturmuşum kendimi. Böyle hissediyorum artık. 

Bu sene ilk defa Kasım ayı sonunda Kasım'a kattığım anlamı anladım. Birileri benden bir şeyler saklar, birileri bana bile isteye yalan söyler ve beni geçiştirir. Ama bu benimle ilgili değildir, onunla ilgilidir demeli ve derinden kabul etmeliydim. Nihayet kabul ettim.

Kasım 2010, oradaki laneti başlatan kişiye hala konularımızı düşündükçe azıcık kızsam da affedebildiğim kadar affettim. Daha fazlası için de bir yerde okuduğum yazıdan ötürü, affetmeye uğraşmaktan vazgeçtim. Eri dönülmez bir güven kırıklığı meselesi var, ki hayatimda bile yok artık o kişi. Öyle ki, edindiğimiz anıların hepsinin yalan olduğunu düşünüyorum. 

Bazı şeyleri affetmesek de olabilirmiş, nihayetinde her şeyi affetmek de "adalete sığmazmış". Bize hep her şeyi affet diyorlar, ama bile isteye "yaranızı gösterdiğiniz yerden yaranızı deşeni affetmek doğru mudur?" Ben bunu kendimce doğru bulmuyor ve bu durumun hayatımı etkilemediğine de şahit olduktan sonra affetme meselesini hiçbir şey olmamış gibi yok saymayı reddediyorum.


Konu o ki; 

Kasım'ın suçu yokmuş, Kasım'la benim aramda olan her şeyi affedebilmiş durumdayım diyorum. Kendi cevherimi, ürktüğüm ve tek başıma yapamam bunu da aşamam dediğim noktaların geri kalanını aştım. Geldiğim bulunduğum konumdan dediğim gibi çok memnunum. Demek isterim ki, Kasım 2010'da olanların yükünü yükledi de kızdı isem; Kasım 2022'de de başardıklarımı görerek, onu affedebilirim. Ben ona yanlış anlam yüklemiş, enerjimi yığmışım da yığmışım üstüne. Artık barışımızı imzaladığımızı ilan edebilirim! :)

Kasım ayında planlar üstüne planlar yaparak, çok sivilceler çıkararak, kendi yolumda yürürken haberci rüyalar da görerek Allahın izniyle bitirdim. Allahın nimetini gördüm. Şimdi "Kasım'da Ah ettiğim şeyler, iyi ki olmuş" diyorum. Hepsi beni şu andaki karmaşıklığını tek başına çözüp hayatının gidişatını kavrayabilen Didem haline dönüştürdü... :)

Kasım ayını kariyerim anlamında, Ekim'e göre bir aşağıda yani önceki seviyemde bitiriyorum. Ama olması gereken böyleymiş de diyebiliyorum. Satış kariyerimde en büyük satışımı yaptığım aydı, Ekim ayına göre bile en büyük hem de... Organize oluşlarım, hayatıma yönelişlerim, planlama gücüm ve onları hayata geçirmelerim artık üst mertebeye ulaştı. Çok şükür, azmime emeğime sağlık! =) 

Kasım adına Kendime verdiğim birkaç sözü de tuttum; 


4 kitap okudum, Yorumlarımı 1000kitap hesabım Didem92'de bulabilirsiniz...

Camdaki Kız - Gülseren Budayıcıoğlu

Aşk Bazen Gitmektir - Erhan Salman

Gri - Ömer Özen

Karga ve Turunçgil - Murat R. Taşdemir


 2 dizi izledim; Biri mini dizi idi bitti, biri de hala devam ediyor.

The Witch's Diner: Kore fantastik draması dalında mini bir diziydi. Puanım 10 üzerinden 9 idi. 

The Vampire Diaries: 6. sezon da bitti, 2 senedir bir türlü bitiremediğim dizi kendisi. Kısmetse 2023'ün başında bitirmeyi planlıyorum. Bence bu sözümü de tutarım, dizi benim için beklediğimden de heyecanlı ilerliyor.. :) 


Bir de kendime dönmek, yazmalarıma geri dönmek istiyordum; ciddi anlamda...

Başardığımı düşünüyorum. Yarım bıraktığım bir hikayemi tamamlama uğraşına giriştim. Hayallemesini dahi bırakmıştım hikayelerimin, ki dönüp yazabilecek evrede hayallemelerini de yapıyorum. Ama kendime saklayacağım bir süre daha. Gerek görürsem de, diğer bloğum "Didem'in Gözünden" adlı bloğumda yayınlama cesaretinde bulunma sözüm var kendime! Bunu da tutacağım, sadece biraz daha sabretmem gerek... 


