21 Şubat 2018 Çarşamba

İlk Uçuş Maceramız - 07.02.2018


Bundan tam iki hafta önce bugün idi, annemle bir ilkimizi gerçekleştirdik ve ilk defa beraber uçağa bindik... Bu uçak yolculuğu ile Antalya'ya geldik o gün, ilkler her zaman güzeldir ama bu daha da güzeldi... :) 07.02.2018 tarihindeki anılarımızın yazısıdır bu yazı. İyi okumalar olsun... :)


Uçağa binmek, gerçekleşmeyecek derecede bir hayal değildi bizim için; ama dedemin rahatsızlığı belli olduktan sonraya dek, hiç hesapta da yoktu bizim için... Dedemin tedavi süreci için Antalya'ya annem ile ikimizin tek başına gelebilecek ortamın oluşması sebebiyle, uçak yolculuğu bize tek seçenek oldu bu sefer. Babam da çalışıyor olunca bu sene, en kısa süreli ve de en işimize yarayacak yardım ekipmanları ile dolu yolculuk şansımız bu idi...

Önceden yolculuk süresini hesapladık mesela; 9 saat otobüs yolculuğunda tuvalete diye inmek ve tekrar binmek mesele, hiç su içmeden de olmaz...

Binmesini babam ile halletmiş olsak, inmesi ayrı mesele ve üstteki madde en birincil sorun olmaya devam ediyor demek bu da böylece...

İstanbul-Antalya uçak seferinde ise, 1 saat yolculuk olacak sadece. Bir tek İstanbul'daki havalimanına erişim de bir buçuk saatlik bir otobüs yolculuğu var o kadar. Bindirmesi babamdan, indirmesini de elbet yardım ederler havalimanından, dedik. Nereden eminsin derseniz bu konuya da değindim tabii, ama diğer bloğumda esas ayrıntılarıyla Bir Engelli Nasıl Görmezden Gelinir adlı yazımda...

O gün başlangıçta işler tam anlamıyla istediğimiz gibi gitmedi ama yine otobüs yolculuğundan da iyi oldu tabii... Bu konuyu da ayrıntılarıyla diğer bloğumda paylaşmayı tercih ettim; çünkü buraya o konudan başlar isem, bitirmesi daha zor olacaktı bu yazıyı. Orada yazdım ayrıntılarıyla ama kısaca burada da yazayım; 

Uçak yolculuğu, bir engelli için gerçekten bir kolaylık imiş ama sizin havalimanına dek biri ile en kolay şekilde gitmeniz gerekiyormuş. Zira havalimanı içinde yardım var da, dışına karışmıyorlarmış meğer. Bir de yetmediği gibi, sadece zorluk olabilecek notları bile size söylemiyorlarmış. Israr ettiğimiz halde, otobüs acentemizden bilet alırken bir kez binip havalimanında ineceğimizi söylemişler mesela. Ama daha sonrasında; otobüsle giderken havalimanına 10 dakika kala, bir yerde durup "otobüs değişmemiz gerekiyor, Sabiha Gökçen böyle istiyor." diye anons yaptılar (Sanki son anda çıkan bir durum imiş gibi aktardılar, ama öyle değildi!). 

Hiçbir otobüs firmasında, o gün havalimanı içinde yardım ettikleri gibi bir teçhizat ile karşılaşmadım, otobüs değiştirirken... Yapacakları iş o kadar basit ki esasında; birkaç tekerlekli sandalye, bir de taşıma konusunda yardımcı olacak iki kişi bulundurmaları gerek aslında. Ama yapmadıkları gibi, para uğruna köstek bile olabiliyorlar engellilere maalesef ülkemde. 7 Şubat günü başımıza tam da bu geldi; biz istediğimiz kadar en ince ayrıntısına kadar planlayalım, göze alalım en hafifini... Yaşamayan bilmiyor; engelli olmak, her seferinde başa geleni çekmek demek ülkemde. Ben bu duruma, her defasında belirttiğim üzere, çok ama çok üzülüyorum! O gün olacakları bilse idik, bu kadar zorluk çekmeye bile bile gitmez ve de engel durumumu bildirdiğim halde yaşadığımız zorluk ve hayal kırıklığına bu kadar üzülmezdim...



Velhasıl oldu bir şeyler, ama uçağa binme konusunda ilkimizi gerçekleştiriyor olduğumuz gerçeğiyle bu zorlukları göz ardı ettim havalimanına girince... Sabah 05.00'de başlayan gün, 06.20'de Sabiha Gökçen Havalimanına ulaşmak üzere bindiğimiz otobüs ile 08.30'da havalimanına ulaşmamız ile devam etti...

Kontrol noktasından geçtik önce. Uzun zamandan sonra ilk defa annemle beraber bir yere yalnız gidiyorduki bunun heyecanı vardı bende. Zira hep sevdim annemle yalnız yolculuklarımızı ve babamla da öyle... :) Anlarda iki kişi olmak, insan ilişkilerine daha değişik katkısı bulunan deneyimlerden bence.

