O kadar uzun zamandır yazmamışım ki "İnternet Günlüğüm" başlığımın altında, senenin 2. İnternet Günlüğüm yazısını yazdığıma inanamıyorum hala. Eylül 2019 yazmaya gönlüm de razı olmadı bu sebeple.. Ocak'tan bu yana olmak üzere değerlendiririm de belki diye, Eylül Günlükleri bu yazımın adı; hani biz küçükken vardı ya "Narnia Günlükleri" diye... :) Ah çok geçmişe gittim galiba şimdi!
Eylül, Uluslararası Gemlik Zeytin Festivali ile başladı yine... Eskiden Gemlik'in Kurtuluşu ile beraber kutlanırdı zeytin festivalimiz, 11 Eylül öncesinden başlar ve 11 Eylül ertesi bitmiş olurdu. 5 senedir böyle değilmiş ama benim gitmeme fırsat olmamıştı hiç bu yeni başlayan festivalimize. Her yaz mutlaka Antalya'da veya Ankara'da oluyorduk çünkü, bu sene farklı oldu benim için de...
Her akşam bir sanatçının konseri vardı bu sene, geçen sene de öyle miydi bilmiyorum ama... Her gören oldukça coşkulu geçmesinden memnun halde idi, üstelik yeniden... Benim bahsettiğim zaman diliminde de 11 Eylül arifeleri ve 11 Eylül'lerimiz çok güzeldi böyle. Doğrusu yeniden Gemlik'i coşku içinde ve kaliteli sanatçılarla görmek, beni çok ama çok mutlu etti. 30 Ağustos Zafer Bayramımızın akşamında Resul Dindar sahnede idi, ertesi günü yazısını da yazmıştım.. Kendisini o kadar çok severim ki, ilk defa gittiğim konseri sayesinde daha da çok sevdim! :) O yazımı okumak isterseniz, burada bulabilirsiniz...
Zeytin Festivalimiz güzeldi, ama o 3 gün boyunca misafirlerimiz olması sebebiyle gündüz inip festival alanını gezemedik. Ben zeytincilerin olduğu alanı gezebildim ve zeytinlerimizden tadabildim; her biri ayrı güzeldi ama akşam vakti ne kadar olabilirse oldu benimki de işte...
Siyah ve yeşil zeytinlerden Atatürk Portresi yapılmıştı, daha festivalin ilk günü Gemlik sayfalarında ve arkadaşlarımın hesaplarından gördüm. Ama ancak son günü inebildim o portreyi de yakından görebilmeye. Resul Dindar'ın konserine indiğimde, ters noktalarda olduğumuz için görememiştim maalesef. Emek fotoğrafta bile gözler önünde ama canlısı daha da güzeldi vallahi. Yapanların emeklerine sağlık. :)
Gidenler, tarihi eşyaların bulunduğu ve zeytincilik tarihinin anlatıldığı sergi çadırlarının da çok güzel olduğunu söylüyorlar, ama ne yazık ki ben onu da kaçırdım. Güvenlik sebebiyle, akşamları kapatma kararı almışlar meğer... Zeytincilik tarihini, her bir Gemlik'linin öğrenmesini gerekli görüyorum ben de. Gemlik'imize gelenlerin ziyaret edip merak ettiklerini öğrenebilmesi açısından da yakın zamanda bir zeytin müzesi açılabilmesi düşüncesini de destekliyorum. Bakalım, ne zaman açılırsa... Ben buradan bildiririm zaten, orası kesin de. :)
Velhasıl, Eylül ayında Gemlik Zeytin Festivali ile başladık Eylül'e. Festivalimiz Resul Dindar'ın konseri ile başladı ilk gün, üçüncü gün de Ziynet Sali konseri ile sona erdi. Festivalin ikinci gününün akşamında Ece Seçkin'in konseri vardı ama biz ona gitmedik. Ziynet Sali'nin konseri de iyiydi ama bana kalırsa en güzeli ortalarından sonrası idi... Biraz Gemlik Ziynet Sali'yi coşturdu, Ziynet Sali'de sonlara doğru daha çoğunlukla Gemlik'i tabii... (:
Bu sene ikinci kez saç kestirdim Eylül ayında... Genelde saç kestirme aralıklarım 6 aya kadardı, ama bu sene bir farklılık oldu; Mayıs ayından sonra, şekilsiz görüp bir kez de Eylül vakti kestirdim. Bunda bu ay İzmir'de annemin amca kızının düğününün olmasının da etkisi var tabi, ama yine de kısa saç tutkusunun bende fazlasıyla yer etmeye başladığını da gözlemleyebiliyorum. Öncelikle rahatlığına alıştım tabii, ama şimdilerde kısa saçın daha estetik durduğunu da kabul ediyorum. Özellikle saç yapımın yağlı olmasından ötürü, kısa saçı daha iyi idare edebildiğimi düşünüyorum ben de artık... :)
