13 Aralık 2017 Çarşamba

Bağdaş Kurma Meselesi - 12.12.2017


Bağdaş Kurma Meselesi'nin 2013'teki son atağımdan sonra, hayatıma yeniden giriş yaptığı tarih bu instragram paylaşımımda da bahsettiğim gibi; 2017 Mayıs ayının büyük sürpriz gelişmesi idi. Hiç beklemediğim anda kendimi keşfetmem ile gerçekleşmişti... Yaşadığım, mutluluğu paha biçilemeyen gelişmelerden biriydi benim için...

Bu konuya yeniden değinmek istemem bu konuda gelişmelerime kademe atlattırmamdan ötürü tabii ki de, bir de bu konuyu küçük bir yazıyla veya bir resim paylaşmayla geçiştirilecek bir olgu olarak görmememden ötürü... :)


Dün Merve ile Fizik Tedavi dersimizden sonra, evde yer yatağımızın kenar kısmında oturuyor ve bağdaş kurmaya devam ederek hem kendimi gerdirmeye hem de kendimi geliştirmeye devam ediyordum. Üstteki selfielerimin her biri de bu keşif vaktimin ortasında tarafımdan çekildi... 

Bu kız neden bu kadar mutlu gülüyor derseniz eğer; bu fotoğrafların her birinin, yere uzanarak ve telefonun kamerasının ön kamerasından bu şekilde tarafımca çekiliyor olmasıydı beni güldüren. Yani açıyı yakalayıp, kolum uzanmış halde ve ben dengedeyim bu fotoğrafları çekerken; düşünebiliyor musunuz bilmem, düşünebiliyor olmanızı dilerim ama... :) Başta sadece deneme amaçlı çekilecekti fotoğraflar tarafımdan. Ya, yere yeniden bu kadar yakın oturup dengede daha net şekilde durabilmek nasıl müthiş bir duygu! Çok şükür Allahıma, emeğime, ulaşabildiğim bu güzelliğe... ((:


Evet basit bir olgu, bacağı al bacak üstüne at işte. Bir zamanlar benim için de epey basit olan ve yerle bir bütün halde otururken yapabildiğim bir olgu idi ve benim için bu kadar da önemli olduğunu düşünmezdim; üstelik her sıkıntımda başvurduğum bir oturuş şekli olmasına rağmen... Şöyle olurdu; okulda birine canım sıkıldı ise veyahut içime bir sıkıntı düştü ise, bağdaş kurur oturur ve gözlerimi kapatıp sakinleşirdim kendimce. O zamanlar da o hareketi yapabilmek çok özeldi, ama benim için daha da değerleneceğini hiç düşünmemişim meğer...

Eğer bağdaş kurup oturabiliyorsanız, benim için ayak tabanlarınız birbirine yaslı halde iken bacaklarınızı kelebek kanadı gibi çırpma hareketini yapar mısınız rica etsem; çünkü o hareket beni çok mutlu eder, çok rahatlatırdı yapabildiğim zamanlar. Bağlantısını hala çözemesem de, bunun böyle olması hala garibime gider mesela... :) (Aklıma gelmişken, en yakın zamanda fizyoterapistime sorayım ben o hareketin neden beni rahatlatıyor olmuş olabilmesini!)


Sizlere çekemediğim bir fotoğraf karesi de var tabi ve bunun da benim için önemi büyük aslında. Bundan birkaç hafta önce olsa yazamazdım ama sanırım açıldım artık, aman nazar değmesin!;

2010 yılında, ebediyete kavuşan kardeşimiz Duygumun, bu dünyadan ayrılmadan önce benim için çizdiği ve defterimin arasına koyduğu bir resim vardı. Bu resim, 2010 yılından beri bana bir mesaj verir mi bilmiyordum. Ben bu mesajı çok başka anlıyordum; üzüntülü, kederlü birinin resmi falan diye nitelendiriyor ve acaba neyi veya kimi düşünerek yaptı bu resmi Duygum diyordum. Resim ne mi?; dizlerini karnına bükmüş ve elleriyle dizlerinin önünden tutmuş birinin resmi. Çok amatörce ve resim bana ve yakınımdakilere özel, o sebeple resmini çekip koymak istemedim. Ama hala saklıyorum tabii ki ve kim bilirdi son atağımdan beri yürüme kabiliyeti gösteremeden önce o harekete yakın bir gelişme göstereceğimi? :)

Duygum çok özel bir insandı. Değişik düşünen, değişik seven ve bu hayatta hepimiz için değişik bir şekilde var olmuş olan... Yıllar sonrama bile dokunabiliyor bakar mısınız! Bir gün onu unutacağımdan ötürü çok korkardım; yıllar yılı bu korku benim içimde bir yerlerde oldukça, endişem hiç bitmeyecek sanıyordum. İnsan kaybettiği sevdiğinin ardından, meğer hiç unutmadığına da çok sevinirmiş her aklına geldiğinde; yıllar geçse de... "Duygum, o hareketi yapabilmeyi ve o pozu çekinip buraya koymayı o kadar çok istedim ki bugün! Dünümde, bugünümde, yarınımda; fiziken olamasan da, ruhen var olabilmen beni öyle mutlu ediyor ki... İnsan unutulunca ölürmüş esas diyorlar, sen hiç ölmedin bizim için kardeşim..."

