8 Mart 2019 Cuma

Bir Film İzledim - Zero (2018)


Dün bir hint filmi daha izledim, adı Zero... Shahrukh Khan ve Anushka Sharma'nın başrolünde oynadığı ve bir diğer başrolünde de Katriana Kaif'in yer aldığı, bence işlediği konu açısından başyapıt sayılması gereken filmlerden biriydi... :)

Şaşırtıcı olan bu kadar gözyaşının bu kadar gülmenin, bu kadar sevginin gökyüzünde dumandan iz olarak kalması değil. Şaşırtıcı olan bunu bilmemize rağmen aşık olmamız. -- Zero (2018)



Bir engelliyi sever misiniz? Ya da hiçbir engelliye, engelli olmadığını düşünerekten normal bir insanla tanışıyorcasına yaklaştınız mı sohbet etmek için? Çok basit sorular olmalı bunlar aslında ama cevapları çok düşündürüyor değil mi, lütfen kendinize bunu itiraf edin!

Önceden söyleyeyim; filme dair birşeyler anlatacağım kendimce, zira söylemek istediklerim var. Filmi izlemek isteyenler bundan sonrasını bunu bilerek okusunlar yazımı diyorum... (:

Konumuz şundan ibaret; Başrolümüz Bauua Singh (Shahrukh Khan), zengin bir ailenin evladıdır ancak bir cücedir. Bu farklılığı doğuştan gelmiş olup, babasını suçlamasına ve onu her fırsatta kızdırmasına başlıca sebebidir. Bauua, ünlü oyuncu Babita (Katriana Kaif)'ya uzaktan uzağa delice aşıktır ve büyük aşk yaşayacağına çok inanmaktadır. Gelgelelim, seneler senesi de 39 yaşına dek evlenemeyen Bauua, evlendirme hizmeti veren bir şirket aracılığıyla da ara sıra aşık olabileceği bir kız aramaktadır... 

Günlerden bir gün, Aifia Yusufzai Bhinder'in resmini görüştüğü şirket yetkililerinden birinin çekmecesinde bulur ve beğenince de daha önce neden daha önce göstermediğini sorup, bir an önce bir görüşme ayarlamasını söyler... İş budur ya, ne yaptıysa da ikna edemez aksine bu çalışan. "O olmaz, o sana olmaz, o böyle bir şeyleri istemiyor artık falan!" Bauua Singh tuttuğuna koparan biridir, görüşmeyi illa ki ayarlatır ve bir okulun kürsüsünde konuşma yaparken Aifia'yı görür. Aifia tekerlekli sandalyededir, titrek konuşmakta ve çok aktif derecede yürüyememektir. Hastalığının ismini söylemedikleri için net olarak bu konuda bilgi veremiyorum. Ama Aifia Stephen Hawkins gibi zeki bir gökbilimcidir. Mars'ta su bulmuş ve de Mars'a canlı göndermeye hazırlanan bir bilim insanıdır tanıştıklarında... 

Öyle sanılan gibi birdenbire aşkta başlamaz, Bauua Singh dahi kendi farklılığına rağmen kendine yakıştıramaz çünkü Aifia'yı. Ona yakışan kişi ünlü oyuncu güzel Babita'dır... Bu konuda nasıl objektif bakmışlar ve yapılmayanı yapmışlar biliyor musunuz! Misal, Bauua kendisinin aşık olmadığını gereksizce ispat etmeye çalışırken kimsenin bir engelliye yapmaya yeltenemeyeceği bir şekilde küçümsüyor Aifia'nın engelini... Bir kalemi yere atıp, "Benim boyum kısa alabilirim ama o alamaz!" diyor basının önünde. Basın ona hakaret etmeye yeltenemeden arkasını giderken, daha büyük bir ilgi Aifia'nın üzerine yöneliyor. Zira Aifia o kalemi alabilmek için yerde sürünmeyi ve titrek titrek de olsa o kalemi alma cesaretini gösterir tüm basının önünde. Bu Bauua Singh için de bir ilktir, ilk defa biri onu azarlamamış ve böyle yaparak kalbini kazanmıştır söylediğine göre... :)

Daha sonra yüzüne bakmayan Aifia'ya kendini kabul ettirme uğraşları da böylece başlar. Önce zar zor ertesi gün ve gece sohbet etmeye ikna eder ve yakınlaşırlar. Aifia'nın en çok hoşuna giden, ona bir engelli diye nasıl yaklaşacağını düşünmeden yaklaşmasıdır! Öyle ya bu noktada Aifia kadar ben de şaşırdım ve ben de Aifia gibi çabuk inanamadım, Bauua kandırıyor ve eğleniyor sandım...

Aradan geçen 1 ay boyunca da görüşmemişler sonrasında, Aifia evine gelip ailesiyle tanışana dek. O gece düğün tarihine babası karar verdirtti, "kim bakar sana Aifia gibisinin baktığına şükret" diye de söz bırakmadı bir de. Tabii düğün günü, Babita ile tanışma fırsatını birincisinin kazanacağı dans yarışmasına katılma onayının mektubu gelir! Zaten tüm kararsızlığı da orada netleşir ve Aifia'yı terk eder...



