11 Aralık 2017 Pazartesi

Fotoğraflarla 1 Haftam #75 - Aralık 2017'nin İlk Haftası


Uzun zamandır yazmadığım bir yazı dizime, Kısmi bir geri dönüş yapıyorum bugün; zira Aralık 2017'nin ilk haftasında yazı ile ayrı ayrı ekleyemeyeceğim ama bütün olarak bir yazıda toplamak isteyeceğim fotoğraflarım vardı, geride kalmasını istemedim... (Yani not olarak eklemem gerekirse; 04.12.2017-10.12.2017 haftasının Fotoğraflarla 1 Haftam yazısıdır.) :)

Mutlu, umutlu, sağlıklı ve bol gayretli nice haftalara... :)


Geçen hafta; gündüzü planlı, gecesi heyecanlı geçen bir gün ile başladı... Plan program yaptım o gün, yapmak istediklerime dair kararlı ve de azimli olacaktım. Ama bir yandan da sıkıntılı bir gündü benim için o gün, ağrılarım ve kas yanmalarım mevcuttu çünkü. Tüm bu dediklerimin yazısını da daha sonradan yazmıştım hafta ortasında; özlem dolu itiraflarım ile dolu bir yazı oldu bu, benim için de milat sayılabilecek bir yazı oldu; o yazımı buradan okuyabilirsiniz... 

Tabii bir de, geçen haftanın bir önemli yanı daha oldu; Onur Yar geçen hafta bugün aramıza geri döndü. :) Onur Yar, benim 2007 senesinden beri en sevdiğim radyo programcısı... Onu bu kimliği ile tanıdım başta, ama sonra Twitter'dan ve diğer sosyal medyalardan takip ettim. Ve yıllar boyu da takip etmeyi bırakamadım. Eskisi gibi bizlerin arasında dönmesini öyle bir heyecan ile bekleyenlerdendim ki, aynı heyecan ile de karşıladım; sanki hiç gitmemiş gibi idi...

Onur Yar sevenlere ve tanımasa da gerçek bir dost, abi, kardeş ve de gecelerinize bir eşlikçi arıyor iseniz; Pazartesi'den Perşembe'ye dek, kendi youtube kanalında saat 23.00'de canlı yayında olacak bundan sonra. Onur Yar izleyelim, sevelim sevilelim diyorum bende sizlere... Bu akşam yine Youtube'da olacak ve öyle güzel bir video paylaşmış ki yine kanalında bugün, iyi ki youtube varmış da yine bizimle dedirtiyor resmen. O videosuna buradan ulaşabilirsiniz ve tabii ki youtube kanalına da... =)


Kağanım 2 haftadır Satranç oyununa epey merak sarmış durumda... Öyle ki, günde birçok kez oynuyoruz beraber. Geçen hafta da bolca satranç oynadığımız günlerle dolu bir hafta idi. Tabii ki acemi düzeyde oynuyor yeğenim, daha 6 yaşında. Hem öyle çok çabuk da öğrenmedi zaten! Hala amacı hep en çok taşı yemek, rakibinin taşlarını bitirmek. Kuralları iyice bellemiş durumda, taşlarını da koruyor ama en önemli taş onun için Şah değil mesela. Yeğenim için satranç oynarken en önemli taşı Vezir, en çok onu seviyormuş. Çünkü bilen bilir, "Vezir her tarafa istediği kadar gidebilir, bir tek at gibi gidemez." Kağanıma sorunca, "neden vezir'i seviyorsun en çok?" diye, o da böyle cevap veriyor. :)

Velhasıl evde satranç bu kadar gündemimizde iken, geçen hafta benim ders çalıştığım bir akşamda Kağanım resim çiziyordu. Sonrasında gösterdiği üzere çizdiği resim yukarıdaki işte, yeğenimin ellerinden Satranç Oyunu adlı eseri... Henüz okuma yazma bilmiyor tabi, dedesinin onun olması için verdiği En Büyük Kasparov adlı Satranç kitabında yazanları taklit ederek "Satranç Oyunu" da yazmış üstüne. Sevdiği şeyleri resme dökmeyi ve böylece etkinlikler düzenlemeyi seviyor yeğenim işte... Yeğenime benden kocaman bir maşallah. Sizlerin de maşallahlarını alırız valla, tüm kuzucuklara olsun maşallah...


Bu kazağımı iki hafta önce aldı annem bana, çünkü ben bu kış bir geyikli kazağımın olmasını istediğimi söylemiştim anneme... Bu kış giyecek kazağım olmadığı için annem kazak almamız gerektiğini söylediğinde söylemiştim bunu. Kasım sonundaki sınav haftasonunda gidip bazı mağazalara bakmıştık alışveriş merkezinde ve fiyatları uygun gelmemişti. Ama iki hafta önce Pazartesi günü Yalova'daki sosyete pazarından annem bulup almış bana. Çok güzel değil mi ama? Annemin araştırmacı kişiliğine sağlık... :)

Öyle severek giydim ki nihayet geçen hafta, sonrasında da üstteki fotoğrafı çektim işte. Çıkarmak istemedi isem de üstümden, bunu gerçekleştiremedim tabii ki. En nihayetinde giymeden sürekli giymek mümkün olmuyor. Ama bu kış favori parçam bu kazak, bunu tahmin edebiliyorum. Neden geyikli kazak derseniz, ta geçen kış geyikli bir kazak istemiş ama bulamamıştım istediğim gibi ve bu kışa nasip oldu işte bulabilmek de alabilmek de... Geçen hafta bir türlü İnstagram hesabımda paylaşamadım üstteki fotoğrafımı ama demek ki o da önce buraya kısmetmiş. Ama haberiniz olsun ben bu fotoğrafı geçmem, daha çok paylaşırım; buradan da duyurmuş olayım bu vesileyle... 