Velhasıl Kasım artık bir dönüşüm ayı benim için. Sanki öyle bir canlıymışım ki ben, senede bir ay benim yenilemem gerekiyormuş kendimi. Devam edebilmem için o ay sınıyormuşum kendimi, Allah böyle istemiş gibi; çevrem tarafından dahi sınanıyormuşum, böyle bir moda sokmuşum kendimi. 

Hissettklerim bence gerçek, Rabbim ne eyler ise güzel eyler. Ona güvenip de aldığım yolların hiçbirinden elim boş ve de pişman dönmedim. Tıpkı bu Kasım ayında da olduğu gibi... :)

Yazımı sevdiyseniz, farkettiklerimde kendinize dair bir parça bulduysanız; bana bir mesaj bırakabilir misiniz veya beni herhangi bir sosyal medya hesabınızda paylaşarak destek olabilir misiniz? Böylece daha çok yazabilirim. Birilerine ilham olmak artık beni de daha fazla motive eder oldu çünkü. 

İyi ki varsın sevgili okuyucu, sevgilerimle... :)


26 Kasım 2022 Cumartesi

Afyon Kaplıca Tatilimiz - Kasım 2022


Afyon'da 1 haftalık kaplıca tatilimizin ardından, bu hafta yeniden evde yeni bir haftaya başladık ve bitmek üzere bile. Adını sanını anmadan, bloğuma yeniden bir dönüş gerçekleştirmeye çalışacağım. :) Dün bugün Afyon'dan eve dönüş günümüzdü. Bugün ise nihayet söz konusu tatilimizi anlatabiliyorum.. Size Afyon tatilimizden birkaç eğlenceli ve de akılda kalıcı önerilerden bahsedeceğim. Tam bir blog yazısı olacak yeniden. İyi okumalar dilerim... =)

Geçen hafta yeni bir haftaya Afyon'da başlamıştık. Cumartesi günü giriş yaptığımız otelimize, öyle heyecanla gittik ki; bizim annem babam ve yeğenlerimle yaptığımız son tatilimiz yine bir kaplıca tatili idi, ama o tatil bir devremülkte idi ve yemekler bize ait olduğu için biraz yorucu idi. Bu sefer ise epey başka idi...

Bu sefer kahvaltı, 5 çayı ve akşam yemeği otele ait olan bir kaplıca tatili idi. Yemek anlamında da, şifalı su anlamında da çok verimli geçti ve şükür ki doya doya yaşandı bitti. Yanımıza anılar kar kaldı... :) Yanımızda biri okul çağı altı olmak üzere 3 çocuk vardı, iki yeğenim Defne ile Kağan ve bir kuzenim İncim. Ablam, eniştem, annem, Yurdagül yengem ve Hatice Yengem; kadromuz böyle idi... Epey kalabalık epey neşeli. 

Afyon'da ilk kalışım idi benim; hep yol üstünden geçip gittiğimiz Afyon, bu sefer bize dinlenme noktası halini aldı. Hatice Yengem ve İncim orada yaşayan akrabaları vesilesiyle gidip geliyordu oraya, ama bizim için bir ilkti. Havası gereği benim için uygun olmayan bir yer ama suyu ve de insanını sevdim diyorum şimdi. İnsanı dediğim kişiler otel içerisinde gördüklerim kadardı, dışarıya o soğukta çıkmak benim için uygun değildi zira. :) İnanır mısınız, 1 hafta boyunca otelden dışarı bir kez olsun çıkmadım ve ilgiden de güzel hizmetten de memnun olarak döndük Afyon'dan... Çok şükür.


Çocuklara güzel bir ara tatil, biz büyüklere de bir soluklanma alanı idi. En çok ben faydalandım diye düşünüyorum. Otel içerisinde yatmadan yatmaya az hareket halinde idim zira. Onun haricinde akülü sandalyemin tepesinde sürekli bir yerlerde idim ama her gün hareketlerimi de yine ihmal etmedim... Bu duruma, yani otel içerisinde sürekli akülü sandalyemde bağımsız hareket edebiliyor olmayı çok sevdim. Bu demek değil ki evde de bu şekil dolanmak istiyorum! Bu kaslarım açısından sağlıklı olmadığı için önerilmiyor. Ama öyle bir ortamda hareket içinde olmak da iyi hissettirdi diye düşünüyorum. 