Annemle kestirdim yine bu sefer, 6 gün önce işte. Saç kestirme sıklıklarımıza bakılırsa, anneme yetişmek üzereyim, Mayıs'tan sonra onun ikinci kestirişi bu... Akrabamızın gelini yeniden kuaför dükkanını açtı Haziran ayında bu arada, düz ayak olması açısından artık yeniden onun dükkanını tercih edeceğim elbette yeniden. Görüldüğü üzere, kendisi işinde epey iyi. Tekrar hoşgeldin işinin başına Dilek abla... (:
Bu arada, lafını etmişken değinmeden geçmeyeyim; Gemlik'te girişten herhangi bir dükkan, özellikle de kuaför dükkanı bulabilmek çok güç. Bu durum ben kendimi bildim bileli var üstelik... Buralarda kuaförler bina içerisinde daire tutuyorlar daha çoğunlukla ve o daireler asansörlü daireler de değil üstelik! (Evet, çoğu şehirde durum böyle olsa da yanlış işte!) Dar alanda ve eşit olmayan basamaklarının olduğu eski tip merdivenleri olan eski apartmanlardan bahsediyorum bu arada! Neyse ki bu durum şu son senelerde azıcık da olsa toparlanmış durumda.
Ama gel gelelim hala girişleri basamaklı ve yüksek girişli dükkanlar mevcut. En azından her şehirde en az iki tane girişi düz kuaför dükkanları veya herhangi esnaf dükkanları olmasına özen gösterilmesini arzu ediyorum! Biz engelliler açısından en zor bulunan dükkan ve marketler, girişi engelsiz olanlar. Lütfen empati kurun, kendinize bir şey olmasını beklemeden çevrenizi düzgün hale getirmeyi alışkanlık edinin... Gönülden bunu arzuluyorum.
Bu aralar Mavişimle yeniden sıkı fıkı haldeyiz ve kitaplarımla da oldukça ilgiliyim... Bu seneki okuma hedefime ulaşmak için emin adımlarla ilerlediğimi düşünüyorum. 50 kitap okuyacağım demiştim ya hani; şu an 24. kitabımdayım, geriye kalan 26 kitabı da okuyabileceğime inanıyorum. Son zamanlarda kalın kitaplar okuduğumdan ötürü biraz yavaş ilerliyorum tabi (üstteki resimde de okuduğum son 4 kitaptan görüldüğü üzere)... =)
Mavişimle "ana-oğul" moduna girdik şu aralar, öpücük verme modunda fazlasıyla korkaklığını üzerinden attı bana karşı ve üstelik anne babama da karşı... Kafesine yaklaştığımda artık köşeye pısmıyor kuşum, söylediği kelimeler 15'i cümleleri de 5'i geçti... =) Evet, az buz da olsa cevap verir halde artık; Günaydın'a nadiren de olsa Günaydın gibi, öpücüğüme öpücük, canım kelimesine canım veya aşkım demesi gibi... Evde bir hayvan besleyen var ise eğer, o evin çocuğu gibi oluyor bir süreden sonra. Bilen bilir tabi... Sabahları ona "Günaydın Mavişim" demek, akşamları "İyi geceler Mavişim" demek bir rutin halini alıyor. Öyle ki eğer Mavişiniz de bunu benimsiyor ve size öpücükle dahi olsa hemen karşılık veriyorsa, o kalbiniz istemsizce de eriyor... :)
Evde Maviş'i sevmeyen yok, zaten sevilmese barınabilir mi bu evde değil mi? Mavişim de evdekileri benimsedi tabi; anneme "Badiş" diye sesleniyor, Kağan ortalıkta görünmediği zaman bizim gibi "Kaaan" diye sesleniyor durmadan! :) Güldürüyor her bir durumu beni resmen; neşe veriyor, sevdikçe de neşeleniyor... Mesela dışarı çıktığı an, bir duraksayıp omzuma uğradıktan hemen sonra üç tur uçup uçup geldiğini biliyorum. Sanırım kanatlarını açıyor o hareketliliği... Ama daha önceki kuşlarımda hiç böyle bir rutin hatırlamıyorum mesela.