Düşünün; biz annemle en son yalnız ikimiz 2010'da otobüs yolculuğuna çıkmıştık, 8 sene olmuş... :) İlk ve de son atağımdan sonra da bir daha yalnız yolculuklarımıza çıkamadık maalesef. 8 sene sonra, ikimiz için de bir ilki gerçekleştirdik ve ikimizde de bu uçak mevzuusuna dair korku değil büyük bir merak vardı. Bir tek konuşmalarımızda annemin "suya düşmesin, düşerse de ya" diye bir cümlesine denk gelmiştim şakalaşırken; o da tamamen annemin deniz korkusundan mütevellit... :) 

Havalimanı içinde bize yardım eden bir kişi oldu, benim sandalyemi o sürdü ve annem de bavullarımızı taşıdı bu sırada. İki bavulumuz, birer el çantamız, benim bilgisayarım ve de bir torba içinde battaniyemiz vardı. İzin verilenlere tam anlamıyla uyduk yani, korktuğumuz şey bavullarımızın kilo kontrolünden geçemeyecek olduğu idi. Çünkü 2 aylık gidiyoruz diye, ilaçlarımızı ve de ihtiyacımız olan diğer kıyafet ve de eşyalarımızı da iki bavula sığdırmıştık. Kontrol noktasından geçerken aklımızda tek bir soru vardı; "Ya bavullarımız 30 kilogramı geçmiş ise idi?" (: 

Korktuğumuz gibi olmadı ve bavullarımızın 30 kiloyu geçmediğini öğrendik. Uçağın hazır olmasını ve kapının geçişlere açılmasını o uçakların göründüğü cam ekranların orada beklemeye başladık da rahatladık sonunda... "Size bir şey söyleyeyim mi; merak ettiğim kadar da varmış, uçak çok güzel bir araç imiş taşıma yolunda. :)"

Uçağa bindirildik; kapı numaramız 206A, uçuş numaramız 7527 idi, biz havalimanına girdikten sonra anons ile kapı numaramızın değiştiği bildiriliyordu zaten... Biz uçağı beklerken, bir fasıl kahvaltımızı ettik tabii ki. Kapı açılınca, bize yardımcı olacak kişi ilk önce bizim binmemiz gerek diye geldi bizi aldı ve uçağa yönlendirdi. Herkes binmeden önce, uçağın kapısının önünde beni tekerlekli sandalyeden sedye tipi kol yerleri olmayan bir sandalyeye alıp uçağa bindirdiler. Koltuğumuza kadar götürüp sedye tipi tekerlekli sandalyeye aldıkları gibi, bir kişi koltuk altlarımdan, bir kişi ayaklarımdan olmak üzere tutup koltuğuma yerleştiler.

"Çok zor değil; otobüslere bu sisteme bile gerek yok, asansörlü merdiven sistemi konulsa yeter." diye düşündüm her beni taşıdıklarında...



Annem ben oturtulduktan sonra cam kenarını kaptı, birkaç şakalaştım onunla orta koltuğa ilerlerken "cam kenarına ben geçeceğim" diye ama sonra cam kenarını ona verdim tabii ki de. :) Yolcular bindi, uçakta güvenlik önlemlerine dair duyurularımız yapıldı ve de uçak pistte uçuş sırasını aldı. Önümüzden 4 uçak uçtuktan sonra, sıra bize geldi. Kalkış, yükseliş ve de o yerden yukarıda olma hissi; insanı değişik ve de özgür hissettirdi beni. Havada olmak çok güzeldi. Annem sordu bana, "korktun mu?" diye, ben de ona sordum aynı şekilde. İkimiz de korkmamıştık ama bu taşıma yolunu sevmiştik, ikimiz de uçak havalandıktan ve de indikten sonra; "Bu yolu kullanırız artık, geç bile kalmışız." dedik. :)

Uçakta yanımızda bir amca vardı, orta yaşlarda ve birçok uçak yolculuğu yapmış biri idi. İlk yolculuğumuz olduğunu söyleyince, korktuğumuzu düşünmüş. Korkmadığımızı ve sadece merak ettiğimizi söyledik ona da, güzel bir sohbeti paylaştık beraber biraz. Sıklıkla uçuyormuş eskiden de, şimdi emekli olmuş galiba ama yine de uçak yolculuğunu tercih ediyormuş. 