Hazır kış gelmişken ve dışarı çıktığım vakitlerde artık daha çoğunlukla sıcak bir yerlere gitmeye çalışıyorken, otel içerisinde takılmak sevdiklerimle beraber daha aktif halde olmak benim için yine özel ve güzeldi. Özellikle şifa odaklı olduğu için tamamen hareketsiz de değildim; yine hareketleri ihmal etmeden yaptım ve de her gün kaplıcaların olduğu alt kata inip, havuzlara giremesem de Türk Hamamından ve şifalı suların aktığı havuzların önünde oturup su dökünmek suretiyle sulardan da faydalanmayı ihmal etmedim. Tek bir gün inmedim alt kata bizimkilerle, onun haricinde her gün o şifalı sularla yıkanmak için hazırlandım ve indim. Güzel ve iyiliğimize dair bir faydası olacağına inanıyorum. Misal döndük döneli, uyku düzenim feci anlamda oturmuş durumda; yatıp da biraz telefonda takılayım diyemiyorum, kitap okuyayım da uykun gelsin de diyemiyorum. 10 dakika içerisinde uykuya doğru yol alıyorum... :))

Kaplıcadan çıkınca tatlı bir dinlenmişlik hali oluyor insanın üzerinde, çıkıp çay vaktine yetiştik çoğunlukla ve yatmaya vakit bulamadık ama otelden çıkmadan vakit geçirdiğimiz ve soğukla temas etmediğimiz için de gerek kalmadı sanırım. Çünkü Gemlik'te iki sefer deneyimlediğim günübirlik termal oteli hatırlıyorum da, pelte gibi etmişti beni. Havuza da giremediğim için sanırım, sıcaktan etkilenmeden faydalanarak geçirdim günlerimi. 

Afyon'daki termal otelimizde geçirdiğimiz 1 hafta boyunca sevdiğim alışkanlıklarım da oldu ve bunları instagram hesabımda bu reels videomda kısa kısa ele aldım oradayken. Sizi de beklerim instagram adresime.. =) 

Bu alışkanlıklardan biri her kahvaltı ve ikindi öğününden sonra kahve içmekti ki, 1 haftalığına benim için güzel bir alışkanlıktı. Günde iki kere kahve içmek, benim için normal bir alışkanlık değil normalde. :) Çalışsam belki olabilirdi ama evden çalışan biri olarak bunu alışkanlık etmemi gerektiren bir durum da yok şimdi. Afyon'da keyfi şekilde bunu yapmak, sevdiklerimle sohbet ederken bu durumu kullanmak çok hoşuma gitti! Eve döndük, sürdüremedim. Bence kahve o kadar içilmesi gereken bir içecek değil artık. Beraberken, bir iş yapılırken veya oturulurken içilmesi çok keyifli bir içecek...

Yemeklere geliyim, her bir öğün efsaneydi! Oradan döndükten sonra midelerimiz dinlendi resmen. Akşam yemeğine acıkma vakti bulamadık çoğu zaman ama sağlam yedik diye düşünüyorum. Otelin yemeklerinin bol olmasının yanı sıra, bir arada yemek yemekten çok zevk alan bir grup da olduğumuz için yengemlerle ve ablamlarla; güzel geçti o anlamda da... 

Saat en geç 12.00'de yatağa girdiğimiz akşamlara gelince, benim uyku düzenimi düzenledi bu durum resmen. Afyon'dan döndük döneli yatağıma yattıktan sonra en fazla 15 dakika sonra kendimi uykunun yollarında buluyorum. Gece 3'e 4'e kadar uyanık kalmak döndük döneli mümkün değil artık çok şükür ki! Bu durum beni toparlar mı dersiniz? Şu soğuklardan geçen kış kadar uykularım etkilenmesem diyorum, ne mutlu olurum... :)


Tamam o zaman gelelim 1 hafta boyunca kullandığım ve herhangi benzer bir termal otele giderken yanınıza mutlaka almanızı önereceklerime; (=


Dr. Clinic girişimcisi olarak, yanıma kullanacağım ürünlerimi almayacağımı düşünmediniz herhalde? Bir küçük sırt çantası dolusu eşyalarım vardı yanımda, kullanmadığım çok azı oldu. Bu üst kolajda gördükleriniz de, sık kullandıklarımdı misal...

-- Kaplıca öncesi ve de sonrası için Vücut Losyonu; Afyon'da her kaplıcaya inerken ve kaplıcadan sonrası mutlaka vücut losyonumuzu sürdüm mesela. Çünkü sıcaktan soğuğa, soğuktan sıcağa girmek vücudunuzu yeterince kurutuyor ve dengesizleştiriyor. Banyo sonrası sürdüğünüzde resmen nefes aldırıyor. Ben havuza giren bizimkilerin yanında oturduğum için önce, orada da kurumamak için sürdüm indim. Genelde kaplıca sonrası cilt dökülmeleri yaşayan çok kişi duydum ama bizim gruptan hiç benzer şikayet alan olmadı. Çünkü orada benimle olan yakınlarım da sık sık kullandığı üzere, yarıdan bile aşağı indi!  Döndükten sonra ihtiyaç siparişlerim arasında da yerini aldı. Bitmeden elimde bulunacak çok şükür yeniden. Bu alışkanlığım evde de banyo yapmalarım sonrasına rutinim halini aldı! Tavsiyemdir... 

