5 Haziran 2019 Çarşamba

Birkaç Günlük Dedikodu Ve Bayram - Haziran 2019


Herkese Ramazan Bayramının ilk gününden merhabalar ve mutlu bayramlar inşallah... :)



O çok sevdiğim tatlı bayram telaşları hakimdi bayram öncesi bizim evde de ve umuyorum sizlerin evinde de öyleydi işte; temizlikler, üst baş hazırlamalar ve bayram planına göre değişen dahası... Aslında bayram sevinçleri belki de bizim içimizde. Yalnızsak bile bu yalnızlığı gidermek için fırsatları oluşturmak bizlerin elinde, imkanlar ve de istekler doğrultusunda tabii ki de...

Bayram demek benim için; ilk bayramlık telaşım, bol şekerim çikolatam ve de doya doya gezip de sohbete doyulmayan o ortamlarda bulunmaya üç günü az bulmam demek aslında. :) Şimdiki Ramazan bayramları eskisi gibi dolu dolu geçmese de, hatırlamak bizlerin elinde. Bu bayram da bir önceki bayram gibi sessiz sakin geçecekse de yapacak bir şey yok, eskileri hatırlamaktan başka...

Perşembe günü Yalova'da idik, Cuma günü kitabımla haşır neşir olmaya çalıştıysam da yeğenim evde idi imkanım olamadı bitirmeye ve Cumartesi günü de bayram hazırlıklarımız hakimdi annemle... :) Ceviz ayıkladık epey, baklavamız için ve öncesinde de yola çıkmadan öncesi için hazırlıklar yaptık işte...

Cumartesi günü Allaha şükür dediğim süreçleri de yaşadım tabi, ellerim sertleşe sertleşe cevizleri ayıkladıkça çok ama çok eski anım geldi aklıma; drama yapmak gibi olmasın da, onu dahi yapamadığım kısa süreçli zaman dilimi geldi aklıma...

Sonra önceki akşam yatağıma yattığımda aklıma bir bayram sabahı gelmişti, bu anı bloğumda da durmalı; unutmam da, olur ya netlikle hatırlamazsam! dedim işte kendimce... (:

Bayramın ilk günü, üzerimde grili bayramlıklarım var; gri desenli bir dar pantolon, gri örgü ve de satene kaçan kumaş detaylı uzun kollu bir bluzum var üstümde. O bayramlığı nasıl severek almıştım o sene Özdilek'ten! :) Bayram sabahı, ilk büyük misafirleri ağırladığımızdan hemen sonrasında gelen arkadaşlarımı hatırlıyorum; Damla, Duygu ve Seda. Damla beyaz tonları giymiş, Seda'yı netlikle hatırlamıyorum mavi idi zannımca ve Duygu'm yeşil tonları giymişti (ruhu hep huzur bulsun!)..
O bayram sabahı beraber odamda neşeyle baklava yediğimizi hatırlıyorum ve o anıyı hiç unutmayacakmış gibi gülümseyerek üçünün daha çok baklava yeme telaşını izlediğimi. Birbirleriyle gülerek atışmalarına az sonra ben de katılmış ve payıma düşen kadarıyla tabağımdakinden bir fazla yiyebilmiştim ben de... :) 

Sonuç olarak şu basit anı benim için öylesi özel ve de unutulmaması gereken kategorisindeki. Bir de iyi ki anılar bizimle kalabilen türden saklanabiliyor: aklımızda tutamasak da, yazarak veya fotoğraflayarak saklanabiliyor işte. Şükür... 🙏


Bu Bayramı Balıkesir'de geçirmek kısmet oldu, seneler sonra... :)



Örgün üniversitemi okuduğum şehirde yeniden bulunmak, Balıkesir'de bulunmayı böyle adlandırıyorum ben... Özlemişim valla buraya varmak üzere yola çıkmayı ve bu il sınırlarında uyumayı. :)

Yolculuk güzel geçti ve bu haftayı ablamlarla beraber burada başlattık. Onlar da uzun zamandır bu kadar uzun süreli tatil yapmıyordu, birlikteliğimizi yolculukta özlemle kucakladık resmen; çok güldük yol boyu sohbetlerimizde... Bu yolculuğu unutmayacağım özellikle...

Pazar günü farkettim, yola çıkmak çok zorlu olmuş benim için. Her şeyi ama herşeyimi almak istedim çünkü yanıma. :) Altı üstü bir haftalığına geliyoruz hani buraya, Saniye kivram ve Kamil kivramın yanına ama kitaplarım defterlerim ve de örgüm derken; sayılarını ayarlamak başta zor oldu. İster istemez oturduğum yerde evde iken, sık kullandığım veya elimin altında olmasını gerekli gördüğüm eşyalarım yanımda oluyor genelde.. En sonunda; iki defter, iki kitap, kalem kutum, kişisel bakımım için yanımda bulundurduğum gül suyum ve pamuğumun da içinde bulunduğu cüzdanım derken içeriğini epey daraltmayı başardığım çantamı hazırladım ama o arada epey de yoruldum.. :) Örgüm de yanımda, şükür keyfimiz de yerinde işte.