Cuma gecesini, Kağanıma etkinlik gecesi olarak ayarladım; yeğenimle beraber yılbaşı kartı yaptık o akşam... :) Gündüzden ders çalışmamı da blog yazımı yazmamı da bitirdim ve akşam yemek sonrası Kağanımla üstteki güzel kartları yaptık beraber. Herkes kendi bildiği çam ağacını çizdi tabii ki; benim bildiğim sağ taraftaki gibi idi, yeğenimin bildiği de sol taraftaki gibi. Annemle ablam İstanbullu Gelin'i açtılar; bir yandan hep beraber çaylarımızı içtik, diğer yandan yeğenimle etkinliğimizi yaptık işte...

Üstteki yılbaşı kartlarını yapmak için çok şeye gerek yok aslında; boya kalemleri, kart yapabilmek için hafif sert malzemeden bir kağıt (veya karton da olabilir) ve de olabildiğince süs malzemesi... Bizim elimizde boncuk malzemeleri vardı, süslemek için onları kullandık. Çam ağaçlarımızı da boncuk malzemelerimin içinde bulduğum kesilmiş karton parçaları ile yaptık. Esasında, kartona fon kağıt kullanınca daha güzel oluyor ama bizim elimizde hep artık malzemeler bulunuyordu. 

Sonuca gelince; Kağanım bu etkinliğimizden çok hoşlandığını söyledi, önemli olan da buydu zaten. :) Şimdi yeni bir etkinlik bekliyor yeğenim benden. Sınavlarım sebebiyle beraber resim yapmalar, ödev yapmalardan öteye geçip bunları yapınca tabi devamını da istiyor kuzu. Yine arayış içindeyim misal bu ara, birkaç güne uygun etkinlik bulacağımı umuyorum şimdilik... 



Kağanım iki haftadır bizde kalıyordu; sebebi öncesinde haftalar öncesinde annemle benim -Kağanımıza kolaylık olsun diye- onlarda bir hafta kalmış olmamızdı, sonra sebepler çoğaldı bir hafta oldu iki hafta... :) Birkaç haftadır "ben de sizde kalacağım, çünkü siz bizde on gün kaldınız." diyordu, "Sen ilk iki yaşında neredeyse hep bize idin." desek de ikna edemedik ve kirvemizin oğlu Ufuk abinin geleceği zamanı denk getirdik ve Ufuk abi buraya geldikten 1 hafta sonrasında geldi bizde kalmaya başladı kuzum. Nedeni bu kadar işte... :) 

Bu bir hafta, uzadı iki hafta oldu işte geçen hafta başladıktan sonra bitecek iken. Geçen hafta Salı günü Ufuk abi gitti. İki hafta ablamlarla beraber hep birarada idik işte yine ama bir tek Kağanım geceleri de bizde yatıyordu işte. Geçen hafta ablam kirvemizin oğlunu yolculadıktan sonra, "Bir temizlik yapayım madem, iki gün daha kal." dedi. Ve Kağanım o iki günü de bir haftaya tamamlayıverdi...

İşte bu sebeplerle; kalacağı gününün pazar günü biteceğini iddia eden Kağanım, Cumartesi günü de ve Pazar günü öğlene dek de bizimleydi. Neyse ki haftasonu anne ve babası da bizde idi ama yine de gitmesine ikna edemedik. Sonuç olarak, Cumartesi gecesi de dedesinin akşam mesaisinden gelmesini bekledi ve bende nihayet gecenin bir yarısında üstteki fotoğraflarını çektim o gün... :) 


Pazar günü öğlen gönderebildik evine yeğenimi, anneannesi dedesi ve benle yine dolu dolu vakit geçirdik beraber. Evini seviyor ve kabul de ediyor ama ilk iki yaşında beraber geçirmek durumunda kaldığımız senelerden ötürü, bir yanı ara sıra burada da kalmayı istemekten vazgeçemiyor... Bir yerde okumuştum, anneannesigil veya babaannesigilin de desteği ve varlığı ile büyüyen çocuklarda oluyormuş bu. Kağanım burayı da evi biliyor; ikinci evi burası zaten, ama bunu içgüdüsel olarak da bilmesi hoşuma gidiyor doğrusu... :)

Ve Pazar günü, yani dün; Yeğenim anne babasıyla evine giderken, Cumartesi günü yaptırdığım ödevini burada unutup gitmiş. Üstteki ayıcığı boyarken öyle hoşuma gitmişti ki renkleri seçimi. Madem unutmuş da, bir resmini çekeyim ben dedim... Hani adı ayıcık sonuçta ama o bir ayı değil mi? Bir ayı bu kadar sevimli olur mu yahu! Bu ayıcık kadar sevimli bir hafta diliyorum hepimize... =)

Yeniden Fotoğraflarla 1 Haftam yazısı yazmak garip ama güzel de geldi. En son 2015 senesinde yazmışım ama yine de daha önceki Fotoğraflarla 1 Haftam yazılarımı görmek isterseniz buraya bakabilirsiniz. Mutlu haftalar... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)