Film o kadar güzel bağlanıyor ki sonrasında da... Bir sene Babita'nın yanında kalıyor Bauua. Sonra aşkının kıymetini anlaması da pek bir zor oluyor aslında. Net olarak anlatmayacağım bundan sonrasını en güzeli, danslarla ve sohbetiyle gönlünü kazandığı Aifia'sına geri dönüyor dönmesine diyeceğim de; Aifia'nın ona öfkesini belirtme biçimleri enfes oluyor. Benim için heyecanın bitmediği bir film oldu bu sebeplerle de...

Bu üstteki kolajlarda, araştırma yaptığı yerde yerçekimsiz ortamda Aifia'nın sevdiği adamı karşısına alıp da "İşte şimdi eşitiz Bauua!" dediği sahneler bitirdi beni en çok da ve çok düşündürdü... 

Tamam bundan ötesine geçmeyeceğim, film çok güzeldi deyip. Ama Aifia kafasını kaldırmadan tekerlekli sandalyesinde otururken gördüğü gibi Bauua'ya aşık olmuş ve "Biz birbirimiz için yaratılmışız!" demişti düğünde kendisini terketmeden önce. Onun kendisine yaptığı gibi, eksikliklerini ama bu eksikliklerle tam olup birbirlerini anladıklarını söylemişti bir anlamda; 

En beğendiğim özelliği filmlerde görmek istediğim bu gerçek konulara değinmesi idi ki, orada da bir noktaya "zaten şu sıra merak ettiğim şekilde" takıldım. Engellilere karşı davranışlarda "kız-erkek ilişkisi düşünülmesi" çok ama çok az biliyor musunuz? Öyle ki, farklı bir bireyin bile kendine yakıştıramadığı bir durum bir engelliye aşık olmak... Filmde işlenen biraz da bu aslında ve daha çok örnekleri görülmeli diyorum, hem toplumsal hem de sanatsal alanlarda!


Bir engelliye aşık olunabilir mi, böyle aşk yaşanır mı? Neden yaşanır nasıl yaşanır nasıl yaşanmaz! Filmler artık gerçek toplumsal konulara, yani böyle konulara da değinmeli evet. Oyuncuların her biri müthiş zaten. Shahrukh Khan'ın ağlamalarına ve Anushka Sharma'nın engelli rolündeki oyunculuğuna bittim! Film işte tam da böyle film velhasıl...




Şaşırtıcı olan bu kadar gözyaşının bu kadar gülmenin, bu kadar sevginin gökyüzünde dumandan iz olarak kalması değil. Şaşırtıcı olan bunu bilmemize rağmen aşık olmamız. -- Zero (2018)

Son olarak, kendi fikirlerimi şu yönden de belirtmek istiyorum; 2012'den beri ben de dışarıda tekerlekli sandalyede gezen biriyim, ancak hiçbir erkeğin bana böyle engelli olduğumu umursamadan yaklaştığına şahit olmadım. Bir engelliyle, normal insan dozunda konuşup arkadaş dahi olunamadığını çok kez gördüm ve görmekteyim... 

=SPOİLER= 

En Nihayetinde; farklı bir bireyin bile kendine yakıştıramadığı bir engelliye aşık olmak, üstelik onun için herşeyi yapabilecek kadar gözü kara hale gelmek işleniyor filmde. Öyle ki, Mars'a gönderilmeyi göze alıyor sonunda adam, sırf kırdığı gibi sevdiğini yeniden toparlamak ve kendine inandırmak için. Ya ne diyeyim ki daha, tekerlekli sandalyedeyim bende yıllardır dediğim gibi, ama bu zamana dek hiç karşımda benimle engelli olduğumu umursamadan konuşan olmadı ki! Böyle bir dünyada yaşamak isterdim, insanın sadece görselliğe önem vermemeyi de göze alabildiği; toplum demeden ve yakışır yakışmaz düşünmeden, sevmeye odaklanabildiği! 

İzleyin derim işte. İzleyin de, aslında farklılıklar içerisinde de ne kadar çok mutluluklar bulunabildiğini ve şans vermeniz gerektiğini bir düşünün derim ben de. Nacizane fikrim; her birimiz düşünelim isterim, farklılıklara ve de aynılıklara ne ölçüde önem veriyor, bu hayatı nasıl yaşıyor da mutluluklara açıyoruz kalbimizin kapılarını! Takıntılarımız mı? Gözümüzde büyüttüğümüz ideallerimiz mi? Yoksa çevre mi bizi inandırıyor, mutluluklara ulaşma yöntemlerimizi büyük yerlerde aramamız gerektiğine?? 

Zero güzeldi, izleyin izletin inşallah. Her defasında aynı sonlara ve aynı gidişatlara sahip olan birçok filmden güzel geldi bana, oyuncu kadrosuyla ve de umut dolduran konusu ile... (:


Filmde emeği geçenlere de, 
beni buraya kadar okuyan sizlere de sevgilerimle... :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)