-- Otel içinde cebimde bulunan el kremim; Sabah kalktığımda, öğle yemeklerinden sonra el yıkamalarım sonrasında, akşamları ve yatarken sürdüğüm bir diğer krem el kremim oldu. Her kişinin çantasında ve cebinde yerini almalı derim!

-- Cilt tipime uygun, Çay Ağacı sprey toniğim ve el yüz kremim; Karma bir cilde sahibim, gündüz kaltığımda kullandığım ikili oldu. Evde de hiç ihmal etmediğim gibi orada gündüz bakımımı elbette ihmal etmedim. Oraya gitmeden önce biraz sivilcelenmiştim, orada yine imdadıma koşan kendi bakımım oldu!

-- Ve Son Olarak, Ölmez Otu Çiçeği Serum Ve Kremim; gece bakımlarımı kendisiyle yaptım ve cildimdeki yenileyici dokusundan çok memnun kaldım. Sivilceler üzerinde de sivilceli cildin yenileyici etkisi mevcut diye kullanmaya başlamıştım. Otel içerisinde bazı akşamlar çay ağacı setiyle yer değiştirdiği oldu ama hiç ihmal etmedim. Döndüm döneli de evde aynı şekilde devam ediyorum... Deneyimledim ve öneriyorum diyebilirim, benim sivilcelerimi çok güzel toparladı ve toparlıyor... =)



Yani demek istiyorum ki; Dr. Clinic Supervizor'ü ve de ürünlerini severek kullanan bir girişimcisi olarak kaplıca öncesi ihtiyaç alışverişinizi yapmak isterseniz ben buralardayım... (: 

Tatil çok ama çok güzeldi, başka bir tatil blog yazımda da görüşmek üzere diyerek; bana her türlü soru ve de siparişleriniz için e-mail adresim "didemkose92@gmail.com" adresime yazabilirsiniz... =) 

Bir sonraki yazımda da görüşmek dileğimle, yorumlarınızı bekliyorum. Sevgilerimle...


31 Ekim 2022 Pazartesi

Azimli Bir Ekim - Ekim 2022


Bir Ekim böyle geçti, demeye geldim... :) Ekim ayı boyunca yazamamış olmak üzücü ama bu yazımla telafi edebilmeyi umuyorum. 

Ne Eylül 2022'yi ne de Ekim 2022'yi unutmak istiyorum çünkü. Unutamayacağımı da çok içimden hissediyorum, çok güzel bir iki ay geçirdim ama anıları yazılı kalmalı. Daha güzel günler için Ekim'i de sevgiyle uğurlamaya geldim. Size Eylül ve Ekim'e çok emek, çok hayal, çok umut ve de başarı sığdırılarak köşede zamanını bekleyen neler varsa; onlar bir bir sığdırılarak hayallere yolculuk başlandı...


Eylül ayıydı, kendimi bu yazın ardından daha çok hayatın içinde hissetmeye başladım. Çünkü Ağustos ayının sonundan itibaren, engelsiz taksi ile fizik tedavilerime tek başıma gidip gelmeye başlamıştım. Eylül ayında bu durumu ayriyeten otobüsleri de tek başıma kullanmaya başlayarak taçlandırdım... Gittikçe daha da ilerlemeye, hayata karışmaya cesaretimi toplamaya devam ediyorum.

Eylül Ayından bir Çarşamba günüydü, 21 Eylül 2022; 

2022'nin ilk 30'luk fizik tedavisini bitirmiş halde güne İşkur'a uğrayarak devam ettim o gün. Üstteki fotoğraflar o günden... :) 

Nicedir istediğim ama zamanını beklediğim bir girişimdi bu benim için, part time iş bulabilmek adına başvurumu bir de yüz yüze yapmaya iş bulma danışmanımdan yardım almaya gittim. Ama part time işler maalesef İş-kur'a gelmiyormuş. 

O gün sabah açılan bir iş ilanının olduğunu söyledi danışmanım ama tam da benim yeterliliklerime uygun. Üniversite mezunu ve de Engelli Hasta Kabul Elemanı istiyorlarmış. "Görüşmeye gitsen çok iyi olur, senin için daha iyi olur bence." Dedi danışmanım.

Neresiymiş peki diye sorgularken o gün fizik tedavimi bitirdiğim hastanenin iş ilanı imiş meğer. Başvuru kağıdımı elime verdiler, tekrar hastanenin yolunu tuttum. :) Giderken de annemi aradım ve olanlardan haberdar ettim, annem de ben de çok sevindik. Üstelik giderken kuş tüyü de gördüm. Hani derler ya "şanstır" diye. Güzel bir mutluluk oldu bana...

Görüşmeye gittim, görüşmem gereken bayan yerinde yoktu. Fizyoterapistime gittim ve o benim görüşebileceğim başka birine yönlendirdi. Görüştüğüm müdürle görüşmem de çok güzel geçti. Ancak birkaç görüşme daha olmasını istedigini kararlarını öyle vereceklerini söylediler... En geç bir haftaya halledebilmemiz gerekiyor demişlerdi süreç için.

