5 Şubat 2018 Pazartesi

Söylemediğim Özlemler İçimde Birikmiş - Şubat 2018


Söyleyemediklerim değil aslında, söylememeyi tercih ettiğim ve şimdi söylemeye karar verdiğim şeyleri yazacağım bu yazımda. Söyleyemediklerimdi; zira burayı tanıdıklarım da okuyor derdim... Şimdi de diyorum ki, okusunlar! Ben bunları yazamadıktan, içimi bir şekilde dökemedikten sonra şiştiğimi ve taşmak üzere olduğumu farkettim. Bu farkındalığım sonucunda bunları da yazma kararı vermiştim 2017'de, ama ancak Kasım 2017'de icraata geçirebildim...

Ve bugün geriye kalan söyleyemediklerimin, kendime itiraf edebildiklerimi yazıya dökebilmemin vakti geldi...


30.01.2018- Salı günü bir rüya gördüm, belki de o rüya bu yazıyı yazabilmeme esas cesareti verdi bana. Sabah hayrına anlatıyorum, siz de öyle dinliyor -yani okuyor- olun; öyle derler ya hani... :)

Evimizin olduğu bir binadaydım rüyamda ve bu binadan çıkıp tanımadığım ama rüya aleminde tanıyor olduğum arkadaşlarımla, iddia üzerine bir yarışı tamamlamam gerekiyordu. 1 numaralı kapıdan girip 4 numaralı kapıdan çıkmaktı görev. Ama 4'ten girip 1'den çıkmak da olur, diyorum rüyamda kendimce; amaç o yolu katedip bitirmek değil mi sonuçta?, diye düşünüyorum. Rüyamda ters istikametten bir sığınağa, çıktığım binamızın kapısının hemen yanındaki bir kapıdan giriyorum. Turuncu bir ışıkla aydınlatılan karanlık bir alandayım, bölüm bölüm odaları bulunan bir alt geçit adeta... Yürüyor, yürüyor ve 3, 2, 1 diye kapılardan geçerek 4'ten 1'e bitiriyorum kendimce yarışı. Zor oluyor turuncu ışıkta yürümem ama "yürüyorum ya!" diye umursamıyorum...


Geçtiğim son kapı, -yani 1 kapısı- kocaman bir Avm'ye çıkıyor sonra. Bitti diyorum, aydınlığa çıktım. Ama gözlerim yanıyor adeta... Etrafıma bakıyorum herkes bir gökdelenin içinde; hiç öyle avm gezer halde değiller ki, hepsi evine gitmenin derdinde ve birbirini tanır bir haldeler... Etrafı kontrol ediyorum, arkadaşlarımdan biri var mı diye. Bir tek yüz bana dönüyor ve o da benim gibi durmuş, beni inceliyor. Bu kişi, alt bacakları olmayan biri. Ama öyle bir yürüyor ki, hiç alt bacakları yokmuş gibi değil! Sanki görünmez bir gücü var, kimse onu farketmiyor benden başka!

Biraz bakınıyor ve tebessüm ediyorum, tanımadığım bu kızla gurur duyuyorum; çünkü o sırada o da bana gülümsüyor ve benimle gurur duyduğunu hissettiriyor. Gözlerini benden çektiği an, arkadaşlarımı hatırlıyorum. Onların gittiği yere dışarıdan gitmeyi düşünüyorum tekrar... Avm gibi olan yerin kapısından çıktığımda, beni kocaman basamaklar karşılıyor. Endişe bile etmiyorum ama "kendimi deneme vakti." diyorum! Ortaokulda inebildiğim üzere, merdivenlerden dümdüz inmeye yelteniyorum. Biraz koşarak, dümdüz merdivenlerden iniyorum. Tek korkum, düşersem tutunacak bir yerin olmadığından sebep ne olacağını bilemeyişimden. Ama biraz yavaşlarsam da düşeceğimi biliyorum!

Koşar adım iniyorum; bir basamakta bir ayağım, onun altında diğer ayağım, koşaradım Didem, devam et böyle! Son 3 basamağa gelene dek 25 basamak indiğime emin oluyorum. Sondan ikinci basamağa oturarak düşüyorum. Etrafımda birileri bakıyor bana galiba, umursayamıyorum. Derken koşarak indim ve de düştüm! Bunu umursamadım ve tek başıma yaşadığım bu girişime gururla karışık deli gibi krize girerek güldüm. :) Küçük çaplı bir kriz...