Uçak belirli bir yüksekliğe eriştiğinde, pilot bize "10.000 metre yüksekten uçtuğumuzu ve beklenmeyen bir rötar ile karşılaştığımız için de inene dek kemerlerimizin takılı olmasını" anons ile bildirdi yine. Yanımızdaki amca, "Normalde 7.000 metreden yüksekte uçmazdı uçak, ilk defa bu kadar yükseldiğine denk geldim; sizin şansınıza herhalde." dedi pilotun anonsundan sonra. "Şanslıyız demek ki." dedim bende amcaya. Korkacağımızı mı sandı acaba, daha yüksekten uçtuğumuzu bilince? :) 

Yarım saat kadar uyanık kalabildim uçakta; o sırada biraz camdan dışarısını izleyip annemle sohbet ettim, biraz da kitap okudum. Daha sonra dışarıyı izlerken güneş ışığı yüksekte direk bize gelince camdan, baş dönmemin başlaması bir oldu tabii. Az biraz o anlardan sonrasında uykuya daldım, iniş anonsunu duyunca da uyandık annemle. İniş çok az biraz sert oldu ama yine de korkutucu değildi. Bize binerken söylendiği gibi, herkesin inmesini bekledik ve o sırada montlarımızı giyinip yukarıdaki son kolajdaki baş parmaklı fotoğrafımızı çekindik annemle. "Uçuş bizim işimiz, bunu da gerçekleştirdik şükür ki!" dedik beraber... :) 


Antalya Havalimanı'na indiğimizde ise; yine iki yardımcı ile aynı şekilde sedye tipi tekerlekli sandalyeye alındım önce. Bu sefer uçağın dış kapısına asansörlü araç kurulmuş idi ona alındık ve o araçta havalimanından getirilen tekerlekli sandalyeye alındım. Sonra havalimanına girdik, havalimanından bavullarımızı da almamıza yardımcı olup, dışarıya dayımın arabasına kadar götürdüler sağolsunlar beni... Velhasıl sevdim, yardımcı olunmasını ve de mağdur olmama sebep olmamalarını. Dilerim gerek otobüs yolculuğunda gerekse de diğer taşımacılık hizmetlerinde bu kolaylık gelir de, her birimiz araba almak zorunda kalmayız; biz engelliler olarak kolaylıklar sağlanmasını hakediyoruz bence!



Annemle uçmak eğlenceli idi, biraz da biz eğlenceye çevirmekte başarılıydık belki de... Başlangıçta yaşadığımız tüm zorlukları ve hayal kırıklıklarını umursayarak devam etse idik de bu kadar eğlenceli olmazdı çünkü. Fotoğraf çekinmek, uçak camından gördüğün her şeyin üstünde olma hissi, "hani göklerden izliyor dediklerimize yakın mıyız acaba?" diye düşünmek ve de uçakta kitap okumak, çok eğlenceli ve de güzeldi... Otobüs yolculuğu ile 9-10 saat, araba yolculuğu ile 7-8 saat olan yolu, havalimanına ulaşımı da sayarsak 3,5 saatte katetmek gerekli bir imkan idi...

En çok yol tutma meselesinin olmamasına sevindim, uzun yolda en çok sorun yaşayan benimdir bizim evde çünkü. Uzun saatler boyunca oturmak da bir eziyettir benim için, mide bulanması ve baş dönmesi sorunlarını yaşamak da... Kitap okuyup kafamı dağıtamam, bir müzik dinleyebilirim ama yol tutar ise o bile zulüm gelir... 

Velhasıl; engelli olmanın ülkemde büyük bir eksiklik olduğunun hissettirilmesi olmazsa, sınanmassak her anlamda, büyük bir kolaylık kazandık uzun yolculuklara gitme konusunda... Annemle acil durumlarımızda beraber yolculuğa çıkma durumumuzu yeniden kazandık en çok da... Fotoğraflarımıza gelirsem, hepsi benim fikrimdi ve de bu fikirlerime can-ı gönülden katılan ise canım annemdi! :)

"Uçtuk geldik işte, dedemin ameliyatı da şükür ki başarılı geçti; işte geçen hafta bugün bir günlük ameliyatlı idi. Atlatacağız bunu da umarım zamanla..." 


Daha bir süre Antalya'dayız, şimdilik iki hafta oldu biz geleli. Başta istediğimiz gibi işlemedi ise de süreç, şimdilik az biraz sıkıntılı ama şükür ki yolunda gidiyor. Buradakilerle geçirebileceğimiz vakitlerin tadını çıkartıyoruz annemle, şimdilik yarım bıraktığımız tedavilerimi ve de Kağanımın bir ablamla işyerinde bir babamla olmasını düşünüyor olsak da... 

Burada hareketlerimi yapmaya çabalıyorum kendimce ve de annemin yaptığı gerdirme egzersizleri ile... Bir tek bu sıra az yazabiliyorum. Biraz kafam dalgın idi, biraz kendime zaman verdim; derken bugüne kaldı 7 Şubat 2018'de yaşadığımız anlarımız...

Böyle bir yazının sonuna geldik şimdi de işte... Uçmak güzeldi, kendimi mutlu ve özgür hissettirdi. Bir de annemle yalnız başımıza yeniden böyle bir şeyin altından kalkabildiğimize çok sevindim, her ne kadar "ayakta olsam daha kolay olurdu" dediysem bile...

Okuduğunuz için teşekkürlerim ve de sevgilerimle... (:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)