Bir hafta dolmasını bekledim, bir hafta dolmadan hastaneye bu sefer görüşmediğim İnsan Kaynaklarındaki bayanla tanışmaya gittim. Ama süreç bundan sonra 1 ay daha uzadı..

20 Ekim son başvuru tarihi idi, 21 Ekim'e değerlendirilip 22 Ekim'e İş-Kur iş ilanları sisteminden ilan kaldırıldı... İşi alan kisi için umarım hayırlı bir iş hayatı olur. :) Benim için bu iş gerceklesmedi ama bu sırada belediyenin iş bulma havuzuna da form doldurup bırakmıştım. Bir geri dönüş aldım ama hala neticelenen bir durum yok. 

Amacım sosyalleşmek adına, haftanın birkaç günü ve birkaç saati olsun part time çalışabilmek. Sebebim belli, dışarı çıkma rutinim ve birebir yeni tanışmışlıklarım olabilsin. Aktif olabilirim diye... Bakalım kısmetim nereden çıkacak, zaman gösterecek... 🙏

Eylül ayı için planlı başlamıştık sonrasında, Grup Lideri olma planım vardı Dr. Clinic kariyerimde... Bir ömür sürmesini diliyorum ve işimi öyle çok seviyorum. :)


Eylül ayı sonunda %15 Grup Lideri seviyemi aldım. Planlandığı üzerine olan bu seviye bizi Mart ayından beri Kıdemli seviyesinde olan benim için hepimiz adına çok mutlu edici idi. (: İçimdeki huzur, o başarının o emeğin tatmin eden duygusu, kendi paranı kazanıyor olmanin mutluluğu çok güzel. Isteyen herkese nasip olsun. 

Benim şu an 3 ekip liderim var, ama biri ile çok yakın arkadaş oldu bana. Rukiyem, hem dost hem kardeşim.. Onun da geçen ay Kıdemli seviyesini kutladık, bu ay koruduğuna şahit oldum. Bunun mutluluğu da artı iki katmış. Rabbime şükürler olsun. :)) Sizler de bu başarıları bizzat bizimle yaşamak isterseniz link bırakmak istiyorum ama devamı da var;

Ekim ayında %15 seviyemi korumam gerekiyordu, planımız buydu. 3 gün önce %18 seviyemi almama çok az kalmıştı. Ek planlama yapıp onu da tamamladık. Öyle güzel bir ekibe sahibim ki şu an. Öz bir şekilde ne istediğimizi bilerek ilerliyoruz... Kendi paramızı kazanmak ve de bu şekilde ilerleyip kutlanacağımız başarılarımızı beraber görmek istiyoruz. Ekipce...

İstediğiniz yerde ve de istediğiniz seviye için planlamalarla, network işini ciddi bir şekilde ele alıp konforlu bir iş hayatı edinmek istiyorsanız; buraya bir link bırakıyorum, tık tık. Tıklayın formu doldurun ben de sizleri arayıp bizzat işimizi tekrar tekrar anlatarak maddi manevi kazanç yolculuğunuzu başlatalım diyorum... 🙃


Ekim için planladıklarım konusunda daha neler yaptım onlara gelelim bir de;

Ekim ayına kariyer hedefimizle başladık dediğim gibi ve çok şükür ki tüm hedeflerimiz tutuldu. Kasım ayına da bomba gibi başlamayı hedefledik, yine adım adım ilerleyeceğiz inşallah... 💪

Ekim ayına planladığım ve gerçekleştirebildiğim birkaç planım daha vardı ve birkaçını da henüz tam bitiremedim ama iş başında idim çok şükür ki... 🥰

== İnstagram hesabım adına bir hedefim vardı;

Ekim ayı boyunca palmydigital adlı hesabın 30 günde 30 reels challenge'ına katıldım. Tamamlayabilir miyim tamamlayamaz mıyım derken, içine daldım ve üstelik başardım da! 🤲 30 gün boyunca her güne içerik çekip hazırlamak ve paylaşmak, bana video hazırlamayı ve planlı olmayı öğretti! Yapamam sanıyormuşum, yukarıdaki görseller benim hazırladığım videolarımı kapak görselleri. Resmen düzenli planlı olmayı öğrendim! Her gün devam etmesem de bir rutin kurmaya gayret edeceğime dair kendime söz verdim... Kasım ayında da instagramımda aktif olacağım. Sizleri de beklerim adresime, instagram.com/didolatte_

== Bir diğer hedefim 4 adet kitap okumak idi;


Eylül ayında yarıladığım kitabım "Kızlar Firarda"yı bitirdim önce. Puanım 10 üzerinden 9 idi... Eğlenceli bir okuma serüveni idi. Israrla tavsiye etmem ama güzel bir okuma deneyimi isterseniz, eğlenceli olacaktır.