(Bu notları yazıp sizleri üzmenin kıyısına dahi getirmemeyi çok isterdim. Ama ben kendime daha şeffaf olma sözü verdim, yazmaktan daha fazla çekinmemek ve durmamak için... Anlatamadığım ve "aman ya bunu da yazmayayım" dediğim her şeyden ötürü mü doluyorum bu kadar?" diye sorguladığım geçen haftalar sonrasında bu kararımı aldım. Burası benim günlüğümü içeriyor ve benim hayatımda unutulmayacak isimlerden biri Duygum... Arkadaşlarınıza, kardeşlerinize, dostlarınıza sıkı sıkı sahip çıkın, ben dostlarımın hiçbirini bir diğerine değişemem. Hepsinin kıymetli olduğunu öğreten bir kardeşi kaybettim ben, bir başkasını daha fiziken veya ruhen kaybetmek istemem. Allahım kimseye de yaşatmasın dilerim.)


Ben bugün dizlerimi dik pozisyonda tutarak olabildiğince de kendime çekerek oturdum, ayak ayak üstüne atıp bol bol bağdaş pozisyonlarımda durdum. Dengede otururken yaptım bunları, kendimi geriye doğru çekebiliyor ve aynı zamanda karın ve sırt kaslarımın da daha çok geliştiğini görebiliyordum. Gerdirdim kendimi, daha da geliştirmek için de uğraştım yine! Bu arada, sağ bacağımı sol bacağımın üstüne, sol bacağımı da sağ bacağımın üstüne atabiliyorum. Yani biri bir diğerinden eksik de değil şükür ki... 

Bu hallerde iken fotoğraf çektim bir de işte... Henüz dizlerimi dik pozisyonda tutarken kollarımı dizlerime saramıyorum, o pozisyonda iken ya çoraplarımı tutuyorum ya da eşofmanımı veya bacaklarımı tutuyorum; ama her kol ya kendi tarafındaki bacağı ya da çarprazındaki bacağı tutuyor... Ama henüz dizlerin etrafında dolanıp birbirine tutunamıyor... Diyeceksiniz ki; dizlerini tutabiliyormuşsun işte, sarılması mı kaldı be kızım?! Nereden biliyorum, benim de bir yanım bunu diyor çünkü. Ama bir yanım da, deli gibi bir sonraki adım dizlerine sarılmak diyor. Hele ki üstte de anlattığım gibi, Duygumun bana yaptığı resmi hatırladıkça! Aslında bu his yeni değil, ama Mayıs ayındakinden çok daha baskın. Çünkü Mayıs ayında gayri ihtiyari dizlerimi karnıma çekip oturuyordum ve o pozisyonda otururken çok da kasılıyordum. Bugün otururken ki gibi rahat değildim... Şimdi besbelli rahatlıkla tutabiliyorum bacaklarımı; bu tutuş kocaman bir kavrayış da değil üstelik. Çok şükür ve maşallah kendime... :)

Bu son fotoğraf  hem kendime, hem de bu yazımı okuyanlara. Anneme bugün gösterdiğimde yeni gelişmelerimi -ki resimlerimi henüz göstermedim, bugün Yalova'ya tedaviye giderken göstermeyi düşünüyorum.- :) , "Azmin elinden ne kurtulmuş, aferin kızım!" dedi bana gülerek. "O mutluluğu görmek için bile, açılır saçılır anlatır ve kendimi içime kapatmam bundan sonra ben!" dedim kendime bugün...


Velhasıl, daha size açıklayacak çok itirafım ve de çok gelişmem var. Bunlar başlangıç aşaması olsun dilerim. Bağdaş Kurma Meselesinin derinine inerek incelediğim ve sizlerle paylaştığım için çok mutluyum. Yorumlarınızı benden esirgemeyin lütfen, mutluluğum daha çok katlanacaktır. 

Sevgilerimle ve yazacağınıza dair sezgilerimle, görüşmek üzere... :D 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bloğuma hoşgeldiniz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

İnşallah beni yorumlarınızdan mahrum bırakmazsınız... :)