Sabahları uyanınca beni uyandırmaya çalışmaları çok sakin sonra. Önce minik ama sesli bir öpücük atıyor, ses vermeyince o öpücüğü sürekli tekrarlıyor. Günaydın Mavişim, deyince de sakinleşiyor! Bu öyle güzel bir rutin halini aldı ki, bazen hiç cevap vermeyecek halde uykulu oluyorum. Ayıkamıyorum resmen. Ama Maviş bıkmadan usanmadan ziline vuruyor sert sert, Mavişim deyince yine duruyor ve yavaşlıyor o arada... =)
Üstteki fotoğrafımıza gelince, ilk zamanlar omzuma geldiğinde utana sıkıla, korka korka öperdim Mavişi eğilip de omzuma doğru; ıssırırdı o zamanlar. Şimdilerde öyle alıştı ki, omzumda da benden çekinmiyor, dışarı çıkar çıkmaz benim omzuma konuyor ve geldiği gibi çoğu eğilmemi görür görmez öpücüğüme aynı anda karşılık veriyor... Bir hayvanın sevdiği insan olabilmek, kalbi doyuran ve ruhu dolduran büyük güzel bir his böyle! Yapabileceğine inanan herkesin bir hayvan edinebilmesini ve onun yaşam hakkına olabildiğince saygı duyabildiğini düşündüğü şekilde, canını yakmadan bakabilmesini isterim... (Biz İzmir'e 5 günlüğüne gideceğiz ya şu ara, sanırım özlemi sardı beni; rutinlerimizi özleyeceğim!)
Bu sıra elimde edindiğim en kalın kitap var; Esir Şarkılar Vadisi, 816 Sayfa... Bu seneki kitap fuarında gördüğümden bahsettiğim ama ismini gelince unuttuğumu söylediğim kitabı, Mayıs ayında bulup aldım ya hani; diğer kitaplardan sıra ancak gelebildi. İlk defa bir tatile yanımda kitap götüremeyecek olmanın garipliğini yaşıyorum bir de, yarın çıkacağımız İzmir yolculuğu sırasında "çok gezeceğiz" diyerek kalın kitabımı yanımda götüremiyorum. İnce olsa sanırım daha rahatlıkla götürürdüm ama olduramadım! :) Neyse ki 5 güne dönüyoruz diye avutuyorum kendimi. Bir de bu arada, "elimde başka kitap yok ki, oradan alırım birkaç kitap!" düşüncesi oluştu yine bende; kafam zehir. Elimdeki kitapları bitirmeden kitap almayacağım demiştim ya, Mayıs ayındaki alışverişimdeki kitaplardan sonra üstteki üç kitap da elime geçince; kitap alamamış oldum uzun süre. İçimdeki bu heyecanı, yeni kitaplar almak ve keşfetmek hevesinde olanlar anlar ancak! =)
Velhasıl; günlerim güzellikle geçiyor şükür, tek sıkıntım kendi kötü düşüncelerim oluyor daha çoğunlukla şu an... Kendi kendimi yiyorum bu ara: iyi kötü, aşırı veya az olmak üzere hislerimi büyüterek ve hissikablelvuku haline getirmek açısından! Kendime sabır diliyorum, insanın kendiyle sorunu olunca daha da zor. İyiyim ama bazen ağır düşüncelere dalmak iyi gelmiyor. Umuyorum ki çıkacağımız kısa süreli yolculuk iyi gelecek ve hazır okullar da açılmışken dün, sonrasında rutine dönmeden önce daha iyi olacak bizler için... Sabrımın tükendiğini, içsel anlamda bir şeyleri kendime saklamamın iyi gelmediği, korkularımı ve kırgınlıklarımı yine büyüttüğüm zaman dilimlerini yaşadığım günlerdeyim. Sebebi ne bunun derseniz, bence yine mevsim geçişi. Onlar benden, ben de onlardan pek haz etmiyor gibiyiz. Ama bence artık birbirimize saygı duyuyoruz! En azından eskisi kadar ağır ve kontrol edilemez hüzünlerle geçirmiyorum. Buna da şükür değil mi? =)
Sizin Eylül Günlüklerinizde durumlar nedir? Rutine döndünüz mü? Zorlanıyor musunuz hayat anlamında, bezdiriyor mu bu mevsimsel geçişler sizi de? Alışmışızdır ama de mi? Yaş aldı benim 28'i, bir zamandan sonra alışıyor ve gelişiyormuş her durumda insan meğer... Hayat hep ama hep bayram olsa da çekilmezdi neticede... Hepimize sakinlik, mutluluk ve başarabilme gücünü diliyorum; sevgilerimle... (=
Yaz okuyoruz ara verme
YanıtlaSilTeşekkür ederim, bu yorumları almak daha mutlu kılıyor ve motive ediyor. İyi ki oradasınız... :)
Sil