Sonra Altın Çocuk adlı kitabı okudum. Bana çok anlamsız geldi. Nedenini şöyle açıklayabilirim, gerçekçi değil gibiydi ve fazla hayal üzerine kurulmuş gibi birçok mantık hatası içeriyordu. Bir de otistik birini anlatıyordu güya, çok duyarsız gibi geldi... İçindeki hiçbir insan oradaki insanın yeterince gelişimine katkı sunamıyor gibiydi. Ya okusanız anlardınız bence. Altın çocuk diye bir şey yoktu ortada. Hikaye çok havada anlatılmış bir kitaptı bana göre. Ben farkındalık içeriği göremedim ne yazık ki...

Ardından Çemberin Dışındakiler'i okumaya başladım ama onu yarım bıraktım. Nedenini bilmek isterseniz bu reelsimden okuyabilirsiniz. Beni iyi hissettirmedi kısacas, 30 sayfadan öteye geçemedim...

Yani bir kitabı yarım bırakmış, iki tanesini bitirmiş ve diğerini de şu an okuyorum. Bence tamam bile sayılır bu hedefim de. 🙂 Elimdeki kitabım Camdaki Kız, çok güzel ilerliyor ve tahminimce Kasım ayının ilk biten kitabı olacak inşallah... 🙏


== Bir diğer hedefim de iki dizi iki film izleme hedefimdi; 


Ekim ayında hiç film izleyemedim ama iki film izleyebildim... Bunlardan biri Extraordinary Attorney Woo oldu, ikinci sezonu 2023 senesinde çekilecekmiş ve bu biraz üzse de alanında gayet başarılı bir dizi idi. Beklenmeye değer bence! :)

1 hafta önce de The Witch's Diner' izlemeye başladım. Şu an 6. Bölümündeyim ama o da henüz bitmedi... 😊 Fantastik dizi olarak İt Okay to be not Okay'den sonra sanırım ikinci yerini alacak bende, kore dizileri arasında... Bitsin göreceğiz.

Dizilerimi örgü örerken izlemeye başladım, devamı gelir Kasım ayında film bile izlerim belki de yeniden... 🥰 Bu alanda da çok örgü ördüm ama sadece biri nihayetine erdi, diğer iki örgü projemi sökmek durumunda oldum. Yarın bitirdiğim örgümü "yillargecerkendidem" adlı instagram adresimde paylaşacağım... 


Diyeceğim o ki; bir Ekim bitiyor ki, çiçek gibi.  Hedefleyince olanlar, oldurabildiklerim bundan sonrasını da görmemi sağladı. Nasıl yapmam gerektiğini ve nasıl düşünmem gerektiğini... Yani ben bu Eylül ve Ekimi çok sevdim ve bu düzeni daha da ileriye taşımak için nasıl hareket etmem gerektiğini çok iyi öğrendim... 🥰

Artık korkmak, düzensiz ve de yapabildikçe ilerlemek yok; rutin bir şekilde harekette olmak var... Esas şimdi iş alanımda da, özel hayatımda da, sosyal medya hesaplarımda da düzenli şekilde ilerleme sağlıyorum...


Emeğime inancıma, yanımdaki ve arkamdaki inananlarıma ve daha iyisi nasıl olabilir diye beni hevesle ve heyecanla tebrik edip izleyenlere çok ama çok teşekkürlerimle... 😇 Hepimiz her şeyin en iyisini hakediyoruz, anladım ki sadece düşünce ve de gidişat biçimimize yön vermemiz yani kendi yolumuzu bulmamız gerekiyor..

Kasım'a hazır mıyız? :) Geliyor gelmekte olan; Eylül Ekim çok güzeldi, Kasım daha da güzel olacak... 💪😊

Yorumlarda Kasım hedeflerimizi ve planlarımızı konuşalım mı? Bir de Kasım ayında ilk yazım ne ile ilgili olsun, cilt bakım yazılarıma mı devam edelim yoksa size düşünme mantığıma dair mi yazarak başlatalım yeni ayımızı? 

Yorumlarınızı bekliyor olacağım. Sevgilerimle... 🤗🙏


27 Eylül 2022 Salı

Lekeli Ciltte Lekenin Geçmeme Şartı Nedir? - Cilt Bakımı Üzerine #1

 

Girişimciliğini yaptığım Dr. Clinic firmamızın Altınbaşak ekibinde yer aldığımdan beri, cilt bakımı ile ilgili eğitimler almaya devam ettim. Ne zamandır da, "Cilt bakımı ve inandığım yaşam değerlerine kazandırdığım yeniliklerle ilgili bir yerden başlayacağım anlatmaya." diyordum. Ne zamandır ertelediğim bu serimi başlatmanın da zamanıdır. :) Şifa olsun efendim...  