Bir diğer farkettiğim ise, epeydir aile üyelerimin her biri ile çok fotoğraf çekinmediğimizdi. Yolculuk bize hem bu yönden hem de daha sağlam sohbet etmek yönünden güzel anılar bıraktı velhasıl... (:


Balıkesir'de şu kolajdaki gibi geçiyor günler; Güre'de, Saniye kivram ve Kamil kivramın evinde... Burada uyandığımız ilk gün elimdeki Başıbozuk Sevdalar'ı bitirdim bile. Yarısında idim zaten ama bayramdan önceki hafta içi son üç gün yeğenim evde de olunca bitirememiştim. Bitirilmeyecek, okuması zor bir kitap değildi ama eski Canan Tan kitapları gibi de değildi yani. Yorum yapmalı mıyım bilmiyorum; açık hava ve sevdiklerimle beraber takılırken okuması çok güzeldi de, sonlara doğru büyük hayal kırıklığına uğradığımı es geçemeyeceğim. "Didem'in Gözünden" adlı bloğumda bayram sonrası yazılarımdan ilkinde yer vermeyi de istiyorum bu arada... :)

Saniye kivram'a hediye kitap getirdim kitaplığımdan gelirken, kolajda görüldüğü üzere. Özellikle Sevdalinka'yı ben beğendim, o da okusun dedim.. Saniye kivramlarda kahve keyiflerimizi çok severiz biz, her gün doya doya bunun tadını çıkarmaya ve örgü örmeye kitap okumaya devam ediyoruz işte... Bir de yeğenimle bilgisayarın ve internetin yokluğunda daha da çok sohbet ediyoruz. Ortam etkili, okulun olmayışı daha da etkili tabi. Son zamanlarda eve okuldan yorgun gelen yeğenimle, daha az sohbet daha çok oyun oynar halde idik. Şimdi enerjisi toptan dengelendi, doğa onu da ele geçirip huzuru vermeye başladı. Hep doğaya aşık ve doğayla iç içe olma fırsatını yaşayabilir kuzum inşallah... 🙌

Burası hakkında düşündüğüm ilk şey, keşke Akdeniz gibi sıcak olsa ve biraz daha hareketli olsa diyeydi. Sessiz sakin bir yer burası, doğası cıvıl cıvıl ama denizi soğuk ve çevresi şehir içlerine göre sessiz buraların. Tatil beldeleri kadar da hareketli değil; hani emekli olunca taşınılması istenilen sahil kasabalarından, her yeri villa tarzı müstakil ev olan yerlerden. Ama gel gör ki insan alışıyor ve benimsiyor ya hemen, ilk gün hiç benlik gelmeyen yer için; sadece kumsala doğru yolları daha çok düz alanlara çıkabileceğim kadar bakımlı olsa idi diyorum sadece... Kivralarımız şimdilik kirada ama bu çevrede daha toplu taşımaların sık geldiği ulaşımı kolay bir yere taşınmak istiyorlar zamanla... :)

Bayrama gelince, o da güzel geçiyor bu çerçevelerde işte; küçüklüğümün bayramları gibi dolu dolu değilse de, oldukça her anı sevdiklerimizle yan yana dolu dolu geçiyor işte. Bayram dediğin de budur zaten diyorum, evde sessiz sakin bayram geçirmek bana göre değil; ben vaktimi kaliteli geçirmeyi seviyorum böyle zamanlarda, yalnızlığın da bu zamanların da yeri zamanı ayrı olmalı... :)

Birlikte yemesi içmesi, oturması kalkması, her şeyiyle tatil dediğin kalabalık olmalı; misafir ağırlamayı da misafir olmayı da seviyorum ben. Burada ilk yattığım gün, alt katta yatabilmem ve üst kat odalara çıkamayacağım için zorlu geçti. Oturma odasındaki koltuklarda yatamam diye koltuk indirdik ama ilk gecemde o dar koltukta hareketsiz uyudum oldukça; ona rağmen de rüya gördüm ve geleceğe yordum, hani ilk kez yattığınız evde gördüğünüz rüyalar geleceğe yorulurmuş ya" diye dua etmiştim o gece Allah'a. Öyle güzel karşıladı beni, şükür ki... 


Kendimi bir işte çalışırken gördüm, üstelik ayakta idim... Emek verdiğim bir iş üzerine tartışıyordum bir arkadaşımla, mutlu ve başımı kaşıyamayacak kadar da meşgul idim.
Hayallerimi yaşıyordum ki, iş yerimize çok sevdiğim bir yazarımız Şermin Yaşar'ın gelmesi ile daha da güzelleşti rüyam. Onun tarafından yüzüm okşanarak huzurlu bir sohbeti paylaşırken bitti rüyam... Güzel şeyler olacak inşallah, zaman dedim zaman. Rüyamda bana bu öğütlendi durdu işte... ☺😇
Bayram güzel, buralarda sevdiklerimle olmak daha da güzel. Havalar ısınsa çok daha güzel olacak ya, üşüyorum Balıkesir'de biraz da. Bayram sonrası hava düzelecek ve kaslarım daha da toparlanacak diye umuyorum. 

Kalbimi, ruhumu, düşlerimi ve düşüncelerimi beslerken güzellikleri diliyorum hepimize; birkaç günlük dedikodu ve bayram yazımdan bu kadar, 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)