Çok geçmedi yanımda bir kız, o bacaklarının olmadığını gördüğüm kız yanımda. "Seninle gurur duyuyorum, güzel koştun ama çok güzel düştün!" diyor. :) "Düştüm de mi?" diyorum.

Sonra aynı kıza, "nasıl kalkacağımı bilmiyorum" diyorum. "Ben biliyorum." diyor ve olabildiğince kısa olduğuna emin olduğum kollarını bir trabzan kadar olduğuna emin olduğum şekilde sertlikle tutuyor. "Hadi tutun ve kalk!" diyor. Tutunuyorum ve kalkıyorum. "Bize gidiyoruz." diyor sonra da. Evine gidiyoruz ve evinde hiç saçı olmadığına emin olduğum aynı kız, toplu olmadığına emin olduğum saçlarını uzun halde bırakıp açıyor gözümün önünde. Boyu uzuyor ve de normal oluyor...

Rüya bununla da bitmiyor, yanıbaşımızda bir erkek oturuyor masada. "Siz ikiniz de mükemmelsiniz." diyor. Ama karşımızdaki kız bir süre sonra yok gibi oluyor, orada ama odak noktası benim. Erkek kişi bana dönüp, "Sen bugün çok iyi iş çıkardın, o merdivenleri inişin çok güzeldi." diyor kolunu omuzuma atarak. O beni tebrik ederken omuzuma sarılarak, "Özlemişim!" diye itirafta bulunuyorum. Ve sonra da uyanıyorum...


Bu derin rüyadan uyandığım o gün, başta bilinçaltıma lanetler yağdırdım içten içe. Tüm gün aklımda bu rüya vardı her kendimle kaldığım anda özellikle, daldım ve o rüya alemine gittim. Yeğenimle resim çizdim, boyama yapmak çok iyi geldi. Ama o rüya, henüz aklımdan anılarıyla uçup gitmedi... 



Ortaokuldaki o merdivenden inebilme kabiliyetimi bu kadar özleyip de, beni etkileyeceğini bilememişim. Kendime söyleyebileceğim en son özlemim, merdivenlerden inmek olurdu herhalde; ta ki o rüyama dek. Meğer ben neleri özlemişim de, söyleyememişim kendime diyorum şimdi...

Mesela, uyumayıp sabahlara kadar dans etmek istiyor ruhum ve bunu saklamıyorum bile. İçimden dışıma gelişen bir neşe ve de hayatı seven yanım var. Birilerine moral ve de mutluluk verebiliyorsam, sabahlara kadar dans etmiş oluyorum da aslında... "Bedenen yapamadıklarımı, hiç yapmamış sayılmam!" Bu olguyu büyütebildim içimde son bir iki senedir iyice. Ama gel gelelim, özledim diyememek dokunuyormuş. Özledim demeye geldim;

En çok yürümeyi değil; yürürken rüzgara karşı koymayı beceremeyince, arkadan ittiren rüzgarın etkisiyle koşar adım yürümeyi özledim...

Sadece dans etmeyi değil, dans edip soluk soluğa kaldığımdaki mutlulukla dinlenmelerimi özledim...

Ayakta çok kaldığım ve de çok dolaştığım bir günün sonunda, yorgunlukla uyumayı özledim...

Bunu söylemem gerek, beden yorgunluğuyla uyumak gibisi yok! Ağlamaktan sonraki uyku, en iyi uyku diyorlar internette. Hayır, en güzel uyku bedenen yorulduktan sonra çektiğiniz deliksiz uykudur bence! Bedenen yorgunluğu gerçekleştiremediğim zamanlarda, beynimi yorarak uyumaya çalışıyorum ben bir süredir. Ama beden yorgunluğu ile uyunan uykunun yerini alamıyor maalesef... :) Bedenen yorulmam da mümkün oluyor hala elbet. Fizik tedavilerim sonrasında eve döndüğüm zamanlardaki o yorgunluklar, efsanelerimdendir...


Madem döküldüm daha da öteye gideyim ve rüyamı nasıl yorumladığımı yazayım en iyisi;




Bir şeyler yarım kalabilir, yarım kaldığı gibi tamamlanması için de zaman gerekir; o zamanı beklemez veya kendine tanıdığın hakları ve şansları yok edersen, gücün de cesaretin de yerini başka bir şey alır...