Benim istediğim yine hep kendi cümlelerimle ve benimsediklerimle anlatmaktı ki, bu sebeple de bu konuyu burada ele almaya bu kadar geciktim. :) Bugün bana en çok gelen sorudan yola çıkarak, "Lekeli Ciltler" ile başlamak istedim. Eminim ortadan dalmadığıma, zira bu konu çok dikkat çekiyor şu ara... :) Meğer lekeli ciltlerle çok derdimiz varmış! Eğer cildiniz lekeli ise hiç ürkmeyin, doğuştan değilse bir çoğunun çaresi var demeye geldim işte bugün. Ama geç, ama erken; düzenli bakımla ve gerekirse de travma çalışmalarıyla (bu çok başka bir konu ama değinmeden geçemedim), lekeler de oluştuğu gibi geçiyor-geçirilebiliyor... 

Bu serim okundukça gelecek yorumlara ve de içerik önerilerine de beraber göz gezdiririz diye düşünüyorum. Zamanla daha fazlası da gelsin diye planlamamı yaptım çok şükür... :) Ama şimdi öncelik sırası, en çok soru gelen konunun; tek bir soru üzerinden açıklamaya çalışacağım... İyi okumalar dilerim.


Sorumuz şu; "Lekeli Ciltte Lekenin Geçmeme Şartı Nedir?"


Bu işte yer aldığımdan beri, "Ne iş yapıyorsun?" sorusunun cevabını "Dr. Clinic girişimcisiyim. Sağlıklı kişisel bakım ürünleri öneriyor ve bunları satıyorum." dediğim çoğu zaman, aldığım cevap – "Cildimde lekeler var, ama ne denediysem geçmedi. Lekelerim için de etkili bir ürününüz var mı?" Diyorlar. Konuşma şöyle devam ediyor; 

Ben: Peki, düzenli olarak güneş kremi kullanıyor musun? 

Cevapların yarısından çoğu: Ben düzenli hiçbir şey kullanamıyorum...

Ben: Güneş kremi her birimizin ihmal etmeden kullanması gereken bir krem. Lekeli ciltlerin de birçok lekesi, maalesef düzenli güneş kremi kullanmadığından sebep bir türlü geçmiyor...


-- Burada da yazımızın başlığında yer alan sorumuza ilk cevabım, güneş kremi kullanılmadığı takdirde lekelerin uzun vadede geçemeyeceğine dair olsun. Güneş kremleri cildimizi lekelenmelerin etkisinden korumakla kalmayıp, cildimizin güneşten doğru etkiyi alması açısından da fayda sağlıyor. O yüzden lekeli bir cilt için uygulanan bakım ve de kullanılan ürünlerden en doğru etkiyi almak için, yaz-kış güneş kremi kullanımımızı ihmal etmeyelim. Ki bu konu, sadece dışarıya çıkacağımız zaman diliminde dikkate alınması gereken bir konu değil; araba camından, evdeki pencerelerden ve bulunduğumuz kapalı ortamlardaki ışıklı ortamın ışıklandırılmasının da cilde etki ettiği unutulmamalıdır. Güneş kremi evden çıkmadan en az 15-20 dakika önce sürülmeli, gün içinde de 2 saatte bir yenilenmelidir.  

-- İkinci konu, önerilen ürünlerin düzenli şekilde kullanılmıyor oluşu! Bir tedaviye başlanıldığında, abartısız bir iki gün dahi ara vermeden devam ettirilmesi gerekmektedir. Düzenli bir ilaç kullanımını düşünelim veya en güzeli düzenli şekilde yemeye çalıştığımız vitaminli besinleri. Ne zaman yemeyi kestiğimizde o vücut gerekli depolamayı yapamıyor ve depodan vitaminler azalmaya başlıyorsa, önerilen tedavinin de “ekstra ciddi bir zararı dokunmadıkça” ısrarla düzenli kullanımı önem teşkil etmektedir. Bir o kadar da beslenme düzeninize, tedavilerimize yönelik eklemeler yapmamız çoğu zaman gereklidir...

-- Bir başka konumuz, ürünleri temiz cilde ve önerildiği gibi kullanmıyor olmak ki; diğer maddelerden önce bile yer alır. Lekeli cilde dair bakım konumuz, öncelikle cildin temizlenmesiyle başlamaktadır... Temiz bir cilde sürülen bir kremle, aksi şekilde üst üste özen gösterilmeden sürülen kremlerin etkisi aynı sayılmamaktadır! Düşünün ki camlarınız açık kalmış evde ve dışarıda çok rüzgarlı bir hava hakim. Açık camlardan içeriye o sırada evinizin önünde yapımı süren yol çalışmasının tozu toprağı doluyor. Balkonunuzu da, evinizi de temizlemeniz gerekiyor! Ne yaparsınız? Öncelikle o tozu toprağı, evin içerisinde ise süpürüp silmez misiniz? Balkonunuzu da tez vakitte yıkamaz veya aynı şekilde süpür sil yapmaz mısınız? İşte cilt temizliği de bu derece önemlidir. Evi süpürmeden silmiyorsanız, balkon zeminleriniz tozlu iken oturmuyorsanız; cildinizi temizlemeden de bir kremi cildinize sürmemelisiniz... :)

-- Bir diğer ve son konumuz da, lekenin doğuştan bir leke olmaması ve genetik bir faktörle iyileşmeyen yaraların sahibi olmamanız gerektiğidir. Bu saydığım iki etmen de, cilt uzmanlarımızın bize ısrarla anlattığı bir mevzu ve bazen çoğu kişinin önemsemeden geçtiği bir konudur. Doğuştan lekeler, cildin gen oluşumu sırasında kendi halinde oluşturduğu lekeleridir ve bunları geçirmek ancak ciddi ameliyatlarla geçerli olabilmektedir. Genetik faktörler de, değiştiremediğimiz genler kaynaklı ailevi sebeplerimize bağlanmaktadır... :)

 

İşte bu yazımızın baş sorusuna benim cevaplarım bunlar... Yorumlarda fikirlerinizi bekliyor olacağım. Dr. Clinic ürünlerimizin nasıl lekeli cildinize yardımcı olacağına gelelim şimdi de o zaman... 


Şimdi tüm bu noktalara uyabileceksek; cildinizdeki lekeleri temizleyebilecek sırrı veriyorum size, Dr. Clinic Leke Setimiz… J

Leke Kremimizle eczanelerde var olan bir firma iken, satışını biz girişimlere veren Dr. Clinic sayesinde; lekelerini geçirmeye devam ettiğimiz birçok kişi bulunmakta… Gelin size önerdiğim seri içeriğini tanıyalım:

1.) Öncelikle Güneş Kremi ile başlayalım. Yaz kış ihmal etmeden kullanmamız gereken güneş kremimiz, leke karşıtıdır ve üstte de önceliği ona verdiğim üzere; tedavimizin en önemli destekleyicisi konumundadır. Cildi terletmez, 50 SPF korumalıdır ve iki saatte bir yenilendiğinde leke bakımınıza ön korumalı halde destek vermeye devam edecektir.

2.) Leke Serumumuz; Ciltte asansör görevi görüp, krem öncesinde kullanılarak kremi alt tabakalara aktarmakta hızlı bir aksiyon almamıza yardımcıdır. Serumlar cildin alt tabakasından korumaya başlayan bakım kremleridir. Bizim leke serumumuz ise, ciltteki leke tabakalarını alttan üste doğru etki ederek temizlemektedir. Kolajen ve Salisilik asit içermektedir, yoğun lekelerde kremle beraber uzun süre kullanım sağlandığında kalıcı sonuçlar elde edilmektedir.

3.) Leke Kremimiz; İçeriğinde bulunan aktifler sayesinde; ciltte renk uyuşmazlığı giderilir, leke oluşumu önlenir ve cildin nem dengesi desteklenir. Siyah noktaları tedavi edip engellemede ve akne tedavisinde de etkilidir. İçeriği temiz ve de rahat kullanımlı olması açısından, serum alt tabakadan krem de üst tabakadan etki verir...

4.) Derinlemesine Cilt Beyazlatıcı Kremimiz ise; Cildin melanin sentezine etki eder ve cilt tonumuzu lekeleri beyazlatarak eşitler. Ciltte fiziksel beyazlık sağlarken, cildi açar ve güneşin zararlı etkilerine karşı da koruyarak görevini yapar. Uzun süreli kullanımda kalıcı sonuçlar elde edilmektedir. Argan yağı ve vegan hyalüronik asit cildi nemlendirir ve besler. 

 

Peki, sizin cilt bakım rutininiz ve de leke geçmişiniz nedir? :) Lekelere son demeye hazır mısınız? O zaman şimdi sizi mail adresime kendinizi anlatmaya bekliyorum… Ben sizi ve leke geçmişinizi tanıdıkça, sonrası güzel ve etkili bir tedaviye başlayabileceğiz. =)

Beni okuduğunuz için teşekkür ederim ve yorumlarınızla bu yazımın altında, devam edebilmem için ve de beğenip beğenmediğinize dair fikirlerinizi okumak isterim. Bu yazımı ihtiyacı olduğunu düşündüğünüz kişilerle de paylaşır mısınız? Daha çok kişiye ulaşabilmemde sizlerin desteğine ihtiyacım var da...

Sevgilerimle...