Rüyamda indiğim merdivenleri çok düşündüm, sonra o merdivenlerin Bursa Anatolium Avm'nin yol tarafındaki giriş merdivenleri olduğunu anladım; İkea tarafı değil diğer taraftaki... Zira Anatolium'dan arabayla çıkıp eve gitmek üzere yola çıkarken, o merdivenlere sık sık takılıyordu gözüm. Bilinçaltım feci dikkatli çıktı...

Rüyamdaki o bacakları olmayan kız, o da galiba benim. Bilinçaltım ile kabullendiğim içimde bir kişi, yarım ama benimle gurur duyan bir kız var... Bedenimde kendi işlevini yerine tam getiremeyen uzuvlarıma bile güç veriyor o içimdeki. Onu gördüm rüyamda bence. İşlevlerini şimdiki zamandan ötede, oldukça iyi yerine getiren uzuvlarımın etkin olduğu zamanlarda da eksik ama değil yanım vardı ya; o zamanlar hani uzun saçlıydım vs... Anlatabiliyorumdur, umarım anlatmak istediğim gibi yazıya dökebiliyorumdur...

İçimdeki kız bana, "görüyorum başarıyorsun, devam et işte." diyor, yani takdir ediyor beni. Bunu bilmek iyi geliyor şimdi... O kız biliyor, değişik yolla denemek için sürekli uğraştığımı ve bunu da takdir ediyor ki ötesini sormadı yanıma geldiğinde de. Her yolu dene, diyor bana muhtemelen...

İçimdeki kız, geçmişte saçları uzun olan ayakta ve kendi işini de görebilen; hayatın içinde ama kimi tarafından farkedilen çoğu tarafından da farkedilmeyen bir kızdı. Hep destekçileri ve de arkadaşları vardı yanında; ben gibi, kendisi gibi ve de az buz yakın-uzak arkadaşları gibi...

Özlediğini söyle ve geç kalma bunun için, diyordu o kız bana. Ben onun bana davranış ve tavırlarını böyle algıladım... Beni götürdüğü kişi, benim hayalimin başladığı bir diğer nokta idi. Beni bile içine gömme, gömme isteklerini ve de hayallerini. Saklama varlığını hiçbir isteğinin diyordu. Neden o günü seçtiğini de biliyorum; diğer bloğumda "Aşkı İstemek" adlı bir yazı yazdım ve yayınladım, 29 Ocak'ta. Ama o yazımı facebook sayfamda paylaşamadım, şimdi anlıyorum ki neden paylaşmaya cesaret edemediğim halde aklımda, neden yazmak istedim; çünkü söylemek istiyorum! Bir şeyler içimde kaldıkça tıkanıyorum, tıpkı bu yazıyı 3-4 günde yazmam gibi! Gecenin bir yarısı paylaşacağım ama olsun hiç de yazıp paylaşmayabilirdim değil mi? :)

Son olarak; o rüyamda içimdeki kız olduğunu söylediğim kızın beni götürdüğü kişi, aşkı istemek adlı yazımda yazdığım kişi idi. Böyle adlandırıyorum, çünkü hiç yabancılık çekmedim ona; aşık gibi onun elini omzuma atması güzel gelmişti ve beni destekliyordu. İçimdeki kızın, çabalamaya devam edersem onu bulacağımı belirttiği üzere; bulmayı umduğum aşktı o bence...

Söyleyemediğim özlemler içimde birikmiş; bir bu rüya ile değil, birçok rüya ile patlak veriyor zaman zaman. Daha önce de kendimi deneyimlediğim üzere, yazdıkça kendimi tedavi edebiliyorum. Bu sebeple yazmaya devam dedim işte... "Bir şeyler yarım kalabilir, tamamlamak üzere çabaladıkça tamamlandığındaki doyum seni esas hayallerine kavuşturacak gerçeklik olacak!" diyordu bence bana rüyam... Ben tüm bu rüyadan kendi içimi anlamlandırdım ve de böyle dersler çıkardım kendime. Çabalamaya da devam, yazmaya da. Hele özlediklerimi, hissettiklerimi ve de olmasını istediklerimi yazmaya daha fazla devam... Kendimi var etmem ve de gerçekleştirmem mümkün olacaksa, o şey yazmak ile olacak hissettiğimce...


Okuduğunuz için teşekkürlerim ve de sevgilerimle. Güzel bir hafta başlasın hepimiz için, güce de umuda da ihtiyacım var bu hafta fazlasıyla. Mutlu haftalar hepimize... :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)